31 Ekim 2014 Cuma

Onlar namazlarını korurlar

Ey insan! Irzlarını koruyan mü'minler, hadlerini aşmadıkları gibi emanetlerine ve sözlerine riayet ederler.
Emanetlerine ve sözlerine riayet eden mü'minler, namazlarını vaktinde tadil-i erkân üzere kılıp hayat boyu devam ederek bir emanet gibi korurlar.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "Ve o kimseler ki, onlar namazlarını (erkânına riâyet ve ona devam ederek) korurlar. (Mü'minun, 9)"
Allahım, bizi ve neslimizi namazlarını koruyanlardan eyle.. Âmin..

Onlar emanetlerine ve sözlerine riayet edenlerdir

Ey insan! Irzlarını koruyup eşleri ve helalleriyle iktifa eden mü'minler kınanmış kimseler değilken, ırzlarını korumayıp haram dairesine girenler haddini aşan ve kınanmış kimselerdir.
Haddini aşmayan ve ırzını koruyan mü'minler, kendilerine verilen emanetlerine sahib çıkıp hukukuna riayet ederler ve verdikleri sözleri yerine getirerek hakkına riayet ederler.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "Yine o kimseler ki, onlar emânetlerine ve sözlerine riâyet edenlerdir. (Mü'mimun, 8)"
Allahım, bizi ve neslimizi emanetlerine ve sözlerine riayet edenlerden eyle.. Âmin..

Artık kim bundan ötesini ararsa

Ey insan! Irzlarını koruyan mü'minler, eşleri ve helalleriyle olan münasebetlerinden dolayı kınanmış kimseler değildir.
Kim de ırzını korumayıp eşleri ve helalleriyle iktifa etmez, bundan ötesini arayıp haram dairesine girerse, Allah'ın koyduğu hududu çiğneyip gerçekten haddi aşmış olur.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "Artık kim bundan ötesini ararsa, işte onlar gerçekten haddi aşanlardır. (Mü'minun, 7)"
Allahım, bizi ve neslimizi gerçekten haddi aşanlardan eyleme.. Âmin..

Onlar kınanmış kimseler değildir

Ey insan! Boş şeylerden yüz çeviren ve zekât vermek için çalışan mü'minler, aynı zamanda iffet sahibi olup ırzlarını korurlar, Allah'ın hududunu çiğnemezler
Irzlarını koruyan o mü'minler, helal dairesinde kalıp yalnız kendi eşleri ve helalleriyle iktifa edinip yetinirler. Onlar eşleri ve helalleriyle yetinmelerinden dolayı kınanmış kimseler değildir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "Ancak kendi eşleri veya sâhib oldukları câriyelerine karşı (olan münâsebetleri) müstesnâ. Çünki şübhesiz onlar (bundan dolayı) kınanmış kimseler değildir. (Mü'minun, 6)"
Allahım, bizi ve neslimizi kınanmış kimselerden eyleme.. Âmin..

30 Ekim 2014 Perşembe

Onlar ırzlarını koruyucudurlar

Ey insan! Namazlarında huşu içinde oldukları gibi boş şeylerden yüz çevirici olan mü'minlerin dünya hayatındaki çalışmaları da zekât vermek içindir.
Zekât vermek için çalışan mü'minler, ırz ve namusunu koruyan, helal dairesindeki keyfe iktifa edip hakkına razı olurlar. Onlar iffet sahibidirler.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "Ve o kimseler ki, onlar ırzlarını koruyucudurlar. (Mü'minun, 5)"
Allahım, bizi ve neslimizi iffet sahibi olarak ırzlarını koruyanlardan eyle.. Âmin..

Onlar zekât vermek için çalışanlardır

Ey insan! Gerçekten kurtuluşa eren mü'minler, namazlarında huşu içinde olup dünyasına ve ahiretine faydası olmayan boş söz ve işlerden yüz çevirirler. 
Boş şeylerden yüz çeviren mü'minler, dünya hayatındaki çalışmaları zekâta muhtac mü'minlere Allah için zekât ve sadaka verebilmek içindir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "Ve o kimseler ki, onlar zekât (vermek) için çalışanlardır. (Mü'minun, 4)"
Allahım, bizi ve neslimizi zekât vermek için çalışanlardan eyle.. Âmin..

Onlar boş şeylerden yüz çeviricidirler

Ey insan! Gerçekten kurtuluşa eren mü'minler, namazlarında huşu içinde, ibadetini âlemlerin Rabbi olan Allah'a arz etme edebine muhalif hareket etmekten ve kabul görmemekten gelen korku ve yaptığı ibadetin kusurundan ve şahsının hiçliğinden gelen eziklik içindedirler.
Namazlarında huşu, korku ve eziklik içinde olan o mü'minler, namazdaki hallerini namaz dışındaki hayatında da muhafaza ile dünya ve ahiretine hiçbir faydası olmayan boş şeylerden, boş söz ve işlerden izzetle yüzlerini çevirirler.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "Ve o kimseler ki, onlar boş şeylerden (boş söz ve işlerden) yüz çeviricidirler. (Mü'minun, 3)"
Allahım, bizi ve neslimizi boş şeylerden yüz çevirenlerden eyle.. Âmin..

29 Ekim 2014 Çarşamba

Mü'minler namazlarında huşu içindedirler

Ey insan! Allah'a iman edip Allah'ı tanıyan, seven ve sevdiğini ibadetiyle gösteren mü'minler, muhakkak kurtuluşa erenlerdir.
O mü'minler ki ibadetlerin hulasası, özeti ve fihristi olan namazlarında, bütün mahlukatın ibadet, tahiyye ve salatlarını Allah'a arz etme makamında oldukları için huşu içinde, vazifesini tam olarak yapamamaktan gelen bir korku ve kusurlu bir ibadeti arz etmekten gelen bir eziklik içindedirler.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "O kimseler (o mü’minlerdir) ki, onlar namazlarında huşû‘ (korku ve eziklik) içinde olanlardır. (Mü'minun, 2)"
Allahım, bizi ve neslimizi namazlarında huşu içinde olanlardan eyle.. Âmin..

Mü'minler muhakkak kurtuluşa ermiştir

Ey insan! İnsanın şu dünyadaki en mühim vazifesi kendisini yaratan, besleyen, büyüten ve her işini gören Halık'ı, Rabb'i, Seyyid'i olan Allah'a iman edip O'nu tanımak, sevmek ve sevdiğini ibadetle göstermektir.
Allah'a iman edip Allah'ı tanıyan, seven ve sevdiğini ibadetiyle Allah'a gösteren mü'minler, hem dünyada başkalara ve nefsine köle olmaktan kurtulur, hem ahirette ebedî azabdan kurtuluşa erer.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "Mü’minûn (o mü’minler) muhakkak kurtuluşa ermiştir. (Mü'minun, 1)"
Allahım, bizi ve neslimizi mü'minler olarak kurtuluşa erenlerden eyle.. Âmin..

Mü'minlere rehber olan sure, Mü'minûn Suresi

Ey insan! Mü'minûn Suresi, Kur'ân-ı Kerim'in 23. suresi olup 74. sure olarak Mekke devrinde nâzil olmuştur, 118 âyettir.
Surede Allah; mü'minlerin hususiyet ve özelliklerini, insanın yaratılış, ölüm ve kıyamet günü diriltilişini, yedi gökleri, yağmurla gelen nimetleri, Tur-u Sina'dan çıkan ağacı, sağmal hayvanlardaki ibretleri, Hz. Nuh'un kavmi ile olan mücadelesini ve gemi yapıp tufandan kurtuluşunu ve kavminin helakını, inkârcıların fikirlerini, Hz. İsa'yı, insanların din hususunda bölünmelerini, hayırlı işlerde koşuşanları ve mü'minler için daha birçok konuyu haber verir.
Allahım, bizi ve neslimizi Mü'minûn Suresi'nden murad mana, fazilet ve sırlara mazhar eyle.. Âmin..


Kâfirler orada hüsrana uğramıştır

Ey insan! Allah'ın âyetlerini inkâr edip Allah'a şirk koşan kavimler, kendilerindeki bilgiye güvenip şımaran kavimleri alay ettikleri azab kuşattığında hem şirki bırakıp tevhide inandıklarını ifade edip imana sarıldılar.
Allah'ın vaadi hak olduğunda, kendilerine haber verilen ve alay ettikleri tehdid edildikleri azabı gördüklerinde iman etmeleri kendilerine bir fayda vermez. Zira artık onlar hakkındaki Allah'ın hükmü verilmiştir. Allah'ın âyetleri hakkında mücadele eden ve şirk koşan kulları hakkında süregelen kanunu budur. Onlar için imtihan bitmiş ve onlar kaybedenler olarak helak edilmişlerdir. Böylece kâfirler olarak onlar hüsrana ve zarara uğramıştır.
Allah bu huısusu bize şu âyetle haber verir: "Fakat azâbımızı gördükleri zaman (ettikleri bu) îmanları kendilerine fayda verecek değildir. Allah’ın, kulları hakkında süregelen kanunu (bu)dur! İşte kâfirler orada hüsrâna uğramıştır. (Mü'min, 85)"
Allahım, bizi ve neslimizi daima iman ehlinden eyle.. Âmin..

28 Ekim 2014 Salı

O vakit azabımızı gördüklerinde

Ey insan! Kuvvetçe ve yeryüzünde yaptıkları eserleri cihetiyle daha şiddetli olan kavimler, kendilerinde bulunan bilgiden dolayı şımardıklarından alay ettikleri ve kendilerine mucizelerle gelen peygamberlerin tehdid ettikleri azab ile kuşatıldılar.
Azabın kendilerini kuşattığını gördüklerinde, Allah'ın âyetlerini yalanlayan o inkârcılar hemen imana gelip Allah'a şirk koştukları şeyleri inkâr edip Allah'a tek olarak inandıklarını söylediler.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "O vakit azâbımızı gördüklerinde: “Allah’a tek olarak inandık ve kendisiyle (Allah’a) şirk koşan kimseler olduğumuz şeyleri inkâr ettik” derler. (Mü'min, 84)"
Allahım, bizi ve neslimizi Sana şirk koşanlardan eyleme.. Âmin..

Kendilerindeki bilgiden dolayı şımardılar

Ey insan! Allah'ın âyetlerini inkâr edenler yeryüzünü gezseler görecek ve bilecekler ki kendilerinden öncekiler kendilerinden daha çok, kuvvetçe ve yeryüzündeki eserleri cihetiyle daha şiddetli olmasına rağmen ellerindeki imkân kendilerini feci akıbetten koruyamamışlardır.
Onlar yeryüzünde yaptıkları eserler itibariyle kendilerinde ciddi bilgiler vardı. Onlara peygamberleri geldiler ve onlara mucizeler getirince, onlar kendilerinde bulunan bilgiden dolayı şımardılar ve peygamberlerinin kendilerini tehdid ettiği azab ile alay etmeye başladılar da o azab onları aniden kuşatıverdi.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "Öyle ki peygamberleri onlara mu‘cizeler getirince, kendilerinde bulunan bilgiden dolayı şımardılar da, kendisiyle alay etmekte oldukları (azab) onları kuşatıverdi. (Mü'min, 83)"
Allahım, bizi ve neslimizi Peygamber Efendimize (asm) tabi olanlardan eyle.. Âmin..

Onlar yeryüzünde hiç gezmediler mi

Ey insan! Allah, hayvanların insanlar için nimet olma cihetlerini göstererek akıl sahibi insanlar için delil ve âyetlerini gösterir. Onların her bir hali Allah'ın birer âyetidir ve insan bu âyetlerden hangisini inkâr edebilir?
Allah'ın âyetlerini gördükleri halde inkâr edenler, kendilerinden öncekilerin Allah'ın âyetlerini inkâr etmekle akıbetlerinin nasıl olduklarını yerinde görmek ve anlamak için yeryüzünde hiç gezmezler mi? Kendilerinden öncekiler, kendilerinden hem sayıca daha çok, hem kuvvetleri daha şiddetli ve yeryüzünde bıraktıkları eserler itibariyle daha şiddetlidirler. Buna rağmen onların kazandıkları şeyler kendilerini o kötü akıbetten koruma cihetinde hiçbir fayda sağlamadı.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "(Onlar) yeryüzünde hiç gezmediler mi ki, kendilerinden öncekilerin âkıbeti nasıl olmuş, baksınlar! (Onlar) bunlardan hem daha çok, hem de kuvvetçe ve yeryüzündeki eserler bakımından daha şiddetli idiler; fakat kazanmakta oldukları şeyler kendilerine bir fayda sağlamadı. (Mü'min, 82)"
Allahım, bizi ve neslimizi yeryüzünü gezip ibret alarak âyetlerini tasdik edenlerden eyle.. Âmin..

Allah’ın âyetlerinden hangisini inkâr edersiniz?

Ey insan! Allah, insanlar için hayvanların bir kısmını binek ve bir kısmını da yiyecek yapmıştır. Onlarda daha nice menfaat ve faydaları insanlar için koymuştur. İnsanlar onlar vasıtasıyla gönüllerindeki ihtiyacını giderir ve gemiler üzerinde seyahat eder.
Hayvanları ve gemileri insanlar için birer nimet ve hizmetkâr kılan Allah, bu şekilde âyet ve delillerini gösterir. Onları insana musahhar ve hizmetkâr eden Allah'dır. Bu delilleri gördükten sonra insan Allah'ın âyetlerinden hangisini inkâr edebilir?
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "Böylece (Allah) size âyetlerini gösterir. Şimdi, Allah’ın âyetlerinden hangisini inkâr edersiniz? (Mü'min, 81)"
Allahım, bizi ve neslimizi âyetlerini tasdik edenlerden eyle.. Âmin..

27 Ekim 2014 Pazartesi

Onlarda sizin için menfaatler vardır

Ey insan! Allah, insanlar için bir kısmına binmek, bir kısmını da yemek üzere hayvanları nimet ve hizmetkâr eylemiştir.
İnsanların binmesi ve yemesi için hayvanları birer nimet eyleyen Allah, onlarda daha birçok menfaat ve faydalar kılmıştır. Hem o hayvanların üzerinde seyahat ederek gönüllerindeki ihtiyaçları olan sevdiklerine kavuşmayı hem hacca gitmeyi temin ederler. İnsanlar hem hayvanların üzerinde hem de gemilerin üzerinde hem kendilerini hem eşyalarını taşırlar.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "Onlarda sizin için (daha birçok) menfaatler vardır; hem onların üzerinde gönüllerinizdeki bir ihtiyâca ulaşır (onu te’mîn eder)siniz. İşte onların üzerinde ve gemilerin üzerinde taşınırsınız. (Mü'min, 80)"
Allahım, bizi ve neslimizi nimetlerine hadsiz şükredenler eyle.. Âmin..

Hayvanları sizin için nimet kılan Allah'dır

Ey insan! Allah'ın sana olan nimetlerinin had ve hesabı yoktur. Mahlukatın ekserisini sana hizmetkâr kılmıştır. Bitkileri hayvanların imdadına koşturduğu gibi hayvanları da senin imdadına koşturmuştur.
Allah'ı hatırlamak ve şükretmek için, o hayvanlardan bir kısmına binmek, toprağı işlemek ve yükleri taşımak cihetinde bir nimet ve hizmetkâr kılmıştır. Bir kısmını da etinden, sütünden, yumurtasından yemek ve derisinden giymek suretiyle bir nimet ve hizmetkâr kılmıştır.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "Allah, bir kısmına binesiniz, bir kısmından da yiyesiniz diye hayvanları sizin için (ni‘met) kılandır. (Mü'min, 79)"
Allahım, bizi ve neslimizi nimetlerine karşı daima şükredenlerden eyle.. Âmin..

Mucize Allah'ın izni iledir

Ey insan! Allah, Peygamber Efendimizi (asm) teselli ederek Allah'ın âyetleri hakkında mücadele edenlerin yalanlamalarına karşı sabretmesini, Allah'ın vaadinin yakında gerçekleşeceğini, onlara ettiği tehdidin bir kısmına ulaşıp bir kısmının vefatından sonra gerçekleşeceğini bildirir.
Allah, Peygamber Efendimize (asm) kendisinden önce de peygamberler göndermesine rağmen yalanlandıklarını, bu yalanlamanın ilk olmadığını, o peygamberlerden bir kısmının kıssalarını kendisine anlattığını, bir kısmını anlatmadığını bildirir. Allah'ın izni olmadan hiçbir peygamberin bir mucize getiremez. Mucize Allah'ın peygamberlerini harika bir hadise ile tasdikidir. Allah'ın emri ile o mucize gerçekleştiğinde Allah hak ile hükmeder. Mucizeleri gördükleri halde onları boşa çıkarmaya çalışanlar kendilerini hüsrana uğratmışlar, zarar etmişlerdir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "Celâlim hakkı için, senden önce de peygamberler gönderdik; onlardan sana kıssa(larını)anlattığımız kimseler de var, içlerinden sana kıssa(larını) anlatmadığımız kimseler de var. Nitekim Allah’ın izni olmadan hiçbir peygamberin bir mu‘cize getirmesi mümkün değildir. Fakat Allah’ın emri geldiği zaman, hak ile hükmedilir; işte o zaman, (mu‘cizeleri) boşa çıkarmaya çalışanlar hüsrâna uğramıştır. (Mü'min, 78)"
Allahım, bizi ve neslimizi hüsrana uğrayanlardan eyleme.. Âmin..

Artık sabret, Allah'ın vaadi haktır

Ey insan! Allah'ın âyetlerini inkâr edip hakkında mücadele edilenler kaynar suda sürüklenip ateşte yakıldıklarında Allah'ı bırakıp ortak koştukları şeylerin kendilerinden kaybolduklarını ve onlara boşa yalvardıklarını Allah'a arz ederler. Bu kâfirlerin nasıl saptırıldıklarını gösterir. O kâfirler, haksız yere şımarmalarından ve böbürlenmelerinden dolayı o ateşe düşmüşlerdir ve kendilerine ebediyen kalmak üzere Cehennemin kapılarından girmeleri söylenecektir.
Allah, Peygamber Efendimize (asm) onların kendisini dinlememelerine ve yalanlamalarına sabretmesini, Allah'ın onlar hakkındaki vaadinin hak olduğunu ve onları tehdid ettiği şeylerin mutlaka onlara geleceğini, Allah, bunların bir kısmını Peygamber Efendimize (asm) gösterse veya göstermeden vefat dahi ettirse vaadini gerçekleştireceğini ve onların Allah'a dönücüler olduklarını bildirir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "(Habîbim, yâ Muhammed!) Artık sabret! Çünki Allah’ın va‘di haktır. Böylece onları tehdîd ettiğimiz şeylerin bir kısmını sana göstersek de, yâhut (göstermeden) seni vefât ettirsek de, sonunda (onlar) ancak bize döndürüleceklerdir. (Mü'min, 77)"
Allahım, bizi ve neslimizi mağfiret edilmiş olarak Sana dönenlerden eyle.. Âmin..

26 Ekim 2014 Pazar

Kibirlenenlerin kalacakları yer ne kötüdür

Ey insan! Allah'ın âyetleri hakkında mücadele edenlerin yeryüzünde verilen nimetlerden şükre ulaşmak yerine haksız şımararak Allah'a ibadette böbürlenmeleri kaynar suda sürüklenerek ateşte yakılma azabına sebeb oldu.
Haksız yere şımarıp böbürlenenlere, ebediyen kalıcılar olmak üzere Cehennemin kapılarından girmeleri emredilecektir.  Kibirlenenlerin ebediyen kalacakları yer olan Cehennem ne kötüdür.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "Orada ebediyen kalıcı kimseler olmak üzere girin Cehennemin kapılarından! İşte kibirlenenlerin kalacakları yer ne kötüdür! (Mü'min, 76)"
Allahım, bizi ve neslimizi kibirlenenlerden ve Cehenneme girenlerden eyleme.. Âmin..

İçinde bulundukları azabın sebebi

Ey insan! Allah'ın âlyetlerini inkâr edip hakkında mücadele edenler kaynar suda sürüklenip ateşte yakıldıklarında Allah'ı bırakıp Allah'a ortak koştukları şeyler nerede diye sorulduğunda kendilerinden kaybolduğunu ve belki de onlara hiç ve boşu boşuna yalvardıklarını söylerler.
Onların içine düşmüş oldukları azabın sebebi, onlar yeryüzünde kendilerine verilen nimetleri inkâr ile nankörlük edip haksız yere şımarmalarından ve Allah'a ibadet ve kulluk yerine büyüklenip böbürlenmelerindendir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "Bu (içinde bulunduğunuz azab) yeryüzünde haksız yere şımarıyor olmanızdan ve böbürlenmekte bulunmanızdan dolayıdır. (Mü'min, 75)"
Allahım, bizi ve neslimizi haksız yere şımarıp böbürlenenlerden eyleme.. Âmin..

Allah'a ortak koştuğunuz şeyler nerede?

Ey insan! Allah'ın âyetlerini yalanlayıp Allah'ın âyetleri hakkında mücadele edenler, kaydar suda sürüklenip ateşte yakılacaklardır.
Ateşe atıldıklarında kendilerine o kadar delil, peygamber ve mucize gelmesine rağmen Allah'ı bırakıp Allah'ın yerine koydukları ve ortak koştukları şeylerin nerede oldukları sorulacaktır. Onlar zelil bir vaziyette artık gözlerinden ve gönüllerinden kaybolduklarını, onlardan yardım beklemediklerini, daha önce yalvardıklarının hiç olduğunu söylerler. İşte bu onların sapkınlıklarıdır ve Allah kâfirleri isyanlarındaki inadları üzerine böyle saptırır.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "Sonra onlara: “Allah’ı bırakıp da (O’na) ortak koşmakta olduğunuz şeyler nerede?” denilir. (Onlar da:) “Bizden kayboldular; daha doğrusu (biz) daha önce hiçbir şeye yalvarır olmamışız!” derler. İşte Allah, kâfirleri (isyanlarındaki inadları üzerine) böyle saptırır. (Mü'min, 73-74)"
Allahım, bizi ve neslimizi yalnız Sana ibadet eden ve yalnız Senden yardım isteyenlerden eyle.. Âmin..

25 Ekim 2014 Cumartesi

Allah'ın âyetleri yalanlayanların akıbeti

Ey insan! Kur'ân'ı ve Allah'ın peygamberleriyle gönderdiğini yalanlayan ve Allah'ın âyetleri hakkında mücadele edenler, ileride neyi yalanladıklarını bileceklerdir.
Allah'ın âyetleri hakkında mücadele edenler neyi yalanladıkları bilecekleri zaman geldiğinde boyunlarına ağır halkalar ve zincirler vurulur. Zincirli ve zelil bir şekilde kaynar suda sürüklenerek nihayet varacakları ateşe sokularak yakılacaklardır.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "O zaman ki, boyunlarında halkalar ve zincirler bulunur. (Onlar) kaynar suda sürüklenecekler; sonra da ateşte yakılacaklardır. (Mü'min, 71-72)"
Allahım, bizi ve neslimizi azaba sürüklediklerinden ve soktuklarından eyleme.. Âmin..

Neyi yalanladıklarını ileride bilecekler

Ey insan! Allah'ın âyetlerini yalanlayanlar, Allah'ın âyetleri hakkında mücadele ederek haktan döndürülüyorlar. Onlar kendilerini nasıl da aldatıyorlar da haktan batıla döndürülüyorlar?
Allah'ın âyetleri hakkında mücadele edenler, Allah'ın gönderdiği Kitab olan Kur'ân'ı ve Allah'ın peygamberleriyle gönderdiği delil, âyet ve mucizeleri yalanlayanlar, kendilerini öyle kaptırmışlar ki neyi yalanladıklarını ancak ileride öldüklerinde ve ahirette bileceklerdir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "Kitâb’ı (Kur’ân’ı) ve peygamberlerimizle gönderdiğimiz şeyleri yalanlayanlar, (neyi yalanlamakta olduklarını) artık ileride bileceklerdir. (Mü'min, 70)"
Allahım, bizi ve neslimizi Kur'ân'ı ve Peygamber Efendimizin (asm) getirdiklerini tasdik edip tabi olanlardan eyle.. Âmin..

Hicretin sene-i devriyesi mübarek olsun

Ey insan! 1436 sene evvel müşrikler bir olup ilimle söndürmeye güçleri yetmediği için baskı ve zulümle İslam'ı söndürmeye çalıştılar. Öyle ki zulüm okları nihayetinde Peygamber Efendimize (asm) çevrildi.
Her kabileden bir genç seçerek su-i kasda kasdettiler. Fakat onların bilmediği bir sır vardı ki O'nun (asm) yanında ve arkasında her zerreye hükmeden Allah vardı. Peygamber Efendimiz (asm) eline aldığı bir avuç o müşriklerin yüzüne attığında aslında O (asm) atmadı, Allah attı da her birinin yüzüne, gözüne bir avuç toprak mucize olarak çarpıldı da yanlarından çıkıp giden Peygamber Efendimizi (asm) göremediler. Peygamber Efendimiz (asm) yurdundan yine Allah'ın hicret emriyle yanında ikiden biri olan Hz. Ebubekir de (ra) olarak Medine'ye, Muhacirleri bağrına basan Ensar'a yine birçok mucize ile hicret ettiler.
Hicret İslam'ın inkişaf etmesi, Yesrib'in şehirleşerek Medine olması, yayılarak devletleşmesinin ismi ve miladıdır.
Allahım, bize ve neslimize yeni seneyi Hicretin hürmetine mübarek ve hayırlı eyle ve geçmiş senemizi avf ve mağfiretine mazhar eyle.. Âmin..

24 Ekim 2014 Cuma

Allah’ın âyetleri hakkında mücâdele edenler

Ey insan! Allah'ın varlığını ve birliğini iki kere iki dört eder derecesinde isbatlayan ve gösteren hak deliller ve âyetler olmasına rağmen insanların bir kısmı şeytana aldanıp Allah'ın âyetlerini inkâra düşüyorlar.
Allah'ın âyetlerini inkâr edip Allah'ın âyetleri hakkında mücadele edenler var ya işte onlar haktan döndürülüp batıla yöneliyorlar. Onlar kendilerini nasıl da aldatıyorlar. Hakkı arayan fıtratlarını bozup batılın bataklığına düşüyorlar.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "Allah’ın âyetleri hakkında mücâdele edenleri görmedin mi? (Haktan) nasıl döndürülüyorlar? (Mü'min, 69)"
Allahım, bizi ve neslimizi âyetlerini tasdik edip hakka yönelenlerden eyle.. Âmin..

O, hayatı veren ve öldürendir

Ey insan! İnsanı bir topraktan, bir damla sudan süzülmüş hulasa olan nutfeden, sonra bir çiğnem et olan alakadan yaratan Allah, dünyaya bir çocuk olarak çıkarıyor, gücünü kemale erdiriyor, sonra bir kısmını ihtiyarlığa kadar bir kısmını daha önce vefat ettirerek herkesi belirli bir vakte kadar yaşatıyor.
Bitkilere, hayvanlara, insanlara, cinlere, ruhanî ve meleklere hayatı veren Allah'dır. Hayatı veren Allah olduğu gibi hayatı alan ve öldüren yine Allah'dır. Hem hayatta hem ölümde tevhidin tecellisi vardır. Hayatı ve ölümü veren Allah'ın eşya ile münasebeti bir emir iledir, Bir işi yapmak istediği ve hükmettiği zaman ona ol der, emreder. O iş ise hemen oluverir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "O, hayatı veren ve öldürendir. Öyle ki bir işe hükmettiği zaman, artık ona sâdece: “Ol!” der; (o da) hemen oluverir! (Mü'min, 68)"
Allahım, bizi ve neslimizi hayatı, ömrü ve ölümü hayırlı olanlardan eyle.. Âmin..

Herkesi belirli bir vakte eriştirir

Ey insan! Peygamber Efendimiz (asm) Allah'dan gelen apaçık delillerle insanların yalvardıklarına ibadet etmekten men edilmiş ve Allah'a teslim olmakla ve bunu ifade etmekle emrolunmuştur.
Herşeyi yaratan ve kendinden başka ilah bulunmayan, insanlara karşı büyük lütuf sahibi olan Allah, insanı topraktan yaratmıştır. Sonra onu hakir bir damla sudan süzülmüş bir hulasa olan nutfeden, sonra bir çiğnem et olan alakadan yaratmıştır. Sonra insanı bir çocuk olarak dünyaya çıkarıyor, çocukluktan gençliğe ve gücü kemale ermesi için gençlikten sonra da ihtiyarlığa ulaşması için yaşatıyor. Herkesi ihtiyarlığa ulaştırmıyor, kimini de daha öncesinde vefat ettiriyor. Böylece Allah, herkesi belirli bir vakte eriştirerek bir akıl erdirmeyi bekliyor.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "O, sizi (önce) bir topraktan, sonra bir nutfeden (hakir bir damla sudan süzülmüş hulâsadan), sonra bir alakadan yaratandır. Sonra sizi bir çocuk olarak çıkarıyor; sonra gücünüzün kemâle ermesi için, sonra da ihtiyar olmanız için (sizi yaşatıyor). İçinizden kimi de, (kiminizden) daha önce vefât ettirilir; tâ ki belirli bir vakte erişesiniz ve olur ki akıl erdirirsiniz. (Mü'min, 67)"
Allahım, bizi ve neslimizi ömrü uzun, ameli hayırlı, kaderi güzel olanlardan eyle.. Âmin..

23 Ekim 2014 Perşembe

Âlemlerin Rabbine teslim olunmakla emrolundum

Ey insan! Âlemlerin Rabbi olan Allah, hayatın kaynağı ve hayatı baki olan Hayy'dir. Allah'dan başka ilah yoktur. Öyle ise dinde ihlaslı ve samimi kimseler olarak Allah'a kulluk etmek gerektir. Her zaman ve mekanda yapılan bütün hamd, sena ve övgüler âlemleri rahmetiyle ve hakkıyla terbiye eden Allah'a mahsustur.
Allah'dan apaçık deliller gelen Peygamber Efendimizi (asm) Allah, insanların Allah'dan başka yalvarmakta oldukları şeylere ibadet ve kulluk etmekten yasaklanmış, her halinde ve işinde âlemlerin Rabbi olan Allah'a teslim olmakla emrolunmuştur ve bunu da diğer insanlara ifade etmekle emrolunmuştur. 
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "De ki: “Doğrusu ben Rabbimden bana apaçık deliller gelince, Allah’dan başka (kendisine)yalvarmakta olduklarınıza ibâdet etmekten yasaklandım ve âlemlerin Rabbine teslîm olmakla emrolundum.” (Mü'min, 66)"
Allahım, bizi ve neslimizi Sana teslim olan kullarından eyle.. Âmin..

Dinde ihlaslı kimseler olarak kulluk edin

Ey insan! Yeryüzünü insana kalacak bir yer ve göğü üstüne bir tavan olarak bina eden Allah, insanı şekilsiz iken güzel bir suret veren ve temiz şeylerden rızıklandıran âlemlerin Rabbi olan Allah ne yücedir.
Âlemlerin Rabbi olan Allah, hayatı baki olan Hayy'dir. Hayat sahiblerindeki hayatın kaynağı olan Allah'dan başka ilah yoktur. Öyle ise böyle bir uluhiyete karşı dinde ihlaslı ve samimî kimseler olarak Allah'a kulluk etmek gerektir. Hamde vesile olan büyük ihsan ve nimetler, âlemlerin Rabbi olan Allah'dandır ve hamd ve övgü ise yalnızca Allah'a mahsustur.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "O Hayy’dır (hayâtı bâkidir); O’ndan başka ilâh yoktur; öyle ise dinde O’na (karşı) ihlâslı (samîmî) kimseler olarak O’na kulluk edin! Hamd, âlemlerin Rabbi olan Allah’a mahsustur! (Mü'min, 65)"
Allahım, bizi ve neslimizi dinde ihlaslı kimseler olarak Sana kulluk edenlerden eyle.. Âmin..

Âlemlerin Rabbi olan Allah ne yücedir

Ey insan! Allah, geceyi istirahatimiz için karanlık, gündüzü çalışmamız için aydınlatıcı kılmış, nice nimetler ihsan eden büyük lütuf sahibi olmasına rağmen insanların çoğu şükretmezler. Herşeyi yaratan ve kendisinden başka ilah olmayan Allah'ın âyetlerinden yüz çevirenler, Allah'ın âyetlerini bilerek inkâr ederler.
Yeryüzünü insanın yaşayabileceği ve kalacağı bir yer yapan, göğü ise üstüne bir tavan olarak bina eden Allah, insanı şekilsiz iken şekillendirdi, Rahman ismine mazhar olarak suretlerini güzel yaparak rızkını temiz şeylerden verdi. İşte insana bu kadar nimetleri vererek güzel bir şekilde terbiye eden Allah budur. İnsana bu kadar ihsanda bulunan, âlemleri terbiye eden Allah ne yücedir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "Allah, arzı size kalınacak bir yer, göğü ise (üstünüze) bir binâ (bir tavan) kılandır. Hem sizi şekillendirdi de, sûretlerinizi güzel yaptı ve sizi temiz şeylerden rızıklandırdı. İşte Rabbiniz olan Allah bu (ni‘metleri veren)dir. (Ve) işte âlemlerin Rabbi olan Allah, ne yücedir! (Mü'min, 64)"
Allahım, bizi ve neslimizi işte hakikî kul budur iltifatına mazhar olanlardan eyle.. Âmin..

Allah'ın âyetlerinden bilerek yüz çevirenler

Ey insan! Geceyi istirahat için karanlık ve gündüzü çalışma için aydınlatıcı kılan ve insanlara karşı büyük lütuf sahibi olan, rahmet ve ihsanlarıyla terbiye eden Allah, herşeyi yaratan ve kendisinden başka ilah olmayandır.
Allah'ın bu kadar ihsan ve nimetleri Allah'ın birer âyetleridir ve Allah'ın âyetlerini gördüğü halde insanların çoğu haktan yüz çevirmektedir. Allah'ın âyetlerini bilerek inkâr eden insanlar, bile bile haktan çevrilip batıla ve hurafeye dalmaktadır.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "Allah’ın âyetlerini bilerek inkâr etmekte olanlar, işte (haktan) böyle çevrilir. (Mü'min, 63)"
Allahım, bizi ve neslimizi âyetlerini tasdik edenlerden eyle.. Âmin..

22 Ekim 2014 Çarşamba

İşte Rabbiniz olan Allah budur

Ey insan! Geceyi istirahat için karanlık ve gündüzü rızık kazanmak ve çalışmak için aydınlatıcı kılan Allah, insanlara karşı büyük bir lütuf sahibi olmasına rağmen insanların çoğu bundan gafildir, nankörlüklerinden verilen nimetlere karşı şükretmezler.
İşte insanları lütuf ve ihsanıyla terbiye eden ve nimetleri şükretmeleri için insanlara veren Allah budur. Zerreden güneşe, atomdan galaksilere ve sistemlere kadar her birini mükemmel bir şekilde yaratan Allah'dır. En küçükten en büyüğe kadar hükmeden Allah'dan başka ilah yoktur. Böyle olmasına rağmen nasıl oluyor da insan böyle bir hakikatten yüzünü batıla çeviriyor?
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "İşte Rabbiniz olan Allah bu (ni‘metleri size veren)dir; herşeyin yaratıcısıdır. O’ndan başka ilâh yoktur. Öyle ise (haktan) nasıl çevriliyorsunuz? (Mü'min, 62)"
Allahım, bizi ve neslimizi yüzünü daima Sana çevirenlerden eyle.. Âmin..

Allah, geceyi karanlık, gündüzü aydınlatıcı kılandır

Ey insan! Allah, dünyayı kendi ekseni etrafında 24 saatte döndürmekle bir günü gece ve gündüz olarak ikiye taksim etmiştir. Bu taksimde çok hikmetler ve tecelliler vardır.
Allah, geceyi karanlık, gündüzü ise aydınlatıcı kılmıştır ki gecenin içinde insanlar istirahat ederek hem gündüzün yorgunluklarını atsınlar, hem de bir sonraki güne ve gündüze zinde ve dinlenmiş olarak hazırlansınlar. Gündüzü ise Allah aydınlatıcı kılarak insanların rızkını kazanmaları için çalışmalarına imkân sağlamıştır. Geceyi istirahat ve gündüzü çalışma zamanı olarak taksim eden Allah, insanlara karşı büyük lütuf sahibidir. Bu kadar lütfa mazhar olan insanların çoğu şükretmezler.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "Allah, size geceyi içinde istirâhat etmeniz için (karanlık), gündüzü ise (çalışmanız için)aydınlatıcı kılandır. Şübhesiz ki Allah, insanlara karşı elbette büyük lütuf sâhibidir; fakat insanların çoğu şükretmezler. (Mü'min, 61)"
Allahım, bizi ve neslimizi gecenin ve gündüzün hayrına ulaştır ve lütuflarına çok şükredenlerden eyle.. Âmin..

İbadetimden yüz çevirip kibirlenenler

Ey insan! Nihayet derecede âciz ve son derece fakir olarak yaratılan insan, nihayetsiz düşmanlarını defedecek nihayetsiz bir kudrete ve sonsuz ihtiyaclarına karşı fakirliğini giderecek bir rahmete muhtactır.
Nihayetsiz aczini ve fakrını giderecek nihayetsiz kudret ve rahmete ancak Allah'ın ismi ile başlayıp O'na yönelip halini arz ederek dua etmekle bağlanır. Allah kullarının ve mahlukatın en küçükten en büyüğe dualarını işiten ve cevab verendir. Yeter ki kul Allah'a dua ile yönelsin. Aczini ve fakrını unutup kendi baki sanarak kibirlenen ve büyüklük taslayan gafiller, ölüm ve kıyamet ile zelil olarak Cehenneme gireceklerdir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "Rabbiniz buyurdu ki: “Bana duâ edin, size icâbet edeyim (duânıza cevab vereyim)! Şübhesiz benim ibâdetimden (yüz çevirip) kibirlenenler, yakında zelîl olan kimseler olarak Cehenneme gireceklerdir!” (Mü'min, 60)"
Allahım, bizi ve neslimizi dua edenlerden eyle ve ibadetinden kibirlenenlerden eyleme.. Âmin..

21 Ekim 2014 Salı

Kıyamet günü elbette gelicidir

Ey insan! Göklerin ve yerin yaratılmasını görmeyip insanların yaratılmasını aklına sığıştıramayan ve küfür kötülüğünü seçen kör hükmündeki insanlar çok az ibret alırlar ve gören hükmünde olan iman edip salih ameller işleyenlerle bir olmazlar.
Kıyametin geleceğinde gündüzden sonra gecenin, yazdan sonra kışın gelmesi gibi şübhe yoktur. Gündüzden sonra geceyi, yazdan sonra kışı gören insanların çoğu kıyamet gününün geleceğine inanmazlar, iman etmezler.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "Şübhesiz ki kıyâmet (günü) elbette gelicidir; onda şübhe yoktur; fakat insanların çoğu (buna) îmân etmezler. (Mü'min, 59)"
Allahım, bizi ve neslimizi iman edenlerden eyle.. Âmin..

Kör ile gören

Ey insan! Göklerin ve yerin yaratılması, insanların yaratılmasından daha büyük ve daha karmaşık olmasına rağmen bu büyük delilden insanların çoğu bilgisizdirler.
Kör ile gören bir değildir. Allah'ın âyetlerine iman edip salih ameller işleyenler gözü açık bir şekilde çevresini ve etrafını gören gibidir. İman edip salih ameller işlemek yerine küfür ve isyan kötülüğünü seçen ise kör gibidir. Elbette bir olmazlar. Buna rağmen insanların çoğu kör olup Allah'ın âyetlerinden çok az ibret almaktadırlar.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "Kör ile gören; îmân edip sâlih ameller işleyenlerle kötülük yapan bir olmaz. Ne kadar az ibret alıyorsunuz! (Mü'min, 58)"
Allahım, bizi ve neslimizi kör etmeyerek iman edip salih ameller işleyenlerden eyle.. Âmin..

Göklerin ve yerin yaratılması

Ey insan! İnkârcılar, ellerinde bir delil olmadan Allah'ın âyetleri hakkında mücadele ederler. Onların kibirleri ve tek arzuları İslam'a karşı üstün gelmektir.
Allah'ın âyetleri hakkında bilgisizce mücadele edenler, insanın yaratılmasını akıllarına sığdıramadıklarından başka hayal ve evhamlarla ya tabiata, ya sebeblere ya da evrime bağlarlar. Onların gözden kaçırdıkları mühim bir nokta, göz önünde olan göklerin ve yerin yaratılmasıdır. Göklerin ve yerin yaratılması, insanların yaratılmasına göre çok daha büyük ve karmaşıktır ki insanların çoğu bundan bilgisizce yaşarlar.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "Elbette göklerin ve yerin yaratılması insanların yaratılmasından daha büyüktür; fakat insanların çoğu bilmezler. (Mü'min, 57)"
Allahım, bizi ve neslimizi yaratılıştaki âyetleri okuyup mütalaa edenlerden eyle.. Âmin..

Allah’ın âyetleri hakkında mücadele ederler

Ey insan! Hz. Musa'ya (as) hidayeti veren ve İsrailoğullarına, akıl sahiblerine bir hidayet ve bir nasihat Kitab'ı olan Tevrat'ı bir miras bırakan Allah, Tevrat'ta müjdelediği ahirzaman Peygamberine iman ve itaat etmemelerine karşı Peygamber Efendimize (asm) makam-ı mahmud vaadinin hak olduğunu ve sabretmesini emreder. 
Allah'ın âyetleri hakkında mücadele edenler, onları destekleyecek kendilerine gelmiş bir delil olmamasına rağmen mücadele eden kimselerdir. Onların sinelerinde ve gönüllerinde Peygamber Efendimize (asm) gelme arzusu olan bir kibirden başka bir şey yoktur ki onların asla ulaşamayacakları bir arzudur. Onların bu kibirlerine karşı her şeyi işiten Semi ve hakkıyla gören Basir olan Allah, Peygamber Efendimize (asm) hemen kendisine sığınmasını emreder.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "Şübhesiz o kimseler ki, kendilerine gelmiş bir delîl olmaksızın Allah’ın âyetleri hakkında mücâdele ederler. Onların sînelerinde, kendisine ulaşamayacakları bir kibirden (sana üstün gelme arzusundan) başka bir şey yoktur. (Sen) hemen Allah’a sığın! Çünki Semî‘ (herşeyi işiten), Basîr (hakkıyla gören) ancak O’dur. (Mü'min, 56)"
Allahım, bizi ve neslimizi âyetlerin hakkında mücadele edenlerin kibirlerinden daima muhafaza eyle.. Âmin..

