31 Mart 2015 Salı

Eğer kendilerine kitab verilenlerden bir fırkaya uyarsanız

Ey insan! Ehl-i kitab, hakkı yanlarında bulunan Tevrat ve İncil’de görüp şahid oldukları halde ona eğrilik arayarak iman edenleri Allah’ın yolundan men etmek isterler. Allah, yaptıklarından elbette gafil değildir. Allah, niçin böyle yaptıklarını Peygamber Efendimize (asm) onlara sormasını bildirir.
Allah, iman edenleri hakka eğrilik arayan o ehl-i kitaba uymamalarını, onlardan bir fırkaya uydukları takdirde iman ettikleri halde, onları kâfirler olarak küfre geri döndüreceklerini bildirir ve ikaz eder.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: “Ey îmân edenler! Eğer kendilerine kitab verilenlerden bir fırkaya uyarsanız, (Allah’a olan) îmânınızdan sonra sizi, kâfirler olarak (küfre)geri döndürürler. (Âl-i İmran, 100)”
Allahım, bizi ve neslimizi âyetlere iman edip Peygamber Efendimize (asm) her daim tabi olanlardan eyle.. Âmin..

İman eden kimseyi Allah yolundan niçin men ediyorsunuz?

Ey insan! Allah, Peygamber Efendimize (asm), ehl-i kitaba âyetlerini niçin inkâr ettiklerini sormasını ve yapmakta olduklarından da hakkıyla haberdar olduğunu bildirmesini emir buyurur.
Allah, ehl-i kitaba hitab ederek hakka şahid kimseler oldukları halden, hakka bir eğrilik ve kusur arayarak Allah’ın âyetlerine iman eden kimseyi niçin Allah yolundan men ettiklerini sormasını Peygamber Efendimize (asm) buyurur. Ve onlara Allah’ın yapmakta oldukları bütün amel ve fiillerden gafil olmadığını hatırlatır ve bildirir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: “De ki: “Ey ehl-i kitab! (Hakka) şâhid kimseler olduğunuz hâlde, niçin ona bir eğrilik arayarak, îmân eden kimseyi Allah yolundan men‘ ediyorsunuz?” Hâlbuki Allah, yapmakta olduklarınızdan gafil değildir. (Âl-i İmran, 99)”
Allahım, bizi ve neslimizi hakkı hak bilip tabi olanlardan eyle.. Âmin..

Niçin Allah’ın âyetlerini inkâr ediyorsunuz?

Ey insan! Mekke’deki Kâbe’de, Allah katında makbuliyetinin apaçık alametleri ve Hz. İbrahim’in (as) makamı vardır. Oraya girene dokunulmaz, emniyette olur. Kâbe’ye gitmek için bir yola ve imkâna gücü yetenlerin Kâbe’yi haccetmesi, Allah’ın insanlar üzerindeki hakkıdır. 
Bu hakkı inkâr edenlerin ibadetine Allah muhtac değildir, müstağnidir. Allah’ın âyetlerini inkâr eden ehl-i kitaba niçin inkâr ettiklerini sormasını Allah, Peygamber Efendimize (asm) buyurur. Ve ehl-i kitaba, Allah’ın yapmakta oldukları şeyleri hakkıyla şahid olduğunu hatırlatmasını bildirir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: “De ki: “Ey ehl-i kitab! Niçin Allah’ın âyetlerini inkâr ediyorsunuz?” Hâlbuki Allah, yapmakta olduklarınıza hakkıyla şâhiddir. (Âl-i İmran, 98)”
Allahım, bizi ve neslimizi âyetlerine iman edip tabi olanlardan eyle.. Âmin..

Orada apaçık alametler, İbrahim’in makamı

Ey insan! İnsanlar için kurulan ilk ev ve mabed, elbette Mekke’deki Kâbe’dir. Kâbe, mübarek kılınmış ve âlemlere bir hidayet olarak kurulmuştur.
Kâbe’de Allah katında makbul olduğunun apaçık alametleri vardır. Onlardan birisi olan Hz. İbrahim’in (as) insanları Kâbe’ye hacca davet ettiği makamı vardır. Kâbe’ye giren emniyettedir ve kendisine hiçbir suretle dokunulmaz. Kâbe’ye gitmek için bir yola ve imkâna gücü yeten bir kimsenin Allah’ın evi olan Kâbe’yi haccetmesi, Allah’ın insanlar üzerindeki bir hakkıdır. Kim de Allah’ın bu hakkı olan Kâbe’yi haccetmeyi inkâr ederse, elbette Allah onların ibadetine muhtac değildir, Allah âlemlerden hiçbir şeye muhtac olmayan müstağnidir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: “Orada apaçık alâmetler, İbrâhîm’in makamı vardır. Oraya giren ise emniyette olur (ona dokunulmaz). Hem ona (, oraya gitmek için) bir yola gücü yeten bir kimsenin o evi (Kâ‘be’yi) haccetmesi, insanlar üzerinde Allah’ın bir hakkıdır. Kim de inkâr ederse, artık şübhe yok ki Allah, âlemlerden müstağnîdir (hiçbir şeye muhtaç değildir)! (Âl-i İmran, 97)”
Allahım, bizi ve neslimizi Kâbe’yi bir yol ve imkân bulup haccedenlerden eyle.. Âmin..

30 Mart 2015 Pazartesi

İnsanlar için kurulan ilk mabed, elbette Mekke’dekidir

Ey insan! Hz. İbrahim’in (as) yahudi veya hristiyan olduğunu iddia edenlere karşı yahudi ve hristiyan olmadığını bildiren Allah, elbette doğru söylemiştir. Ehl-i kitab Hz. İbrahim’in (as) yahudi veya hristiyan olmadığını öğrendiğine göre hakka yönelmiş Hanif olan Hz. İbrahim’in (as) dinine tabi olmalıdır. Allah, Hz. İbrahim’in (as) onlar gibi müşriklerden de olmadığını bildirir.
İnsanların Allah’a ibadet etmeleri için yeryüzünde kurulan ilk ev ve mabed, elbette Mekke’deki Allah'ın evi olan Kâbe’dir. Kâbe, mübarek bir evdir ve mabeddir ve âlemlere Allah'ın dosdoğru yoluna rehberlik eden bir hidayet olarak kurulmuştur. 
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: “Muhakkak ki mübârek ve âlemlere bir hidâyet olarak insanlar için kurulan ilk ev (ilk ma‘bed), elbette Mekke’deki (Kâ‘be)dir. (Âl-i İmran, 96)”
Allahım, bizi ve neslimizi Kâbe’yi ziyaret edip orada ibadet edenlerden eyle.. Âmin..

Hanif olan İbrahim’in dinine tabi olun

Ey insan! Allah tarafından olmadığı halde Allah'a karşı yalan uyduranlar, hakka ve nefislerine karşı zulmeden zalimlerin ta kendileridir.
Hz. İbrahim (as) hakkında Allah doğruyu haber vermiş ve söylemiştir. Öyle ise hakka yönelmiş bir Hanif olan Hz. İbrahim'in (as) dinine tabi olunmalıdır. Hem o yahudi ve hristiyan olmadığı gibi onun hakkında iddiada bulunanlar gibi müşriklerden de değildir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: “De ki: “Allah doğru söylemiştir; öyle ise Hanîf (hakka yönelmiş) olan İbrâhîm’in dînine tâbi‘ olun! Hem (o, sizin gibi) müşriklerden değildi.” (Âl-i İmran, 95)”
Allahım, bizi ve neslimizi bir Hanif olarak hakka yönelmiş olan ve bir Müslüman olarak Sana teslim olan kullarından eyle.. Âmin..

Kim Allah’a karşı yalan uydurursa

Ey insan! Hz. Yakub'un (as) Tevrat indirilmeden önce kendine haram kıldığı şeyler dışında İsrailoğullarına helal idi. Buna rağmen Allah'a karşı yalan uydurmaya yeltenince Allah, iddialarında doğru kimseler iseler, bunun için Tevrat'ı getirip okumalarını söylemesini Peygamber Efendimize (asm) buyurur.
Allah'ın hükmünü okuduktan ve bildikten sonra, Allah tarafından olmadığı halde Allah'a karşı yalan uyduranlar, sözlerini Kitab'danmış gibi gösterenler, hem hakka hem kendilerine zulmeden zalimlerin ta kendileridir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: “Artık bundan sonra, kim Allah’a karşı yalan uydurursa, işte onlar zâlimlerin ta kendileridir! (Âl-i İmran, 94)”
Allahım, bizi ve neslimizi zalimlerden eyleme.. Âmin..

29 Mart 2015 Pazar

İsrail’in kendine haram kıldığı şeyler dışında

Ey insan! Allah katında gerçek iyiliğe ulaşmanın yolu ve çaresi, kişinin sevmekte olduğu şeylerden Allah yolunda, Allah'ın rızasına uygun olarak sarf etmesindedir. Allah, kimin ne sarfettiğini hakkıyla bilendir.
İsrailoğullarına hidayet yolunu gösteren Tevrat indirilmeden önce, namı İsrail olan Hz. Yakub'un (as) kendisine haram kıldığı bazı şeyler dışında, Allah bütün yiyecekleri İsrailoğullarına helal kılmıştır. Buna rağmen İsrailoğulları Allah'a karşı yalan uydurmaya kalkınca Allah, Peygamber Efendimize (asm) eğer onlar iddialarında doğru kimseler iseler, hakikatin ve gerçeğin ortaya çıkması için Tevrat'ı getirip okumalarını söylemesini buyurur.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: “Tevrât indirilmeden önce (bir adağına binâen) İsrâîl’in (Ya‘kub’un)kendine haram kıldığı şeyler dışında, bütün yiyecekler İsrâiloğullarına helâl idi. De ki: “Eğer (iddiânızda) doğru kimseler iseniz, haydi Tevrât’ı getirin de onu okuyun!” (Âl-i İmran, 93)”
Allahım, bizi ve neslimizi daima Sana itaat edenlerden eyle.. Âmin..

Sevmekte olduğunuz şeylerden sarf etmedikçe

Ey insan! Allah’ın âyetlerini inkâr edip kendileri küfür üzere ölenler, kendilerini Cehennemden kurtarmak için dünya dolusu altınları olsa ve vermek isteseler, bu onlardan asla kabul edilmeyecektir. Onlar için ancak pek elemli bir azab vardır ve kendileri için azabdan kurtulmalarına yardım edecek yardımcılar da olmayacaktır.
Gerçek iyiliğe ulaşmanın yolu, insanın sevmekte olduğu şeylerden Allah yolunda ve O'nun rızası dairesinde sarf etmesidir. Aksi takdirde gerçek iyiliğe erişilemez. Unutmamalıdır ki insan ne sarf ederse etsin, Allah onu hakkıyla gören ve bilendir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: “Sevmekte olduğunuz şeylerden (Allah yolunda) sarf etmedikçe, (gerçek) iyiliğe aslâ erişemezsiniz. O hâlde her ne sarf ederseniz, artık şübhesiz ki Allah, onu hakkıyla bilendir. (Âl-i İmran, 92)”
Allahım, bizi ve neslimizi gerçek iyiliğe ulaşanlardan eyle.. Âmin..

O inkâr edip de kâfir olarak ölenler yok mu

Ey insan! İman etmelerinden sonra inkâr edenlerden inkâr cihetiyle ileri gidenlerin son nefesteki tevbeleri asla kendilerinden kabul edilmeyecektir. Bunun sebebi ise onların dalalete düşenlerin ta kendileri olmasındandır.
Allah’ın âyetlerini ve peygamberini inkâr edip sonra kâfir olarak ölenler, imtihanı kaybetmişlerdir. Öyle ki artık onlar, dünya dolusu altınları olsa ve kendilerini kurtarmak için feda etseler ve verseler dahi onların hiçbirinden karşılık olarak asla kabul edilmeyecektir. Onlar için artık pek elemli bir azab ve ceza vardır. Onlar için kendilerine yardımcılardan kimse de yoktur.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: “Muhakkak ki o inkâr edip de kendileri kâfir kimseler olarak ölenler yok mu, artık dünya dolusu altın, velev ki (kendisini kurtarmak üzere)onu fedâ edecek(de) olsa, artık onların hiçbirinden aslâ kabûl edilmeyecektir! İşte onlar yok mu, kendileri için (pek) elemli bir azab vardır ve onlar için yardımcılardan kimse yoktur. (Âl-i İmran, 91)”
Allahım, bizi ve neslimizi iman üzere vefat edenlerden eyle.. Âmin..

Onların son nefesteki tevbeleri asla kabul edilmeyecektir

Ey insan! İman ettikten sonra kendilerine gelen delilleri kabul etmeyip inkâr ettiklerinden ebedî olarak Cehennemde kalıcı olanlardan ve ahirette rahmet nazarıyla gözetilmeyenlerden tevbe edip hallerini düzeltenler müstesnadır. O tevbe edip hallerini düzeltenlere karşı Allah, çok bağışlayan Gafur ve çok merhamet eden Rahim'dir.
Onlardan öylesi de vardır ki onların son nefesteki tevbeleri kabul edilmeyecektir. İşte onlar, iman ettikten sonra kendilerine gelen apaçık delilleri inkâr edip inkâr cihetiyle ileri ve aşırı gidenlerdir. Onlar dalalete ve sapkınlığa düşenlerin ta kendileridir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: “Şübhesiz îmân (etme)lerinden sonra inkâr edenler, sonra da inkâr cihetiyle ileri gidenler yok mu, onların (son nefesteki) tevbeleri aslâ kabûl edilmeyecektir! İşte onlar ise, dalâlete düşenlerin ta kendileridir. (Âl-i İmran, 90)”
Allahım, bizi ve neslimizi iman, tevbe ve istiğfarları kabul olanlardan eyle.. Âmin..

28 Mart 2015 Cumartesi

Tevbe edip hallerini ıslah edenler müstesnadırlar

Ey insan! İman ve hidayet yerine inkâr seçen ve Allah'ın, meleklerin ve bütün insanların laneti üzerlerine olan inkârcılar için ebedî bir Cehennem vardır ve onlardan ne azabları hafifletilecek ne de kendileri rahmet nazarıyla gözetilecektir.
İmandan sonra küfrü seçip isyan edenlerden kurtulacak olanlar, ancak, bundan sonra tevbe edip hallerini ıslah edenler, Allah'a teslim olanlardır, onlar birer müstesnadır. Zira kusurunu anlayıp tevbe edenlere karşı Allah, çok bağışlayan Gafur ve çok merhamet eden Rahim'dir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: “Ancak, bundan sonra tevbe edip (hâllerini) ıslâh edenler müstesnâdırlar; hiç şübhesiz ki Allah, Gafûr (çok bağışlayan)dır, Rahîm (çok merhamet eden)dir. (Âl-i İmran, 89)”
Allahım, bize ve neslimize daima mağfiret ve merhamet eyle.. Âmin..

Onlardan ne azab hafifletilir, ne de onlar gözetilirler

Ey insan! İman ve hidayetin şartları varken ve kendilerine apaçık deliller geldiği halde inkâr edenler yok mu, onların cezası Allah'ın, meleklerin ve bütün insanların lanetinin üzerlerine olmasıdır.
Çok büyük bu lanetin karşılığı olarak Cehennemde ebedî olarak bir daha çıkmamak üzere kalacaklardır. Onlardan kesinlikle o azab hafifletilmeyecek ve kendileri Allah'ın rahmet nazarından mahrum kalarak hiçbir şekilde gözetilmeyeceklerdir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: “(Onlar,) orada (Cehennemde) ebedî olarak kalıcıdırlar. Onlardan ne azab hafifletilir, ne de onlar (rahmet nazarıyla) gözetilirler. (Âl-i İmran, 88)”
Allahım, bizi ve neslimizi Cehennem azabından muhafaza eyle.. Âmin..

Allah’ın, meleklerin ve bütün insanların laneti

Ey insan! İman edip peygamberin hak olduğuna şahidlik ettikten ve kendilerine apaçık deliller geldikten sonra bile bile inkâr edenleri, hidayete liyakati kalmayanları Allah nasıl hidayete getirsin? Allah, küfürlerinde ısrar edenleri asla hidayete erdirmez.
Hidayetin vesilelerine sahib olduktan sonra bile bile inkâr eden zalimler topluluğunun cezası, Allah'ın, meleklerin ve bütün insanların kahrının ve lanetinin kesinlikle onların üzerine olmasıdır.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: “İşte onlar yok mu, onların cezâsı, Allah’ın, meleklerin ve bütün insanların lâ‘neti şübhesiz kendilerinin üzerine olmasıdır. (Âl-i İmran, 87)”
Allahım, bizi ve neslimizi lanete uğrayanlardan eyleme.. Âmin..

27 Mart 2015 Cuma

İnkâr eden bir kavmi, Allah nasıl hidayete erdirir?

Ey insan! Saadet ve huzurun kaynağı ve Allah katında makbul din olan İslam'dan başkasını arayan, bulduğu batıl kendisinden kabul edilmez. Batılı kendisine rehber edinen ise ahirette hüsrana uğrayanlardan olacaktır.
İman eden ve peygamberin hak olduğuna şehadet eden ve apaçık delillere tabi olanları Allah hidayete erdirir. Aksi takdirde iman edip peygamberin hak olduğunu şahidlik eden ve kendilerine gelen apaçık delillere tabi olmayıp inkâr eden bir kavmi, Allah nasıl hidayete erdirir? Elbette onlar küfürlerinde ısrar eden zalimler topluluğudur ve Allah onları hidayete erdirmez.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: “Îmân (etme)lerinden ve şübhesiz peygamberin hak olduğuna şâhidlik yapmalarından, hem kendilerine apaçık deliller gelmesinden sonra, (bunlara rağmen) inkâr eden bir kavmi, Allah nasıl hidâyete erdirir? Çünki Allah, zâlimler topluluğunu (küfürlerindeki ısrarları sebebiyle) hidâyete erdirmez! (Âl-i İmran, 86)”
Allahım, bizi ve neslimizi zalimler topluluğunda eyleme.. Âmin..

Kim İslam’dan başka bir din ararsa

Ey insan! Allah, Kur'ân'a, bütün peygamberlere ve onlara indirilenlere iman ettiklerini ve bütün peygamberler arasında Allah'ın âyetlerini ve dinini tebliğ etmek ve peygamberlik cihetiyle hiçbir fark gözetmediklerini ve ancak Allah'a teslim olduklarını ikrar etmelerini Peygamber Efendimize (asm) buyurur. İşte İslam budur.
Kim de Allah katında makbul din olan İslam'dan başka bir din ararsa, elbette o din asla kendisinden kabul edilmeyecektir. Batılı seçmesi sebebiyle ahirette ise o, büyük bir hüsrana ve zarara uğrayanlardan olacaktır.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: “Kim de İslâm’dan başka bir din ararsa, artık kendisinden aslâ kabûl edilmeyecektir. Âhirette ise o, hüsrâna uğrayanlardan (olacak)tır. (Âl-i İmran, 85)”
Allahım, bizi ve neslimizi daima İslam'ı kabul eden ve Sana teslim olan kullarından eyle.. Âmin..

Peygamberlere Rableri tarafından verilenlere iman ettik

Ey insan! Peygamberler vaktiyle Allah'ın ağır ahdini üzerlerine almış ve sadık kalacaklarına dair sözlerini ikrar etmiş oldukları ve yüz çevirenler fasıklar oldukları halde acaba Allah'ın dininden başkasını mı arıyorlar? Halbuki göklerde ve yerde bulunan herkes, isteyerek veya istemeyerek Allah'a teslim olmuşlardır. Onlar sonunda Allah'a döndürüleceklerdir.
Allah, hiçbir peygamber arasında fark gözetilmemesini ister. Zira bütün peygamberler Allah'ın âyetlerini ve dinini insanlara tebliğde birdirler. Peygamber Efendimize (asm) hitab ederek Allah'a, kendisine indirilen Kur'ân'a, Hz. İbrahim'e (as), Hz. İsmail'e (as), Hz. İshak'a (as), Hz. Yakub'a (as) ve torunlarına indirilenlere ve Hz. Musa'ya (as), Hz. İsa'ya (as) ve diğer bütün peygamberlere şefkatle terbiye eden Rableri tarafından verilen hikmet ve kitaba iman ettiğini ikrar etmesini, o peygamberlerden hiçbirinin arasında peygamberlik cihetiyle fark gözetmediklerini ve ancak Allah'a teslim olan kimseler olduklarını söylemesini emir buyurur. 
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: “(Ey Resûlüm!) De ki: “(Biz) Allah’a, bize indirilene ve İbrâhîm’e, İsmâîl’e, İshâk’a, Ya‘kub’a ve (onun) torunlar(ın)a indirilenlere ve Mûsâ’ya, Îsâ’ya ve (bütün) peygamberlere Rableri tarafından verilenlere îmân ettik. Onlardan hiçbirinin arasında (peygamberlik cihetiyle) fark gözetmeyiz. Ve biz, ancak O’na teslîm olan kimseleriz.” (Âl-i İmran, 84)”
Allahım, bizi ve neslimizi bütün peygamberlere iman edip ancak Sana teslim olan kimseler eyle.. Âmin..

Allah’ın dininden başkasını mı arıyorlar?

Ey insan! Peygamberler vaktiyle Allah'a ikrar verip ağır ahdini üzerlerine almıştır. Böylece onların vazifeleri kuvvetlendirilmiştir. Bundan sonra peygamberlerin getirdiklerinden yüz çevirenler ve ahdlerine sadık kalmayanlar, elbette fasıkların ve yalancıların ta kendileridir.
Allah'ın peygamberinden ve dininden yüz çevirenler fasıkların ve yalancıların ta kendileri olduğu halde Allah'ın dininden başkasını mı arıyorlar? Acaba onlar neye ve neyine güveniyor ki göklerde ve yerde bulunan herkes, isteyerek veya istemeyerek Allah'a teslim olmuş, hükmüne ve emrine boyun eğmiştir. Dünya hayatından sonra herkes Rabbini, Seyyidini, Halıkını bulmak ve görmek üzere Allah'a döndürülecektir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: “O hâlde Allah’ın dîninden başkasını mı arıyorlar? Hâlbuki göklerde ve yerde kim varsa, isteyerek veya istemeyerek O’na teslîm olmuştur ve ancak O’na döndürüleceklerdir. (Âl-i İmran, 83)”
Allahım, bizi ve neslimizi Sana hakkıyla teslim olan ve razı olduğun halde Sana döndürülenlerden eyle.. Âmin..

26 Mart 2015 Perşembe

Kim bundan sonra yüz çevirirse

Ey insan! Allah, peygamberlerden vaktiyle ikrar almış ve kendilerine kitabdan ve hikmetten ne verirse kabul etmelerinı, kendilerinden sonra beraberinde olanı tasdik eden bir peygamber gelirse ona iman edip mutlaka yardım edeceklerine dair sağlam bir söz almıştır. Bu ikrar ve ağır ahdi üzerlerine alan peygamberlere şahid olmalarını ve Kendisinin de şahid olduğunu bildirir.
Allah'a ikrar vermiş ve ağır ahdini üzerine almış ve buna da Allah ile beraber şahid olmuş bir peygamber, elbette bundan yüz çevirici değildir. Bu kadar teyid edilen ve kuvvetlendirilen bir peygamberin getirdiğinden yüz çeviren, elbette Allah'a karşı gelen fasıkların ta kendisidir. Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: “Artık kim bundan sonra yüz çevirirse, işte onlar fâsıkların ta kendileridir. (Âl-i İmran, 82)”
Allahım, bizi ve neslimizi haktan yüz çevirip fasıklardan olanlardan eyleme.. Âmin..

Peygamberlerin Allah'a verilen sağlam sözleri

Ey insan! Bir peygamber Allah’ı bırakıp kendisine kul olmalarını insanlara emretmeyeceği gibi, melekleri ve diğer peygamberleri de rabler edinmelerini emretmez. Zira bir peygamber bir kimse Müslüman olduktan sonra ona küfre girmeyi asla emretmez.
Allah, vaktiyle peygamberlerden, kendilerine kitab ve hikmetten her ne verirse, kendilerinden sonra yanlarında olanı kitab ve hikmeti tasdik edici bir peygamber gelse, mutlaka ona iman edeceklerine ve mutlaka ona yardım edeceklerine dair sağlam sözlerini almış ve onlara söz verdiklerine dair ikrar edip o Allah’ın ağır ahdini üzerlerine aldıklarını teyid ettirmiştir. Onlar da verdikleri sözlerini ikrar etmişler. Allah da bunun üzerine bu ikrara şahid olmalarını, Kendisinin de onlarla beraber şahidlerden olduğunu buyurmuştur.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: “Hem Allah, vaktiyle peygamberlerin: “Size kitab ve hikmetten her ne versem, sonra size berâberinizde olanı tasdîk edici bir peygamber gelse, mutlaka ona îmân edeceksiniz ve mutlaka ona yardım edeceksiniz!” diye sağlam sözlerini aldığında: “İkrâr ettiniz (mi) ve bu ağır ahdimi (üzerinize) aldınız mı?” buyurdu. (Onlar:) “İkrâr ettik!” dediler. (Allah:) “Öyle ise şâhid olun, ben de sizinle berâber şâhidlerdenim!” buyurdu. (Âl-i İmran, 81)”
Allahım, bizi ve neslimizi imanımızı ikrar edip ahdimize sadık olanlardan eyle.. Âmin..

Melekleri ve peygamberleri rabler edinmenizi de emretmez

Ey insan! Allah’ın bir insanı seçip ona kitab, hikmet ve peygamberlik verdiği halde, onun bunu su-i istimal ederek insanlara Allah’ı bırakıp kendisine kul olmalarını söylemesi olur bir şey değildir. Ancak o peygamber, insanlara öğrettikleri ve okudukları Kitab sayesinde Allah’a ilim ve ihlas ile kulluk eden şefkatle terbiye eden Rablerine mensub olarak Rabbanîler olmalarını söyler.
Hiçbir peygamber Allah’ı bırakıp melekleri ve peygamberleri rabler edinmeyi de insanlara söylemez ve etmez. Bir kimse Allah’a ve dinine teslim olan bir Müslüman olduktan sonra, o kimseyi küfre girmesini bir peygamber asla emretmez.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: “(Bir peygamber) size, melekleri ve peygamberleri rabler edinmenizi de emretmez. Siz Müslüman kimseler olduktan sonra, (hiç) size küfr(e girmey)i emreder mi? (Âl-i İmran, 80)”
Allahım, bizi ve neslimizi Müslüman ve salih kimselerden eyle.. Âmin..

25 Mart 2015 Çarşamba

Öğrenip okuduğunuz Kitab sayesinde Rabbanîler olun

Ey insan! Ehl-i kitabdan olan bir fırka vardır ki Kitab’dan olmayan bir şeyi inananlar Kitab’dan sansınlar diye, Kitab’dan olan doğru bir kelimeyi değiştirerek dillerini eğip bükerler. O söz ve kelime Allah tarafından olmadığı halde, Allah katından olduğunu iddia ederek Allah’a karşı hak ve hakikati bile bile yalan söylerler.
İnsanlar içinden birisine Allah, kitab, hikmet ve peygamberlik verdiği halde onun kalkıp insanlara Allah’ı bıraktırıp kendisine kul olmasını demesi olur şey değildir. O peygamber ancak, hak ve hakikati öğrenip öğrettikleri ve okuyup okutmakta oldukları Kitab sayesinde ilim ve ihlasla Allah’a kulluk ederek şefkatle terbiye eden Rabbe mensub olan Rabbanî kimseler olmalarını söyler.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: “Bir insan için, Allah ona kitab, hikmet ve peygamberlik versin de, sonra (o kimse) insanlara: “Allah’ı bırakıp bana kul olun!” desin, (bu) olur şey değildir; fakat (bir peygamber ancak şöyle der): “(Öğrenip) öğretmekte ve oku(yup, okut)makta olduğunuz Kitab sâyesinde Rabbânî (ilim ve ihlâsla kulluk ederek Rabbe mensûb olan kimse)ler olun!” (Âl-i İmran, 79)”
Allahım, bizi ve neslimizi Kur’ân sayesinde Rabbanîler olan kimseler eyle.. Âmin..

Onlar, Allah’a karşı bile bile yalan söylerler

Ey insan! Allah'ın peygamberine iman hususunda Allah'a verdikleri sözü ve yeminlerini az bir fiyat olan dünyalık menfaate satanlar, ahirette bütün menfaatlerden mahrum ve nasibi olmayanlardır. Allah, kıyamet günü onlar ile konuşmaz ve onlara rahmet nazarıyla da bakmaz ve kendilerinden günahlarını afvedip temizlemez. Onlar için pek elemli bir azab ve ceza vardır.
O ehl-i kitabdan olan bir fırka daha vardır. Onlar, sözleri ve fiilleri Kitab'dan olmadığı halde, onları Müslümanlar Kitab'dan zannetmeleri için kullanılan doğru kelimeyi değiştirip tevil ederek dillerini Kitab ile eğip bükerler. O söz ve hal Allah tarafından olmadığı halde, onun Allah katından olduğunu söyleyerek hakikati bildikleri halde Allah'a karşı bile bile yalan söylerler.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: “Doğrusu onlardan (ehl-i kitabdan) elbette bir fırka da vardır ki, kendisi Kitab’dan olmadığı hâlde, onu Kitab’dan sanasınız diye, (doğru kelimeyi değiştirerek) dillerini Kitab’la eğip bükerler. Ve o, Allah tarafından olmadığı hâlde: “Bu, Allah katındandır!” derler. Bu sûretle onlar, Allah’a karşı (hakikati) bile bile yalan söylerler. (Âl-i İmran, 78)”
Allahım, bizi ve neslimizi rızan dairesinde hareket edenlerden eyle.. Âmin..

Allah’a verdikleri sözü ve yeminlerini az bir fiyata satanlar

Ey insan! Allah'a verdiği sözü yerine getiren ve Allah'a karşı gelmemek için günahlardan sakınan takva sahibleridir. Hiç şübhesiz Allah, takva sahiblerini sever.
Peygambere iman edeceklerine dair Allah'a yemin ederek söz verdikleri halde o sözü ve yeminlerini karşılığında dünyalık menfaat olarak ne verilirse verilsin az düşecek olan az bir fiyata satanlar, ahirette kendileri için herhangi bir nasib ve menfaat olmayanlardır. Ahirette hiçbir nasibi olmayan o nasibsizler ile Allah konuşmayacak ve kıyamet günü onlara rahmet nazarıyla da bakmayarak onların günahlarını afvederek temizlemeyecektir. O nasibsizler için ancak pek elemli bir azab vardır.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: “Doğrusu (peygambere îman husûsunda) Allah’a verdikleri sözü ve yeminlerini az bir fiyata (dünyalık menfaate) satanlar var ya, işte onlar, âhirette kendileri için bir nasib olmayanlardır. Hem Allah onlarla konuşmaz; hem kıyâmet günü onlara (rahmet nazarıyla) bakmaz ve onları (günahlardan) temizlemez! Ve onlar için (pek) elemli bir azab vardır. (Âl-i İmran, 77)”
Allahım, bizi ve neslimizi Sana verdiği söz ve yeminlerine daima sadık olanlardan eyle.. Âmin..

Allah, takva sahiblerini sever

Ey insan! Ehl-i kitabdan kimisine yığınla altın emanet etsen, onu isteyince sana iade eder. Kimis de vardır ki bir altın emanet etsen, tepesine dikilsen dahi vermek istemez. Bunu da kendilerinde bir hak olarak görürler. Hakikati bildikleri halde Allah'a karşı yalan söylerler.
Hakikati bildiği halde Allah'a karşı yalan söylemek yerine Allah'a olan sözünü yerine getiren ve günahları işlememek için Allah'a isyan etmekten sakınan takva sahibidir. Hiç şübhesiz ki Allah, Kendisine karşı gelmekten sakınan takva sahiblerini sever. Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: “Hayır! Kim sözünü yerine getirir ve (günahlardan) sakınırsa, hiç şübhesiz ki Allah, takvâ sâhiblerini sever. (Âl-i İmran, 76)”
Allahım, bizi ve neslimizi sözünü yerine getiren ve sakınan takva sahiblerinden eyle.. Âmin..

24 Mart 2015 Salı

Ehl-i kitabdan öylesi de vardır ki

Ey insan! Lütuf elinde bulunan Vasi ve Alim olan Allah, rahmetini kullarından dilediğine tahsis eder ve kuşatır. Çünkü Allah, rahmeti herkesi kuşatan pek büyük ihsan sahibidir.
Ehl-i kitabdan öylesi de vardır ki imana sadakatinden kendine yığınla altın emanet edilse, onu tekrar sahibine iade eder. Yine onlardan öylesi de vardır ki ona bir altın emaneten verilse, vermesi için tepesine dikilip ısrarla durulsa bile onu sahibine iade etmez. Onların böyle yapmasının sebebi, ümmîler olan ehl-i kitabdan olmayanlara yaptıkları bu haksızlıktan dolayı kendi üzerlerine bir vebal ve hak yolunun olmadığını söylerler. Aslında o ehl-i kitab, hakkı ve hakikati bildikleri halde, Allah'a karşı yalan uydurup söylemektedirler.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: “Ehl-i kitabdan öylesi de vardır ki, ona yığınla (altın) emânet etsen, onu sana iâde eder. Onlardan öylesi de vardır ki, ona bir dinar (bir altın) emânet etsen, tepesine dikilip durmazsan, onu sana iâde etmez. Bu, şübhesiz onların: “Ümmîler (ehl-i kitab olmayanlara yaptığımız haksızlıklar) hakkında üzerimize bir yol (bir vebâl) yoktur!” demeleri sebebiyledir. Ve onlar (hakikati) biliyor oldukları hâlde, Allah’a karşı yalan söylüyorlar. (Âl-i İmran, 75)”
Allahım, bizi ve neslimizi emanetin hakkını veren sadık kullarından eyle.. Âmin..

Rahmetini dilediğine tahsis eder

Ey insan! Yalandan Kur'ân'a iman eden ehl-i kitab, kendi dinlerine tabi olandan başkasına inanmamalarını birbirlerine söylerler. Allah, hidayetin Allah'ın olduğunu, kendilerine verilenin benzerinin başkasına verilmesinden veya kıyamet günü Rablerinin huzurunda mü'minlerin kendilerine karşı delil getirerek galib gelecekler diye mi böyle söylediklerini ehl-i kitaba sormasını ve lütfun lütfu geniş olan Vasi ve kime vereceğini hakkıyla bilen Alim olan Allah'ın elinde olduğunu söylemesini Peygamber Efendimize (asm) buyurur.
Lütuf elinde bulunan Vasi ve Alim olan Allah, rahmetini ve merhametini kullarından dilediğine tahsis eder, verir. Kimse Allah'ın rahmetini sınırlayamaz. Çünkü Allah, herkesi ve herşeyi kuşatan pek büyük ihsan sahibidir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: “Rahmetini dilediğine tahsîs eder. Çünki Allah, pek büyük ihsan sâhibidir. (Âl-i İmran, 74)”
Allahım, bizi ve neslimizi rahmetini yar eylediğin kullarından eyle.. Âmin..

Şübhesiz hidayet, Allah’ın hidayetidir

Ey insan! Ehl-i kitab olan yahudi ve hristiyanlardan öyle bir taife var ki Kur’ân’ın iman edenlere indirildiğini söyleyerek günün evveli olan sabahleyin Kur’ân’a iman edip günün sonunda akşamüstü ise inkâr ederlerse, mü’minlerin dinlerinden dönebileceklerini umarlar.
Yalandan Kur’ân’a iman edip sonra inkâr eden ehl-i kitabdan o taife, kendi dinlerine tabi olandan başkasına inanmamaları noktasında birbirlerini uyarırlar. Allah ise Peygamber Efendimize (asm) hitab ederek hidayetin Allah’ın hidayeti olduğunu buyurur. Allah, o ehl-i kitaba, kendilerine verilenin benzeri başka birine de verildiği için mi iman etmediklerini veya kıyamet günü şefkatle terbiye eden Rablerinin huzurunda mü’minlerin kendilerine karşı delil getirerek galib geleceklerini düşündükleri için mi böyle söylediklerini sorar. Allah, lütfun Kendisinin elinde olduğunu ve onu dilediğine verdiğini, zira Kendisinin lütfu geniş olan Vasi ve kime vereceğini hakkıyla bilen Alim olduğunu bildirmesini Peygamber Efendimize (asm) buyurur.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: “Fakat dîninize tâbi‘ olandan başkasına inanmayın!” (dediler). (Ey Resûlüm!) De ki: “Şübhesiz hidâyet, Allah’ın hidâyetidir. Size verilenin benzeri,(başka) birine (de) veriliyor veya (kıyâmet günü) Rabbinizin huzûrunda (mü’minler)size karşı delil getirecekler (de galip gelecekler) diye mi (böyle söylüyorsunuz)?” De ki: “Şübhesiz lütuf, Allah’ın elindedir. Onu dilediğine verir!” Allah ise, Vâsi‘ (lütfu geniş olan)dır, Alîm (hakkıyla bilen)dir. (Âl-i İmran, 73)”
Allahım, bizi ve neslimizi hidayet ve lütuf ihsan ettiklerinden eyle.. Âmin.

23 Mart 2015 Pazartesi

Kur’ân’a günün evvelinde iman edin, sonunda da inkâr edin

Ey insan! Allah, âyetlerini inkâr eden ehl-i kitaba hitab ederek niçin bile bile hakkı batıl ile karıştırdıklarını ve hakkı başkaları görmesin diye gizlediklerini sorar.
Hakkı batıl ile karıştırmak ve gizlemek isteyen ehl-i kitabdan bir taife, Kur'ân'ın iman edenlere indirilmiş İlahî bir Kitab olduğunu bildikleri halde birbirlerine Kur'ân'a günün evveli olan sabahleyin yalandan iman etmelerini, günün sonu gelip akşam üstü olduğunda ise inkâr etmelerini, böylece iman edenlerin Kur'ân'dan ve dinlerinden dönebileceklerini umduklarını söylerler.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: “Ehl-i kitabdan bir tâife de şöyle dedi: “Îmân edenlere indirilmiş olan (Kur’ân’)a günün evvelinde (sabahleyin yalandan) îmân edin, sonunda (akşam üstü)de inkâr edin; umulur ki (dinlerinden) dönerler.” (Âl-i İmran, 72)”
Allahım, bizi ve neslimizi Kur'ân'a iman edip dinde sabit ve ihlaslı olanlardan eyle.. Âmin..

Niçin bile bile hakkı batıl ile karıştırıyorsunuz?

Ey insan! Ehl-i kitab olan yahudi ve hristiyanlar, kendilerine gönderilen Tevrat ve İncil'i okuyup onlardaki hakikati görüp durdukları halde, onlara ne oluyor ki Allah'ın âyetlerini inkâr ediyorlar.
Allah'ın âyetlerini inkâr eden ehl-i kitaba Allah hitab ederek hakka taraftar olmaları gerekirken, bile bile niçin hakkı batıl ile karıştırıp hakkı gizlediklerini sorar.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: “Ey ehl-i kitab! Niçin siz bile bile hakkı bâtıl ile karıştırıyor ve hakkı gizliyorsunuz? (Âl-i İmran, 71)”
Allahım, bizi ve neslimizi hakkı batıl ile karıştırıp gizleyenlerden eyleme.. Âmin..

Ey ehl-i kitab! Niçin Allah’ın âyetlerini inkâr ediyorsunuz?

Ey insan! Ehl-i kitabdan bir taife, mü'minlerin dalalete düşmesini arzu ederler. Fakat farkına varmazlar ki onlar ancak kendilerini dalalete düşürürler.
Ehl-i kitab olan yahudi ve hristiyanlar, yanlarında olan Tevrat ve İncil'de hakikati görüp dururlar. Allah, onlara bunu hatırlatarak Allah'ın âyetlerini niçin inkâr ettiklerini sorar.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: “Ey ehl-i kitab! Siz (hakikati) görüp durduğunuz hâlde, niçin Allah’ın âyetlerini inkâr ediyorsunuz? (Âl-i İmran, 70)”
Allahım, bizi ve neslimizi âyetlerini tasdik edenlerden eyle.. Âmin..

Ehl-i kitabdan bir taifenin arzusu

Ey insan! Allah, Hz. İbrahim'e (as) insanların en yakını olarak ona tabi olanlar ile son Peygamberin (asm) ve O'na (asm) iman eden mü'minler olduğunu, Kendisinin ise mü'minlerin dostu olduğunu bildirir.
Ehl-i kitabın içinde bir taife vardır ki mü'minlerin dalalete düşmesini arzu ederler. Fakat onlar, kendilerini dalalete ve sapkınlığa düşürürler, bunun da farkına varmazlar.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: “Ehl-i kitabdan bir tâife arzu ettiler ki, keşke sizi dalâlete düşürseler! Hâlbuki sâdece kendilerini dalâlete düşürürler de farkına varmazlar. (Âl-i İmran, 69)”
Allahım, bizi ve neslimizi dalalete düşenlerden eyleme.. Âmin..

22 Mart 2015 Pazar

İbrahim’e insanların en yakını

Ey insan! Hz. İbrahim (as), gerçek mahiyetini bilen Allah'ın haber verdiği gibi ne bir yahudi ne de bir hristiyandır. Hz. İbrahim (as) Allah'a teslim olmuş, hakka yönelmiş bir mü'min olan Haniftir. Allah'a şirk koşan ehl-i kitab gibi müşriklerden değildir.
Elbette Allah'a şirk koşan ehl-i kitab Hz. İbrahim'e (as) yakın olamazlar. Hz. İbrahim'e (as) insanların en yakını, elbette ona tabi olup Allah'a teslim olan Hanif mü'minler ile tevhidin tebliğcisi olan Peygamber Efendimiz (asm) ve O'na (asm) iman eden mü'minlerdir. Allah'a teslim olup hakka yönelen mü'minlerin dostu ise Allah'dır.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: “Şübhesiz ki İbrâhîm’e insanların en yakını, elbette ona tâbi‘ olanlar ile bu peygamber (Muhammed) ve (ona) îmân edenlerdir. Allah ise, mü’minlerin dostudur. (Âl-i İmran, 68)"
Allahım, bizi ve neslimizi Peygamber Efendimize (asm) iman edip Hz. İbrahim'e (as) yakın olan mü'minlerden eyle.. Âmin..

İbrahim, ne bir yahudi ne de bir hristiyandı

Ey insan! Yahudi ve hristiyan olan ehl-i kitab öyle kimselerdir ki hakkında az bilgi sahibi oldukları Hz. Musa (as) ve Hz. İsa (as) hakkında ve meselesinde tartıştıkları gibi hakkında hiç bilgi sahibi olmadıkları Hz. İbrahim (as) meselesinde dahi tartışırlar. Hz. İbrahim (as) meselesinin gerçek mahiyetini Allah bilir, fakat onlar bilmezler.
Hz. İbrahim (as), yahudilerin dediği gibi bir yahudi veya hristiyanların dediği gibi bir hristiyan değildir. Hz. İbrahim (as), Allah'ın bildirdiği şekildedir ki O (as) Allah'a can u gönülden teslim olmuş, bütün benliğiyle hakka yönelmiş bir mü'min olan Haniftir. Hz. İbrahim (as), Allah'a ortak koşan ehl-i kitab gibi müşriklerden de değildir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: “İbrâhîm, ne bir yahudi ne de bir hristiyandı; fakat (o, Allah’a) teslim olmuş bir Hanîf (hakka yönelmiş bir mü’min) idi. Ve (o, sizin gibi) müşriklerden değildi. (Âl-i İmran, 67)”
Allahım, bizi ve neslimizi Sana teslim olmuş ve hakka yönelmiş mü'minlerden eyle.. Âmin..

İşte siz öyle kimselersiniz ki

Ey insan! Hz. İbrahim'in (as) yahudi veya hristiyan olduğuna dair münakaşa eden ehl-i kitaba Allah, niçin münakaşa ettiklerini sorarak onlara Tevrat ve İncil'in ondan sonra indiğini hatırlatır ve hiç mi akıl erdirmediklerini sorar.
Hiç akıl erdirmeyen ehl-i kitab, öyle kimselerdir ki hakkında biraz bilgi sahibi oldukları Hz. Musa (as) ve Hz. İsa (as) hakkında ve meselesinde tartıştıkları gibi hakkında hiç bilgi sahibi olmadıkları Hz. İbrahim (as) meselesinde dahi tartışırlar. Allah, haktan ve akıldan ne kadar uzak düştüklerini ehl-i kitaba hatırlatarak hakkında yalan yanlış konuştukları şeyin gerçek mahiyetini Kendisinin bildiğini, onların ise bilmediğini bildirir. Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: “İşte siz öyle kimselersiniz ki, (haydi) hakkında (biraz) bilgi sâhibi olduğunuz şeyde (Mûsâ ve Îsâ mes’elesinde) tartıştınız; fakat hakkında hiç bilgi sâhibi olmadığınız şeyde (İbrâhîm mes’elesinde) niçin tartışıyorsunuz? Hâlbuki (onun gerçek mâhiyetini) Allah bilir, siz ise bilmezsiniz. (Âl-i İmran, 66)”
Allahım, bizi ve neslimizi hak ve rızan üzere konuşanlardan eyle.. Âmin..

21 Mart 2015 Cumartesi

İbrahim hakkında niçin münakaşa ediyorsunuz?

Ey insan! Allah, Peygamber Efendimizden (asm) ehl-i kitabı onlarla bizim aramızda eşit olan bir kelimeye ve söze ki Allah’dan başkasına ibadet etmeme, Allah’a hiçbir şeyi ortak koşmama ve Allah’ı bırakıp bazılarının bazısını rabler edinmemeye davet etmesini buyurur. Buna rağmen yüz çevirirlerse, gerçekten Müslümanlar olduklarına onları şahid tutmayı bildirir.
Hz. İbrahim (as) hakkında, yahudi veya hristiyan olduğuna dair münakaşa eden ehl-i kitaba Allah, niçin münakaşa ettiklerini sorar. Allah, ehl-i kitaba kendilerine gönderilen Tevrat ve İncil’in Hz. İbrahim’den (as) sonra indirildiğini hatırlatır ve hiç akıl erdirmediklerini kendilerine gösterir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: “Ey ehl-i kitab! İbrâhîm hakkında niçin münâkaşa ediyorsunuz? Hâlbuki Tevrât ve İncîl, ancak ondan sonra indirildi. Hiç akıl erdirmez misiniz? (Âl-i İmran, 65)”
Allahım, bizi ve neslimizi faydasız ve zararlı münakaşadan ve akıl erdirememekten daima muhafaza eyle.. Âmin..

Şahid olun ki gerçekten biz Müslümanlarız

Ey insan! Hz. İsa (as) hakkında anlatılanların gerçek bir kıssa olduğunu bildiren Allah, buna rağmen yine de inkâr edenler yalanlarsa, Peygamber Efendimizi (asm) fesad çıkaranları hakkıyla bilenin Kendisini olduğunu bildirerek teselli eder.
Allah, Peygamber Efendimize (asm) ehl- kitabı bizimle onlar arasında eşit olan bir kelimeye ve söze gelmeye çağırmasını buyurur ki O kelime ve söz, Allah’dan başkasına ibadet etmemek, Allah’a hiçbir şeyi ortak koşmamak ve Allah’ın bırakıp bazısının bazısını rabler ve ilahlar edinmemesidir. Bu kelimeye de gelmeyip yine yüz çevirmeleri durumunda Allah, gerçekten Müslümanlardan olduklarına dair onları şahid tutmalarını Allah, Peygamber Efendimize (asm) buyurur.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: “De ki: “Ey ehl-i kitab! Bizimle sizin aranızda eşit olan bir kelimeye gelin! Şöyle ki: ‘Allah’dan başkasına ibâdet etmeyelim, O’na hiçbir şeyi ortak koşmayalım ve Allah’ı bırakıp da bazımız bazımızı rabler edinmesin!’ ” Buna rağmen (onlar yine de) yüz çevirirlerse artık: “Şâhid olun ki gerçekten biz Müslümanlarız” deyin! (Âl-i İmran, 64)”
Allahım, bizi ve neslimizi Senden başkasına ibadet etmeyen, Sana hiçbir şeyi ortak koşmayan ve Senden başkasını Rab edinmeyen gerçek birer Müslüman eyle.. Âmin..

Allah, fesad çıkaranları hakkıyla bilendir

Ey insan! Hz. İsa (as) hakkında Kur’ân’da anlatılan haberlerin gerçek bir kıssa olduğunu, kudreti daima üstün ve galib gelen Aziz ve her işi hikmetli olan Hakim Allah’dan başka hiçbir ilahın bulunmadığını Allah, Peygamber Efendimize (asm) bildirir.
Hz. İsa (as) hakkında anlatılan haberin gerçek bir kıssa olduğunu teyid eden Allah, bu kadar kuvvetli teyide rağmen inkâr edenler yine yüz çevirirlerse, Peygamber Efendimize (asm) fesad ve fitne çıkaranları hakkıyla bilenin Kendisi olduğunu bildirir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: “(Ey Resûlüm!) Bundan sonra (yine) yüz çevirirlerse, artık şübhesiz ki Allah, fesad çıkaranları hakkıyla bilendir. (Âl-i İmran, 63)”
Allahım, bizi ve neslimizi haktan yüz çevirenlerden ve fesad çıkaranlardan eyleme.. Âmin..

Doğrusu bu, elbette gerçek kıssadır

Ey insan! Allah, Hz. İsa (as) hakkında bir ilim Peygamber Efendimize (asm) geldikten sonra, yine bir kimsenin kendisiyle tartışması durumunda iddialarında samimi ise karşılıklı olarak kendisiyle birlikte oğullarını ve kadınlarını da çağırarak Allah’a gönülden dua ederek Allah’ın lanetini yalancıların üzerine kılmaya davet etmesini Peygamber Efendimize (asm) buyurur.
Allah, Peygamber Efendimize (asm) Hz. İsa (as) hakkında anlatılanların hayalî ve temsilî olmayıp gerçek bir kıssa olduğunu buyurarak teyid eder ve Kendisinden başka hiçbir ilah bulunmadığını, kudreti daima üstün ve galib gelen Aziz ve her işi hikmetli olan Hakim olduğunu bildirerek haberi kuvvetlendirir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: “Doğrusu bu, (Îsâ hakkında anlatılan) elbette gerçek kıssadır. Ve Allah’dan başka hiçbir ilâh yoktur! Muhakkak ki Azîz (kudreti dâimâ galib gelen), Hakîm (her işi hikmetli olan) ise, ancak Allah’dır. (Âl-i İmran, 62)”
Allahım, bizi ve neslimizi Kur’ân’ı anlayıp hakkıyla tabi olanlardan eyle.. Âmin..

20 Mart 2015 Cuma

Dua edelim de Allah’ın lanetini yalancıların üzerine kılalım

Ey insan! Hz. İsa (as) hakkında anlatılanlar hak bir haberdir ve Rabbinden gelen bir haberdir. Öyle ise Rabbinden gelen bu hak haber hakkında şübhe edenlerden olma.
Peygamber Efendimize (asm) gelen Hz. İsa (asm) hakkında ilim ve haber haktır. Allah, bu ilimden sonra Hz. İsa (as) hakkında Peygamber Efendimizle (asm) tartışmaları halinde, eğer iddialarında samimi kimseler iseler onları dua ederek Allah'ın lanetini yalancıların üzerine kılmak üzere her iki tarafın da oğullarını, kadınlarını ve kendilerini çağırmaya davet etmesini Peygamber Efendimize (asm) buyurur.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "Artık sana ilim geldikten sonra, kim onun (Îsâ’nın) hakkında seninle tartışırsa, bunun üzerine de ki: “(İddiânızda samîmî iseniz) gelin, oğullarımızı ve oğullarınızı, kadınlarımızı ve kadınlarınızı, kendimizi ve kendinizi çağıralım, sonra gönülden duâ edelim de Allah’ın lâ‘netini yalancıların üzerine kılalım!” (Âl-i İmran, 61)"
Allahım, bizi ve neslimizi yalancılardan olmaktan ve Senin lanetinden daima muhafaza eyle.. Âmin..

Bu hak, Rabbindendir

Ey insan! Allah katında Hz. İsa'nın (as) babasız olarak yaratılması, Hz. Âdem'in (as) babasız olarak bir topraktan yaratılması gibidir ve kolaydır ki Allah, sadece ona ol der, o da oluverir.
Bu hak olan gerçek haber, şefkatle terbiye eden Rab olan Allah'dan gelen haberdir. Öyle ise Rabbinden gelen haber hakkında şübhe edenlerden olma.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: “Bu hak (gerçek haber), Rabbinden (gelen)dir; öyle ise şübhe edenlerden olma! (Âl-i İmran, 60)”
Allahım, bizi ve neslimizi Senden gelenler hakkında şübhe edenlerden eyleme.. Âmin..

İsa’nın misali, Âdem’in misali gibidir

Ey insan! Hz. İsa'ya (as) iman edenlerle inkâr edenler hakkında anlatılanları Allah, Peygamber Efendimize (asm) hak ve hakikati haber veren âyetlerden ve her sözü hikmetli zikir olan Kur'ân'dan okuduğunu bildirir.
Allah katında Hz. İsa'nın (as) babasız olarak yaratılması ve dünyaya getirilmesinin misali, Hz. Âdem'in misali gibidir. Allah, Hz. Âdem'i (as) de babası olmadan bir topraktan yaratmıştır ki Allah ona ol demiş, o da hemen oluvermiştir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: “Şübhesiz ki Allah katında Îsâ’nın (babasız yaratılışının) misâli, Âdem’in misâli gibidir. (Allah) onu (da babası olmadan) bir topraktan yarattı, sonra ona “Ol!” dedi, (o da) hemen oluverdi. (Âl-i İmran, 59)”
Allahım, bizi ve neslimizi Kur'ân'ı anlayıp tabi olanlardan eyle.. Âmin..

19 Mart 2015 Perşembe

Âyetlerden ve hikmetli olan zikirden okuyoruz

Ey insan! Hz. İsa'yı (as) inkâr edenleri dünya ve ahirette şiddetli bir azab ile cezalandıracak olan Allah, iman edip salih ameller işleyenlere mükâfatını tam olarak verecektir. Çünkü Allah, zalimleri asla sevmez.
Allah, Peygamber Efendimize (asm) hitab ederek Hz. İsa (as) hakkında anlatılanları hak ve hakikatten haber veren âyetlerden ve her sözü hikmetli zikir olan Kur'ân'dan okuduğunu bildirir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: “(Ey Resûlüm!) Bu (anlatılanlar) ki, onu sana âyetlerden ve hikmetli olan zikirden (Kur’ândan) okuyoruz. (Âl-i İmran, 58)”
Allahım, bizi ve neslimizi âyetlerden ve hikmetli zikir olan Kur'ân'dan hissesi ziyade olanlardan eyle.. Âmin..

Rabbin onlara mükâfatlarını tam olarak verecektir

Ey insan! Hz. İsa'yı (as) inkâr edenler için dünyada ve ahirette şiddetli bir azab ile cezalandırılmak olduğunu ve onlar için yardımcılardan kimsenin olmadığını Allah bildirir.
Allah, iman edip salih ameller işleyenlerin mükâfatlarını kendilerine tam olarak verecektir. Çünkü kimseye zulmetmeyen Allah, zalimleri asla sevmez.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: “Hâlbuki îmân edip sâlih ameller işleyenlere gelince, artık (Rabbin) onlara mükâfâtlarını tam olarak verecektir. Çünki Allah, zâlimleri sevmez. (Âl-i İmran, 57)”
Allahım, bizi ve neslimizi iman edip salih ameller işleyenlerden eyle ve zalimlerden eyleme.. Âmin..

O inkâr edenler yok mu

Ey insan! Hz. İsa'ya (as) tuzak kuran yahudilerin tuzaklarını kurduğu tuzakla boşa çıkaran Allah, Hz. İsa'ya (as) kendisini kıyamete yakın vefat ettirip katına yükseltici olanın, peygamberliğini inkâr eden yahudilerin iftiralarından temizleyici olanın ve kendisine tabi olanları kıyamete kadar inkâr edenlerin üzerinde tutacak olanın Kendisi olduğunu bildirir. Kıyamet ile dönüş Allah'adır ve ihtilaf ettikleri konular hakkında aralarında hüküm verecektir.
Allah, Hz. İsa'nın (as) getirdiği delil ve mucizeleri ve peygamberliğini inkâr eden yahudileri hem dünyada hem ahirette şiddetli bir azab ile cezalandıracaktır. Allah'ın azabı geldiğinde onlar için yardımcılar da olmayacaktır.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: “Fakat o inkâr edenler yok mu, artık onları dünyada ve âhirette şiddetli bir azâb ile cezâlandıracağım! Onlar için yardımcılardan kimse de yoktur. (Âl-i İmran, 56)”
Allahım, bizi ve neslimizi inkâr edenlerden eyleme.. Âmin..

Ey İsa!

Ey insan! Hz. İsa'nın (as) kendilerinde küfür hissettiği yahudiler Hz. İsa'ya (as) tuzak kurarlar. Allah da onların tuzakları boşa çıkaran bir tuzak kurar. Elbette Allah tuzak kuranların en hayırlısıdır.
Tuzak kuran yahudilerin tuzaklarını kurduğu tuzakla boşa çıkaran Allah, Hz. İsa'ya (as) kendisini kıyamete yakın vefat ettirerek Kendisine yükseltecek ve o inkâr eden yahudilerin iftiralarından temize çıkaracak ve kendisine hakkıyla tabi olanları kıyamete kadar inkâr edenlerin üstünde tutacak olanın Kendisi olduğunu bildirir. Allah, Hz. İsa'ya (as) tabi olanlarla inkâr edenlere dönüşün Kendisine olduğunu, ihtilaf ettikleri şeyler hususunda Kendisinin hüküm vereceğini bildirir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: “O vakit Allah şöyle buyurdu: “Ey Îsâ! Seni (kıyâmete yakın) vefât ettirecek olan ve seni kendime yükseltici ve seni o inkâr edenlerden (onların iftirâlarından) temizleyici ve sana tâbi‘ olanları kıyâmet gününe kadar inkâr edenlerin üstünde tutacak olan, şübhesiz benim! Sonra dönüşünüz ancak banadır; artık hakkında ihtilâf etmekte olduğunuz şeyler husûsunda aranızda (ben) hüküm vereceğim!” (Âl-i İmran, 55)”
Allahım, bizi ve neslimizi hayırlı ömür verip sonra Kendine yükselttiğin kullarından eyle.. Âmin..

18 Mart 2015 Çarşamba

Ve o yahudiler, İsa’ya tuzak kurdular

Ey insan! Allah'ın dininin yardımcıları olduklarını, iman edip Müslümanlar olduklarını söyleyen Havariler, Allah'ın indirdiği âyet ve delillerine iman edip peygambere tabi olduklarını ve şahidlerle beraber yazmasını Allah'a niyaz ve dua ederler.
Hz. İsa'nın (as) kendilerinde küfür hissettikleri yahudiler Hz. İsa'ya (as) hile yapıp tuzak kurarlar. Allah da onlar hissetmeden kendilerine tuzak kurup karşılık verir. Onların tuzaklarını boşa çıkaran Allah, elbette tuzak kuranların en hayırlısıdır.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: “Ve (o yahudiler, Îsâ’ya) tuzak kurdular, Allah da (onlara) tuzak kurdu (karşılık verdi). Allah ise, tuzak kuranların en hayırlısıdır. (Âl-i İmran, 54)”
Allahım, bizi ve neslimizi yahudilerin ve kâfirlerin şerrinden ve tuzaklarından daima muhafaza eyle.. Âmin..

İndirdiğine iman ettik ve peygambere tabi olduk

Ey insan! Peygamber olarak geldiği yahudilerde küfür hisseden Hz. İsa (as), Allah'a giden dosdoğru yol olan dinde kendisine kimlerin yardımcı olacaklarını sorar. Havariler, Allah'ın dininin yardımcıları olduklarını, Allah'a iman ettiklerini ve Müslüman olduklarına şahid olmasını Hz. İsa'ya (as) arz ederler.
Allah'ın dinine yardımcılar olduklarını söyleyen Havariler, indirdiği âyetleri olan İncil'e iman ettiklerini ve peygamber Hz. İsa'ya (as) tabi olduklarını ve Müslümanlar olup Allah'ı ve peygamberlini tasdik edip teslim olan şahidlerle beraber yazmasını Allah'a dua ve niyaz ederler.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: “(Havârîler:) “Rabbimiz! İndirdiğine îmân ettik ve peygambere tâbi‘ olduk. Artık bizi (seni ve peygamberlerini tasdîk eden) şâhidlerle berâber yaz!” (dediler). (Âl-i İmran, 53)”
Allahım, bizi ve neslimizi âyetlerine iman edip Peygamberine (asm) tabi olup şahidlerle beraber yazdıklarından eyle.. Âmin..

Allah’a giden yolda benim yardımcılarım kimlerdir?

Ey insan! Hz. İsa (as), İsrailoğullarına hem kendisinin şefkatle terbiye eden Rabbinin hem de onların Rabbinin Allah olduğunu, öyle ise kulluğun gereği olarak Allah’a ibadet etmelerini, bunun ise dosdoğru bir yol olduğunu söyler.
Hz. İsa (a), İsrailoğullarını doğru yola davetinden sonra onlarda küfrü ve inkârı hisseder. O zaman onlara Allah’a giden doğru yolda yardımcılarının kimler olduğunu sorar. Bunun üzerine Havariler, kendilerinin Allah’a giden doğru yol olan dininin yardımcıları olduklarını, Allah’a iman ettiklerini ve kendilerinin Müslümanlardan olduklarına şahidlik ettiklerini söylerler.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: “Sonunda Îsâ onlardan küfrü hissedince: “Allah’a (giden yolda) benim yardımcılarım kimlerdir?” dedi. Havârîler: “Biz, Allah’ın (dîninin) yardımcılarıyız. Allah’a îmân ettik. Hem şâhid ol ki biz, şübhesiz Müslümanlarız” dediler. (Âl-i İmran, 52)”
Allahım, bizi ve neslimizi Sana iman edip Müslümanlardan olan dinin yardımcıları eyle.. Âmin..

17 Mart 2015 Salı

Allah, benim de Rabbim, sizin de Rabbinizdir

Ey insan! Hz. İsa (as) İsrailoğullarına kendinden önce gelen Tevrat’ı tasdik edici bir peygamber olarak ve onlara daha önce haram kılınan bazı şeyleri helal kılmak üzere geldiğini bildirir. Şefkatle terbiye eden Rableri tarafından gönderilmiş bir peygamber olduğuna dair bir delil ve bir mucize getirdiğini, artık Allah’a karşı gelmekten sakınmalarını ve kendisine itaat etmelerini söyler.
Hz. İsa (as) İsrailoğullarına Allah’ın hem kendisini şefkatle terbiye eden Rabbi hem de onların Rabbi olduğunu, o halde kulluğun gereği olarak Allah’a ibadet etmeleri ve bunun tutulacak dosdoğru bir yol olduğunu söyler.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: “Muhakkak ki Allah, benim de Rabbim, sizin de Rabbinizdir; öyle ise O’na ibâdet edin! Bu, dosdoğru bir yoldur.” (Âl-i İmran, 51)”
Allahım, bizi ve neslimizi daima Sana ibadet eden kullarından eyle.. Âmin..

Allah'dan sakının ve bana itaat edin

Ey insan! Hz. İsa (as) İsrailoğullarına bir peygamber olarak babasız dünyaya gelmekle Rablerinden kendilerine bir delil ve mucize olduğunu bildirir. Öyle ki çamurdan yaptığı kuş şekline üfleyince Allah’ın izniyle onun bir kuş olduğunu, yine Allah’ın izniyle doğuştan bir körü ve teni alacalıyı iyi ettiğini ve ölüleri dahi dirilttiğini söyler. Ayrıca evlerinde ne yediklerini ve ne biriktirdiklerini kendilerine bildiğini ve iman eden kimseler iseler bunda bir delil olduğunu onlara bildirir.
Hz. İsa (as) İsrailoğullarına, kendinden önce gelen Tevrat’ı tasdik edici olarak geldiğini ve daha önce haram kılınan bazı şeyleri helal kılmak üzere geldiğini söyler. Bununla birlikte şefkatle terbiye eden Rablerinden peygamber ve hak olduğuna dair bir delil ve bir mucize getirdiğini, onlara gönderilmiş bir peygamber olduğunda hiçbir şübhe olmadığından inkâra düşmekten dolayı Allah’dan sakınmalarını ve kendisine itaat etmelerini bildirir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: “Hem benden önce gelen Tevrât’ı tasdîk edici olarak ve size haram kılınan bazı şeyleri size helâl kılayım diye (geldim) ve size Rabbinizden bir delil (bir mu‘cize) getirdim; artık Allah’dan sakının ve bana itâat edin!” (Âl-i İmran, 50)”
Allahım, bizi ve neslimizi Senden sakınan ve Peygamber Efendimize (asm) itaat edenlerden eyle.. Âmin..

