31 Temmuz 2015 Cuma

Davud Calut’u öldürdü

Ey insan! Allah, Talut ve ona itaat ederek Allah’ın imtihanını kazanan mü’minlerin Calut ve ordusunun karşısına çıktıklarında, şefkatli Rablerine iltica edip üzerlerine sabır yağdırmasını, ayaklarına sebat vermesini ve kâfirler topluluğuna karşı kendilerine yardım eylemesini niyaz ettiklerini bildirir.
Allah, hakta sebat eden Talut ve ordusunun nihayet Allah’ın izniyle Calut ve ordusunu hezimete uğrattıklarını ve Talut’un ordusunda olan Hz. Davud’un (as) Calut’u öldürdüğünü haber verir. Allah, Calut’u öldüren Hz. Davud’a (as) saltanat ve hikmet vererek peygamberlik verdiğini ve dilediği şeylerden öğrettiğini bildirir. Allah, insanların bir kısmını diğer bir kısmı ile def ettiğini, eğer böyle olmasaydı, yeryüzünün fesada uğrayacağını, fakat Allah’ın bütün âlemlere karşı ihsan ve kerem sahibi olduğunu bildirir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: “Nihâyet Allah’ın izniyle onları hezîmete uğrattılar ve Dâvûd Câlût’u öldürdü, Allah ona saltanat ve hikmet (peygamberlik) verdi ve dilediği şeylerden ona öğretti. Hâlbuki Allah’ın, insanların bir kısmını (diğer) bir kısmı ile def‘ etmesi olmasaydı, yeryüzü elbette fesâda uğrardı; fakat Allah, (bütün) âlemlere karşı ihsan sâhibidir. (Bakara, 251)”
Allahım, bizi ve neslimizi daima düşmanlarına karşı galib gelen ve hikmete muvafık hareket eden kullarından eyle.. Âmin..

Rabbimiz! Üzerimize sabır yağdır

Ey insan! Allah, Talut’un ordusuyla Kudüs’ten ayrılınca onlara, Allah’ın kendilerini bir nehir ile imtihan edeceğini, bu imtihana rağmen nehirden içenlerin kendisinden olmadığını, fakat eliyle bir avuç alanların müstesna olup bundan fazla tatmayanların kendisinden olduğunu söylediğini bildirir. Allah, içlerinden pek azının müstesna, hepsinin kana kana o nehirden içtiklerini buyurur. Talut ve beraberindeki iman edenler o nehri geçince, sudan kana kana içenlerin, o gün Calut ve ordusuna karşı bir takatlerinin olmadığını söylediğini Allah bildirir. Allah, gerçekten kendilerinin sonunda Allah’a kavuşacak kimseler olduklarını yakin bir iman ile sezenlerin ise nice az sayıdaki toplulukların, sabrettikleri için sabredenlerle beraber olan Allah’ın izniyle kendilerinden daha çok sayıdaki cemaate galib geldiğini söylediklerini bildirir.
Allah’ın imtihan ettiği nehirden kana kana içenlerin geride kalıp Talut ile birlikte giden ve ona itaat eden mü’minlerin Calut ve ordusuna karşı çıktıklarında şefkatli Rableri olan Allah’a yalvarıp üzerlerine sabır yağdırmasını, geri gitmemek ve düşmanın üzerine gitmek için ayaklarına sebat vermesini ve kâfirler topluluğuna karşı galib gelmeleri için kendilerine yardım eylemesini dua ettiklerini bildirir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: “(Tâlût ve ona itâat eden mü’minler) Câlût ve ordusuna karşı çıktıklarında ise şöyle dediler: “Rabbimiz! Üzerimize sabır yağdır, ayaklarımıza sebât ver ve kâfirler topluluğuna karşı bize yardım eyle!” (Bakara, 250)”
Allahım, bizi ve neslimizi üzerlerine sabır yağdırdığın, ayaklarına sebat verdiğin ve kâfirler topluluğuna karşı yardım eylediğin kimselerden eyle.. Âmin..

Allah, sizi bir nehirle imtihan edicidir

Ey insan! Üzerlerine Talut’un Allah tarafından hükümdar seçildiğini söyleyen peygamberlerine itiraz eden İsrailoğullarına nihayet peygamberleri, Talut’un hükümdarlığının alametinin vaktiyle kendilerinden alınan ve içinde Rablerinden ruhlara emniyet ve huzur veren bir sekine olarak Tevrat’tan bazı nüshalar ile Hz. Musa (as) ve Hz. Harun’un (as) ehlinin geriye bıraktıkları birtakım emanetlerin olduğu tabutun onlara gelmesi olduğunu haber verir. Allah, o tabutu meleklerin taşıyacağını, eğer mü’min iseler bu tabutun Talut’un yanında olmasında İsrailoğulları için bir delil olduğunu bildirir.
Allah, nihayet Talut’un ordusunun başına geçtiğini, ordusuyla Kudüs’ten ayrılınca İsrailoğullarına, Allah’ın onları bir nehirle imtihan edici olduğunu, Allah’ın bu emrine rağmen ondan içenlerin kendisinden olmadığını söylediğini bildirir. Nehirden içmemelerini ordusuna bildiren Talut’un eliyle bir avuç alanların müstesna olduğunu, bundan fazlasının tatmayanların kendisinden olduğunu söylediğini bildirir. Talut’un bu talimatına rağmen içlerinden pek azının müstesna olup hepsinin kana kana içtiğini Allah haber verir. Allah, derken Talut ve beraberindeki iman edenlerin nehri geçince, Talut’un müsaade ettiği miktardan fazla içinlerin, o gün Calut ve ordusuna karşı kendilerinin takatlerinin olmadığını söylediklerini bildirir. Allah, kendilerinin nihayet Allah’a kavuşacak kimseler olduklarını sezen ve yakinen inanların ise nice az sayıdaki topluluğun daha çok sayıdaki cemaat ve topluluğa Allah’ın izniyle galib geldiğini, zira Allah’ın sabredenlerle beraber olduğunu söylediklerini buyurur.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: “Böylece Tâlût ordu(su)yla (Kudüs’ten) ayrılınca (onlara) şöyle dedi: “Muhakkak ki Allah, sizi bir nehirle (de) imtihân edicidir. Buna rağmen kim ondan içerse, artık benden değildir. Eliyle bir avuç alan müstesnâ, kim de ondan (izin verilenden fazlasını) tatmazsa, işte şübhesiz o bendendir!” Fakat içlerinden pek azı müstesnâ, (hepsi) ondan (kana kana) içtiler. Derken o ve berâberindeki îmân edenler onu (nehri) geçince, (sudan içenler): “Bugün Câlût ve ordusuna karşı bizim tâkatimiz yoktur!” dediler. Gerçekten kendilerinin Allah’a kavuşacak kimseler olduklarını sezenler (yakinen inananlar) ise şöyle dediler: “Nice az (sayıdaki) topluluk, (daha) çok (sayıdaki) cemâate Allah’ın izniyle galib gelmiştir!” Çünki Allah, sabredenlerle berâberdir. (Bakara, 249)” 
Allahım, bizi ve neslimizi daima emrine itaat edip gerçekten Sana kavuşacaklarını sezen ve sabredenlerden eyle.. Âmin..

Onun hükümdarlığının alameti, tabutun size gelmesidir

Ey insan! İsrailoğullarının Allah’ın kendilerine bir hükümdar göndermesini peygamberlerine söylemesi üzerine Allah, peygamberlerinin onlara, Allah’ın kendilerine hükümdar olarak Talut’u gönderdiğini söylediğini haber verir. Onların da büyüklük taslayarak kendilerinin hükümdarlığa ondan daha layık oldukları ve Talut’a mal cihetiyle bir genişlik verilmemiş olmamasına rağmen üzerlerine nasıl hükümdar seçildiğini sorduklarını bildirir. Bunun üzerine peygamberleri de Allah’ın Talut’u üzerlerine seçtiğini ve onu ilim ve cisim cihetiyle onlara göre daha fazla bir genişlik ve kuvvet verdiğini, Allah’ın ise mülkünü dilediği kimseye verdiğini bildiren Allah, lütfu geniş olan Vasi ve hakkıyla bilen Alim olduğunu bildirir.
Talut’un üzerlerine hükümdar seçilmesi üzerine büyüklük taslayan İsrailoğulları ile peygamberleri arasında geçen konuşmanın nihayetinde Allah, peygamberlerinin onlara, Talut’un hükümdarlığının alametinin, vaktiyle kendilerinden alınan ve içinde Rablerinden bir sekine olarak Tevrat’ın aslından nüshalar, Hz. Musa (as) ve ehli ile Hz. Harun (as) ve ehlinden geriye kalan bazı emanetlerinin olduğu sandık olan tabutun onlar gelmesi olduğunu söylediğini bildirir. Allah, o tabutu meleklerin taşıyacağını, eğer iman eden kimseler iseler tabutun Talut’un beraberinde olmasında gerçekten bir delil olduğunu buyurur.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: “Nihâyet peygamberleri onlara şöyle dedi: “Şübhesiz onun hükümdarlığının alâmeti, (vaktiyle sizden alınan) tabutun size gelmesidir ki, onun içinde Rabbinizden bir sekîne (ruhlara emniyet veren bir huzur) ve Mûsâ ehlinin ve Hârûn ehlinin bıraktıklarından geriye kalan birtakım şeyler vardır; onu melekler taşıyacaktır. Eğer mü’min kimseler iseniz, şübhesiz bunda sizin için gerçekten bir delil vardır.” (Bakara, 248)”
Allahım, bizi ve neslimizi Resul-i Ekrem’e (asm) ve varislerine hakkıyla tabi olanlardan eyle.. Âmin..

30 Temmuz 2015 Perşembe

Allah, size hükümdar olarak Talut’u göndermiştir

Ey insan! Allah, Resul-i Ekrem’e (asm) Hz. Musa’dan (as) sonra İsrailoğullarının bir peygamberlerine, kendilerine bir hükümdar göndermesini, böylece Allah yolunda savaşacaklarını söylemeleri üzerine o peygamberin, onlara, olur da üzerlerine savaş farz kılınıp da savaşmayacak olurlarsa dediğini haber verir. Allah, bunun üzerine İsrailoğullarının peygamberlerine, yurtlarından ve evladlarının yanlarından çıkarıldıkları zaman neden Allah yolunda savaşmayalım diye sorduklarını buyurur. Allah, onların savaşacaklarını söylemelerin rağmen, üzerlerine savaş farz kılındığında, pek azının müstesna savaştan yüz çevirdiklerini ve Allah’ın yüz çeviren o zalimleri hakkıyla bilen olduğunu bildirir.
Allah, hükümdar isteyen İsrailoğullarına, bunun üzerine peygamberlerinin onlara Allah’ın hükümdar olarak Talut’u gönderdiğini söylediğini, bunun üzerine İsrailoğullarının ise büyüklenerek kendilerinin Talut’tan hükümdarlığa dha layık oldukları ve Talut’un kendisine mal cihetiyle bir genişlik verilmemiş olmasına rağmen üzerlerine hükümdar olmasının nasıl olacağını söylediklerini haber verir. Allah, İsrailoğullarına peygamberlerinin, muhakkak onu Allah’ın üzerlerine hükümdar olarak seçtiğini, onu ilim ve cisim itibariyle bir genişlik ve kuvvet cihetiyle kendilerinden fazla ve üstün kıldığını, bunun ise Allah’ın mülkünü dilediği kimseye verdiğini, Allah’ın lütfu geniş olan Vasi ve herşeyi hakkıyla bilen Alim olduğunu bildirir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: “Bunun üzerine peygamberleri onlara şöyle dedi: “Şübhesiz ki Allah, size hükümdar olarak doğrusu Tâlût’u göndermiştir.” Dediler ki: “Biz hükümdarlığa ondan daha lâyık olduğumuz hâlde ve mal cihetiyle (kendisine) bir genişlik verilmemişken, üzerimize onun hükümdar olması nasıl olur?” (Peygamberleri ise) şöyle dedi: “Muhakkak ki Allah, onu üzerinize seçti ve ilim ve cisimde bir genişlik (ve kuvvet) cihetiyle onu (sizden) fazla kıldı. Çünki Allah, mülkünü dilediği kimseye verir.” Ve Allah, Vâsi‘ (lütfu geniş olan)dır, Alîm (hakkıyla bilen)dir. (Bakara, 247)”
Allahım, bizi ve neslimizi Peygamber Efendimize (asm) tabi olan kullarından eyle.. Âmin..

İsrailoğullarının ileri gelenlerini görmedin mi?

Ey insan! Allah, Kendisine güzel bir borç veren, Allah yolunda güzel bir amel işleyen, sarf eden kimse için verdiği o borcu, ameli ve sarf ettiğinin karşılığını ona kat kat fazlasıyla artıracağını, buna da Allah’ın dilediğine rızkı daraltıp dilediğine genişletmesini delil olarak haber verir. Allah, bununla bile fani hayatın sonunda Allah’a döndürüleceklerini bildirir.
Allah, Resul-i Ekrem’e (asm) Hz. Musa’dan (as) sonra İsrailoğullarının ileri gelenlerini misal olarak getirir. İsrailoğullarının bir peygamberine, kendilerine bir hükümdar göndermesini, onunla Allah yolunda savaşacaklarını söylediklerini, o peygamberin de bu istekleri üzerine kendilerine savaş farz kılınıp da savaşmayacak olurlarsa hallerinin nasıl olacağını sorduğunu Allah bildirir. Allah, o peygamberin sorusu üzerine İsrailoğullarının, yurtlarından ve evladlarının yanlarından çıkarıldıkları halde, neden Allah yolunda savaşmayacaklarını söylediklerini haber verir. Allah, onların üzerlerine savaş farz kılınınca, pek azının müstesna kalıp diğerlerinin savaştan yüz çevirdiklerini ve kimin zulmettiğini, zalimleri hakkıyla bilen olduğunu bildirir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: “Mûsâ’dan sonra İsrâiloğullarının ileri gelenlerini görmedin mi? Hani bir peygamberlerine şöyle demişlerdi: “Bize bir hükümdar gönder ki, Allah yolunda savaşalım!” (Peygamberleri) dedi ki: “Ya üzerinize savaş farz kılınır da, savaşmayacak olursanız?” (Onlar:) “Gerçekten yurtlarımızdan ve evlâdlarımız(ın yanın)dan çıkarıldığımız hâlde, neden biz Allah yolunda savaşmayalım?” dediler. Fakat üzerlerine savaş farz kılınınca, içlerinden pek azı müstesnâ, (savaştan) yüz çevirdiler. Hâlbuki Allah, o zâlimleri hakkıyla bilendir. (Bakara, 246)”
Allahım, bizi ve neslimizi Senin emir ve âyetlerine daima tabi olan kullarından eyle.. Âmin..

Allah’a güzel bir borç versin de

Ey insan! Allah, yurtları düşmanlar tarafından işgal edilip Allah yolunda çarpışması gerektiğinde iman edenlere Allah yolunda savaşmalarını haber verir, dua ve yardımlarını daima hakkıyla işiten Semi ve niyetlerini ve hallerini hakkıyla bilen Alim olduğunu bildirir.
Allah, kullarından herhangi bir kimsenin Allah’a güzel bir borç verdiğinde, malını, canını, zamanını Allah yolunda sarf ettiğinde, o kimseye kat kat fazlasıyla artıracağını vaad edip haber verir. Allah, verilen güzel borcu artıracağına sebeb olarak da Allah’ın dilediğine rızkı daraltıp dilediğine de genişletmesini gösterir. Allah, bununla beraber bu fani hayatın sonunda Allah’a döndürüleceğini insanlara bildirir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: “Kimdir şu kimse ki, Allah’a güzel bir borç versin de (Allah) onu kendisine kat kat fazlasıyla artırsın! Çünki Allah, (rızkı dilediğine) daraltır ve (dilediğine) genişletir. Hem (sonunda) O’na döndürüleceksiniz. (Bakara, 245)”
Allahım, bizi ve neslimizi Sana güzel nice borçlar veren ve rızkına genişlik verdiğin kullarından eyle.. Âmin..

29 Temmuz 2015 Çarşamba

O halde Allah yolunda savaşın

Ey insan! Allah, Resul-i Ekrem’e (asm), kendileri binlerce oldukları halde ölüm korkusuyla yurtlarından çıkanları misal olarak gösterir ve onlara önce ölün diye buyurduğunu, onlar öldükten sonra da onları tekrar dirilttiğini haber verir. Allah, insanlara karşı çok büyük ihsan sahibi olduğu halde, insanların çoğunun şükretmediğini bildirir.
İman edenlere büyük ihsanlarını ve şükretmesi gerektiğini hatırlatan Allah, öyle ise Allah yolunda onlara savaşmalarını ve yardım istediklerinde onları daima hakkıyla işiten Semi ve kalblerinde olanı ve herşeyi hakkıyla bilen Alim olduğunu bildirir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: “O hâlde Allah yolunda savaşın ve bilin ki şübhesiz Allah, Semî‘ (hakkıyla işiten)dir, Alîm (hakkıyla bilen)dir. (Bakara, 244)”
Allahım, bizi ve neslimizi daima Senin yolunda mücadele ve mücahede eden kullarından eyle.. Âmin..

Ölüm korkusuyla yurtlarından çıkanları görmedin mi?

Ey insan! Allah, iman edenlere âyetlerini akıl erdirmeleri için iyice açıkladığını bildirir. 
Allah, daha önceki kavimlerden kendileri binlerce oldukları halde ölüm korkusuyla yurtlarını işgal eden düşmanlarından kaçıp yurtlarını terk edenleri misal olarak Resul-i Ekrem’e (asm) gösterir. Allah, ölüm korkusuyla yurtlarından çıkanlar hakkında ölmelerini buyurduğunu, sonra da onları tekrar dirilttiğini haşre de bir misal olarak gösterir. Allah, nimetlerini hatırlatarak insanlara karşı gerçekten büyük ihsan sahibi olduğunu, fakat insanların çoğunun o büyük ihsanları adeta küçümseyerek şükretmediklerini bildirir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: “Kendileri binlerce oldukları hâlde, ölüm korkusuyla yurtlarından çıkanları görmedin mi? Bunun üzerine Allah onlara: “Ölün!” (diye) buyurdu, sonra da onları diriltti. Şübhesiz ki Allah, insanlara karşı gerçekten büyük ihsan sâhibidir, fakat insanların çoğu şükretmezler. (Bakara, 243)”
Allahım, bizi ve neslimizi yurtlarında sabit ve sakin eyleyip ihsan ve nimetlerine daima şükreden kullarından eyle.. Âmin..

Âyetlerini böyle iyice açıklar ki akıl erdiresiniz

Ey insan! Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: Allah, boşanmış kadınlar hakkında onlara örfe uygun bir şekilde faydanlanma olarak nafaka hakkının olduğunu ve bunun da takva sahibleri üzerine bir borç olduğunu bildirir.
Allah, vefat etmekle geride zevceler bırakacaklar için, onların varisleri için boşanmış kadınlar hakkında nasıl bir faydalandırmanın olacağının anlaşılması için iman edenlere âyetlerini akıl erdirmeleri için iyice açıkladığını bildirir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: “Allah size âyetlerini böyle iyice açıklar ki akıl erdiresiniz. (Bakara, 242)”
Allahım, bizi ve neslimizi âyetlerine akıl erdirip tabi olanlardan eyle.. Âmin..

Boşanmış kadınlara örfe uygun bir faydalanma vardır

Ey insan! Allah, vefat ettiğinde geride zevceler bırakacak olan iman edenlere, o zevceleri için bir sene müddetince evden çıkarılmadan faydalanmayı vasiyet etmelerini emreder. Fakat o zevcelerin kendiliklerinden evden çıkmalarında örfe uygun olarak yaptıklarında vasiyet sahibine bir günah olmadığını, Allah’ın ise kudreti daima üstün gelen Aziz ve her işi hikmetli olan Hakim olduğunu bildirir.
Allah, kocası vefat etmeden önce boşanmış olan kadınların örfe uygun bir şekilde faydalanma olan nafaka hakkının olduğunu, bu nafaka hakkının ise takva sahibleri üzerine bir borç olduğunu bildirir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: “Boşanmış kadınlara örfe uygun bir şekilde faydalanma (nafaka hakkı) vardır. (Bu,) takvâ sâhibleri üzerine bir borçtur. (Bakara, 241)”
Allahım, bizi ve neslimizi daima takva sahibi kimselerden eyle.. Âmin..

28 Temmuz 2015 Salı

Vefat edip de geride zevceler bırakacak olanlar

Ey insan! Allah, iman edenlere, düşmandan korkmaları halinde namazlarını yaya olarak veya binek üzerinde kılmalarını emreder. Allah, düşmandan emin olduklarında ise, nasıl ki bilmiyor oldukları şeyleri öğrettiği gibi Resul-i Ekrem (asm) vesilesiyle namaz kılmayı nasıl talim ettiği şekilde namaz kılarak Allah’ı zikretmelerini emreder.
Namaza devam etmeyi ve her şartta kılmayı emreden Allah, iman edenlerden birisinin vefat ettiğinde geride zevceler olarak hanımlar bırakacak durumda olanların zevceleri için evden çıkarılmadan bir sene müddetince faydalanmayı varislerine vasiyet etme borcunun olduğunu bildirir. Fakat kendiliklerinden evden çıkmaları halinde ise geride kalan o hanımların kendileri hakkında örfe uygun olarak yaptıkları tasarruflarında, vasiyet eden için bir günah olmadığını haber verir. Allahkudreti daima üstün gelen Aziz ve her işi hikmetli olan Hakim olduğunu bildirir. 
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: “Ve sizden vefât edip de geride zevceler bırakacak (durumda) olanlar var ya, (onlara) zevceleri için (evden) çıkarılmadan, bir yıl müddetince faydalanmayı vasiyet etme (borcu) vardır. Fakat (kendiliklerinden) çıkarlarsa, kendileri hakkında örfe uygun olarak yaptıklarında artık size bir günah yoktur. Allah ise, Azîz (kudreti dâimâ üstün gelen)dir, Hakîm (her işi hikmetli olan)dır. (Bakara, 240)”
Allahım, bizi ve neslimizi hikmetine ve rızana muvafık hareket eden kullarından eyle.. Âmin..

Korkarsanız, yaya olarak veya binek üzerinde namaz kılın

Ey insan! Allah, iman edenlere, namazlara devam etmelerini, sürekli kılmalarını, bilhassa orta namaza devam etmelerini emreder. Allah, ayrıca namazda Allah’ın huzuruna gönülden bağlı kimseler olarak durmalarını bildirir.
Allah, seyahat veya savaş esnasında düşmandan korkmaları halinde yaya olarak veya binek üzerinde namaz kılmalarını iman edenlere emreder. Düşmandan emin oldukları zaman ise, bilmiyor oldukları şeyleri öğrettiği gibi, namaz kılmayı nasıl talim edip öğretti ise o şekilde namaz kılarak Allah’ı zikretmelerini bildirir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: “Fakat (düşmandan) korkarsanız, o takdirde yaya olarak veya binek üzerinde (namaz kılın)! Emîn olduğunuz zaman ise, artık bilmiyor olduğunuz şeyleri size öğrettiği gibi (namazı nasıl kılmanızı ta‘lîm etti ise, öylece) Allah’ı zikredin (namazınızı kılın)! (Bakara, 239)”
Allahım, bizi ve neslimizi namazı talim ettiğin gibi daima kılan ve Seni öylece zikreden kullarından eyle.. Âmin..

Namazlara devam ediniz, bilhassa orta namaza

Ey insan! Allah, iman edenlere, nikah ahdini yapıp bir mehir tayin ettikleri halde kadınlara dokunmadan boşamaları halinde, tayin ettikleri mehirin yarısının onların olduğunu haber verir. Allah, ancak o kadınların hakkından vazgeçip bağışlamaları veya nikah ahdi elinde olan kocanın mehrin tamamını bağışlamasının müstesna olduğunu, bununla beraber kocaların bağışlamasının takvaya daha yakın olduğunu ve aralarında fazileti unutmamalarını buyurur. Allah, ne yapıyorlarsa hakkıyla gören olduğunu hatırlatır.
Allah, dinin direği ve has irtibat olan namazlara devam etmelerini, bilhassa orta namaza devam etmelerini iman edenlere emreder. Ayrıca Allah, namaz kılacakları zaman gönülden bağlı kimseler olarak Allah’ın huzuruna durmalarını bildirir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: “Namazlara devâm ediniz, bilhassa orta namaza! Hem gönülden bağlı kimseler olarak Allah’ın huzûruna durun! (Bakara, 238)”
Allahım, bizi ve neslimizi namazlarına devam eden, gönülden bağlı kimseler olarak huzuruna duranlardan eyle.. Âmin..

27 Temmuz 2015 Pazartesi

Bağışlamanız takvaya daha yakındır

Ey insan! Allah, nikahladıkları kadınların kendilerine dokunmadan ve nikahlamak istedikleri kadınlara bir mehir tayin etmeden onları boşamaları halinde iman edenler için bir günah olmadığını, fakat gönüllerini almak için onları faydalandırmalarını buyurur. Bu faydalandırmanın imkân ölçüsünde olup genişlik içinde olanın kendi durumuna göre, darlık içinde olanın da gücü yettiğince onları faydalandırma borcu olduğunu, bunun iyilik edenlerin üzerine bir vazife olarak örfe uygun olan bir faydalandırma olduğunu bildirir.
Allah, iman edenlere, nikahlanıp bir mehir tayin ettikleri kadınlara dokunmadan önce onları boşamaları halinde, tayin ettikleri miktarın yarısının onların hakkı olduğunu, ancak o kadınların almayıp bağışlamaları veya nikah ahdi elinde olan kocanın belirlenen mehrin tamamını vermesinin müstesna olduğunu bildirir. Bununla beraber Allah, kocaları olarak onların tayin ettikleri o mehirleri bağışlamasının takvaya daha yakın olduğunu haber verir. Allah, artık aralarında fazileti unutmamalarını, ne yapıyorlarsa hakkıyla gören olduğunu bildirir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: “Fakat onlara gerçekten bir mehir ta‘yîn ettiğiniz hâlde kendilerine dokunmadan önce onları boşarsanız, artık ta‘yîn ettiğinizin yarısı (onlarındır). Ancak (o kadınların) bağışlamaları veya nikâh akdi elinde olanın (kocanın) bağışlaması (mehrin tamâmını vermesi) müstesnâ. Bununla berâber (kocaları olarak sizin) bağışlamanız takvâya daha yakındır. Artık aranızda fazîleti unutmayın! Muhakkak ki Allah, ne yapıyorsanız hakkıyla görendir. (Bakara, 237)”
Allahım, bizi ve neslimizi daima takvayı ve fazileti tercih edenlerden eyle.. Âmin..

Dokunmadan ve onlara bir mehir tayin etmeden boşarsanız

Ey insan! Allah, kocaları ölen dul kadınlarla evlenmek isteyenlerin bunu üstü kapalı bir söz veya bir hareket ile ima ettikleri evlenme hususunda veya böyle bir arzuyu gönüllerinde gizlemelerinde kendilerine bir günah olmadığını bildirir. Allah, iman edenlerin o dul kadınları ileride nikahlarına almaya talib olacaklarını bildiğini, fakat meşru bir söz söylemeleri dışında, onlarla gizlice anlaşmamalarını buyurur. Üzerlerine farz olarak yazılmış olan bekleme süresi sona ermeden onları nikah altına almaya çabalamamalarını emreder. Allah, ayrıca, içlerinde olanı bildiğini, bu sebeble de Allah’a karşı gelmekten sakınmalarını, ayrıca Allah’ın çok mağfiret eden Gafur ve günahları cezalandırmakta hiç acele etmeyen Halim olduğunu bildirir.
Allah, nikahlarına aldıkları kadınları, eğer kendilerine dokunmadan ve onlara her hangi bir mehir tayin etmeden boşamaları halinde iman edenlere bir günah olmadığını, fakat ümidleri yarıda kaldığı için gönüllerini alacak şekilde onları faydalandırmalarını haber verir. Allah, genişlik içinde olanın kendi durumuna göre, darlık içinde olanın da gücünün yettiğince onları faydalandırma borcu olduğunu bildirir. Bu faydalandırmanın, iyilik edenler üzerine bir vazife olduğunu ve örfe uygun bir faydalandırma olduğunu bildirir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: “Eğer kadınları kendilerine dokunmadan ve onlara bir mehir ta‘yîn etmeden boşarsanız size bir günah yoktur. Fakat (gönüllerini alacak şekilde) onları faydalandırın! Genişlik içinde olan(ınız)a, kendi durumuna göre, darlık içinde olan(ınız)a da gücü yettiğince (onları faydalandırma borcu) vardır. (Bu,) iyilik edenler üzerine bir vazîfe olarak örfe uygun bir faydalandırmadır. (Bakara, 236)”
Allahım, bizi ve neslimizi aileleriyle sıkı ve sağlam bir bağ ile bağlanmış yuvalar kuranlardan eyle.. Âmin..

Meşru bir söz söylemeniz dışında, onlarla gizlice anlaşmayın

Ey insan! Allah, iman edenlerden vefat edip geride zevceler bırakanların hanımlarının evlenmeden kendi kendilerine dört ay on gün beklemelerini, bu şekilde bekleme müddetlerinin sonunda kendileri hakkında meşru olarak yaptıkları şeylerde ölen kocalara bir günahın olmadığını, ne yaparlarsa Allah’ın hakkıyla haberdar olduğunu bildirir.
Allah, iman edenlere, kocaları ölmekle dul kalan kadınlarla evlenmek istemelerini onlara üstü kapalı bir söz veya hareket ile ima ettikleri evlenme hususunda veya böyle bir evlenme arzusunu gönüllerinde gizlemelerinde iman edenlere bir günah olmadığını bildirir. Allah, o dul kadınları nikâhlarına almak için ileride talib olmak üzere onları anacaklarını gerçekten bildiğini, fakat meşru bir söz söylemeleri dışında, o dul kadınlarla gizlice anlaşmamalarını haber verir. Allah, dul kadınların bekleme müddeti olarak üzerlerine yazılmış olan süre sona erinceye kadar iman eden erkeklerin nikah akdine azmedip çalışmamalarını buyurur. Ayrıca Allah, içlerinde olan ne varsa bildiğini, bu sebeble de Allah’a karşı gelmekten sakınmalarını emreder. Allah, günahlarına tevbe ve istiğfar edenleri çok mağfiret eden Gafur ve yapılan hataları ve günahları cezalandırmakta hiç acele etmeyen Halim olduğunun bilinmesini ister.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: “(Kocaları ölen) kadınlarla evlenmek isteğini(zi onlara, üstü kapalı bir söz veya hareket gibi) kendisiyle îmâ ettiğiniz şey husûsunda veya (böyle bir arzuyu) gönüllerinizde gizlemenizde size bir günah yoktur. Allah, gerçekten sizin onları (nikâhlarına) ileride (tâlib olarak) anacağınızı bilmiştir; fakat meşrû‘ bir söz söylemeniz dışında, onlarla gizlice anlaşmayın! (Üzerinize farz olarak) yazılmış olan bekleme müddeti sona erinceye kadar da nikâh akdine azmetmeyin! Hem bilin ki gerçekten Allah, içinizde olanı bilir, bu sebeble O’ndan sakının! Yine bilin ki şübhesiz Allah, Gafûr (çok mağfiret eden)dir, Halîm (cezâlandırmakta hiç acele etmeyen)dir. (Bakara, 235)”
Allahım, bizi ve neslimizi Senden sakınan, mağfiret ettiğin kullarından eyle.. Âmin..

26 Temmuz 2015 Pazar

Kendi kendilerine dört ay on gün beklerler

Ey insan! Allah, emzirmeyi tamamlamak isteyen baba için annelerin çocuklarını tam iki sene emzireceğini bildirir. Allah, çocuk kendisinin olan babaya, örfe uygun olarak meşru bir şekilde annelerin yiyecek ve giyeceklerini temin etmekle borçlu olduğunu, kimsenin de gücünün yetmeyeceği bir şeyle mükellef tutulmayacağını haber verir. Allah, yavrusu yüzünden annenin ve çocuğu yüzünden çocuk kendisinin olan babanın zarara uğratılmayacağını bildirir. Baba öldüğü zaman mirasçının üzerine de aynısının bir borç olduğunu buyurur. Allah, anne ile babanın kendi rızalarıyla ve istişare ederek çocuğu sütten ayırmak istemelerinde onların üzerine bir günah olmadığını bildirir. Sütten ayrılan çocuklarını anne babanın eğer süt anneye emzirtmek istemeleri halinde verecekleri ücreti güzellikle teslim etmeleri halinde bir günah olmadığını, Allah’dan sakınmalarını ve ne yaparlarsa Allah’ın bildiğini bildirir.
Allah, iman edenlerden vefat edip geride zevce ve hanım bırakanların zevcelerinin evlenmeden kendi kendilerine dört ay on gün bekleyeceklerini, böylece bu bekleme müddetlerinin sonuna geldikleri zaman, kendi haklarında meşru olarak yaptıklarında ve evlenmelerinde vefat eden koca için bir günah olmadığını haber verir. Allah, kimin ne yaptığını hakkıyla haberdar olduğunu bildirir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: “Sizden vefât edip de geride zevceler bırakanlar(ın zevceleri) ise, kendi kendilerine dört ay on gün beklerler. Böylece bekleme müddetlerinin sonuna geldikleri zaman, artık kendileri hakkında meşrû‘ olarak yaptıklarında size bir günah yoktur. Allah ise, ne yapıyorsanız hakkıyla haberdar olandır. (Bakara, 234)”
Allahım, bizi ve neslimizi rızana muvafık hareket edenlerden eyle.. Âmin..

Anneler de çocuklarını tam iki yıl emzirirler

Ey insan! Allah, dönüşü mümkün boşama ile kadınları boşadıklarında, bekleme müddetlerini de bitirdiklerinde, kendi aralarında meşru olarak anlaşmaları halinde, kocalarıyla tekrar evlenirler diye o kadınlara mani olunmamasını emreder. Allah, bu emrin Allah’a ve ahiret gününe iman edenlere, kendisiyle nasihat olunan bir emir olduğunu, bunun kendileri için daha hayırlı ve daha temiz olduğunu buyurur. Allah, insanlar için neyin daha hayırlı ve temiz olduğunu ancak Allah’ın bildiğini, insanların ise bilmediğini bildirir.
Allah, çocuğu için emzirmeyi tamamlamak isteyen baba için annelerin tam iki sene çocuklarını emzireceklerini haber verir. Allah, çocuğun sahibi olan babanın üzerine, örfe uygun meşru bir şekilde o annelerin yiyecek ve giyeceklerini temin etme borcu olduğunu bildirir. Bunları temin ederken Allah, kimsenin gücünün yetmeyeceği bir şeyle mükellef tutulmayacağını, annenin yavrusu yüzünden, çocuğun sahibi olan babanın da çocuğu yüzünden zarara uğratılmayacağını bildirir. Allah, babanın ölmesi halinde mirasçının üzerine de aynısının bir borç olduğunu haber verir. Allah, anne ile babanın kendi rızalarıyla ve kendi aralarında istişare ederek çocuğu sütten ayırmak istemeleri halinde bundan dolayı onların üzerine bir günah olmadığını bildirir. Sütten ayrılan çocuklarını süt anneye emzirtmek istemelerinde, karşılık olarak verdikleri ücreti güzellikle teslim etmelerinde kendileri için bir günah olmadığını Allah buyurur. Allah, artık Allah’dan sakınmalarını ve ne yapıyorlarsa hakkıyla gören olduğunu bildirir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: “Anneler de, emzirmeyi tamamlamak isteyen (baba) için, çocuklarını tam iki yıl emzirirler. Çocuk kendisinin olan (babaya) da, meşrû‘ (örfe uygun) bir şekilde onların (annelerin) yiyecek ve giyecekleri(ni te’mîn etme borcu) vardır. Kimse gücünün yetmeyeceği bir şeyle mükellef tutulmaz. Ne anne, yavrusu yüzünden ne de çocuk kendisinin olan (baba), çocuğu yüzünden zarara uğratılır. (Baba öldüğü zaman) mîrasçının üzerine de bunun aynısı (borçtur). Artık (anne ile baba) kendi rızâlarıyla ve müşâvere ederek (çocuğu sütten) ayırmak isterlerse, bundan dolayı ikisinin üzerine bir günah yoktur. Eğer çocuklarınızı (süt anneye) emzirtmek isterseniz, verdiğiniz (ücret)i güzellikle teslîm ettiğiniz takdirde artık size bir günah yoktur. O hâlde Allah’dan sakının ve bilin ki şübhesiz Allah, ne yapıyorsanız hakkıyla görendir. (Bakara, 233)”
Allahım, bizi ve neslimizi Senden sakınan ve rızana uygun hareket eden kullarından eyle.. Âmin..

Kocalarıyla tekrar evlenirler diye onlara mâni olmayın

Ey insan! Allah, kadınları dönüşü mümkün olan rici boşanma ile boşayıp bekleme müddetlerinin sonunda onları ya iyilikle tutmalarını veya iyilikle salıvermelerini emreder, ayrıca zulmetmek için onlara zarar vermek üzere tutmamalarını, böyle yapanların aslında kendine zulmetmiş olacağını ve Allah’ın âyetlerini alaya almamalarını bildirir. Allah, iman edenlere Allah’ın üzerlerindeki nimetini ve nasihat olarak insanlara indirdiği Kitab’ı olan Kur’ân’ı ve hükümleri olan hikmeti hatırlamalarını buyurur. Allah, âyetlerini açıkladıktan sonra Allah’a karşı gelmekten sakınmalarını ve Allah’ın herşeyi hakkıyla bilen olduğunu bildirir.
Allah, kadınları dönüşü mümkün boşama ile boşayıp bekleme müddetlerinin bitiminde aralarında meşru olarak anlaştıkları takdirde, kocalarıyla tekrar evlenir diye onların evlenmelerine mani olunmamasını emreder. Allah, bu emrin Allah’a ve ahiret gününe iman eden kimseler için kendisiyle nasihat olunan bir emir olduğunu, bunun ise iman edenler için daha hayırlı ve daha temiz olduğunu haber verir. Allah, ayrıca insanlar için neyin daha hayırlı ve temiz olduğunu ancak Allah’ın bildiğini, insanların ise bilmediğini bildirir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: “Hem kadınları (ric‘î, dönüşü mümkün bir boşama ile) boşadığınızda, bekleme müddetlerini de bitirdiklerinde, artık aralarında meşrû‘ olarak anlaştıkları takdirde, bu durumda kocalarıyla (tekrar) evlenirler diye onlara mâni‘ olmayın! Bu, içinizden Allah’a ve âhiret gününe îmân etmekte olan kimselere, kendisiyle nasîhat olunan (bir emir)dir. Bu, sizin için daha hayırlı ve daha temizdir. Çünki (sizin için neyin daha hayırlı olduğunu, ancak) Allah bilir, siz bilmezsiniz. (Bakara, 232)”
Allahım, bizi ve neslimizi kendisiyle nasihat olunan emre itaat edenlerden eyle.. Âmin..

25 Temmuz 2015 Cumartesi

Allah’ın âyetlerini alaya almayın

Ey insan! Allah, dönüşü mümkün olan rici boşama ile karısını boşayan kocanın karısını üçüncü defa boşaması halinde, artık bundan sonra dönemeyeceğini, o kadının başka bir koca ile evlenmedikçe kendisine helal olmayacağını bildirir. Allah, boşanan kadını alan ikinci kocanın onu boşaması halinde, Allah’ın hududuna riayet edeceklerini zannetmeleri takdirde eski kocası ile birbirlerine dönmelerinde bir günah olmadığını haber verir. Allah, bunların Allah’ın hududu olduğunu ve ehemmiyetini bilecek bir kavim için açıkladığını bildirir.
Allah, dönüşü mümkün olan iki defa boşamak olan rici ile kadınlarını boşadıklarında ve kadınların bekleme müddetlerinin de sonun geldiklerinde, kocalarına, artık onları ya iyilikle tutmalarını veya kendilerini güzellikle salıvermelerini emreder. Yoksa sırf onlara zulüm olsun diye zarar vermek için onları alarak tekar tutmamalarını buyurur. Allah, o kadınlara zarar vermek için böyle zulmedenlerin, aslında kendilerine zulmettiklerini ve hududları gösteren Allah’ın âyetlerini alaya almamalarını bildirir. Ayrıca Allah, o kocalara Allah’ın kendileri üzerindeki nimetini ve insanlara nasihat etmek üzere indirdiği Kitab olan Kur’ân’ı ve hükümleri olan hikmeti hatırlamalarını emreder. Allah, artık Allah’a karşı gelmekten sakınmalarını ve Allah’ın herşeyi hakkıyla bilen olduğunu bilmelerini emreder.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: “Ve kadınları (ric‘î, dönüşü mümkün bir boşama ile) boşadığınızda, bekleme müddetlerinin de sonuna geldiklerinde, artık onları (ya) iyilikle tutun veya kendilerini iyilikle salıverin; yoksa (sırf) zulmetmeniz için zarar vermek üzere onları tutmayın! Artık kim böyle yaparsa, o takdirde şübhesiz kendine zulmetmiş olur. Ve Allah’ın âyetlerini alaya almayın! Hem Allah’ın üzerinizdeki ni‘metini ve kendisiyle nasîhat etmek üzere size indirdiği Kitâb’ı ve hikmeti (kitabdaki hükümleri) hatırlayın! Artık Allah’dan sakının ve bilin ki, şübhesiz Allah, herşeyi hakkıyla bilendir. (Bakara, 231)”
Allahım, bizi ve neslimizi nimetini, Kitab’ı ve hikmeti daima hatırlayan ve Senden sakınan kullarından eyle.. Âmin..

İki hakkını da kullandıktan sonra üçüncü defa boşarsa

Ey insan! Allah, dönüşü mümkün olan rici boşamanın iki defa olduğunu, bundan sonra o kadınları ya iyilikle tutmak veya güzellikle salıvermek olduğunu, salıvermeleri halinde onlara verilen mehirden bir şey almanın helal olmadığını, ancak her iki tarafın da Allah’ın hududu olan karı ile koca arasındaki haklara riayet edemeyeceklerinden korkulmasının müstesna olduğunu bildirir. Allaharabuluculara hitab ederek bu korku yüzünden karı kocanın Allah’ın hududuna riayet edemeyeceklerinden korkulması halinde, kadının boşanmak için kocasına fidye olarak verdiği mehirini veya daha farklı bir bedeli kocasına vermesinden karı ve kocaya bir günahın olmadığını ve bunların Allah’ın hududu olduğunu, onları aşmaktan sakınmalarını buyurur. Allah, Allah’ın hududunu aşan kimselerin zalimler olduğunu bildirir.
Karı koca hakları ve boşanma noktasında Allah’ın hududunu bildiren Allah, kocasının karısını iki hakkını da kullanarak boşadıktan sonra üçüncü defa boşaması halinde, artık geri dönemeyeceğini, o kadının başka bir koca ile evlenmedikçe kendisine helal olmayacağını bildirir. O kadının bir başka koca ile evlenmesiyle beraber yeni kocasının o kadını boşaması halinde Allah’ın hududuna riayet edeceklerini zannettikleri takdirde o kadın ile eski kocanın birbirlerine dönmelerinde onlara bir günah olmadığını buyurur. Allah, işte karı koca ve boşanma hususunda Allah’ın hududunun bunlar olduğunu, bu hududun ehemmiyetini bilecek bir kavim için onları açıkladığını bildirir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: “Böylece (kocası) onu (iki hakkını da kullandıktan sonra üçüncü def‘a) boşarsa, artık bundan sonra (o kadın) ondan başka bir koca ile evlenmedikçe ona helâl olmaz. Bununla berâber (bu ikinci kocası da) onu boşarsa, Allah’ın hudûduna riâyet edeceklerini zannettikleri takdirde, artık birbirlerine dönmelerinde onlara bir günah yoktur. İşte bunlar Allah’ın hudûdudur, (ehemmiyetini) bilecek bir kavim için onları açıklıyor. (Bakara, 230)”
Allahım, bizi ve neslimizi daima Senin hududunu bilen kullarından eyle.. Âmin..

Dönüşü mümkün boşama iki defadır

Ey insan! Allah, boşanmış kadınların evlenmeden üç hayız müddeti bekleyeceklerini, eğer Allah’a ve ahirete iman ediyorlarsa bir başkasıyla evlenmek için Allah’ın rahimlerinde yarattığı çocuğu veya hayzı gizlemesinin helal olmadığını haber verir. Ayrıca Allah, eğer kocalarının durumu düzelterek bekleme süresi içinde onları kendilerine eş olarak geri almaya daha çok hak sahibi olduklarını bildirir. Allah, kocalarının kadınları üzerinde örfe uygun olan hakları gibi, kadınların da kocaları üzerinde haklarının olduğunu, fakat erkekler için evin reisi olarak bir derece üstünlük olduğunu, Allah’ın ise daima üstün gelen Aziz ve her işi hikmetli olan Hakim olduğunu bildirir.
Allah, dönüşü mümkün olan ric’i boşamanını iki defa olduğunu, bundan sonra kocalara düşenin kadınlarını iyilikle tutmak veya haklarını vererek güzellikle salıvermek olduğunu bildirir. Fakat onlara mehir olarak verdiklerinden bir şey almalarının helal olmadığını, ancak her iki tarafında da Allah’ın çizdiği hududlardan karı koca arasındaki haklara riayet edemeyeceklerinden korkmalarının müstesna olduğunu haber verir. Allah, Allah’ın hududu olan karı koca arasınki haklara riayet edemeyeceklerinden korkulduğunda, boşanmak için kadının kocasına fidye olarak verdiği mehrini veya daha fazla bir bedel için ikisine de bir günahın olmadığını, bunların Allah’ın karı koca arasında ve boşanma hududu olduğunu bildirir ve onları aşmaktan sakındırır. Allah, Allah’ın hududunu aşanların ancak zalimler olduğunu bildirir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: “(Ric‘î, dönüşü mümkün) boşama iki def‘adır; bundan sonra ya iyilikle tutmak veya güzellikle salıvermek vardır. Fakat onlara (mehir olarak) verdiklerinizden bir şey almanız size helâl olmaz; ancak (her iki taraf da) Allah’ın hudûduna (karı ile koca arasındaki haklara) riâyet edemeyeceklerinden korkarlarsa, müstesnâ! Bu yüzden (siz de bu ikisinin) Allah’ın hudûduna riâyet edemeyeceklerinden korkarsanız, (kadının boşanmak için kocasına) fidye verdiği o şeyde (mehrini veya daha farklı bir bedeli kocasına vermesinde) ikisine de bir günah yoktur. Bunlar Allah’ın hudûdudur; sakın onları aşmayın! Kim de Allah’ın hudûdunu aşarsa, işte zâlimler ancak onlardır. (Bakara, 229)”
Allahım, bizi ve neslimizi daima Allah’ın hududuna riayet eden kullarından eyle.. Âmin..

Erkekler için onların üzerine bir derece vardır

Ey insan! Kadınlarından uzak kalmaya yemin edenlere dört ay bekleme süresi veren Allah, eğer onlardan boşanmaya karar veren olursa, Allah’ın onların sözlerini hakkıyla işiten ve niyetlerini hakkıyla bilen Alim olduğunu bildirir.
Allah, kocalarından boşanmış kadınlar için tek başlarına evlenmeden kendi kendilerine üç hayız müddeti bekleyeceklerini haber verir. Boşanmış o kadınlar için Allah, eğer Allah’a ve ahiret gününe iman ediyorlarsa, bir başkasıyla evlenmek için bir önceki kocasından kalan rahimlerinde Allah’ın yarattığı çocuk veya hayzı gizlemelerinin kendilerine helal olmadığını bildirir. Allah, boşanmış kadınlar hakkında kocaları durumu düzeltmek istemesi halinde bekleme süresi içinde boşamış olduğu kadınlarını geri almaya daha çok hak sahibi olduğunu haber verir. Allah, kocalarının kadınları üzerinde örfe uygun olan hakları gibi kadınların da kocaları üzerinde haklarının olduğunu, fakat erkekler için evin reisi olmak haysiyetiyle kadınlarının üzerine bir derece bir üstünlük olduğunu buyurur. Allah’ın ise herşeye daima üstün gelen Aziz ve her işi hikmetli olan Hakim olduğunu bildirir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: “Boşanmış kadınlar ise kendi kendilerine üç hayız müddeti beklerler. Artık (o kadınlar) Allah’a ve âhiret gününe îmân ediyorlarsa, (bir başkasıyla evlenmek için) rahimlerinde Allah’ın yarattığını (çocuk veya hayzı) gizlemeleri kendilerine helâl olmaz. Eğer kocaları (bu durumu) düzeltmek isterlerse, bu (bekleme süresi)nin içinde onları geri almaya daha çok hak sâhibidirler. (Kocalarının) onlar üzerinde örfe uygun olan (haklar)ı gibi, onların da (kocaları üzerinde hakları) vardır. Fakat erkekler için onların üzerine bir derece (bir üstünlük) vardır. Allah ise, Azîz (dâimâ üstün gelen)dir, Hakîm (her işi hikmetli olan)dır. (Bakara, 228)”
Allahım, bizi ve neslimizi verdiğin üstünlüğe ve rızana uygun hareket edenlerden eyle.. Âmin..

24 Temmuz 2015 Cuma

Eğer boşamaya karar verirlerse

Ey insan! Allah, kadınlarından uzak durmaya yemin eden mü’minler için dört ay bekleme mecburiyeti olduğunu, bu müddet içinde kadınlarına tekrar dönerlerse onlara karşı Allah’ın çok bağışlayıcı Gafur ve çok merhamet eden Rahim olduğunu bildirir.
Allah, kadınlarından uzak durmaya yemin edenlerden dört ay bekleme süresinini tamamlayıp onları boşamaya karar verenlerin sözlerini Allah’ın hakkıyla işiten Semi ve ne yapmak istediklerini hakkıyla bilen Alim olduğunu bildirir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: “Eğer boşamaya karar verirlerse, artık muhakkak ki Allah, Semî‘ (hakkıyla işiten)dir, Alîm (herşeyi bilen)dir. (Bakara, 227)”
Allahım, bizi ve neslimizi kalbi, ailesi, yuvası salim ve rızana uygun olanlardan eyle.. Âmin..

Kadınlarından uzak durmaya yemin edenler

Ey insan! Allah, iman edenlere, yeminlerindeki kasıdsız hatalarından dolayı mesul tutulmayacağını, ancak kalblerinin kazancı olan kasdettikleri yeminler ile mesul tutulacaklarını ve çok mağfiret eden Gafur ve cezalandırmakta acele etmeyen Halim olduğunu bildirir.
Allah, kadınlarına kızarak onlardan uzak durmaya yemin edenlerin keffareti olarak dört ay bekleme mecburiyeti olduğunu haber verir. Allah, bu bekleme süresi içinde tevbe edip kadınlarına dönmek isteyenlere karşı Allah’ın tevbe edenlerin günahların çok bağışlayıcı Gafur ve çok merhamet eden Rahim olduğunu bildirir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: “Kadınlarından uzak durmaya yemîn edenler için dört ay beklemek (mecbûriyeti) vardır. O hâlde (bu müddet içinde kadınlarına) dönerlerse, artık şübhesiz ki Allah, Gafûr (çok bağışlayıcı)dır, Rahîm (çok merhamet eden)dir. (Bakara, 226)”
Allahım, bizi ve neslimizi daima Gafur ve Rahim isimlerinin mazhar eyle.. Âmin..

Yeminlerinizdeki kasıdsız hata ile sizi mesul tutmaz

Ey insan! Allah, Allah adına ettikleri yeminleri dolayısıyla iman edenleri Allah’ı, iyilik yapmalarına, günahlardan sakınmalarına ve insanların arasını düzeltmelerine bir engel ve bahane kılmamalarını, buna sebeb olarak da yeminlerini işiten Semi ve yeminlerindeki niyetlerini bilen Alim olduğunu bildirir.
Allah, iman edenlere, yeminlerindeki istemeden yapılan kasıdsız hataları ile onları mesul tutmadığını, fakat kalblerinin niyet ve kasd ederek kazandıkları yeminlerinden mesul tuttuğunu haber verir. Allah, yeminlerindeki kasıdsız hatalarından mesul tutmamasının sebebi olarak mağfiret dileyenleri çok mağfiret eden Gafur ve yapılan hataları cezalandırmakta hiç acele etmeyen Halim olduğunu bildirir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: “Allah, yeminlerinizdeki kasıdsız hatâ(larınız) ile sizi mes’ûl tutmaz, fakat kalblerinizin kazandığı (asıl kasdettiğiniz yeminler) ile sizi mes’ûl tutar. Çünki Allah, Gafûr (çok mağfiret eden)dir, Halîm (cezâlandırmakta hiç acele etmeyen)dir. (Bakara, 225)”
Allahım, bizi ve neslimizi kalblerini salim kıldığın kullarından eyle.. Âmin..

23 Temmuz 2015 Perşembe

Allah’ı, engel kılmayın

Ey insan! Allah, erkeklere kadınlarının nefislerini helal dairesinde tatmin etmek ve nesillerini devam ettirmek üzere bir tarla olduğunu, nikah dairesinde olduktan sonra tarlalarına diledikleri şekilde gelmelerini ve ahirete kendileri için salih amellerle hazırlık yapmalarını emreder. Hem helal dairesinde kalıp harama girmeme hususunda Allah’dan sakınmalarını ve gerçekten Allah’a kavuşacaklarını bilmelerini haber verir. Allah, Resul-i Ekrem’e (asm) hitab ederek emrine itaat eden mü’minleri müjdelemesini bildirir.
Allah, Allah adına yemin ederek yeminleri dolayısıyla Allah’ı iyilik yapmalarını, günahlardan sakınmalarına ve insanların arasını bulup düzeltmelerine bir engel ve bahane kılmamalarını ve bunun sebebi olarak da Allah’ın yapılan yeminlerini işiten Semi ve hangi niyetle yemin ettiklerini bilen Alim olduğunu bildirir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: “Allah’ı, yeminleriniz dolayısıyla iyilik yapmanıza, (günahlardan) sakınmanıza ve insanların arasını düzeltmenize engel (bahâne) kılmayın! Çünki Allah, Semî‘ (yeminlerinizi işiten)dir, Alîm (niyetlerinizi bilen)dir. (Bakara, 224)”
Allahım, bizi ve neslimizi Seni iyilik yapmasına, sakınmasına ve insanların arasını düzeltmesini engel kılanlardan eyleme.. Âmin..

O halde mü’minleri müjdele

Ey insan! Resul-i Ekrem’e (asm) hitab eden Allah, hayızdan sorduklarını bildirir. Allah, onlara, hayızın kadınlar bir eza olduğunu söylemesini buyurur. Allah, bu sebeble de kadınlara hayızlı olduğu ve temizleninceye kadar yaklaşmamalarını, temizlendikleri zaman ise yaklaşmak istedikleri zaman Allah’ın emrettiği yerden, çocuk yolundan onlara yaklaşmalarını haber verir. Allah, çok tevbe edenleri sevdiğini, çok temizlenenleri de sevdiğini bildirir.
Allah, erkeklere kadınların, nesillerinin devamı için bir tarla olduğunu, tarla olan kadınlarına da diledikleri şekilde gelebileceklerini ve nefislerini helal yol ile tatmin ettikten sonra da ahiretlerini kazanmak adına kendileri için salih amellerle hazırlık yapmalarını emreder. Kadınlarına yaklaşırken ve ahirete hazırlanırken Allah’dan sakınmalarını ve öldükten sonra gerçekten Allah’a kavuşacak kimseler olduklarını bilmelerini bildirir. AllahResul-i Ekrem’e (asm) hitab ederek emre itaat eden mü’minleri müjdelemesini bildirir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: “Kadınlarınız sizin için bir tarladır; öyle ise tarlanıza dilediğiniz şekilde gelin ve kendiniz için (sâlih amellerle) hazırlık yapın! Hem Allah’dan sakının ve gerçekten siz O’na kavuşacak kimseler olduğunuzu bilin! (Ey Resûlüm!) O hâlde mü’minleri müjdele! (Bakara, 223)”
Allahım, bizi ve neslimizi tarlalarına gelirken ve ahirete hazırlanırken Senden sakınan ve Sana kavuşacak kimseler olduğunu bilenlerden eyle.. Âmin..

Allah, çok tevbe edenleri sever, çok temizlenenleri de sever

Ey insan! Allah, iman etmedikçe müşrik kadınlarla evlenmemelerini, mü’min bir cariyenin hür bir müşrik kadından daha hayırlı olduğunu, hatta müşrik kadın hoşlarına dahi gitse mü’min cariyenin daha hayırlı olduğunu mü’minlere bildirir. Yine Allah, iman etmedikleri takdirde müşrik erkeklerle mü’min kadınları evlendirmemelerini, mü’min bir köle erkeğin hür bir müşrik erkekten hoşlarına gitse bile daha hayırlı olduğunu haber verir. Müşrik kadınların ve erkeklerin, mü’min erkekleri ve kadınları ateşe davet ettiklerini, Allah’ın ise iman edenleri Cennete ve mağfirete vesile olacak amellere davet ettiğini, ibret almaları için âyetlerini insanlara iyice açıkladığını bildirir.
Allah, Resul-i Ekrem’e (asm) hayızdan sorduklarını haber verir. Allah, onlara, hayızın kadın için bir eza olduğunu, bu sebeble de hayızlı olan bir kadına uzak durup hayızdan temizleninceye kadar yaklaşmamalarını iman eden erkeklere emreder. Kadınların hayızdan temizlendikleri zaman ise Allah’ın emrettiği çocuk yolu olan yerden onlara varmalarını haber verir. Allah’ın bu bildirmelerine rağmen günaha girmeleri halinde çok tevbe edenleri sevdiğini, çok temizlenenleri de sevdiğini bildirir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: “Sana hayızdan da soruyorlar. De ki: “O bir ezâdır!” Bu sebeble, hayızlı iken kadınlardan uzak durun ve temizleninceye kadar onlara yaklaşmayın! Temizlendikleri zaman ise, artık Allah’ın size emrettiği yerden onlara varın! Şübhesiz ki Allah, çok tevbe edenleri sever, çok temizlenenleri de sever. (Bakara, 222)”
Allahım, bizi ve neslimizi hududlarına riayet edip çok tevbe eden ve çok temizlenenlerden eyle.. Âmin..

22 Temmuz 2015 Çarşamba

İşte onlar ateşe davet ederler

Ey insan! Allah, iman edenlere dünya ve ahiret hakkında lehlerine olanları düşünmelerini emreder. Allah, ayrıca Resul-i Ekrem’e (asm) yetimlerden sorduklarını buyurur. Onlara, yetimler hakkında ıslahta bulunmanın yüzüstü bırakmaktan daha hayırlı olduğunu, o halde nafakalarını onlarla birleştirerek bir arada yaşamaları halinde onların kardeşleri olduğunu söylemesini emreder. Allah, yetimler hakkında bozgunculuk edeni, ıslah edenden ayırdığını, halbuki Allah dileseydi yetimler hakkında iman edenleri zora koşabileceğini haber verir. Allah, kudreti daima üstün gelen Aziz, her işi hikmetli olan Hakim olduğunu bildirir.
Allah, iman edenlere, iman etmeyen müşrik olan kadınlarla evlenmemelerini emreder. Ve iman edenlere, mü’min bir cariyenin hür olan bir müşrik kadından dünya ve ahiret cihetiyle daha hayırlı olduğunu, hatta o müşrik kadın hoşlarına gitse bile mü’min cariyenin daha hayırlı olduğunu haber verir. Allah, yine iman etmeyen müşrik erkeklerle mü’min kadınları evlendirmemelerini, mü’min bir kölenin hür bir müşrik erkekten daha hayırlı olduğunu bildirir. Müşrik kadınların ve müşrik erkeklerin iman eden erkek ve kadınları ateşe davet ettiklerini bildirir. Allah, iman edenleri yine Kendinin izniyle Cennete ve mağfirete vesile olacak amellere davet ettiğini, ibret almaları için insanlara âyetlerini iyice açıkladığını bildirir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: “Hem îmân etmedikçe müşrik kadınlarla evlenmeyin! Ve elbette mü’min bir câriye, (hür) bir müşrik kadından daha hayırlıdır. (O müşrik kadın) hoşunuza gitse bile! Îmân etmedikçe müşrik erkekleri de (mü’min kadınlarla) evlendirmeyin! Elbette mü’min bir köle, (hür) bir müşrikten daha hayırlıdır. (O müşrik) hoşunuza dahi gitse! İşte onlar ateşe da‘vet ederler. Allah ise, izniyle Cennete ve mağfirete (vesîle olacak amellere) da‘vet ediyor; âyetlerini de insanlara iyice açıklıyor, tâ ki ibret alsınlar. (Bakara, 221)”
Allahım, bizi ve neslimi daha hayırlıyı tercih eden, Cennete ve mağfirete olan davetine icabet edenlerden eyle.. Âmin..

Dünya ve ahiret hakkında lehinize olanı düşünün

Ey insan! Allah, insanların Resul-i Ekrem’e (asm) şarab ve kumardan sorduklarını buyurur. Resul-i Ekrem’in (asm) onlara, onlarda büyük bir günah ile birlikte insanlar için birtakım faydalarını olduğunu, fakat günahlarının faydalarından daha büyük olduğunu söylemesini buyurur. Yine Resul-i Ekrem’e (asm) Allah yolunda neyi kime sarf edeceklerini sorduklarını, onlara da ihtiyacdan fazla olanı vermelerini söylemesini buyurur. Allah, insanlara âyetlerini anlaşılsın diye böyle iyice açıkladığını, ta onlar hakkında düşünmelerini emreder.
Âyetlerini iyice açıklayan, düşünmelerini isteyen Allah, dünya ve ahiret hakkında lehlerinde olanı düşünmelerini iman edenlere ve insanlara buyurur. Allah, Resul-i Ekrem’e (asm) yetimlerden sorduklarını bildirir. Onlara, yetimler hakkında ıslahta bulunmak, onların hallerini düzeltmenin onları yüzüstü bırakmaktan daha hayırlı olduğunu söylemesini Allah buyurur. Yetimler hakkında ıslahlarına çalışmalarını emreden Allah, onlarla nafakalarını birleştirerek bir arada yaşamaları halinde onların iman edenlerin kardeşleri olduğunu, ona göre hareket etmelerini haber verir. Allah, yetimler hakkında bozgunculuk edip fesad çıkaranı, rızasına uygun olarak ıslah edenden ayırdığını bildirir. Allah, eğer dileseydi iman edenleri zora koşabileceğini haber verir ve Allah’ın kudreti daima üstün gelen Aziz ve her işi hikmetli olan Hakim olduğunda şübhe olmadığını bildirir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: “Dünya ve âhiret hakkında (lehinize olanı düşünün)! Hem sana yetimlerden soruyorlar. De ki: “Onlar hakkında ıslahta bulunmak (onları yüzüstü bırakmaktan) daha hayırlıdır.” O hâlde (nafakalarınızı birleştirerek) onlarla bir arada yaşarsanız, artık (onlar sizin) kardeşlerinizdir. Allah, (onlar hakkında) bozgunculuk edeni, ıslâh edenden ayırır. Hâlbuki Allah dileseydi elbette sizi zora koşardı. Şübhe yok ki Allah, Azîz (dâimâ üstün gelen)dir, Hakîm (her işi hikmetli olan)dır. (Bakara, 220)”
Allahım, bizi ve neslimizi dünya ve ahiret hakkında lehine düşünenlerden ve yetimler hakkında ıslahta bulunanlardan eyle.. Âmin..

Sana, şarab ve kumardan soruyorlar

Ey insan! Allah, iman edenler ve Allah yolunda yurtlarını bırakıp hicre ederek cihad edenlerin Allah’ın rahmetini ümid ettiklerini, zira Allah’ın kullarına çok bağışlayan Gafur ve onlara karşı çok merhamet eden Rahim olduğunu bildirir. Allah, Resul-i Ekrem’e (asm) hitab ederek kendisine şarab ve kumardan sorduklarını buyurur. 
Onlara, şarab ve kumarda büyük bir günah ile birlikte insanlar için birtakım faydaların da olduğunu, fakat günahların faydalarından daha fazla ve büyük olduğunu söylemesini bildirir. Ayrıca Allah, Allah yolunda neyi kime sarf edeceklerini de sorduklarını buyurur ve onlara ihtiyacdan fazla olanı sarf etmelerini söylemesini buyurur. Allah, iman edenlere âyetlerini bu şekilde iyice açıkladığını, ta düşünüp ibret almalarını bildirir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: “Sana, şarab ve kumardan soruyorlar. De ki: “Onlarda büyük bir günah ve insanlar için birtakım faydalar vardır. Fakat günahları, faydalarından daha büyüktür.” Sana, (Allah yolunda) neyi (kime) sarf edeceklerini soruyorlar. De ki: “(İhtiyaçtan) fazla olanı!” Allah, size âyetleri böyle iyice açıklar; tâ ki düşünesiniz. (Bakara, 219)”
Allahım, bizi ve neslimizi şarab ve kumardan muhafaza edip ihtiyacdan fazlasını sarf eden kullarından eyle.. Âmin..

21 Temmuz 2015 Salı

Onlar Allah’ın rahmetini ümid ederler

Ey insan! Allah, Resul-i Ekrem’e (asm) haram ayı ve onda savaşmayı sorduklarını buyurur. Onlara haram ayda savaşmanın büyük bir günah olduğunu, fakat insanları Allah yolundan men etmenin, Allah’ı inkâr etmenin, mü’minleri Mescid-i Haram’dan men edip orada yaşayan ehlinin oradan çıkarılmasının Allah katında daha büyük bir günah olduğunu söylemesini Resul-i Ekrem’e (asm) buyurur. Bunun ise bir fitne olduğunu, fitne çıkarmak ve iman edenleri Allah’ı ve dinini inkâra zorlamanın öldürmekten daha büyük bir günah olduğunu bildirir. Allah, Resul-i Ekrem’e (asm) hitab ederek eğer kâfirlerin güçleri yetse, iman edenleri dinlerinden döndürünceye kadar savaşmayı bırakmayacaklarını haber verir. Allah, iman edenlerden dininden dönen kimsenin kâfir olarak ölmesi halinde dünya ve ahirette amellerinin boşa gittiğini, onların ateş ehli olup orada ebedî olarak kalıcı olduklarını bildirir.
Allah, iman edenler ve Allah yolunda yurtlarını bırakıp hicret ederek Allah yolunda cihad edenlerin Allah’ın rahmetini ümid eden kimseler olduklarını, onların ümidlerine karşılık Allah’ın kullarını çok bağışlayan Gafur ve onlara karşı çok merhametli olan Rahim olduğunu bildirir. 
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: “Muhakkak ki îmân edenler ve Allah yolunda hicret edip cihâd edenler var ya, işte onlar Allah’ın rahmetini ümîd ederler. Çünki Allah, Gafûr (kullarını çok bağışlayan)dır, Rahîm (onlara çok merhametli olan)dır. (Bakara, 218)”
Allahım, bizi ve neslimizi iman edip yolunda hicret ederek cihad edenlerden eyle.. Âmin..

Sana, haram ayı, onda savaşmayı soruyorlar

Ey insan! Allah, iman edenlere, hoşlarına gitmediği halde savaşın kendilerine farz kılındığını, fakat bir şeyden hoşlanmadıkları halde onun onlar için hayırlı olabileceğini veya sevdikleri bir şeyin ise onlar için şer olabileceğini haber verir. Allah, onlar için neyin hayırlı neyin şer olduğunu bilip kendilerinin ise bilmediğini bildirir.
Allah, Resul-i Ekrem’e (asm) hitab ederek kendisine haram ayı ve onda savaşmayı sorduklarını buyurur. Allah ise onlara, haram ayda savaşmanın büyük bir günah olduğunu, fakat insanları Allah yolundan men etmenin ve Allah’ı inkâr etmenin, hem iman edenleri Mescid-i Haram’dan men edip orada bulunan ehlini oradan çıkarmanın Allah katında daha büyük bir günah olduğunu söylemesini buyurur. Bunun sebebinin ise fitne çıkarmanın ve iman edenleri küfre ve inkâra zorlamanın öldürmekten daha büyük bir günah olduğunu bildirir. Allah Resul-i Ekrem’e (asm) hitab ederek kâfirlerin eğer güçleri yetse iman edenleri dinlerinden döndürünceye kadar iman edenlerle savaşmayı bırakmayacaklarını haber verir. Allah, iman edenlerin içinden dininden dönüp tevbe etmeden kâfir olarak ölen olursa, onların amellerinin dünya ve ahirette boşa gittiğini ve onların ateş ehli olduğunu, Cehennemde ebedî olarak kalıcı olduklarını bildirir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: “(Ey Resûlüm!) Sana, haram ayı, onda savaşmayı soruyorlar. De ki: “Onda savaşmak büyük (bir günah)tır. Fakat (insanları) Allah yolundan men‘ etmek ve O’nu inkâr etmek, hem (mü’minleri) Mescid-i Harâm’dan (men‘ etmek) ve ehlini oradan çıkarmak Allah katında (günah cihetiyle) daha büyüktür. Çünki fitne (çıkarmak ve mü’minleri inkâra zorlamak), öldürmekten daha büyük (bir günah)tır.” (Ey Habîbim!) Eğer güçleri yetse, sizi dîninizden döndürünceye kadar sizinle savaşmayı bırakmazlar. İçinizden kim dîninden döner de kendisi kâfir olarak ölürse, işte onlar yok mu, (onların) amelleri dünya ve âhirette boşa gitmiştir. Ve yine onlar ateş ehlidirler! Onlar orada ebedî olarak kalıcıdırlar. (Bakara, 217)”
Allahım, bizi ve neslimizi haram aylara hürmet eden, fitneden, günahdan ve küfürden uzak olan kullarından eyle.. Âmin..

Hoşunuza gitmediği halde savaş size farz kılındı

Ey insan! Resul-i Ekrem’e (asm) hitab eden Allah, kendisine Allah yolunda neyi kime harcayıp sarf edeceklerini sorduklarını haber verir. Allah, o soranlara, Resul-i Ekrem’in (asm) hayır ve hasenattan sarf ettikleri zaman ana baba, en yakınlar, yetimler, yoksullar ve yolda kalmışlar için sarfetmelerini söylemesini buyurur. Allah, hayır ve hasenattan kim ne yaparsa Allah’ın onu hakkıyla bildiği bildirir.
Allah, iman edenlere hitab ederek hoşlarına gitmediği halde Allah yolunda savaş ve mücahedenin kendilerine farz kılındığını bildirir. Allah, mü'minlere bir şeyden hoşlanmayabileceklerini, fakat onun onlar için daha hayırlı olabileceğini haber verir. Yine Allah, iman edenlere sevdikleri bir şeyin kendileri için şer olabileceğini ve Allah’ın neyin hayır neyi şer olduğunu bildiğini, fakat insanların bilmeyeceğini bildirir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: “(Ey mü’minler!) O, hoşunuza gitmediği hâlde savaş size farz kılındı. Fakat olur ki, bir şeyden hoşlanmazsınız ama, o sizin için hayırlıdır. Ve olur ki bir şeyi (de) seversiniz, hâlbuki o sizin için bir şerdir. Allah ise (sizin için hayır olanı) bilir de siz bilmezsiniz. (Bakara, 216)”
Allahım, bizi ve neslimizi yolunda mücahede edip hayırları seven şerleri sevmeyenler eyle.. Âmin..

Sana neyi sarf edeceklerini soruyorlar

Ey insan! Allah, mü’minlere hitab ederek kendilerinden önce gelip geçenlerin hali olan fakirlik ve hastalıkların başlarına gelmeden kolayca Cennete gireceklerini mi sandıklarını sorar. Daha önce gelip geçenlere öyle fakirliklerin ve hastalıkların dokunduğunu ve onları öyle belaların sardığını, hatta peygamber ve beraberinde olanların Allah’ın yardımının ne zaman geleceğini soracak bir hale geldiklerini haber verir. Allah, iman edenlerin dikkat etmelerini, sabit olmalarını, zira Allah’ın yardımının yakın olduğunu bildirir.
Allah, Resul-i Ekrem’e (asm) hitab ederek Allah yolunda neyi kime sarf edeceklerini sorduklarını buyurur. Allah, neyi sarf edecekelrini soranlara, sahib olduklarından hayır ve hasenat olarak ne sarf ederlerse, ana baba, en yakınlar, yetimler, yoksullar ve yolda kalmışlar için olmasını söylemesini Resul-i Ekrem’e (asm) buyurur. Ve hayır ve hasenattan ne yaparlarsa Allah’ın onu hakkıyla bilen olduğunu bildirir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: “(Ey Resûlüm!) Sana (Allah yolunda) neyi (kime) sarf edeceklerini soruyorlar. De ki: “Hayır (ve hasenât)dan ne sarf ederseniz, artık (onlar); ana baba, en yakınlar, yetimler, yoksullar ve yolda kalmış(lar) için olmalıdır.” Hayır (ve hasenât)dan ne yaparsanız, artık muhakkak ki Allah, onu hakkıyla bilendir. (Bakara, 215)”
Allahım, bizi ve neslimizi hayırdan Senin yolunda ana baba, en yakınlar, yetimler, yoksullar ve yolda kalmışlar için sarf edenlerden eyle.. Âmin..

20 Temmuz 2015 Pazartesi

Kolayca Cennete gireceğinizi mi sandınız?

Ey insan! Allah, insanların başta aynı dine mensub tek bir ümmet olduklarını, daha sonra ihtilafa düşmeleri üzerine iman edenleri müjdeleyici ve inkâr edenleri korkutucular olarak peygamberler gönderdiğini ve hakkında ihtilafa düştükleri şeyler hakkında aralarında hüküm vermek için peygamberlerin beraberinde hak ile Kitab indirdiğini bildirir. Ancak kendilerine kitab verilen kimselerin kendilerine apaçık deliller geldikten sonra aralarındaki zulüm ve hasedden dolayı Kitab’ın hükmü üzerinde de ihtilafa düştüklerini haber verir. Sonra Allah, ehl-i kitabın üzerinde ihtilafa düştükleri hakka iman edenleri dalaletten kurtarıp izniyle hidayet eylediği ve dilediği kimseyi lütfundan ve hikmetinden dolayı dosdoğru bir yola hidayet ettiğini bildirir. Allah, iman edenlere hitab ederek kendilerinden önce gelip geçenlerin hali olan fakirlik ve hastalıkların başlarına gelmeden rahat ve kolayca Cennete gireceklerini mi sandıklarını sorar. Allahdaha önceki ümmetlere öyle fakirlikler ve hastalıkların dokunduğunu ve belalarla öyle sarsıldıklarını bildirir, hatta peygamber ve beraberinde olan iman edenlerin Allah’ın yardımının kendilerine ne zaman geleceğini soracak hale geldiklerini bildirir. Allah, iman ve itaat üzere dikkat etmelerini ve Allah’ın yardımının yakın olduğunu buyurur.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: “(Ey mü’minler!) Yoksa sizden önce gelip geçenlerin hâli (sizin de) başınıza gelmeksizin (kolayca) Cennete gireceğinizi mi sandınız? Onlara öyle fakirlikler ve hastalıklar dokundu ve öyle (belâlarla) sarsıldılar ki, hattâ peygamber ve berâberindeki îmân edenler: “Allah’ın yardımı ne zaman!” diyecek (hâle gelmiş)lerdi! Dikkat edin, şübhe yok ki Allah’ın yardımı yakındır. (Bakara, 214)”
Allahım, bizi ve neslimizi imanda ve itaatte sabit olup daima yardımına mazhar kullarından eyle.. Âmin..

İnsanlar tek bir ümmet idi

Ey insan! Allah, inkâr edenlere dünya hayatı süslendiğinde dolayı iman edenlerle alay ettiklerini, halbuki günahlardan sakınanların kıyamet günü kâfirlerin üstünde olduklarını ve Allah’ın dilediğini hesabsız rızıklandırdığını bildirir.
Allah, insanların başlangıçta aynı dine mensub tek bir ümmet olduklarını, fakat daha sonra ihtilafa ve ayrılığa düştüklerini haber verir. İnsanların ihtilafa düşmelerinin üzerine Allah, doğru yolu bulmaları için iman edenleri Cennetlerle müjdeleyenler ve aynı zamanda inkâr edenleri de Cehennem ile korkutanlar olarak peygamberler gönderdiğini ve hakkında ihtilafa düştükleri şeyler hakkında insanlar arasında doğru veya yanlış olduklarına dair hüküm vermek için peygamberlerin beraberinde hak üzere Kitab indirdiğini bildirir. İhtilafa düşenleri ikaz etmek ve iman edenleri müjdelemek için Allah peygamberler ve Kitab göndermesine ve kendilerine apaçık deliller gelmesine rağmen aralarındaki birbirlerine olan zulüm ve hased sebebiyle onda da ihtilafa düştüklerini Allah haber verir. Allah, sonra kendilerine kitab verilen ehl-i kitabın üzerinde ihtilafa düştükleri hakka iman edenleri de izniyle hidayet eylediğini ve Kendisinin dilediği kimseye hikmeti gereği bir lütuf olarak dosdoğru bir yola, rızasına hidayet ettiğini bildirir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: “İnsanlar tek bir ümmet (aynı din üzere) idi (daha sonra ihtilâfa düştüler); bunun üzerine Allah, müjdeleyiciler ve (aynı zamanda) korkutucular olarak peygamberler gönderdi ve hakkında ihtilâfa düştükleri şeyler husûsunda, insanların aralarında hüküm vermek için, berâberlerinde hak ile Kitâb indirdi. Ancak kendilerine onun (o kitâbın) verildiği kimseler, onlara apaçık deliller geldikten sonra aralarındaki zulüm (ve hased)den dolayı onda da ihtilâfa düştüler. Sonra Allah, (o ehl-i kitâbın) üzerinde ihtilâfa düştükleri hakka, îmân edenleri izniyle hidâyet eyledi. Çünki Allah, dilediği kimseyi (hikmetine binâen kendi lütfundan) dosdoğru bir yola hidâyet eder. (Bakara, 213)”
Allahım, bizi ve neslimizi hakka iman eden dosdoğru bir yola hidayet ettiğin kullarından eyle.. Âmin..

İnkâr edenlere dünya hayatı süslenmiştir

Ey insan! Resul-i Ekrem’e (asm) hitab eden Allah, İsrailoğullarına, onlara hidayetlerine vesile olacak apaçık nice mucizeler verildiği halde neden inkâr ettikleri sormasını buyurur. Allah, Allah’ın nimeti olan mucizeler kendisine geldikten sonra onu değiştirip inkâr sebebi yapanlar için Allah’ın azabının çok şiddetli olduğunu bildirir.
Allah, inkâr edenlere hoşlarına gidecek şekilde dünya hayatının süslendiğini ve o sebeble iman edenlerle alay ettiklerini haber verir. Halbuki Allah, Kendisine karşı gelmekten ve günahlardan sakınanların kıyamet günü o inkâr edenlerin üstünde bir makamda olacaklarını ve dilediği kimseyi de hesabsız rızıklandıran olduğunu bildirir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: “İnkâr edenlere dünya hayâtı süslenmiştir de îmân edenlerle alay ediyorlar. Hâlbuki (günahlardan) sakınanlar, kıyâmet gününde onların üstündedirler. Allah ise, dilediği kimseyi hesabsız rızıklandırır. (Bakara, 212)”
Allahım, bizi ve neslimizi iman edip Sana karşı gelmekten ve günahlardan sakınan ve hesabsız rızıklandırdığın kimselerden eyle.. Âmin..

19 Temmuz 2015 Pazar

İsrailoğullarına sor, onlara nice apaçık mucizelerden verdik

Ey insan! İman edenleri İslam’a tam girmeleri için davet eden Allah, inad edip girmeyen müşriklerin ille de Allah’ın tehdidi olan azabının ve Allah’ın emriyle meleklerin bulut halinde gölgeler içinde kendilerine gelip cezalarının verilerek işin bitirilmesini mi, helak edilmelerini mi beklediklerini sorar. Allah, müşrikler inad etseler de nihayetinde bütün işlerin ancak Allah’a döndürüleceğini bildirir.
Allah, Resul-i Ekrem’e (asm) hitab ederek İsrailoğullarına, kendilerine akıllarına pencere açan hidayet vesilesi olacak nice apaçık mucizeler verdiği halde yine mi inkâr edeceklerini sormasını buyurur. Allah, o halde kendisine Allah’ın nimeti olarak kendilerine gelen mucizelerini tevil edip değiştirerek inkâr sebebi yapması halinde, artık onlar için Allah’ın azabının çok şiddetli olduğunu bildirir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: “İsrâiloğullarına sor, onlara (hidâyet vesîlesi olacak) nice apaçık mu‘cizelerden verdik (de inkâr ettiler). O hâlde kim Allah’ın ni‘metini (mu‘cizelerini) kendisine geldikten sonra (onu) değiştirirse (inkâr sebebi yaparsa), artık şübhesiz ki Allah, azâbı çok şiddetli olandır. (Bakara, 211)”
Allahım, bizi ve neslimizi verdiğin nimetleri ikrar ve tasdik eden hidayet sahibi kullarından eyle.. Âmin..

Müşrikler helak edilmelerini mi bekliyorlar?

Ey insan! İman edenlere İslam’a tamamen girmelerini ve şeytan onların apaçık düşmanı olduğundan adımlarına uymamalarını emreden Allah, kendilerine apaçık deliller geldikten sonra İslam’a tamamen girmekten sapmaları halinde ancak kendilerine zarar vereceklerini kudreti daima üstün gelen Aziz ve her işi hikmetli olan Hakim olarak bildirir.
İman edenlere İslam’a tamamen girmelerini emreden Allah, Allah’ın emrine itaat etmeyip Allah’a şirk koşanların günahlarında ısrar ederek Allah’ın tehdid ettiği azabının ve meleklerin Allah’ın emriyle buluttan gölgeler içinde müşriklerin kendilerine gelip cezalarının hemen verilerek işin bitirilmelerini mi, o şekilde helak edilmelerini mi beklediklerini sorar. Allah, nihayet bütün işlerin ancak Allah’a döndürüleceğini bildirir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: “(O müşrikler) ille de, Allah’ın (azâbının) ve meleklerin buluttan gölgeler içinde kendilerine gelip işin bitirilmesini mi (helâk edilmelerini mi) bekliyorlar? Nihâyet bütün işler, ancak Allah’a döndürülür. (Bakara, 210)”
Allahım, bizi ve neslimizi iman edip rızana nail olan kullarından eyle.. Âmin..

Apaçık deliller geldikten sonra eğer saparsanız

Ey insan! Allah, iman edenlere hitab ederek İslamiyet’i kabul ederek tam girmelerini ve haktan saptıran şeytanın adımlarına uymamalarını ve şeytanın iman edenlere apaçık bir düşman olduğunu bildirir.
İslam’a tamamen girmelerini ve apaçık düşmanları olan şeytanın adımlarına uymamalarını iman edenlere bildiren Allah, kendilerine İslam’ın hak olduğuna dair apaçık deliller geldiği halde, İslam’a tamamen girmeyip sapmaları halinde Allah’ın kudreti daima üstün gelen Aziz ve her işi hikmetli olan Hakim olduğunu bildirerek hiçbir şekilde Allah’a zarar veremeyeceklerini bildirir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: “O hâlde, size apaçık deliller geldikten sonra eğer (İslâm’a tamâmen girmekten) saparsanız, artık bilin ki şübhesiz Allah, Azîz (kudreti dâimâ üstün gelen)dir, Hakîm (her işi hikmetli olan)dır. (Bakara, 209)”
Allahım, bizi ve neslimizi İslam’a tamamen giren halis ve hakikî kullarından eyle.. Âmin..

İslam’a tamamen girin; ve şeytanın adımlarına uymayın

Ey insan! Allah, öyle insanlardan haber verir ki onların Allah’ın rızasına nail olmak için kendi nefsini ve sahib olduğu bütün malını Allah’ın yolunda feda ederler, harcarlar. Allah ise Kendisinin kullarına karşı çok şefkatli ve merhametli olduğunu bildirir.
Allah, iman edenleri ikaz ederek İslam’a tamamen kabul ederek girmelerini ve kendilerini saptırmak isteyen ve Allah’a karşı isyan ettirmek isteyen şeytanın adımlarına uymamalarını ve şeytanın da insanın apaçık bir düşmanı olduğunu bildirir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: “Ey îmân edenler! İslâm’a tamâmen girin; ve şeytanın adımlarına uymayın! Çünki o, size apaçık bir düşmandır. (Bakara, 208)”
Allahım, bizi ve neslimizi İslam’a tamamen giren ve şeytanın adımlarına uymayan kullarından eyle.. Âmin..

18 Temmuz 2015 Cumartesi

Allah’ın rızasına nail olmak için

Ey insan! Dünya hayatına dair sözleri hoşa giden, fakat düşmanların en şiddetlisi olan fesad çıkarmak, ekini ve nesli bozmak isteyen şahsa, Allah'dan sakınması söylendiğinde gururu onu günaha sevk ettiğini, onun için Cehennemin yeteceğini ve orasının ne kötü bir yatak olduğunu Allah bildirir.
Nasibini dünyada isteyen, dünya ve ahirette isteyen ve sözü hoşa gittiği halde işi fesad ve günah olan insanlardan haber veren Allah, öyle insanlardan da haber verir ki onların Allah'ın rızasına nail olmak için kendi nefislerini ve mallarını feda ederek Allah namına hareket ettiklerini ve Allah yolunda sarf ettiklerini bildirir. Ve Allah, o kullarına karşı çok şefkatli olduğunu buyurur..
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: “Fakat insanlardan öylesi de vardır ki, Allah’ın rızâsına nâil olmak için kendi nefsini (ve bütün malını O’nun yolunda) fedâ eder. Allah ise, kullar(ın)a karşı çok şefkatli olandır. (Bakara, 207)”
Allahım, bizi ve neslimizi rızana nail olmak için nefsini feda edenlerden eyle.. Âmin..

Gurur onu günaha sevk eder

Ey insan! Allah, iman edenlerle konuştuğunda sözü hoşa giden, fakat düşmanların en şiddetlisi olan insanın, iman edenlerin yanında ayrılınca yeryüzünde fesad çıkarmak, Müslümanların ekin ve nesillerini helak etmek için çalıştığını ve Allah’ın fesadı sevmediğini bildirir.
Fesadı sevmediğini bildiren Allah, o sözü hoşa giden fesadçı insana, Allah’dan sakınması söylendiğinde, gururlanıp hatasını kabul etmediğini, aksine günaha sevk ettiğini ve artık ona Cehennemin yeteceğini haber verir. Allah, fesadcı mağrur için haber verdiği Cehennemin gerçekten çok fena bir yatak olduğunu bildirir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: “Hem ona: “Allah’dan sakın!” denildiği zaman, gurûr onu günaha sevk eder; artık ona Cehennem yeter! Hâlbuki (o,) gerçekten ne fenâ yataktır! (Bakara, 206)”
Allahım, bizi ve neslimizi Senden sakınan, mütevazi kullarından eyle ve Cehennemden daima muhafaza eyle.. Âmin..

Allah, fesadı sevmez

Ey insan! Nasibini dünyada isteyenler ile dünya ve ahirette iyilik isteyenlerden haber veren Allah, üçüncü bir taifeden haber verir. Onların dünya hayatında dair sözünün Resul-i Ekrem’in (asm) ve iman edenlerin hoşuna gittiğini, onların sözlerini teyid için kalbinde olanla mufavık olduğuna dair Allah’ı şahid tuttuklarını, hâlbuki onların düşmanların en şiddetlisi olduğunu bildirir.
Dünya hayatına dair konuştuklarında sözleri hoşa giden, fakat düşmanların en şiddetlisi olan o insanın Resul-i Ekrem’den (asm) ve iman edenlerin yanından ayrılınca yeryüzünde fesad çıkarmak, bozgunculuk etmek, hem iman edenlerin ekinlerini, mahsullerini ve hayvanlarının ve kendilerinin nesillerini helak etmek ve zaafa düşürmek için çalıştıklarını haber verir. Allah ise fesadı ve bozgunculuğu sevmediğini bildirir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: “(Senden) ayrılınca da, yeryüzünde fesad çıkarmak, hem ekin(lerinizi) ve (hayvanlarınızın) nesli(ni) helâk etmek için çalışır. Hâlbuki Allah, fesâdı sevmez. (Bakara, 205)”
Allahım, bizi ve neslimizi yeryüzünde fesad çıkarmak isteyen, ekin ve nesli helak etmek isteyenlerin şerrinden emin ve mahfuz eyle.. Âmin..

17 Temmuz 2015 Cuma

Halbuki o, düşmanların en şiddetlisidir

Ey insan! Allah, sayılı günler olan teşrik günlerinde tekbirlerle Allah’ı zikretmelerini iman edenlere emreder. Teşrik günlerinden böyle Mina’da şeytan taşlamada olan hacılardan iki günde dönmek için acele edenler için veya üçüncü güne kalmak için geri kalanlar için de bir günah olmadığını haber verir. Allah, bu hükmün günahlardan sakınanlar için olduğunu, öyle ise Allah’dan sakınmalarını ve Allah’ın huzuruna toplanacaklarını bilmelerini buyurur.
Allah, öyle insanlardan haber verir ki onların dünya hayatına dair söyledikleri sözünün hoşa gittiğini, onların sözlerinin kalbinde olanla muvafık ve uygun olduğuna da Allah’ı şahid tutarak yemin ettiklerini haber verir ki Allah, onların düşmanların en şiddetlisi olduğunu bildirir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: “Ve insanlardan öylesi vardır ki, dünya hayâtına dâir sözü (senin) hoşuna gider. (Sözlerinin kendi) kalbinde olana (muvâfık olduğuna) da Allah’ı şâhid tutar; hâlbuki o, düşmanların en şiddetlisidir. (Bakara, 204)”
Allahım, bizi ve neslimizi düşmanların en şiddetlisinin sözlerine aldanmayan ve onların zararlarından mahfuz kıldığın kimselerden eyle.. Âmin..