Ey insan! İsraioğulları Allah’ın kendilerine gönderdiği kudret helvası ve bıldırcından sıkılarak Hz. Musa’ya (as) Allah’dan dua ederek kendilerine yerin bitirdiği şeyleri, sebzeyi, hıyarı, buğdayı, mercimeği ve soğanı yerden çıkarmasını isterler. Hz. Musa (as) da yüksek nimetleri ondan daha aşağısıyla mı değiştirmek istediklerini sorar ve bir şehre inmelerini, orada o istediklerinin olduğunu söyler. Böylece böyle bir kavmin üzerine Allah da zillet ve yoksulluk olan meskenet damgasını vurur ve Allah’dan bir gazaba uğratılırlar. Onların bu hale ve azaba düşmeleri, Allah’ın âyetlerini inkâr ederek haksız yere peygamberleri öldürüp isyan ederek haddi aşmakta olduklarındandır.
Allah, zahiren ve iman ettiklerini söyleyenler, yahudi olanlar, hristiyanlar ve sabiîler olan semavî üç dinin dışında olan dinlere mensub güneşe, yıldızlara veya putlara tapanlardan herhangi birinin Allah’a ve ahiret gününe hakikaten kalben iman edip salih amel işleyenler için Rableri katında mükâfatları olduğunu müjdeler. Onlar için hiçbir korkunun olmadığını ve mahzun da olmayacaklarını bildirir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: “Şübhesiz ki (zâhiren) îmân edenler, yahudi olanlar, hristiyanlar ve sâbiîler yok mu, (onlardan) kim Allah’a ve âhiret gününe (hakikaten) îmân edip sâlih bir amel işlerse, artık onların, Rableri katında mükâfâtları vardır; onlara hiçbir korku yoktur, onlar mahzun da olmazlar. (Bakara, 62)”
Allahım, bizi ve neslimizi Sana ve ahiret gününe kalben iman edip salih ameller işleyen kullarından eyle.. Âmin..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder