31 Aralık 2013 Salı

Âlemlerin Rabbi tarafından indirilmedir

Ey insan! Kur'ân, korunmuş bir kitab olan Levh-i Mahfuz'dadır. Levh-i Mahfuz ise Allah'ın sabit, değişmeyen kader ve karar defteridir.
Kur'ân pek şerefli bir kitabdır. Elbette bu kitaba dokunacak olanlar da temizlenmelidir. Manen temizlenme de abdest iledir. Bu da Kur'ân'a dokunacak ve okuyacak bir mü'min için bir şereftir.
Kur'ân'a bu şerefi veren Âlemlerin Rabbi olan Allah'ın indirmesi olmasıdır. Kur'ân'ı Allah indirmiştir ve Allah koruyacaktır.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "Âlemlerin Rabbi tarafından indirilmedir. (Vakıa, 80)"
Allahım, bizi ve neslimizi Âlemlerin Rabbi olarak indirdiğin Kur'ân'ı hakkıyla anlamayı ve hayatımıza tatbik edebilmeyi nasib eyle.. Âmin..

Kur'ân'a temizlenmiş kimseler dokunur

Ey insan! Kur'ân, âlemlerin Rabbi olan Allah'ın kelamıdır. Bütün insanlara hitabıdır. İlim, edeb, ahlak, dua ve zikir kitabıdır. Korunmuş kitab olan Levh-i Mahfuz'da bulunan pek şerefli bir kitabdır.
Bu kitabdan istifade etmek isteyen herkes o şerefe layık hareket etmeli ve temizlenmiş olarak dokunmalıdır. Manen temizlenmek ise abdest ile olur.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "Ona ancak temizlenmiş olan kimseler dokunur. (Vakıa, 79)"
Allahım, bizi ve neslimizi temizlenmiş kimseler olarak Kur'ân'a dokunanlardan eyle.. Âmin..

Cennete giremezsiniz birbirinizi sevmedikçe

Ey insan! Mü'min imanı ile Allah ile irtibat kurar. bu iman sayesinde bütün iman sahibleriyle bir ortak noktası olur. Allah'a iman ile bütün Müslümanlar kardeş olur. Kardeşin kardeşe karşı ilk vazifesi ise muhabbettir.
Kardeşin kardeşe adavete ve düşmanlığa hakkı yoktur. Kardeşin kardeşi sevmesi imanının bir gereğidir ve muhabbete vesile çok rabıtalar ve bağlayıcı esaslar vardır.
Eğer kardeş kardeşi sevmez ve nefret ederse bu imanın zaafından kaynaklanır, bu hal kâmil bir imana yakışmaz. Hatta bu hal imana dahi zıddır. O kişi hakikî manada iman da etmiş olmaz. İman etmeyen de cennete giremez.
Peygamber Efendimiz (asm) bu hususu bize şöyle haber verir: "Siz mü’min olmadıkça cennete giremezsiniz, birbirinizi sevmedikçe de mü’min olamazsınız. (Kenzü’l-Ummâl)"
Allahım, bizi ve neslimizi birbirini seven kâmil mü'minlerden eyle.. Âmin..

O gün nimetlerden mutlaka sorulacaksınız

Ey insan! Allah seni insan olarak yaratmakla çok nimetler vermiş, dünya dolusu nimetlerini senin elinin altına sermiştir. İştihalı bir miden, lezzetleri fark eden dilin, lezzetlere meftun damağın ve bunların karşılığı nice nimetleri yine Allah sana vermiştir.
Bu nimetlerdeki nimet vermenin ve ihsan etmenin kıymeti takdir edecek bir akıl ve ihsana karşı perestiş edecek bir kalbi sana Allah vermiştir.
Bu kadar nimetleri sana veren Allah, geleceği muhakkak olan bir günde hesabını muhakkak soracaktır. Nimeti Allah'tan bilip şükredenler bu muhasebede ortaya çıkarılacaktır.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "O gün, (size dünyada verilmiş olan) ni‘metlerden (teker teker) mutlakā sorulacaksınız! (Tekâsür, 8)"
Allahım, bizi ve neslimizi nimetlerine daima şükreden kullarından eyle.. Âmin..

30 Aralık 2013 Pazartesi

Varınca, kalkınca selam verin

Ey insan! İnsanları birbirine yaklaştıran hususlardan birisi de selamdır. Muhatabını Allah'ın selamıyla selamlamaktır. Selamlamak ise o kişi için Allah'tan selamet istemektir.
Peygamber Efendimizin (asm) miracda Allah'a tahiyesine mukabil Allah da "esselâmü aleyke" diyerek ümmet-i Muhammed arasındaki selamlaşma örneğini göstermiş ve bir nevi bu şekilde selamlaşılmasını emretmiştir.
Bir meclise varıldığında selam vermek sünnettir. Mecliste bulunanlar Allah'ın selamıyla selametlerine dua etmiş olur. Ayrıca oturduğu meclisten kalkmak istediğinde de yine selam vermesi sünnettir. Böylece o meclisten ayrılırken de mecliste oturanlara selamet temennisinde bulunmuş olur.
Peygamber Efendimiz (asm) bu hususu bize şöyle haber verir: "Sizden biriniz bir meclise vardığında selâm versin. Oturduğu meclisten kalkmak istediği zaman da selâm versin. Önce verdiği selâm, sonraki selâmından daha üstün değildir. (Ebû Davud)"
Allahım, bizi ve neslimizi daima selamette eyleyip sünnete ittiba edenlerde eyle.. Âmin..

Allah âlemlere zulmetmek istemez

Ey insan! İman ile bütün Müslümanlara bir alaka kazanırsın ve onlarla kardeş olursun. Öyle ise iman vesilesiyle bütün Müslümanlar birlik olmalı, hep birlikte Allah'ın sağlam ipi olan Kur'ân'a sarılmalı ve dağılmamalıdır.
Yahudi ve Hristiyanlara apaçık deliller gelmesine rağmen haktan sapmışlar ve ayrılmışlardır. Müslümanların da bu duruma düşmemesi için Allah ikaz etmektedir.
Allah, imandan sonra inkara düşenlerin, mahşerde yüzlerinin kararacağını haber verir. İmanın gereğini yapan ve inkara düşmeyenleri ise rahmetinin eseri olan Cennete alacağını haber vermektedir. İşte bunlar hakkı gösteren Allah'ın âyetleridir. Allah, milletlere, âlemlere zulmet, fakat onlar azgınlıkları sebebiyle Allah'ı gazabına uğrarlar.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "(Ey Resûlüm!) Bunlar Allah’ın âyetleridir ki, onları sana hakkıyla okuyoruz. Ve Allah, âlemlere zulmetmek istemez. (Âl-i İmrân, 108)"
Allahım, bizi ve neslimizi âyetlerini dinleyen ve itaat edenlerden eyle.. Âmin..

Bu korunmuş pek şerefli bir Kur'ân'dır

Ey insan! Kur'ân, Âlemlerin Rabbi olan Allah'ın arş-ı aladan insanlara inzal ettiği mukaddes kitabıdır. Allah, Kur'an ile insanla konuşur. İnsana hem kendisini hem kâinatı hem de hadisatı anlatarak geçmiş ve geleceğin sırlarını beyan eder.
Allah, Kur'ân'ı Levh-i Mahfuz'da koruma altına almıştır ve o şekliyle muhafaza edilmektedir. Nazarı bu kitaba ulaşan azim evliyalar bunu tasdik etmektedir. Bu koruma ile Kur'ân'ın şerefi de izhar edilmiş olmaktadır.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "Şübhesiz ki bu, korunmuş bir kitabda (Levh-i Mahfûz’da) bulunan elbette pek şerefli bir Kur’ân’dır. (Vakıa, 77-78)"
Allahım, bizi ve neslimizi Kur'ân'ın şerefine nail olanlardan eyle.. Âmin..

29 Aralık 2013 Pazar

Bu pek büyük bir yemindir

Ey insan! Yıldızları yerli yerine ince hesabla koyan Allah'a hamdolsun ki kâinatı düzen ve nizam içinde yaratmıştır. O yıldızların yerleri tesadüfün oyuncağı değildir. İhatalı bir nazarın ve iradenin eseridir, başka olamaz.
Öyle ki Allah Kur'ân'da çok kıymetli şeylere yemin ettiği gibi yıldızların yerine de yemin etmiştir. Bu yemin gerçekten pek büyük bir yemindir. Zira yıldızları yerlerini, hikmetlerini ancak Allah bilir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "Ve şübhesiz bu, eğer bilirseniz, gerçekten pek büyük bir yemindir! (Vakıa, 76)"
Allahım, bizi ve neslimizi Seni azamî derecede tanıyan ve sevenlerden eyle.. Âmin..

