2 Kasım 2010 Salı

Kalbler titrek, sesler kısık

Ey insan! "Îmân edenlerin, Allah’ın zikrine ve Hak’tan inene (Kur’ân’a) karşı kalblerinin (korku ve) yumuşama zamânı hâlâ gelmedi mi? (Onlar da) daha önce kendilerine kitab verilenler gibi olmasınlar ki, onların üzerlerine uzun zaman geçti de kalbleri katılaştı. Hem onlardan çoğu, günahkâr kimselerdir. (Hadid, 16)" 
Evet, Hak'tan inene karşı kalblerin yumuşama vakti geldi. Allahım, daha öncekiler gibi kalblerimizi katılaştırma.
Artık Rahman'ın huzurundayız, namazdayız. Sanki kıyâmet kopmuş da heybetten sesimiz kısılmış. Şu âyet kalbimizi titretiyor: “O gün (herkes) o çağırıcıya (İsrâfîl’e) uyarlar; ona karşı yan çizmek yoktur. Öyle ki, Rahmân(’ın heybetin)den dolayı sesler kısılmıştır; artık seslerin en hafîfinden (yalvaran dudakların kıpırdaması, korkulu ayakların hışırtısından) başka bir şey işitmezsin! (Tâhâ, 108)"
İlahî heybettir kalbleri titreten, yumuşatan, huşu ile dolduran, sesleri kısan; kulağı, gözü, beyni, kemiği, damarı huşu içerisine girdiren.
Hz. Ali (kv) Peygamber Efendimizin (asm), rükûda şu duayı okuduğunu haber veriyor: "Allah'ım! Senin için rükûa vardım, Sana iman ettim, Sana teslim oldum. Kulağım, gözüm, beynim, kemiğim (iliğim) ve damarım sana karşı huşu içerisine girmiştir. (Müslim, Müsâfirîn, 201)"
"O kimseler (o mü’minlerdir) ki, onlar namazlarında huşû‘ (korku ve eziklik) içinde olanlardır. (Mü'minûn, 2)"
Bütün beden rükuda ve huşuda, kalb ve nefis tevazuda. İşte namazdaki huşu.
Allahım, bizi ve neslimizi daima huşu ile namaz kılanlardan eyle.. Âmin..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder