30 Haziran 2015 Salı

Kitab verilmiş olanlar, senin kıblene tâbiolmazlar

Ey insan! Allah, Resul-i Ekrem’e (asm) hitab ederek yüzünü göğe çevirip durduğunu gördüğünü, kendisini hoşnud olacağı bir kıbleye mutlaka döndüreceğini ve artık yüzünü Mescid-i Haram tarafına, Kâbe’ye çevirmesini buyurur ve mü’minlere de nerede olsalar, namazda yüzlerini Kâbe tarafına çevirmelerini bildirir. Allah, mü’minlerin yüzlerini Mescid-i Aksa’dan Mescid-i Haram’a çevirmelerinin Rablerinden gelen bir hak olduğunu kendilerine kitab verilenlerin çok iyi bildiğini ve onların yapmakta olduklarından Allah’ın gafil olmadığını bildirir.
Allah, yemin ederek Resul-i Ekrem’e (asm) kendilerine kitab verilmiş olanlara Kâbe’nin hak bir kıble olduğuna dair her ne delil getirse de O’nun (asm) kıblesine tabi olmayacaklarını ve kendisinin de onların kıblesine tabi olmayacağını bildirir. Allah, kendilerine kitab verilenlerden bazısının, yahudilerin de diğer bazılarının, hristiyanların da kıblelerine tabi olmadıklarını haber verir. AllahCelalinin hakkı için Resul-i Ekrem’i (asm) ikaz ederek kendisine vahiyle gelen ilimden sonra o kendilerine kitab verilenlerin arzularına uyarak takdir ettiği kıbleye uymazsa, o takdirde mutlaka kendilerine ve hakka zulmeden zalimlerden olacağını bildirir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: “And olsun ki, eğer (sen) kendilerine kitab verilmiş olanlara her ne delil getirsen, (yine de) senin kıblene tâbi‘ olmazlar. Sen de onların kıblesine tâbi‘ (olacak) değilsin. Onların bazısı da (diğer) bazıların kıblesine tâbi‘ değildir(ler). Celâlim hakkı için, eğer sana (vahiyle) gelen ilimden sonra onların arzularına uyarsan, şübhesiz sen o takdirde, mutlaka zâlimlerden olursun! (Bakara, 145)”
Allahım, bizi ve neslimizi asla kendilerine ve hakka zulmeden zalimlerden eyleme.. Âmin..

Bundan sonra yüzünü Mescid-i Haram tarafına çevir

Ey insan! Allah, Resul-i Ekrem’in (asm) ümmetini doğru yola hidayet etmekle insanların üzerine hesab gününde umum peygamberler lehine şahidler olmaları ve Peygamber (asm) da mü’minlerin üzerine şahid olması için mutedil olarak adaletli ve dengeli bir ümmet kılmıştır. Allah, Resul-i Ekrem’in (asm) daha önce yönelip üzerinde durduğu Kâbe’yi, Peygambere (asm) halisane tabi olanları, imanlarında samimî olmayıp ökçeleri üzerinde küfre geri dönecek olanlardan ayırmak için kıble yapmıştır ki bu Allah’ın doğru yola hidayet ettiği kimselerden başkasına ağır gelir. AllahKâbe’den önce Mescid-i Aksa’ya doğru kılınan namazları ve imanlarını zayi etmeyeceğini, insanlara karşı çok şefkatli olan Rauf ve çok merhametli olan Rahim olduğunu bildirir.
Allah’dan hoşnud olacağı bir kıble için meded ve inayet bekleyerek yüzünü sürekli göğe çeviren Resul-i Ekrem’e (asm) Allah hitab ederek yüzünü göğe çevirip durduğunu gördüğünü bildirir. AllahResul-i Ekrem’e (asm) kendisini hoşnud olacağı bir kıbleye mutlaka döndüreceğini ve bunun için de artık yüzünü Mescid-i Haram tarafı olarak Kâbe’ye çevirmesi buyurur. Ve mü’minlere de Peygamberleri (asm) gibi nerede olurlarsa orada namaz için yüzlerini Kâbe’ye çevirmelerini emreder. Ayrıca Allah, kendilerine kitab verilenlerin, mü’minlerin artık namazda yüzlerini Mescid-i Aksa yerine Mescid-i Haram tarafına, Kâbe’ye çevirmelerinin Rablerinden gelen bir hak olduğunu gerçekten bildiklerini, bile bile kabul etmediklerini ve onların yapmakta olduklarından Allah’ın gafil olmadığını bildirir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: “(Ey habîbim!) Yüzünün göğe çevrilip durduğunu muhakkak görüyoruz. Artık seni, hoşnûd olacağın bir kıbleye elbette döndüreceğiz; bundan sonra yüzünü Mescid-i Harâm tarafına (Kâ‘be’ye) çevir! (Ey mü’minler!) O hâlde (siz de) nerede olsanız, artık (namazda) yüzünüzü onun tarafına çevirin! Hem doğrusu o kendilerine kitab verilenler, şübhesiz bunun Rablerinden (gelen) hak olduğunu gerçekten biliyorlar. Allah ise, (onların) yapmakta olduklarından gafil değildir. (Bakara, 144)”
Allahım, bizi ve neslimizi Kâbe’ye yönelen ve Senden gelen hakka tabi olanlardan eyle.. Âmin..

İşte böylece sizi mutedil bir ümmet kıldık

Ey insan! Müslümanların yüzlerini Mescid-i Haram’a çevirmesi üzerine anlayışı olmayan insanlardan bir kısım sefiller ve akılsızlar, Müslümanları yönelip üzerinde bulundukları kıbleleri olan Mescid-i Aksa’dan çeviren nedir diye soracaklardır. Allah, Resul-i Ekrem’e (asm) hitab ederek o itiraz eden sefihlere, doğunun da batının da Allah’ın olduğunu söylemesini buyurur. Zira doğu ve batının sahibi olan Allah, insanlardan dilediği kimseyi hikmetine binaen, bir lüfuf olarak dosdoğru bir yola hidayet eder.
Allah’ın dilemesi ile dosdoğru yola hidayet edilen Resul-i Ekrem’in (asm) ümmetini Allah, böylece her cihette mutedil olarak adaletlive dengeli bir ümmet kılmıştır ki Allah, onları hesab gününde insanların üzerine bütün peygamberler lehine şahidler yapmış, Peygamber (asm) da ümmetinin üzerine şahid kılmıştır. Allah, Müslümanların üzerinde bulunup kendisine yöneldiği Kâbe’yi, Resul-i Ekrem’e (asm) tabi olanlar için bir imtihan kılmak, samimî olanlar ile ökçeleri üzerinde geriye dönüp küfre girecek olanlardan ayırmak için kıble yapmıştır. Zira Allah’ın Kâbe’yi kıble yapması, Allah’ın hidayet ettiği kimselerden başkasına ağır gelir. Allah, daha önce Mescid-i Aksa’ya yönelerek kılınan namazları ve imanları zayi edecek değildir. Elbette Allah, insanlara karşı çok şefkatli olan Rauf, çok merhametli olan Rahim’dir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: “İşte böylece sizi mu‘tedil (adâletli ve dengeli) bir ümmet kıldık ki, insanların üzerine (hesab gününde umum peygamberler lehine) şâhidler olasınız, peygamber de sizin üzerinize şâhid olsun! Hem daha önce üzerinde bulunduğunu (kendisine yöneldiğin Kâ‘be’yi) ancak, peygambere tâbi‘ olanları, ökçeleri üzerinde geriye (küfre) dönecek olanlardan ayıralım diye kıble yaptık. Çünki şübhesiz (bu,) Allah’ın hidâyet ettiği kimselerden başkasına elbette ağırdır. Allah, îmânınızı (Mescid-i Aksâ’ya doğru kıldığınız namazları) zâyi‘ edecek değildir. Şübhesiz ki Allah, insanlara karşı elbette Raûf (çok şefkatli olan)dır, Rahîm (çok merhametli olan)dır. (Bakara, 143)”
Allahım, bizi ve neslimizi hidayet üzere kıldığın kimselerden eyle.. Âmin..

29 Haziran 2015 Pazartesi

Doğu da batı da Allah’ındır

Ey insan! Hz. İbrahim (as) ve oğullarının, Hz. Yakub (as) ve torunlarının yahudi veya hristiyan olduklarını iddia edenler, gerçekten gelip geçen bir ümmettir. Elbette onların kazandıkları ameller kendilerine, Resul-i Ekrem'in (asm) ümmetinin kazandıkları kendilerinedir. Allah, Resul-i Ekrem'in (asm) ümmetinin onların yaptıklarından sual olunmayacağını bildirir.
Diğer ehl-i kitab gibi Mescid-i Aksa'yı kıble edinen Müslümanların Allah'ın emriyle yüzlerini artık Mescid-i Haram'a çevirmesini idrak edemeyen insanlardan bir kısım sefih olan akılsızlar, Müslümanları üzerinde bulunup yöneldikleri kıblelerinden çeviren nedir diye sual etmelerine karşılık Allah, Resul-i Ekrem'e (asm) hitab ederek doğu ve batıda her ne yer varsa Allah'ın olduğunu o sefihlere söylemesini buyurur. Elbette doğu ve batı Allah'ındır ve Allah, dilediği kimseyi hikmeti gereği lütfundan dosdoğru yola hidayet eder, razı olduğu cihete onu çevirir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: “İnsanlardan bir kısım sefihler: “Onları (o Müslümanları) üzerinde bulundukları (yöneldikleri) kıblelerinden çeviren nedir?” diyecekler. (Ey Resûlüm! Onlara) de ki: “Doğu da batı da (her yer) Allah’ındır.” (O,) dilediği kimseyi (hikmetine binâen, kendi lütfundan) dosdoğru bir yola hidâyet eder. (Bakara, 142)”
Allahım, bizi ve neslimizi dosdoğru yola hidayet ettiklerinden eyle.. Âmin..

