31 Mart 2013 Pazar

Sen Allah'ı seversin

Ey insan! Sen elbette seni yaratan ve besleyen Allah'ı seversin. Öyle ise Allah'ın marziyatını yani razı olduğu hususları göz önünde bulundurmak senin en büyük hayalin ve arzundur.
Allah'ı cidden sever ve rızasını kazanmak arzu edersen Allah'ın marziyatının yolunu ve basamağını gösteren şu âyeti kendine rehber edinirsin: "(Habîbim, yâ Muhammed!) De ki: “Eğer Allah’ı seviyorsanız, o hâlde bana tâbi‘ olun ki, Allah (da) sizi sevsin ve günahlarınızı size bağışlasın!” Çünkü Allah, Gafûr (çok bağışlayan)dır, Rahîm (çok merhamet eden)dir. (Âl-i İmran, 31)"
Öyle ise Allah'ı canından çok sevdiğini bu âyete uyarak göster..
Allahım, bizi ve neslimizi Habibine tabi olanlardan ve sevgine mazhar olanlardan eyle.. Âmin..

Âdem'e isimlerin hepsini öğretti

Ey insan! İnsanın yaratılmasına itiraz eden meleklere hataları göstermek üzere Allah, Hz. Âdem'e (as) bütün isimleri öğretti, sonra meleklere birşeyler göstererek isimlerini sordu, melekler de "senin bize öğrettiklerinden başka bizim için bir ilim yoktur." diyerek itirazlarından vazgeçtiler. 
Demek insan eşyayı tanımada ve eşyadaki İlahî isimleri anlamada meleklerden daha kabiliyetli yaratılmıştı. 
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "Ve Âdem’e isimlerin hepsini öğretti, sonra onları meleklere arzederek: “Eğer (iddiânızda) doğru kimseler iseniz, haydi şunların isimlerini bana bildirin!” buyurdu. (Bakara, 31)"
Allahım, bizi ve neslimizi Senin isim ve sıfatlarını hakkıyla tefekkür edenlerden eyle.. Âmin..

Not: Bu âyeti ve konuyu daha iyi anlamak istersen İşaratü'l-İcaz'ı dikkatle mütalaat et..

Düşmanların en şiddetlisi

Ey insan! İnsanlardan öylesi vardır ki kendi menfaati için dünyaya dair sözleri insanın hoşuna gider. Ne de tatlı konuşurlar. Onların asıl maksadı dünya olduğundan bunu elde edebilmek için seni dünyanın fani ve fena yüzüne çağırır.
Sözlerine seni inandırmak için samimî olduklarına dair Allah'ı da şahid gösterirler. Böyle bir insan Kur'ân'ın ifadesiyle düşmanların en şiddetlisidir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir:  "Ve insanlardan öylesi vardır ki, dünya hayâtına dâir sözü (senin) hoşuna gider. (Sözlerinin kendi) kalbinde olana (muvâfık olduğuna) da Allah’ı şâhid tutar; hâlbuki o, düşmanların en şiddetlisidir. (Bakara, 204)"
Allahım, bizi ve neslimizi böyle insanların şerrinden ve düşmanlığından muhafaza eyle.. Bizi namerde muhtaç etmediğin gibi merde de muhtaç eyleme.. Âmîn..

Sevab defterin açık kalsın

Ey insan! Bak yolcusun ve bir menzile doğru gidiyorsun. Geriye, değil düne bir dakika öncesine dönemiyorsun.
Peki, varacağın menzilin olan kabrine amellerin dışında ne götürebileceksin? Hiç düşündün mü?
Sen ilk menzilin olan kabrine varınca artık amel defterin de kapanacak. Peki sadece günah defterini kapatıp sevab defterinin açık kalmasını ve sevab yazılmasını ister misin?
Öyle ise şu hadise kulak ver: "Âdemoğlu vefat ettiğinde amel defteri kapanır, ancak üç zümre hariç. Arkasında bütün insanların istifade ettiği bir hayır bırakan, insanların istifade ettiği bir ilim bırakan ve arkasında kendisine dua eden salih bir evlad bırakan (kimseler hariç). (Müslim)"
Allahım, bizi ve neslimizi amel defteri sevab cihetinde daima açık kalanlardan eyle.. Âmin..

Allah'ın ismiyle

Ey insan! Nimetler Allah'ın hazinesinden gelir. Öyle ise Allah'ın nimetini Allah'ın ismiyle al ve ye.
Sana verilen nimetlerin belki de en çok hoşuna gideni olan ettir ki etinden istifade edeceğin koyun, keçi, sığır ve deve gibi hayvanların üzerine Allah'ın ismini zikreyle ve üzerine Allah'ın isminin anılmadığı hayvandan yeme. Zira âyetin ifadesiyle o gerçekten bir isyandır. Çünkü sana onu veren ancak Allah'tır.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "Üzerine Allah’ın ismi anılmamış olan (besmele ile kesilmemiş hayvan)lardan yemeyin! Çünkü o gerçekten bir isyandır! (En‘âm, 121)"
Allahım, bizi ve neslimizi isyandan muhafaza eyle.. Âmin..

30 Mart 2013 Cumartesi

Allah'a karşı gelmekten sakının

İnsan öyle kötü ameller işler ki bir de bakarsın, zevkle günahını anlatır, iftihar eder. Her nasılsa kötü amellerin kendisine kazandıracaklarını görünce aralarında uzak bir mesafe olmasını ister, kaçmak ister o lezzetli günahlarından.
Allah ise kullarına karşı ne kadar çok şefkatlidir. Kendisine karşı gelinmesinden sakındırır. Aklınızı kullanın, bana karşı gelmeyin, yoksa azabım şiddetli olur der.
Bu anlatılanları Alla şu âyetle veciz bir şekilde ifade eder:  "Herkes, yaptığı her iyiliği ve yaptığı her kötülüğü hazır olarak bulacağı gün arzu eder ki, keşke onunla (o kötü amelleri ile) kendisi arasında uzak bir mesâfe olsa! Allah ise, sizi kendisin(e karşı gelmek)den sakındırır! Ve Allah, kullar(ın)a karşı çok şefkatli olandır.  (Âl-i İmran, 30)"

Yeryüzünün halifesi insan

Allah yeryüzünü ve semavatı yarattı. Semavatı temizlerin memleketi eyledi, yeryüzünde ise insanı bir halife olarak yarattı. Allah bunu meleklere haber verince, melekler insanların fesad çıkartacaklarını, kan dökeceklerini, kendilerinin hamd ile Allah'ı tesbih ve takdis ettiklerini beyan ettiler. Aslında melekler de anlamıştı insanların ibadet için yaratıldıklarını, fakat fıtratlarındaki istidadların menfi ciheti ve daha önce dünyaya gönderilen taifenin çıkardıkları fesadı bildiklerinden itiraz etmişlerdi. 
İnsanı sadece kendilerince bildikleri gibi zannetmişlerdi. Fakat Allah onlara "sizin bilmeyeceğiniz şeyleri ben bilirim" diyerek insanın aslında kâinatın en mühim meyvesi olduğunu ve daha nice maksadlara hamil olduğunu onlara beyan ederek cevab verdi.
Bu noktaları beyan ettiğimiz âyet şöyledir: "(Ey Habîbim!) Bir zaman Rabbin, meleklere: “Şübhesiz ki ben, yeryüzünde (insanı) bir halîfe kılacak olanım” buyurmuştu; (melekler:) “Orada fesad çıkaracak ve orada kanlar dökecek bir kimse mi kılacaksın? Hâlbuki biz, hamdin ile (seni) tesbîh ediyoruz ve seni takdîs ediyoruz” dediler. (Rabbin de onlara:) “Sizin bilemeyeceğiniz şeyleri, şübhesiz ki ben bilirim!” buyurdu. (Bakara, 30)"

Nasibini iste

İnsan nasibini sadece dünyada istememeli. Hem dünya hem ahiret için nasib ve iyilik istenmelidir.
Nasbini sadece dünyada isteyenler, nasiblerini dünyada alırlar. Nasibini hem dünyada hem ahirette isteyenler, inşaallah hem dünyada hem ahirette nasiblerini alacaklardır.
Ayrıca "bizi ateş azabından muhafaza eyle" diyerek dua etmelidir ki hem dünyada hem de ateşin azabından
Bu hususa şu ayet işaret etmektedir: "Onlardan bir kısmı da: “Rabbimiz! Bize dünyada da iyilik, âhirette de iyilik ver ve bizi ateş azâbından muhâfaza eyle!” der. (Bakara, 201)"

Kırk hadis ezberleyen

İnsan sevdiği, kendisine model kabul ettiği zatların, şahısların güzel sözlerini ezberlemek ister.
Elbette bir müslümanın en çok sevdiği, kendisine en mükemllel bir model Peygamber Efendimizdir (asm).
Peygamber Efendimizin (asm) hadislerini ezberlemek, insanlara öğretmek çok kıymetlidir. Kur'ân'ın birinci tefsirini gönül hazinesinde saklamaktır hadis ezberlemek.
Bu kıymeti Peygamber Efendimiz (asm) şöyle ifade etmektedir: "Kim dini mevzularla ilgili kırk hadisi ümmetime öğretmek için öğrenirse, Allah onu kıyamet günü âlim olarak haşreder, ben de ona şahid ve şefaatçi olurum. (Beyhakî)

Âdil idareciler

Küçük veya büyük bir cemiyette Allah insana idarecilik verir ve imtihan eder, emanetleri ehline verip insanlar arasında adaletle hükmedecek mi diye.
Evet, emanetler ehline verilmelidir. Ehline verilmezse kayırmacılık, adamcılık gelişir. Bir nevi çetecilik ortaya çıkar.
İnsanlar arasında bazen anlaşmazlıklar olabilir. Buna hükmedecek insanlar adaletle hükmetmelidir. Bu bana yakın, adamım, milliyetimden, onunla aramız limonî gibi arızalar adaleti gölgeleyebilir.
Bu iki hususta Allah bize şöyle emretmektedir:  "Şübhe yok ki Allah size, emânetleri ehline vermenizi ve insanlar arasında hüküm verdiğiniz zaman adâletle hükmetmenizi emreder! (Nisâ, 58)"

29 Mart 2013 Cuma

Allah iyilik yapanları sever

Ey kendisine imkân ve mülk verilen insan! Sana verilen mal ve imkân Allah yolunda sarf etmek ve iyilik yapmak içindir. Zira Allah iyilik edenleri sever. 
Eğer sahib olduğunuz imkan ve mülkü Allah yolunda sarf etmez, iyilik yapmaz iseniz kendi elinizle kendinizi tehlikeye atmış olursunuz.
Bu hususta Allah şöyle buyurmaktadır: "Hem Allah yolunda sarf edin, (kendinizi) ellerinizle tehlikeye atmayın ve iyilik edin! Şübhe yok ki Allah, iyilik edenleri sever. (Bakara, 195)"
İşte ey zengin insan! Sana iyilik etmen için bir fırsat. Bil ki tehlikeye düşmeyesin.

Öyle bir Allah ki

Öyle bir Allah ki bütün sinelerde olanı, gizlenen ve açıklanan ne varsa hepsini bilir. Sineler O'ndan birşey gizleyemez. Öyle ise sinelerde gizledikleriniz ve açıkladıklarınız O'nun rızasına uygun olsun.
Öyle bir Allah ki göklerde ne olup bitiyorsa, yıldızların, güneşlerin, seyyarelerin, taşların bütün hareketlerini, hallerini bilir. 
Öyle bir Allah ki yerde bulunan ne varsa, geçmişte, hazırda ve gelecekte ne olacaksa bilir. 
O'nun ilmi herşeyi kuşatmıştır. Ve herşey O'nun ilmiyledir.
Öyle bir Allah ki herşeye hakkıyla gücü yetendir.
Kur'ân'da :"De ki: “Sînelerinizde olanı gizleseniz de onu açıklasanız da, Allah onu bilir. Göklerde olanı da yerde bulunanı da bilir.” Ve Allah, herşeye hakkıyla gücü yetendir. (Âl-i İmran, 29)" buyuran Allah'a hududsuz şükürler, hamd ü senalar olsun ve bizi ve sinemizde olanları rızası dairesinde eylesin. Âmîn.

Hepsini senin için yaratan

Ey insan! Bak yeryüzüne, ne varsa senin için yaratılmış ve herşey senin emrine ve istifadene arz edilmiştir.
Bak gökyüzüne, yedi kat olarak tanzim edilmiş ve sema yıldızlarla süslenmiştir.
Yerde ve gökte herşeyi hakkıyla bilen Allah'tır. Öyle ise sana verdikleri için O'na şükret ve O'nu sana verilenlerle tanımaya çalış.
Bak, Allah bunu şöyle haber veriyor:  "Yerde ne varsa hepsini sizin için yaratan, sonra göğü (yaratmayı) kasdedip onları yedi (kat) semâ olarak tanzîm eden O’dur. Ve O, herşeyi hakkıyla bilendir. (Bakara, 29)"
Öyle ise ey insan! Yerde ve gökte senin için yaratılanları düşün ve anla ki Allah senin için yaratmış.

Sizin en hayırlınız

Ey insan! İnsanların en hayırlısı Allah'a teslim olan hakikî Müslümanlardır. Zira insanlara maddeten ve manen fayda verirler. 
Müslümanların da en hayırlısı ise Peygamber Efendimizin (asm) buyurduğu gibi: "Sizin en hayırlınız Kur’ân’ı öğrenen ve öğretendir. (Buhârî)" Zira Müslümanlara en faydalı hem dünyasına hem ahiretine Kur'ân'dır. Kur'ân'ı öğrenen ve öğreten de Müslümanların en hayırlısı olacaktır. Bu yolda gayret ve himmet sergileyenlere ne mutlu! 
Allahım, bizi ve neslimizi Kur'ân'ı öğrenip öğretenlerden eyle.. Âmin..

Her ümmetin bir eceli vardır

Her bir insanın bir eceli olduğu gibi insanlardan meydana gelen her bir topluluğun da bir eceli vardır. Hayat şartlarının mühimlerini kaybeden toplumlar eceli ile karşı karşıya kalırlar ve ölürler. 
Eceli gelen bir topluluğun ölümü ne bir an geri kalır ne de öne geçebilir.
Bu hususta Allah (cc) şöyle buyurmaktadır: "Her ümmetin (büyük-küçük her topluluğun) bir eceli vardır. Artık ecelleri geldiği zaman, ne bir an geri kalabilirler, ne de öne geçebilirler! (A‘râf, 34)"
Allah bu son ümmetin ömrünü uzun ve sağlıklı eylesin. Âmîn..

28 Mart 2013 Perşembe

Ey mülkün sahibi olan Allah

(Habîbim, yâ Muhammed!) De ki: “Ey mülkün (gerçek) sâhibi olan Allah! Dilediğine mülkü verirsin, dilediğinden de mülkü çeker alırsın! Hem dilediğini azîz edersin, dilediğini de zelîl kılarsın! (Her) hayır (ancak senin) elindedir! Şübhesiz ki sen, herşeye hakkıyla gücü yetensin!”
“Geceyi gündüze katarsın, gündüzü de geceye katarsın! Hem ölüden diriyi çıkarırsın, diriden de ölüyü çıkarırsın! Dilediğini ise hesabsız rızıklandırırsın!” (Âl-i İmran, 26-27)
Habib-i Ekrem'e (asm) böyle emreden Allah'a biz de imtisalen, inkıyaden şöyle diyelim:
Ey mülkün sahibi olan Allah! Dilediğine mülkü verirsin, dilediğinden de alırsın. Öyle ise bize dünya ve ahiret zenginliği ve mülkü ver  ki Senin dinine hizmet edebilelim. Bizi de o mülke layık eyle ve şükredenlerden eyle.
Dilediğini aziz edersin, dilediğini de zelil. Öyle ise bizi dünya ve ahirette aziz eyle ki dininin izzetini daima muhafaza edelim. Bizi ehl-i dalalete karşı zelil eyleme. Şübhesiz ki Sen, herşeye hakkıyla gücü yetensin.
Dilediğini hesabsız rızıklandırısın. Öyle ise bizi dünya ve ahirette hesabsız rızıklandırdıklarının arasına kat. Bizi daima şükredenlerden eyle. Âmîn. Binlerle âmîn.    

Mü'minin dostu

Mü'minin dostu mü'mindir. Dost ise dostunun hem yardımcısı hem de muhafızıdır.
Kâfirlerden gelebilecek bir tehlikeye karşı onlara samimi olarak değil, sadece dostane tavırlar sergileyebilir. Ondan ötesi, cansiperane dost olunamaz, caiz değildir.
Bu hükmü şu âyet bize haber vermektedir: "Mü’minler, mü’minleri bırakıp da kâfirleri dostlar edinmesin! O hâlde kim böyle yaparsa, artık (o kişi,) Allah’dan (dostluk olarak göreceği) bir şey içinde değildir; ancak (dost görünerek) onlardan (gelebilecek) bir tehlikeden sakınmanız müstesnâ! Bununla berâber Allah, sizi kendisin(e karşı gelmek)den sakındırır! Dönüş ise ancak Allah’adır. (Âl-i İmran, 28)"

Mutlu son

Ey insan! Düştün müdhiş bir sahraya. Bu sahrada görünenler hep serap. Serap olduğunu her ölen anlıyor, fakat iş işten geçiyor.
Peki, bu insanlar ne yapcak? Neye sarılacak ki hem istifade etsin hem de aldanmadan maksada yani mutlu sona ulaşsın
Bu sorumuzun cevabını Peygamber Efendimizden (asm) dinleyelim:  "Size iki şey bırakıyorum ki, onlara sarıldığınız müddetce asla sapıtmazsınız: (Onlar da) Allah’ın Kitab’ı ve Resûlünün sünneti. (Muvatta)"
Öyle ise ey insan! Kur'ân'a ve sünnete  sarıl ki mutlu sona eresin.

27 Mart 2013 Çarşamba

Neden Allah yolunda sarfetmiyorsunuz?

Allah insana imkân verir. İmkân olarak mal, can, ömür, evlad ve vakit verir. Ve bunlardan Allah yolunda sarfetmemizi ister. Zira bunlar Allah yolunda sarfedilmek için verilmiştir.
İnsan bunlardan Allah yolunda sarf ederse kendisine sarf etmiş olur ve ahirette en az on misliyle karşılık bulur. 
Aksi takdirde elinden çıkar gider ve sadece mesuliyeti kalır.  Zira göklerin ve yerin mirası yine Allah'a aiddir. Ve bize şu âyetle haber verir: "Size ne oldu ki Allah yolunda sarf etmeyeceksiniz? Göklerin ve yerin mîrâsı zâten Allah’ındır (hepsi sonunda O’na kalacaktır). (Hadîd, 10)"

Nasıl inkar ediyorsunuz?

Allah, herşeyi yoktan ve ölü zerrelerden yarattı. İnsan bir bulanık sudan anne karnına düşüp dört aylık olana kadar ruh üflenmeden önce yine bir ölü gibi idi. Sonra ruh ve hayat verdi.
Fakat kâfirler hala bunu da görmeyip Allah'ı inkâr mı ediyorlar. Allah bu delili kâfirlerin gözüne şu âyet ile sokuyor: "(Ey kâfirler!) Allah’ı nasıl inkâr ediyorsunuz ki, (siz) ölüler idiniz de, size (O) hayat verdi. Sonra sizi öldürecek, sonra sizi (tekrar) diriltecek, sonra da ancak O’na döndürüleceksiniz. (Bakara, 28)"
Yine de inkâr mı ediyorsunuz?

Haddi aşanları sevmez

şarıdan gelen saldırıya karşı kuvvetle karşılık vermek gerekir. Bu karşılık belli sınırlar içinde olmalıdır. Masumlar öldürülmemeli, işkence yapılmamalıdır. Bu da İslam'ın bir alametidir. İnsana verdiği değeri gösterir. 
Buna rağmen haddi aşanlar olabilir, onlar da Allah'ın tehdidini karşılarında bulacaklardır.
Bu hükmü şu âyetten öğreniyoruz: "Sizinle savaşanlara karşı Allah yolunda savaşın, fakat haddi aşmayın! (Ma‘sum olanları öldürmeyin, işkence yapmayın)! Şübhesiz ki Allah, haddi aşanları sevmez. (Bakara, 190)"

26 Mart 2013 Salı

Allahımıza şükürler olsun

Allah'a hududsuz hamd ü senalar olsun ki bize bizden daha yakın. Dua ettiğimizde duamıza cevab veriyor. Buyur kulum diyor. Derdimizi dinliyor, merhamet ediyor. Bizi de hidayete, imana, İslam'a davet ediyor. Bize düşen davete icabettir ki hak yolu bulalım inşaallah.
Bize bunu "(Habîbim, yâ Muhammed!) Kullarım sana benden sorarsa, şübhe yok ki ben (onlara) pek yakınım. Bana duâ ettiği zaman duâ edenin duâsına cevab veririm; öyle ise (onlar da) benim (rızâm) için (da‘vetime) icâbet etsinler ve bana îmân etsinler; tâ ki hak yolu bulsunlar. (Bakara, 186)" âyetiyle haber veren Rabbimiz, Seyyidimiz, Rezzakımız, Şafimiz, Rahimimiz olan Allahımıza hududsuz şükürler, hamd ü senalar olsun. Âmin..

Allahım, beni bağışla

İnsan tevbe etmelidir. İnsan, çiçeklerden semanın çiçekleri olan yıldızlara, zerreden şemse, atomdan galaksilere, insandan kâinata kadar herşeyi yaratıcı ve Rabbi olan Allah'a karşı kusurunu görmeli ve tevbe etmeldir.
Bunu bilen ve tevbe eden adam inşaallah merhamete ve afva mazhar olacaktır.
Şu hadis bunu bize şöyle ifade eder: "Bir adam sırtüstü yatmakta iken, gökyüzüne ve yıldızlara bakıyordu. Adam ‘Allah’a yemin olsun ki, senin bir yaratıcın ve rabbin vardır. Allahım beni bağışla!’ dedi. Allah ona (merhamet nazarıyla) baktı ve onu bağışladı. (Deylemî)"

Ölüm size yetişir

Dünyaya gelen insan, sanki hiç gitmiyecek. İnsanlara bakıyorsun, hepsi dünyada bir sütun gibi kalacak. Sanki aynadaki dünyası hariçteki hakiki dünya ile aynı, onun gibi uzun ömürlü.
Ölmemek için yüksek yerlere kale yapsalar, en uzman doktorları tutsalar, en hızlı jetleri de alsalar ölüm yine de yetişir ve onları çok sevdikleri dünyadan koparıp ahiretin ve büyük mahkemenin bekleme salonu olan kabre alırlar. Bunu şu âyet bizlere haber verir: Nerede olursanız olun, (hattâ) yüksek kalelerde bile olsanız, ölüm size yetişir. (Nisâ, 78)

25 Mart 2013 Pazartesi

Akıl erdiremeyen atalara mı

İnsan mükerrem bir varlıktır. Hakkı arar, fakat bazan karşısına dalalet çıkar, hak zannıyla gönlünde saklar. 
Bazen de insan hiç akıl etmeden, düşünmeden geçmişlerinin, atalarının hayat tarzlarını, fikirlerini kendilerine uygularlar. Körükörüne onlara tâbi olurlar. Biz atalarımızın izindeyiz derler.
İşte Allah böyleleri hakkında bize şöyle haber verir: "Hâlbuki onlara (o müşriklere): “Allah’ın indirdiğine tâbi‘ olun!” denildiği zaman: “Hayır! (Biz) atalarımızı üzerinde bulduğumuz şey(ler)e tâbi oluruz!” dediler. Ya ataları bir şeye akıl erdirmeyen ve doğru yolu bulmayan kimseler idiyseler! (Yine de onlara mı tâbi olacaklar?) (Bakara, 170)" 
Hiç akıl erdirmeden körükörüne batıla tâbi olanların vay haline.

Tuzlanmış çörek otu

Allah hastalık verirse Şafi ismi gereği şifa için de çareler de verir. Zira Şafi ismi şifa vermek için hastalığı ister.
Tıbb-ı Nebevî denilen Nebevî tavsiyeler vardır. Onlardan birisi de çörek otudur.
O tavsiye de şudur: "Tuz ile karıştırılmış olan şu çörek otu yok mu, ölümden başka bir çok hastalık için şifadır. (Müsned)"
Allah'tan niyazımız odur ki bütün hastalıklarımıza ve hastalarımıza acil şifalar versin. Âmîn.

Allahım, bize kuvvet ver

Ey insan! Allah tarafından senin omuzlarına kulluk vazifesi yüklenmiştir. Kulluk ise müsbet ve menfi olmak üzere iki şekilde olur. Yani müsbet kısım namaz, oruç gibi emirlerdir. Menfi kısım ise hastalık, musibet gibi sıkıntılardır.
Bu menfi kısım için Allah'tan şöyle dua etmek yerinde olacaktır: "Rabbimiz! Kendisine (dayanabilmek için) tâkatimiz olmayan şeyi de bize yükleme! (Bakara, 286)"
Allah bizleri takatimizi aşan şeylerle omuzlarımızı kırıp isyana düşürmesin. Âmin..

24 Mart 2013 Pazar

Temiz olanları yiyin

Allah, dünyayı hikmeti gereği temiz pis şeyleri karıştırarak yaratmış. Bazı şeyleri helal bazı şeyleri haram kılmıştır. Helalleri temiz, haramları pis kılmıştır.
Sonra da insanları helal ve temiz şeyleri yemeyi ve şeytanın adımlarına uymamayı şu âyetle emretti: "Ey insanlar! Yeryüzünde bulunanlardan helâl ve temiz olanları(nı) yiyin ve şeytanın adımlarına tâbi olmayın! Çünki o, size apaçık bir düşmandır.(Bakara, 168)"

Dost kişinin aynasıdır

Ey insan! İnsan dostsuz olmaz. Mutlaka birilerini kendine dost edinecektir. Fakat öyle dostlar vardır insanı iyiliğe sevk eder, hayra çağırır, cennete yönlendirir.
Kimi dostlar vardır, insanı kötülüğe sevk eder, şerre çağırır, cehenneme yönlendirir.
Dost kişinin aynasıdır. Dostunda ne varsa kendine de sirayet eder. Peygamber Efendimiz (asm) şöyle buyurmaktadır: "Kişi, dostunun dini üzeredir. Öyleyse her biriniz, kiminle dostluk kuracağına dikkat etsin. (Ebû Dâvud)"
Öyle ise ey insan! Öyle ise dostunu ona göre seç ki cennet olasın. Allah dostu olasın.
Allahım, bizi ve neslimizi ve dostlarımızı Senin dostun eyle.. Âmin..

