30 Eylül 2014 Salı

İşte azab böyledir

Ey insan! Bahçe sahibleri yaptıkları hataya karşılık gördükleri ceza ve bela karşısında Rablerine döndüklerini ve O'nun rızasına yöneldiklerini ve kendilerine daha hayırlısını vereceğini umduklarını söylerler.
Fakirleri mahsullerinden mahrum etmek hatalarına karşılık gördükleri bir ceza ve azabdır. İşte bu azaba bir misal ve numunedir. Eğer tevbe edilmezse ahiretteki azabın dünyadaki azaba göre daha büyük olduğunu bilmek gerektir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "İşte azab böyledir! Elbette âhiret azâbı ise daha büyüktür! Keşke bilselerdi! (Kalem, 33)"
Allahım, bizi ve neslimizi dünyevî ve uhrevî azablardan muhafaza eyle.. Âmin..

Olur ki Rabbimiz daha hayırlısını verir

Ey insan! Bahçe mahsulatından fakirleri mahrum bırakmak isteyen bahçe sahibleri, bahçelerinin kapkaraya çevrilmesinden başlarına gelen musibeti anlayarak kendilerinin zalim ve azgın kimseler olduklarını itiraf ederler.
Bazıları bazılarını sorumlu tutarak kınadıktan sonra zalim ve azgın kimseler olduklarını itiraf eden bahçe sahibleri, hatalarını anlayarak tevbe edip Allah'ın rızasına yöneldiklerini ifade ederek Allah'ın onlara daha hayırlısını vermesini ümid ederler.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "“Olur ki Rabbimiz, bize onun yerine ondan daha hayırlısını verir. Şübhesiz biz, (artık) Rabbimize (O’nun rızâsına) yönelenleriz!” (Kalem, 32)"
Allahım, bizi ve neslimizi daima rızana yönelenlerden eyle.. Âmin..

Doğrusu biz azgın kimselermişiz

Ey insan! Bahçelerinin mahsullerinden fakirleri mahrum bırakmak isteyen bahçe sahibleri, bahçeleri kapkara kesilince asıl kendilerinin mahrum bırakıldıklarını ve Allah'ı tenzih ederek kendilerinin zalimlerden olduklarını söylerler. 
Düştükleri bu musibete düşmelerinin sebebleri bazı arkadaşlarına bağlayan ve birbirlerini kınamaya başlayan bahçe sahibleri, bütün tartışmaların sonunda kendilerini kınayarak kendilerinin gerçekten azgın kimseler olduklarını itiraf ederler.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "(Nihâyet) dediler ki: “Yazıklar olsun bize! Doğrusu biz azgın kimselermişiz!” (Kalem, 31)"
Allahım, bizi ve neslimizi azgınlardan eyleme.. Âmin..

29 Eylül 2014 Pazartesi

Birbirlerini kınamaya başladılar

Ey insan! Bahçe sahibleri, bahçelerinin kapkara kesilmesi ile hatalarını anlayarak kendilerinin mahrum bırakılan kimseler olduklarını, Allah'ı tenzih ederek kendilerinin zalimlerden olduklarını itiraf ederler.
Gerçeği anlayan bahçe sahiblerinden bazıları, böyle bir musibete düşmelerinin sebebinin bazı arkadaşları olduklarını, onlara aldandıklarını söyleyerek birbirlerini kınamaya başlarlar.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "Sonra bazıları bazılarına dönüp birbirlerini kınamaya başladılar. (Kalem, 30)"
Allahım, bizi ve neslimizi birbirine iyilik ve takvada yardım edenler eyle.. Âmin..

Doğrusu biz zalim kimselermişiz

Ey insan! Bahçelerinin kapkara kesildiğini gören bahçe sahiblerinden en dengeli ve hayırlı olanı daha önce kendilerine bu mahsulleri ihsan eden Rableri olan Allah'ı tesbih etmeleri gerektiğini söylediğini hatırlatır.
Asıl kendilerinin mahrum bırakılmış kimseler olduklarını itiraf eden bahçe sahibleri, kendilerini ve bahçelerini terbiye eden Rablerini kusurlardan ve ayıblardan tenzih ederek kendilerinin zalimlerden olduklarını itiraf ederler.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "(Onlar:) “Rabbimizi tenzîh ederiz; doğrusu biz zâlim kimselermişiz!” dediler. (Kalem, 29)"
Allahım, bizi ve neslimizi zalim kimselerden eyleme.. Âmin..

Rabbinizi tesbih etmeli değil miydiniz

Ey insan! Bahçe sahibleri kapkara kesilen bahçenin kendilerinin olduğunu anlayınca asıl mahrum bırakılanların fakirler değil, kendileri olduklarını itiraf ettiler.
Bahçe sahiblerinden en dengeli ve hayırlı olan ve  yapılan yanlışlığı anlayıp diğerlerini ikaz eden, Allah'ın verdiği bu nimetlere mukabil Allah'ı tesbih etmeleri gerektiğini daha önce onlara söylediğini hatırlatır.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "Onların en dengeli (hayırlı) olanı: “(Ben) size, ‘(Rabbinizi) tesbîh etmeli değil miydiniz!’ demedim mi?” dedi. (Kalem, 28)"
Allahım, bizi ve neslimizi daima Seni tesbih edenlerden eyle.. Âmin..

Biz mahrum bırakılmış kimseleriz

Ey insan! Bahçe sahibleri, kendileri uykuda iken Allah'ın gönderdiği bir dolaşıcı ateşle kapkara kesilen bahçelerinden habersiz olarak sabahleyin erkenden bahçelerinin başına gittiklerinde gördükleri manzaraya inanamazlar ve şaşırarak yanlış bir yere mi geldiklerini şaşkınlıkla söylerler.
Bahçe sahibleri o yerin kendi bahçeleri olduklarını anlayıp kabul edince, nimetten ve mahsulden mahrum bırakılanların fakirler değil, asıl kendilerinin olduklarını anlarlar.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "(Kendi bahçeleri olduğunu kabûllenince de:) “Hayır! (O fakirler değil, asıl) biz (bu ni‘metten) mahrum bırakılmış kimseleriz!” (dediler.) (Kalem, 27)"
Allahım, bizi ve neslimizi mahrum bırakılanlardan eyleme.. Âmin..

28 Eylül 2014 Pazar

Muhakkak biz şaşıran kimseleriz

Ey insan! Bahçelerinin mahsullerinden fakirlere vermek istemeyen bahçe sahibleri, uykuda iken yanıp küle dönen, kapkara kesilen bahçelerinden haberleri yoktu. Sabah erkenden bahçeye gitmek için sözleştiler.
Bahçe sahibleri bahçelerine vardıklarında bahçelerinin yanmış ve kapkara kesilmiş olduklarını gördüler. Gördüklerine inanamış olsalar gerek, bahçenin yolunu şaşırıp yanlış bir yere geldiklerini düşündüler ve birbirlerine şaşıran kimseler olduklarını söylediler.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "Fakat orayı (bahçeyi o perişan hâlde) gördüklerinde: “Muhakkak biz, elbette (bahçesinin yolunu) şaşıran kimseleriz (her hâlde yanlış yere geldik!)” dediler. (Kalem, 26)"
Allahım, bizi ve neslimizi imkânlarını rızan dairesinde kullananlardan eyle.. Âmin..

Fakirleri mahrûm etmek için erkenden gittiler

Ey insan! Bahçelerinin mahsullerini erkenden devşirerek fakirlere birşey vermek istemeyen bahçe sahibleri uykuda iken bahçeler Allah'ın gönderdiği bir dolaşıcı ateş ile geceleyin küle dönerek kapkara kesildi.
Sabah erkenden kalkıp mahsullerinin başına gitmeleri ve yanlarına fakirlerin sokulmaması için birbirlerini ikaz eden bahçe sahibleri, aslında hali vakti yerinde olup o fakirlere yardım etmeye güçleri yeten kimselerdi. Fakat yine de o fakirleri yardımdan mahrum etmek için bahçelerine erkenden gittiler.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "Hâlbuki (fakirlere yardıma) güçleri yeten kişiler oldukları hâlde, (onları yardımdan) mahrûm etmek üzere erkenden gittiler. (Kalem, 25)"
Allahım, bizi ve neslimizi fakir fukarayı gözeten, onlara yardım edenlerden eyle.. Âmin..

Bugün orada bir fakir yanınıza sokulmasın

Ey insan! Bahçe sahibleri bahçenin mahsullerini sabahleyin erkenden devşirmek üzere yemin ederler ve birbirlerini uyarırlar. Onlar uykuda iken Allah o bahçelere geceleyin dolaşıcı bir ateş salar ve bahçeler küle dönerek kapkara kesilir.
Sabahleyin erkenden bahçeye gitmek üzere yola çıkmadan önce fakirlerin yanlarına sokularak istifade etmelerini önlemek için birbirleriyle gizli gizli konuşup hemen bahçelerinin başına giderler.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "“Sakın, bugün orada bir fakir yanınıza sokulmasın!” diye kendi aralarında gizli gizli konuşarak hemen gittiler. (Kalem, 23-24)"
Allahım, bizi ve neslimizi fakir fukaraya yardım edenlerden eyle.. Âmin..

27 Eylül 2014 Cumartesi

Erkenden mahsulünüzün başına gidin

Ey insan! Bahçenin mahsullerinden fakirlere vermek istemeyen ve Allah'ın dilemesine bağlamadan bir istisna tutmayarak sabahleyin mahsulleri fakirler görmeden devşirmeye yemin eden kimseler olarak uyuyan bahçe sahibleri uykuda iken Allah geceleyin bir dolaşıcı ateş göndererek bahçeyi küle çevirdi, bahçe kapkara kesildi.
Bahçe sahibleri sabaha ulaştıklarında bahçelerin mahsullerini devşirmek üzere sabah erkenden mahsullerinin başına gitmesi için birbirlerine seslenerek ikaz ettiler.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "Nihâyet sabaha ulaşan kimseler iken: “Eğer (bahçenizi) devşirecek olanlarsanız, erkenden mahsûlünüzün başına gidin!” diye birbirlerine seslendiler. (Kalem, 21-22)"
Allahım, bizi ve neslimizi birbirini hak üzere ikaz edenlerden eyle.. Âmin..

Bahçe yanarak kapkara kesildi

Ey insan! Allah'ın dilemesine bağlamadan bir istisnada bulunmadan mutlaka yapacak kişiler olarak bahçe mahsullerini sabahleyin erkenden fakirler görmeden toplayacaklarına yemin ederek yatan bahçe sahibleri uykuda iken Allah bir dolaşıcı ve kuşatıcı bir ateşi geceleyin o bahçeye salıverdi.
Allah'ın helak etmek üzere bahçeye saldığı dolaşıcı ateş geceleyin o bahçeyi sardı ve o göz dolduran bahçe, tamamen yanarak kül oldu, kapkara kesildi.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "Derken (bahçe tamâmen yanarak) kapkara kesildi. (Kalem, 20)"
Allahım, bizi ve neslimizi her türlü bela ve musibetten muhafaza eyle.. Âmin..

Rabbinden bir dolaşıcı ateş orayı sarıverdi

Ey insan! Fakirlere zerre miktar bahçe mahsullerinden vermek istemeyen bahçe sahibleri, kendilerine o kadar güveniyorlardı ki Allah'ın dilemesini hesab katmadan, inşaallah demeyerek hiçbir şey bırakmamak üzere mutlaka bahçeyi fakir insanlar görmeden devşireceklerine dair yemin ediyorlardı.
Bahçenin mahsullerini sabahleyin toplayacaklarına emin bir şekilde yataklarında uykuda iken Allah, o bahçeyi helak etmek üzere geceleyin dolaşarak bahçeyi dolaşan ve kuşatan bir ateş salıverdi.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "Fakat onlar, (henüz) uykuda olan kimseler iken, Rabbinden bir dolaşıcı (ateş, geceleyin) orayı (o bahçeyi) sarıverdi. (Kalem, 19)"
Allahım, bizi ve neslimizi maddî ve manevî bela ve helaklardan muhafaza eyle.. Âmin..

İnşaallah diyerek istisna da yapmıyorlardı

Ey insan! Bahçe sahibleri bahçenin mahsullerini fakir insanlara vermek istemiyor, öyle ki onlar görmeden sabahleyin erkenden bahçelerin mahsullerini tamamen devşirip toplayacaklarına dair yemin ediyorlardı.
Bahçelerin mahsullerini tamamen devşireceklerine dair yemin eden bahçe sahibleri batan gemiden mal kaçırır gibi yapacakları için inşaallah diyerek Allah'ın dilemesini düşünmüyorlar, bir istisnada bulunmuyorlardı.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "(İnşâallah diyerek) istisnâ da yapmıyorlardı. (Kalem, 18)"
Allahım, bizi ve neslimizi işlerini Senin rızan dairesinde ve Senin dilemene bağlayanlardan eyle.. Âmin..

26 Eylül 2014 Cuma

O bahçe sahiblerine bela verdiğimiz gibi

Ey insan! Allah, bahçesinin güzelliğine aldanıp hiç helak olmaz diye düşünen bahçe sahiblerinin bahçesini bir günde kupkuru bir hale getirerek onlara bela vermiştir.
Allah, o bahçe sahiblerine bela verdiği gibi hakkı yalanlayan Mekkelilere yıllarca kıtlık belasını vermiştir. O bahçe sahibleri bahçenin mahsullerinden fakirlere vermemek için onlar görmeden sabahleyin erkenden bahçenin mahsullerini devşireceklerine, birşey bırakmayacaklarına yemin ederler.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "Şübhesiz ki biz, o bahçe sâhiblerine belâ verdiğimiz gibi bunlara da (Mekkelilere de o kıtlık yıllarıyla) belâ verdik. Hani (o bahçe sâhibleri) sabaha ulaşan kimseler iken, (henüz fakirler görmeden) onu(n mahsûlünü) muhakkak devşireceklerine dâir yemîn etmişlerdi. (Kalem, 17)"
Allahım, bizi ve neslimizi bela verdiğin kimselerden eyleme.. Âmin..

Yakında hortumunun üzerine damga basacağız

Ey insan! Allah, ne kadar mal ve oğullar sahibi dahi olsa hakkı yalanlayanlara itaat edilmemesini emreder. Zira onlar Allah'ın âyetleri kendilerine okunduğunda evvelkilerin masalları derler.
Allah'ın âyetleri kendisine okunup da evvelkilerin masalları diyerek yalanlayanı Allah, file benzetip hortum gibi olan o burnunun üzerine damga basarak mahşer gününde rezil edecektir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "Yakında onun hortumunun (burnunun) üzerine damga basacağız (da onu rezîl edeceğiz)! (Kalem, 16)"
Allahım, bizi ve neslimizi dünyada ve ahirette rezil olanlardan eyleme.. Âmin..

O, evvelkilerin masalları dedi

Ey insan! Allah, hakkı yalanlayanlar çok yemin eden, aşağılık bir görüşe sahib olan, daima kendisini üstün görüp insanların arkasından dudak bükerek ayıplayan, işi gücü koğuculuk olup peşinde koşan, hayra düşmanlığından ve kabiliyetsizliğinden her zaman hayra mani olan, haddi aşarak hakkı çiğneyen, günah bataklığında yaşar gibi alabildiğine günahkâr, enaniyetini tatmine çalışan zorba ve insanlar nazarında ecdadına söverek soysuzlukla damgalanmış kimseler olduğunu haber verir.
Hakkı yalanlayan bu kimselerden birisine Allah'ın âyetlerinden birisi okunduğunda onlar evvelkilerin masalları diyerek kendisine gelen bu hakkı yalanlar.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "Ona (onlardan birine), âyetlerimiz okunduğu zaman: “Evvelkilerin masalları!” dedi. (Kalem, 15)"
Allahım, bizi ve neslimizi hakkı tasdik edenlerden eyle.. Âmin..

25 Eylül 2014 Perşembe

Onlara mal ve oğullar sâhibi oldu diye itaat etme

Ey insan! Allah, Peygamber Efendimize (asm) hakkı yalanlayanlara itaat etmemesini emreder, kimin dalalette kimin hidayette olduğunu en iyi bilenin kendisini olduğunu haber verir.
Allah, itaat edilmemesi gereken hakkı yalanlayanların çok yemin eden, aşağılık bir görüşe sahib olan, daima kendisini üstün görüp insanların arkasından dudak bükerek ayıplayan, işi gücü koğuculuk olup peşinde koşan, hayra düşmanlığından ve kabiliyetsizliğinden her zaman hayra mani olan, haddi aşarak hakkı çiğneyen, günah bataklığında yaşar gibi alabildiğine günahkâr, enaniyetini tatmine çalışan zorba ve insanlar nazarında ecdadına söverek soysuzlukla damgalanmış kimseler olduğunu, bunlar mal ve oğullar sahibi dahi olsalar itaat edilmemesini emreder.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "(Habîbim, yâ Muhammed!) Çok yemîn eden, aşağılık (kıymetli bir görüşe sâhib olmayan), dâimâ ayıplayan (insanların arkasından dudak büken), hep koğuculuk peşinde gezen, her zaman hayra mâni‘ olan, haddi aşan (hakkı çiğneyen), alabildiğine günahkâr, zorba; bun(lar)dan sonra (bir de) soysuzlukla damgalanmış kimselerden hiçbirine, mal ve oğullar sâhibi oldu diye itâat etme! (Kalem, 10-14)"
Allahım, bizi ve neslimizi hakkı yalanlayanlara itaat edenlerden eyleme.. Âmin..

Arzu ettiler ki yumuşak davranasın

Ey insan! Yoldan sapanlarla hidayete erenleri en iyi bilen Allah'dır. Allah, Peygamber Efendimize (asm) hakkı yalanlayanlara itaat etmemesini emreder.
Hakkı yalanlayanlar, Peygamber Efendimizin (asm) kendilerine yumuşak ve hoşgörülü davranmasını arzu ettiler ki böylece onlar da O'na (asm) hoşgörülü ve yumuşak davransınlar. 
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "(Onlar) arzu ettiler ki, (sen, kendilerine) yumuşak davranasın da, (onlar da sana hoşgörülü ve) yumuşak davransınlar! (Kalem, 9)"
Allahım, bizi ve neslimizi hakka tabi olanlardan eyle.. Âmin..

Hakkı yalanlayanlara itaat etme

Ey insan! Peygamber Efendimizin (asm) değil, iftira atanların fitneye tutulmuş bir mecnun olduğunun yakında bilineceğini haber veren Allah, yoldan sapanlar ile hidayete erenlerin kimler olduğunu en iyi bilenin kendisi olduğunu bildirir.
Yoldan sapanlarla hidayete erenlerin kimler olduğunu en iyi bilen Allah, Peygamber Efendimize (asm) Kur'ân'ı ve hakkı yalanlayanların yoldan sapanlar olduğunu ve aldanarak onlara itaat etmemesini emreder.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "O hâlde (hakkı) yalanlayanlara itâat etme! (Kalem, 8)"
Allahım, bizi ve neslimizi hakkı yalanlayanlara itaat etmeyenlerden eyle.. Âmin..

Yolundan sapanları ve hidayete erenleri en iyi bilen

Ey insan! Allah, Peygamber Efendimize (asm) verdiği nimeti sayesinde mecnun kılmamış, aksine O'nu (asm) yüce bir ahlak üzere eylemiştir.
Kimin fitneye tutulmuş bir mecnun olduğunu yakında hem Peygamber Efendimize (asm) hem iftiracılara gösterecek olan Allah, elbette hakkı ve hidayet yolunu bırakıp sapanlar ile hakka tabi olup Allah'ın dosdoğru yoluna davet eden hidayer rehberini dinleyerek hidayete erenleri en iyi bilen insanı ve herşeyi yaratıp terbiye eden Allah'dır.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "Şübhe yok ki, yolundan sapanları en iyi bilen ancak Rabbindir, hidâyete erenleri de en iyi bilen O’dur. (Kalem, 7)"
Allahım, bizi ve neslimizi hidayete erenlerden eyle.. Âmin..

24 Eylül 2014 Çarşamba

Kimin mecnun olduğu yakında görülecek

Ey insan! Peygamber Efendimizin (asm) nurunu kendi nurundan yaratarak bir nun eyleyen Allah, o nur ile kader ve kalem kalemiyle hadsiz mahlukatı hadsiz hal ve tavırlarıyla yazmış, verdiği nimeti sayesinde O'nu (asm) mecnun eylememiş, O'nu (asm) yüce bir ahlak üzere eylemiştir.
Peygamber Efendimizi (asm) yüce bir ahlak üzere kılan Allah, Peygamber Efendimize (asm) fitneye tutulmuş bir mecnun diyenlerin mi yoksa Peygamber Efendimizin mi (asm) mecnun olduğunu yakında hem Peygamber Efendimize (asm) hem de o iftirayı atanlara göstereceğini vaad etmiş, vaad ettiği gibi kimin mecnun olduğunu hem bu dünyada göstermiş hem de ahirette gösterecektir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "Artık hanginizin fitneye tutulmuş (bir mecnun) olduğunu, yakında (sen de) göreceksin ve (onlar da) görecekler! (Kalem, 5-6)"
Allahım, bizi ve neslimizi Peygamber Efendimize (asm) hakikî bir ümmet eyle.. Âmin..

Sen gerçekten yüce bir ahlak üzerindesin

Ey insan! Allah, kendi nurundan yarattığı Peygamber Efendimizin (asm) nurunu yaratmış ve o nur ile kader ve kader kalemiyle mahlukatı önce, şimdi ve sonra düzleminde ve şeridinde yazmış, yaratmıştır.
Peygamber Efendimize (asm) kesintisiz nimet veren ve verdiği nimet sayesinde mecnun olmaktan kurtaran Allah, Peygamber Efendimizi (asm) en güzel bir örnek ve önder olarak yüce bir ahlak üzere eylemiştir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "Ve muhakkak ki sen, gerçekten yüce bir ahlâk üzerindesin! (Kalem, 4)"
Allah, bizi ve neslimizi Peygamber Efendimizin (asm) sayesinde daima yüce bir ahlak üzere eyle.. Âmin..

Senin için kesintisiz bir mükâfat vardır

Ey insan! Nuna, kaleme ve kalemin yazdıklarına yemin eden Allah, Peygamber Efendimize (asm) verdiği nimet sayesinde O'nu (asm) mecnun yapmamıştır.
Peygamber Efendimizi (asm) mecnunluktan verdiği nimetle kurtaran Allah, Peygamber Efendimiz (asm) için kesintiye uğramayacak olan daimî bir mükafat olduğunu müjdeler.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "Hem şübhesiz ki senin için, elbette kesintiye uğramayacak olan bir mükâfât vardır. (Kalem, 3)"
Allahım, bizi ve neslimizi Peygamber Efendimizin (asm) sayesinde kesintisiz nimet verdiklerinden eyle.. Âmin..