Kazandıkları kendilerine, kazandıklarınız da sizedir

Ey insan! Yahudi ve hristiyanlar, Hz. İbrahim (as), Hz. İsmail (as), Hz. İshak'ın (as), Hz. Yakub (as) ve torunlarının yahudi veya hristiyan olduklarını mı söylüyorlar? Onların yahudi veya hristiyan olmadıklarını Resul-i Ekrem'in (asm) iddia edenlerin mi yoksa Allah'ın mı daha iyi bilen olduğunu onlara söylemesini Allah buyurur. Halbuki yahudi ve hristiyanların yanında olan Kitablarda bildirilen Allah'ın şahidliğini gizleyenden daha zalim kim olabilir? Elbette Allah, yapılanlardan gafil değildir.
Hz. İbrahim (as) ve Hz. Yakub'un (as) peygamber torunlarının yahudi veya hristiyan olduklarını iddia edenler, gerçekten gelip geçmiş bir ümmettir. Onların kazandıkları sevab ve günahlar kendilerine, Resul-i Ekrem'in (asm) ümmetinin kazandıkları ameller de kendilerine olduğunu ve yahudi ve hristiyanların yapmakta olduklarından sual olunmayacaklarını Allah bildirir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: “Bunlar gerçekten gelip geçmiş bir ümmettir. (Onların) kazandıkları kendilerine, (sizin) kazandıklarınız da sizedir. Ve (siz) onların yapmakta olduklarından suâl olunmayacaksınız! (Bakara, 141)”
Allahım, bizi ve neslimizi çıkarılmış ve amelleri hayırlı bir ümmet eyle.. Âmin..

Onların yahudi veya hristiyan olduklarını mı söylüyorsunuz?

Ey insan! Allah, Resul-i Ekrem’e (asm) hitab ederek mü’minler namına yahudi ve hristiyanlara karşı Allah’ın kendilerinin de Rabbi, onların da Rabbi olduğunu bildikleri halde, Allah’ın kendileri içinden bir Peygamber göndermesi hakkında mü’minlerle tartışmaya mı giriştiklerini sormasını buyurur. Onların tartışmalarının yersiz ve haksız olduğunu göstermek için Allah, mü’minlere, yaptıkları amellerin kendilerine, onların amellerinin de onlara olduğunu, zira mü’minler olarak Allah’a karşı samimî olduklarını söylemelerini bildirir.
Allah, Resul-i Ekrem’e (asm) ayrıca o yahudi ve hristiyanlara, onların Hz. İbrahim’in (as), Hz. İsmail’in (as), Hz. İshak’ın (as), Hz. Yakub (as) ve torunlarından gelen peygamberlerin yahudi veya hristiyan olduklarını mı söylediklerini sormasını buyurur. Allah, Resul-i Ekrem’e (asm) ayrıca onlara o peygamberler hakkında onların mı, yoksa Allah’ın mı daha iyi bilen olduğunu söylemesini buyurur. Hâlbuki o yahudi ve hristiyanların kendi yanlarında olan Kitablarda olan ve kendilerine Allah’dan gelen şahidliği ve bildiği bir şeyi gizleyenden daha zalim kimin olabileceğini ve Allah’ın da yapmakta oldukları şeylerden gafil olmadığını Allah onlara bildirir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: “Yoksa (siz) gerçekten İbrâhîm’in, İsmâîl’in, İshâk’ın, Ya‘kub’un ve (onun) torunlar(ın)ın yahudi veya hristiyan olduklarını mı söylüyorsunuz? De ki: “Siz mi daha iyi bilensiniz, yoksa Allah mı?” Hâlbuki kendi yanındaki, Allah’dan (gelen) şâhidliği (bildiği bir şeyi) gizleyenden daha zâlim kim olabilir? Allah ise, yapmakta olduklarınızdan gafil değildir. (Bakara, 140)”
Allahım, bizi ve neslimizi imanda ve Senden gelen şahidlikte sabit olanlardan eyle.. Âmin..

Allah hakkında bizimle tartışmaya mı girişiyorsunuz?

Ey insan! Allah, kendilerini yahudi ve hristiyan olmaya çağıranlara karşı Allah’ın dinine girerek Allah’ın boyası ile boyandıklarını, boya cihetiyle Allah’dan daha güzel kimsenin olmadığını ve kendilerinin ancak Allah’a kulluk eden kimseler olduklarını mü’minlere bildirir.
Allah, Resul-i Ekrem’e (asm) hitab ederek yahudi ve hristiyanlara, Allah’ın kendilerinin de Rabbi, onların da Rabbi olduğu halde, itiraz ederek Allah’ın kendi içlerinden bir Peygamber göndermesi hakkında kendileriyle tartışmaya mı giriştiklerini mü’minler namına sormasını buyurur. Ayrıca Allah mü’minlere, yaptıkları amellerinin kendilerine, onların da amellerinin onlara aid olduğunu ve mü’minler olarak Allah’a karşı samimî kimseler olduklarını söylemelerini bildirir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: “De ki: “O, bizim de Rabbimiz, sizin de Rabbiniz olduğu hâlde, Allah(’ın bizden bir peygamber göndermesi) hakkında bizimle tartışmaya mı girişiyorsunuz? Hâlbuki bizim amellerimiz bize, sizin amelleriniz de sizedir. Çünki biz, O’na karşı samîmî olan kimseleriz.” (Bakara, 139)”
Allahım, bizi ve neslimizi daima Sana karşı samimî olan kullarından eyle.. Âmin..

28 Haziran 2015 Pazar

Boya cihetiyle Allah’dan daha güzel kim olabilir?

Ey insan! Allah, Resul-i Ekrem’e (asm) hitab ederek yahudi ve hristiyanların iman edenlerin iman ettiği gibi iman ederlerse, o zaman gerçekten hidayete ermiş olacaklarını, eğer iman etmekten yüz çevirirlerse, onların sırf mü’minlere bir düşmanlık ve muhalefet içinde olduklarını, onlara karşı Allah’ın yeteceğini, zira Allah’ın herşeyi hakkıyla işiten Semi ve herşeyi hakkıyla bilen Alim olduğunu bildirir.
Allah, iman edenlere yahudi ve hristiyanlara karşı Allah’ın boyası ile boyandıklarını, Allah’ın dinine girdiklerini söylemelerini buyurur. Böylece iman edenler Allah’ın boyası ile boyanmış, Allah’ın dinine girmiştir. Dinin insanı manen ve maddeten boyası itibariyle boya cihetiyle Allah’dan daha güzel, elbette kimse olamayacağını, iman edenler olarak ancak Allah’a kulluk eden kimseler olduklarını onlara söylemelerini Allah, mü’minlere bildirir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: “(Ve deyin ki:) “Allah’ın boyası (ki biz onunla boyandık, dînine girdik).(3) (Böyle) boya cihetiyle Allah’dan daha güzel kim olabilir? Biz ise, ancak O’na kulluk eden kimseleriz!” (Bakara, 138)”
Allahım, bizi ve neslimizi Senin boyan ile boyananlardan eyle.. Âmin..

Artık onlara karşı Allah sana yeter

Ey insan! Allah, Resul-i Ekrem’e (asm) hitab ederek yahudi veya hristiyanlığa çağıranlara, kendilerinin Allah’a, kendilerine indirilen Kur’ân’a, Hz. İbrahim’e (as), Hz. İsmail’e (as), Hz. İshak’a (as), Hz. Yakub (as) ve torunlarına indirilenlere, Hz. Musa (as) ve Hz. İsa’ya (as) verilen Tevrat ve İncil’e ve diğer peygamberlere Rableri tarafından verilen peygamberlik ve sahifelere iman ettiklerini ve Allah’a teslim olan kimseler olduklarından onlar arasında bir ayrım yapmadıklarını söylemesini buyurur.
Allah, eğer o yahudi ve hristiyanlar da kendileri gibi Allah’a ve bütün peygamberlere iman ederlerse, o takdirde gerçekten hidayete ermiş, doğru yolu bulmuş olacaklarını, aksi takdirde yüz çevirirlerse, onların iman edenlere karşı sırf bir düşmanlık ve muhalefet içinde olduklarını bildirir. Onların bu yüz çevirmelerine karşı Allah, iman edenlere Allah’ın yeteceğini, zira Allah’ın herşeyi hakkıyla işiten Semi ve herşeyi hakkıyla bilen Alim olduğunu bildirir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: “İşte (onlar da) böyle sizin kendisine îmân ettiğiniz gibi îmân ederlerse, o takdirde gerçekten hidâyete ermiş olurlar. Eğer yüz çevirirlerse, o takdirde onlar, sırf (size karşı bir düşmanlık ve) bir muhâlefet içindedirler. Artık onlara karşı Allah sana yeter! Çünki O, Semî‘ (herşeyi hakkıyla işiten)dir, Alîm (herşeyi hakkıyla bilen)dir. (Bakara, 137)”
Allahım, bizi ve neslimizi hidayete ermiş ve yalnız Seninle yetinenlerden eyle.. Âmin..

Onlardan hiçbirinin arasında ayırım yapmayız

Ey insan! Hz. Yakub’un (as) oğullarından olan ümmet, Resul-i Ekrem’in (asm) ümmetine, yahudi veya hristiyan olurlarsa doğru yola bulacaklarını söylemesi üzerine Allah, Resul-i Ekrem’e (asm) hitab ederek onlara, onların dinine değil, bilakis hakka yönelmiş bir Hanif olan Hz. İbrahim’in (as) dinine tabi olacakları ve Hz. İbrahim’in (as) onlar gibi müşriklerden olmadıklarını söylemesini buyurur.
Hakka yönelmiş Hanif olan ve yahudi ve hristiyanlar gibi müşriklerden olmayan Hz. İbrahim’in (as) dinine tabi olacaklarını söylemesini buyuran Allah, Resul-i Ekrem’e (asm), ayrıca Allah’a, kendilerine indirilen Kur’ân’a, Hz. İbrahim (as), Hz. İsmail (as), Hz. İshak’a (as), Hz. Yakub’a (as) ve Hz. Yakub’un (as) torunlarına indirilenlere, Hz. Musa (as) ve Hz. İsa’ya (as) indirilen Tevrat ve İncil’e ve şefkatle terbiye eden Rableri olan Allah tarafından diğer peygamberlere verilenlere iman ettiklerini söylemesini buyurur. Ayrıca Allah’ın peygamberlerinden hiçbirinin arasında Allah’ın birer peygamberi olması cihetiyle ayrım yapmayıp her birinin Allah’ın peygamberi olduğunu, çünkü Allah’a teslim olan kimseler olduklarını söylemesini bildirir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: “(Biz) Allah’a, bize indirilene, İbrâhîm’e, İsmâîl’e, İshâk’a, Ya‘kub’a ve (onun) torunlar(ın)a indirilenlere, Mûsâ’ya ve Îsâ’ya verilenlere ve Rableri tarafından (diğer) peygamberlere verilenlere îmân ettik. Onlardan hiçbirinin arasında (Allah’ın birer peygamberi olmaları cihetiyle) ayırım yapmayız. Çünki biz, O’na teslîm olan kimseleriz” deyin! (Bakara, 136)”
Allahım, bizi ve neslimizi peygamberlerine iman edip Sana teslim olanlardan eyle.. Âmin..

27 Haziran 2015 Cumartesi

Hanif olan İbrahim’in dinine tâbi oluruz

Ey insan! Allah, Hz. İbrahim (as) ve Hz. Yakub’un (as) oğullarının gerçekten gelip geçmiş bir ümmet olduğunu, onların kazandıklarının kendilerine, Resul-i Ekrem’in (asm) ümmetinin kazandıklarının da kendilerine olduğunu ve onların yaptıkları şeylerden de sual olunmayıp mesul olmayacaklarını bildirir.
Hz. Yakub’un (as) oğullarından gelen ümmet, Resul-i Ekrem’in (asm) ümmetine, yahudi veya hristiyan olurlarsa doğru yolu bulacaklarını söylediler. Allah, Resul-i Ekrem’e (asm) hitab ederek onlara, onların dinine tabi olmayacaklarını, bilakis hakka yönelmiş bir Hanif olan Hz. İbrahim’in (as) dinine tabi olduklarını, Hz. İbrahim’in (as) yahudi ve hristiyanlar gibi müşriklerden olmadığını söylemesini bildirir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: “(Onlar:) “Yahudi veya hristiyan olun ki doğru yolu bulasınız!” dediler. (Ey Resûlüm!) De ki: “Hayır! (Biz) Hanîf (hakka yönelmiş) olan İbrâhîm’in dînine (tâbi‘ oluruz). Çünki (o, sizin gibi) müşriklerden değildi.” (Bakara, 135)”
Allahım, bizi ve neslimizi Resul-i Ekrem’e (asm) tabi olup daima hakka yönelen birer Hanif eyle.. Âmin..

Bunlar gerçekten gelip geçmiş bir ümmettir

Ey insan! Hz. Yakub’un (as) oğullarına yaptığı kendilerine dini Allah seçtiğine ve ancak Allah’a teslim olmuş kimseler olarak can vermelerine dair vasiyetine inanmayanlara karşı Allah, Hz. Yakub’a (as) ölüm geldiğinde yanında mıydınız diye sorar. Ve Hz. Yakub’un (as) kendisinden sonra neye ibadet edecekleri sorusuna oğulları kendisinin, ataları Hz. İbrahim (as), Hz. İsmail (as) ve Hz. İshak’ın (as) İlahı olan tek bir İlaha, Allah’a ibadet edeceklerini ve Allah’a teslim olduklarını söyleyerek cevab verdiklerini bildirir.
Allah, Hz. İbrahim (as), Hz. Yakub (as), Hz. İsmail (as) ve Hz. İshak’ın (as) oğullarının gerçekten gelip geçmiş bir ümmet olduğunu bildirir. Ayrıca onların kazandıkları sevab ve günahların kendilerine olduğunu, Resul-i Ekrem’in (asm) ümmetinin kazandıklarının da kendilerine olduğunu ve onların yapmakta oldukları şeylerden de sual olunmayacaklarını, mesul de olmadıklarını bildirir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: “Bunlar gerçekten gelip geçmiş bir ümmettir. (Onların) kazandıkları kendilerine, (sizin) kazandıklarınız da sizedir. Ve (siz) onların yapmakta olduklarından suâl olunmayacaksınız! (Bakara, 134)”
Allahım, bizi ve neslimizi kazandıkları lehine olanlardan eyle.. Âmin..

Benden sonra neye ibadet edeceksiniz?

Ey insan! Allah'a teslim olduğunu söyleyen Hz. İbrahim (as), bunu oğullarına da vasiyet etmiştir. Hz. Yakub (as) da oğullarına Allah'a teslim olmalarını vasiyet etmiştir. Hz. İbrahim (as) ve Hz. Yakub (as) oğullarına, kendileri için Allah'ın o dini seçtiği için Allah'a teslim olan kimseler olarak can vermelerini söylemişlerdir.
Allah, Hz. Yakub'un (as) oğullarına vasiyetine itiraz edenlere karşı, Hz. Yakub'a (as) ölüm geldiğinde yanında mı olduklarını sorar. Allah, Hz. Yakub'un (as) ölüm geldiği zaman oğullarına, kendisinden sonra neye ibadet edeceklerini sorduğunu, oğullarının da kendisinin İlahı, ataları olan Hz. İbrahim'in (as), Hz. İsmail (as) ve Hz. İshak'ın İlahı olan, kendisinden başka bir ilah olmayan tek İlaha, Allah'a ibadet edeceklerini ve kendilerinin de Allah'a teslim olan kimseler olduklarını söylediğini bildirir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: “Yoksa siz Ya‘kub’a ölüm geldiği zaman yanında mı idiniz? O zaman oğullarına: “Benden sonra neye ibâdet edeceksiniz?” demişti. (Oğulları da:) “Senin İlâhın ve ataların İbrâhîm, İsmâîl ve İshâk’ın İlâhı olan tek bir İlâha (Allah’a) ibâdet edeceğiz. Zaten biz, O’na teslîm olan kimseleriz!” dediler. (Bakara, 133)”
Allahım, bizi ve neslimizi yalnız Sana ibadet eden ve teslim olan kimselerden eyle.. Âmin..

Allah, sizin için bu dini seçti

Ey insan! Allah, bir zaman Hz. İbrahim'e (as) emirlerine iman ve ihlas ile teslim olmasını buyurur. Hz. İbrahim (as) da Âlemlerin Rabbi olan Allah'a teslim olduğunu niyaz eder.
Âlemlerin Rabbi olan Allah'a teslim olan Hz. İbrahim (as), oğullarına Âlemlerin Rabbi olan Allah'a teslim olmalarını vasiyet eder. Aynı vasiyeti Hz. Yakub (as) da oğullarına vasiyet eder. Hz. İbrahim (as) oğullarına hitab ederek Allah'ın kendileri için o dini seçtiğini, öyleyse ancak Allah'a iman ve ihlas ile teslim olmuş kimseler olarak can vermelerini söyler.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: “Ve İbrâhîm bunu oğullarına vasiyet etti, Ya‘kub da. (O böylece dedi ki:) “Ey oğullarım! Şübhesiz ki Allah, sizin için bu dîni seçti; öyleyse siz ancak (Allah’a) teslîm olmuş kimseler olarak can verin!” (Bakara, 132)”
Allahım, bizi ve neslimizi Sana iman ve ihlas ile teslim olanlar olarak can verenlerden eyle.. Âmin..

26 Haziran 2015 Cuma

Âlemlerin Rabbine teslim oldum

Ey insan! Kâbe'nin temellerini yükselten, Allah'a dua eden Hz. İbrahim'in (as) dininden yüz çevirenler, ancak kendini bilmeyenlerdir. Allah, Hz. İbrahim'i (as) peygamber olarak seçmiş ve onu ahirette salih kimselerden kılmıştır.
Allah, bir zaman şefkatle terbiye eden Rabbinin Hz. İbrahim'e (as) tam bir iman ve ihlas ile emirlerine teslim olmasını buyurur. Hz. İbrahim (as) da Allah'a, âlemlerin Rabbine teslim olduğunu söylemiştir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: “Bir zaman Rabbi ona: “(İhlâs ve îmân ile emirlerime) teslîm ol!” buyurduğunda, (o da:) “Âlemlerin Rabbine teslîm oldum” demişti. (Bakara, 131)”
Allahım, bizi ve neslimizi iman ve ihlas ile emirlerine teslim olanlardan eyle.. Âmin..

Kim İbrahim’in dininden yüz çevirir?

Ey insan! Allah’a dua eden Hz. İbrahim (as) ve Hz. İsmail (as), nesillerinden çıkarmasını istedikleri Allah’a teslim olan ümmete içlerinden bir peygamber göndermesini, o peygamberin onlara Allah’ın âyaetlerini okumasını ve Kitab’ı ve ondaki hikmet ve hükümleri öğretmesini ve onları günahlardan temizlemesini niyaz ederler. Ve kudreti daima üstün gelen Aziz, her işi hikmetli olan Hakim, ancak Allah olduğunu söyleyerek Allah’ı sena ederler.
Allah, Hz. İbrahim’in (as) dininden yüz çevirenlerin ancak kendini bilmeyenler olduğunu haber verir. Allah, yemin ederek Hz. İbrahim’i (as) dünyada peygamber olarak seçtiğini ve Hz. İbrahim’in (as) ahirette de salih kimselerden olduğunu bildirir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: “O hâlde kendini bilmeyenden başka, kim İbrâhîm’in dîninden yüz çevirir? And olsun ki (biz,) onu dünyada (peygamber olarak) seçtik. Doğrusu o, elbet âhirette de sâlih kimselerdendir. (Bakara, 130)”
Allahım, bizi ve neslimizi dünyada ve ahirette salihlerden kıldığın kullarından eyle.. Âmin..

Onlara da içlerinden bir peygamber gönder

Ey insan! Hz. İbrahim (as) ve Hz. İsmail (as) Allah’a dua ederek kendilerini Allah’a teslim olan kimseler eylemesini ve nesillerinden de Allah’a teslim olan bir ümmet çıkarmasını niyaz ederler. Allah’a kendilerine razı olacağı hac, kurban gibi kulluk usullerini göstermesini ve tevbelerini kabul etmesini niyaz ederler. Tevbeleri çok kabul eden Tevvab, merhameti bol olan Rahim, ancak Allah olduğunu söyleyerek sena ederler.
Hz. İbrahim (as) ve Hz. İsmail (as), şefkatle terbiye eden Rablerinden, nesillerine de içlerinden doğru yolu gösteren, onlara Allah’ın âyetlerini okuyan, kendilerine Kitab’ı ve ondaki hikmet ve hüküleri öğreten bir peygamber göndermesini ve onları günahlardan da temizlemesini isterler. Dualarını kudreti daima üstün gelen Aziz, her işi hikmetli olan Hakim, ancak Allah olduğunu söyleyerek takviye ederler.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: “Rabbimiz! Onlara (neslimize) de içlerinden bir peygamber gönder ki, kendilerine senin âyetlerini okusun ve kendilerine Kitâb’ı ve hikmeti (Kitabdaki hükümleri) öğretsin ve onları (günahlardan) temizlesin! Muhakkak ki Azîz (kudreti dâimâ üstün gelen), Hakîm (her işi hikmetli olan) ancak sensin! (Bakara, 129)”
Allahım, bizi ve neslimizi âyetlerini okuyan, Kitab’ı ve hikmeti öğreten, günahlardan temizlediğin kullarından eyle.. Âmin..