20 Ekim 2014 Pazartesi

Sabret, Allah'ın vaadi haktır

Ey insan! Hz. Musa'ya (as) hidayeti veren Allah, İsrailoğullarından akıl sahiblerine bir hidayet ve bir nasihat Kitab'ı olan Tevrat'ı miras olarak bırakmıştır.
Zalimler kendilerine gelen peygamberlerin gösterdiği mucizeleri yalanlayıp hidayete gelmeseler ve İsrailoğullarından akıl sahibleri bir hidayet ve nasihat Kitab'ı olan Tevrat'ı tahrif dahi etseler ve Tevrat'ın haber verdiği ahirzaman Peygamberine tabi olmasalar da Allah, Peygamber Efendimize (asm) sabretmesini emreder. Allah'ın Peygamber Efendimize (asm) verdiği makam-ı mahmud vaadi haktır. Allah, nübüvvet makamına layık bir şekilde Peygamber Efendimizden (asm) günahının bağışlanmasını dilemesini isteyerek akşam ve sabah kendisini merhametiyle terbiye eden Allah'a hamd ile tesbih etmesini emreder.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "(Habîbim, yâ Muhammed!) Artık sabret! Çünki Allah’ın va‘di haktır; günâhının bağışlanmasını dile ve akşam ve sabah Rabbine hamd ile (O’nu) tesbîh et! (Mü'min, 55)"
Allahım, bizim ve neslimizin günahlarını bağışla ve akşam sabah Sana hamd ile tesbih edenlerden eyle.. Âmin..

Akıl sahibleri için Tevrat'ı miras bıraktık

Ey insan! Firavun ailesinin zalimlerden olmuştur. Mahşer günü zalimlerin özrü kendilerinden kabul edilmez. Onlar için bir kınama ve lanet vardır, yurdun kötüsü de onlar içindir.
Celil olan Allah, Hz. Musa'yı seçmiş ve O'na hidayeti vermiştir. Allah İsrailoğullarına ve akıl sahibi olanlar için bir hidayet ve onlara doğru yolu gösteren bir nasihat olarak Kitabı, yani Tevrat'ı da Hz. Musa'dan (as) bir miras kılmıştır. 
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: “Celâlim hakkı için, Mûsâ’ya hidâyeti verdik ve İsrâiloğullarına, akıl sâhibleri için bir hidâyet ve bir nasîhat olmak üzere Kitâb’ı (Tevrât’ı) mîras bıraktık. (Mü’min, 53-54)”
Allahım, bizi ve neslimizi daima hidayet üzere eyle.. Âmin..

O gün zalimlere, özür dilemeleri fayda vermez

Ey insan! Allah, peygamberlerine ve iman edenlere hem dünyada hem ahirette yardım edeceğini bildirir.
Kıyamet günü ateşe sokulacak olan kâfirler ve zalimler, yaptıkları zulmün neticesi olan ateş azabını gördüklerinden Allah'a özür beyan ederler. O gün artık iş işten geçmiştir. Zalimlerin özür dilemeleri kendilerine bir fayda vermeyecektir. Onlar için artık sadece lanet ve kınama vardır ve kalınacak olan yurdun da kötüsü onlara ayrılmıştır.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "O gün zâlimlere, özür dilemeleri fayda vermez; artık onlar için lâ‘net vardır ve yurdun kötüsü onlarındır. (Mü'min,52)"
Allahım, bizi ve neslimizi zalimlerden eyleme.. Âmin..

19 Ekim 2014 Pazar

Biz peygamberlerimize ve iman edenlere yardım ederiz

Ey insan! Cehennem bekçileri ateşin içindekilere kendilerine gelen peygamberlerin mucizeler getirip getirmediğini sorarak Allah'ın peygamberlerini mucizeleriyle tasdik edip yardım ettiğini onlara ders verir.
Allah, gönderdiği peygamberlerinin elinde gösterdiği mucizelerle onların risaletlerini ve peygamberliklerini tasdik eder, onlara mucize ve inayetiyle yardım eder. Allah, peygamberleri tasdik eden iman edenlere de inayet ve rahmetiyle yardım eder. Allah, peygamberlerine ve iman edenlere bu dünya hayatında yardım ettiği gibi yarın mahşerde ameller için şahidlik etmek üzere şahidlerin ayağa kalkacağı gün de rahmet ve mağfiretiyle yardım eder.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "Şübhesiz ki biz, peygamberlerimize ve îmân edenlere, hem dünya hayâtında, hem şâhidlerin (ameller için şâhidlik etmek üzere) ayağa kalkacakları o günde elbette yardım ederiz. (Mü'min, 51)"
Allahım, bizi ve neslimizi dünya ve ahirette daima yardım ettiklerinden eyle.. Âmin..

Size peygamberleriniz mucizeler getirmiyorlar mıydı?

Ey insan! Firavun ailesinin zayıf olanları dünyada iken tabi oldukları büyüklük taslayanlardan ateşi biraz kendilerinden defetmesini isterler, fakat onlar haklarında verilen hükmün değişmeyeceğini bildiklerinden ateş içinde beraber olduklarını söylerler. Sonra Cehennem bekçilerinden Allah'a dua etmelerini ve bir gün olsun ateşi hafifletmesini söylemelerini isterler.
Cehennem bekçileri, o ateşin içindekilere kendilerine gelen peygamberlerin mucizeler getirip getirmediklerini sorar. Onlar da peygamberlerin mucizeler getirdiklerini tasdik ederler. Cehennem bekçileri ise bu durumda kendilerinin Allah'a dua etmelerini söylerler. Fakat nafile, kafirlerin tuzakları boşuna yorulmak olduğu gibi Cehennemde edecekleri dualar da boşuna yorulmaktır.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "(Cehennemin bekçileri:) “Size peygamberleriniz mu‘cizeler getirmiyorlar mıydı?” derler. Onlar: “Evet (getiriyorlardı)!” derler. (Bunun üzerine bekçiler:) “Öyle ise (kendiniz) duâ edin!” derler. Hâlbuki kâfirlerin duâsı, ancak boşuna (yorulmak)tır. (Mü'min, 50)"
Allahım, bizi ve neslimizi duası boşuna yorulmak olanlardan eyleme.. Âmin..

Ateştekiler Cehennem bekçilerinden dua isterler

Ey insan! Ateşin içinde birbirleriyle tartışan Firavun ailesinden zayıf olanlar büyüklük taslayanlardan ateşin birazının defedilmesini isteseler de büyüklük taslayanlar haklarında hükmün verildiğini ve ateşin içinde beraber olduklarını söylerler.
Büyüklük taslayanlar Allah'ın kulları hakkında verdikleri hükme boyun eğerek Cehennem bekçilerinden meded beklerler ve tahammül edilmez ve aralıksız o azabdan bir nebze kurtulmak ve rahatlamak için onlardan Rablerine kendileri için dua etmelerini, hiç olmazsa bir gün de olsa azabı hafifletmesini bildirmelerini söylerler.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "Artık ateşte olanlar Cehennemin bekçilerine der ki: “Rabbinize (bizim için) duâ edin, (hiç değilse) bir gün olsun, bizden azâbı hafifletsin!” (Mü'min, 49)"
Allahım, bizi ve neslimizi ateşte olanlardan eyleme.. Âmin..

Biz hep beraber onun içindeyiz

Ey insan! Azabın en şiddetlisine sokulan ve orada birbirleriyle tartışan Firavun ailesinden zayıf olanlar, dünyada iken büyüklük taslayanlara tabi olduklarını ve onlardan ateşin birazını olsun defetmelerini isterler.
Büyüklük taslayanlar ise Allah'ın artık kendileri hakkında hükmü verdiğini anladıklarından artık hep beraber o ateşin içinde kalacaklarını, ateşin birazını olsun defedecek imkânlarının olmadığını o zayıf olanlara söylerler.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "Büyüklük taslayanlar (da): “Doğrusu biz hep berâber onun içindeyiz; şübhesiz ki Allah, kullar arasında gerçekten hükm(ünü) vermiştir” derler. (Mü'min, 48)"
Allahım, bizi ve neslimizi ateşe ve azaba girenlerden eyleme.. Âmin..

18 Ekim 2014 Cumartesi

Ateşin birazını bizden defedebilir misiniz?

Ey insan! Firavun ailesini kuşatan kötü azab ateştir. Onlar sabah akşam o ateşe arz olunup sokulurlar. Kıyametin kopacağı gün ise azabın en şiddetlisine sokulacaklardır.
Azabın içine sokulan o Cehennem ehli ateşin içinde ike birbirleriyle tartışırlar ve zayıf olanlar dünyada iken büyüklük taslayanlara dünyada tabi olduklarını ve bu sebeble ateşe girdikleri için kendilerinden ateşin birazı olsun defetmelerini onlardan isterler ve beklerler.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "O vakit (Cehennem ehli) ateşin içinde birbirleriyle tartışırlarken, zayıf olanlar o büyüklük taslayanlara der ki: “Gerçekten biz (dünyada iken) size tâbi‘ olanlar idik. Şimdi siz ateşin birazını olsun, bizden def‘ edebilir kimseler misiniz?” (Mü'min, 47)"
Allahım, bizi ve neslimizi Cehennem ehli olanlardan eyleme.. Âmin..

Firavun âilesini azâbın en şiddetlisine sokun

Ey insan! Allah, Firavun ailesinden iman eden o adamı, onların kurdukları tuzakların kötülüklerinden kurtarıp Firavun ailesini azabın kötüsü ile beklemedikleri bir anda kuşatıverdi.
Firavun ailesini kuşatan kötü azab ateştir. Kıyametin kopacağı güne kadar onlar kabir azabı olarak o ateşe sabah akşam arz olunup sokulacaklardır. Kıyamet koğacağı gün ise onlar o ateş azabının en şiddetlisine sokularak cezalandırılacaklardır.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "(O kötü azab) ateştir! (Onlar) sabah akşam ona arz olunurlar. Kıyâmet kopacağı gün ise: “Fir‘avun âilesini azâbın en şiddetlisine sokun!” (denilecektir). (Mü'min, 46)"
Allahım, bizi ve neslimizi azabın her türlüsünden dünyada, kabirde ve ahirette muhafaza eyle.. Âmin..

Firavun ailesini azabın kötüsü kuşatıverdi

Ey insan! Firavun'un ailesinden iman etmiş olan adam, kavmini niyetlendikleri yanlışlıktan ve neticesi olan ateşten kurtarmak için tüm ikazlarını yaptı. Fakat kavmi ise Firavun'u dinleyerek hataya teşebbüs etti.
Firavun ve kavmi o iman etmiş olan adama tuzak kurdu, Allah nihayet onu, onların kurdukları tuzakların kötülüklerinden ve şerlerinden korudu. Firavun ailesini ise yaptıkları zulümleri ve isyanları sebebiyle azabın kötüsü ile kuşatarak denizin dibine batırdı.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "Nihâyet Allah onu, kurdukları tuzakların kötülüklerinden korudu; Fir‘avun âilesini ise o azâbın kötüsü kuşatıverdi. (Mü'min, 45)"
Allahım, bizi ve neslimizi daima zalimlerin tuzaklarının kötülüklerinden koru.. Âmin..

17 Ekim 2014 Cuma

Söylediklerimi yakında hatırlayacaksınız

Ey insan! Firavun’un ailesinden iman etmiş olan adam, hiçbir şeyin dünya ve ahirette kendisine ibadet edilmesine davet etmesinin hakkı olmadığını ve haddi aşanların ateş ehli olduklarını bildirir.
Dünya hayatının nihayetinde dönüşün ancak Allah’a olacağını ve haddi aşanların ateş ehli olduğunu bildiren o iman etmiş olan adam, kendisini anlamak istemeyen kavmine, yakında ne söylemekte olduğunu hatırlayacaklarını kavmine bildir. Vazifesini hakkıyla yapan bir adam misali o adam da işini kullarını hakkıyla gören Allah’a havale eder.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: “Artık size ne söylemekte olduğumu yakında hatırlayacaksınız! (Ben) işimi Allah’a havâle ediyorum. Şübhesiz ki Allah, kulları(nı) hakkıyla görendir. (Mü’min, 44)”
Allahım, bizi ve neslimizi işimizi daima Sana havale edenlerden eyle.. Âmin..

Allah'dan başka ibadete layık yoktur

Ey insan! İman etmiş olan adam, kendisini Allah’ı inkâra ve hakkında bir bilgi sahibi olmadığı şeyi Allah’a ortak koşmaya çalışan kavmini Aziz ve Gaffar olan Allah’a davet eder.
Adam, Allah dışında hiçbir şeyin kendisine ibadet edilmeye layık olmadığını ve hiçbir şeyin dünya ve ahirette kendisine ibadet edilmesine davet etmeye hakkının olmadığını kavmine haber verir. Adam, bu dünya hayatının nihayetinde dönüşün ancak Allah’a olduğunu ve haddi aşanların ateş ehli olduklarını söyler.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: “Hiç şübhe yok ki beni kendisine çağırmakta olduğunuz şeyin, ne dünyada ne de âhirette kendisine (tapılması için) bir da‘vet hakkı vardır. Nihâyet dönüşümüz muhakkak Allah’adır. Doğrusu haddi aşanlar yok mu, onlar ateş ehlidirler. (Mü’min, 43)”
Allahım, bizi ve neslimizi yalnız Sana ibadet eden ve yalnız Senden yardım isteyenlerden eyle.. Âmin..

Sizi Aziz ve Gaffar olan Allah'a davet ediyorum

Ey insan! İman etmiş olan adam, şaşılacak bir hal olarak kendisi kavmini hidayete ve kurtuluşa davet ettiği halde onların ateşe çağırdıklarını kavmine bildirir.
O adam, kavminin kendisini çağırdıkları yolun iç yüzünün Allah’ı inkâr ederek hakkında herhangi bir bilgiye sahib olmadığı şeyi Allah’a ortak kabul etmek olduğunu söyler. Adam kavmine Allah’ın kudreti daima üstün gelen Aziz ve günahları çok bağışlayan Gaffar olduğunu ve onları böyle bir Allah’a davet ettiğini söyler.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: “Beni, Allah’ı inkâr etmeye ve hakkında bir bilgi sâhibi olmadığım şeyi O’na ortak koşmaya çağırıyorsunuz. Ben ise sizi, Azîz (kudreti dâimâ üstün gelen), Gaffâr (çok bağışlayan Allah’)a da‘vet ediyorum. (Mü’min, 42)”
Allahım, bizi ve neslimizi şirkten, isyandan, günahtan daima muhafaza eyle.. Âmin..

Ben sizi kurtuluşa, siz beni ateşe çağırıyorsunuz

Ey insan! Kavmini doğru yola davet eden ve onlara rehberlik eden adam, kötülük yapanın misliyle cezalandırılacağını, iman edip salih bir amel işleyenin Cennette hesabsız rızıklandırılacağını haber verir.
İman etmiş olan o adam, kendi halini kavmine arz edip onları gerçekten kurtuluşa davet ettiği halde onların kendisini Allah’a isyana ve inkâr etmeye ve bunları neticesi olan ateşe çağırdıklarını kavmine bildirir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: “Ey kavmim! Bu hâlim nedir ki, (ben) sizi kurtuluşa da‘vet ediyorum; hâlbuki (siz) beni ateşe çağırıyorsunuz? (Mü’min, 41)”
Allahım, bizi ve neslimizi kurtuluşa davet edenlerden eyle ve Cehennemden muhafaza eyle.. Âmin..

16 Ekim 2014 Perşembe

Kötülük yapan ile salih amel işleyen

Ey insan! Firavun’un ailesinden o iman etmiş olan adam, kavmine onları doğru yola rehberlik etmek istediğini, bunun için kendisine uymalarını söyler.
Dünya hayatının geçici bir menfaat ve asıl kalınacak yerin ahiret olduğunu söyleyen adam, kötülük yapanın yaptığı bu kötülük sebebiyle yine onun misliyle cezalandırılacağını, erkek ve kadından iman eden bir kimsenin salih bir amel işlemesi halinde Cennete gideceğini ve Cennette hesabsız bir şekilde rızıklandırılacaklarını kavmine haber verir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: “Kim bir kötülük yaparsa, bu yüzden ancak onun misliyle cezâlandırılır. Erkek veya kadın, kim de bir mü’min olarak sâlih bir amel işlerse, işte onlar Cennete girerler; orada hesabsız olarak rızıklandırılırlar. (Mü’min, 40)”
Allahım, bizi ve neslimizi kötülükten muhafaza eyle ve salih amel işleyenlerden eyle.. Âmin..

Dünya hayatı geçici bir menfaattir

Ey insan! Firavun’un ailesinden olup iman etmiş olan adam, kavmini kendilerinidoğru yola rehberlik etmek üzere kendisine uymaya davet eder.
Kavmine doğru yola rehberlik etmek isteyen o iman etmiş adam, dünya hayatının ancak geçici bir menfaat ve faydalanma olduğunu ve asıl kalınacak yerin ise ahiret olduğunu kavmine haber verir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: “Ey kavmim! Bu dünya hayâtı ancak (geçici) bir menfaattir; doğrusu âhiret ise, asıl kalınacak yerdir. (Mü’min, 39)”
Allahım, bize ve neslimize dünyada ve ahrette iyilikler ve güzellikler ver.. Âmin..

Bana uyun, size doğru yola rehberlik edeyim

Ey insan! Firavun, veziri Haman’a hiçbir dağın ve yüksek bir tepenin bulunmadığı o sahrada yüksek bir kule yapmasını isteyerek Hz. Musa’nın (as) İlah’ı olan Allah’a ulaşmak için bir yol bulabileceğini düşünür. Firavun’a süslü gösterilen bu kötü ameli sebebiyle yoldan saptırılanlardan olur ve sonu hüsran olan bir tuzağa teşebbüs eder.
Firavun’un ailesinden olan o iman etmiş olan adam, kavmini yine ikaz eder ve kavminin içine düşmüş olduğu yanlış yoldan ve sapkınlıktan kurtulmaları için onları doğru yola rehberlik etmek üzere kendisine uymalarını ister.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: “Îmân etmiş olan (adam) dedi ki: “Ey kavmim! Bana uyun; size doğru yola rehberlik edeyim! (Mü’min, 38)”
Allahım, bizi ve neslimizi doğru yola rehberlik edenlerden eyle.. Âmin..

15 Ekim 2014 Çarşamba

Bana yüksek bir kule yap

Ey insan! İmanını gizleyen o Firavun’un ailesinden adam, su-i kasda niyetlenen kavmini ve Firavun’u ikaz eder ve Allah’ın büyüklük taslayan her zorbanın kalbini mühürlediğini söyler.
İman eden o adamın sözleri üzerine içine şübhe düşen Firavun, veziri olan Haman’a dağların ve yüksek tepelerin bulunmadığı o sahrada yüksek bir kule yapmasını emreder. O kule yardımıyla göklerin sebeblerine ve yollarına erişip kabul etmek istemediği Hz. Musa’nın (as) İlah’ı olan Allah’a muttali olup ulaşmayı ümid eder, hakikaten olup olmadığını anlayacağını zanneder. Firavun’a bu kötü niyeti ve ameli güzel ve süslü gösterilir de yoldan tamamen saptırılanlardan olur. Firavun’un bu hareketi ve kendisince kurduğu bu tuzağının neticesi ancak hüsran ve zarardır.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: “Fir‘avun: “Ey Hâmân! Bana yüksek bir kule yap; belki sebeblere, göklerin sebeblerine (yollarına) erişirim de, Mûsâ’nın İlâhına muttali‘ olurum (hakikaten var mıdır diye bakarım); doğrusu ben onu, gerçekten yalancı sanıyorum” dedi. Böylece Fir‘avun’a, kötü ameli süslü gösterildi ve yoldan saptırıldı. Zâten Fir‘avun’un tuzağı ancak hüsrândadır. (Mü’min, 36-37)”
Allahım, bizi ve neslimizi Firavun gibilerin tuzaklarından muhafaza eyle.. Âmin..

Allah, büyüklük taslayan zorbanın kalbini mühürler

Ey insan! Firavun’un ailesinden imanını gizleyen adam, kavmine Hz. Yusuf’un (as) mucizelerle gelmiş olmasına rağmen şübhe içinde olduklarını, şübheyle yaklaştıklarını, Allah’ın bir daha peygamber göndermeyeceğini ve bu haddi aşan şübheciliklerinden dolayı Allah’ın kendilerini saptıracağını haber verir.
Hz. Yusuf’a (as) şübheyle yaklaşanların ellerinde herhangi bir delil olmaksızın Allah’ın âyet ve delilleriyle mücadele ettiklerini, bu hareketlerinin hem Allah katında hem de Allah’a iman edenlerin yanında çok büyük bir nefretle karşılandığını ve böyle büyüklük taslayan zorbaların kalbini kibirlenmeleri ve bunda da ısrar etmeleri sebebiyle Allah’ın mühürlediğini yine imanını gizleyen o adam kavmine bildirir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: “Onlar ki, kendilerine gelmiş bir delîl olmaksızın, Allah’ın âyetleri hakkında mücâdele ederler. (Bu,) Allah katında da, îmân edenlerin yanında da nefret cihetiyle büyük olmuştur. İşte Allah, (kendisine) büyüklük taslayan her zorbanın kalbini (kendi kibri ve bunda ısrarı üzerine) böyle mühürler! (Mü’min, 35)”
Allahım, bizi ve neslimizi Sana ve iman edenlere büyüklük taslayanlardan eyleme.. Âmin..

Haddi aşan şübheci kimseler

Ey insan! Firavun’un ailesinden olup iman ettiğini gizleyen adam, kavmini yapmak istediklerinin neticesini misalleriyle göstererek ikaz eder. Geçmiş kavimlerin başına gelen azabların onların da başına gelmesinden ve Cehenneme atılmalarından korktuğunu söyler.
İmanını gizleyen o adam, Hz. Yusuf’un (as) onlara peygamber olarak mucizelerle geldiğini ve yine onların Hz. Yusuf’un (as) getirdiklerine karşı daima şübhe içinde olduklarını ve Hz. Yusuf (as) vefat edince Allah’ın bir daha asla peygamber göndermeyeceğini iddia ettiklerini kavmine hatırlatır. Onların bu şekilde isteyerek haddi aşan şübheci yaklaşımlarından dolayı Allah’ın kendilerini saptırdığını onlara bildirir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: “And olsun ki, daha önce Yûsuf da size mu‘cizeler getirmişti de, onun size getirdiği o şeylerden dâimâ şübhe içinde oldunuz. Nihâyet (o) vefât edince: “Allah ondan sonra aslâ bir peygamber göndermez!” dediniz. İşte Allah, (kendi irâdeleriyle) haddi aşan şübheci kimseleri böyle saptırır. (Mü’min, 34)”
Allahım, bizi ve neslimizi haddi aşan şübhecilerden eyleme.. Âmin..

Cehenneme gideceğiniz günden korkuyorum

Ey insan! Firavun ailesinden iman etmiş olan adam kavmini ikaz eder ve Firavun'un o niyetine teşebbüs etmesi halinde daha önceki peygamberlerini yalanlayan kavimlerin, Hz. Nuh kavminin, Ad, Semud ve onlardan sonrakilerin başlarına gelen Allah'ın azabını onlara hatırlatır ve o gün kendilerine bir yardımcı bulamayacaklarını söyler.
O iman etmiş adam, son olarak kavmini Cehennem ile korkutur ve bağrışıp çağrışma günü olan kıyamet gününden, hesab yerine arkalarını dönen kimseler olarak Cehenneme giren kimseler olmalarından korktuğunu söyler. O gün Allah'ın azabından kurtaracak hiçbir kimsenin bulunmadığını, isyanındaki inadı yüzünden Allah kimi dalalete atarsa, artık onu hidayete erdirecek hiçbir kimsenin olmadığını söyler.
"“Ey kavmim! Doğrusu ben sizin için bağrışıp çağrışma gününden (kıyâmet gününden, hesab yerine) arkanızı dönen kimseler olarak (Cehenneme) gideceğiniz günden korkuyorum. (O gün) sizi Allah’(ın azâbın)dan kurtaracakhiçbir kimse yoktur. Bununla berâber Allah kimi (isyanındaki inadı yüzünden) dalâlete atarsa, artık onu hidâyete erdirecek hiçbir kimse yoktur.” (Mü'min, 32-33)"
Allahım, bizi ve neslimizi Cehennem azabından muhafaza eyle ve hidayete erdirdiklerinden eyle.. Âmin..

14 Ekim 2014 Salı

Üzerinize benzerinin gelmesinden korkuyorum

Ey insan! Firavun ailesinden kendini gizleyen o iman etmiş adam, kavmini ikaz ettikten sonra Firavun da gördüğünü söyleyip kavmine rehberlik ettiği iddiasında bulunur.
İman etmiş adam, Firavun’un niyetinde kararlı olduğunu görünce kavmini bir kez daha ikaz eder ve teşebbüs ettiklerinde kendilerinden önceki peygamberlerini yalanlayan kavimlerin ve toplulukların başlarına gelen dehşetli azabın benzerinin gelmesinden korktuğunu söyler. Onlara Hz. Nuh (as) kavminin, Ad, Semud ve onlardan sonra gelenlerin başlarına gelen cezalarını haber verir. Onların başlarına gelen azabın, kendi günahlarından dolayı olduğunu, yoksa Allah’ın kullarına zulmetmeyi murad etmediğini söyler.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "Îmân etmiş olan (adam) dedi ki: “Ey kavmim! Doğrusu ben sizin üzerinize, (peygamberlerini yalanlayan) o toplulukların (uğradıkları o dehşetli azab) gününün benzerinden; Nûh kavminin, Âd, Semûd ve onlardan sonrakilerin âdetlerinin (başlarına gelen cezâların) benzerinden, korkuyorum. Hâlbuki Allah, kullar(ın)a zulmetmeyi murâd ediyor değildir.” (Mü'min,30-31)"
Allahım, bizi ve neslimizi Sana âsi olanlardan eyleme.. Âmin..

Allah’ın azabından bize kim yardım edebilir?

Ey insan! Firavun’un ailesinden imanını gizleyen bir adam, Firavun’un Hz. Musa’yı (as) öldürmeye teşebbüsünün yanlış olduğunu, Hz. Musa’nın (as) eğer yalancılardan ise kendi aleyhine olduğunu, yok doğru ise tehdid ettiğinin bir kısmının başlarına geleceğini söyler.
İman eden o adam, kavmine dönerek memlekette üstünlük sağladıklarından o gün mülk ve hakimiyetin kendilerinde olduğunu, Hz. Musa’nın (as) tehdid ettiği felaketler geldiğinde Allah’ın azabından korumak için kimin kendilerine yardım edebileceğini sorar. Firavun ise kendi gördüğünü söylediğini iddia ederek kavmini doğru yola rehberlik ettiğini söyler.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "“Ey kavmim! Bu memlekette üstünlük sağlamış kimseler olarak bu gün mülk (hâkimiyet), sizindir. Şâyet bize gelirse, Allah’ın azâbından (korumak üzere) bize kim yardım edebilir?” Fir‘avun dedi ki: “(Ben) size ancak kendi gördüğümü gösteriyorum (siz buna bakacaksınız) ve size ancak doğru yola rehberlik ediyorum.” (Mü'min, 29)"
Allahım, bizi ve neslimizi Firavunlaşmış insanların şerrinden daima muhafaza eyle.. Âmin..

Bir adamı, "Rabbim Allah’dır!" diyor diye öldürecek misiniz?

Ey insan! Firavun, Hz. Musa (as) ile beraberinde iman edenlerin yeni doğan oğullarını öldürüp kızlarını sağ bırakarak boşuna yorulacağı bir hileye başvurdu. Hz. Musa’yı (as) öldürmeye yeltenerek Allah’a yalvarmasını ve Allah’ın yardım edip etmeyeceğini görmek ister.
Firavun ailesinden olup imanını gizleyen mü’min bir adam vardır. O adan Firavun’a Allah’dan mucizeler getiren ve Rabbim Allah’dır diyen bir adamı öldürmenin ne kadar doğru olduğunu sorar. O adam yalan söylüyorsa kendi aleyhine söylediğini, aksine doğru söyleyen bir kimse ise tehdid ederek haber verdiği helaketin ve felaketin bir kısmının başlarına geleceğini, haddi aşan ve çok yalan söylen kimseyi Allah’ın hidayete erdirmeyeceğini Firavun’a söyler.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "Fir‘avun âilesinden (olup) îmânını gizleyen mü’min bir adam ise şöyle dedi: “Bir adamı, (sırf) ‘Rabbim Allah’dır!’ diyor diye öldürecek misiniz? Hâlbuki (o) size Rabbinizden mu‘cizeler getirmiştir. Zaten yalancı olursa, o takdirde yalanı kendi aleyhinedir. Yok doğru (söyleyen) bir kimse ise, sizi tehdîd ettiği şeylerin bir kısmı başınıza gelir! Şübhesiz ki Allah, haddi aşan, çok yalan söyleyen o kimseyi hidâyete erdirmez!” (Mü'min, 28)”
Allahım, bizi ve neslimizi hidayet erdirdiğin kimselerden eyle.. Âmin..

13 Ekim 2014 Pazartesi

Kibirli kimseden Allah'a sığınırım

Ey insan! Firavun, Haman ve Karun'a Allah tarafından mucizelerle ve apaçık bir delil ile gönderilen Hz. Musa'ya (as) yalancılık ve sihirbazlık iftirasını yapan Firavun, O'nu (as) ve iman edenlerin oğullarını öldürüp kadın ve kızlarını bırakmak ister. Firavun, Hz. Musa'yı (as) öldürerek halkını, dinini değiştirmek ve yeryüzünde fesad çıkarmak isteyen bir adamdan kurtaracağı iddiasında bulunur.
Hz. Musa (as), Firavun'un bu kibirli yaklaşımı karşısında Firavun'un hesab gününe inanmayan bir kibirli kimse olduğunu ve böyle bir kimseden kendisinin ve halkının Rabbi olan Allah'a sığındığını halkına ilan eder.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "Mûsâ da: “Doğrusu ben hesab gününe inanmayan her kibirli kimseden, benim de Rabbim, sizin de Rabbiniz (olan Allah)a sığınırım” dedi. (Mü'min, 27)"
Allahım, bizi ve neslimizi kibirli olmaktan muhafaza eyle ve kibirli kimseden muhafaza eyle.. Âmin..

Yeryüzünde fesad çıkarmasından korkuyorum

Ey insan! Firavun ve adamları, Hz. Musa (as) ile birlikte iman edenlerin yeni doğan oğullarını öldürüp kadınlarını bırakarak geleceklerini garantiye almak için hile yaptılar, fakat kâfirlerin hilesi boşa yorulmaktır.
Firavun haddini aşarak Hz. Musa’yı (as) öldürmeye yeltenerek Hz. Musa’nın (as) Rabbine yalvarıp yardım gelip gelmeyeceğini görmek istedi. Sözde Hz. Musa’nın (as) halkının dinini değiştirmesinden veya fesad çıkarmasından korkuyordu. Böylece Hz. Musa’yı (as) öldürerek sözde halkının dinini değiştirmek isteyen veya yeryüzünde fesad ve bozgunculuk çıkarmak isteyen birinden halkını kurtaracaktı.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "Fir‘avun dedi ki: “Bırakın beni, Mûsâ’yı öldüreyim; ve (o) Rabbisine yalvarsın (bakalım)! Çünki ben (onun, sizin) dîninizi değiştirmesinden yâhut yeryüzünde fesad çıkarmasından korkuyorum.” (Mü'min, 26)"
Allahım, bizi ve neslimizi zalimlerinde şerrinden ve hilesinden daima muhafaza eyle.. Âmin..

Kâfirlerin hilesi boşuna yorulmaktır

Ey insan! Allah’ın mucizelerler ve apaçık bir delil ile Firavun, Haman ve Karun’a gönderdiği Hz. Musa’yı inkâr ederek yalancılık ve sihirbazlık iftiralarında bulundular.
Hz. Musa (as) Allah tarafından gönderilen hakkı onlara getirdiğinde inkâr ederek Hz. Musa’yı (as) ve onunla birlikte iman edenlerin yeni dünyaya gelen oğullarını öldürmelerini ve kadın ve kızlarını bırakmalarını söylediler. Bu onların büyük bir hilesiydi. Allah onların hilelerini boşa çıkardığından kâfirlerin hilesi sadece yorulmaktan ibarettir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "Ve (Mûsâ) onlara tarafımızdan hakkı getirdiğinde (daha önce de dedikleri gibi yine) dediler ki: “Onunla berâber îmân etmiş olanların (yeni doğan) oğullarını öldürün, kadınlarını (kızlarını) ise sağ bırakın!” Fakat kâfirlerin hîlesi ancak boşuna (yorulmak)tır. (Mü'min, 25)"
Allahım, bizi ve neslimizi kâfirlerin hilesinden muhafaza eyle.. Âmin..

Musa’yı mucizelerimizle Fir‘avun, Hâmân ve Karûn’a gönderdik

Ey insan! İnkârcılar, Allah’ın mucizelerle peygamberleri yalanladılar, bu günahları sebebiyle o halleri ile Allah onları ansızın yakalayıverdi.
Allah, inkâr edenlerden Firavun, Haman ve Karun’a Hz. Musa’yı (as) mucizelerle ve Allah’ın âyetlerinden apaçık bir delil ile gönderdi. Onlar mucizeleri ve delili görmelerini rağmen Hz. Musa’ya (as) çok yalancı bir sihirbaz ithamında ve iftirasında bulundular.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "And olsun ki, Mûsâ’yı da mu‘cizelerimizle ve apaçık bir delîl ile Fir‘avun’a, Hâmân’a ve Karûn’a gönderdik. Buna rağmen (onlar:) “(Bu) çok yalancı bir sihirbazdır!” dediler.  (Mü'min, 23-24)"
Allahım, bizi ve neslimizi Senden gelen delillere tabi olanlardan eyle.. Âmin..

12 Ekim 2014 Pazar

Mucizelerle gelen peygamberlerini inkar ederlerdi

Ey insan! Helak edilen nesiller, sonradan gelen nesillere göre kuvvetçe ve yeryüzündeki eserleri bakımından daha şiddetli olmasına rağmen günahları yüzünden Allah tarafından helak edilmiştir. Onları Allah'ın azabından koruyacak hiçbir kimse de olmadı.
Onların helak edilmelerinin ve korumasız kalmalarının sebebi, Allah'ın mucizelerle gönderdiği peygamberleri inkâr etmeleridir. Onları o günahları içinde iken çok kuvvetli Kaviyy ve azabı pek şiddetli olan Allah da şiddetli bir azab ile yakalayıverdi. 
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "Bunun sebebi şudur: Şübhesiz onlara peygamberleri mu‘cizelerle gelirdi de,(onlar) inkâr ederlerdi; Allah da onları (o hâlleri üzere) yakalayıverdi. Muhakkak ki O, Kaviyy (çok kuvvetli)dir, azâbı pek şiddetli olandır. (Mü'min, 22)"
Allahım, bizi ve neslimizi Peygambere (asm) itaat edenlerden eyle.. Âmin..

Onlar yeryüzünde hiç gezmediler mi?

Ey insan! Müşriklerin kendilerine edindikleri ilahlar herşeyi işiten ve gören hususiyetleri olmadığı için hak ile hüküm veremezler, fakat herşeyi işiten Semi ve herşeyi gören Basir olan Allah, hak ile hükmeder.
Allah'dan başka ilah edinenler, yeryüzünde hiç gezmediler mi veya haberleri onlara hiç okunmadı mı ki kendilerinden önce kendileri gibi Allah'a isyan edip ortak koşanların akıbetinin nasıl olduğuna bir baksınlar. Onlardan önceki helak olan o asiler, onlara göre daha kuvvetli ve yeryüzünde inşa ettikleri eserleri cihetiyle daha şiddetlidir. Kuvvetçe ve yeryüzündeki eserleri cihetinden daha şiddetli olmalarına rağmen, Allah onları günahları yüzünden ummadıkları bir anda yakalayıverdi. Onları Allah'ın azabından koruyacak hiçbir kimse ve hamileri de olmadı.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "(Onlar) yeryüzünde hiç gezmediler mi ki, kendilerinden öncekilerin âkıbeti nasıl olmuş, baksınlar! Onlar, kuvvetçe ve yeryüzündeki eserleri bakımından kendilerinden daha şiddetli idiler. Böyle iken, Allah onları günahları yüzünden yakalayıverdi de onları Allah’(ın azâbın)dan koruyacak hiçbir kimse olmadı. (Mü'min, 21)"
Allahım, bizi ve neslimizi yeryüzünü gezip ibret alanlardan ve Sana iman edip itaat edenlerden eyle.. Âmin..

Allah, hak ile hüküm verir

Ey insan! Ahirette mülkün ve hakimiyetin tek sahibi Vahid ve Kahhar olan Allah, kimseye haksızlık yapılmayacağını, zalimlerin bir dost ve bir şefaatçi bulamayacağını bildirir. Allah, harama bakarak veriliş maksadına ihanet eden gözleri ve sinelerde gizlenenleri bilir.
Gözlerin hain olanını ve sinelerde gizlenenleri bilen Allah, hak üzere hüküm verir ve kimseyi haksızlığa uğratmaz. Müşriklerin Allah'dan başka yalvardıkları ilahlar ise herhangi bir kudret ve iradeye sahib olmadıkları ve herşeyi işitip görmedikleri için hiçbir şeyle hüküm veremezler. Allah ise herşeyi işiten Semi ve herşeyi gören Basir'dir
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "Ve Allah, hak ile hüküm verir. O'ndan başka (kendisine) yalvarmakta oldukları (ilâhlar) ise, hiçbir şeyle hüküm veremezler. Şübhesiz ki Semî‘ (herşeyi işiten), Basîr (herşeyi gören) ancak Allah’dır. (Mü'min, 20)"
Allahım, bizi ve neslimizi hükmettiğinde hak ile hükmedenlerden eyle.. Âmin..

11 Ekim 2014 Cumartesi

Allah gözlerin hain olanını ve sinelerin gizlediğini bilir

Ey insan! Ahirette mülkün tek sahibi olan Allah, kimseye haksızlığın yapılmayacağını, zalimlerin ise bir dost ve bir şefaatçi bulamayacağını bildirir.
Allah'ın kâinattaki sanat ve nakışlarını tefekkür ve mütalaa etmek için verdiği gözleri maksadına uygun kullanmak yerine harama bakarak ihanet edenleri ve insanların sinelerinde sakladığı ve gizlediği niyet, maksad ve arzuları Allah bilir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "(Allah) gözlerin hâin olanını (harama bakanları) ve sînelerin gizlediğini bilir. (Mü'min, 19)"
Allahım, bizi ve neslimizi gözleri hain olanlardan eyleme ve sinelerimizde gizlediklerimizi rızana muvafık eyle.. Âmin..

Zalimler için ne bir dost, ne de bir şefaatçi bulunur

Ey insan! Vahid ve Kahhar olan Allah, kıyamet günü, o gün kimseye haksızlık yapılmayacağını, belki trilyonu bulan insanın hesabının Allah için zor olmayıp çok çabuk hesab göreceğini bildirir.
Allah, Peygamber Efendimizden (asm) sırların ve amellerin ortaya çıkacağı gün dehşetten ve Allah'ın celaletinden yüreklerin hakkındaki hükmün ne olduğunu bilmemekten gelen kederle yutkunan kimseler olarak gırtlaklara dayanıp ağızlara geleceği yaklaşan o gün ile insanları korkutmasını ister. O gün öyle bir gündür ki zalimler için ne bir dost, ne de onları himayesine alıp koruyacak ve sahib çıkacak bir şefaatçi vardır.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "(Ey Resûlüm!) Onları o yaklaşan gün ile korkut! Çünki (amellerin ortaya saçılacağı o gün) yürekler, kederle yutkunan kimseler olarak gırtlaklara dayanmıştır! Zâlimler için ne bir dost, ne de (himâyesi) kabûl edilir bir şefâatçi bulunur! (Mü'min, 18)"
Allahım, bizi ve neslimizi o gün dostsuz ve şefaatçisiz bırakma.. Âmin..

Bugün haksızlık yoktur

Ey insan! Kabirlerinden bütün sırlarıyla meydana çıkan insanlara Allah "bugün mülk kimindir?" diye hakimiyetin kimde olduğunu sorar ve Allah'ın celaletinden kimse cevab veremez. Yine Allah Vahid ve Kahhar olan Allah olduğunu cevab verir.
Vahid ve Kahhar olan Allah, mülkün ve hakimiyetin tek sahibi olarak o gün herkesin dünyada kazandığının karşılığını göreceğini, kimsenin zerre miktar haksızlığa uğratılmayacağnı, o kadar insanın hesabının görülmesinden uzak gören akıllar için Allah'ın hesabı çabuk gören olduğunu bildirir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "Bugün herkes (dünyada) kazandığı şeyin karşılığını görür. Bugün haksızlık yoktur. Şübhesiz ki Allah, hesâbı pek çabuk görendir. (Mü'min, 17)"
Allahım, bize ve neslimize dünyada ve ahirette fazlın, keremin ve rahmetin ile muamele eyle.. Âmin..