28 Eylül 2010 Salı

Eyyüb aleyhisselamın yaraları ve sabrı

Eyyüb (as) hastalanmış, senelerce yara bere içinde kalmış. Öyle ki yaralarından kurtlar çıkmış. Yine de sabır içinde şükretmiş.
Kurtlar iman mahalli olan kalbine ve imanın tercümanı olan diline ilişince ibadetine zarar verir düşüncesiyle, sırf Allah için, kendi istirahati için değil, Allah'tan şifa taleb etmiş.
Yâ Rab, zarar bana dokundu diye münacaatta bulunmuş. Allah için olan bu dua neticesinde tam bir sağlığa ve afiyete kavuşmuş.
Kıssadan hisse almak kabilinden, Hz. Eyyüb'ün zâhirî yaralarına mukâbil bizim bâtınî ve ruhî yaralarımız var. İşlediğimiz her bir günah, aklımaza giren herbir şüphe, manevi küçük bir yılan olup ısırmakta ve âhiretimizin mahvına çalışmaktadır. Öyle ise Eyyüb as'ın yaptığı o münacaata biz daha muhtacız. Zira bizim yaralarımız ebedî hayatımızı tehdit etmektedir. 
Unutmamalıdır ki, herbir günahta bir küfür tohumu vardır ve küfre gidecek bir yol vardır.

İnsanlık tarihi

Ve insan dünyaya gönderildi.
Yemyeşil ve cıvıl cıvıl olan dünya, bir kısım meleklerin itiraz ettiği gibi, fesat ve kan dökmekle mi dolacaktı?
Yoksa insan, arzın halifesi ünvanına liyakatini gösterebilecek miydi?
Talim-i esma ile Âdem (as)'ın şahsında insanlık tefevvukunu gösterdiği gibi, Peygamberî bir hayatı takip eden büyük bir cemaat yine arzın halifesi ünvanına liyakatini göstermekte ve bu cemaat Âdem (as)'dan beri devam etmektedir ve kıyamete kadar da hak üzere devam edecektir, inşaallah.
İnsanları mahçup eden Firavunlar, Nemrudlar, Şeddatlar, Deccaller cehenneme akarken, insanların yüzünü ak eden Peygamberler, Sıddıklar, Şehidler, Evliyalar, Asfiyalar cennete yükselmektedir.
Allahım, bizi ve neslimizi kendilerine nimet verilen ve cennete yükselen o mübarek kervana dahil eyle. Âmin..

22 Eylül 2010 Çarşamba

Öğrenmenin hocası

İlimin hocası meraktır. Merak ile insan bilmediğini araştırır ve öğrenir.
Bunun gibi bir meseleyi, bir sanatı, bir zanaatı erbabından, ustasından öğrenmenin yolu edep ve efendiliktir.
İlim ve sanat öğrenmek isteyen hocasına, ustasına karşı edepli ve hürmetli olmalıdır. Bunun halk arasındaki karşılığı efendi olmaktır. Bu da ilim ve sanat hazinesinin sandukçası olan hocayı açacak bir anahtardır.
Hocasına ve ustasına hürmet etmeyen, hazinenin anahtarını kaybeder ve öğrenmek istediği ilim ve sanata ulaşamaz.
Hoca ve ustaya hürmet ise, münasebetleri resmî tutmak demek değildir.
Hocam, ustam, ağabey (abi) gibi ünvanları kullanarak, bana, bu kardeşine elindeki değerli ilmi, sanatı öğretir misin? diye efendiliğini arz ederek hürmetini göstermeli ve o hazineyi açmaya çalışmalıdır.
Allahım, bizi ve neslimizi ilme ve hocalarımıza hürmetli eyle.. Âmin..

21 Eylül 2010 Salı

Durmak

Durmak, durgunlaşmak, eğer tefekkür yoksa zarardır.
Gaflet ve sefahat sebebidir.
Su durunca kirlenir, bulanınca akması lazım. Akmazsa durulmaz.
Öyle de insan, durmamalı, ama bazen dururur, durgunlaşır. İşte şeytan ve nefis için hareket alanı.
Hemen harekete geç, Allah için yeni şeyler üret.
İnsanlara faydalı olmak için, yol aç, yol göster, yol ver.
İbadetin envaıyla âlemi süslemek gerek.
Tefekkür, tezekkür, teşekkür.
Allahım, bizi ve neslimizi daima tefekkür, tezekkür ve şükür ile meşgul kullarından eyle.. Âmin..

16 Eylül 2010 Perşembe

Sigarayı bırakmak isteyenlere

Ben sigarayı bırakmak istiyorum, ama bir türlü bırakamıyorum diyenlere bir kaç nasihatte bulunmak istiyorum.
Zira Allah "Onlara nasihat et, zira nasihat müslümanlara fayda verir" buyuruyor Kur'ân-ı Kerîm'de.
Nasihatten ve akıl verilmekten hoşlanmayanlar muhatabım değildir.
Sigarayı bırakmak isteyen şunlara dikkat etsin, yeter kanaatindeyim.
1. Arkadaş ortamında kesinlikle sigara içmesin.
2. Arkadaş ve dostlarını sigara yüzünden rahatsız etmesin, yanından uzaklaşmasına sebep olmasın.
3. Sürü psikolojisi gereği yanında sigara yakana özenip, imrenip, canı çekip bir sigara da kendi yakmasın.
4. Sigara içilen ortamı terk etsin.
5. Sigarayı içmek için, sıkıntılıyım, stresliyim gibi sebebler bulmasın.
6. Hem vücuduna hem de sevdiklerine zarar verdiğini düşünüp sakınsın.
7. Mekruh değil, belki kendine haram bilsin ve çekinsin.

Bu 7 nasihate kulak veren ve kendine rehber edinen, inşaallah bu zehirden hem kendini hem de sevdiklerini kurtaracaktır.
Aksi takdirde, ancak kanser gibi bir hastalığa, Allah etmesin, yakalanınca bırakacaktır.
Haydi, duman yerine oksijen çekelim o güzelim ciğerimize.
Ve Allah'a şükredelim bize verdiği nimetlere.
Allahım, bizi ve neslimizi bütün zararlı maddelerden muhafaza eyle.. Âmin..

15 Eylül 2010 Çarşamba

Medeniyetin yolları

"Yol medeniyettir" diye meşhur bir söz var.
Bu sözün gerçek olduğunu herkes müşâhede etmiştir.
Bayramda Adana'ya seyahat ettim. Yaklaşık iki senedir de gitmemiştim karayoluyla.
Ulukışla-Pozantı yolu sıkıntılıydı. Öyle yerler vardı ki bazen yüzlerce araba birkaç kamyonun arkasına takılır, yavaş yavaş yarım saat belki bir saat takip ederdi, eğer geçme imkânı bulamaz ise.
Bu bayramda Ulukışla-Pozantı arasına öyle bir yol yapılmış ki, kaleme almak ile memnuniyetimi ifade etmek istedim.
Üç şeritli, çift yönlü harika bir yol. Hatta beraberce seyahat ettiğim sağımda ve solumda bulunan insanlara memnuniyetimi ifade ettim ki birisi de "emeği geçenlerden Allah razı olsun" demişti.
O yolda Kırkgeçit denilen 20 kadar tünel bir o kadar da viyadük yapılmış. Bu sayede yollar o kadar sâkindi ki, insan sevinmeden edemiyor.
Evet, yol medeniyettir. Bu medeniyette yol alanlardan Allah razı olsun.
Bir de şöyle bir ümidim var: Memleketimin her tarafı çift yollarla birbirine bağlanırken, demiryollarının da gelişmesidir. Hızlı trenler, şehirlerarası metrolar.
Memleketimin insanı bunlara lâyık.
Allah da bizi her dâim lâyık eylesin. Âmîn.

14 Eylül 2010 Salı

Tam adalet

İnsan hislerine hayvana zıt olarak sınır konulmamıştır. Sınırsız bir kuvvet, kanunla tanzim edilmezse zulme sebeb olur.
Akıl cerbezesiyle, aldatıcı zekasıyla hakkı batıl, batılı hak gösterir, büyük bir zulme yol açar.
Gadab, tehevvür ile maddî manevî hiç birşeyden çekinmezse, hukukları çiğneyerek zulme yürür.
Şehvet, fücur ile helal haram demeyip namusları payımal ederse, zulümler, tecavüzat ondan fışkırır.
İşte bu kuvvetlerin, kanunla tanzimi ve tahdidi lazım ki adalet sağlansın, beşer saadete ersin.
Tam adalet, ferdin hiçbir suretle hakkının feda edilmemesi, çiğnenmemesidir.
İzafi adalet ise, umumun istirahati için ferdin hakkı feda edilebilir.
Bir şeyde tam adaleti uygulamak mümkün iken izafi adalet zulümdür.
Söz sahibi, karar mercileri ve hüküm veren bizler, bir meselede hüküm verirken tam adaleti nazara almalıyız ki zalimlerden olmayalım inşaallah. Zira Allah zâlimleri sevmez.
Allahım, bizi ve neslimizi adaleti tesis edenlerden eyle.. Âmin..

13 Eylül 2010 Pazartesi

İdârecilik mesuliyettir

"Hepiniz çobansınız ve hepiniz sürünüzden mesulsünüz. İnsanlar üzerinde idâreci olan, onların çobanıdır ve o onlardan mesuldür. Kişi ailesinin çobanıdır ve onlardan mesuldür. Kadın, kocasının evinin çobanıdır ve ondan mesuldür. Hizmetkâr efendisine âit malın çobanıdır ve elinin altındakinden mesuldür. (Elhâsıl) her biriniz çobansınız ve her biriniz sürünüzden mesulsünüz. (Buharî, Müslim, Ahmed, Ebu Davud, Tirmizî)"
On kişinin başına emir (idâreci) tayin edilmiş bir kimse, mutlaka kıyâmet günü onlardan sorguya çekilecektir. (Taberanî, Kenzü’l-Ummal, c. 6, s. 24)"
"Kim insanların ihtiyacını terk ederse (ilgilenmezse), onların ihtiyacını karşılayıp, haklarını yerine getirinceye kadar, Allah da onun ihtiyacına bakmaz. (Taberanî)"
Kim insanların işlerinden bir işin başına getirilir de zayıf ve ihtiyaç sâhiplerinden o perdelenirse, Allah da ondan kıyâmet gününde perdelenir. (Ahmed)"
Bir kul ki, Allah onu halkı görüp gözetmek üzere vâli kılar da o, hayır-hâhâne irşâdıyla halkı muhâfaza etmezse, elbette o kişi cennet kokusu koklayamayacaktır. (Buharî, Müslim)"
"Kim insanların işlerinin başına getirilir de, sonra oda kapısını miskinlere veya mazlumlara veya ihtiyaç sâhiplerine kapatırsa, Allah Azze ve Celle de ona rahmetinin kapılarını onun ihtiyacı ve fakirliği anında, Allah’a çok ihtiyacı olduğu vakit kapatır. (Ahmed)"
Hangi çoban sürüsüne merhamet etmezse Allah ona cenneti haram kılar. (Kenzü’l-Ummal, c. 6, s. 21)"
Müslümanların derdleriyle ilgilenmeyen onlardan değildir. (Taberanî)"
İnsanlardan perdelenen (onların ihtiyaçlarıyla ilgilenmeyen) ateşten (cehennemden) perdelenmez. (Kenz, 6, 25)"

Doğru ticâret, sâdık tüccar

Ticaret helaldir. Hakkıyla yapıldığında kıymeti büyüktür. Fakat tüccarlar yemin ederek ve yalan söyleyerek günahkar olmaktadırlar.
İstikametli bir tacir olmak için Peygamber Efendimize kulak vermeliyiz.
Ebu Said El-Hudri (ra)’den rivâyet edildiğine göre Peygamberimiz (asm) şöyle buyurdu: “Doğru, güvenilir tâcir (mahşer gününde) peygamberler, sıddıklar ve şehidlerle beraberdir.  (Tirmizî)"
İbn Mace’nin İbn Ömer (ra)’den rivâyeti ise şöyledir “Güvenilir, doğru olan Müslüman tâcir kıyâmet gününde şehidlerle beraber haşrolur.”
Ebu Hureyre (ra)’den rivayet edilmiştir. Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) (pazarda bir tüccarın) ekin yığınına uğradı ve elini onun içine daldırdı. Parmaklarına ıslaklık dokundu. Bunun üzerine: “Ey ekin sâhibi! Bu ne?” dedi. Ekin sâhibi: “Ona yağmur isâbet etti ya Resûlallah!” dedi. Resûlullah (Sallallahü aleyhi ve Sellem) : “O (ıslak) kısmı insanlar görsün diye ekinin üstüne koysaydın ya! Aldatan benden değildir.” buyurdu. (Müslim, Ebu Davud, Tirmizî)"
Bazı rivâyetlerde “Bizi aldatan bizden değildir” buyrulmuştur.
Abdurrahman b. Şibl (ra)’den rivâyet edilmiştir:
Peygamberimiz (asm) "Muhakkak ki, tüccarlar fâcirlerdir (günahkârlardır).” dedi. “Ya Resûlallah! Allah alış verişi helal kılmadı mı?” dediler. O da “Evet (helal kıldı). Fakat onlar yemin eder günaha girerler, konuşur yalan söylerler.” dedi. (Ahmed, Hakim)"
Allahım, bizi ve neslimizi sadık tüccarlardan eyle.. Âmin..

Herşey secdede

"(Onlar) Allah’ın yarattığı herhangi bir şeyi görmediler mi ki, onun gölgeleri (dahi) Allah’a secde ediciler ve zilletle boyun eğenler oldukları hâlde sağ ve sol (taraflar)a dönerler! Hâlbuki göklerde olan ve yerde bulunan hareket eden bütün canlılar ve melekler, büyüklük taslamadan sâdece Allah’a secde eder. (Nahl, 48-49)"
Ey insan! Senin ve herşeyin gölgesi secdede, Allah'a itaatte. Sen de gururu bırak ve Yaradanına secde ve itaat et.
Zâten ibâdet için yaratılmadın mı?
Allahım, bizi ve neslimizi daima sadece Sana secde edenlerden eyle.. Âmin..
Not: Nahl, 49. âyet-i kerîme, Kur’ân-ı Kerîm’deki on dört secde âyetinin üçüncüsüdür.

Dokuzuncu asrın sâhibi

Bedîüzzaman Hazretlerinin Risâle-i Nur'da kendisinden, "uyanık iken, çok defa Peygamber sohbetine mazhar olan" ve "sahih hadislerin elmaslarını, diğer sözlerden ve mevzuattan ayrıştıran" şeklinde söz ettiği İmam Süyutî Hazretleri, İslâm âlimlerinin büyüklerindendir.
Mısır ve Suriye'de hüküm süren Memlükler Devleti'nin son zamanlarında Kâhire'de yetişmiş, tüm ilimlerde zirveye çıkmış, ictihada yönelik ilimleri tam olarak kuşatmış, hadisleri senetleriyle rivâyet eden, kıymetli ve faydalı eserler sâhibi büyük bir imamdır.
Allahım, bizi ve neslimizi asrın imamına talebe eyle.. Âmin..

Bir hadis bile yeter

İnsana, dünya ve âhiret dengesini, ibâdete olan ihtiyacını ve günaha olan meylinin engellemesini, böylece istikametli bir hayatı öğreten bir hadis vardır ki binler hadis-i şerifin mânası içindedir. O hadis şudur ki:
Ebu Bekr-i Şibli Hazretleri şöyle diyor: “400 hocadan ders okudum. Onlardan 4 bin hadis-i şerif öğrendim. Bunlardan birini seçip ona uydum. Çünkü 4 bin hadisin içindekiler bu hadiste vardı zâten!
Merak ettiler: “O hangisiydi efendim?”
O da dedi ki: “Bu hadiste 4 nasihat var:
1. Bu dünyada ne kadar yaşayacaksan, dünya işlerine o kadar çalış!
2. Âhirette ne kadar kalacaksan, âhiret işlerine o kadar zaman ayır!
3. Allah’a ne kadar muhtaçsan, ibâdet ve taatını o kadar yap!
4. Cehenneme (ateşe) ne kadar dayanabileceksen, o kadar günah işle!”
Allahım, bizi ve neslimizi hadislerin yolundan ayırma.. Âmin..

12 Eylül 2010 Pazar

Başladı rahmet yağmurları

Cenâb-ı Hakk'a hududsuz şükürler olsun ki, rahmet mevsimi üç aylarla başladı.
Recep, Şaban ve nihâyet Ramazan ile rahmet bulutları memleketimin üzerinde toplandı ve sağnak sağnak yağarak bizleri memnun edip sevinçlere boğdu.
Üç aylara ve Ramazan-ı Şerif'e güle güle dedik, ama rahmet yağmurlarını yerlerine hediye bıraktılar.
Bayram oldu, bayramlar oldu.
İnşaallah milletimizi ve âlem-i İslâm'ı kıyamete kadar sevindirecek, rahmet yağmurları hep bizimle olacak.
Ve kara bulutlar dağılacak üzerimizden ve yerini o parlak güneşe, İslâm güneşine bırakacak inşaallah.
İslâm güneşiyle insanlar hakikî hürriyete ve saadete kavuşacak.
İnsanlar, kula ve nefsine köle olmaktan kurtulup bütün insanları ve mahlukları yaratan Rabbine kul olacak.
Evet, istikbal inkılabatı içinde en yüksek gür seda İslâm'ın sedası olacak ve kuytularda söylenen hakikatler çatılardan haykırılacak.
Ey insanlığın hakikî saadetinin önündeki kara bulutlar! Çekilin, güneş doğuyor.
Allahım, bizi ve neslimizi rahmet yağmurlarının bereketinden ve rahmetinden mahrum eyleme.. Âmin..

Bir olan Allah'tan korkun

Ve Allah buyurdu ki: İki ilâh edinmeyin! O, ancak tek bir İlâhdır! Öyle ise, yalnız benden korkun! Çünki göklerde ve yerde ne varsa O’nundur; dîn (itâat) de dâimâ O’nun içindir. Buna rağmen Allah’dan başkasından mı sakınıyorsunuz? (Nahl, 51-52)
Herşeydeki birlik mühürleri, Yaratıcının bir olduğunu gösterir. İnsanlardaki esas azaların bir olması ve bir fıtratta olması gibi.
Hayvanlar, böcekler, kuşlar, bitkiler, ağaçlar, gezengenler, yıldızlar, güneşler hepsinde birlik damgaları var. Öyleyse birini idare eden, ancak hepsini idare edendir.
Herşeyin anahtarı yanında, herşeyin dizgini elindedir.
Öyleyse bir olan Allah'tan korkun, başkalarından değil.
Allahım, bizi ve neslimizi daima Sana asi gelmekten korkan kullarından eyle.. Âmin..

8 Eylül 2010 Çarşamba

Bayram olsun herkese

Rabbimize hududsuz şükürler olsun ki, bu Ramazan-ı Şerif'i yaşamayı bizlere nasib eyledi.
Gündüzünde oruç ile gecesinde terâvih ve Kur'ân ile meşgul eyledi.
Bu Ramazan'ın ilk 8-10 günü sıcak geçti. Sanki Cenab-ı Hak, oruç tutacakları tutmayacaklardan bu şekilde ayırdı. Kimler samimi kendini gösterdi. Sıcak günler geride kaldı, sıcaktan tutamadığını söyleyenlerin bahaneleri de. Ama yine tutmadı o nasibsizler. Allah onlara da hidayet nasib eylesin.
Tutanlar, şimdi haklı bayramlarını yaşıyorlar.
Tutamayanlara ise tutarak geçirecekleri bir Ramazan diliyorum ki, bayram onlara da olsun.
Bu sıcak günlerle şunları hatıladık: Mekke'de Medine'de, Sudan'da ve diğer sıcak memleketlerde oruç tutanların da canı var.
Allah onların ve bizlerin her dâim yardımcısı olsun. Bizlere birlik, dirlik ve kuvvet versin.
İnşaallah bin aydan hayırlı olan Ramazan-ı Şerif, bizim için de öyle olmuştur.
Bütün müslümanların Ramazan-ı Şerif'ini tebrik ediyorum.
Ayırca Pakistan, Filistin, Çeçenistan, Karadağ, Dağlık Karabağ, Bosna, Kosova, Doğu Türkistan gibi sıkıntılar içinde olan müslümanların selameti için dua edelim.
Bereketli bayramlar dilerim.

Duygu mu akıl mı?

Duygu mu esastır, akıl mı?
Bir insanda duygu hâkim ise, duygunun şiddetine göre insanın hareketleri mantık ve akıl dışına çıkar.
Bir aşık, aşkını ilan için akıldan istifa eder.
Öfkeli insan, akılla hareket edip neticesine bakmak yerine intikam duygusuyla hareket eder.
Sevinçli insan, herşeyi mutlu görürken;
Üzüntülü insan her yerde matem var sanır.
Asrımızdaki insanlara baktığıımızda kendini akıllı değerlendirdiği halde duygunun mahkumu olmuştur.
Duygular, Allah'ın isim ve sıfatlarını tanımak için verilmiştir.
Akıl da doğruyu bulmak için.

Dumansız hava

Son asırları esir alan sigara, maalesef 7 yaşından 70 yaşına kadar insanımız tarafından çoklukla kullanılmaktadır.
Düşünüyorum, acama maddi refah ile gelen bir hastalık mı? Hayır, zira asgari ücretle çalışan bir insan, aylık 100 lirasını bu dumana vermektedir.
İnsan kendine acımıyorsa, sevdiklerine de mi acımıyor.
Annesine, babasına, eşine, evladına...
Acıdığı bir sevdiği yok mu?
Kendiyle birlikte sevdiklerini de zehirliyor. Onlara bir hediye alabileceği parayı, dumana kaptırıyor. Kendisi gibi insanları zehirlemekten nemalanan insan düşmanlarını besliyor, semizlendiriyor. O da daha fazla imkanla insanları zehirlemeye devam ediyor.
Kendi hayatımıza düşmansak, sevdiklerimizin hayatı bizim için önemli değil mi?
Haydi, bari onlara bir iyilik yapalım.
Dumansız hava sahasını genişletelim.
Dünyamızı bu zehirden kurtaralım.

Sigara haram mı?

Bazı alimler aşağıdaki maddelere göre değerlendiriyor.
1. İsraf haramdır. Sigara israf olduğuna göre.
2. Vücuda zarar vermek haramdır. Sigara vücuda zarar veriyor.
3. Diğer insanları rahatsız etmek haramdır. Sigara rahatsız ediyor.
4. Allah ve Resulü temiz (tayyib) şeyleri helal, pis (habis) şeyleri haram kılmıştır. Sigara pistir.
Geçmişte mekruh denilmesinin sebebi, zararları bilinmemesinden ve bir nebze boş görünmesindendir.
Allahım, bizi ve neslimizi bu gibi zararlı maddelerden muhafaza eyle.. Âmin..

7 Eylül 2010 Salı

Ramazan ve terâvihe hürmet

Ramazan gecelerinde ve teravih vakitlerinde radyo ve televizyon vasıtasıyla kızların ağzından fuhşa dair şarkıları insanları rahatsız eder derecede işittirmek, Allah'ın gazabına sebeb olabilir.
Bediüzzaman gibi İslam âlimleri, bu şekildeki hürmetsizliklerin neticesinde deprem gibi âfatlardan sonra korku musibetinin devam ettiğini bahsederler.
Ehl-i dalalet, selamet isterse Ramazan'a ve teravihe hürmet etmeli. Bilhassa ehl-i iman dikkat etmeli.
Ehl-i imana düşen, böyle bir kabahati görünce eliyle, olmazsa diliyle, o da olmaz ise kalbiyle kızarak düzeltmeye çalışmalı. Tarafını belli etmelidir.
Umumî musibetler umumî kabahatlere bakar. Fakat bu kabahatleri işleyenler azınlıkta olduğu halde, bilmeyerek, kalben, fikren veya bananecilk ile çoğunluk teşkil eder.
İmanın en düşüm mertebesi, gördüğü kabahate kalben kızmaktır.
Allahım, bizi ve neslimizi daima Ramazan'a ve teravihe hürmet edenlerden eyle.. Âmin..

Ramazan'a hürmet elzemdir

Bir Ramazan günü idi. Müslüman mahallesinde oturmakta olan ateşe tapan bir Mecusi'nin küçük çocuğu Müslümanların arasında ekmek yiyordu. Hemen babası çocuğun bu halini fark etti:
-Oğlum Müslümanların arasında yemek yenir mi? Onlar bu günlerde oruç tutarlar onlarca muhterem günlerdir, diyerek çocuğu azarlayıp eve gönderdi.
Her faninin başına gelen ölüm onu da alıp götürdü. Ölümünden sonra şehirde bulunan bir Allah dostlarından birçoğu Mecusiyi rüyalarında cennette gördüler. Halbuki hayatında Allah diye ateşe ibadet eden bir kimsenin, cennete girmesi adli ilahiye mugayirdi.
-Nasıl oldu da bu nimete eriştin! Biz seni imansız bilirdik. Hatta öldüğünde cenazen namazını bile kılmadık, dediklerinde o şu cevabı verdi.
-Evet! Doğru söylüyorsunuz Ben Mecusi idim. Fakat bir gün küçük oğlum Müslüman mahallesinde, onlar oruçlu olduğu halde ekmek yiyordu. Ben çocuğun onların gözleri önünde ekmek yemesine müsaade etmedim. Müslümanların hürmet ettiği bir şeye bende hürmet ettiğim için Cenab-ı Allah benim ruhumu bir Müslüman olarak aldı. Ölüm anında başıma biri geldi. Bana "Eşhedü ellâ ilâhe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abdühu ve rasûlühü" dedirtti ve ondan sonra ruhumu teslim ettim, o sebepten bu gördüğünüz mükafata kavuştum, dedi.
Kıssadan hisse: Bir Mecusî Ramazan ayına gösterdiği hürmetten dolayı imanın tadını alırsa, inanarak oruç tutan ve dilini dudağını bağlaması, şehvet-i nefsaniyeyi gemleyen bir mü'min ve Ramazan ayına hürmet edenin durumu nasıl olacaktır, Siz düşünün.

Oruçla insan olunur

İnsan etten, kemikten ibarettir. Çabuk dağılabilir bir yapıdadır. Mayasında âcizlik, fakirlik vardır. Kudreti nihâyetsiz, rahmeti hadsiz, sonsuz Gani ve Samed olan Cenâb-ı Hakk'a her hâlinde, her anında, her arzusunda muhtaçtır.
Böyle olduğu halde, insandaki rububiyet damarı ile kendisini yaratan Kadir-i Zülcelal'a itaat yerine isyan etmektedir. Neticesinde kaybedeceğini bile bile baş kaldırmaktadır.
Zira Allah Kur'ân-ı Kerim'de buyurmaktadır: "Allah ile pençeleşen kaybeder."
İşte insanı böyle bir halden kurtaran, kendinin âciz ve fakir bir varlık olan insan olduğunu hatırlatan, "Sen benim merhametli Rabbimsin, ben ise senin âciz bir kulunum" dedirten, hemcinsleri olan diğer insanlara şefkate mükellef olduğunu bildirien oruçtur.
Hasılı, insan oruçla insandır.
Aksi takdirde insan ismine lâyık mıdır?

Küfür kokan sözler

Müslümanların ağzından maalesef küfür kokan sözler çıkıyor.
Bunlar nelerdir?
1. Kendi kendine oluyor: Hiçbir şey kendi kendine olamaz. Bir fiil varsa onu yapan bir fail vardır. Bir eser varsa ustası vardır. Bir sanat varsa sanatkarı vardır.
2. Sebepler yapıyor: Neticeler bir sebeple vücuda geliyor, fakat o netice ile birlikte sebepte gidiyor. Öyleyse o sebebi de netice ile birlikte gönderen birisi vardır ki o da Allah'tır.
3. Tabiat yapıyor: Tabiat kanunlar mecmuasıdır. Kanunlar, o kanunları icra eden iktidarı gösterir. İktidar yoksa kanunlar hiçtir.
4. Yaratıyorum: Sorun yarattı, vakit yaratıyorum, çözüm yaratıyorum gibi sözler de küfür ifade ediyor. Tek yaratıcı vardır, o da Allah'tır. Diğerleri sadece perdedir.
Öyleyse bizler ne söylediğimize bakalım. Uhrevî mesuliyetten kaçınalım.
Haddimizi aşmayalım. Zira haddini bilmek fazilettir.

İki kulak, bir dil
İnsanda iki kulak ve bir dilin bulunması acaiptir.
Sanki iki dinle bir konuş diyorlar.
Sözün esiri olmamak için iyi ölçüp biçmeli.

İnsan sözünden mesuldür.
İnsan, her ağzına geleni söyleyemez, söylememeli. Zira sözler kayda geçmekte ve mahşerde lehte veya aleyhte kullanılacaktır.
Söz, kişinin fikri ve taraftarlığıdır.
Bu sebeble herkes ne söylediğine bir baksın.
Tabi âhireti düşünenenler.





Toplum hayatındaki kanser


Yeis ve ümidsizlik toplumların, milletlerin kanser denilen bir hastalığıdır.
Bunun gibi bir toplumu hayatını biteren en önemli hastalıklardan biri de iftira ve iftiranın yayılmasına çalışmaktır.
Kendi fikrine uyan bir iftira dahi olsa, hemen onu alıp fikrimize uymayana karşı kullanmak ne kadar insaflı olur, değerlendiriniz.
Size bu haberi veren kim? Neden veriyor?
Şeytan da böyle yapmıyor mu?
Haberi getiren, veren kişi yalanı rahatlıkla söylüyorsa, bu habere ne kadar itimad edebiliriz.
Böyle haberleri araştırmadan almak ve yaymak fitneye ortak olmaktan öte gitmek. İfk hâdisesi bir örnekttir buna.
İfk hadisesinin neticesinde Cenâb-ı Hak, şöyle buyurmuştu: "Onu işittiğiniz zaman, gerek erkek mü’minlerin ve gerekse kadın mü’minlerin, kendi vicdanlarıyla hüsn-i zanda bulunarak: “(Böyle bir şey olamaz!) Bu apaçık bir iftirâdır!” demeleri gerekmez miydi?" (Nûr, 20).
Maalesef, bu zamanda bühtan ve iftiralar havalarda uçuşuyor, bazıları da ha bire ağızlarında çiğneyip duruyorlar.

Uhrevî mesuliyeti taşıyanlar, duyduğu, aldığı haberi mutlaka iyice araştırmalı, delil var mı, gerçek mi diye.
Sonra mesul olmasın.

Hayat-ı ictimaiyenin ıslahı için bu şart.

Ayrıca siyasî, ictimaî hâdiseler çalkalandırılıyor, belki de Ramazan'ı ve havasını unutturmak için.
Asr-ı Saadetteki müşriklerin, âyetlere karşı yaygara yapın çağrısı gibi, yaygaralar koparılıyor sanki.
Yaygara kopuyor, Ramazan'ın mânevî havası tam mânâsıyla teneffüs edilemeden geçip gidiyor.

Bir ömre bedel olan Ramazan'dan istifademiz ziyade ola..

Yolcular yerini alsın

Bu öyle bir yolculuk ki, durmuyor, geriye dönülmüyor. 
Vakti gelen sermayesine göre istasyondan bir vasıtaya biniyor, yolculuğuna öylece devam ediyor.
Müflis ise, aç, yayan ve susuz olarak yoluna devam ediyor. Ta varacağı menzile kadar.
Orada da durmuyor, ya üst katlara çıkıyor veya mahzene.
O mahzen ki, zifirî karanlık.
Üst katlar göz kamaştırıyor.
Bunları gören, mahzen yolcusu ise diyor ki, keşke biraz çalışsaydım da mahzen yerine üst katlara çıksaydım.
Üst kat yolcusu ise, keşke biraz daha çalışsaydım da daha üstlere çıksaydım.
Evet, anladınız, bu yolculuk hayat yolculuğudur. 
Ruhlar âleminden, anne karnından, dünyadan, kabirden, mahşerden, sırattan ebede giden, neticesi ya cennet yada cehennem olan beşer yolculuğudur.
Dünyadaki hizmetine göre kabir istasyonundan bir vasıta ile yoluna devam eder.
O karanlık mahzen olan cehennemden kurtulmanın ve göz kamaştıran üst katlar olan cennet saraylarına girmenin yegane çaresi iman ve itaattir.
İşte, insanın önünde iki yol.
Öyleyse haydi birini seç.

Bir ömre bedel gece

Senede öyle bir gece vardır ki, bin aydan hayırlıdır, bir ömür kadar ki seksen küsur sene ibadet sevabı kazandırır.
İşte o gece Kadir Gecesi'dir.
Kadir Gecesi, Allah'a hududsuz şükürler olsun ki geldi.
Bu öyle bir gece ki, hak ile batılı ayıran Kur'ân onda indirildi insanlığa, insan olabilmesi için.
Bu öyle bir gece ki, bin aydan hayırlıdır.
Bu öyle bir gece ki, hak ile batılı ayırır.

Evet, Allah (cc), bu ayda her bir Kur'ân harfine 30 bin sevab veriyor. Tıpkı haşhaş tohumları gibi.

Geçmiş ümmetlerin uzun ömrüne bedel, bizim gibi ömrü kısa ve günahkar bir ümmete Allah'ın ihsan ettiği eşsiz nimeti.

Cenab-ı Hak, bu geceyi ihya etmeyi cümlemizi ihsan eylesin. Âlem-i İslâm'ı birlik eylesin, önündeki engelleri bertaraf eylesin.

Kadir Geceniz ve bayramınız mübarek olsun.

Başta Pakistanlı kardeşlerimizin olmak üzere bütün müslümanların Allah yar ve yardımcısı olsun.

Yaratıcı Yalnız Allah'tır.

"(Onların) Allah’dan başka (kendisine) yalvarmakta oldukları şeyler ise, hiçbir şey yaratamazlar; çünki (onların) kendileri yaratılıyorlar. (Nahl, 20)"

Bu âyet-i kerime bize eşyanın, fiillerin yaratıcısının Allah olduğu dersini veriyor.

Yaratıcı olmak için yaratan olmak lazımdır. Yaratılan hiçbir şey, birşeyi yaratamaz.
Demek, kul fiillerinin hâlıkı, yaratıcısı değildir.

Yarattım, yarattın, yarattı, yarattık, yarattınız ve yarattılar gibi ifadeler haddi aşan bir sözdür. Ve küfür kokmaktadır.

Bizim, bizimle alâkalı fiillerin yaratılmasındaki hissemiz sâdece istemektir, tercih etmektir. Bir meyveyi yemek için çene değirmenini harekete geçirmeyi istemek gibi.
Allah'ın hikmeti iktiza ederse, irade ederse kudreti ile o fiili yaratır. Aksi mümkün değildir.