Ey insan! İmanını gizleyen o Firavun’un ailesinden adam, su-i kasda niyetlenen kavmini ve Firavun’u ikaz eder ve Allah’ın büyüklük taslayan her zorbanın kalbini mühürlediğini söyler.
İman eden o adamın sözleri üzerine içine şübhe düşen Firavun, veziri olan Haman’a dağların ve yüksek tepelerin bulunmadığı o sahrada yüksek bir kule yapmasını emreder. O kule yardımıyla göklerin sebeblerine ve yollarına erişip kabul etmek istemediği Hz. Musa’nın (as) İlah’ı olan Allah’a muttali olup ulaşmayı ümid eder, hakikaten olup olmadığını anlayacağını zanneder. Firavun’a bu kötü niyeti ve ameli güzel ve süslü gösterilir de yoldan tamamen saptırılanlardan olur. Firavun’un bu hareketi ve kendisince kurduğu bu tuzağının neticesi ancak hüsran ve zarardır.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: “Fir‘avun: “Ey Hâmân! Bana yüksek bir kule yap; belki sebeblere, göklerin sebeblerine (yollarına) erişirim de, Mûsâ’nın İlâhına muttali‘ olurum (hakikaten var mıdır diye bakarım); doğrusu ben onu, gerçekten yalancı sanıyorum” dedi. Böylece Fir‘avun’a, kötü ameli süslü gösterildi ve yoldan saptırıldı. Zâten Fir‘avun’un tuzağı ancak hüsrândadır. (Mü’min, 36-37)”
Allahım, bizi ve neslimizi Firavun gibilerin tuzaklarından muhafaza eyle.. Âmin..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder