24 Eylül 2015 Perşembe

Bayramınız bayram, kurbanınız makbul olsun

Ey insan! Kur'ân'da, seni topraktan yaratan, bir damla sudan mükemmel bir insan olarak teşkil ve tasvir eden, hava, su, yemek gibi unsurlarla besleyip büyüten, azalar, cihazlar ve duygularla, akıl ve kalble terbiye eden Rabbin için kurban kes buyuran Allah'a yaklaşmak ve yakınlaşmak demektir Kurban.
"Onların ne etleri, ne de kanları Allah’a ulaşır; fakat O’na (sâdece) sizin takvânız ulaşacaktır. İşte böylece onları sizin istifâdenize verdi ki, sizi hidâyete erdirdiği için (tekbir getirerek) Allah’ı çokça yüceltesiniz! (Ey Resûlüm!) Artık o iyilik edenleri müjdele! (Hacc, 37)" buyuran, kullarına karşı şefkat ve merhameti sonsuz olan Allah'a karşı gelmekten sakınan, insanın apaçık düşmanı olan şeytana aldanmaktan çekinen mü'minlerin ancak takvası Allah'a ulaşacaktır.
Kurban, insanı takvası ile Allah'a yaklaştırdığı gibi, kesilen kurbanların etlerinin fakirlerle paylaşılması, akrabaların hatırlanması ile insanları birbirine yaklaştıran güzide bir vazife ve bir ibadettir. Zira zamanın meşgaleleri, insanların bencilleşmesi, tok olanın aç olanı anlamaması sebebiyle insanlar birbirinden uzaklaşmış ve yabancılaşmıştır. Zenginler ve kuvvetliler fakirleri ve zayıfları ezmeye başlamıştır. İşte bundandır ki kurban, her zamankinden daha ziyade önem kazanmıştır.
Allah, Kendisi için yapılan hayırları, kesilen kurbanları ve mü'minlerin güzel niyetlerini ve takvalarını kabul ve mübarek eylesin. Allah'a ve ahirete iman eden bütün mü'minlere ve insanlara hayırlar, güzellikler ve iyilikler getirsin. Âmin..
Bayramınız bayram, kurbanınız makbul olsun.

1 Eylül 2015 Salı

Onlar: “Kur’ân sihirdir” dedikten sonra

Ey insan! Allah, Resul-i Ekrem’in (asm) her yeni nasihati alaya alan ve gaflet içinde dinleyen müşriklere, şefkat ve merhametle terbiye eden Rabbi olan Allah’ın gökte ve yerde bulunanların konuştuğu her sözü bildiğini, Allah’ın herşeyi işiten Semi ve hakkıyla bilen Alim olduğunu söylediğini bildirir.
Allah, her yeni nasihat ile alay eden ve Kur’an aleyhinde bir araya gelen müşriklerin bir kısmının Kur’an’ın sihir olduğunu iddia etmesinden sonra diğer bir kısmın Kur’an’ın bilakis anlaşılması güç karmakarışık rüyalar olduğunu, diğer bir kısmının ise bilakis Resul-i Ekrem’in (asm) uydurmuş olduğunu, diğer bir kısmın ise bilakis Resul-i Ekrem’in (asm) bir şair olduğunu iddia ettiklerini haber verir. Ayrıca Allah, o müşriklerin, Resul-i Ekrem’in (asm) gerçek bir peygamber ise daha önce gelen peygamberlere gönderildiği gibi Kendisinin de onlara bir mucize getirmesi gerektiğini söylediklerini bildirir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: “(Onlar: “Kur’ân sihirdir” dedikten sonra:) “Hayır! (Bunlar) karmakarışık rüyâlardır. Hayır! Onu (kendisi) uydurmuştur. Hayır! O bir şâirdir; o hâlde (gerçekten peygamberse) öncekilere gönderildiği gibi, (o da) bize bir mu‘cize getirsin!” dediler. (Enbiya, 5)”
Allahım, bizi ve neslimizi Kur’ân’a ve Resul-i Ekrem’e (asm) hakkıyla tabi olan kullarından eyle.. Âmin..

Rabbim, gökte ve yerde her sözü bilir

Ey insan! Allah, hesab yaklaştığı halde gaflet içinde yüz çeviren insanlara Rablerinden gelen her yeni nasihati alaya alarak kalbleri gaflet içinde dinlediklerini haber verir. Allah, gaflet içinde dinlemekle kendilerine zulmedenlerin Resul-i Ekrem’in (asm) kendileri gibi bir insan olduğunu görüp durdukları halde sihirle büyülenmiş gibi O’na (asm) gittiklerini gizlice birbirlerine fısıldadıklarını bildirir.
Allah, her yeni nasihati alay ederek gafletle dinlemekle kendilerine zulmedenlere Resul-i Ekrem’in (asm), Kendisini ve herşeyi şefkat ve merhametle terbiye eden Rabbinin gökte ve yerde konuşulan her sözü işitip bildiğini, zira Rabbinin herşeyi işiten Semi ve hakkıyla bilen Alim olduğunu söylediğini bildirir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: “(Peygamber:) “Rabbim, gökte ve yerde (konuşulan) her sözü bilir. Çünki O, Semî‘ (herşeyi işiten)dir, Alîm (hakkıyla bilen)dir” dedi. (Enbiya, 4)”
Allahım, bizi ve neslimizi sözü rızan dairesinde olan kullarından eyle.. Âmin..

31 Ağustos 2015 Pazartesi

Her yeni nasîhati kalbleri gaflet içinde dinlerler

Ey insan! Allah, imtihan ve tecrübe için dünyaya gönderilen insanlara hesablarının yaklaşmasına rağmen onların iman ile hazırlanmak yerine gaflet içinde yüz çeviren kimseler olduklarını bildirir.
Allah, gaflet içinde hesablarından yüz çeviren insanların, kendilerini şefkat ve merhametle terbiye eden Rablerinden kendilerine peygamberler vasıtasıyla gelen her yeni nasihati alaya aldıklarını ve kalbleri gaflet içinde dinlediklerini haber verir. Allah, her yeni nasihati kalbleri gaflet içinde dinlemekle kendilerine zulmeden insanların birbirlerine, Hz. Peygamberin (asm) kendileri gibi bir insan olduğunu ve getirdiklerinin bir sihir olup ona mı gittiklerini gizlice fısıldadıklarını bildirir.
Allah bu hususu bize şu âyetlerle haber verir: “Rablerinden kendilerine gelen her yeni nasîhati, ancak alaya alarak, onu kalbleri gaflet içinde dinlerler. Ve o zulmedenler, (aralarında) şu fısıldamaları gizli tuttular: “Bu (Muhammed), sâdece sizin gibi bir insan değil midir? Şimdi siz, görüp dururken sihre mi geliyorsunuz?” (Enbiya, 2-3)”
Allahım, bizi ve neslimizi Senden gelen her nasihati kalbleri uyanık bir şekilde dinleyen kâmil kullarından eyle.. Âmin..

İnsanlara hesabları yaklaştı

Ey insan! Şu fani dünyaya kısa bir ömür ve belirli bir ecel ile gönderilen hayat ve ölüm arasında hem dünyasını hem ahiretini kazanmak için ticaret ve memuriyet için gönderilen insanlar Allah tarafından tecrübe ve imtihan edilmektedir.
Allah, tecrübe ve imtihan edilen insanlara hesablarını vermek üzere toplanacakları ahiretin başlangıcı olan kıyametlerinin yaklaştığını haber verir. Allah, hesablarının yaklaşmasına rağmen insanların hâlâ gaflet içinde hesab gününe iman ile hazırlanmak yerine yüz çeviren kimseler olduklarını bildirir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: “İnsanlara hesabları yaklaştı; fakat onlar (hâlâ) gaflet içinde (o güne îmân ile hazırlanmaktan) yüz çeviren kimselerdir. (Enbiya, 1)”
Allahım, bizi ve neslimizi hesab gününe iman ve salih amel ile hazırlanan kimselerden eyle.. Âmin..

30 Ağustos 2015 Pazar

Peygamberlerin suresi, Enbiya Suresi

Ey insan! Enbiya Suresi mushafta 21. sure olup Mekke devrinde 73. sure olarak nazil olmuş, 112 ayettir.
Allah surede; ahiretten, hesabdan, yüz çeviren müşriklerden, ayetlere sihir ve karmakarışık rüyalar demelerinden, peygamberlerden, ehl-i zikirden, Peygambere (asm) şair denilmesinden, kıyametten ve müşriklerin helakından, meleklerden, tevhidden, ölümden, göklerden, gece ve gündüzden, güneş ve aydan, peygamberlerle alay edildiğinden, Hz. Musa (as) ve Hz. Harun’dan (as), Hz. İbrahim’in (as) maceralarından, Hz. Lut (as), Hz. İshak (as) ve Hz. Yakub’dan (as), zekattan, Hz. Nuh (as), Hz. Davud (as) ve Hz. Süleyman’dan (as), Hz. Eyyüb (as), Hz. İsmail (as), Hz. İdris (as) ve Hz. Hz.Zülfil’den (as), Hz. Yunus (as), Hz. Hz. Zekeriyya (as) ve Hz. Yahya’dan (as), Hz. Meryem’den (ra), İslam milletinden, Yecüc ve Mecücten, Cennet ve Cehennemden, mü’minler, hristiyan ve yahudilerden, Tevrat, Zebur, İncil ve Kur’an’dan haber verir.
Allahım, bizi ve neslimizi Enbiya Suresinden murad mana ve fazilete daima mazhar eyle.. Âmin..
 

Göklerde ve yerde büyüklük, yalnız Allah'a mahsustur

Ey insan! Allah, herhangi bir zamanda, kimden kime olursa olsun hamdin, ancak göklerin ve yerin Rabbi, âlemlerin Rabbi olan Allah’a mahsus olduğunu bildirir.
Göklerin ve yerin ve âlemlerin Rabbi olan Allah, ayrıca göklerde ve yerde büyüklük ve uluhiyetin ancak Allah’a mahsus olduğunu haber verir. Allah, en küçükten en büyüğe kadar boyun eğdiği, kudreti daima üstün gelen Aziz ve abesten, kusurdan, ayıbdan münezzeh ve beri olarak her işi hikmetli olan Hakim olduğunu bildirir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: “Hem göklerde ve yerde büyüklük, yalnız O’na mahsustur; ve O, Azîz (kudreti dâimâ üstün gelen)dir, Hakîm (her işi hikmetli olan)dır. (Casiye, 37)”
Allahım, bizi ve neslimizi daima Seni büyükleyen, tesbih ve takdis ederek hadsiz hikmetini tefekkür eden kullarından eyle.. Âmin..

29 Ağustos 2015 Cumartesi

Hamd, âlemlerin Rabbi olan Allah'a mahsustur

Ey insan! Allah, ehl-i dalaletin yerlerinin ateş olmasının sebebi olarak, dünyada iken kendilerine okunan Allah’ın âyetlerini alaya aldıklarını ve yaptıklarının karşılaşacakları günlerini unuttukları için dünya hayatının kendilerini aldattığını, artık o gün Cehennemden çıkarılmayacaklarını, kendilerinden Allah’ı razı etmelerinin de istenilmeyeceğini bildirir.
Allah, görülen güzellikler, ihsanlar ve iyilikler karşısında yapılan hamd ve övgünün, gökleri esir maddesinden, atomdan gezegen ve yıldızlara, sistemlere ve galaksilere kadar mükemmel bir şekilde terbiye eden Rabbi ve yeri madenlerden, bitkilerden, hayvanlardan insanlara kadar harika bir şekilde terbiye eden Rabbi ve bunlarda bulunan bütün âlemlerin Rabbi olan Allah’a mahsus olduğunu bildirir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: “İşte hamd, göklerin Rabbi ve yerin Rabbi, âlemlerin Rabbi olan Allah’a mahsustur. (Casiye, 36)”
Allahım, bizi ve neslimizi göklerin, yerin ve âlemleri Rabbi olarak Sana hadsiz hamd eden kullarından eyle.. Âmin..

Allah’ın âyetlerini alaya almıştınız

Ey insan! Allah, nefsinin arzusunu ilah edinen, ezelî ilmiyle dalalete attığı kimselere kıyamet günü Cehenneme atıldıkları zaman, yaptıklarının karşılığını görecekleri günleriyle karşılaşmayı unuttukları gibi, o gün onların orada unutulacağını, zira yerlerinin ateş olduğu, onlar için hiçbir yardımcının da olmayacağının söyleneceğini bildirir.
Allah, onların yerlerinin ateş olmasının sebebinin dünyada iken onların Allah’ın âyetlerini alaya aldıklarını ve ölümü ve ölümden sonra tekrar dirilişi ve yaptıklarının karşılığını görecekleri ahireti unutturan dünya hayatının onları aldattığını haber verir. Allah, artık kıyamet günü ebedî kalıcı oldukları Cehennemden çıkarılmayacaklarını, kendilerinden Allah’ı razı etmelerinin istenilmeyeceğini bildirir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: “Bunun sebebi şudur: Gerçekten siz, Allah’ın âyetlerini alaya almıştınız ve dünya hayâtı sizi aldatmıştı.” Artık bugün, ne oradan (Cehennemden) çıkarılırlar, ne de onlardan (Allah’ı) râzı etmeleri istenir. (Casiye, 35)”
Allahım, bizi ve neslimizi dünya hayatının aldatmadığı ve razı olduğun kullarından eyle.. Âmin..

28 Ağustos 2015 Cuma

Biz de bu gün sizi unuturuz

Ey insan! Allah, kıyametin geleceğine kesinlikle inanmayan inkâr edenlerin dünyada iken meftun oldukları günahların kötülüklerinin kendilerine kıyamet günü göründüğünü ve yaptıklarının karşılığı olan ve kendisiyle alay edip durdukları azabın kendilerini kuşatıverdiğini bildirir.
Allah, yaptıklarının kötülükleri kendilerine görünen ve alay ettikleri azabın kuşattığı inkâr edenlere, onların bu günleriyle günaha ve isyana dalarak karşılaşmayı unuttukları gibi o gün de Allah’ın onları azabın içinde bırakarak unutacaklarını meleklerin söyleyeceğini haber verir. Allah, onların yerlerinin ateş olduğunu, ateşten kurtulmak için onlar için hiçbir yardımcı da olmayacağını bildirir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: “Ve (onlara) denir ki: “(Siz) bu gününüzle karşılaşmayı unuttuğunuz gibi, (biz de) bu gün sizi unuturuz (azâbın içinde bırakırız). Çünki yeriniz ateştir; sizin için hiçbir yardımcı da yoktur!” (Casiye, 34)”
Allahım, bizi ve neslimizi ahireti ve kulluğunu unutup ahirette azabın içinde unutulanlardan eyleme.. Âmin..

Yaptıkları şeylerin kötülükleri onlara görünmüş

Ey insan! Allah, büyüklük taslayan ve bir günahkâr topluluk olan inkâr edenlere, peygamberler ve kitablar vasıtasıyla Allah’ın vaadinin hak olduğu, kıyametin gelmesinde hiç şübhe olmadığı söylendiği zaman, kıyametin ne olduğunu bilmediklerini, onun sadece bir zan olduğunu sandıklarını, geleceğine de kesinlikle inanmadıklarını söylediklerini bildirir.
Allah, büyüklük taslayan o günahkâr topluluğa, dünyada iken severek yaptıkları şeylerin kötü oldukları kıyamet gününde göründüğünü ve kötülüklerinin cezası olan kendisiyle alay edip durdukları azabın kendilerini kuşatıverdiğini bildirir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: “Yaptıkları şeylerin kötülükleri onlara görünmüş ve kendisiyle alay edip durdukları (azab) onları kuşatıvermiştir. (Casiye, 33)”
Allahım, bizi ve neslimizi kötü ve çirkin amellerden ve neticelerinden muhafaza eyle.. Âmin..

27 Ağustos 2015 Perşembe

Kıyâmet nedir, bilmiyoruz

Ey insan! İman edip salih ameller işleyenleri rahmetine koyacağını, apaçık bir kurtuluşun bu olduğunu bildiren Allah, inkâr edenlere ise dünyada iken kendilerine Allah’ın âyetleri okunmadığı için mi dalalete düştüklerinin sorulacağını, fakat onların büyüklük tasladıkları ve bir günahkâr topluluğu olduklarının söyleneceğini bildirir.
Allah, âyetlere karşı büyüklük taslayan o inkâr edenlere ayrıca, Allah’ın vaadinin şübhesiz hak olduğu, kıyametin gelmesinde hiç şübhenin olmadığını sözünde yalan ve hilaf olmayan peygamberler ve kitablar vasıtasıyla söylendiğinde, onların kıyametin ne olduğunu bilmediklerini, sadece kesin bir bilgi olmayan bir zandan ibaret olduğunu sandıklarını, kendilerinin de onun geleceğini kesinlikle inanmadıklarını söylediklerini bildirir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: “Hem (size): “Şübhesiz ki Allah’ın va‘di haktır; kıyâmet(in geleceği) ki onda hiç şübhe yoktur!” denildiği zaman: “Kıyâmet nedir, bilmiyoruz; sâdece bir zan(dan ibâret) olduğunu sanıyoruz; zâten biz (onun geleceğine) kat‘î olarak inanıcılar değiliz!” demiştiniz. (Casiye, 32)”
Allahım, bizi ve neslimizi vaadini hak olarak bilen ve iman eden kullarından eyle.. Âmin..
 

Size âyetlerim okunmuyor muydu?

Ey insan! Ehl-i dalaletin kıyamet günündeki akıbetini haber veren Allah, onların aksine iman edip salih ameller işleyenleri şefkatle terbiye eden Rablerinin rahmetine koyacağını, Cehennemden apaçık kurtuluşun bu olduğunu bildirir.
İman edip salih ameller işleyenlerin rahmetine koyacağını haber veren Allah, Allah’ın âyetlerini inkâr edenlere ise Allah’ın âyetlerinin kendilerine dünyada iken okunmuyor olduğu için mi dalalete düştüklerini soracağını haber verir. Allah, âyetler kendilerine okunduğu halde onların büyüklük tasladıklarını ve isyan ederek bir günahkâr topluluk olduklarını bildirir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: “İnkâr edenlere gelince, (onlara da şöyle denilir:) “Size âyetlerim okunmuyor muydu? Fakat (siz) büyüklük tasladınız ve bir günahkârlar topluluğu oldunuz.” (Casiye, 31)”
Allahım, bizi ve neslimizi büyüklük taslayan ve bir günahkâr topluluğu olan kimselerden eyleme.. Âmin..

26 Ağustos 2015 Çarşamba

Rableri onları rahmetine koyacaktır

Ey insan! Her ümmetin birer casiye olarak diz çökeceği kıyamet gününde çağrılacakları amel defterleri olan kitablarının, kendilerine karşı hakkı söyleyen, aleyhlerine şehadet eden Allah’ın kitabı olduğunu, kiramen kâtibin melekleri başta olmak üzere yapmakta oldukları şeyleri yazdıklarını bildirir.
Yaptıklarının karşılığını göreceklerini ehl-i dalalete haber veren Allah, onların aksine Allah’ın âyetlerine iman edip salih ameller işleyenlerin ise kendilerini şefkatle terbiye eden Rablerinin onları rahmetine koyacağını, Cehennemden ve azabdan apaçık kurtuluşun da bu olduğunu bildirir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: “Fakat îmân edip sâlih ameller işleyenlere gelince, işte Rableri onları rahmetine koyacaktır. İşte apaçık kurtuluş budur! (Casiye, 30)”
Allahım, bizi ve neslimizi iman edip salih ameller işleyen ve rahmetine koyduğun kimselerden eyle.. Âmin..

Bu, size karşı hakkı söyleyen kitâbımızdır

Ey insan! Allah, kıyamet gününde Resul-i Ekrem’in (asm) her ümmeti diz çökmüş birer casiye olarak göreceğini, her ümmetin amel defterleri olan kendi kitabına çağrılacağını ve onlara, yapmakta olduklarıyla karşılık göreceklerinin söyleneceğini bildirir.
Allah, kıyamet günü yapmakta olduklarıyla karşılık görecekleri söylenen ümmetlere, çağrıldıkları amel defterleri olan kitabın kendilerine karşı hakkı söyleyen, aleyhlerine şahidlik eden bir kitab olduğunu, başta kiramen kâtibin melekleri olmak üzere onların yapmakta oldukları şeyleri şübhesiz yazıyor olduklarını bildirir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: “Bu, size karşı hakkı söyleyen (aleyhinize şâhidlik eden) kitâbımızdır. Şübhesiz ki biz, yapmakta olduğunuz şeyleri yazıyorduk.” (Casiye, 29)”
Allahım, bizi ve neslimizi amel defterleri olan kitabın lehine şahidlik ettiği kimselerden eyle.. Âmin..

25 Ağustos 2015 Salı

Her ümmeti diz çökmüş (casiye) olarak görürsün

Ey insan! Allah, göklerin ve yerin mülkü Allah’ın olup kimsenin ondan çıkamayacağını, kıyamet kopacağı gün, Allah’ın âyetlerini boşa çıkarmaya çalışanların hüsrana uğrayacaklarını bildirir.
Allah’ın âyetlerini boşa çıkarmaya çalışanların hüsrana uğrayacakları gün olan kıyamet günü Allah, her ümmetin amellerinin mesuliyetini ve ağır günah yükünü düşünerek hesabın şiddetinden diz çökmüş bir casiye olarak göreceğini Resul-i Ekrem’e (asm) haber verir. Allah, her ümmetin kendi kitabı olan amel defterlerine çağrılacağını, o gün her ümmete dünyada iken yapmakta olduklarıyla karşılık göreceklerinin söyleneceğini bildirir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: “Ve (o gün) her ümmeti câsiye (diz çökmüş) olarak görürsün! Her ümmet, kendi kitâbına (amel defterlerine) çağrılır. (Onlara şöyle denilir:) “Bugün, yapmakta olduklarınızla karşılık göreceksiniz!” (Casiye, 28)”
Allahım, bizi ve neslimizi ameli hayırlı ve rızana mazhar olan kullarından eyle.. Âmin..

Âyetlerimizi boşa çıkarmaya çalışanlar hüsrâna uğrayacaktır

Ey insan! Allah, nefislerinin arzusunu ilah edinip Allah’ın ezelî ilimle dalalete attığı ve âyetler doğru ise atalarının geri getirilmesini isteyen ehl-i dalalate Resul-i Ekrem’in (asm), Allah’ın onlara hayat verip sonra vefat ettireceğini, sonra da kendisinde hiç şübhe olmayan kıyamet gününde bir araya toplayacağını, fakat insanların çoğunun bunu bilmiyor olduğunu söylemesini buyurur.
Allah, o ehl-i dalalete, göklerin ve yerin mülkü Allah’ın olduğunu, kıyametin kopacağı günde Allah’ın âyetlerini boşa çıkarmaya çalışanların arzularına ulaşamayıp hüsrana ve zarara uğrayacaklarını Resul-i Ekrem’e (asm) söylemesini buyurur.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: “Göklerin ve yerin mülkü Allah’ındır. Kıyâmet kopacağı gün, (işte) o gün (âyetlerimizi) boşa çıkarmaya çalışanlar hüsrâna uğrayacaktır. (Casiye, 27)”
Allahım, bizi ve neslimizi dünyada, kıyamet gününde ve ahirette hüsrana uğrayanlardan eyleme.. Âmin..

24 Ağustos 2015 Pazartesi

İnsanların çoğu bilmiyorlar

Ey insan! Allah, nefislerinin arzusunu ilah edinip ezelî bir ilim ile dalalete attığı, kulak ve kalblerini mühürleyip gözünün üzerine bir perde çektiği kimselerin kendilerine Allah’ın âyetleri apaçık olarak okunduğunda, onların sözlerinin sadece, okunan âyetler doğru ise atalarının geri getirilmesini istemek olduğunu bildirir.
Allah, Resul-i Ekrem’e (asm), Allah’ın onlara hayat verdiğini, sonra vakti geldiğini onları vefat ettireceğini, sonra da geceden sonra sabah, kıştan sonra baharın gelmesi gibi kendisinde hiç şübhe olmayan kıyamet gününde insanları bir araya toplayacağını, fakat insanların çoğunun buna akıl erdirip bilmiyor olduklarını söylemesini buyurur.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: “De ki: “Allah size hayat veriyor, sonra sizi vefât ettirecek, sonra da sizi kendisinde hiç şübhe olmayan kıyâmet gününde bir araya toplayacaktır; fakat insanların çoğu bilmiyorlar.” (Casiye, 26)”
Allahım, bizi ve neslimizi hayatı, vefatı ve toplandıkları gün rızana uygun olan kullarından eyle.. Âmin..

kendilerine âyetlerimiz apaçık olarak okunduğu zaman

Ey insan! Allah, nefsinin arzusunu ilah edinen, Allah’ın dalalete attığı, hakkı işitip anlamadığı ve görmediği için kulak ve kalbini mühürlediği ve gözünün üzerine de bir perde çektiği kimselerin, hayatın kendileri için ancak dünya hayatından ibaret olduğunu, dünyada ölüp yaşadıklarını, kendilerini helak edenin ancak zaman olduğunu söylediklerini haber verir. Allah, onların bu hususta hiçbir bilgileri olmadığı halde ancak böyle zanda bulunduklarını bildirir.
Allah, o kimselerin kendilerine Allah’ın âyetleri peygamberler tarafından apaçık olarak okunduğunda, eğer iddialarında doğru kimseler iseler, atalarının geri getirilmesini istemekten başka bir delilleri ve bahanelerinin olmadığını bildirir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: “Ve kendilerine âyetlerimiz apaçık olarak okunduğu zaman: “Eğer (iddiânızda) doğru kimseler iseniz, atalarımızı (geri) getirin!” demekten başka bir delilleri olmamıştır. (Casiye, 25)”
Allahım, bizi ve neslimizi âyetlere iman edip tabi olan kullarından eyle.. Âmin..

23 Ağustos 2015 Pazar

Doğrusu onlar ancak zanda bulunuyorlar

Ey insan! Allah, Resul-i Ekrem’e (asm) nefsinin arzusunu ilah edinen ve Allah’ın küfürlerindeki inadlarını ezelî olan bir ilim üzere bilip dalalete attığı, hakkı işitmediği ve anlamadığı için kulağını ve kalbini mühürlediği, hakkı görmediği için gözünün üzerine de bir perde çektiği kimseyi bildirir. Allah, o kimseyi bu haliyle Allah’dan sonra kimin hidayete erdirebileceğini buyurur. Ve Allah, bu misal ile hiç ibret almıyor musunuz diyerek insanlara bildirir.
Allah, nefsinin arzusunu ilah edinip Allah’ın bir ilim üzere dalalete attığı, kulak ve kalbini mühürleyip gözünün üzerine bir perde çektiği kimselerin, dünyadan sonrası için haber verilen hayatın, kendileri için ancak dünya hayatı olduğunu, dünyada ölüp dünyada yaşadıklarını ve kendilerini helak edenin ancak zaman olduğunu söylediklerini haber verir. Allah, böyle iddialı konuşan o kimselerin, aslında o hususta hiçbir bilgilerinin olmadığını, onların ancak hatalı olarak zanda bulunduklarını bildirir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: “Hâlbuki (onlar): “O (hayat), ancak bizim bu dünya hayâtımızdır; (burada) ölürüz ve (burada) yaşarız; hem bizi ancak zaman helâk eder!” dediler. Hâlbuki onların bu hususta hiçbir bilgileri yoktur. Doğrusu onlar ancak zanda bulunuyorlar. (Casiye, 24)”
Allahım, bizi ve neslimizi ancak zanda bulunan o dalalete attığın kimselerden eyleme.. Âmin..

İşte nefsinin arzusunu kendisine ilâh edinen

Ey insan! Allah, kudretine delil olmaları için gökleri ve yeri ve onlarda olanları hak ile yarattığını ve böylece herkesin hak ettiği kazandığının karşılığını görmesini istediğini ve kıyamet günü kimseye haksızlık edilmeyeceğini bildirir.
Allah, Resul-i Ekrem’e (asm) hitab ederek hakkı gördüğü halde Kur’ân’a tabi olmayarak nefsinin pis arzusunu kendisine ilah edinen ve Allah’ın küfürlerinde inad edeceklerini ezelî bir ilim üzere bilerek dalalete attığını, hakka kulağını tıkadığı için ve kalbini dalalete ve küfre yuva yaptığı için mühürlediği, hakikate gözünü kapattığı için üzerine bir perde çektiği kimseyi görüp görmediğini sorar. Allah, böyle bir kimseyi Allah’dan sonra o perdeyi ve mührü kaldırıp kimin hidayete erdirebileceğini haber verir. Allah, böyle bir kimsenin Allah’dan başka kimsenin hidayete erdiremeyeceğini ve dalalette bocalayıp kalacağını görüp hiç ibret almaz mısınız diye insanlara bildirir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: “İşte (nefsinin) arzusunu kendisine ilâh edinen ve Allah’ın (ezelî olan) bir ilim üzere (küfürlerindeki inadları yüzünden) dalâlete attığı, kulağını ve kalbini mühürlediği, gözünün üzerine de bir perde çektiği kimseyi gördün mü? Peki onu, Allah’dan sonra kim hidâyete erdirebilir? Hiç ibret almıyor musunuz? (Casiye, 23)”
Allahım, bizi ve neslimizi hidayete erdirdiğin ve ibret alan kimselerden eyle.. Âmin..

22 Ağustos 2015 Cumartesi

Herkes kazandığının karşılığını görsün

Ey insan! Allah, Kur’ân’ın emir ve hükümlerine tabi olmayıp kötülük işleyenlerin kötülük ve günahlarında ısrar edenlerin, yoksa hayatlarında ve ölümlerinde kendilerinin iman edip salih amel işleyenlerle bir tutulacaklarını mı sandıklarını bildirir.
İsim ve sıfatlarının gizli hazinelerini ve tecellilerini görmek ve göstermek isteyen Allah, kudretine delil olmak üzere gökleri ve yeri ve onlarda olan herşeyi yerli yerinde hak ile yarattığını ve böylece herkesin hakkı olarak kazandığının karşılığını göreceğini haber verir. Herşeyi hak ile yaratan Allah, kıyamet günü geldiğinde kimseye haksızlık edilmeyeceğini bildirir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: “Ve Allah, gökleri ve yeri hak ile (herşeyi, yerli yerinde) yarattı ki (kudretine delâlet etsin) ve herkes kazandığının karşılığını görsün! Ve (o gün) onlara haksızlık edilmez. (Casiye, 22)”
Allahım, bizi ve neslimizi hak ile yarattığın gökleri ve yeri tefekkür edip rızanı kazanmayı hak eden kullarından eyle.. Âmin..

İman edip salih amel işleyenlerle bir tutacağımızı mı sandılar?

Ey insan! Dünya ve hayatın saadetini temin edecek ve hayat pusulası için emir olan din ve şeriatı bildiren Allah, Kur’ân’ın insanlara dalaletten ve şeytanın hilelerinden kurtuluş yollarını gösteren basiretler ve deliller olduğunu ve delilleri anlayıp kabul ederek kati bir şekilde iman edecek bir topluluk için doğru yolu gösteren bir hidayet ve Allah’dan gelen bir rahmet olduğunu bildirir.
Allah, insanlara basiretler ve kesin olarak iman edecek bir topluluk için bir hidayet ve bir rahmet olan Kur’ân’a tabi olmayıp kötülük işleyenlerin kötülük ve günahlarında ısrar etmelerinin sebebi olarak hayatlarında ve ölümlerinde kendilerinin iman edip salih amel işleyen kimselerle bir tutulacaklarını sandıklarını bildirir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: “Yoksa kötülükleri işleyenler, hayatlarında ve ölümlerinde kendilerini, îmân edip sâlih amel işleyen kimselerle bir tutacağımızı mı sandı(lar)? Ne kötü hüküm veriyorlar! (Casiye, 21)”
Allahım, bizi ve neslimizi iman edip salih amel işleyenlerden eyle.. Âmin..

21 Ağustos 2015 Cuma

Kur'an, kurtuluş yollarını gösteren delillerdir

Ey insan! Resul-i Ekrem’e (asm) indirdiği emir olarak hayat pusulası olan din hususunda bir yol ve usul olan şeriatın kıymetini ve hakikatin bilmeyenlerin nefanî arzularına uymamayı emreden Allah, onların arzusuna uyması halinde Allah’dan kendisine gelecek olan hiçbir şeyden onların def edemeyeceğini haber verir. Ayrıca Allah, zalimlerin birbirlerinin dostları olduğunu, Allah’ın da takva sahiblerinin dostu olduğunu bildirir.
Allah, Resul-i Ekrem’e (asm) indirdiği emir olan din ve onun için bir usul ve yol olan şeriatı bildiren Kur’ân’ın insanlara dalaletten ve şeytanın hilelerinden kurtuluş yollarını akıl ve kalblerine gösteren basiretler ve deliller olduğunu haber verir. Allah, ayrıca Kur’ân’ın kesin ve sağlam olarak iman edecek bir topluluk için hakkı ve doğru yolu gösteren bir hidayet ve insanlar için Allah’dan bir rahmet olduğunu bildirir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: “Bu (Kur’ân), insanlara (kurtuluş yollarını gösteren) basîretler (deliller)dir ve kat‘î olarak îmân edecek bir topluluk için bir hidâyet ve bir rahmettir. (Casiye, 20)”
Allahım, bizi ve neslimizi Kur’ân’ın basiretlerini anlayıp kati olarak iman eden bir topluluk olarak o hidayet ve rahmete tabi olanlardan eyle.. Âmin..

Allah da takvâ sâhiblerinin dostudur

Ey insan! Allah, insanların saadeti için bir emir olan din ile gidilecek bir yol ve usul olan şeriati Resul-i Ekrem’e (asm) bildirdikten sonra, artık o din hususundaki yol ve usul olan şeriate tabi olmasını ve hakikatini ve kıymetini bilmeyenlerin nefsanî arzularına uymamasını buyurur.
Resul-i Ekrem’e (asm) din ve şeriatin hakikat ve lüzumunu bilmeyenlerin arzularına tabi olmamasının sebebi olarak onların din ve şeriate tabi olmamaktan dolayı Allah’dan gelecek hiçbir şeyi kendisinden def edemeyeceğini haber verir. Allah, ancak zalimlerin birbirlerinin dostları olduğunu, Allah’ın da Kendisinden sakınıp karşı gelmekten korkan takva sahiblerinin dostu olduğunu bildirir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: “Çünki onlar, Allah’dan (gelecek) hiçbir şeyi senden def‘ edemezler. Ve şübhesiz ki zâlimler, birbirlerinin dostlarıdır. Allah da takvâ sâhiblerinin dostudur. (Casiye, 19)”
Allahım, bizi ve neslimizi Sana ve Resul-i Ekrem’e (asm) tabi olup dostun olan takva sahiblerinden eyle.. Âmin..

20 Ağustos 2015 Perşembe

Seni o emir hakkında bir şeriat üzerinde kıldık

Ey insan! Allah, İsrailoğullarına istikametli bir hayat emri olan din hususunda anlaşılsın diye peygamberler ve kitab vasıtasıyla açık deliller verdiğini, fakat kendilerine kesin bir bilgi ve ilim geldikten sonra aralarındaki emre itaat etmek istemeyen azgınlıktan ve birbirlerine olan hasedden dolayı ihtilafa düştüklerini haber verir. Allah, Resul-i Ekrem’e (asm) hitab ederek Rabbi olan Allah’ın İsrailoğullarının üzerinde ihtilafa düşegeldikleri şeyler hakkında kıyamet günü kimin haklı kimin haksız olduğuna dair aralarında hüküm vereceğini bildirir.
Resul-i Ekrem’e (asm) hitab eden Allah, onlardan sonra istikametli bir hayat için bir emir olan din hususunda izlenecek bir yol ve usul olarak şeriat üzerinde kıldığını haber verir. Allah, Resul-i Ekrem’e (asm) gelen bu ilimden sonra artık o emir hakkında bir şeriat olan yola tabi olmasını ve şeriatın kadrini ve hakkını bilmeyenlerin kanun dinlemez nefsanî arzularına uymamasını bildirir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: “Sonra da seni o emir hakkında (din husûsunda) bir şeriat (bir yol ve usûl) üzerinde kıldık. Artık (sen) ona tâbi‘ ol; ve bilmeyenlerin (nefsânî) arzularına uyma! (Casiye, 18)”
Allahım, bizi ve neslimizi dinine ve şeriatine tabi olan kullarından eyle.. Âmin..

Azgınlıktan dolayı ihtilâfa düştüler

Ey insan! Allah, İsrailoğullarına kitab olarak Zebur ve Tevrat’ı, idareleri için hüküm ve hikmeti ve istikametleri için kendi içlerinden gelen bir peygamberlik verdiğini yemin ederek haber verir. Ayrıca Allah, İsrailoğullarını helal olarak temiz şeylerden rızıklandırdığını ve iman ettiklerinden o zamanki âlemlere üstün kıldığını bildirir.
Allah, İsrailoğullarına hayatta uyacakları emir olan din hususunda da açık deliller verdiğini haber verir. Allah, açık deliller vermesine rağmen, kendilerinde ilim geldikten sonra birbirlerine olan hasedden ve aralarındaki azgınlıktan dolayı ittifak edemeyip ihtilafa düştüklerini buyurur. Allah, Resul-i Ekrem’e (asm) hitab ederek İsrailoğullarının üzerinde ihtilafa düşmüş oldukları şeyler ve hususlar hakkında kıyamet günü aralarında adaletle hüküm vereceğini bildirir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: “Hem onlara bu emir hakkında (din husûsunda) açık deliller verdik. Fakat (onlar), ancak kendilerine ilim geldikten sonra aralarındaki azgınlıktan (ve hasedden) dolayı ihtilâfa düştüler. Şübhesiz ki Rabbin, üzerinde ihtilâfa düşegeldikleri şeyler hakkında kıyâmet günü aralarında hüküm verecektir. (Casiye, 17)”
Allahım, bizi ve neslimizi din hususunda ilim geldiği halde azgınlık ve hasedden dolayı ihtilafa düşenlerden eyleme.. Âmin..

19 Ağustos 2015 Çarşamba

İsrâiloğullarına kitab, hüküm ve peygamberlik verdik

Ey insan! Allah, salih bir amel işleyenin amelinin kendi lehine olup kötülük yapanın da amelinin kendi aleyhine olduğunu, sonra da ancak kendilerini şefkatle terbiye eden Rablerine döndürüleceklerini bildirir.
Allah, İsrailoğullarına İlahî kitab olarak Zebur ve Tevrat’ı verdiğini, bundan da idareleri için şerî hüküm ve kendilerine doğru yolu göstermek üzere peygamberlik verdiğini, İsrailoğullarını temiz olan helal şeylerden rızıklandırdığını ve iman ettikleri için kendilerini bulundukları zamanki âlemlere ve topluluklara üstün kıldığını bildirir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: “And olsun ki, İsrâiloğullarına kitab, hüküm ve peygamberlik verdik; onları temiz şeylerden rızıklandırdık ve kendilerini (o zamanki) âlemlere üstün kıldık. (Casiye, 16)”
Allahım, bizi ve neslimizi verdiğin nimetlere daima şükreden ve Resul-i Ekrem’e (asm) ve Kur’ân’a tabi olan kullarından eyle.. Âmin..

Sonra ancak Rabbinize döndürüleceksiniz

Ey insan! Allah, Resul-i Ekrem’e (asm) iman edenlere, işledkilerinin karşılıklarını görecekleri cezalandırma günlerinin geleceğini ummayan kimselerin âyetlerini dinlememelerini ve alaylarını bağışlayarak aldırmamalarını söylemesini buyurur. Böylece Allah, her topluluğa kazanmakta olduklarının karşılığını vereceğini bildirir.
Allah’ın günlerinin geleceğini bildiren Allah, salih bir amel işleyen kimsenin amelinin kendi lehine olup kötülük yapanın da günahının kendi aleyhine olduğunu haber verir. Allah, herkes amelini işleyip ömrünü tamamladıktan ve dünya sayfası kapandıktan sonra hesab vermek üzere şefkatle kullarını terbiye eden Rablerine döndürüleceğini bildirir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: “Kim sâlih bir amel işlerse, artık kendi lehinedir. Kim de kötülük yaparsa, o takdirde kendi aleyhinedir. Sonra ancak Rabbinize döndürüleceksiniz. (Casiye, 15)”
Allahım, bizi ve neslimizi salih amel işleyen ve kendini kötülükten koruduğun kimseden eyle.. Âmin..
 

18 Ağustos 2015 Salı

Allah'ın günlerini ummayanları bağışlasınlar

Ey insan! Gemilerin akıp gitmesi ve rızık aramaları için denizi insanların emrine veren Allah, göklerde olanlar ile yerde bulunanların hepsini yine aciz ve fakir olan insanların emrine Kendi tarafından bir lütuf olarak verdiğini haber verir ki Allah, bunda Allah’ın nimetlerini, isim ve sıfatlarını düşünecek bir topluluk için deliller olduğunu bildirir.
Allah, Resul-i Ekrem’e (asm) hitab ederek iman edenlere, Allah’ın herkesin hakkını vereceği ve cezalandıracağı günlerin geleceğini ummayan kimselerin Allah’ın âyetlerini dinlemeyip vurdumduymaz hallerine aldırmayıp onları bağışlamalarını, onların yaşantılarına aldırmamalarını söylemesini buyurur. Böylece Allah, o gün geldiğinde her topluluğa kazanmakta oldukları şeylerin karşılığını vereceğini bildirir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: “(Ey Resûlüm!) Îmân edenlere de ki, Allah’ın (cezâlandırma) günlerini(n geleceğini) ummayan kimseleri bağışlasın (aldırmasın)lar; tâ ki (Allah), her topluluğa kazanmakta olduklarının karşılığını versin! (Casiye, 14)”
Allahım, bizi ve neslimizi daima hayır kazanan bir topluluk eyle.. Âmin..

Göklerde ve yerde bulunanları sizin emrinize verdi

Ey insan! Allah, insanlara bir kolaylık ve vasıta olarak gemilerin denizde emri ve izni ile akıp gitmesi, lütuf ve kereminden kendilerine rızık aramaları için denizi insanların emrine verenin Allah olduğunu haber verir ve şükretmeleri için bu nimetlerini hatırlattığını bildirir.
İnsanlara şükretmeleri için nimetlerini hatırlatan Allah, ayrıca göklerde olan yıldız, güneş ve gezegenleri ve yerde bulunan maden, toprak, su, bitki ve hayvanların hepsini Kendi tarafından insanların aczine ve fakrına bir yardım ve inayet olması için bir lütuf olarak insanların emrine verdiğini haber verir. Allah, insanların emrine bir lütuf olarak verdiği nimetlerde, Allah’ın nimet, isim ve sıfatlarını düşünecek bir topluluk için gerçekten deliller olduğunu bildirir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: “Hem göklerde olanlar ve yerde bulunanların hepsini, kendi tarafından (bir lütuf olarak) sizin emrinize verdi. Doğrusu bunda, düşünecek bir topluluk için gerçekten deliller vardır. (Casiye, 13)”
Allahım, bizi ve neslimizi âyetlerini düşünüp tefekkür eden bir topluluk eyle.. Âmin.

17 Ağustos 2015 Pazartesi

Allah, denizi sizin emrinize verendir

Ey insan! Allah, hak ile Allah tarafından indirilen Kur’ân’ın doğru yolu bulmak isteyenler için bir hidayet olduğunu haber verir. Allah, âyetlerini açıkça bildirerek kendilerini şefkatle terbiye eden Rablerinin âyetlerini inkâr edenlere cezanın en şiddetlisinden pek elemli bir azabın olduğunu bildirir.
Allah, içinde gemilerin akıp gitmesi ve lütuf ve kereminden rızık aramaları için denizi insanların emrine Allah’ın emri ile verenin Allah olduğunu haber verir. Allah, böylece nimetlerini göstererek o nimetleri şükretmeleri için onlara verdiğini bildirir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: “Allah, emri ile içinde gemilerin akıp gitmesi ve lütfundan (rızık) aramanız için denizi sizin emrinize verendir; tâ ki şükredesiniz. (Casiye, 12)”
Allahım, bizi ve neslimizi nimetlerini tefekkür edip şükreden kullarından eyle.. Âmin.. 

Bu Kur’ân, bir hidâyettir

Ey insan! Allah, büyüklük taslayarak âyetlerle alay eden iftiracıların onları karşılayacak ve varacakları yer olan Cehennem olduğunu haber verir. Allah, onların dünyada kazandıkları şeyler ile Allah’ı bırakarak edinmiş oldukları dostların o gün bir fayda vermeyeceğini, zira onlar için amellerine karşılık olarak pek büyük bir azabın olduğunu bildirir.
Allah, hak ile indirdiği Kur’ân’ın doğru yolu gösteren bir hidayet olduğunu haber verir. Allah, tekrar ile kendilerini şefkatle terbiye eden Rablerinin âyetlerini inkâr edenlere azabın en şiddetlisinden pek elemli bir azab olduğunu bildirir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: “Bu (Kur’ân), bir hidâyettir. Rablerinin âyetlerini inkâr edenlere gelince, onlara en şiddetlisinden (pek) elemli bir azab vardır. (Casiye, 11)”
Allahım, bizi ve neslimizi hidayet olan Kur’ân’a hakkıyla tabi olan kullarından eyle.. Âmin..

16 Ağustos 2015 Pazar

Önlerinde Cehennem vardır

Ey insan! Allah’ın âyetlerine karşı büyüklük taslayıp inkârında direnen iftiracılar için elemli bir azabın olmasının sebebi olarak Allah, o kimsenin Allah’ın âyetlerinden bir şey öğrendiği zaman onları alaya olması olarak haber verir. İşte onlar için Allah, pek aşağılayıcı bir azabın olduğunu bildirir.
Allah’ın âyetleriyle alay eden iftiracılar için aşağılayıcı ve elemli bir azabın olduğunu bildiren Allah, onların önlerinde onları karşılayacak ve girecek oldukları yer olan Cehennem olduğunu haber verir. Allah, onların dünyada kazandıkları mal, rütbe, itibar gibi şeyler ile Allah’ı bırakarak yerine edindikleri dostların o gün kendilerine bir fayda vermeyeceğini, zira onlar için pek büyük bir azabın olduğunu bildirir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: “Önlerinde Cehennem vardır! Ne kazandıkları şeyler, ne de Allah’ı bırakarak edindikleri dostlar (o gün) kendilerine bir fayda verebilir. Çünki onlar için (pek) büyük bir azab vardır. (Casiye, 10)”
Allahım, bizi ve neslimizi daima Cehennemden muhafaza eyle.. Âmin..

İnternet sitelerinin tehlikelerinden kurtulmak

Ey insan! İnternet çağımızın en hızlı iletişim vasıtalarındandır. Bunun da faydalı, milli değerlerimize saygılı, aile kurumunu destekleyici, doğru ve dürüst yayın yapmaları hepimizin elinde ve mesuliyetindedir.
Bir haber sitesi doğru, dürüst haberin yanında yukarıda bahsettiğim değerlere de sahip olmalıdır. Bir haber sitesine giriyorum, haber mi öğreniyorum, yoksa nefsime ve zaafıma hitap ederek kadın bedeni istismar edilerek oraya mı çekiliyorum belli değil.
Birtakım haber sitelerine girdiğinizde haber sayfalarına 1. 2. vs. devam ederken müstehcenlik, çıplaklık göze sokuluyor. Allah'dan korkan takva sahibleri hemen o siteleri terk etmelidir. Haber siteleri, bu çirkinliklerden temizlenmeli ve bu çirkinliğe dur demelidir. Aksi takdirde sizin de bizim de gelecek neslimiz sapkınlık tehlikesiyle karşı karşıyadır. Bundan dolayı mesuliyetimiz çok büyüktür. Gündüzden sonra gece, geceden sonra gündüz; yazdan sonra kış geldiği gibi dünya yazından sonra kıyamet kışı ve ahiret sabahı geleceğini biliyorsunuzdur. Ahireti düşünmüyorsanız da, en azından sapkınlığın açtığı tehlikeleri görüyor ve biliyorsunuzdur.
Allahım, bizi ve neslimizi gözümüzü, kulağımızı, dilimizi, elimizi, ayağımızı ve sair azalarımızı haramlardan koruyup rızana muvafık amel işleyenlerden eyle.. Âmin..

15 Ağustos 2015 Cumartesi

O âyetlerimizi öğrendiğinde alaya alır

Ey insan! Allah, kendisine okunan âyetleri duymazdan gelerek büyüklük taslayan ve inkârında direnen iftiracı kimseler için elemli bir azabın olduğunu müjdeler.
Allah, büyüklük taslayarak Allah’ın âyetlerini inkârda direnen kimse için elemli bir azabın olmasının sebebi olarak onun âyetlerden bir şey öğrendiğinde akledip tabi olmak yerine alaya alması olarak haber verir. Allah, işte âyetlerini öğrendiği halde alaya alan kimseler için pek elemli ve aşağılayıcı bir azabın olduğunu bildirir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: “Çünki (o), âyetlerimizden bir şey öğrendiği zaman, onları alaya alır. İşte onlar yok mu, kendileri için (pek) aşağılayıcı bir azab vardır! (Casiye, 9)”
Allahım, bizi ve neslimizi âyetlerine hürmetle tabi olan kullarından eyle.. Âmin..
 

Allah'ın ayetlerine büyüklük taslayarak direnir

Ey insan! Allah, Allah’ın âyetlerini inkâr edip Allah’ın kudretine ve hikmetine iftira atan iftiracı, günahkâr kimsenin akıbetinin dehşetini vay haline buyurarak bildirir.
Allah, o iftiracı, günahkâr kimsenin kendisine okunan Allah’ın âyetlerini dinlediğini, sonra da onlara ehemmiyet vermeyerek onları hiç duymamış gibi, kendisini üstün görüp büyüklük taslayarak inkârında ve iftirasında direndiğini haber verir. Allah, büyüklük taslayarak iftirasında ve günahında direnen o kimse için pek elemli bir azab olduğunu müjdeler.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: “(O kimse), kendisine okunan Allah’ın âyetlerini dinler, sonra da sanki hiç onları duymamış gibi, büyüklük taslayarak (inkârında) direnir. İşte onu, (pek) elemli bir azâb ile müjdele! (Casiye, 8)”
Allahım, bizi ve neslimizi kendisine okunan âyetleri tasdik edip tabi olan mütevazi kullarından eyle.. Âmin..


 

14 Ağustos 2015 Cuma

Ey insan! Allah, göklerde ve yerde, insanların yaratılmasında, her hareketli canlıda, gökten indirilen yağmur ile ölmüş yeryüzünün diriltilmesinde, rüzgarların estirilmesinde iman edecek ve akıl sahibleri için deliller olduğunu, işte bunların Allah’ın âyetlerinden olduğunu ve Resul-i Ekrem’e (asm) hak ile onları Cebrail (as) vasıtasıyla okuduğunu bildirir. Allah, Allah’dan ve Allah’ın varlığına ve birliğine dair delillerinden sonra, artık insanların başka hangi söze inanacaklarını buyurur.
Allah, ayrıca Allah’ın âyetlerini inkâr ederek başka şeylere havale eden iftiracı ve günahkâr olan kimsenin vay haline buyurarak yaptığı hatanın cezasının ne kadar çetin ve elem verici olduğunu bildirir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: “Her iftirâcı, günahkâr kimsenin vay hâline! (Casiye, 7)”
Allahım, bizi ve neslimizi iftiracı ve günahkâr kimselerden eyleme.. Âmin..
 

O’nun âyetlerinden sonra hangi söze inanacaklar?

Ey insan! Allah, gece ile gündüzün nice hikmetlerle arda arda gelip ihtilafında, Allah’ın gökten bir rızık olarak yağmur indirip muhtaçlara yetiştirerek kışın ölen yeryüzünü baharda diriltmesinde ve rüzgârları farklı yönlerden sayısız hikmetlerle estirmesinde akıl erdirerek hikmet ve tecellileri görecek ve anlayacak bir topluluk için deliller olduğunu bildirir.
Göklerde ve yerde, insanların yaratılışında ve yayılan her hareketli canlıda, gece ile gündüzün ihtilafında, gökten indirdiği yağmur ile ölmüş yeryüzünü diriltmesinde ve rüzgarları estirmesinde iman edecek ve akıl erdirecek bir topluluk için olan delillerin Allah’ın âyetlerinden olduğunu Allah haber verir. Allah, o âyetleri Resul-i Ekrem’e (asm) hak ile Cebrail (as) vasıtasıyla okuduğunu buyurur. Allah, insanların artık Allah’dan ve kendilerine okunan Allah’ın âyetlerinden sonra hangi söze inanacaklarını sorar.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: “İşte bunlar, Allah’ın âyetleridir; onları sana hak ile okuyoruz. Artık Allah’dan ve O’nun âyetlerinden sonra hangi söze inanacaklar? (Casiye, 6)”
Allahım, bizi ve neslimizi âyetlerini hak ile okuyan ve Sana ve âyetlerine inanan kullarından eyle.. Âmin..


 

13 Ağustos 2015 Perşembe

Akıl erdirecek bir topluluk için deliller vardır

Ey insan! Göklerde ve yerde mü’minler için deliller olduğunu bildiren Allah, aynı zamanda insanların yaratılışında ve hikmet ve sanatla yaratıp yeryüzünde yaymakta olduğu hareketli her canlıda, kesin olarak iman edecek bir topluluk için deliller olduğunu bildirir.
Allah, gece ile gündüzün ard arda gelmesiyle ihtilafında, Allah’ın muhtac mahluklar için bir rızık olarak gökten bir rızık olan yağmur indirip onunla kışın ölmüş olan yeryüzünü bahar ile diriltmesinde ve rüzgarları farklı yönlerden nice hikmetlerle estirmesinde de akıl erdirerek hikmetleri ve Allah’ın isim ve sıfatlarını anlayacak bir topluluk için deliller olduğunu bildirir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: “Gece ile gündüzün ihtilâfında (ard arda gelmesinde), Allah’ın gökten bir rızık (yağmur) indirip, onunla yeryüzünü ölümünden sonra diriltmesinde ve rüzgârları (değişik yönlerden) estirmesinde de akıl erdirecek bir topluluk için deliller vardır. (Casiye, 5)”
Allahım, bizi ve neslimizi gece ile gündüzün ihtilafında, yağmur ile yeri diriltmende ve rüzgarları estirmendeki delillere akıl erdirecek bir topluluk eyle.. Âmin..


 

İman edecek bir topluluk için deliller vardır

Ey insan! Allah, göklerde ve yerde Allah’ın varlığına ve birliğine dair, isim ve sıfatları ile Allah’ı tanıtacak mü’minler için deliller olduğunu bildirir.
Göklerde ve yerde iman edenler için deliller olduğunu bildiren Allah, ayrıca insanların yaratılışında ve hikmet ve sanatla yaratıp yeryüzünde yaymakta olduğu hareketli her canlıda, Allah’ın varlığına ve birliğine kesin olarak iman edecek akıl sahibi bir topluluk için deliller olduğunu bildirir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: “Hem sizin yaratılışınızda ve (yeryüzünde yaratıp) yaymakta olduğu hareketli her canlıda, kat‘î olarak îmân edecek bir topluluk için deliller vardır. (Casiye, 4)”
Allahım, bizi ve neslimizi yaratılışta ve hareketli her canlıda olan delillere iman eden bir topluluk eyle.. Âmin..

12 Ağustos 2015 Çarşamba

Mü’minler için elbette deliller vardır

Ey insan! Allah, hak ile indirilen Kur’ân’ın indirilmesinin inkâr eden düşmanlarını zelil eden ve kudreti daima üstün gelen Aziz ve istikametli akıl sahiblerine eşyadaki ve hadiselerdeki hikmetleri gösteren ve her işi hikmetli olan Hakim olan Allah tarafından olduğunu bildirir.
Allah, göklerde ve yerde, Allah’a ve ahirete iman eden mü’minler için Allah’ın varlığına ve birliğine, isim ve sıfatlarının tecellilerine deliller olduğunun şübhesiz olduğunu bildirir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: “Şübhesiz ki göklerde ve yerde, mü’minler için elbette deliller vardır. (Casiye, 3)”
Allahım, bizi ve neslimizi göklerde ve yerde olan delilleri gören mü’minlerden eyle.. Âmin..
 

Kitab’ın indirilmesi, Azîz, Hakîm Allah tarafındandır.

Ey insan! Kur’ân-ı Hakim’de bazı surelerin başında Allah, has kulu Resul-i Ekrem’e (asm) şifreli harfler olan ve anahtarı Resul-i Ekrem (asm) ile vereseleri olan hakikat âlimlerinde olan huruf-u mukaatta ile başlar ki Casiye Suresi de onlardan bir tanesidir ki Ha Mim ile başlar ki belki de şifreli harflerin bir manası Hak Teala’dan has kulu Muhammed’edir (asm).
Has kulu ile şifreli olarak konuşan ve Kur’ân’ın mucizeliğini zamanın ve sonraki muhatablarına gösteren Allah, Kur’ân’ın indirilmesinin hak ve hakikati güneş gibi göstermek üzere düşmanlarını zelil eden kudreti daima üstün gelen Aziz ve tabi olanlarına hikmeti ve hidayeti gösteren, her işi hikmetli olan Allah tarafından olduğunu bildirir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: “(Bu) Kitâb’ın indirilmesi, Azîz (kudreti dâimâ üstün gelen), Hakîm (her işi hikmetli olan) Allah tarafındandır. (Casiye, 2)”
Allahım, bizi ve neslimizi Kur’ân’ın indirilmesi hikmetine muvafık hareket eden kullarından eyle.. Âmin..

11 Ağustos 2015 Salı

Hak ve Hakim Allah'dan has kul Muhammed'e (asm)

Ey insan! Allah, Kur’ân-ı Kerim’de bazı surelerin başında çoklukla has kulu olan Resul-i Ekrem (asm) ile huruf-u mukattaa denilen kesik olan şifreli harflerle konuşur, öyle hitab eder. Hem zamanın beliğ edebiyatçılarını susturur, hem Kur’ân’ın bir icazını ve belagatini gösterir.
Allah’ın Kur’ân’dan huruf-u mukattaa ile başladığı surelerden birisi de Casiye Suresi’dir. Bu şifreli hitabın anahtarı Allah’ın has kulu Resul-i Ekrem (asm) ile O’nun (asm) vereseleri olan âlimlerdedir. Belki de o hitabın çok manasından bir manası Hak Kelamullah’ın sahibi ve Hak olan Allah’dan has kulu olan Muhammed’e (asm), belki bir manası da Hamd nimetin hakikî sahibi olan Mün’im’edir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: “Hâ, Mîm. (Casiye, 1)”
Allahım, bizi ve neslimizi Resul-i Ekrem’e (asm) tabi olan ve Kur’ân’ı fehmedip tabi olan kullarından eylesin.. Âmin..

 

Mü'minlere delilleri gösteren sure, Câsiye Suresi

Ey insan! Câsiye Suresi, Kur'ân-ı Kerim'in 45. suresi olup 65. sure olarak Mekke devrinde nâzil olmuştur, 37 âyettir.
Surede Allah, has kulu Resul-i Ekrem’e şifreli harfler olan huruf-u mukattaa ile hitab ederek Kur’ân’ın indirilmesinin Aziz ve Hakim olan Allah tarafından olduğunu, göklerde ve yerde mü’minler için deliller olduğunu, insanların ve her canlının yaratılışında iman edecek topluluk için deliller olduğunu, gece ile gündüzün ihtilafında, gökten indirdiği bir rızık olan yağmur ile ölümünden sonra yeryüzünü diriltmesinde, rüzgarları estirmesinde akıl erdirecekler için deliller olduğunu, bunların Allah’ın âyetlerinden olduğunu, iftiracı günahkârdan, âyetlerle alay ettiğini, onlar için Cehennem olduğunu, Kur’ân’ın bir hidayet olduğunu, denizi, gökte ve yerde bulunanları insanların emrine verdiğini, iman edenlere hesab günlerini ummayanları bağışlamasını buyurduğunu, İsrailoğullarından, Resul-i Ekrem’i (asm) din hakkında bir şeriat üzere kıldığını, zalimlerin birbirlerinin dostu olduğunu, Allah’ın takva sahiblerinin dostu olduğunu, Kur’ân’ın bir hidayet ve bir rahmet olduğunu, gökleri ve yeri hak ile yarattığını, arzusunu ilah edinenin hidayete erdirilmeyeceğini ve yanlış zanda bulunduklarını, hayat verip vefat ettirenin Allah olduğunu, kıyameti kopacağı günden, o gün her ümmetin diz çökeceğini ve amel defterlerine çağrılacaklarını, onların söylediklerini kendilerine hatırlatılacağını, yerlerinin ateş olduğunu, hamdin ve büyüklüğün Allah’a aid olduğunu bildirir.
Allahım, bizi ve neslimizi Casiye Suresi'nden murad mana, fazilet ve sırra mazhar ve nail eyle.. Âmin..


10 Ağustos 2015 Pazartesi

Allah, kimseyi gücünün yetmeyeceği bir şeyle mükellef tutmaz

Ey insan! Allah, Peygamber’in (asm) Rabbinden kendisine indirilene iman ettiğini, mü’minlerin de iman ettiklerini haber verir. Allah, mü’minlerin hepsinin Allah’a, meleklerine, kitablarına ve peygamberlerine aralarında bir ayırım yapmadan iman ettiklerini, Allah’ın emrini işitip itaat ettiklerini, Rablerinin mağfiretini dileyip dönüşün ancak Allah’a olacağını bildirir. 
Allah, kimseyi gücünün yetmeyeceği ve ağırlığını kaldıramayacağı bir şeyle mükellef tutmadığını, herkesin iman ve niyet ederek kazandığı iyiliğin kendi lehine, nefsine aldanarak işlediği kötülüğün ise kendi aleyhine olduğunu bildirir. Allah, iman edenlerin, Rablerinin, eğer unutur veya hata ederlerse kendilerini mesul tutmamasını, kendilerinden öncekilere yüklediği gibi ağır bir yükü yüklememesini, kendisine kaldırmaya takatleri olmayan şeyi de yüklememesini dua ve niyat etmelerini haber verir. Ayrıca Allah, mü’minlerin, Rablerinin kendilerini afvetmesini ve bağışlamasını, hem kendilerine merhamet buyurmasını, Allah’ın kendilerinin Mevlası ve dostu olduğunu, onun için kâfirler topluluğuna karşı kendilerine yardım eylemesini dua ve niyaz etmelerini emreder ve bildirir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: “Allah, kimseyi gücünün yetmeyeceği bir şeyle mükellef tutmaz. Kazandığı (iyilik) kendi lehine, işlediği (kötülük) de kendi aleyhinedir. (Ey mü’minler! Şöyle duâ ediniz:) “Rabbimiz! Eğer unutursak veya hatâ edersek, bizi mes’ûl tutma! Rabbimiz! Bizden öncekilere onu yüklediğin gibi, bize de ağır bir yük yükleme! Rabbimiz! Kendisine (dayanabilmek için) takatimiz olmayan şeyi de bize yükleme! Hem bizi affeyle! Ve bizi bağışla! Hem bize merhamet buyur! Sen bizim Mevlâmızsın; artık kâfirler topluluğuna karşı bize yardım eyle!” (Bakara, 286)”
Allahım, bizi ve neslimizi afvedip bağışladığın, merhamet buyurup kâfirlere karşı yardım ettiğin kullarından eyle.. Âmin..

Kendisine Rabbinden indirilene iman etti, mü’minler de

Ey insan! Allah, varlık namına göklerde ne varsa, yerde de ne varsa hepsinin Allah’ın mülkü ve memlükü olduğunu haber verir. Allah, insanın içinde olan niyetini açıklasa veya gizlese, onu Allah’ın bildiğini ve onunla insanı hesaba çekeceğini bildirir. Allah, bununla beraber dilediği kimseyi Kendi lütuf ve kereminden bağışlayıp dilediği kimseyi de afva kabil olmayıp hak ettiği için azab edeceğini haber verir. Allah, isyan eden zalimleri cezalandırmaya kadir olduğunu, herşeye hakkıyla gücü yeten olduğunu bildirir.
Allah, Peygamber’in (asm) kendisine Rabbinden indirilen Kitab’a iman ettiğini, O’na (asm) tabi olan mü’minlerin de iman ettiğini haber verir. Allah, bütün mü’minlerin Allah’a, meleklerine, kitablarına ve hiçbirinin arasında ayırım yapmadan peygamberlerine iman ettiklerini ve Allah’ın itaat emrini işitip itaat ettiklerini, Rablerinin mağfiretini dilediklerini, dönüşlerinin ancak Allah’a olacaklarını söylediklerini bildirir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: “Peygamber, kendisine Rabbinden indirilene îmân etti, mü’minler de! Hepsi Allah’a, meleklerine, kitablarına ve peygamberlerine: “Peygamberlerinden hiçbirinin arasında ayırım yapmayız” diye îmân ettiler ve şöyle dediler: “İşittik ve itâat ettik! Rabbimiz! Mağfiretini dileriz; dönüş(ümüz) ancak sanadır!” (Bakara, 285)”
Allahım, bizi ve neslimizi iman edip mağfiretini dileyen ve razı olduğun şekilde Sana dönen kullarından eyle.. Âmin..

Göklerde ne var, yerde ne varsa Allah’ındır

Ey insan! İman edenlere aralarında borç alıp verirken sened yazma ahdini öğreten Allah, yolculukta oldukları halde senedi yazacak bir kâtib bulamadıklarında, borca karşılık alınmış rehinlerin yeterli olacağını, fakat birbirlerine güvenip rehin almadıklarında kendisine güvenilerek borç verilen kimsenin emanet olan borcunu ödemesini ve yanılmaktan Rabbi olan Allah’dan sakınmasını haber verir. Allah, ayrıca şahidliği gizlememeyi, bu emrine rağmen şahidliği gizleyenin kalbi günahkâr bir kimse olduğunu, Allah’ın ise yapmakta olduklarını hakkıyla bilen olduğunu bildirir.
Allah, göklerde varlık namına ne varsa, yerde ne varsa Allah’ın mülkü ve memlükü olduğunu, insanların içinde ve sinesinde olan niyetini açıklasa da açıklamayıp gizlese de Allah’ın onu hakkıyla bilip onları onunla hesaba çekeceğini haber verir. Allah, bununla beraber dilediği kimseyi kendi lütfundan ve fazlından bağışladığını, dilediği kimseye de afva kabil olmayıp cezayı hak ettiği için azab edeceğini ve hiçbir zalimin Allah’ı aciz bırakamayacağını, Allah'ın herşeye hakkıyla gücü yeten olduğunu bildirir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: “Göklerde ne var, yerde ne varsa Allah’ındır. İçinizde olanı açıklasanız da onu gizleseniz de, Allah sizi onunla hesâba çeker. Bununla berâber (O,) dilediği kimseyi (kendi lütfundan) bağışlar, dilediği kimseye de (hak ettiği için) azâb eder. Ve Allah, herşeye hakkıyla gücü yetendir. (Bakara, 284)”
Allahım, bizi ve neslimizi lütfundan bağışladığın kimselerden eyle.. Âmin..

9 Ağustos 2015 Pazar

Bir yolculukta olur da bir kâtib bulamazsanız

Ey insan! Allah, iman edenlerin belirli bir vadeye kadar borçlanmaları halinde yazmalarını, bir kâtibin aralarında adaletle yazmasını, Allah’ın ona öğrettiği gibi yazmasını, borçlu olanın da senedi tam yazdırarak Allah’dan sakınmasını emreder. Allah, borçlunun akıl noksanlığı olan veya çocuk yaşta olup zayıf olan veya yazdırmaya gücü yetmeyen bir kimse olması halinde velisinin adaletle yazmasını bildirir. Allah, bu sened yazdırma işinde erkeklerden iki de şahidin tutulmasını, iki erkek olmadığı hallerde bir erkek ile iki kadının şahid tutulmasını, kadınlarından birinin şaşırması halinde diğerinin hatırlayacağını haber verir. Allah, ihtiyac halinde şahidlerin çağırıldıklarında kaçınmamalarını, küçük büyük bütün borçlanmaları üşenmeden yazmalarını, bunun Allah katında daha adaletli, senedin şahidlik için daha sağlam ve birbirleri hakkında şübhe etmemeleri için daha uygun olduğunu bildirir. Allah, ayrıca peşin devredecekleri bir ticaretin müstesna olup onu da yazmalarında bir günah olmadığını haber verir. Allah, alış-veriş yaptıklarında da şahid tutmalarını, kâtibe ve şahide zarar verilmemesini, yine de kâtib ve şahide zarar verirlerse bunun bir günah olduğunu ve Allah’dan sakınmalarını emreder. Allah, böylece iman edenlere neyi nasıl yapmaları gerektiğini öğrettiğini, zira Allah’ın herşeyi hakkıyla bilen odluğunu bildirir.
Borçlanma ahdini ve senedin nasıl yazılacağını iman edenlere bildiren Allah, bir yolculukta olup kâtib bulamamaları halinde borca karşılık alınmış rehinelerin sened olmadan yeterli olacağını haber verir. Allah, bazılarının bazılarına güvenip borç karşılığı rehin almadığında, borç verildiği halde kendisine güvenilen kimsenin emanet kalan borcu ödemesini ve zimmetine geçirmekten Rabbi olan Allah’dan sakınmasını emreder. Allah, şahidliği gizlememelerini, bu emrine rağmen gizleyen kimsenin kalbi günahkâr bir kimsse olduğunda bir şübhe olmadığını, Allah’ın ise yapmakta olduklarını hakkıyla bilen olduğunu bildirir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: “Ve bir yolculukta olur da bir kâtib bulamazsanız, o takdirde (borca karşılık) alınmış rehinler (yeter)! Fakat bazınız bazınıza güvenir (de rehin almaz)sa, bu durumda kendisine güvenilen (borç verilen) kimse emânetini (borcunu) ödesin ve Rabbi olan Allah’dan sakınsın! Şâhidliği ise gizlemeyin! Buna rağmen kim onu gizlerse, artık şübhesiz ki o, kalbi günahkâr bir kimsedir. Allah ise, yapmakta olduklarınızı hakkıyla bilendir. (Bakara, 283)”
Allahım, bizi ve neslimizi borç alıp vermede daima Senden sakınan kullarında eyle.. Âmin..

Belirli bir vadeye kadar birbirinize borçlandığınız zaman onu yazın

Ey insan! Alacaklının borçluya genişlik zamanına kadar mühlet vermesini isteyen, hatta bağışlamasının daha hayırlı olacağını bildiren Allah, öyle bir günden sakındırır ki o gün Allah’a döndürüleceklerini, sonra da herkesin dünyada kazandığı amellerin karşılığının tam olarak kendilerine verileceğini ve haksızlığa uğratılmayacaklarını bildirir.
Allah, iman edenlere hitab ederek belirli bir vadede ödemek üzere birbirlerine borçlandıkları zaman o borcu mutlaka yazmalarını ve onu da bir kâtibin aralarında adaletle yazmasını emreder. Ayrıca Allah, hiçbir kâtibin de Allah’ın ona yazmayı öğrettiği gibi ona bir şükür olarak yazmaktan kaçınmayıp hemen yazmasını buyurur. Allah, üzerinde hak bulunan borçlu kimsenin de senedini yazdırmasını ve şefkatle terbiye eden Rabbi olan Allah’dan sakınarak borcundan bir şey eksiltmeden tam olarak yazmasını bildirir. Borçlanma ahdinin nasıl olacağını bildiren Allah, buna rağmen üzerinde alacaklının hakkı bulunan borçlunun akıl noksanlığı olan veya küçük yaşta olduğundan idrak edemeyecek zayıf bir kimse olması veya senedi kendisinin yazdırmaya güç yetiremeyen bir kimse olması halinde velisinin adaletle yazdırmasını emreder. Allah, bu borçlanma ahdi olan senede erkeklerinden iki şahid de tutmalarını, fakat iki erkek olmadığı durumlarda ise razı olacakları şahidlerden bir erkek ve iki kadın olması gerektiğini bildirir. Eğer o iki kadından birisinin hatırlayamayıp şaşırması halinde diğerinin hatırlamasını haber verir. Allah, senedi yazarken ve ihtiyac olması halinde şahidlerin çağırıldıklarında kaçınmamalarını bildirir. Allah, ayrıca verilen borcun küçük veya büyük olmasına bakılmadan vadesine kadar bütün ayrıntıların yazılmasını bunun ise Allah katında daha adaletli, diğer şahidlerin aldanma veya hatırlayamama ihtimaline karşın şahidlik için daha sağlam ve birbirlerinden şübhe etmemeleri için daha uygun olduğunu haber verir. Ancak aralarında peşin olarak yapılan bir ticaretin devredilmesi halinin müstesna olduğunu, o zaman onun yazılmamasında bir günah olmadığını bildirir. Allah, alış-veriş yaptıkları zaman da şahid tutmalarını, o alış-verişi yazan kâtibe ve şahide zarar verilmemesini, buna rağmen kâtib veya şahidi zarara sokmaları halinde ise bunun kendileri için bir günah olduğunu, böyle bir halden Allah’dan sakınmalarını haber verir. Allah, borçlanma ahdinin nasıl olacağını öğretmekle neyi nasıl yapmalarının gerektiğini öğrettiğini, zira Allah’ın herşeyi hakkıyla bilen olduğunu bildirir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: “Ey îmân edenler! Belirli bir va‘deye kadar bir borç ile birbirinize borçlandığınız zaman artık onu yazın! O hâlde bir kâtib aranızda adâletle yazsın! Hem hiçbir kâtib, Allah’ın ona öğrettiği gibi yazmaktan kaçınmasın, (yazabilme ni‘metine bir şükür olarak) hemen yazsın! Üzerinde hak bulunan (borçlu olan) da (senedini) yazdırsın ve Rabbi olan Allah’dan sakınsın da ondan bir şey eksiltmesin (tam yazsın)! Buna rağmen üzerinde hak bulunan (borçlu), akıl noksanlığı olan veya zayıf (çocuk yaşta) bir kimse ise veya kendisi yazdırmaya güç yetiremiyorsa, o takdirde velîsi adâletle yazdırsın! Erkeklerinizden iki de şâhid tutun! Fakat iki erkek olmazsa, artık râzı olacağınız şâhidlerden bir erkek ve iki kadın (gerekir) ki, (kadınlardan) biri şaşırırsa, o takdirde bir diğeri hatırlatsın! Şâhidler de çağırıldıkları zaman kaçınmasınlar! Hem (o borç) küçük olsun, büyük olsun, onu va‘desine kadar yazmaktan üşenmeyin! Bu, Allah katında daha adâletli, şâhidlik için daha sağlam ve şübhe etmemeniz için daha uygundur, ancak aranızda peşin olarak kendisini devredeceğiniz bir ticâret olması müstesnâ; o zaman onu yazmamanızda size bir günah yoktur. Alış-veriş yaptığınız zaman da şâhid tutun; ne kâtibe, ne de şâhide zarar verilmesin! Buna rağmen (böyle) yaparsanız (kâtib ve şâhidi zarara sokarsanız), artık şübhesiz ki bu, sizin için bir günahtır! O hâlde Allah’dan sakının! Hem Allah size (neyi, nasıl yapmanız gerektiğini) öğretiyor. Çünki Allah, herşeyi hakkıyla bilendir. (Bakara, 282)”
Allahım, bizi ve neslimizi bildirdiğin âyetlerine hakkıyla tabi olan kullarından eyle.. Âmin..

O halde öyle bir günden sakının ki

Ey insan! Allah, alacaklı olana, borçlu olanın darda olması halinde onun hakkında verilecek en iyi hükmün bir genişliğe ulaşıncaya kadar ona mühlet vermek olduğunu, böyle iken bağışlamakla kazanacağı sevabı bilmesi halinde ise alacağını bağışlamasının daha hayırlı olduğunu bildirir.
Alacaklı ile borçlu arasındaki en doğru münasebeti haber veren Allah, öyle bir günden sakındırır ki o gün Allah’a döndürüleceklerini, sonra da herkese dünyada iken kazandığı amellerin karşılığının o gün tam olarak verileceğini ve kimsenin haksızlığa da uğratılmayacağını bildirir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: “O hâlde öyle bir günden sakının ki, onda (o günde) Allah’a döndürüleceksiniz; sonra herkese kazandığı (amellerin karşılığı) tam olarak verilecek ve onlar haksızlığa uğratılmayacaklardır. (Bakara, 281)” 
Allahım, bizi ve neslimizi Sana döndürüleceğimiz günden sakınan kullarından eyle.. Âmin..

Eğer borçlu darda ise

Ey insan! Allah, ikaz etmesine rağmen Allah’dan sakınmayıp faizden kalanı bırakmayanın kendisine karşı Allah ve Resulünden (asm) açılmış bir savaş olduğunu bildirir. Allah, faiz günahını işledikten sonra hatasını anlayıp tevbe etmeleri halinde ise sermayelerinin kendilerinin olduğunu, böylece hem haksızlık etmemiş hem de haksızlığa uğratılmamış olacaklarını bildirir.
Allah, borçlu olanın darda olması halinde onun hakkında verilecek hükmün, maddî olarak bir genişliğe ulaşıncaya kadar ona mühlet verilmesi olduğunu haber verir. Allah, bununla birlikte karşılığında ecir ve sevab alacaklarını bilirlerse, alacaklarını bağışlamalarının kendileri için daha hayırlı olduğunu bildirir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: “Eğer (borçlu) darda ise, bu durumda (verilecek hüküm, borçlunun ulaşacağı) bir genişliğe kadar (ona) mühlet (vermek)tir. Hâlbuki (ecrini) bilirseniz, (alacağınızı) bağışlamanız sizin için daha hayırlıdır. (Bakara, 280)”
Allahım, bizi ve neslimizi alacağı için mühlet veren ve bağışlayan kullarından eyle.. Âmin..

8 Ağustos 2015 Cumartesi

Allah ve Resulünden bir savaş olduğunu bilin

Ey insan! İman edenlere hitab eden Allah, eğer gerçek bir mü’min iseler, Allah’a karşı gelmekten sakınmalarını ve İslam olduktan sonra faizden kalan alacaklarını bırakmalarını buyurur.
Allah, o kadar sakındırmasına ve doğru yolu göstermesine rağmen emrettiği gibi yapmamaları, Allah’dan sakınmayıp faizden kalanı almakta ısrar etmeleri halinde Allah ve Resulünün (asm) onlara karşı açılmış savaş olduğunu bilmelerini emreder. Allah, hatalarını anlayıp tevbe etmeleri halinde ise artık sermayelerinin kendilerinin olduğunu, böylece hem haksızlık etmemiş hem de haksızlığa uğratılmamış olacaklarını bildirir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: “Buna rağmen böyle yapmazsanız, o hâlde Allah ve Resûlünden (size karşı açılmış) bir savaş olduğunu bilin! Fakat tevbe ederseniz, artık sermâyeleriniz sizindir. Ne haksızlık etmiş, ne de haksızlığa uğratılmış olursunuz. (Bakara, 279)”
Allahım, bizi ve neslimizi Allah ve Resulüne (asm) daima itaat eden kullarından eyle.. Âmin..

Allah’dan sakının ve faizden kalanı bırakın

Ey insan! Allah, iman edip salih ameller işleyen, namazı hakkıyla eda eden ve Allah’ın kendisine ziyadesiyle verdiklerinin zekâtını verenler için Rableri katında mükâfatları olduğunu, onlar için hiçbir korkunun olmadığını ve mahzun da olmayacaklarını bildirir.
Allah, iman edenlere hitab ederek, eğer gerçekten gönülden iman etmiş kimseler iseler, Allah’a karşı gelmekten ve rızasını kazanamamaktan sakınmalarını ve İslam’a girdikten sonra faizden kalan alacaklarını almayıp bırakmalarını emreder.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: “Ey îmân edenler! Eğer (gerçek) mü’minler iseniz, Allah’dan sakının ve fâizden kalan (alacağınız)ı bırakın! (Bakara, 278)”
Allahım, bizi ve neslimizi gerçekten iman eden ve Senden sakınan kullarından eyle.. Âmin..

Onların Rableri katında mükâfatları vardır

Ey insan! Allah, faizi bereketsiz kılıp karıştığı malı da mahvedeceğini ve gizli ve açık olarak verilen sadakaları ise bereketlendireceğini haber verir. Ayrıca Allah, faizin haram olduğuna dair kendisine nasihat geldiği halde helal sayan azılı kâfir ile haram olduğunu bildiği halde faizi almakta ısrar eden aşırı günahkâr hiçbir kimseyi sevmediğini bildirir.
Allah, iman edip salih ameller işleyen, namazı hakkıyla eda olan devamlı, vaktinde ve tadil-i erkâna riayet eden ve Allah’ın verdiği malın zekâtını sahiblerine veren kimseler için onları öylece şefkatle terbiye eden Rableri katında mükâfatları olduğunu müjdeler. Ayrıca Allah, o kimseler için hiçbir korkunun olmadığını ve mahzun da olmayacaklarını bildirir. 
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: “Şübhesiz ki îmân edip sâlih ameller işleyenler, namazı hakkıyla edâ edenler ve zekâtı verenler var ya, onların Rableri katında mükâfâtları vardır. Hem onlara hiçbir korku yoktur, onlar mahzun da olmazlar. (Bakara, 277)”
Allahım, bizi ve neslimizi iman edip salih ameller işleyen, namazı hakkıyla eda eden ve zekâtı veren kullarından eyle.. Âmin..

7 Ağustos 2015 Cuma

Allah, faizi mahveder; sadakaları ise bereketlendirir

Ey insan! Allah, faiz yiyen kimsenin kabrinden şeytan çarpmış kimsenin cinnet nöbetinden kalktığı gibi kalkacağını, bunun ise onların alış-verişin de faiz gibi olduğunu demeleri sebebiyle olduğunu haber verir. Allah, alış-verişi helal, faizi haram kıldığını, Rabbinden kendisine bir nasihat gelen kimsenin İslam’a girmeden önce aldığı faizin kendisinin olduğunu, onun hükmünün ise Allah’a aid olduğunu bildirir. Ayrıca Allah, İslam’a girdiği ve kendisine nasihat geldiği halde faize dönen kimsenin ateş ehli olduğunu ve orada ebedî olarak kalıcı olduğunu buyurur.
Allah, haksız ve emeksiz bir kazanç olan faizin karıştığı malı bereketsiz kılıp mahvedeceğini ve Allah yolunda verilen sadakaları ise berekenlendireceğini bildirir. Allah, ayrıca kendisine nasihat geldiği halde faizi helal sayarak küfre giren azılı kâfir kimse ile haram olduğunu bildiği halde faizde ısrar eden aşırı günahkâr hiçbir kimseyi sevmediğini buyurur.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: “Allah, fâizi (bereketsiz kılıp, onun karıştığı malı) mahveder; sadakaları ise bereketlendirir. Ve Allah, azılı kâfir (fâizi helâl sayan), aşırı günahkâr (haram bildiği hâlde fâizde ısrâr eden) hiçbir kimseyi sevmez! (Bakara, 276)”
Allahım, bizi ve neslimizi faizden uzak olup Senin yolunda sadaka veren kimselerden eyle.. Âmin..

Faiz yiyenler, cinnet nöbetinden kalkan gibi kalkarlar

Ey insan! Allah, kendilerine verilen mallarını gece ve gündüz, gizli ve açık olarak Allah yolunda sarf eden kimseler için Kendi katında mükâfatları olduğunu müjdeler. Allah, ayrıca onlara hiçbir korkunun olmadığını, mahzun da olmayacaklarını bildirir.
Allah, haksız ve emeksiz kazanç olan riba denilen faizi yemenin dehşetini bildirmek için faiz yiyenlerin kabirlerinden, kendisini şeytanlaşmış cinnîlerin çarpmış olduğu bir kimsenin cinnet nöbetinden kalktığı gibi kalkacaklarını haber verir. Allah, onların bu hale düşmelerinin sebebinin ise alış-verişi faize benzetmeleri olduğunu bildirir. Allah, oysa alış-verişin faiz gibi olmayıp bilakis helal kıldığını, faizi ise haram kıldığını buyurur. Allah, o halde kendisine şefkatle terbiye eden Rabbinden bir nasihat gelen kimsenin faizden vazgeçmesi halinde onun İslam’a girmeden önce aldıklarının kendisinin olduğunu, geri iade etmesine gerek olmadığını, o faiz hakkındaki hükmün Allah’a aid olduğunu haber verir. Allah, İslam’a girdiği ve kendisine nasihat geldiği halde helal sayarak faize dönenlerin ateş ehli olduklarını, onların orada ebedî olarak kalıcı olduklarını bildirir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: “Ribâ (fâiz) yiyenler (kabirlerinden), ancak kendisini şeytan çarpmış kimsenin, cinnet nöbetinden kalktığı gibi kalkarlar! Bu, şübhesiz onların: “Alış-veriş (de) ancak fâiz gibidir” demeleri yüzündendir. Hâlbuki Allah, alış-verişi helâl, fâizi ise haram kıldı! O hâlde kim kendisine Rabbinden bir nasîhat gelir de (fâizden) vazgeçerse, artık geçmişte olan (İslâm’a girmeden önce aldıkları) kendisinindir. Onun işi (hakkındaki hüküm) ise Allah’a âiddir. Kim de (helâl sayarak fâize) dönerse, işte onlar ateş ehlidirler! Onlar orada ebedî olarak kalıcıdırlar. (Bakara, 275)”
Allahım, bizi ve neslimizi faizin her çeşidinden mahfuz kıldığın kullarından eyle.. Âmin..

Mallarını gece ve gündüz, gizli ve açık sarf edenler

Ey insan! Allah, rızası için verilen sadakaların ilim ve cihad etmek üzere Allah yolunda adanmış olduklarından maişet için yeryüzünde dolaşamayan fakirler için olduğunu, maddî menfaat için el açmayacak kadar iffetli olduklarından hallerini bilmeyenin onları zengin zannedeceğini haber verir. Allah, Allah yolunda adanmış o iffetli kimselerin simalarından tanınacağını, ısrar ederek insanlardan bir şey istemediklerini bildirir. Allah, sadakayı gerçekten hak eden o iffetli kimselere hayır ve hasenattan kimin ne sarf ederlerse onu hakkıyla bilen olduğunu buyurur.
Allah, kendilerine verdiği malları gece gündüz demeden gizli bir şekilde sadakalarını ve açık olarak zekâtlarını Allah yolunda gerçek sahiblerine sarf eden kimseler için şefkatle terbiye eden Rableri katında mükâfatları olduğunu, ayrıca onlara hiçbir şekilde bir korkunun olmadığını ve kaybettikleri bir şey yüzünden de mahzun olmayacaklarını bildirir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: “Mallarını gece ve gündüz, gizli ve açık olarak (Allah yolunda) sarf edenler var ya, işte onların Rableri katında mükâfâtları vardır. Hem onlara hiçbir korku yoktur, onlar mahzun da olmazlar. (Bakara, 274)”
Allahım, bizi ve neslimizi mallarını gece ve gündüz, gizli ve açık olarak sarf eden kullarından eyle.. Âmin..

Allah yolunda adanmış, yeryüzünde dolaşamayan fakirler içindir

Ey insan! Resul-i Ekrem’e (asm) hitab eden Allah, insanların hidayete ermesinin O’na (asm) aid olmadığını, vazifesinin yalnız âyetleri ve hakkı tebliğ olduğunu, ancak Allah’ın dilediğini hikmetine binaen bir lütuf olarak hidayete erdirdiğini bildirir. Allah, ayrıca hayır ve hasenat olarak ne sarf ederlerse, onun kendileri için olduğunu haber verir. Allah, yalnız Allah’ın rızasını arzu ederek hayır ve hasenattan ne sarf ederlerse Allah’ın onun ecir ve sevabını tam olarak vereceğini ve ahirette de hiçbir haksızlığın yapılmayacağını bildirir.
Allah, Allah’ın rızasınını arzulayarak verilen sadakaların, ilim tahsil etmek ve cihad için Allah yolunda mücadele ve mücahedeye adanmış olduğu için yeryüzünde rızık kazanmak ve maişetleri için dolaşamayan fakirler için olduğunu haber verir. Allah, ilim ve cihad için Allah yolunda adanmış o kimselerin iffetli olmalarından dolayı, onların fakir hallerini bilmeyen kimseler tarafından zengin zannedileceğini ve onları simalarından tanıyacaklarını ve maddî menfaat için ısrar ederek insanlardan bir şey istemediklerini bildirir. Allah, hayır ve hasenattan Allah yolunda sen sarf ederlerse onu Allah’ın hakkıyla bilen olduğunu buyurur.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: “(Sadakalar, ilim ve cihâd için) Allah yolunda adanmış, (bu yüzden) yeryüzünde (maîşet için) dolaşamayan fakirler içindir. İffetli olma(ların)dan dolayı, (hâllerini) bilmeyen kimse onları zengin zanneder. Onları sîmâlarından tanırsın. Isrâr ederek insanlardan (bir şey) istemezler. O hâlde hayır (ve hasenat)dan ne sarf ederseniz, artık şübhesiz Allah, onu hakkıyla bilendir. (Bakara, 273)”
Allahım, bizi ve neslimizi rızan için Allah yolunda adanmış kimselere sadakalarla yardım eden kimselerden eyle.. Âmin..

6 Ağustos 2015 Perşembe

Onların hidayete ermesi sana aid değildir

Ey insan! Allah, iman edenlere farz bir vecibe olan zekât olan sadakaları, eğer açıkça verirlerse farzda riya olmadığından onun ne iyi olduğunu, eğer gizleyerek fakirlere verirlerse, onun riya kapısını tamamen kapattığından kendileri için daha hayırlı olduğunu haber verir. Allah, böylece işledikleri kötülüklerinden bir kısmı olan kul hakkı dışındakileri örterek günahlarına keffaret kılacağını ve Allah’ın yapmakta olduklarından haberdar olduğunu bildirir.
Allah, Resul-i Ekrem’e (asm) hitab ederek insanların hidayete ermesinin kendisine aid bir vazife olmadığını, ancak tebliğ olduğunu, ancak Allah’ın hikmetine binaen bir lütuf olarak dilediğini hidayete erdirdiğini haber verir. Ayrıca Allah, kullarından hayır ve hasenattan ne sarf ederlerse, onların kendileri için olduğunu bildirir. Allah, yalnız Allah’ın rızasını kazanmak arzusuyla hayır ve hasenattan ne sarf ederlerse, zaten onun ecir ve sevabını kendilerine tam olarak verileceğini ve karşılığını görme noktasında kendilerine haksızlık da edilmeyeceğini bildirir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: “(Ey Resûlüm!) Onların hidâyete ermesi sana âid değildir (senin vazîfen ancak tebliğdir); fakat Allah, dilediğini (hikmetine binâen kendi lütfundan) hidâyete erdirir. Hem hayır (ve hasenât)dan ne sarf ederseniz, artık kendiniz içindir. Zâten (siz) yalnız Allah’ın rızâsını arzu ederek sarf edersiniz, bu yüzden hayır (ve hasenat)dan ne sarf ederseniz, (onun ecri) size tam olarak verilir ve (âhirette) size haksızlık edilmez. (Bakara, 272)”
Allahım, bizi ve neslimizi hidayet ettiğin, tebliğ vazifesini yerine getiren ve Senin rızanı arzulayarak hayır sarf eden kullarından eyle.. Âmin..

Sadakaları açıkça verirseniz, işte o ne iyi

Ey insan! Hikmeti dilediğine veren Allah, Allah yolunda nafaka namına ne sarf edildiyse veya adak olarak ne adandıysa onu bildiğinde şübhe olmadığını haber verir. Ayrıca Allah, nefsine uyarak kendisine zulmeden zalimler için ahirette hiçbir yardımcının olmadığını bildirir.
Allah, iman edenlere, kendileri için vermeleri farz olan zekât hükmündeki sadakaları eğer açıkça verirlerse onun ne iyi olduğunu, fakat sadakaları gizleyerek fakirlere verirlerse bunun kendileri için daha hayırlı olduğunu haber verir. Allah, verilen zekât ve sadakalar ile kullarının kötülüklerinden bir kısmı olan kul hakkı dışındaki günahlarını örterek onlara keffaret kılacağını ve yapmakta olduklarından da hakkıyla haberdar olduğunu bildirir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: “Eğer sadakaları açıkça verirseniz, işte o ne iyi! Eğer onları gizler de onları fakirlere (öyle) verirseniz, artık bu sizin için daha hayırlıdır. Böylece (Allah,) kötülüklerinizden bir kısmını sizden örter (sadakalarınızı, kul hakkına ilişmeyen günahlarınıza keffâret kılar). Ve Allah, yapmakta olduklarınızdan hakkıyla haberdâr olandır. (Bakara, 271)”
Allahım, bizi ve neslimizi sadaka ve zekâtlarını rızana muvafık bir şekilde veren kullarından eyle.. Âmin..

Hiç şübhesiz ki Allah onu bilir

Ey insan! Allah, hikmeti dilediğine verdiğini, kime de hikmet verdiyse ona pek çok hayır verilmiş demek olduğunu ve ancak istikametli akıl sahiblerinin ibret alacağını bildirir.
Allah, Allah yolunda sarf edilen bütün nafaka ve sadakaları veya adanan bütün adakları şübhesiz bildiğini haber verir. Allah, ayrıca nefislerine zulmeden zalimler için ahirette hak ettikleri cezaları olan pek elemli azabdan kendilerini kurtaracak hiçbir yardımcının olmadığını bildirir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: “Ve (Allah yolunda) her ne nafaka sarf ettiyseniz veya her ne adak adadıysanız, artık hiç şübhesiz ki Allah onu bilir. Hem zâlimler için (âhirette) hiçbir yardımcı yoktur! (Bakara, 270)”
Allahım, bizi ve neslimizi sarf edilen nafaka ve adanan adakları rızana muvafık olanlardan eyle.. Âmin..

5 Ağustos 2015 Çarşamba

Hikmeti dilediğine verir

Ey insan! Allah, iman edenlere, şeytanın kendilerini fakirlikle korkutup çirkin işleri emrettiğini, Allah’ın ise lütfu geniş olan Vasi ve herşeyi hakkıyla bilen Alim olduğu için Kendisinden bir mağfiret ve bir ihsan vaad ettiğini bildirir.
Allah, hüküm çıkarma ve hüküm verme yetkisi olan hikmeti dilediğine verdiğini, hikmet verdiği kimseye de pek çok hayır verilmiş demek olduğunu haber verir. Allah, eşyadan ve hadiselerden ancak hakkı hak bilip tabi olup batılı batıl bilerek çekinen hikmet sahibi olan istikametli akıl sahiblerinin ibret alacağını bildirir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: “(O,) hikmeti dilediğine verir. Kime de hikmet verilirse, artık şübhesiz (ona) pek çok hayır verilmiş demektir. (İstikametli) akıl sâhiblerinden başkası ise ibret almaz. (Bakara, 269)”
Allahım, bizi ve neslimizi hikmet verdiğin ve ibret alan akıl sahiblerinden eyle.. Âmin..

Şeytan sizi fakirlikle korkutur

Ey insan! Allah, iman edenlere, emekleriyle kazandıklarının ve Allah’ın kendileri için yerden çıkardığı şeylerin iyilerinden Allah yolunda sarf etmelerini emreder. Allah, ayrıca kusurlu olduğunu bildiği halde kusuruna göz yummadan alıcısı olmayacakları kötü olanını vermeye kalkışmamalarını haber verir. Allah, verilen sadakalar gibi hiçbir şeye muhtac olmayan Gani ve malların iyisini vermekle hamd edilmeye çok layık olan Hamid olduğunu bildirir.
Allah, sahib oldukları mallarının ve kazançlarının iyisini vermek isteyen iman edenleri şeytanın fakirlikle korkutacağını ve vermiş olmak için almayacakları kötü olanını verdirmek gibi çirkin işleri emrettiğini haber verir. Allah, lütfu geniş olan Vasi ve ne yapmak istediklerini hakkıyla bilen Alim olduğu için iman edenlere, Kendisinden bir mağfiret ve bir ihsan vaad ettiğini bildirir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: “Şeytan sizi fakirlikle korkutur ve size çirkin işleri emreder. Allah ise size, kendisinden bir mağfiret ve bir ihsan va‘d ediyor. Çünki Allah, Vâsi‘ (lütfu geniş olan)dır, Alîm (hakkıyla bilen)dir. (Bakara, 268)”
Allahım, bizi ve neslimizi şeytanın çirkin işlerinden ve evhamlarından muhafaza eylediğin ve mağfiret ve ihsan vaadine mazhar eylediğin kullarından eyle.. Âmin..

İyilerinden sarf edin, kötü olanını vermeye kalkışmayın

Ey insan! Allah, bir kimsenin altından nehirler akan hurma ağaçarı ve üzüm bağları bulunan bir bahçesinin içinde kendisi için her çeşit meyveden bulunduğunu, çocukları daha küçük ve güçsüz olduğu halde kendisine ihtiyarlığın geldiğini, derken bahçesine içinde ateş bulunan bir kasırga isabet etmekle yanmasını iman edenler içinden kimin isteyeceğini buyurur. Allah, düşünüp anlasınlar diye âyetlerini böyle açıkladığını bildirir.
Allah, iman edenlere hitab ederek kazandıkları şeylerin ve kendileri için için yerden çıkardığı mahsullerin ve ürünlerin iyilerinden Allah yolunda sarf etmelerini emreder. Ayrıca Allah, kusurlu olduğunu bildikleri halde göz yummadan alıcı olmayacakları kötü olanını vermeye kalkışmamalarını, Allah’ın ise onların sadakaları gibi hiçbir şeye ihtiyacı olmayan Gani ve iyilerini yolunda vermek ve sarf etmekle hamd edilmeye çok layık olan Hamid olduğunu bildirir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: “Ey îmân edenler! Kazandıklarınızın ve sizin için yerden çıkardığımız şeylerin iyilerinden (Allah yolunda) sarf edin! Hem hakkında (kusûruna) gözünüzü yummadan alıcıları olmayacağınız kötü olanını vermeye kalkışmayın! Ve bilin ki, şübhesiz Allah, Ganî (hiçbir şeye ihtiyâcı olmayan)dır, Hamîd (hamd edilmeye çok lâyık olan)dır. (Bakara, 267)”
Allahım, bizi ve neslimizi kazandığının ve kendisi için yerden çıkardığının iyilerini yolunda sarf edenlerden eyle.. Âmin..