23 Eylül 2014 Salı

Rabbinin nimeti sâyesinde, sen bir mecnun değilsin

Ey insan! Allah, nuna, kaleme ve yazdıklarına yemin ederek kader ve kudret kaleminin yazdıklarının kendi nazarında kıymet ve ehemmiyetini gösterir.
Nuna, kaleme ve yazdıklarına yemin eden Allah, Peygamber Efendimize (asm) hadsiz nimetler ihsan etmiş, bu nimetleri sayesinde O'nu (asm) bir mecnun kılmamış, mecnun eylememiştir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "(Ey Habîbim!) Rabbinin ni‘meti sâyesinde, sen bir mecnun değilsin! (Kalem, 2)"
Allahım, bizi ve neslimizi nimetin sayesinde mecnun eyleme.. Âmin..

Kalem’e ve yazmakta oldukları şeylere yemîn olsun

Ey insan! Sanki nun harfi bir kazan, bir meydan ve noktası ise bir kalem ucudur ki kader ve kudret kalemi o uç ile kâinat kazan ve meydanında çeşit çeşit mahlukları, ahval ve tavırlarıyla daimen yazıyor.
Allah, kader ve kudret kaleminden çıkan mahlukat üzerinde ezelî ve ebedî olan isimlerin nakış ve tecellilerini nakşediyor, yazıyor. Allah kaleme ve yazdıklarına yemin ederek hem mahlukatın hem de onlarda tecelli eden isim ve sıfatların kıymetine vurgu yapıyor.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "Nûn. Kalem’e ve yazmakta oldukları şeylere yemîn olsun! (Kalem, 1)"
Allahım, bizi ve neslimizi hayatında güzel nakışların tecelli ettiği kullarından eyle.. Âmin..

Kaleme yemin edilen sure, Kalem Suresi

Ey insan! Kalem (Nun) Suresi, Kur'ân-ı Kerim'in 68. suresi olup 2. sure olarak Mekke devrinde nâzil olmuştur, 52 âyettir.
Surede Allah; Nun ve kaleme yemin ederek Peygamber Efendimizin (asm) mecnun olmayıp peygamberliğini, mü'minlerin ve kâfirlerin akıbetini haber verir.
Allahım, bizi ve neslimizi Kalem Suresi'nden murad mana, sır ve fazilete mazhar eyle.. Âmin..


İnayete mazhar olanın boynundaki gerdanlık, Sekine

Ey insan! Sekine sakinlik veren, sükunet ve huzura vesile olan, Peygamber Efendimizin (asm) huzurunda Hz. Cebrail'in (as) Hz. Ali'nin (ra) kucağına bıraktığı altı ism-i azamı içinde barındıran ve esası vahiy olan İlahî bir ihsan ve hediyedir.
Sekine; Ferdün, Hayyün, Kayyûmün, Hakemün, Adlün ve Kuddüsün olan altı ism-i azam ile birlikte 19 âyet-i kerimeden müteşekkil, İlahî inayete mazhar olanların boynunda bir gerdanlık olan ve Bediüzzaman Hazretleri'nin daimî bir virdidir.
Allahım, bizi ve neslimizi inayetine mazhar eyleyip Sekine'yi boynunda gerdanlık olanlardan eyle.. Âmin..


22 Eylül 2014 Pazartesi

Çocuk edinmemiş, ortağı olmamıştır

Ey insan! En güzel isimler Allah'ındır. İster Allah diye ister Rahman diye dua edilsin, Allah'ın en güzel isimleriyle dua etmiş olunur.
Hamd, çocuk edinmeyen, mülkte hiçbir ortağı olmayan, acizlikten münezzeh olup acizlikten dolayı bir yardımcıya ihtiyacı olanlar gibi hiçbir yardımcı edinmeyen Allah'a mahsustur. O halde Allah'ı tekbir getirerek yüceltmelidir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "Ve de ki: “Hamd O Allah’a mahsustur ki, çocuk edinmemiştir; hem mülkte kendisine hiçbir ortak olmamıştır; âcizlikten (münezzeh olduğundan) dolayı O’nun için hiçbir yardımcı da olmamıştır. Artık O’nu tekbir getirerek yücelt!” (İsra, 111)"
Allahım, bizi ve neslimizi Sana hamd edip Seni tekbir ile yüceltenlerden eyle.. Âmin..

İster Allah, ister Rahman diye dua edin

Ey insan! En güzel isimler Allah'ındır. Her bir eşya, bitki, hayvan ve insan ve melek Allah'ın isimlerini şuur sahibi olan mahlukata okutur ve tanıtır.
Dua ederken, bir meramını arz ederken Yüce Yaratıcıya o güzel isimlerle dua etmelidir. İster Allah diye, ister Rahman diye O'ndan istemelidir. Allah namaz kılarken Kur'ân'dan âyetler ve sureler kıraat, dua ve salat ederken sesin çok yükseltilmemesini ve tamamen de gizlenmemesini ve ikisi arasında bir yol tutulmasını buyurur.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "De ki: “İster Allah diye duâ edin, ister Rahmân diye duâ edin! Hangisiyle duâ etseniz, işte en güzel isimler O’nundur.” (Ey Habîbim!) Namazında sesini çok yükseltme; onda o kadar da gizleme; bu (ikisi)nin arasında bir yol tut! (İsra, 110)"
Allahım, bizi ve neslimizi güzel isimlerinle dua edenlerden eyle.. Âmin..

Kur'ân onlara Allah'a gönülden bağlılığı arttırır

Ey insan! Öncekilerden kendilerine ilim verilmiş ehl-i kitab, kendilerine Kur'ân okunduğunda Zebur, Tevrat ve İncil'de kendilerine vaad edilen ahirzaman Peygamberini (asm) gönderen Allah'ı tenzih edip vaadini yerine getirdiğini sevinçle ifade ederler.
Onlar Allah'ın vaadinin gerçekleşmesi karşısında ağlayarak yüzleri üstü yere kapanarak secde ederler. Zebur, Tevrat ve İncil'de vaad edileni tasdik eden Kur'ân, onların Allah'a olan gönülden bağlılıklarını arttırır.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "Ve ağlayarak yüzleri üstü yere kapanırlar ve (Kur’ân) onlara, (Allah’a) gönülden bağlılığı artırır. (İsra, 109)"
Allahım, bizim ve neslimizin Kur'ân ile Sana gönülden bağlılığımızı arttır.. Âmin..

21 Eylül 2014 Pazar

Rabbimizin vaadi yerine getirilmiş oldu

Ey insan! Kur'ân daha öncekilerden kendilerine ilim verilmiş ehl-i kitaba okunduğunda hemen yüzleri üstü secdeye kapanırlar.
Kendilerine ilim verilmiş o ehl-i kitab, Allah'ın Zebur, Tevrat ve İncil'de geleceğini haber verdiği ve vaad ettiği ahirzaman peygamberinin gelmesinin gerçekleştiğini ve Allah'ın kusurlardan ve vaadinden caymak gibi ayıblardan münezzeh olduğunu ifade ve beyan ederler.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "Ve derler ki: “Rabbimizi tenzîh ederiz; gerçekten Rabbimizin (kitablarımızda haber verdiği üzere âhir zaman peygamberi hakkındaki) va‘di, doğrusu yerine getirilmiş oldu.” (İsra, 108)"
Allahım, bizi ve neslimizi Kur'ân'ı tasdik ve tatbik edenlerden eyle.. Âmin..

İster iman edin, ister etmeyin

Ey insan! Allah, Kur'ân'ı insanlara iyice anlasınlar diye dura dura okunması için kısımlara ve âyetlere, bizlere birer ders olması için hadiselere göre azar azar indirmiştir.
İnsanın iradesini elinden almayan Allah, insanın anlayışına çok uygun bir şekilde indirdiği Kur'ân'a iman etmek ve etmemek cihetini yine insanlara bırakmıştır. Kur'ân ehl-i kitabın mü'minlerinden ilim verilmiş olanlarına okunduğunda onlar Kur'ân'ı anladıklarından takdis için hemen secde edici kimseler olarak yüzleri üstü yere kapanmaları Kur'ân'ın kudsiyetini ve anlaşılı olduğunu isbatlar.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "De ki: “(Artık) ona ister îmân edin, ister îmân etmeyin!” Çünki ondan önce kendilerine ilim verilmiş olanlar (ehl-i kitâbın mü’minleri, Kur’ân) kendilerine okunduğu zaman, secde edici kimseler olarak, yüzleri üstü yere kapanırlar. (İsra, 107)"
Allahım, bizi ve neslimizi hakikî iman edenlerden eyle.. Âmin..

Kur'ân'ı kısımlara ayırıp azar azar indirdik

Ey insan! Allah, Kur'ân'ı hak ile indirip emin ellerde bir harfini dahi değiştirmeden bize kadar ulaştırdı, bize de hak ile indirdi.
Allah, insanlara ayrı ayrı ders vermek ve insanlar iyice anlayabilmeleri için dura dura okuyabilmek için Kur'ân'ı kısımlara ve âyetlelere ayırdı. Her bir âyet ve sure insanlara birer ders ve ibret olması için Allah, Kur'ân'ı hadiselere göre azar azar indirdi.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "Hem onu, bir Kur’ân olarak (âyet âyet) kısımlara ayırdık ki, insanlara onu (iyice anlayabilmeleri için) dura dura okuyasın! Çünki onu (hâdiselere göre, size bir ders olmak üzere) azar azar indirdik. (İsra, 106)"
Allahım, bizi ve neslimizi Kur'ân'dan istifadesi ziyade olanlardan eyle.. Âmin..

Kur'ân'ı hak ile indirdik, o da hak ile indi

Ey insan! Kur'ân, arş-ı aladan, ism-i azamdan kâinatın, dünyanın ve ahiretin haritasını ve fihristini ve herşeyin hakikatini insana ders veren Allah'ın kulu Hz. Muhammed'e (asm) hak ile indirdiği kelamıdır.
Allah, Kur'ân'ı en büyük namus olan Cebrail (as) vasıtasıyla Hz. Muhammed'e (asm) hak ile indirmiş ve Kur'ân emin ellerde tek bir harfi dahi değişmeden bize hak ile inmiş, gelmiştir. Allah, Peygamber Efendimizi (asm) Kur'ân'a ve hidayete tabi olanlara bir müjdeleyici ve inkâr edip isyan edenleri korkutucu olarak göndermiştir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "Ve onu (Kur’ân’ı) hak ile indirdik; o da (emîn ellerde hiç değişmeden size) hak ile indi. (Ey Resûlüm!) Seni de ancak bir müjdeleyici ve (aynı zamanda) korkutucu olarak gönderdik. (İsra, 105)"
Allahım, bizi ve neslimizi Kur'ân'a ve hidayete tabi olanlardan eyle.. Âmin..

20 Eylül 2014 Cumartesi

Onun ardından İsrailoğullarına şöyle buyurduk

Ey insan! Firavun İsrailoğullarını Mısır'dan çıkartmak ister. Kızıl Deniz'de Hz. Musa (as) önderliğinde mucize ile açılan on iki yoldan karşıya geçen İsrailoğullarının ardından ordusuyla birlikte gelen Firavun ve beraberindekileri Allah hep birlikte suda boğar.
Firavun ve ordusundan kurtulan İsrailoğullarına Allah, Firavun'un onları çıkarmak istediği Mısır'da oturmasını emreder. Allah, ahiret vaadi olan kıyamet günü geldiğinde İsrailoğullarını ve Firavun ve ordusunu toplayıp bir araya getirecektir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "Ve onun ardından İsrâiloğullarına şöyle buyurduk: “(Fir‘avun’un sizi çıkarmak istediği) bu yerde oturun; artık âhiret va‘di (kıyâmet) geldiği zaman, hepinizi (sizi ve onları toplayıp) bir araya getireceğiz.” (İsra, 104)"
Allahım, bizi ve neslimizi Firavun misal zalimlerin şerrinden emin ve mahfuz eyle.. Âmin..

Onu ve beraberindekileri suda boğduk

Ey insan! Firavun'a apaçık dokuz mucizeyle gelen Hz. Musa'ya (as) Firavun sihirlenmiş olduğunu zannettiğini söylemesi üzerine Hz. Musa (as) da ona mahvolmuş olduğunu zannettiğini söyledi.
Hz. Musa'yı (as) dinlemeyen Firavun, İsrailoğullarını Mısır'dan çıkarmak istedi. Onun bu teşebbüsü üzerine Allah, Firavun ile beraberindekileri hep birlikte suda boğdu.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "Nihâyet (Fir‘avun) onları o yerden (Mısır'dan) çıkarmak istedi de onu ve berâberindekileri, hep birlikte suda boğduk. (İsra, 103)"
Allahım, bizi ve neslimizi Kur'ân'ı anlayanlardan ve tabi olanlardan eyle.. Âmin..

Ben de seni mahvolmuş zannediyorum

Ey insan! Allah, Hz. Musa'ya (as) apaçık dokuz mucize vererek haddini çok aşan Firavun'a gönderir. Firavun apaçık dokuz mucizeyi görmesine rağmen Hz. Musa'nın (as) sihirlenmiş olduğunu zannettiğini söyler.
Hz. Musa'ya iftirada bulunan Firavun'a Hz. Musa (as), gösterdiği mucizelerin peygamberliğinin delilleri olduğunu ve onları ancak göklerin ve yerin Rabbi olan Allah'ın indirdiğini ve bunu da Firavun'un kendisinin gayet iyi bildiğini söyler. Buna binaen Hz. Musa da (as) Firavun'a onu mahvolmuş zannettiğini söyler.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "(Mûsâ ise:) “Gerçekten (sen de) bilirsin ki, bunları birer delil olarak, ancak göklerin ve yerin Rabbi indirdi. Ey Fir‘avun! Şübhesiz ki ben de seni mahvolmuş zannediyorum” dedi. (İsra, 102)"
Allahım, bizi ve neslimizi âyetlerini bilen, anlayan ve kabul edenlerden eyle.. Âmin..

19 Eylül 2014 Cuma

Musa'ya apaçık dokuz mucize verdik

Ey insan! Allah, haddini çok aşan Firavun'a Hz. Musa'yı (as) gönderir ve Hz. Musa'ya (as) apaçık dokuz mucize verir. Bu mucizelere İsrailoğulları da şahiddir.
Hz. Musa (as) Allah'ın celaline dokunan Firavun ve adamlarına mucizelerle geldiğinde Firavun, apaçık o dokuz mucizeleri gözüyle gördüğü halde inkâr ederek Hz. Musa'yı (as) sihirlenmiş olduğunu zannettiğini söyler.
Allah bu hususu bize âyetle haber verir: "Celâlim hakkı için, (biz) Mûsâ’ya apaçık dokuz mu‘cize verdik; (Ey Resûlüm!) İşte İsrâiloğullarına sor! (Mûsâ) onlara geldiği zaman, bunun üzerine Fir‘avun ona: “Ey Mûsâ! Doğrusu ben seni sihirlenmiş zannediyorum” demişti. (İsra, 101)"
Allahım, bizi ve neslimizi Kur'ân'ı anlayıp tabi olanlardan eyle.. Âmin..

İnsan çok cimridir

Ey insan! Zalim insan, o kadar hakkı ve hakikati gösteren misaller ve deliller kendisine gösterilmesine rağmen sadece inkârı kabul etmiştir.
İnsan hiçbir şeye sahib ve malik olmadığı halde kendisine verilen bu kadar nimet ve malı Allah yolunda sarf etmeyip cimrilik etmektedir. Öyle ki rahmet hazinelerine dahi sahib olsaydı, harcayarak tükenir korkusu ve endişesiyle harcamaz, cimrilik ederdi. Zira insan gerçekten çok cimridir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "De ki: “Eğer Rabbimin rahmet hazînelerine siz sâhib olsaydınız, o zaman (dahi) harcamak(la tükenir) korkusuyla gerçekten cimrilik ederdiniz. Zâten insan çok cimridir.” (İsra, 100)"
Allahım, bizi ve neslimizi cimrilerden eyleme.. Âmin..

Zalimler, inkârdan başka birşeyi kabul etmediler

Ey insan! Allah'ın âyetlerini inkâr edenler, akıllarına öldükten sonra yeniden dirilmeyi sığdıramadıklarından kendilerine bir kemik yığını ve bir toprak haline geldikleri hallerini delil olarak gösterdiler.
Allah, öldükten sonra onları yeniden diriltebileceğini gökleri ve yeri yaratmak gibi akla çok daha zor görünen yaratmayı gösterir. Gökleri ve yeri yaratan Allah, insanların benzerini ahirette yeniden yaratmaya elbette hakkıyla gücü yetendir. Allah insanların her birini bir ecel tayin etmiştir ki bu ecelden ve ölümün kendisine geleceğinden kimsenin şübhesi yoktur. Bunu bilip de sadece inkârı kabul edenler, isyan edenler zalimlerdir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "Görmediler mi ki, şübhesiz gökleri ve yeri yaratan Allah, kendilerinin benzerini yaratmaya da hakkıyla gücü yetendir. Kendileri için bir ecel ta‘yîn etti ki, onda hiç şübhe yoktur. Fakat zâlimler, inkârdan başka bir şeyi kabûl etmediler. (İsra, 99)"
Allahım, bizi ve neslimizi zalimlerden eyleme.. Âmin..

Onlar âyetlerimizi inkâr ettiler

Ey insan! İnsana Kur'ân'da her çeşit misali getiren Allah'ın gönderdiği peygamberden keyfî mucizeler isteyen insanlar inkârı kabul ettiklerinden Allah onları dalalete attı, işte onların varacağı yer Cehennemdir ve onlar ateşe her alıştıklarında Allah Cehennem azabını bir alev arttıracaktır.
Onlar Allah'ın âyetlerini inkâr ettiler ve dalaletlerinin cezası olarak onların varacakları yer Cehennemdir. Allah'ın âyetlerini inkâr edenler, öldükten sonra yeniden dirilmeyi akıllarına sığdıramadıklarından inkârlarına bir delil olarak bir kemik yığını ve ufalanmış bir toprak haline geldikleri hallerini gösterdiler.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "İşte bu, onların cezâsıdır; çünki onlar, âyetlerimizi inkâr ettiler ve: “(Biz) bir kemik yığını ve ufalanmış bir toprak hâline geldiğimiz zaman mı, gerçekten biz mi yeni bir yaratılışla diriltilecek kimseleriz?” dediler. (İsra, 98)"
Allahım, bizi ve neslimizi âyetlerini tasdik edenlerden eyle.. Âmin..

18 Eylül 2014 Perşembe

Allah kimi hidayete erdirir veya dalalete atarsa

Ey insan! Peygamber Efendimiz (asm) risalet vazifesini hakkıyla yapmış ve buna şahid olarak kullarından hakkıyla haberdar olan ve onları hakkıyla göre Allah'ın yeterli olduğu müjde ve tasdikiyle desteklenmiştir.
Hidayet rehberi olarak gelen Peygamberini dinleyeni Allah lüftundan hidayete erdirirse, gerçekten hidayete eren odur. İsyankârlığı yüzünden inkârı kabul edip Peygamberi dinlemeyeni Allah dalalete atarsa, kendisini dalaletten kurtaracak Allah'dan başka yardımcıları bulamaz. Allah isyankârlığı sebebiyle dalalete attıklarını yüzleri üstü sürünerek kör, dilsiz ve sağır olarak haşredecektir. İşte onların sonunda varacakları yer Cehennemdir. Onlar bir nebze Cehenneme alıştıkta, Cehennemin her yavaşladığında onlara bir alev daha arttıracak, azablarını katlayacaktır.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "Allah kimi (hikmetine binâen kendi lütfundan) hidâyete erdirirse, işte hidâyete eren odur. Kimi de (isyankârlığı yüzünden) dalâlete atarsa, artık kendilerine O’ndan başka yardımcılar aslâ bulamazsın! Ve onları kıyâmet günü yüzleri üstü, kör, dilsiz ve sağır olarak haşrederiz. Onların varacağı yer Cehennemdir. (Onun ateşi) her yavaşladığında, onlara bir alev artırırız. (İsra, 97)"
Allahım, bizi ve neslimizi lütfundan hidayete erdirdiklerinden eyle.. Âmin..

Benimle sizin aranızda şâhid olarak Allah yeter

Ey insan! İnkârı kabul eden, Peygamber Efendimizden (asm) keyfi mucizeler isteyen, gönderilen peygamberin kendileri gibi insan olmasını hazmedemeyen insanlar, yeryüzünde gezip dolaşanlar melekler olsaydı Allah'ın göndereceği peygamberin de melek olacağını anlayabilirler mi?
Allah, Peygamber Efendimizden (asm) risalet vazifesini hakkıyla ifa ettiğini tasdik etmek üzere insanlarla arasında şahid olarak kullarının ne yaptığından, Peygamberine nasıl davrandığından hakkıyla haberdar ve onları hakkıyla gören Allah'ın yeterli olduğunu demesini ister. 
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "De ki: “Benimle sizin aranızda şâhid olarak Allah yeter! Şübhesiz ki O, kullarından hakkıyla haberdardır, (onları) hakkıyla görendir.” (İsra, 96)"
Allahım, bizi ve neslimizi dinine hakkıyla tebliğ edenler eyle.. Âmin..

Yeryüzündeki kimseler melekler olsaydı

Ey insan! Allah, insanlara yine kendileri gibi insan olan peygamber göndermiştir ki insanlara her haliyle ve sözüyle tam bir imam ve rehber olsun. Fakat bazıları bunu idrak edemediklerinden peygamberin bir insan olmasını kabullenememişlerdir.
Yeryüzünde yerleşmiş olarak gezip dolaşanlar insanlar olduğundan Allah, kendilerine kendileri gibi insanları peygamber olarak göndermiştir. Eğer yeryüzünde gezip dolaşanlar melekler olsaydı, onlara göndereceği peygamber de yine kendileri gibi bir melek olacaktı. Zira tam manasıyla imam ve rehber ancak kendi nevinden olabilir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "De ki: “Eğer yeryüzünde yerleşmiş kimseler olarak gezip dolaşanlar melekler olsaydı, elbette onlara (da kendi nev‘lerinden) gökten melek bir peygamber gönderirdik.” (İsra, 95)"
Allahım, bizi ve neslimizi Kur'ân'a hakikî talebe eyle.. Âmin..

17 Eylül 2014 Çarşamba

Allah bir insanı mı peygamber gönderdi?

Ey insan! Allah, insanların anlayış şekillerine göre her çeşit misali getirmesine rağmen inkârı kabul eden insanların alay edercesine mucize istemelerini haber verir.
Hidayet rehberi olan peygamber kendilerine geldiği zaman onlar yine iman etmezler. Onları iman etmekten alıkoyan şey, Allah'ın gönderdiği peygamberin bir insan oluşudur. Peygamberin kendileri gibi bir insan olmasını kabullenemezler.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "Kendilerine hidâyet rehberi geldiği zaman insanları îmân etmekten alıkoyan şey, ancak şöyle demeleri olmuştur: “Allah bir insanı mı peygamber gönderdi?” (İsra, 94)"
Allahım, bizi ve neslimizi Peygamber Efendimize (asm) tam manasıyla tabi olanlardan eyle.. Âmin..

Göğü üzerimize parça parça düşürmelisin

Ey insan! Kur'ân'daki her çeşit misali anlamayıp inkârı kabul eden insanlar, Peygamber Efendimizden keyiflerine göre mucizeler ve harikalar isterler. Yerden bir pınar fışkırtmasını, altından bir evi olmasını, göğe çıkmasını, gökten bir kitab indirmesini, hurma ağaçlarından ve üzüm bağlarından aralarında nehirler akan bahçeleri olmasını isterler.
Keyfî mucize isteyen insanlar, bunları yapmazsa onları korkuttuğu azab olan göğü üzerlerine parça parça düşürmesini veya peygamberliğini tasdik ettirmek üzere Allah'ı ve melekleri açıkça bir kefil olarak getirmesini söyleyerek adeta alaya ve hafife alırlar.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "“Yâhut iddiâ ettiğin gibi, göğü üzerimize parça parça düşürmelisin; veya Allah’ı ve melekleri (açıkça buna) kefîl olarak getirmelisin!” (İsra, 92)"
Allahım, bizi ve neslimizi uluhiyetini ve risaleti hakkıyla insanlara ikna edici olarak izah ve isbat edenlerden eyle.. Âmin..

Senin aralarından nehirler akan bahçen olmalı

Ey insan! Allah, Peygamber Efendimizden (asm) mucize olarak yerden bir pınar fışkırtmasını, altından bir evi olmasını veya göğe çıkmasını ve bunlarla birlikte gökten bir kitap indirmedikçe asla iman etmeyeceklerini söyleyen insanlara, Peygamber Efendimizin (asm) Rabbini tenzih ederek bir peygamber olan bir insan olduğunu onlara bildirmesini ister.
İnkârdan başkasını kabul etmeyen insanlar keyiflerine göre istedikleri mucizelere bir yenisi olarak diğerleri olmazsa aralarından şarıl şarıl nehirler akan hurma ağaçlarından ve üzüm bağlarından bir bahçesi olması gerektiğini iddia ederler.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "“Veya senin hurma ağaçlarından ve üzüm bağlarından bir bahçen olmalı da aralarından şarıl şarıl nehirler akıtmalısın!” (İsra, 91)"
Allahım, bizi ve neslimizi Peygamber Efendimize (asm) hakkıyla tabi olanlardan eyle.. Âmin..

Bize okuyacağımız bir kitab indirmedikçe

Ey insan! Kur'ân'da her çeşit şekilde misalden getirilen ve sadece inkârı kabul eden insanlar, mucize olarak yerden bir pınar fışkırtmadıkça asla iman etmeyeceklerini söylerler.
Keyfine göre mucize isteyen insanlar, Peygamber Efendimizden (asm) istedikleri yerden bir pınar fışkırtma mucizesi olmazsa altından bir evi olmasını veya göğe yükselerek çıkmasını isterler. Bunları yapsa da okuyacakları bir kitabı gökten indirmedikçe yine iman etmeyeceklerini beyan ederler. Onların bu isteklerine binaen Allah, Peygamber Efendimizden (asm) onlara mucizenin Allah'ın elinde olduğunu, kusurdan münezzeh olduğunu ve kendisinin sadece peygamber olan bir insan olduğunu beyan etmesini ister.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "“Yâhut, altından bir evin olmalı veya göğe çıkmalısın! Fakat bize okuyacağımız bir kitab indirmedikçe, göğe çıkmana da aslâ inanmayacağız!” De ki: “Rabbimi tenzîh ederim; (ben) sâdece peygamber olan bir insan değil miyim?” (İsra, 93)"
Allahım, bizi ve neslimizi Seni tenzih edip Peygamber Efendimize (asm) hakikî bir ümmet olabilenlerden eyle.. Âmin..

16 Eylül 2014 Salı

Yerden bir pınar fışkırtmadıkça asla iman etmeyiz

Ey insan! Allah, insana her çeşit misalden her şekilde Kur'ân'da açıklamasına rağmen insan sadece inkârı kabul ediyor.
İnkârı kabul eden insanlar, o kadar mucize görmesine rağmen kendi isteğine uygun mucize olarak yerden bir pınar fışkırtmayı istiyor, aksi takdirde asla iman etmeyeceklerini beyan ediyor.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "Ve dediler ki: “Bize yerden bir pınar fışkırtmadıkça sana aslâ îmân etmeyiz!” (İsra, 90)"
Allahım, bizi ve neslimizi hakikî iman sahibleri eyle.. Âmin..

İnsanlara her çeşit misalden açıkladık

Ey insan! Allah, insanlar ve cinlerin birbirine yardım etseler, Kur'ân'ın bir benzerini getiremeyeceklerini bildirir.
Allah, insanların akıllarına hitab eder ve hakkı anlayabilmeleri için Kur'ân'da her çeşit misalden ve manadan çeşitli şekillerde ve tarzlarda açıklar. İnsan, o misal ve manaları anlamak yerine inkâr eder, sadece inkârı kabul eder.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "Şânım hakkı için, bu Kur’ân’da, insanlara her çeşit misâlden (ve ma‘nâdan) muhtelif şekillerde açıkladık. Yine de insanların çoğu, inkârdan başka bir şeyi kabûl etmediler. (İsra, 89)"
Allahım, bizi ve neslimizi Kur'ân'daki her çeşit misali anlayıp Sana hakkıyla kul olanlardan eyle.. Âmin..

İnsanlar ve cinler Kur'ân'ın benzerini getiremezler

Ey insan! Allah, rahmet ve ihsanı olarak Kur'ân'ı tamamen geri çekmemiştir. Zira Allah'ın Peygamber Efendimize (asm) rahmet ve ihsanı çok büyüktür.
Allah, Kur'ân'a karşı gelip kabul etmeyen insanlara ve cinlere fikirlerini isbat etmeleri için Kur'ân'ın bir benzerini getirmeleri noktasında meydan okur, insanlar ve cinler bir araya gelip Kur'ân'ın bir benzerini getirmek için bütün imkânlarını, fikir ve düşüncelerini birleştirseler bile Kur'ân'ın benzerini getiremeyeceklerini bildirir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "(Habîbim, yâ Muhammed!) De ki: “Yemîn olsun ki, eğer insanlar ve cinler bu Kur’ân’ın bir benzerini getirmek üzere bir araya gelseler, birbirlerine yardımcı da olsalar, (yine) onun benzerini getiremezler.” (İsra, 88)"
Allahım, bizi ve neslimizi Kur'ân'ı anlayıp hakikî talebesi olanlardan eyle.. Âmin..

15 Eylül 2014 Pazartesi

Rabbinden bir rahmet olarak

Ey insan! Allah, Peygamber Efendimize (asm) hak ile indirdiği Kur'ân'ı, eğer dilerse tamamen ortadan kaldırabileceğini ve geri getirilmesi için kendisine karşı da bir yardımcı ve vekil bulamayacağını bildirir.
Kur'ân'ı tamamen ortadan kaldırabileceğini bildiren Allah, Peygamber Efendimize (asm) bir rahmet ve ihsan olarak Kur'ân'ı ortadan kaldırmamıştır. Zira Allah'ın Peygamber Efendimiz (asm) üzerindeki rahmet ve ihsanı çok büyüktür.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir : "Ancak Rabbinden bir rahmet olarak (Kur’ân’ı ortadan kaldırmadık); gerçekten O’nun, senin üzerindeki ihsânı (çok) büyüktür. (İsra, 87)"
Allahım, bizi ve neslimizi rahmetin ve büyük ihsanın dairesine al.. Âmin..

Dilersek Kur'ân'ı tamamen ortadan kaldırırız

Ey insan! Kur'ân'ı arş-ı aladan hak üzere kulu Hz. Muhammed'e (asm) indiren Allah'ın şanı ne yücedir. Kur'ân bütün ilimleri ihtiva eder, insanı ilme teşvik eder.
Kur'ân, dünyanın aklı hükmündedir. Kur'ân insanı kendine muhatab bulmazsa yeryüzünden çekilir, dünya akılsız kalır, divane olur. Allah, dilerse vahyettiği Kur'ân'ı tamamen ortadan kaldırır. Yeryüzünden çekilen Kur'ân'ın geri getirilmesi için Allah'a rağmen bir yardımcı ve vekil dahi bulunmaz.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "Celâlim Hakkı için, eğer dilersek sana vahyettiğimizi (Kur’ân’ı) tamâmen ortadan kaldırırız; sonra onun (geri getirilmesi) için bize karşı kendine bir vekîl de bulamazsın. (İsra, 86)"
Allahım, bizi ve neslimizi Kur'ân'a hakkıyla muhatab olan kullarından eyle.. Âmin..

Ruh Rabbimin emrindendir

Ey insan! İnsanın hayatını devam ettiren, vücudundaki bütün hücreleri idare eden, yaptığı her işi şuurla ve bilerek yapan, insanın maddesini ayakta tutan, manasını ifade eden ruhudur.
Tarih boyunca insanın aklını kurcalayan sorulardan birisi de "ruh nedir? sorusu olmuştur. Bu soruyu Peygamber Efendimize (asm) de sorarlar. Allah da ruhun emir âleminden olduğunu, insana ise ruh hakkındaki ilimden pek az bir şey verildiğini bildirir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "Hem sana ruhdan soruyorlar. De ki: “Ruh Rabbimin emrindendir; size ise ilimden ancak pek az bir şey verilmiştir.” (İsra, 85)"
Allahım, bizi ve neslimizi razı olduğun ilim sahiblerinden eyle.. Âmin..

Rabbin, kimin daha doğru bir yolda olduğunu en iyi bilendir

Ey insan! İnsan ruhundaki hadsiz his ve duygular, envaî çeşit huy ve mizaclar münasebetiyle çok farklı hallere sahibdir. Kimisi halim ve selim, kimisi haşmetli ve celil. 
Her insan kendisinde hakim olan mizaca ve hale göre amel eder, kendisini o şekilde Yaradanına karşı ifade eder. Hangisinin daha doğru bir yolda olduğunu, Allah katında makbul olduğunu en iyi bilen insanı ve herşeyi terbiye eden Allah'dır.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "De ki: “Herkes kendi hâline (mizâcına) göre amel eder.” Fakat Rabbin, kimin daha doğru bir yolda olduğunu en iyi bilendir. (İsra, 84)"
Allahım, bizi ve neslimizi hali ve ameli daha doğru yolda olanlardan eyle.. Âmin..

14 Eylül 2014 Pazar

İnsana nimet verdiğimiz zaman

Ey insan! Nimet vermek, nimet sahibinden nimete muhtac olana yapılan bir ihsandır. Nimetin içinde nimeti vermek ve onun da içinde nimet vereni hatırlamak ve şükretmek vardır.
İnsan gerçekten nankör olduğundan Allah insana nimet verdiğinde nimeti vereni hatırlayıp şükretmek yerine unutarak şükürden yüz çevirip yan çizer. Bazen de fakirlik ve hastalık gibi bir şer ona dokunur da bu sefer Allah'ın rahmetinden ve şefkatinden iyice ümidini keser, ümidsizliğe düşer.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "İnsana ni‘met verdiğimiz zaman, (şükürden) yüz çevirip yan çizer. Ona (fakirlik ve hastalık gibi) şer dokunduğu zaman da iyice ümidsiz olur. (İsra, 83)"
Allahım, bizi ve neslimizi daima Sana şükreden ve daima rahmetinden ümidvar olup rahmetini yar eylediklerinden eyle.. Âmin..

Kur’ân’dan öyle şeyler indiriyoruz ki

Ey insan! Mükerrem olan insan fıtratını bozunca batılı hak bilip başına geçirir. Yine de ruhu ve vicdanı hakkı arar ve bekler. Hak gelinde batıl zail olup, kaybolur. Zira batıl kaybolmaya mahkumdur.
Batıl fikirleri ortadan kaldıran hak Kur'ân arş-ı aladan insana geldi. Kur'ân, batılı ortadan kaldıran bir haktır ve hakkı tebliğ eder. Allah Kur'ân'da öyle şeyler indiriyor ki onlar mü'minler için maddî ve manevî hastalıklarına şifa ve hayatlarına rahmettir. İtaat etmeyip isyan eden zalimlerin ise hüsran ve zararını arttırır.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "Hem Kur’ân’dan öyle şeyler indiriyoruz ki o, mü’minler için bir şifâ ve bir rahmettir; zâlimlere ise ancak hüsran arttırır. (İsra, 82)"
Allahım, bizi ve neslimizi Kur'ân'dan hissesi ziyade olanlardan eyle.. Âmin..

Hak geldi, bâtıl zâil oldu

Ey insan! İnsan mükerrem bir mahluk olduğundan fıtratı gereği hakkı arar, hakkı üstün tutar. Bazen karşısına batıl çıkar, mihenge vurmadığından nefsi de yardım ederse batılı hak kabul eder.
Batıl kendini ne kadar hak gibi gösterse de hak geldiğinde batıl zail olur, kaybolur. Bu Allah'ın değişmez bir kanunudur, hak geldiğinde batıl yok olmaya mahkumdur.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "Yine de ki: “Hak geldi, bâtıl zâil oldu! Şübhesiz ki bâtıl, yok olmaya mahkûmdur.” (İsra, 81)"
Allahım, bizi ve neslimizi daima hak üzere eyle ve batıldan muhafaza eyle.. Âmin..

13 Eylül 2014 Cumartesi

Rabbim, bana tarafından yardımcı bir güç ver

Ey insan! Beş vakit namaza ilave olarak kendisine mahsus ve farz olarak teheccüd namazı kılmasını Allah Peygamber Efendimize (asm) emreder ve kendisini Makam-ı Mahmud'a ulaştıracağını vaad eder.
Allah, Mekke'den Medine'ye hicret edecek olan Peygamber Efendimizden (asm) Medine'ye doğru olan bir girdiriş ile girdirmesi ve Mekke'den de doğru olan bir çıkarışla çıkarması ve kendisine yardımcı bir güç vermesi için Allah'a dua etmesini bildirir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "Ve de ki: “Rabbim! Beni doğru olan (râzı olacağın) bir girdirişle (Medîne’ye) girdir ve beni doğru olan (râzı olacağın) bir çıkarışla (Mekke’den) çıkar ve bana tarafından yardımcı bir güç ver!” (İsra, 80)"
Allahım, bizi ve neslimizi girdiğimiz yere doğru olan bir girdirişle girdir ve çıktığımız yerden de doğru bir çıkarışla çıkar.. Âmin..

Teheccüd kıl, Rabbin Seni Makam-ı Mahmud'a ulaştırsın

Ey insan! Allah, güneşin zevalinden gecenin kararmasına kadar öğle, ikindi, akşam ve yatsı namazlarını ve bir de gece ve gündüz meleklerinin şahid olduğu sabah namazını kılmayı emreder.
Beş vakit namaz kılmayı emreden Allah, Peygamber Efendimize (asm) kendisine mahsus ve farz olarak gecenin bir kısmında beş vakit namazın dışında bir fazla olmak üzere teheccüd namazı kılmasını emreder. Beş vakit namaza bir fazla olarak teheccüd namazı da kılması emredilen Peygamber Efendimizi Allah Makam-ı Mahmud'a ulaştıracağını vaad eder.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "(Habîbim, yâ Muhammed!) Hem gecenin bir kısmında (uyanıp) da sana mahsus bir fazla (farz namaz) olmak üzere, onunla (Kur’ân’la) teheccüd (namazı) kıl! Tâ ki Rabbin, seni Makam-ı Mahmûd’a (övülen bir makama) ulaştırsın. (İsra, 79)"
Allahım, bizi ve neslimizi beş vakit namazını hakkıyla kılanlardan ve teheccüd namazından hissesi ziyade olanlardan eyle.. Âmin..

Beş vakit namazını kıl

Ey insan! Allah, günü gündüz ve gece olarak ikiye ayırmış, gündüz ve gece vuku bulan Kudretinin harikalarını tazim, tesbih ve nimetlerine karşı geniş bir şükür olmak üzere beş vaki namaz kılınmasını emretmiştir.
Allah, beş vakit namazdan öğle ve ikindi namazını güneşin zevalinden, tepe noktadan batmaya doğru meylettiği vakitte kılınmasını; gecenin kararmasına kadar, gün batımında akşam namazını, iyice karardığında yatsı namazının kılınmasını ve sabahleyin sabah namazının kılınmasını emreder. Sabah namazını ayrıca zikreder ki sabah namazı gecenin gündüze döndüğü, gece ve gündüz meleklerinin şahid olduğu bir namazdır.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "(Öğle üzeri) güneşin zevâlinden (sonra öğle, daha sonra ikindi namazını), gecenin kararmasına kadar (gün batımında akşam, iyice karardığında yatsı) namazı(nı) kıl; bir de sabah namazını (kıl)! Çünki sabah namazı (gece ve gündüz melekleri tarafından) şâhid olunan (bir namaz)dır. (İsra, 78)"
Allahım, bizi ve neslimizi beş vakit namazı hakkıyla kılanlardan eyle.. Âmin..

Peygamberler hakkındaki İlahî kanun

Ey insan! Peygamber Efendimizi (asm) Mekke'den çıkarmak isteyen müşrikler, vahiyden başka şeyler söylemesi için O'nu (asm) fitneye düşürmeye çalıştılar. Eğer onlara uysaydı dost edineceklerdi. Allah bu fitneye karşı O'na (asm) sebat verdi. Yine de çıkarsalardı, onlar orada pek az kalacaklardı.
Peygamberini yurdundan çıkaran müşrikler hakkında Allah'ın İlahî kanunu, onları helak ederek o yurtta barındırmamaktır ki peygamberleri yurtlarından çıkaran kavimlere verilen ceza olarak Allah'ın kanununda hiçbir değişiklik yoktur.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "Senden önce gönderdiğimiz peygamberler hakkındaki (İlâhî) kanun (böyledir) ve (onları yurtlarından çıkaranlara verilen cezâ) olarak bizim kanûnumuzda hiçbir değişiklik bulamazsın. (İsra, 77)"
Allahım, bizi ve neslimizi Peygamber Efendimize (asm) hakkıyla tabi olanlardan eyle.. Âmin..

12 Eylül 2014 Cuma

Seni Mekke'den çıkarmak için rahatsız edeceklerdi

Ey insan! Müşrikler, Peygamber Efendimizi (asm) fitneye düşürerek vahiyden başkasını söyletmek istemelerine karşı Allah, Peygamber Efendimize (asm) sebat verdi, eğer sebat vermeseydi insanlık itibariyle az da olsa onlara meyledecekti. Eğer meyletseydi Allah dünyanın kat kat azabını tattıracağını ve kendisine karşı bir yardımcı da bulamayacağını bildirdi.
Sebat eden Peygamber Efendimizi (asm) yine de rahatsız ederek Mekke'den çıkarmaya çalışacaklardı. Eğer Allah müsaade etse ve bunda muvaffak olabilselerdi, onlar da Peygamber Efendimizden (asm) sonra Mekke'de çok az kalacaklardı, Allah onları da oradan çıkaracaktı.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "Yine nerede ise seni bu yerden (Mekke’den) çıkarmak için gerçekten rahatsız edeceklerdi; hâlbuki o takdirde (kendileri de) senin ardından (orada) ancak pek az kalacaklardır. (İsra, 76)"
Allahım, bizi ve neslimizi daima Mekke'ye layık eyle.. Âmin..

Müşriklere uymanın cezası

Ey insan! Müşrikler, Peygamber Efendimizi (asm) vahiyden başkasını söylemekle Allah'a iftira etmesi için fitneye düşüreceklerdi. Eğer Allah sebat vermemiş olsaydı, insanlık cihetiyle o müşriklere karşı az da olsa meyledecekti.
Allah, Peygamber Efendimize (asm) sebat vermeyip O (asm) da onlara meyletseydi, Allah, Peygamber Efendimize (asm) hayatın kat kat azabını tattıracağını ve Allah'a karşı kendine bir yardımcı bulamayacağını bildirdi. Demek hak üzere sebat etmeyip müşriklerin fitnesine aldanmanın cezası buydu.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "O takdirde sana hayâtın kat kat (azâb)ını, ölümün de kat kat (azâb)ını tattırırdık; sonra bize karşı kendine bir yardımcı da bulamazdın. (İsra, 75)"
Allahım, bizi ve neslimizi dinde sadık kullarından eyle.. Âmin..

Sana sebat vermemiş olsaydık

Ey insan! Müşrikler, Peygamber Efendimizi (asm) Allah'ın indirdiği vahiyden başkasını söylemesi için neredeyse fitneye düşüreceklerdi. Peygamber Efendimiz (asm) onlara uysaydı onlar O'nu (asm) dost edineceklerdi.
Allah, Peygamber Efendimize (asm) bu fitneye karşı sebat verdi. Eğer Allah sebat vermeseydi, insanlık hisleri gereği az da olsa onlara meyledecekti.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "Hâlbuki (biz) sana sebat vermemiş olsaydık, gerçekten nerede ise onlara az bir şey meyledecektin. (İsra, 74)"
Allahım, bizi ve neslimizi hak üzere sebat verdiklerinden eyle.. Âmin..

11 Eylül 2014 Perşembe

Müşriklere uysaydın seni dost edineceklerdi

Ey insan! Müşrikler, hak ve hakikati örtmek ve batılı ikame etmek için, Peygamber Efendimizi (asm) vahiyden başkasını söylemesi ve Allah'a karşı böylece iftirada bulunması için fitneye düşürmeye çalıştılar.
Müşrikler, ancak kendilerine uymak ve Allah'a vahyetmediğini söylemekle iftira ederek onlara uydukları takdirde Peygamber Efendimizi (asm) ve mü'minleri kendilerine dost edineceklerdi.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "(Habîbim, yâ Muhammed!) Neredeyse (o müşrikler) seni dahi, sana vahyettiğimizden başkasını bize karşı iftirâ edesin diye, gerçekten fitneye düşüreceklerdi ve (sen onlara uysaydın) o takdirde seni dost edineceklerdi. (İsra, 73)"
Allahım, bizi ve neslimizi daima Sana dost olan ve dinine sadık olanlardan eyle.. Âmin..

Dünyada kimin kalbi körse

Ey insan! Allah, insanları dünyadaki takib ettikleri imamlarına ve önderlerine göre sınıflar halinde mahşere davet edecek ve amel defterleri kendilerine verilecektir. Amel defteri sağ eline verilenler sevinçle kitablarını okuyacaklar ve onlara kıl kadar haksızlık yapılmayacaktır.
Dünyada iken iman hakikatlerini görmeyen, ahirete kalbleri manen kör olanlar, ahirette de kör olacaklar, Cehennemin karanlıklarında görmek için yaratılan o gözler göremeyerek kör kalacaklardır. İşte onlar, hayat tarzları ve amelleri cihetiyle yolca en sapık olanlardır.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "Ve kim burada (bu dünyada, kalbi) kör olursa, o takdirde o, âhirette de kördür ve yolca en sapık olandır. (İsra, 72)"
Allahım, bizi ve neslimizi yolca sapık olanlardan eyleme.. Âmin..

Her sınıftan insanları imamlarıyla birlikte çağırırız

Ey insan! İnsanı şerefli kılan ve mahlukatın birçoğuna faziletçe üstün tutan Allah, insanlara amellerinin karşılığını göstermek ve vermek üzere mahşerde onları toplayacaktır.
O gün insanlar dünyadaki amellerine ve hayat tarzlarına göre sınıflara ayrılacak ve her sınıf imamlarıyla birlikte çağrılacaktır. Amel defteri olan kitabı sağ elinden verilenler, kitablarını amellerinin makbuliyetinden gelen sevinçle alıp okuyacaklar ve her hayır elinde ve her hayrı muhafaza eden Allah, onları kıl kadar haksızlığa uğratmayacaktır.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "O gün her sınıftan insanları imamlarıyla birlikte çağırırız. Artık, kimin kitâbı sağından verilirse, işte onlar kitablarını (sevinerek) okurlar ve kıl kadar haksızlığa uğratılmazlar. (İsra, 71)"
Allahım, bizi ve neslimizi başlarında Habib-i Ekrem'in olan Hz. Muhammed'in (asm) olduğu fırka-yı naciyeye dahil eyle.. Âmin..

Şanım hakkı için, Âdemoğullarını şerefli kıldık

Ey insan! Allah, insanı yeryüzünün en şerefli mahluku kılmış, arzın halifesi yapmış, bitki ve hayvanlara yüksek rütbeli bir komutan, kendine aziz bir misafir kılmıştır.
Allah, o şeref ile insanı karada ve denizde çeşitli vasıtalarla bir yerden bir yere taşımış, karada ve denizde temiz şeylerden rızıklandırmış, yarattığı mahlukatın bir çoğuna faziletli tutmuş ve üstün kılmıştır.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "Şânım hakkı için (biz), Âdemoğullarını şerefli kıldık; onları karada ve denizde (çeşitli nakil vâsıtaları üzerinde) taşıdık; onları temiz şeylerden rızıklandırdık ve onları yarattıklarımızın birçoğuna fazîletli tutarak üstün kıldık. (İsra, 70)"
Allahım, bizi ve neslimizi ihsanın olan o şerefe layık eyle.. Âmin..

10 Eylül 2014 Çarşamba

Nankörlük ettiğinizden sizi boğmasından emin mi oldunuz?

Ey insan! Allah'ın fazlından insanların rızkını araması için denizde gemileri yürüten Allah'ı unutup dünyaya dalan insan, boğulma korkusuyla karşı karşıya kaldığında Allah'dan başka yalvardıklarını unutur ve Allah'a samimane yalvarır. Allah onu kurtarıp karaya çıkardığında Allah'ın kendsini yerin dibine batırmasından veya taş yağdıran bir kasırga göndermesinden emin olmuş gibi yine Allah'ı unutur. İnsan gerçekten çok nankördür.
Denizden karaya çıkan insan, Allah'ın onu başka bir defa daha denize döndürüp denizde iken üzerine şiddetli bir kasırga göndererek nankörlüğü sebebiyle Allah'ın onu boğmasından emin mi oldu ki Allah'ı unutup başkalara yalvarmaya ve Allah'ın nimetlerine karşı nankörlüğe devam eder. O halde Allah'ın azabı geldiğinde Allah'a karşı nankör insan bir yardımcı da bulamayacaktır.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "Yoksa O’nun, sizi başka bir def‘a daha oraya (denize) döndürüp de, üzerinize şiddetli bir kasırga göndermesinden (ve) böylece nankörlük etmeniz sebebiyle sizi boğmasından emîn mi oldunuz? Sonra bunun için bize karşı kendinize bir yardımcı da bulamazsınız. (İsra, 69)"
Allahım, bizi ve neslimizi Sana nankörlük edenlerden eyleme.. Âmin..

Kara tarafında emniyette mi oldunuz?

Ey insan! Allah fazlından çok merhamet ettiği insan için rızkını araması için denizde gemileri yürütmesine rağmen nankörlüğünden Allah'ı unutup Allah'dan başkalarına yalvardıkları şeyleri denizde bir zarar dokunup boğulma korkusu ile unutur ve Allah'a yalvarır.
Boğulma korkusuyla Allah'a yalvaran insanı Allah kurtarıp karaya çıkarınca unutan o çok nankör olan insan, Allah'ın onu karada deprem gibi felaketlerle yere batırmasından veya taşları dahi yerinden söküp insanın üzerine yağdıran bir kasırga göndermesinden emin olduğu için mi Allah'ı unutmuş, nankörlük etmiştir? Elbette o felaketler insanın üzerine geldiğinde kendisini koruyacak bir vekil de bulamayacaktır.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "Yoksa O’nun, kara tarafında sizi yere batırmasından veya üzerinize taş yağdıran bir kasırga göndermesinden emîn mi oldunuz? Sonra kendinize, (sizi koruyan) bir vekîl de bulamazsınız. (İsra, 68)"
Allahım, bizi ve neslimizi daima Sana muti eyle ve karada, denizde ve havada ve her yerde ve her zaman bize Vekil ol.. Âmin..

Size boğulma korkusu dokunduğu vakit

Ey insan! Allah insanlara olan çok merhametinden insanlar Allah'ın fazlından rızıklarını arasınlar diye denizde gemileri yürütür. 
Denizde rızkını arayan insana bazen zarar dokunur, boğulma tehlikesiyle karşı karşıya kalır. Allah'ın fazlını ve merhametini unutup başkalara yalvaran insan o korku yoluyla denize ve herşeye hükmeden Allah'ı vicdanı hatırlar ve Allah'dan başka yalvardıkları gözünden ve hatırından kaybolur, gider, sadece Allah'a yalvarır. Allah, fazlından ve merhametinden o insanı kurtarıp karaya çıkarınca Allah'ı unutup Allah'a itaatten yüz çevirir. İşte bu hal insanın çok nankör olmasındandır.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "Denizde size zarar (boğulma korkusu) dokunduğu vakit, O’ndan (Allah’dan) başka yalvarmakta olduklarınız (hatırınızdan) kaybolup gider. Fakat, sizi karaya (çıkarmakla) kurtarınca da (O’na itâatten) yüz çevirirsiniz. Zâten insan çok nankördür. (İsra, 67)"
Allahım, bizi ve neslimizi daima hıfz u emanında eyle ve bizi nankörlerden eyleme.. Âmin..

9 Eylül 2014 Salı

Rabbiniz, denizde gemileri sizin için yüzdürendir

Ey insan! Hz. Âdem'e (as) secde emrine uymayan İblis, insana düşman olur ve insanı Allah'ın doğru yolundan uzaklaştırmak ve azdırmak için Allah'dan kıyamete kadar mühlet alır. Bu mühlet sonunda Allah, İblis'i ve ona uyanları birlikte isyanlarına tam bir karşılık olarak Cehenneme atacağını bildirir.
Allah, insanlar rızıklarını kara dışında denizde arayabilmesi için gemileri denizde yürütür, insanları rahmetiyle terbiye eder ve onlara kendisini hatırlatmak ve unutturmamak için gemileri denizde yürütmesinin hikmetini fazlından rızıklarını aramaları olarak gösterir. Ve insana olan merhametinin çok olduğunu bildirir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "(Ey insanlar!) Rabbiniz, fazlından (rızkınızı) arayasınız diye denizde gemileri sizin için yüzdürendir. Muhakkak ki O, size karşı çok merhametlidir. (İsra, 66)"
Allahım, bizi ve neslimizi fazlından hesabsız rızıklar verdiklerinden ve nimetlerine şükredenlerden eyle.. Âmin..

Kullarımın üzerinde senin için bir hâkimiyet yoktur

Ey insan! Allah, emrine itaat etmeyen İblis'e kıyamete kadar mühlet verip gaflet ve günah ile manen zayıf düşen insanlara seslenerek vesvesesiyle onları yerlerinden oynatmasını, ordularıyla onların üzerlerine yaygarayı basmasını, aldatmaktan ibaret olan yalan vaadlerde bulunmasını bildirir.
İblis'e bu kadar imkân ve mühlet veren Allah, kulları üzerinde İblis'e bir hakimiyet vermediğini, sadece vesvesesi olduğunu, şeytana ve vesvesesine karşı insanlara Vekil olarak onların terbiye edici Rableri olan Allah'ın yeteceğini kesin olarak bildirir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "“Şübhesiz ki kullarımın üzerinde senin için bir hâkimiyet yoktur. (Onlara)Vekîl olarak ise Rabbin yeter!” (İsra, 65)"
Allahım, bizi ve neslimizi Vekilimiz olarak şeytanın vesveselerine karşı muhafaza eyle.. Âmin..

Onlara aldatmadan başka ne vaad eder?

Ey insan! Hz. Âdem'e secde etmeyerek Allah'a isyan eden İblis, Allah'ın kullarını pek azı müstesna azdıracağını ve davasını isbat için kendisine kıyamete kadar mühlet ister. Allah, İblis'i huzurundan kovar ve ona mühlet verir ve kendisine uyanlarla birlikte İblis'in tam olarak cezası Cehennem olduğunu haber verir.
Kıyamete kadar mühlet alan İblis'in eline Allah, vesveseyi verir ve gaflet ve günah ile manen zayıf düşmekle gücünün yettiği kimseleri seslenmeden ibaret olan vesvesesiyle yerinden oynatmasını, süvariler ve yayalardan ibaret ordularıyla insanların üzerlerine yaygarayı basarak saldırmasını, insanların mallarında ve evladlarında ortak olmasını, aldatmaktan başka bir şey olmayan yalan vaadlerde bulunmasını söyler.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "“Hem onlardan gücünün yettiği kimseleri sesinle (vesvesenle) yerinden oynat; süvârilerin ve yayalarınla üzerlerine yaygarayı bas; mallarda ve evlâdlarda kendilerine ortak ol ve onlara (yalan) va‘dlerde bulun!” Zâten şeytan, onlara aldatmadan başka ne va‘d eder? (İsra, 64)"
Allahım, bizi ve neslimizi şeytanın ve ordusunun vesvese ve hücumlarından muhafaza eyle.. Âmin..

Onlardan kim sana uyarsa, cezanız Cehennemdir

Ey insan! Allah'ın Hz. Âdem'e (as) secde emrine kendisini üstün görerek secde etmeyen İblis, Allah'ın insanı tercihinin haşa yanlış olduğunu göstermek maksadıyla kıyamete kadar mühlet ister.
Allah'dan kıyamete kadar insanları azdırmak için mühlet isteyen İblis'i Allah huzurundan kovar ve İblis'e uyanlarla birlikte İblis'in tam bir karşılık olarak cezalarının Cehennem olduğunu söyler.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "(Allah) buyurdu ki: “(Çık) git! Artık onlardan kim sana uyarsa, hiç şübhesiz ki tam bir karşılık olarak cezânız, Cehennemdir!” (İsra, 63)"
Allahım, bizi ve neslimizi şeytana uymaktan ve Cehennemden muhafaza eyle.. Âmin..

8 Eylül 2014 Pazartesi

Şu bana üstün kıldığını gördün mü?

Ey insan! İblis de içlerinde olduğu halde meleklere Allah, Hz. Âdem'e (as) secde emri vermesine rağmen İblis insanın mayası olan çamurdan kendi mayası olan ateşi üstün görerek gururlanarak secdeyi kabullenmemiştir.
Allah'ın secde emrine itaat etmeyen İblis, Hz. Âdem'e (as) secde emrinin, haşa yanlış olduğunu, bilakis kendisinin üstün olduğunu dillendirerek kıyamete kadar Allah'dan mühlet istemiş ve Hz. Âdem'in (as) zürriyetinin hemen hemen tamamını hakimiyeti altına alacağını vaad etmiştir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "“Şu bana üstün kıldığını gördün mü? Yemîn olsun ki, eğer beni kıyâmet gününe kadar geciktirir (ve bana mühlet verir)sen, onun zürriyetini, pek azı müstesnâ, mutlaka hâkimiyetim altına alacağım” dedi. (İsra, 62)"
Allahım, bizi ve neslimizi şeytanın hakimiyetinden muhafaza eyleyip Senin emirlerine muti birer kul eyle.. Âmin..

Meleklere: “Âdem’e secde edin!” buyurmuştuk

Ey insan! Allah insanları ilim ve kudretiyle kuşatmış ve Peygamber Efendimize (asm) korkmadan vahyi tebliğ etmesini emretmiştir.
Allah, insanı kâinat ağacının en mükemmel bir meyvesi olarak yaratmış ve içlerinde İblis olduğu halde vazifeleri ibadet ve itaat olan meleklere Hz. Âdem'e (as) secde etmelerini emretmiştir. Allah'a itaatte geri durmayan melekler bu emir üzerine hemen secde ettikleri halde İblis itaatten geri durarak secde etmemiş ve kendisini üstün bilerek insanın mayasını hakir görerek buna mı secde edeceğim demiştir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "Bir zaman da meleklere: “Âdem’e secde edin!” buyurmuştuk; (cinlerden olan) İblis hâriç, hemen secde ettiler. (İblis:) “Bir çamur olarak yarattığın kimseye secde mi edeceğim?” dedi. (İsra, 61)"
Allahım, bizi ve neslimizi daima Sana itaatkâr kullarından eyle.. Âmin..

Rabbin insanları kuşatmıştır

Ey insan! Kâfirleri en iyi bilen Allah'dır. Göklerde ve yerde bulunan kimseleri en iyi bilen Allah'dır. 
Peygamber Efendimize (asm) vahyi korkmadan tebliğ etmesini insanları ilim ve kudretiyle kuşatan ve onlardan gelebilecek fayda ve zararları en iyi bilen Allah emreder. Allah, Mirac Gecesi Peygamber Efendimize (asm) gösterdiği temaşa ve mucizeleri insanlar için bir imtihan kıldığı gibi Kur'ân'da lanetlediği Cehennemdeki Zakkum ağacını dahi imtihan kılmıştır. Allah o Zakkum ile insanları korkutmasına rağmen, cevheri bozulduğundan bu onlarda sadece azgınlıklarını arttırıyor.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "(Habîbim, yâ Muhammed!) Hani sana da: “Şübhesiz ki Rabbin, insanları (ilim ve kudretiyle) kuşatmıştır (kimseden korkmadan teblîğe devâm et)!” demiştik. Sana (Mi‘râc Gecesi) gösterdiğimiz o temâşâyı ve Kur’ân’da lâ‘netlenen (Cehennemdeki Zakkum) ağacı(nı) da ancak insanlar için bir imtihan yaptık. Çünki (biz) onları korkutuyoruz, fakat (bu) onlarda büyük bir azgınlıktan başka bir şey artırmıyor. (İsra, 60)"
Allahım, bizi ve neslimizi dinini korkmadan tebliğ edenlerden eyle.. Âmin..

7 Eylül 2014 Pazar

Müşriklerin istedikleri mucizelerin gönderilmemesi

Ey insan! Allah, dünyaya dalıp dünyaya gönderilme gayelerini unutan insanlığa, tekrar hatırlatmak ve işledikleri günahların vahim neticelerine düşmemeleri ve şirkten çekinmeleri için kendilerini korkutmak maksadıyla vazifeli peygamberinin elinde mucizeler gönderir.
Kendilerine gönderilen mucizeleri yalanlayan müşriklerden bir kısmı Semud kavmidir. Semud kavmi, peygamberleri olan Salih Peygamberin (as) hakkaniyetini gösteren ve isbat eden bir mucize olarak verilen dişi deveyi öldürerek kendilerine zulmetmişlerdir. İşte bunlar gibi mucizeleri yalanlayan geçmiş kavimlerin bu hatası, müşriklerin istedikleri yeni mucizelerin gönderilmesine sed çekmiştir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "(Müşriklerin istedikleri) o mu‘cizeleri göndermekten bizi alıkoyan (tek) şey, evvelkilerin onları yalanlamasıdır. Nitekim Semûd (kavmin)e (peygamberlerinin hakkaniyetini) gösteren (bir mu‘cize) olarak o dişi deveyi vermiştik de ona (o mu‘cizeyi yalanlamaları sebebiyle, kendilerine) zulmettiler. Hâlbuki (böyle) mu‘cizeleri, ancak korkutmak için göndeririz. (İsra, 59)"
Allahım, bizi ve neslimizi âyetlerini daima tasdik edenlerden eyle.. Âmin..

Hiçbir şehir yoktur ki

Ey insan! Her nefis gibi dünya da belli bir ecel ile ölümü tadacaktır. Bu ölüm insanın her bir azasında gerçekleştiği gibi dünyanın da her bir şehrinde gerçekleşecektir.
Allah, kıyametten önce her bir şehri ya helak edeceğini ya da o şehre şiddetli bir azab ile azab edeceğini haber veriyor ve bu hükmü de hükümleri sabit bir kitab olan Levh-i Mahfuz'da yazdığını bizlere bildiriyor. Demek kıyametten önce her bir şehir kıyameti yaşayacaktır.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "Hiçbir şehir yoktur ki, biz kıyâmet gününden önce helâk edicileri veya şiddetli bir azâb ile azâb edicileri olmayalım. Bu, kitabda (Levh-i Mahfûz’da) yazılmıştır. (İsra, 58)"
Allahım, bizi ve neslimizi her türlü helaktan ve azabdan daima muhafaza eyle.. Âmin..

Onların yalvarıp durdukları şeyler

Ey insan! Allah'dan başka edindikleri ilahlara kendilerine gelen musibet ve sıkıntıları gidermesi için kâfirler yalvarsalar, acaba o sıkıntıyı önleyebilir veya kendilerinden başka tarafa çevirebilirler mi?
Kâfirlerin Allah'dan başka ilah edinip durmadan yalvardıkları şeyleri dahi en iyi bilen Allah'dır. Onlar dahi Allah'a yakın olabilmek için vesile ararlar. Allah'dan başka edindikleri ilahlar Allah'ın rahmetini umarak kendilerini terbiye eden Rablerinin pek korkunç olan azabından korkarlar.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "Onların (ilâh diye) yalvarıp durdukları şeyler, Rablerine hangisi daha yakın olacak diye vesîle ararlar; O’nun rahmetini umarlar ve azâbından korkarlar. Çünki Rabbinin azâbı (pek) korkunçtur. (İsra, 57)"
Allahım, bize ve neslimize Sana yakın kılacak vesileler kıl.. Âmin..

Allah'dan başka ilah zannettiklerinize yalvarın

Ey insan! Kâfirleri en iyi bilen, göklerde ve yerde bulunan kimseleri en iyi bilen Allah'dır. Peygamberlerin bazısını bazısına üstün kılan Allah, Hz. Davud'a (as) kitab olarak Zebur'u vermiştir.
Bütün peygamberlerin ve kitabların İlahınız birdir demesine ve haber vermesine rağmen Allah'dan başkasını ilah zannedenler, acaba o ilah zannettiklerine yalvarsalar kendilerine gelen sıkıntıyı giderebilirler mi? Veya kendilerine gelen o sıkıntıyı başka bir tarafa çevirebilirler mi?
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "De ki: “O’ndan başka (ilâh) zannettiklerinize yalvarın; hâlbuki (onlar) ne sizden sıkıntıyı giderebilirler, ne de (onu başka bir tarafa) çevirebilirler.” (İsra, 56)"
Allahım, bizi ve neslimizi yalnız Sana dua eden ve yalnız Senden yardım isteyenlerden eyle.. Âmin..

6 Eylül 2014 Cumartesi

Peygamberlerin bazısını bazısına üstün kıldık

Ey insan! Kâfirlerin küfre düşmesine sebeb olan sebebleri ve halleri ve kâfirlerin kendilerini en iyi bilen Allah'dır. 
Allah, kâfirleri en iyi bilen olduğu gibi göklerde ve yerde olan kim varsa onları da en iyi bilen Allah'dır. Herkesi en iyi bilen Allah, bu vecihle peygamberlerin bazısını bazısına üstün kılmış, kitab vermiştir. Kitab verdiği peygamberlerden birisi de Hz. Davud'dur ki Allah O'na (as) kitab olarak Zebur'u vermiştir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "Rabbin, göklerde ve yerde olan kimseleri de en iyi bilendir. And olsun ki, peygamberlerin bazısını bazısına üstün kıldık; Dâvûd’a da Zebûr’u verdik. (İsra, 55)"
Allahım, bizi ve neslimizi kullukta üstün kıldıklarından eyle.. Âmin..

Rabbiniz sizi en iyi bilendir

Ey insan! Allah, iman eden mü'minlerden kâfirlerle araları açılmasın diye güzel söylemelerini ister. Zira Allah kâfirlerin her halini en iyi bilendir.
Kâfirleri en iyi bilen Allah, dilerse onlara merhamet edebileceğini, dilerse azab edeceğini kâfirlere söylenmesini mü'minlere emreder. Allah kimseyi kâfirlere vekil olarak göndermediğini de ekler.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "(Onlara söylesinler ki:) “Rabbiniz sizi en iyi bilendir. Dilerse size merhamet eder, dilerse size azâb eder.” Hem seni, onların üzerine vekîl göndermedik. (İsra, 54)"
Allahım, bizi ve neslimizi emrine hakkıyla itaat eden kullarından eyle.. Âmin..

Kâfirlere sözün en güzelini söylesinler

Ey insan! İman hakikatlerini dar akıllarına ve anlayışlarına sığdıramayan ve günahları kalblerini ve kendilerini saran kâfirler, Allah'a düşmanlık ettiklerinden Allah'a iman ve itaat edenlere de düşmanlık ederler.
Allah, kullarından kâfirlere sözün en güzel olanını söylemelerini ister. Zira şeytan mü'minlerle kâfirlerin arasını bozmak ve kâfirleri tamamen mü'minlere düşman ederek onların imana girmelerine mani olmak ister. Şeytan ise Allah'a kul olmak için yaratılan insanı şükürden şirke düşürmek ister. Şeytan gerçekten insana apaçık bir düşmandır.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "(Habîbim, yâ Muhammed!) Kullarıma söyle; (kâfirlere, sözün) en güzel olanı(nı) söylesinler! Çünki şeytan, (onların mü’minlerle) aralarını bozmak ister. Şübhesiz şeytan, insana apaçık bir düşmandır. (İsra, 53)"
Allahım, bizi ve neslimizi kâfirlere sözün en güzelini söyleyenlerden eyle.. Âmin..