Ben, size Rabbinizden bir delil ile geldim

Ey insan! Hz. İsa Mesih (as) ile müjdelenen Hz. Meryem’e melekler, Allah’ın Hz. İsa’ya (as) yazmayı, hikmeti ve İlahî Kitab olan Tevrat ve İncil’i öğreteceğini söylerler.
Kendisine Allah tarafından yazma, hikmet, Tevrat ve İncil öğretilecek olan Hz. İsa’nın (as) İsrailoğullarına gönderilmiş bir peygamber olduğunu ve onlara şefkatle terbiye eden Rableri tarafından bir delil ve bir mucize ile geldiğini söyleyeceğini melekler Hz. Meryem’e bildirirler. Melekler, Hz. İsa’nın (as) İsrailoğullarına ayrıca Allah’ın bir mucizesi olarak çamurdan bir kuş şekli yapıp üflediğinde onun Allah’ın izniyle hemen kuş olacağını, yine Allah’ın izniyle doğuştan kör olan bir körü ve teni alacalı olan hastayı iyi edeceğini ve ölüleri dirilteceğini, hatta evlerinde yedikleri ve biriktirdikleri şeyleri isterlerse bildireceğini söyler. Ve onlara eğer iman eden kimseler iseler, gösterdiği bu mucizelerde kendileri için bir delil olduğunu bildirir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: “Ve İsrâiloğullarına bir peygamber olarak (şöyle diyecek): “Hiç şübhesiz ben, size Rabbinizden bir delil (bir mu‘cize) ile geldim. Doğrusu ben, size çamurdan kuş şekli gibi birşey yapıp içine üflerim, Allah’ın izniyle (o) hemen bir kuş olur! Hem Allah’ın izniyle (anadan doğma) körü ve (teni) alacalıyı iyi ederim, ölüleri de diriltirim! Ve evlerinizde ne yiyorsanız ve ne biriktiriyorsanız size bildiririm! Eğer mü’min kimseler iseniz, şübhesiz bunda sizin için elbette bir delil vardır.” (Âl-i İmran, 49)”
Allahım, bizi ve neslimizi hakikî mü’min kimselerden eyle.. Âmin..

Allah ona yazmayı, hikmeti, Tevrat’ı ve İncil’i öğretecek

Ey insan! Bir oğul ile müjdelenen Hz. Meryem, kendisine bir insan dokunmadığı halde kendisi için bir çocuğun nasıl olacağını şefkatle terbiye eden Rabbi olan Allah’a niyaz eder. Allah da bunun Kendisi için çok kolay olup takdirinin böyle olduğunu ve dilediğini yarattığını, bir işin olması için o şeye sadece ol demesiyle onun hemen olduğunu buyurur.
Kendisi için bir oğulun olacağını anlayan Hz. Meryem’e melekler, oğlu Hz. İsa Mesih’e (as) yazmayı, ilim ve hikmeti, İlahî Kitab olan Tevrat ve İncil’i öğreteceğini söylerler.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: “(Melekler şöyle dediler:) “Hem (Allah) ona yazmayı, hikmeti, Tevrât’ı ve İncîl’i öğretecek!” (Âl-i İmran, 48)”
Allahım, bizi ve neslimizi yazmayı, hikmeti ve Kelamullah’ı öğrettiğin kullarından eyle.. Âmin..

16 Mart 2015 Pazartesi

Benim için bir çocuk nasıl olur?

Ey insan! Melekler Hz. Meryem’e oğlu Mesih Hz. İsa’nın (as) beşikte iken ve yetişkin halde iken insanlarla konuşacağını ve salih kimselerden olduğunu söylemişlerdir.
Bir oğul olarak Hz. İsa Mesih (as) ile müjdelenen Hz. Meryem Rabbine dönerek kendisine bir insan dokunmadığı halde kendisi için bir çocuğun nasıl olacağını sorar. Müşfik Rabbi olan Allah, takdirinin böyle olduğunu ve dilediğini yarattığını, bir işin olmasına hükmettiğinde ona sadece ol dediğini, o şeyin de emrine itaat edip hemen oluverdiğini bildirir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: “(Meryem:) “Rabbim! Bana bir insan dokunmadığı hâlde benim için bir çocuk nasıl olur?” dedi. (Rabbi de:) “Böyledir! Allah dilediğini yaratır. Bir işe hükmettiğinde, artık ona sâdece ‘Ol!’ der, (o da) hemen oluverir” buyurdu. (Âl-i İmran, 47)”
Allahım, bizi ve neslimizi emirlerine itaatkâr birer kul eyle.. Âmin..

Beşikte ve yetişkin halde insanlarla konuşacak

Ey insan! Meleklerin Hz. Meryem’e Allah’ın bir mucizesi ve kelimesi olarak bir çocukla müjdelediğini, isminin Meryemoğlu İsa Mesih olduğunu, dünya ve ahirette şerefli olup Allah’a yakın kılındıklarını Allah Peygamber Efendimize (asm) haber verir.
Allah’ın bir kelimesi olan Meryemoğlu İsa Mesih’in (as) dünya ve ahirette şerefli ve Kendine yakın kılınanlardan eyleyen Allah, Hz. İsa’nın (as) beşikte iken insanlarla konuşacağını ve yetişkin halde iken de insanlarla konuşacak salih kimselerden olduğunu meleklerin Hz. Meryem’e söylediklerini Peygamber Efendimize (asm) bildirir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: “Hem beşikte ve yetişkin hâlde insanlarla konuşacak ve sâlih kimselerden olacaktır. (Âl-i İmran, 46)”
Allahım, bizi ve neslimizi konuştuğu dinlenen salih kimselerden eyle.. Âmin..

Allah, seni tarafından bir kelimeyle müjdeliyor

Ey insan! Hz. Meryem’in dünyaya gelmesinden mabede girmesine kadar ve oradaki bazı hallerini haber veren Allah, bunların gayb haberlerinden olduğunu buyurur. Yoksa Hz. Meryem’i mabedde kimin himayesine alacağına dair yaptıkları nehre ellerindeki kalemleri atmak kurasında ve Hz. Meryem’in mabede girmesi ve himaye edilmesini birbirleriyle çekişirlerken yanlarında olmadığını, bilakis Kendisinin bu gayb haberlerini Peygamber Efendimize (asm) vahyederek haber verdiğini bildirir.
Allah, Peygamber Efendimize (asm) meleklerin Hz. Meryem’e Allah’ın kendisini bir kelimesi olan bir çocukla müjdelediğini, isminin Meryemoğlu İsa Mesih olduğunu, dünya ve ahirette şerefli olduğunu ve Allah’a yakın kılınan has kullardan olduğunu söylediklerini bildirir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: “Hani melekler demişti ki: “Ey Meryem! Şübhesiz Allah, seni tarafından bir kelimeyle (bir çocukla) müjdeliyor! İsmi, Meryemoğlu Îsâ Mesîh’tir, dünya ve âhirette şereflidir ve Allah’a yakın kılınanlardandır.” (Âl-i İmran, 45)”
Allahım, bizi ve neslimizi dünya ve ahirette şerefli kıl ve Kendine yakın kılınanlardan eyle.. Âmin..

15 Mart 2015 Pazar

Bunlar gayb haberlerindendir, onu sana vahyediyoruz

Ey insan! Rabbisinin kendisini seçkin kıldığını söyleyen melekler Hz. Meryem’e, müşfik Rabbine gönülden bağlanmasını, secde etmesini ve rüku edenlerle beraber rüku etmesini söylerler.
Allah, Hz. Meryem’in hayatından Peygamber Efendimize (asm) verdiği gayb haberleridir. AllahPeygamber Efendimize (asm) bu gayb haberlerini vahyettiğini, yoksa Hz. Meryem’i mabedde söz sahibi olan din adamlarından hanginin himayesine alacağını belirlemek için aralarında nehre kalem atarak kura çektikleri esnada ve birbirleriyle bir kızın mabede girmesi hususunda çekişirken Peygamber Efendimizin (asm) yanlarında olmadığını bildirir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: “(Habîbim, yâ Muhammed!) Bunlar gayb haberlerindendir ki, onu sana vahyediyoruz. Yoksa, içlerinden hangisi Meryem’i himâyesine alacak diye kalemlerini (kur‘a için nehre) atarlarken, sen onların yanında değildin! (Onlar)birbirleriyle çekişirlerken de yanlarında değildin! (Âl-i İmran, 44)”
Allahım, bizi ve neslimizi Kur’ân’ı anlayıp hakkıyla tabi olanlardan eyle.. Âmin..

Rabbine gönülden bağlan, secde et

Ey insan! Melekler bir zaman Hz. Meryem’e hitab ederek Allah’ın kendisini seçtiğini, temiz kıldığını ve âlemlerin kadınlarına seçkin kıldığını söylemişler. 
Hz. Meryem’e seçkin kılındığını söyleyen melekler, şefkatle terbiye eden Rabbine gönülden bağlanmasını, İlahî huzurunda hürmetle secde edip halisane rüku edenlerle beraber rüku etmesini söylerler.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: “Ey Meryem! Rabbine gönülden bağlan, secde et ve rükû‘ edenlerle berâber rükû‘ et! (Âl-i İmran, 43)”
Allahım, bizi ve neslimizi Sana gönülden bağlanıp secde eden ve rüku edenlerle beraber rüku edenlerden eyle.. Âmin..

Allah, seni seçti, seni temiz kıldı

Ey insan! Allah tarafından ismi Yahya olan bir oğul ile müjdelenen Hz. Zekeriyya (as), kendisine onun geleceğine dair bir alamet kılması için Allah’a dua eder. Şefkatle terbiye eden Allah da insanlarla işaret ile anlaşması dışında üç gün konuşamamasının onun için alamet olacağını, Rabbini çok zikredip akşam sabah Allah’ı tesbih eylemesini bildirir.
Âlemlerin kadınlarının üzerine Allah’ın seçkin kıldığı Hz. Meryem’e melekler bir zaman ismiyle hitab ederek Allah’ın kendisini seçtiğini, temiz kıldığını ve âlemlerin kadınlarına seçkin kıldığını söylemişlerdir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: “Bir zaman da melekler şöyle demişlerdi: “Ey Meryem! Şübhesiz ki Allah, seni seçti, seni temiz kıldı ve seni âlemlerin kadınlarına seçkin kıldı.” (Âl-i İmran, 42)”
Allahım, bizi ve neslimizi temiz kılıp seçtiğin kullarından eyle.. Âmin..

Onun geleceğine dair bana bir alamet kıl

Ey insan! Kendisine bir oğul ihsan edileceğini öğrenen Hz. Zekeriyya (as), kendisine ihtiyarlık geldiğini ve hanımının da kısır olduğunu, bu halde kendisi için bir oğulun nasıl olacağını Allah’a arz eder. Allah da takdirinin böyle olduğunu ve dilediğini yaptığını buyurur.
Kendisi için bir oğul ihsan edileceğini anlayan Hz. Zekeriyya (as), Hz. Yahya’nın (as) geleceğine dair kendisine bir alamet kılmasını Rabbine niyaz eder. Allah da onun gelmesine alamet olarak insanlarla işaretle anlaşması dışında, üç gün konuşamamasını ona buyurur. Bu ihsan için Rabbini çok zikretmesini ve akşam sabah namaz kılarak tesbih eylemesini Allah, Hz. Zekeriyya’ya (as) emir buyurur.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: “(Zekeriyyâ) dedi ki: “Rabbim! (Onun geleceğine dâir) bana bir alâmet kıl!” (Rabbi ona şöyle) buyurdu: “Senin (ona dâir) alâmetin, insanlarla işâret (ile anlaşman) dışında, üç gün konuşamamandır. Hem Rabbini çok zikret ve akşam sabah (O’nu) tesbîh eyle!” (Âl-i İmran, 41)”
Allahım, bizi ve neslimizi Seni çok zikreden ve akşam sabah tesbih eyleyenlerden eyle.. Âmin..

14 Mart 2015 Cumartesi

Benim için bir oğul nasıl olur?

Ey insan! Hz. Zekeriyya (as) mabedde namaz kılarken ayakta olduğu bir sırada melekler, Allah’ın, Allah’dan bir kelime olan Hz. İsa’yı (as) tasdik edici, bir efendi, bir iffet sahibi ve salihlerden bir peygamber olarak Hz. Yahya’yı (as) kendisine müjdelediğini nida ederler.
Hz. Zekeriyya (as), Allah’a kendisi bir ihtiyar ve hanımı da kısır olduğu halde, kendisi için bir oğulun nasıl olacağı arz eder. Şefkatle terbiye eden Rabbi olan Allah da hakkındaki takdirin böyle olduğunu ve dilediğini yapacağını Hz. Zekeriyya’ya (as) buyurur.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: “(Zekeriyyâ) şöyle dedi: “Rabbim! Doğrusu bana ihtiyarlık geldiği, hanımım da kısır olduğu hâlde, benim için bir oğul nasıl olur?” (Rabbi de ona:) “Böyledir! Allah, dilediğini yapar!” buyurdu. (Âl-i İmran, 40)”
Allahım, bizi ve neslimizi kaderi güzel ve iyi eylediklerinden eyle.. Âmin..

İsa'yı tasdik edici, bir efendi, bir iffet sahibi ve salihlerden bir peygamber

Ey insan! Hz. Zekeriyya (as), mabedde iken Rabbine dua ederek kendisine tarafından temiz bir zürriyet ihsan eylemesini niyaz eder. Duayı hakkıyla işiten olduğunu söyleyerek sena eder.
Rabbine tarafından temiz bir zürriyet vermesi için dua eden Hz. Zekeriyya’ya (as) mabedde namaz kılarken ayakta olduğu bir sırada melekler nida ederek seslenirler. Melekler, Allah’dan bir kelime olan Hz. İsa’yı (as) tasdik edecek, bir efendi, bir iffet sahibi olan ve salihlerden bir peygamber olarak Hz. Yahya’yı (as) Allah’ın müjdelediğini söylerler.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: “Derken o, ma‘bedde namaz kılarken ayakta olduğu bir sırada, melekler ona şöyle nidâ ettiler: “Doğrusu Allah, sana Allah’dan bir kelime (olan Îsâ’)yı tasdik edici, bir efendi, bir iffet sâhibi ve sâlihlerden bir peygamber olarak Yahyâ’yı müjdeliyor!” (Âl-i İmran, 39)”
Allahım, bizi ve neslimizi bir efendi, bir iffet sahibi ve salihlerden eyle.. Âmin..

Bana, tarafından temiz bir zürriyet ihsan eyle

Ey insan! Şefkatle terbiye eden Rabbi olan Allah, Hz. Meryem’i (ra) annesi Hz. Hanne’den güzel bir kabul ile kabul ederek onu güzel bir bitki ve bir çiçek gibi yetiştirdi ve Hz. Meryem’i mabeddeki din adamlarından akrabası Hz. Zekeriyya’nın (as) himayesine verdi. Ne zaman Hz. Meryem’in yanına mabede girdiğin yanında hazır bir rızık bulan Hz. Zekeriyya (as), o rızkın nereden geldiğini sorar. Hz. Meryem de onun Allah tarafından gönderilmiş bir rızık olduğunu söyler. Allah, işte böyle dilediğini hesabsız rızıklandırır.
Bu manzarayı gören Hz. Zekeriyya (as), mabedde iken Rabbine iltica edip niyaz eder. O vakte kadar bir çocuğu bulunmadığı için şefkatle terbiye eden Rabbine tarafından temiz bir zürriyet ve evlad vermesi için dua eder. Rabbini duayı hakkıyla işiten olarak sena eder.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: “Orada Zekeriyyâ Rabbine duâ etti. Dedi ki: “Rabbim! Bana, tarafından temiz bir zürriyet ihsân eyle! Şübhesiz ki sen, duâyı hakkıyla işitensin.” (Âl-i İmran, 38)”
Allahım, bizi ve neslimizi tarafından temiz bir zürriyet ve rızık ihsan eyle.. Şübhesiz ki sen, duayı hakkıyla işitensin.. Âmin..

13 Mart 2015 Cuma

Rabbi onu güzel bir kabul ile kabul etti

Ey insan! Bir kız çocuğu doğurduğunu gören Hz. İmran’ın hanımı Hz. Hanne, mabede hizmet için adadığı çocuğu kız olarak doğurduğunu mahzun olarak Allah’a arz eder. Onun bir kız olduğunu Allah, elbette daha iyi bilendir. Zira erkek, mabede hizmet hususunda kız gibi değildir, kız daha münasibdir. Hz. Hanne, kızına Meryem ismini verdiğini, onu ve zürriyetini kovulmuş şeytandan Allah’a sığındırdığını Allah’a arz ve niyaz eder.
İbadet için azad edilmiş ve sadece Allah’a hizmet için mabede adanmış olan Hz. Meryem’i şefkatle terbiye eden Rabbi olan Allah, annesi Hz. Hanne’den güzel bir kabul ile kabul etmiştir. Ve Allah, Hz. Meryem’i güzel ve narin bir bitki, bir çiçek gibi yetiştirmiş ve akrabasından olan Hz. Zekeriyya’nın (as) himayesine vermiştir. Hz. Zekerriya (as) halini sormak ve görmek üzere ne zaman Hz. Meryem’in yanına mabede girse, onun yanında hep bir rızık bulmuş ve Hz. Meryem’e bunun nereden geldiğini sorduğunda Hz. Meryem o rızkın Allah tarafından olduğunu söylemiştir. Mahlukatın rızkını veren ve besleyen Allahelbette dilediğini Hz. Meryem gibi hesabsız rızıklandırır. 
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: “Böylece Rabbi onu (Meryem’i, annesinden) güzel bir kabûl ile kabûl etti ve onu güzel bir bitki (bir çiçek) gibi yetiştirdi; ve onu (akrabâsı bulunan) Zekeriyyâ’nın himâyesine verdi. Ne zaman Zekeriyyâ onun yanına ma‘bede girse, yanında bir rızık bulurdu. “Ey Meryem! Bu sana nereden (geldi)?” derdi. (O da:)“Bu, Allah tarafındandır!” derdi. Şübhesiz ki Allah, dilediğini hesabsız olarak rızıklandırır. (Âl-i İmran, 37)”
Allahım, bizi ve neslimizi güzel bir bitki gibi yetiştir ve hesabsız rızıklandırdıklarından eyle.. Âmin..

Allah, onun ne doğurduğunu daha iyi bilendir

Ey insan! Hamile olan Hz. İmran’ın hanımı Hanne, karnındaki çocuğun ibadet için azad edilmiş ve sadece Allah’ın emrine tahsis edilmiş bir köle olarak adadığını ve kabul buyurmasını Allah’a niyazda bulunur ve bu niyazını işitip halini ve niyetini bilen olarak Allah’ı her niyazı işiten Semi ve her şeyi bilen Alim olarak sena eder.
Hz. İmran’ın hanımı Hanne, nihayet çocuğunu doğurduğunda onun bir kız olduğunu görür ve Allah’a bir kız doğurduğunu mahzun olarak arz eder. Elbette Allah, onun ne doğurduğunu daha iyi bilendir. O çocuk mabede hizmet için adandığından erkek, elbette kız gibi değildir, belki daha yatkındır. Hanne, kızına Meryem ismini verdiğini ve onunla birlikte zürriyetini ve neslini kovulmuş şeytandan Allah’a sığındırdığını Allah’a arz ve niyaz eder.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: “Nihâyet onu doğurunca: “Rabbim! Gerçekten ben onu kız doğurdum!” dedi(ve bundan dolayı mahzun oldu). Hâlbuki Allah, onun ne doğurduğunu daha iyi bilendir. Ve erkek, (ma‘bede hizmet için) kız gibi değildir. “Bununla berâber doğrusu ben ona Meryem adını verdim; artık şübhesiz ben onu ve zürriyetini kovulmuş şeytandan sana sığındırırım!” (dedi). (Âl-i İmran, 36)”
Allahım, bizi ve neslimizi kovulmuş şeytandan daima Sana sığınanlardan eyle.. Âmin..

Sana adadım, artık benden kabul buyur

Ey insan! Her duayı ve niyazı hakkıyla işiten ve her ibadeti ve hali hakkıyla bilen Allah, Hz. Âdem’i (as), Hz. Nuh’u (as) ve Hz. İbrahim (as) hanedanı olan peygamber neslini ve Hz. İmran’ın âli olan kızı Hz. Meryem ve Hz. İsa’yı (as) birbirinden gelen bir zürriyet ve nesil olarak âlemler üzerinde seçkin kullar kılmıştır.
Hz. İmran’ın hanımı Hanne, hamile kaldığında karnında bulunan çocuğunu ibadet için nefsin esaretinden azad edilmiş ve sadece Allah’a bir köle olarak adadığını ve bu adağını kabul buyurmasını Rabbine niyaz eder. Ve Rabbinin her şeyi hakkıyla işiten Semi ve her şeyi hakkıyla bilen Alim olarak bu niyazını işitip halini gördüğünü Allah’a arz eder.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: “Bir zaman İmrân’ın hanımı (Hanne) şöyle demişti: “Rabbim! Gerçekten ben karnımdakini (ibâdet için) âzâd edilmiş (bir köle) olarak sana adadım, artık benden kabûl buyur! Şübhesiz ki Semî‘ (her niyâzı işiten), Alîm (herşeyi bilen) ancak sensin!” (Âl-i İmran, 35)”
Allahım, bizi ve neslimizi ibadet için azad edilmiş ve sadece Sana köle olan kullarından eyle.. Âmin..