Allah herşeyi bilir

Ey insan! Allah Alîm'dir, herşeyi bilir; gizli ve aşikar O'nun için birdir, gizlenemez O'nun nazarından.
Öyle ise ey nefis, halini gizlesen de açıklasan da Allah bilir. Kusurunu Allah'a karşı açıkla ki afvolunasın.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "Allah, neyi gizler ve neyi açıklarsanız bilir. (Nahl, 19)".
Allahım, bizim ve neslimizin gizli ve açık bütün günahlarımızı afveyleyip ayıblarımızı setreyle.. Âmin..

23 Mart 2013 Cumartesi

Benzerinden bir sure getirin

Ey insan! Sana Kur'ân gibi bir hakikat indirilmiş. Senin bundan haberin var mı? Sana ne hitabda bulunuyor? Senden, içindeki dünyandan ve kâinattan, hatta gideceğin kabrinden ve bütün geleceğinden ne haber veriyor?
Yoksa Kur'ân'dan şübhe içinde misin? Eğer öyle ise bak Kur'ân senin gibi düşünenlere meydan okuyor. 
"Ve eğer kulumuza indirdiğimiz (Kur’ân)dan şübhe içindeyseniz, haydi onun benzerinden bir sûre getirin; eğer (iddiânızda) doğru kimseler iseniz, Allah’dan başka şâhidlerinizi (yardımcılarınızı) da çağırın!
Buna rağmen yapamazsanız, ki aslâ yapamayacaksınız, öyle ise o ateşten sakının ki, yakıtı insanlarla taşlardır; (ve) kâfirler için hazırlanmıştır! (Bakara, 23-24)"
Haydi bir mislini getirebilir  misin? Bütün dostların da sana yardım etsin. Bütün imkânlarını da topla.
Sen ve bütün yardımcıların bunun içi âciz kalacaksınız. Ve en büyük tokadı yiyeceksiniz.

Bilakis hayatdârdırlar

Allah yolunda hizmet edenlerin hizmetleri bakileşir, fena bulmaz. Allah için verenlerin ihsanları bitmez, ebedileşir.
Allah yolunda öldürülenlerin hayatları sönmez, ölümsüzleşir. O şehidler için Allah (cc) şöyle buyurmaktadır: "Ve Allah yolunda öldürülenlere “ölüler” demeyin! Bilakis (onlar) hayatdârdırlar, fakat (siz) anlayamazsınız. (Bakara, 154)

İman ateşten çıkartır

İman öyle bir nurdur ki sahibini hem bu dünyada hem de ahirette saadete mazhar kılar. 
İman cennetteki tuba ağacının çekirdeğini taşır. Kalbinde zerre miktar imanı olan ve o şekilde kabre giren ahirette mutlaka o iman sayesinde er veya geç ateşten çıkarılacaktır.
İman sahiblerine bu müjdeyi Peygamber Efendimiz (asm) şöyle vermektedir: "Kalbinde zerre miktarı iman bulunan kimse ateşten çıkacaktır. (Tirmizî)"

Güzel bir söz

Sadaka belaları geri çeviren güzel bir ameldir. Fakat kendisini bir incitme takib ederse kıymeti düşer.
Güzel bir söz ve bir bağışlama her zaman kıymetlidir. Zira güzel bir söz güzel bir sözle devam eder.
Güzel bir söz ve bir bağışlamanın, kendisini bir incitme takib eden sadakadan daha hayırlı olduğunu Allah (cc) şu âyetle bildirir:  "Güzel bir söz ve bir bağışlama, kendisini bir incitme takib eden sadakadan daha hayırlıdır. (Bakara, 263)"

22 Mart 2013 Cuma

Bile bile hakkı gizleyenlerin vay haline

Allah, yahudilere kitabı yani Tevrat'ı vermiş. Ahirzaman Peygamberinin vasıflarını Tevrat'ta yazmış. Öyle ki onlar Peygamberimizi (asm) oğullarından daha iyi tanımaktadırlar. Bunu yahudi âlimi iken İslâm'ı seçen Abdullah bin Selam (ra) Hz. Ömer'e (ra) haber vermiştir.
Bu hususu Allah şu âyet ile haber vermektedir: "Kendilerine kitab verdiğimiz kimseler, O'nu (O Peygamberi) kendi oğullarını tanımakta oldukları gibi tanırlar. Buna rağmen şübhesiz onlardan bir fırka, kendileri bile bile gerçekten hakkı gizlerler. (Bakara, 146)"

Peygambere itaat

Peygambere itaat Allah'a itaattir. Zira Allah peygamberleri kendisine elçi seçmiş ve biz insanlara yol göstermek için göndermiştir.
Öyle ise Peygambere isyan eden Allah'a isyan etmiştir ki Son peygamber Hz. Muhammed'dir (asm). Peygamber Efendimiz (asm) bu konuda şöyle buyurmaktadır: "Kim bana itâat ederse, muhakkak ki Allah’a itâat etmiştir. Kim de bana isyan ederse, muhakkak ki Allah’a isyan etmiştir. (İbn-i Mâce)"

Dinlerini oyun edinenleriin vay haline

Bilerek dînini dünyaya satan ve bilerek hakikat elmaslarını pis, zararlı şişe parçalarına değişen bir münâfıklığa girmiş, insan sûretindeki yılanlara hakikatleri söylemek, hakikatlere bir hürmetsizliktir. (Mektûbât, 211)
Böyle vicdanları tamamen bozulmuş insanlara karşı Allah bizi şöyle ikaz  eder: "O hâlde dinlerini bir oyun ve bir eğlence edinen ve dünya hayâtı kendilerini aldatan kimseleri bırak; hem (sen) onunla (o Kur’ân ile) nasîhat et ki, bir kimse kazandığı (günahlar) yüzünden helâke düşürülmesin! Ona Allah’dan başka ne bir dost, ne de bir şefâatçi vardır. (Azâbı kendinden men‘ etmek için) her türlü fidyeyi fedâ edecek de olsa, ondan alınmaz. (Enam, 70)"
Öyle ise dinlerini oyun edinenlerin vay haline ki Allah da onları bırakmış ve onlar için azab hazırlamıştır.

21 Mart 2013 Perşembe

İbadet edin ki takva sahibi olasınız

Ey insan! Eğer kalbim temizdir, ben Allah'tan korkarım diyorsanız ve iddia ediyorsanız ibadet ediniz. Zira takva sahibi olmanın yolu ibadet etmekten geçer.
Eğer ibadet ederseniz, kendinizi fena iş ve hallerden muhafaza edebilirsiniz ki bu hal takvadır.
Bu hususta Allah şöyle buyurmaktadır: "Ey insanlar! Sizi ve sizden öncekileri yaratan Rabbinize ibâdet edin ki takvâ sâhibi olasınız! (Bakara, 21)"

İnsanlardan bir kısım sefihler

İnsan akıl sahibi olarak yaratılmıştır. Akıl ise lehte ve aleyhte olanı ayırt edebilme, menfaat ile zararı fark edebilme kabiliyetidir.
Maalesef insanların bir kısmı bu kabiliyetlerini kullanamamakta veya nefsani duygular için kullanmaktadır. Ki Allah da onlar için "İnsanlardan bir kısım sefihler (Bakara, 142)" olarak buyurmaktadır.
Bu tip insanlara sefih de denilmektedir ki Razi şöyle tarif etmektedir: " Sefih, aklı veya dîni eksik olan, lehinde ve aleyhinde olanı ayırd edemeyen ve menfaatli yolu bırakıp zararlı yolda giden, dînî cihetteki noksanlığıyla Allah’a isyân eden kimse demektir. (Râzî, c. 2/4, 102)"
Allah, bizleri sefih olmaktan muhafaza eylesin. Âmîn..

Balık bile istiğfar eder

Ey insan! Bilir misin? Hayır sana ne kazandırır, şer ne zarar ettirir?
Bir bilsen, hayrı öğretene kimler dua eder, kimler istiğfar eder?
Bak, Peygamber Efendimiz (asm) hayrı öğretene kimlerin istiğfar ettiğini şöyle ders veriyor: "Hayrı öğretene, her şey, hatta denizdeki balık bile istiğfâr eder. (Bezzar)"
Bir de bunun zıd manasını düşünelim. Öyle ise şerri öğretene herşey, hatta denizdeki balıklar bile lanet eder.
Ey insan! Sen sen ol, hayrı öğreten ol, şerri öğreten değil..

20 Mart 2013 Çarşamba

Güzel ahlakın derecesi

Ey insan! Kendine güzel ahlak edinmeye çalış. Zira güzel ahlak senin dereceni yükseltir. Öyle yükseltir ki namaz ve oruç sahibinin derecesine ulaştırır.
Güzel ahlakın insanın derecesini yükselttiğini Peygamber Efendimiz (asm) şöyle haber verir: "Güzel ahlâk sâhibi, ahlâkı sâyesinde, namaz ve oruç sâhibinin derecesine ulaşır. (Tirmizî)"

Herşey Allah'ın bilgisiyledir

Fiziğin, kimyanın, biyolojinin, jeolojinin, coğrafyanın, matematiğin, sosyolojinin, psikolojinin, astronominin, uzay fiziğinin ve bilumum fennin gördüğü ve çözdüğü kadarıyla yerde ve gökte ne varsa bir ilim dahilinde yaratıldığıdır.
Demek herşeyi yaratan bilerek yaratıyor. Bunu bize Allah şöyle haber veriyor: "Bilmedin mi ki şübhesiz Allah, gökte ve yerde ne varsa bilir. Muhakkak ki bunlar bir kitabda (Levh-i Mahfûz’da)dır. (Hacc, 70)"

Ayrım yapmayız

Peygamberlere iman, iman esaslarındandır. Ve bütün peygamberleri kabul etmek ve ayrım yapmamak şarttır. Bizim için şu ayet esastır: (Biz) Allah’a, bize indirilene, İbrâhîm’e, İsmâîl’e, İshâk’a, Ya‘kub’a ve (onun) torunlar(ın)a indirilenlere, Mûsâ’ya ve Îsâ’ya verilenlere ve Rableri tarafından (diğer) peygamberlere verilenlere îmân ettik. Onlardan hiçbirinin arasında (Allah’ın birer peygamberi olmaları cihetiyle) ayırım yapmayız. Çünki biz, O’na teslîm olan kimseleriz” deyin!" (Bakara, 136)

Ahlakını güzelleştirenlere müjde

Güzel ahlak insanın bilhassa gencin süsüdür. Kötü ahlak ise bir nevi pasaklıktır, çirkinliktir.
İnsan ahlakını güzelleştirebilir. Bunun için de çaba sarfetmelidir. Ahlakını güzellleştirenlere Peygamber Efendimiz (asm) şöyle  müjde verir: "Bir kimse, ahlâkını güzelleştirirse, onun için de, cennetin en yüksek yerinde bir köşk inşa edilir. (Ebû Davud)"
Ey insan! Sen de ahlakını güzelleştir ki güzel insan olasın ve bu müjdeye layık olasın.

19 Mart 2013 Salı

Ne mutlu iman edenlere

İnsanın en büyük gayesi, Allah'ı tanımak, Allah'a iman edip salih amel işlemektir.
Karmakarışık şu dünya hayatında Allah'ı bulan ve O'na iman edip salih amel işleyen bir insan asıl vazifesini yerine getirmiş olur ki mükafat olarak da cennet ihsan edilir.
İşte Allah bizlere bu müjdeyi şu âyet ile vermektedir: "Îmân edip sâlih ameller işleyenler var ya, onları altlarından nehirler akan Cennetlere koyacağız, orada ebedî olarak devamlı kalıcıdırlar. (Nisâ, 57)"
Ne mutlu iman edip salih amel işleyenlere.

Fasıkı övenlerin vay haline

İnsanların mühim bir gafleti de günah işlemekten çekinmeyen, keyifle günah işleyen fasık insanların övülmesidir.
Zaten fasık insan işlediği günah ile iftihar eder. Bu da ahirzamanın bir özelliğidir.
İnsanlar da fasık insanın yaptığı bir iyilik ile günahlarını görmez ve o fasıktan övgüyle bahseder. Bu da Allah'ı gazaba getiren bir husustur.
Peygamber Efendimiz (asm) bu hususu şöyle ifade etmektedir: "Yeryüzünde fasık övüldüğü zaman Allah gazaba gelir. (Beyhakî)"

Hamdolsun ki Kur'ân'ı indirdi

Hamd âlemlerin Rabbi, Rahman ve Rahim olan Allah'a mahsustur. Hamd ve övgü Allah'a layıktır. 
Hamd edilecek hususlardan biri de Kur'ân'ın indirilmesi ve içinde bir eğriliğin bulunmamasıdır.
Allah, bu hususu Kehf Suresi'nin birinci âyetinde şöyle ifade etmektedir: "Hamd o Allah’a mahsustur ki, kuluna Kitâb’ı (Kur’ân’ı) indirdi ve onda (lafzında ve ma‘nâsında) hiçbir eğrilik (ihtilâf) bulundurmadı. (Kehf, 1)"

18 Mart 2013 Pazartesi

Düşmanın önündeki perde

İslam'ın merkez hükümeti olan bu memlekete nice taarruzlar oldu. Kimisi din kisvesi altında, kimisi intikam kisvesi altında geldiler.
Allah bu memlekete saldırmak isteyen düşmanların karşısına imandan örülmüş şehid ve gazilerden oluşan müdhiş bir perde çıkardı.
Birinci Dünya Harbi'nde, Çanakkale'de bu perde imanıyla düşmanın karşsında durdu ve düşmanları nihayetinde bu topraklara geldiklerine pişman eyledi.
Allah, insanımızı daima imanda ve İslam'da kaim eylesin. Ve düşmanlara hiçbir zaman fırsat vermesin. Âmin.

Bir vücudun azaları

Ey mü'minler! Bizleri birbirimize öyle bir hakikat bağlamış ve bir araya getirmiş ki bir vücudun azası gibi kılmıştır. O da bir olan Allah'a iman, itaat ve Allah için birbirimizi sevmektir.
Biz mü'minlerin bir vücud gibi olduğumuzu Peygamber Efendimiz (asm) şöyle ifade etmektedir: "Mü'minleri birbirlerine merhamet etmede, sevmede, birbirlerini korumakta bir cesedin azaları gibi görürsün. Vücudun bir azası hasta olduğu zaman, diğer uzuvlar uykusuzluğa ve ateşli hastalığa karşı yardımlaşırlar. (Buhârî)"

Az gülsün, çok ağlasınlar

Ey insan! Ömrün günahları kazanmakla geçiyor, kâr mı ettiğini zannediyorsun? Günah lezzetleri bitince cehennem elemleri başlayacak.
Eğer günahlarına pişman olursan cezasını şöyle buyuruyor Allah:  "Kazanmakta oldukları (günahları)na bir cezâ olarak az gülsünler, çok ağlasınlar! (Tevbe, 82)"

17 Mart 2013 Pazar

Amelin makbuliyeti

Bir amelin makbuliyetinin en önemli ciheti ihlaslı olarak, yalnızca Allah'ın rızasını kazanmak için yapılmasıdır. Üzerinde ihlas mührü bulunmayan ameller kabul edilmezler.
Bu hususta Peygamber Efendimiz (asm) şöyle buyurmaktadır: "Muhakkak ki Allah Azze ve Celle, ihlâslı olarak, yalnızca O'nun rızasını kazanmak için yapılan amelin dışında hiçbir ameli kabul etmez. (Ebû Davud)"
Demek bir dirhem ihlaslı amel bin batman ihlassız amelden kıymetlidir.