25 Haziran 2015 Perşembe

Rabbimiz! Bizi, sana teslim olan kimseler eyle

Ey insan! Bir zaman Kâbe’nin temellerini yükselten Hz. İbrahim (as) ve oğlu Hz. İsmail (as), şefkatle terbiye eden Rablerine, yaptıkları bu hizmetin kendilerinden kabul edilmesini dua ederek her duayı işiten Semi ve herşeyi bilen Alim olanın ancak Allah olduğunu niyaz ederler.
Allah’a dua eden Hz. İbrahim (as) ve oğlu Hz. İsmail (as), dualarında kendilerini, şefkatle terbiye eden Rableri olan Allah’a teslim olan kimseler eylemesini ve nesillerinden de Allah’a teslim olan bir ümmet çıkarmasını niyaz ederler. Ve Allah’dan razı olacağı şekilde hac ve kurban gibi kulluk usullerini göstermesini ve yaptıkları tevbelerini kabul buyurmasını niyaz ederler. Ve tevbelerini kabul edip kulluk usullerini gösterecek olan ancak tevbeleri çok kabul eden Tevvab, merhameti bol olan Rahim, ancak Allah olduğunu söylerler.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: “Rabbimiz! Bizi, sana teslîm olan kimseler eyle ve neslimizden sana teslîm olan bir ümmet (çıkar)! Bize, (râzı olacağın hac, kurban gibi) kulluk usûllerimizi göster ve tevbelerimizi kabûl buyur! Şübhesiz ki Tevvâb (tevbeleri çok kabûl eden), Rahîm (merhameti bol olan) ancak sensin! (Bakara, 128)”
Allahım, bizi ve neslimizi Sana teslim olan, razı olduğun kulluk usullerine riayet eden ve tevbelerini kabul ettiğin kullarından eyle.. Âmin..

İbrahim, İsmail ile beraber Beyt’in temellerini yükseltiyordu

Ey insan! Allah’dan Kâbe’ye gelip tavaf edenler, itikafta olanlar, rüku ve secde edenler, namaz kılanlar için Beytullah’ı temiz tutmaları emrini alan Hz. İbrahim (as), Allah’a dua ederek Mekke’yi emniyetli bir belde kılıp halkını ve içlerinden Allah’a ve ahiret gününe iman edenleri mahsullerle rızıklandırmasını niyaz eder. Allah da Hz. İbrahim’e (as) inkâr edenlere de nimetini vereceğini, fakat onları kısa bir müddet olan dünya hayatında faydalandırıp sonra cezaları olarak varılacak ne kötü yer olan Cehennemde ateş azabına mahkûm edeceğini bildirir.
Allah, Hz. İbrahim’in (as) oğlu Hz. İsmail (as) ile beraber bir zaman Allah’ın Beyt’i olan Kâbe’nin temellerini yükselttiğini haber verir. Kâbe’nin temellerini yükselten Hz. İbrahim (as) ve Hz. İsmail (as) şefkatle terbiye eden Rableri Allah’a dua ederek yaptıkları hizmeti kendilerinden kabul etmesini niyaz ederek Allah’ı her duayı işiten Semi ve herşeyi bilen Alim olarak ancak Allah olduğunu söyleyerek sena ettiler.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: “Ve bir zaman İbrâhîm, İsmâîl ile berâber Beyt’in (Kâ‘be’nin) temellerini yükseltiyordu. (Ve şöyle duâ ediyorlardı:) “Rabbimiz! (Yaptığımızı) bizden kabûl buyur! Şübhe yok ki Semî‘ (her duâyı işiten), Alîm (herşeyi bilen) ancak sensin!” (Bakara, 127)”
Allahım, bizi ve neslimizi kabulüne mazhar olmuş nice vazifeler yapanlardan eyle.. Âmin..

İman edenleri mahsullerle rızıklandır

Ey insan! İnsanlara imam yapacağını ve bu sözünde neslinden gelse de zalimlere ulaşmayacağını Hz. İbrahim’e (as) bildiren Allah, o vakit Kâbe’yi insanlar için sevab kazanma yeri ve emniyetli bir mekan kılmıştır. Allah, insanlara Hz. İbrahim’in (as) Hacc’a davet ettiği makamdan bir namazgâh edinmelerini ve Hz. İbrahim (as) ve Hz. İsmail’e (as) tavaf edenler, itikâfta olanlar, rüku ve secde ederek namaz kılanlar için Beytullah’ı temiz tutmalarını emretmiştir.
Beytullah’ı temiz tutmaları emredilen Hz. İbrahim (as) da Allah’a dua ederek Kâbe’nin bulunduğu şehri emniyetli bir belde kılmasını ve o beldede yaşayan ve içlerinden Allah’a ve ahiret gününe iman edenleri nice mahsullerle rızıklandırmasını istemiştir. Şefkatli Rabbi de Hz. İbrahim’e (as), inkâr edene de mahsullerden vereceğini, fakat onun için kısa bir müddet dünya hayatında faydalanma olduğunu, sonra da onu cezası olarak ateş azabına girmeye mahkum edeceğini, varılacak yer olan o ateşin ne kötü bir yer olduğunu bildirir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: “O vakit İbrâhîm de: “Rabbim! Burasını emniyetli bir belde kıl ve halkını, içlerinden Allah’a ve âhiret gününe îmân edenleri mahsûllerle rızıklandır!” demişti. (Rabbi de ona) şöyle buyurdu: “İnkâr edene de (ni‘met veririm); fakat onu kısa bir müddet (dünya hayâtında) faydalandırır, sonra da onu ateş azâbına (girmeye) mahkûm ederim! O varılacak yer ise, ne kötüdür!” (Bakara, 126)”
Allahım, bizi ve neslimizi iman edenler olarak rızıklandırdığın kullarından eyle.. Âmin..

Kâbe’yi bir sevab yeri ve emniyetli bir mahal kıldık

Ey insan! Allah, bir zaman Hz. İbrahim’i (as) emir ve yasakları olan birtakım kelimelerle imtihan ettiğini, Hz. İbrahim’in (as) o kelimeleri tamamen yerine getirerek imtihanı geçtiğini ve Hz. İbrahim’e (as) kendisini insanlara imam yapıcı olduğunu haber verir. Allah, Hz. İbrahim’in (as) bu vaad üzerine neslinden de imamlar yapmasını niyaz edince, Rabbinin verdiği bu sözün onun neslinden gelecek olan zalimlere asla ulaşmayacağını buyurur.
Hz. İbrahim’e (as) kendisini imam yapacağına ve neslinden de imamlar çıkaracağına dair söz veren Allah, o vakit Kâbe’yi de Hz. İbrahim (as) ve oğlu Hz. İsmail’e (as) tekrar inşa ettirerek insanlar için bir sevab kazanma yeri ve emniyetli bir mahal kılmıştır. Allah, iman edenlere Hz. İbrahim’in (as) insanları Hacc’a davet ettiği makamdan bir namazgâh edinmeleri buyurur. Ve Hz. İbrahim (as) ve oğlu Hz. İsmail’e (as) de Kâbe’ye gelerek tavaf edenler, sadece ibadet için itikafta olanlar, Allah için rüku ve secde ederek namaz kılanlar için Allah’ın Beyti olan Kâbe’yi temiz tutmalarını emrettiğini bildirir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: “O vakit Kâ‘be’yi de insanlar için bir sevab (kazanma) yeri ve emniyetli bir mahal kıldık. Öyle ise (siz de) İbrâhîm’in makamından bir namazgâh edinin. İbrâhîm ve İsmâîl’e de: “Tavâf edenler, i‘tikâfta olanlar, rükû‘ (ve) secde edenler (namaz kılanlar) için beytimi temiz tutun!” diye emrettik. (Bakara, 125)”
Allahım, bizi ve neslimizi Kâbe’yi tavaf eden, itikafta bulunan, rüku ve secde edenlerden eyle.. Âmin..

24 Haziran 2015 Çarşamba

Ben seni insanlara imam yapıcıyım

Ey insan! Allah, İsrailoğullarını ikaz ederek öyle bir günden sakındırır ki o gün kimsenin kimse namına bir şey ödemeyeceğini, hesabdan ve Cehennemden kurtulması için bir kurtuluş bedeli kabul edilmeyeceğini, Allah’ın izni olmadan şefaatin de fayda vermeyeceğini, onlara yardım da edilmeyeceğini bildirir.
Allah, şefkatle terbiye eden Rabbi olarak Hz. İbrahim’i (as) emir ve yasaklar olan birtakım kelimelerle imtihan etmiştir. Hz. İbrahim (as) de Allah’ın bu imtihanı üzerine o kelimeleri, emir ve yasakları tamamen yerine getirmiştir. Şefkatle terbiye eden Rabbi olan Allah da Hz. İbrahim’e (as) kendisinin insanlara her hususta kendisine tabi olunan rehber olacak bir imam yapıcı olduğunu buyurur. Hz. İbrahim de (as) Allah’a neslinden de imamlar yapması için niyazda bulunur. Şefkatle terbiye eden Rabbi de imam yapacağına dair verdiği sözün neslinden de olsa asla zalimlere ulaşmayacağını bildirir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: “Ve bir zaman Rabbi, İbrâhîm’i birtakım kelimelerle (emir ve yasaklarla) imtihân etmiş, bunun üzerine (o) onları tamâmen yerine getirmişti. (Rabbi de ona:) “Doğrusu ben seni insanlara imam (her hususta kendisine tâbi‘ olunan rehber) yapıcıyım” buyurdu. (İbrâhîm ise:) “Neslimden de (imamlar yap)!” dedi. (Rabbi de:) “Verdiğim söz (senin neslinden de olsa, aslâ) zâlimlere ulaşmaz!” buyurdu. (Bakara, 124)”
Allahım, bizi ve neslimizi insanlara imam yaptıklarından eyle.. Âmin..

O gün kimse, kimse nâmına bir şey ödemez

Ey insan! Allah, İsrailoğullarına hitab ederek kendilerine ihsan ettiği nimetlerini ve bir zamanlar iman ettikleri için kendilerini âlemlere üstün kıldığını hatırlatır ve hatırlamalarını ister.
İsrailoğullarına nimetlerini hatırlatan Allah, onlara öyle bir günden sakınmalarını buyurur ki o gün kimsenin kimse namına bir şey ödemeyeceğini, kendisini kurtarması için ondan bir bedel kabul edilmeyeceğini, Allah’ın izni olmadan ona şefaatin de fayda vermeyeceğini ve onlara yardım da edilmeyeceğini bildirir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: “Hem öyle bir günden sakının ki, (o gün) kimse, kimse nâmına bir şey ödemez, ondan bir kurtuluş bedeli kabûl edilmez, hem ona (Allah izin vermedikçe) şefâat fayda vermez, onlara yardım da edilmez! (Bakara, 123)”
Allahım, bizi ve neslimizi o günden sakınan ve o gün kendisine korku olmayan ve mahcub da olmayacak kimselerden eyle.. Âmin..

Sizi âlemlere üstün kıldığımı hatırlayın

Ey insan! Allah, kendilerine kitab verilenlerden bazısının Kitab’ı okunması gerektiği gibi tilavetinin hakkını vererek okuduklarını haber verir. Allah, onların Kitab’a iman ettiklerini bildirir. Ve Kitab’ı inkâr edenlerin zarara uğrayanların ta kendileri olduğunu vahyeder.
Allah, İsrailoğullarına hitab ederek hidayete ermeleri ve Allah’ın emirlerine itaat etmeleri için kendilerine daha önce ihsan ettiği çok nimetlerini ve bir zamanlar iman ettikleri için kendilerini âlemlere üstün kıldığını hatırlatır.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: “Ey İsrâiloğulları! Size ihsân ettiğim ni‘met(ler)imi ve şübhesiz benim sizi (bir zamanlar) âlemlere üstün kıldığımı hatırlayın! (Bakara, 122)”
Allahım, bizi ve neslimizi nimetlerini hatırlayan ve şükreden kullarından eyle.. Âmin..

23 Haziran 2015 Salı

Onu, tilavetinin hakkını vererek okurlar

Ey insan! Allah, Resul-i Ekrem’e (asm) hitab ederek yahudi ve hristiyanların dinlerine tabi olup uymadıkça onların kendisinden asla hoşnud olmayacaklarını haber verir. Onlara Allah’ın hidayeti olan İslam’ın hidayetin ta kendisi olduğunu söylemesini Allah Resul-i Ekrem’e (asm) buyurur. Allah Resul-i Ekrem’i (asm) ikaz ederek kendisine vahiy ile kesin ilimden sonra onların arzusuna uyması durumunda Allah’dan gelecek olan azaba karşı kendisine bir dost ve bir yardımcı bulamayacağını bildirir.
Allah, kendilerine İlahî Kitab verilenlerden bazısının Kitab’ı hakkını vererek tilavet edip okuduklarını bildirir ve onların Kitab’a iman ettiklerini haber verir. Demek Kitab’ın tilavetinin hakkını vererek okuyanlar Kitab’a iman edenlerdir. Allah, Kitab’ı inkâr eden kimsenin zarara uğrayanların ta kendileri olduğunu bildirir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: “Kendilerine Kitab verdiğimiz kimseler(den bazısı) onu, tilâvetinin (okunmasının) hakkını vererek okurlar. İşte bunlar, ona (Kitâb’a) îmân ederler. Her kim de onu inkâr ederse, işte onlar zarara uğrayanların ta kendileridir. (Bakara, 121)”
Allahım, bizi ve neslimizi Kitab’ı tilavetinin hakkını vererek okuyan ve ona iman edenlerden eyle.. Âmin..

Allah’ın hidayeti, hidayetin ta kendisidir

Ey insan! Allah, Resul-i Ekrem’e (asm) kendisini hak din olan İslam ile iman edip itaat edenlerimüjdeleyici ve inkâr edip isyan edenleri korkutucu olarak gönderdiğini ve Cehennem ehlinden de sual olunmayacağını bildirir.
Bir müjdeleyici ve bir korkutucu olarak gönderilmesine rağmen Allah, Resul-i Ekrem’in (asm) yahudi ve hristiyanların dinlerine tabi olmadıkça, yahudi ve hristiyanların asla kendisinden hoşnud olmayacaklarını bildirir. Allah, Resul-i Ekrem’e (asm) Allah’ın insanlara gönderdiği hidayeti ve dosdoğru yolu olan İslam’ın hidayetin ta kendisini olduğunu onlara söylemesini buyurur. Allah Celalinin hakkı için, eğer kendisine Allah’ın vahyetmesi ile gelen ilimden sonra onların arzularına uyması halinde Allah’dan gelecek olan azaba karşı kendisine asla bir dost ve bir yardımcı bulamayacağını Resul-i Ekrem’e (asm) bildirir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: “Ama dinlerine tâbi‘ olmadıkça, ne yahudiler ne de hristiyanlar senden aslâ hoşnûd olmayacaklardır. (Onlara) de ki: “Şübhesiz ki Allah’ın hidâyeti (olan İslâm), hidâyetin ta kendisidir!” Celâlim hakkı için, eğer sana (vahiyle) gelen ilimden sonra onların arzularına uyarsan, Allah’(dan gelecek azâb)a karşı sana ne bir dost, ne de bir yardımcı vardır! (Bakara, 120)”
Allahım, bizi ve neslimizi hidayetin ta kendisi olan İslam’a tabi olan kullarından eyle.. Âmin..

Cehennem ehlinden sual olunmayacaksın

Ey insan! Ehl-i kitabdan olmayıp onlardaki haktan habersiz olan ve bilmeyenler, Allah’ın kendileriyle de konuşması gerektiğini veya kendilerine bir mucize gelmesi gerektiğini söylediler. Allah da kendinden öncekilerin de onların sözlerinin benzerini söylediklerini, kalblerinin son derece birbirine benzediğini ve kesinlikle iman edecek bir kavim için âyetlerini peygamberler vasıtasıyla iyice açıkladığını bildirir.
Allah, Resul-i Ekrem’e (asm) hitab ederek kendisini hak din olan İslam ile iman edenleri Cennet ile nüjdeleyici ve aynı zamanda inkâr edip isyan edenler için ise Cehennem ile korkutucu olarak gönderdiğini bildirir ve Resul-i Ekrem (asm) hakkıyla Allah'ın âyetlerini tebliğ ettiği halde Allah'ın âyetlerini bile bile inkâr ettikleri için Cehennemlik olan Cehennem ehlinden de sual olunmayacağını buyurur.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: “(Habîbim, yâ Muhammed!) Şübhe yok ki biz seni, hak (dîn) ile, bir müjdeleyici ve (aynı zamanda) bir korkutucu olarak gönderdik; ve (sen) Cehennem ehlinden suâl olunmayacaksın! (Bakara, 119)”
Allahım, bizi ve neslimizi Peygamber Efendimize (asm) hakkıyla tabi olanlardan eyle.. Âmin..

Bize bir mucize gelmeli değil miydi?

Ey insan! Herşey Kendisine itaat edici olan Allah, göklerin ve yerin model ve örnek olmadan benzersiz yaratandır. Allah, bir işi yapmaya hükmettiğinde ona sadece ol diye emreder. O da Allah’a itaat edici olduğundan hemen oluverir.
Ehl-i kitab olmayan ve onlardaki hakkı bilmeyenler ise Allah’ın kendileriyle de konuşması gerektiğini veya kendilerine bir mucize gelmesi gerektiğini iddia ettiler. Allah, onlardan öncekilerin de onların söyledikleri gibi söylediklerini ve kalblerinin son derece birbirine benzediğini, kesin olarak iman edecek bir kavim için âyetleri ve delilleri iyice açıkladığını bildirir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: “Bilmeyenler ise: “Allah bizimle (de) konuşmalı veya bize bir mu‘cize gelmeli değil miydi?” dediler. Kendilerinden öncekiler de böyle onların sözlerinin benzerini söylemişlerdi. Kalbleri (ne kadar da) birbirine benzedi! Doğrusu (biz) kat‘î olarak îmân edecek bir kavim için âyetleri iyice açıkladık. (Bakara, 118)”
Allahım, bizi ve neslimizi âyetlerini anlayıp kabul ederek kati olarak iman edecek bir kavim eyle.. Âmin..

22 Haziran 2015 Pazartesi

Göklerin ve yerin benzersiz yaratıcısıdır

Ey insan! Yahudiler ve hristiyanlar Allah’ın çocuk edindiğini iddia etmişlerdir. Haşa, Allah çocuk edinmekten münezzeh ve beridir. Bilakis göklerde ve yerde ne varsa kendisine çocuk edinmeyen Allah’ındır. Herşey Allah’a itaat edicidir, isyan etmez.
Allah, gökleri ve yeri benzersiz bir şekilde yaratan yaratıcısıdır. Allah, bir işi yapmaya hükmediğinde, ona sadece ol diye emreder. Herşey Allah’a itaat edici olduğundan o da hemen oluverir. 
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: “(O,) göklerin ve yerin benzersiz yaratıcısıdır. Ve bir işe hükmettiğinde, artık ona sâdece “Ol!” der, (o da) hemen oluverir. (Bakara, 117)”
Allahım, bizi ve neslimizi gökleri ve yeri tefekkür edip isim ve sıfatlarını mütalaa edenlerden eyle.. Âmin..

“Allah çocuk edindi” dediler

Ey insan! Doğu da batı da her yer ancak Allah’ındır. Dünyanın neresinde yüzünü kıbleye dönenler, Allah’ın razı olduğu cihete dönmüş olurlar. Allah, rahmeti geniş olan Vasi ve her şeyi hakkıyla bilen Alim’dir.
Ehl-i kitabdan yahudiler Hz. Üzeyr'in (as) Allah'ın oğlu olduğunu, hristiyanlar da Hz. İsa'nın (as) Allah'ın oğlu olduğunu söyleyerek Allah’ın çocuk edindiğini iddia ettiler. Haşa, Allah çocuk edinmekten münezzehtir, beridir. Göklerde ve yerde ne varsa, bilakis kendisine çocuk ve ortak edinmeyen Allah’ındır ve Allah’ın emrine itaat edicidir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: “Hem, “Allah çocuk edindi” dediler. (Hâşâ!) O, (bundan) münezzehtir. Bil‘akis, göklerde ve yerde ne varsa O’nundur. Herşey O’na itâat edicidir. (Bakara, 116)”
Allahım, bizi ve neslimizi Seni tenzih edip daima itaat edenlerden eyle.. Âmin..

Orada Allah’ın razı olduğu cihet vardır

Ey insan! Allah’ın mescidlerinden Allah’ın isminin zikredilmesini men eden ve mescidlerin harab olması için çalışandan daha zalim elbette olmaz. Aslında onlar, mescitlere Allah’dan korkan kimseler olarak girmesi gerekirdi. Fakat onlar mescidlerin aleyhinde bulunduklarından dünyada bir rezillik ve ahirette pek büyük bir azab olduğunu Allah bildirir.
Unutulmamalıdır ki doğu da batı da her yer Allah’ındır. Allah, doğuda ve batıda nerede olursa olsun, yüzünü dönenin kıbleye döneceklerini, orada Allah’ın razı olduğu cihet olan kıblenin olduğunu bildirir. Allah, rahmeti geniş olan Vasi, herşeyi hakkıyla bilen Alim’dir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: “Doğu da, batı da (her yer) Allah’ındır; o hâlde nerede (yüzünüzü kıbleye) dönerseniz, artık orada Allah’ın râzı olduğu cihet vardır. Şübhesiz ki Allah, Vâsi‘ (rahmeti geniş olan)dır, Alîm (hakkıyla bilen)dir. (Bakara, 115)”
Allahım, bizi ve neslimizi daima razı olduğunu cihete dönen kullarından eyle.. Âmin..

21 Haziran 2015 Pazar

Mescidlerde O’nun isminin zikredilmesini men eden

Ey insan! Yahudiler, hristiyanların hak bir şey üzerinde olmadıklarını; hristiyanlar da yahudilerin hak bir şey üzerinde olmadıklarını kendilerine indirilen kitabı okuyor oldukları halde söylerler. Kitab ehli olmayan ve kimin hak üzerinde olduğunu bilmeyenler de onların sözlerinin benzerini söylerler. Onların hakkında ihtilaf ettikleri şeyler hususunda, Allah, kıyamet günü onların arasında hükmü verecektir.
Allah, Allah’ın mescidlerinde Allah’ın isimlerinin zikredilmesini men eden ve mescidlerin harab olması için çalışandan daha zalim kim olabilir diyerek mescidlerin aleyhinde olanların insanların en zalimleri olduğunu bildirir. Allah’ın mescidlerinin aleyhinde olmak yerine kendilerinin oralara, Allah’dan korkan kimseler olarak girmelerinin gerektiğini, onlar için yaptıklarına karşılık olarak dünyada bir rezillik ve ahirette pek büyük bir azab olduğunu Allah bildirir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: “Hem Allah’ın mescidlerini ki, içlerinde O’nun isminin zikredilmesini men‘ eden ve oraların harâb olması için çalışandan daha zâlim kim olabilir? İşte onlar ki, kendilerinin oralara, ancak korkan kimseler olarak girmeleri gerekirdi. Onlar için dünyada bir rezillik, yine onlar için âhirette (de pek) büyük bir azab vardır. (Bakara, 114)”
Allahım, bizi ve neslimizi mescidlerine Senden korkan kimseler olarak girenlerden eyle.. Âmin..

Kıyamet günü aralarında Allah hüküm verecektir

Ey insan! Allah, yahudi veya hristiyan olandan başkasının asla Cennete girmeyeceğini iddia eden ehl-i kitabın iddialarının doğru olmadığını, bilakis iman edip güzel bir niyet ve ihlas ile iyilik ederek kendisini Allah’a teslim eden için Rabbi katında mükâfatı olduğunu, onlar için bir korku olmayıp mahzun da olmayacaklarını bildirir.
Yahudiler, hristiyanlar hakkında onların hak bir şey ve esas üzerinde olmadıklarını söylerler. Hristiyanlar da yahudilerin hak bir şey ve esas üzerinde olmadıklarını söylerler. Halbuki yahudi ve hristiyanlar, kendilerine indirilen kitabı okuyor oldukları halde böyle söylemektedirler. Kitab ehli olmayıp bir şey bilmeyenler de her ikisi hakkında onların söylediklerinin benzerini söylüyorlar. Artık onların söyledikleri ve hakkında ihtilaf ettikleri şeyler hususunda kimin ne üzere olduklarına dair hükmü kıyamet günü elbet Allah verecektir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: “Ve yahudiler: “Hristiyanlar (hak) bir şey (bir esas) üzerinde değildir” dediler. Hristiyanlar da: “Yahudiler (hak) bir şey (bir esas) üzerinde değildir” dediler. Hâlbuki onlar (kendilerine indirilen) kitâbı okuyorlar. (Kitab ehli olmayan ve bir şey) bilmeyenler de böyle onların sözlerinin benzerini söylediler. Artık hakkında ihtilâf etmekte oldukları şeyler husûsunda, kıyâmet günü aralarında Allah hüküm verecektir. (Bakara, 113)”
Allahım, bizi ve neslimizi daima hak üzerinde olanlardan eyle.. Âmin..

Kim iyilik eden olarak kendini Allah’a teslim ederse

Ey insan! İman edenleri küfre döndürmek isteyen ehl-i kitab, yahudi veya hristiyan olandan başkasının asla Cennete giremeyeceğini iddia ederler. Allah, onların bu iddialarının ancak boş bir temennileri olduğunu ve onlardan, eğer iddialarında doğru kimseler iseler, buna dair bir delil getirmelerinin istenmesini bildirir.
Allah, onların dediği gibi olmayıp bilakis iman edip güzel bir niyet ve ihlas ile Allah için kim iyilik eden bir kimse olarak kendisini Allah’a teslim ederse, onun için Rabbi katında mükâfatı olduğunu, onlara bir korkunun olmayıp onların mahzun da olmayacaklarını bildirir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: “Hayır! Kim (güzel bir niyet ve ihlâsla) iyilik eden bir kimse olarak kendini Allah’a teslîm ederse, artık onun, Rabbi katında mükâfâtı vardır; hem onlara bir korku yoktur, onlar mahzun da olmazlar. (Bakara, 112)”
Allahım, bizi ve neslimizi iyilik eden bir kimse olarak kendini Sana teslim edenlerden eyle.. Âmin..

Bu onların boş temennileridir

Ey insan! Allah, iman edenlere namazı hakkıyla eda edip zekâtı vermelerini emreder. Onlara ayrıca kendileri için hayır ve hasenattan ahirete ne takdim eder gönderirlerse onu Allah katında bulacaklarını ve ne yaparlarsa hakkıyla gören olduğunu bildirir.
Ehl-i kitab olan yahudi ve hristiyanların, Cennete ancak yahudi veya hristiyan olanların girebileceğini, başkasının asla giremeyeceklerini söylerler. Allah ise onların bu iddialarının boş bir temenniden ibaret olduğunu bildirir ve onlara, eğer iddialarında doğru kimseler iseler, buna dair bir delil getirmelerinin kendilerine söylenmesini buyurur.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: “(Ehl-i kitab:) “Yahudi veya hristiyan olandan başkası aslâ Cennete giremeyecek!” dediler. Bu onların boş temennîleridir. De ki: “Eğer (iddiânızda) doğru kimseler iseniz, delîlinizi getirin!” (Bakara, 111)”
Allahım, bizi ve neslimizi iman ile kabre ve Cennete giren kullarından eyle.. Âmin..

20 Haziran 2015 Cumartesi

Kendiniz için hayırdan ne takdim ederseniz

Ey insan! Allah, iman edenlere, ehl-i kitabdan birçoğunun Allah’a ve Peygamberine (asm) iman etmelerinden sonra kendilerini kâfirler olarak imandan geri döndürmeyi istediklerini haber verir. Onların bu niyet ve hareketlerinin, Resul-i Ekrem’in (asm) peygamberliği hakikatinin ehl-i kitaba belli olduktan sonra, sırf Resul-i Ekrem’e (asm) olan nefislerinden gelen bir kıskançlıktan dolayı olduğunu ve onların Allah’ın nurunu söndürmeye yeltenmelerinden sonra Allah’ın onlarla cihad emrini getirinceye kadar onları afvedip hakaret ve saldırılarına aldırmamalarını gücü herşeye hakkıyla yeten Allah iman edenlere bildirir.
İman edenlere kendilerini küfre döndürmek isteyen ehl-i kitaba karşı cihad emri gelinceye kadar afvedip aldırmamalarını buyuran Allah, kulluk vazifesi olarak namazı hakkıyla eda etmelerini ve Allah’ın kendilerini rızıklandırdığı malların da zekâtını vermelerini emreder. Allah, iman edenlere, kendileri için hayır ve hasenat olarak dünyadan ahirete ne takdim eder, gönderip hazır ederlerse, Allah katında onu bulacaklarını ve ne yaparlar ve işlerlerse hakkıyla gören olduğunu bildirir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: “Namazı hakkıyla edâ edin ve zekâtı verin! Hem kendiniz için hayır (ve hasenât)dan ne takdîm eder (hazırlar)sanız, Allah katında onu bulursunuz. Şübhesiz ki Allah, ne yaparsanız hakkıyla görendir. (Bakara, 110)”
Allahım, bizi ve neslimizi namazı hakkıyla eda edip zekâtı veren ve ziyadesiyle hayır hasenattan takdim edenlerden eyle.. Âmin..

Sırf nefislerinden gelen bir kıskançlıktan dolayıdır

Ey insan! Allah, iman edenlere İsrailoğullarının itaat etmek yerine Hz. Musa'ya (as) soru sorarak sorguya çektikleri gibi Peygamberlerini (asm) sorguya mı çekmek istediklerini, bunun ise küfür olduğunu ve böylece imanı küfürle değiştirmekle yolun ortasından dalalete sapmış olacaklarını bildirir.
Allah, iman edenleri ikaz ederek iman etmelerinden sonra ehl-i kitabdan birçoğunun onları kâfirler olarak geri döndürmeyi istediklerini haber verir. Ehl-i kitabın iman edenleri küfre döndürmek istemeleri, Resul-i Ekrem'in (asm) peygamberliğinin hak olduğuna dair hakikatin onlara belli olmasından sonra, peygamberliğin kendilerinden gittiğini anladıklarından ve kendileri varken peygamberliğin kendilerine gelmediğinden sırf nefislerinden gelen bir kıskançlıktan dolayıdır. Allah, iman edenleri ikaz ederek onların iman edenlerle savaşla mücadele etmelerine karşılık cihad emri gelinceye kadar onlara aldırmamalarını ve o vakte kadar afvetmelerini emreder. Elbette Allah, herşeye hakkıyla gücü yetendir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: “Ehl-i kitabdan birçoğu, îmân etmenizden sonra sizi kâfirler olarak geri döndürmeyi istediler. (Bu, senin peygamberliğin olan) hakikat kendilerine belli olduktan sonra, sırf nefislerinden gelen bir kıskançlıktan dolayıdır. Artık Allah (onlar hakkında cihad) emrini getirinceye kadar affedin, aldırmayın! Muhakkak ki Allah, herşeye hakkıyla gücü yetendir. (Bakara, 109)”
Allahım, bizi ve neslimizi Resul-i Ekrem Efendimize (asm) hakkıyla tabi olanlardan eyle.. Âmin..

Peygamberinizi sorguya mı çekmek istiyorsunuz?

Ey insan! Allah, göklerin ve yerin mülkü ve saltanatının ancak Kendisine aid olduğunu hatırlatır ve iman edenler için Allah'dan başka bir dostun ve zorluklar karşısında bir yardımcılarının olmadığını bildirir.
Allah, daha önce İsrailoğullarının peygamberleri Hz. Musa'ya (as) itaat etmek yerine sorguya çekerek sorduklarını hatırlatarak iman edenlerin de onlar gibi Peygamberlerini (asm) sorguya mı çekmek istediklerini sorarak ikaz eder. Peygamberin (asm) sorguya çekilmesinin küfür olduğunu bildirerek imanı küfürle değiştirenlerin dosdoğru yol ortasında iken sapıtmış olacaklarını bildirir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: “Yoksa (siz de) daha önce Mûsâ’ya sorulduğu gibi, (itâat etmek yerine) peygamberinizi sorguya mı çekmek istiyorsunuz? Kim îmânı küfürle değiştirirse, o takdirde gerçekten (dosdoğru) yol ortasında sapıtmış olur. (Bakara, 108)”
Allahım, bizi ve neslimizi Sana ve Peygamber Efendimize (asm) iman edip itaat eden dosdoğru yol üzere sabit olanlardan eyle.. Âmin..

19 Haziran 2015 Cuma

Allah’dan başka bir dost ve yardımcı yoktur

Ey insan! Allah, bir âyetin hükmünü kaldırdığında veya o âyeti insanlara unutturduğunda ondan daha hayırlısını veya bir benzerini getireceğini bildirir. Bunu yapabileceğini göstermek için de hakkıyla herşeye gücünün yettiğini hatırlatır.
Herşeye hakkıyla gücü yeten Allah, göklerin ve yerin mülkü ve saltanatının ancak Kendisine aid olduğunu hatırlatır ve iman edenler için Allah'dan başka bir dost ve zorluklar karşısında başka bir yardımcının olmadığını bildirir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: “(Hem) bilmez misin ki, göklerin ve yerin mülkü şübhesiz ki ancak Allah’ındır! Ve sizin için Allah’dan başka ne bir dost, ne de bir yardımcı vardır. (Bakara, 107)”
Allahım, bizi ve neslimizi Senin dostluğundan ve yardımından mahrum eyleme.. Âmin..

Ondan daha hayırlısını veya benzerini getiririz

Ey insan! Allah, iman edenleri ikaz ederek ehl-i kitabdan olduğu halde Kur'ân'ı inkâr edenler ile müşriklerin iman edenlere Rablerinden bir hayır indirilmesini istemediklerini haber verir. Allah ise rahmetini dilediğine tahsis ettiğini ve pek büyük ihsan sahibi olduğunu bildirir.
Allah, indirdiği bir âyetin hükmünü kaldırır veya o hükmü insanlara unutturur ise o âyetin hükmünden daha hayırlısını yerine getireceğini veya onun bir benzerini getireceğini bildirir. Allah, yeni bir âyeti indirmeye ve herşeye hakkıyla gücünün yettiğini hatırlatır ve bildirir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: “(Biz) bir âyetin hükmünü kaldırır veya onu unutturursak, ondan daha hayırlısını veya benzerini getiririz. Bilmez misin ki şübhesiz Allah, herşeye hakkıyla gücü yetendir! (Bakara, 106)”
Allahım, bizi ve neslimizi âyetlerine iman edip hükümlerine tabi olanlardan eyle.. Âmin..

Rabbinizden size bir hayır indirilmesini istemezler

Ey insan! Allah, iman edenleri ikaz ederek Resul-i Ekrem'e (asm) hitab ederken yahudiler ve münafıklar tarafından su-i istimal edilen raina yerine ünzurna kelimesini kullanmalarını ve O'nu (asm) iyi dinlemelerini emreder. Su-i istimal eden kâfirler için pek elemli bir azab olduğunu bildirir.
İman edenleri ikaz eden Allah, ehl-i kitabdan olduğu halde inkâr edenler ve Allah'a ortak koşan müşriklerin, Rablerinden iman edenlere bir hayır indirilmesini istemeyeceklerini haber verir. Ve Allah'ın rahmetini kullarından dilediğine tahsis edeceğini ve pek büyük ihsan sahibi olduğunu bildirir. Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: “Ne ehl-i kitabdan inkâr edenler, ne de müşrikler, Rabbinizden size bir hayır indirilmesini istemezler. Allah ise rahmetini dilediğine tahsîs eder. Ve Allah, pek büyük ihsan sâhibidir. (Bakara, 105)”
Allahım, bizi ve neslimizi hayır indirdiğin, rahmetini tahsis ettiğin ve ihsan ettiğin kullarından eyle.. Âmin..

Peygambere رَاعِناَ demeyin, اُنْظُرْناَ deyin

Ey insan! İsrailoğulları sihri almak yerine, gerçekten iman edip günahlardan sakınmış olsalardı, Allah, bunun onlar için daha hayırlı olacağını ve onların da bunu bilmelerini temenni ettiğini bildirir.
Allah, iman edenlere hitab ederek, Resul-i Ekrem'e (asm) hitab ederken yahudilerin buğday tanesi manasına gelen kelimeye benzeyen raina dememelerini, onun yerine ünzurna demelerini ve Resul-i Ekrem'i (asm) iyi dinlemelerini emreder. Raina kelimesini değiştirerek alay konusu yapan kâfirler için pek elemli bir azab olduğunu bildirir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: “Ey îmân edenler! (Peygambere) رَاعِناَ demeyin, اُنْظُرْناَ deyin ve onu iyi dinleyin! Kâfirler için ise (pek) elemli bir azab vardır. (Bakara, 104)”
Allahım, bizi ve neslimizi Resul-i Ekrem'i (asm) hürmetle dinleyen ve tabi olanlardan eyle.. Âmin..

18 Haziran 2015 Perşembe

Gerçekten onlar iman edip sakınmış olsalardı

Ey insan! İsrailoğulları, şeytanların Hz. Süleyman’ın (as) saltanatı aleyhinde sihir yaptığına dair uydurdukları şeylere tabi oldular. Halbuki Hz. Süleyman (as) sihir yapmadı ve kâfir de olmadı. Fakat şeytanlar, insanlara sihri öğreterek ve Babil’deki Harut ve Marut isimli iki meleğe indirilen şeyleri öğretmekle kâfir oldular. Halbuki o iki melek yanlarına gelenlere, kendilerinin imtihan için gönderildiklerini ve sihri caiz görerek kâfir olmamalarını söylemeden bir şey öğretmezdi. O iki meleğin ikazına rağmen onlardan koca ile karısının arasını açacak ve ayıracak şeyleri öğreniyorlardı. Onların atladıkları bir şey vardı, o da Allah’ın izni olmadan onunla hiçbir kimseye zarar verici şeyler değillerdi. Böylece o İsrailoğulları, kendilerine küfre girmekle zarar verecek ve ahiretlerine hiç fayda vermeyecek şeyleri öğreniyorlardı. Allah, Yahudilerin o sihri satın alan ve öğrenen kimsenin ahirette hiçbir nasibi olmayacağını kesin olarak bildiklerini ve mukabilinde kendilerini sattıkları şeyin ne kötü olduğunu keşke bilselerdi diye buyurarak bildirir.
Allah, sihri satın alan İsrailoğulları için onların iman edip günahlardan sakınmış olsalardı, Allah tarafından onlara verilecek bir sevabın işledikleri günahlardan daha hayırlı olacağını ve bunu bilmelerini temenni ettiğini ve bunun onlar için daha iyi olacağını bildirmektedir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: “Hem gerçekten onlar îmân edip (günahlardan) sakınmış olsalardı, Allah tarafından (verilecek) bir sevab elbette daha hayırlı olurdu. Keşke bilselerdi! (Bakara, 103)”
Allahım, bizi ve neslimizi iman edip daima sakınanlardan eyle.. Âmin..

Şeytanlar insanlara sihri öğreterek kâfir oldular

Ey insan! İsrailoğullarına Allah tarafından onların yanında olan Tevrat’ı tasdik edici bir peygamber geldiğinde kendilerine kitab verilenlerden bir taife, sanki kendilerine verilen Kitab’dan haberleri yokmuş ve âyetlerini bilmiyorlarmış gibi, onların yanlarında olan Allah’ın kitabını sırtlarının gerisine attılar, hesaba katmadılar. 
Allah’ın kitabını sırtlarının gerisine atan İsrailoğulları, Hz. Süleyman’ın saltanatı aleyhinde sihir yaptığına dair uydurup söyledikleri şeylere tabi oldular. Halbuki, onların söylediği gibi Hz. Süleyman (as) sihir yapmamış ve kâfir olmamıştır. Şeytanlar insanlara sihri talim ederek öğretmiş ve Allah’ın izniyle Babil’de bulunan Harut ve Marut isimli iki meleğe imtihan için indirilen şeyleri öğreterek kâfir olmuşlardır. Halbuki o iki melek olan Harut ve Marut, kendilerinin ancak bir imtihan için gönderildiğini, kendilerine bakarak sihri caiz görerek yapmakla kâfir olma, diyerek ancak onu isteyene öğretirlerdi. O iki meleğin böyle söylemesine rağmen insanlar, koca ile karının arasını ayıracakları şeyleri öğrenerek küfre düşüyorlardı. Halbuki o iki melekten öğrendikleri şeyler, Allah'ın izni olmadıkça, hiçbir kimseye zarar verici şeyler değildir. Böylece o insanlar, o iki melekten kendilerine manen zarar verecek ve hiç fayda vermeyecek şeyleri öğreniyorlardı. Allah, yahudilerin o sihri satan alan kimsenin ahirette hiçbir nasibi olmadığını Allah'ın gönderdiği Kitab sayesinde hakkıyla biliyorlardı. Bile bile onun peşinden gidiyorlardı. Mukabilinde kendilerini ve ahiretlerini sattıkları o sihrin ne kadar kötü olduğunu keşke bilselerdi.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: “Ve şeytanların, Süleymân’ın saltanatı aleyhinde söylemekte oldukları (sihir yaptığına dâir uydurdukları) şeylere tâbi‘ oldular. Hâlbuki Süleymân kâfir olmadı (sihir yapmadı); fakat şeytanlar insanlara sihri (ta‘lîm ederek) ve Bâbil’deki iki meleğe, (yani) Hârût ve Mârût’a indirilen şeyleri öğreterek kâfir oldular. Hâlbuki (o iki melek): “Biz ancak bir imtihan (için gönderilmiş)iz, sakın (sihri câiz görerek yapıp da) kâfir olma!” demedikçe hiçbir kimseye öğretmezlerdi. Buna rağmen o ikisinden, koca ile karısının arasını kendisiyle ayıracakları şeyleri öğreniyorlardı. Hâlbuki onlar, Allah’ın izni olmadıkça, onunla hiçbir kimseye zarar verici değillerdi. Böylece kendilerine zarar verecek ve fayda vermeyecek şeyleri öğreniyorlardı. Şânım hakkı için, (yahudiler) onu (o sihri) satın alan kimsenin âhirette hiçbir nasîbi olmadığını bilmişlerdi. Mukābilinde kendilerini sattıkları şey ne kötüdür! Keşke bilselerdi! (Bakara, 102)”
Allahım, bizi ve neslimizi kendilerine zarar veren ve fayda vermeyen şeyleri öğrenenlerden eyleme ve sihrin her çeşidinden daima muhafaza eyle.. 

Allah’ın kitabını sırtlarının gerisine attılar

Ey insan! Allah’ın Resul-i Ekrem’e (asm) indirdiği âyetleri ancak fasıkların inkâr edeceğini bildiren Allah, fasıkların ne zaman söz vererek Müslümanlarla bir andlaşma yapsalar, o andlaşmayı fasıklardan bir kısmının bozduğunu ve onların çoğunun iman etmeyeceklerini bildirir.
O fasıklara, Allah tarafından onların yanlarında olan İlahî Kitab Tevrat’ı tasdik edici bir peygamber geldiğinde, kendilerine kitab verilenlerden bir taife, Tevrat’ta gördükleri ve bildikleri halde sanki onlardan haberleri yokmuş ve bilmiyorlarmış gibi, Allah’ın onların yanlarında olan kitabını sırtlarının gerisine atmışlardır.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: “Hem onlara, Allah tarafından yanlarında olanı (Tevrât’ı) tasdîk edici bir peygamber gelince, kendilerine kitab verilenlerden bir tâife, sanki kendileri bilmiyorlarmış gibi, Allah’ın kitâbını sırtlarının gerisine attılar. (Bakara, 101)”
Allahım, bizi ve neslimizi kitablara iman eden ve Kur’ân’a hakkıyla tabi olanlardan eyle.. Âmin..

17 Haziran 2015 Çarşamba

İçlerinden bir kısmı onu bozmadı mı?

Ey insan! Allah, Celalinin hakkı için Resul-i Ekrem’e (asm) apaçık âyetlerini indirdiğini ve o apaçık âyetlerini ancak işi yalancılık, fitne ve sefahat olan fasıkların inkâr edeceğini bildirir.
Allah, âyetlerini inkâr edenlerin ancak fasıklar olduğunu, onların ne zaman söz vererek Müslümanlarla bir andlaşma yapsalar, içlerinden bir kısmının andlaşmayı bozduğunu haber verir. Allah, o fasıkların çoğu iman etmeyeceğini bildirir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: “Nitekim ne zaman söz vererek bir andlaşma yapsalar, içlerinden bir kısmı onu bozmadı mı? Hayır! Onların çoğu îmân etmezler. (Bakara, 100)”
Allahım, bizi ve neslimizi fasıklardan eyleme.. Âmin..

Celalim hakkı için, sana apaçık âyetler indirdik

Ey insan! Allah, Allah’a, meleklerine, peygamberlerine, meleklerinden özellikle Cebrail’e (as) ve Mikail’e (as) düşman olan kâfirlerin düşmanı olduğunu bildirir.
Allah, Celalinin hakkına yemin ederek Resul-i Ekrem’e (asm) hitab ederek O’na (asm) apaçık âyetler indirdiğini haber verir ve Allah’ın âyetlerini ancak işi yalancılık ve zevkle günah işlemek fasık olanların inkâr edeceğini bildirir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: “Celâlim hakkı için, sana apaçık âyetler indirdik! Hâlbuki onları fâsıklardan başkası inkâr etmez. (Bakara, 99)”
Allahım, bizi ve neslimizi âyetlerini tasdik edip iman edenlerden eyle.. Âmin..

Kim Allah’a, meleklerine, peygamberlerine, Cebrail’e ve Mikail’e düşman ise

Ey insan! Allah, Cebrail’e (as) düşman olanın vazifesine düşman olduğunu ki Cebrail’in (as) Kur’ân’ı Resul-i Ekrem’in (asm) kalbine Allah’ın izniyle kendinden önceki İlahî Kitabları tasdik edici olarak ve mü’minler için doğru yolu gösteren bir hidayet ve imanlarına karşılık müjde olmak üzere indirdiğini bildirir.
Allah, Kendisine, meleklerine, peygamberlerine, bilhassa meleklerden Cebrail’e (as) ve Mikail’e (as) düşman olanların kâfirler olduğu bildirir. Elbette Allah da o kâfirlerin düşmanıdır.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: “Kim Allah’a, meleklerine, peygamberlerine, Cebrâîl’e ve Mîkâîl’e düşman ise, şübhesiz Allah da o kâfirlerin düşmanıdır. (Bakara, 98)”
Allahım, bizi ve neslimizi Kendine ve sevdiklerine daima dost eyle.. Âmin..

Kim Cebrail’e düşman ise

Ey insan! Allah, ölümü asla temenni etmeyeceklerini bildirdiği İsrailoğullarının hayata karşı insanların, hatta şirk koşanların dahi en hırslısı olduklarını, her birinin bin sene yaşatılmayı arzu ettiklerini bildirir. Fakat onların çok yaşatılmasının onları azabdan uzaklaştırmayacağını ve onlar ne yaparlarsa Allah’ın hakkıyla gören olduğunu bildirir.
Allah, Resul-i Ekrem’e (asm) hitab ederek İsrailoğullarına, Cebrail’e (as) düşman olanın aslında onun vazifesine düşmanlık yaptıklarını, zira Cebrail’in (as) Kur’ân’ı Resul-i Ekrem’in (asm) kalbine, Allah’ın izniyle, kendinden önceki Kitabları ve peygamberleri tasdik edici ve iman edenler için doğru yolu gösteren bir hidayet ve ebedî saadetleri için bir müjde olarak indirdiğini bildirir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: “(Ey Resûlüm!) De ki: “Kim Cebrâîl’e düşman ise, artık şübhesiz (bilsin) ki onu (o Kur’ân’ı) senin kalbine, Allah’ın izniyle, kendinden önceki (kitab)ları tasdîk edici ve mü’minler için bir hidâyet ve müjde olmak üzere o (Cebrâîl) indirmiştir.” (Bakara, 97)”
Allahım, bizi ve neslimizi Cebrail’i (as) seven ve ona dost olanlardan eyle.. Âmin..

16 Haziran 2015 Salı

Her biri bin sene yaşatılmayı arzu eder

Ey insan! Allah, İsrailoğullarının elleriyle işledikleri günahlar yüzünden, ölümü ebedî olarak asla temenni etmeyeceklerini ve zalimleri hakkıyla bildiğini bildirir.
Allah yemin ederek İsrailoğullarının hayata karşı insanların, hatta Allah’a şirk koşanların dahi en hırslısı ve arzulusu olduklarını bildirir. Öyle ki İsrailoğullarının her biri dünyada bin sene yaşatılmayı arzu ettiklerini haber veren Allah, çok yaşatılsalar dahi onları azabdan uzaklaştırıcı olmadığını, yaşadıkları senelerin pek önemi olmadığını haber verir ve ne yaparlarsa hakkıyla gören olduğunu bildirir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: “And olsun ki, onları hayâta karşı insanların, hattâ şirk koşanların en hırslısı bulursun! Her biri bin sene yaşatılmayı arzu eder. Hâlbuki (çok) yaşatılması, onu azabdan uzaklaştırıcı değildir. Allah, ne yaparlarsa hakkıyla görendir. (Bakara, 96)”
Allahım, bizi ve neslimizi dünyaya dünya kadar, ahirete ahiret kadar hırslı olanlardan eyle.. Âmin..

Ölümü ebedî olarak asla temenni etmeyeceklerdir

Ey insan! Ahiret yurdu Cennet Allah katında diğer insanlara değil de sadece kendilerine aid olduğunu iddia eden İsrailoğullarına söylemesi için Allah, Peygamber Efendimize (asm) ahiret yurdu Cennetin sadece kendilerine aid olduğu iddialarında doğru kimseler iseler, hemen ölümü temenni etmelerini bildirir.
Allah, İsraioğullarının elleriyle işledikleri günahlar yüzünden ölümü ebedî olarak asla temenni etmeyeceklerini, ölümden daima kaçacaklarını bildirir. Ellerinin işlediği günahlar yüzünden İsrailoğullarının zalimler olduğunu bildiren Allah, zalimleri hakkıyla bilendir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: “Hâlbuki ellerinin işlediği (günahlar) yüzünden, onu ebedî olarak aslâ temennî etmeyeceklerdir. Allah ise, zâlimleri hakkıyla bilendir. (Bakara, 95)”
Allahım, bizi ve neslimizi afv ve mağfiret ettiğin kimselerden eyle.. Âmin..

Doğru kimseler iseniz, haydi ölümü temenni edin

Ey insan! Allah, İsrailoğullarına bir zaman sağlam sözlerini aldığını, Tur Dağı’ı da üzerlerine kaldırdığını ve onlara, kendilerine verdiği Tevrat’ı kuvvetle tutup emrettiklerini dinlemelerini buyurduğunu hatırlatır. Allah, bu emirden sonra onların Allah’ın emirlerini işittiklerini ve isyan ettiklerini söylerler. Böylece onlara inkârları sebebiyle kalblerine buzağı sevgisi içirir. AllahPeygamber Efendimize (asm) hitab ederek onlara, eğer iman eden kimseler iseler, buzağıya tapmalarından dolayı inançlarının kendilerine emrettiği şeyin ne kötü olduğunu bildirir.
İsrailoğulları, ahiret yurdu olan Cennetin Allah katında başka insanlara değil de sadece kendilerine aid olduğunu iddia ederler. Allah, Peygamber Efendimize (asm) onlara, eğer ahiret yurdu Allah katında sadece kendilerine aid iddiasında doğru kimseler iseler, Allah’dan hemen ölümü temenni etmelerini söylemesini bildirir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: “De ki: “Eğer âhiret yurdu (Cennet) Allah katında başka insanlara değil de, sâdece size âid ise, (ve bu iddiânızda) doğru kimseler iseniz, haydi ölümü temennî edin!” (Bakara, 94)”
Allahım, bizi ve neslimizi ahiret yurdu Cennete giren kullarından eyle.. Âmin..