Yıldızların yerlerine yemin ederim

Ey insan! Yemin değerli ve kıymetli şeylerin üzerine yapılır ki bu muhatabı temindir. Allah da Kur'ân'da kıymeti yüksek olan çok şey üzerine yemin etmiştir. Mesela Kur'ân'a, rüzgara, bulutlara vs. yemin eder. Hem onları teyid eder hem de onlarla o hakikati teyid eder.
Allah, Kur'ân'da bir de yıldızların yerlerine yemin eder. Demek dağınık görünen yıldızlar aslında dağınık değil, olması gereken noktada ve yörüngededir. Allah, tabiri caizse en hassas hesabla onları semaya yerleştirmiştir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "İşte yıldızların yerlerine yemîn ederim! (Vakıa, 75)"
Allahım, bizi ve neslimizi Kur'ân'ı fehmeden ve hayatına tatbik edenlerden eyle.. Âmin..

Küfür ile iman bir araya gelmez

Ey insan! Bir araya gelmeyen çok şeyler vardır. Bal ile sirke, gece ile gündüz bir araya gelmediği gibi küfür ile iman da bir kalbde bir araya gelemez. Bir kalbden iman çıkarsa küfür boşluğuna düşer. Bir kalbde hem muhabbet hem adavet olmaz.
Bir araya gelmeyenlerden birisi de sıdk ile kizbdir. Yani doğru ile yalan bir araya gelmez. Bir insanın söylediği hem doğru hem yalan olamaz. 
Hıyanet ile emanet de böyledir. Kesinlikle bir arada bulunmazlar. Bir insan ya emindir, emanete sahibdir ya da haindir, emanete hıyanet eder.
Peygamber Efendimiz (asm) bu hususu bize şöyle haber verir: "Bir kişinin kalbinde küfür ile iman bir araya gelmez. (Aynı şekilde), sıdk ile kizb (doğru ile yalan), hıyanet ve emanette bir araya gelemezler. (Ahmed bin Hanbel)"
Allahım, bizi ve neslimizi küfürden, kizbden ve hıyanetten muhafaza eyleyip iman, sıdk ve emanette daim eyle.. Âmin..

Allah'a yardım ederseniz

Ey insan! Allah'a iman insanın en yüksek gayesi ve makamıdır. İnsan bu gayeye ve makama liyakat için elinden gelen gayreti göstermelidir.
Allah'a iman eden ve dinine giren elbette Allah'ın dinini diğer insanlara ulaştırmak için gayret ve himmet gösterecektir. Bu ise Allah'a yardım etmektir. Elbette Allah'ın dinine yardım eden, dini dünya çapına yaymaya çalışan Allah nezdinde kıymet aldığı gibi Allah'ın yardımına da mazhar ve nail olacaktır. Allah onun ayağını dinine hizmette sabit kılacaktır.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: Ey îmân edenler! Eğer (siz) Allah’a (dinine) yardım ederseniz, (O da) size yardım eder ve ayaklarınızı sâbit kılar. (Muhammed, 7)"
Allahım, bizi ve neslimizi daima Sana yardım edenlerden eyle.. Âmin..

28 Aralık 2013 Cumartesi

Hased imanı ifsad eder

Ey insan! İman iki darın saadetinin kaynağı ve vesilesidir. Tevhid ile iman iman olur. Tevhide iman eden, bir olan Allah'ı tanıyan elbette Allah'a teslim olur. Allah'a teslimiyet ise sebebleri yerine getirdikten sonra neticesini rıza ile Allah'tan beklemektir.
Böyle bir iman sağlam ve kuvvetlidir. Fakat bu imana zarar veren, ifsad edip bozan haseddir. Kendine hasım olarak gördüğü zata verilen nimetlere üzülür, sanki Allahım ona neden veriyorsun diye Allah'a bir nevi itiraz eder. Hasedin imanı ifsad etmesi, sarımsağın balı ifsad etmesi gibidir.
Peygamber Efendimiz (asm) bu hususu bize şöyle haber verir: "Sarımsağın balı ifsad etmesi, bozması gibi, hased de imanı ifsad eder, bozar. (Deylemî)"
Allahım, bizim ve neslimizin imanını sağlam ve kuvvetli eyleyip hased gibi kötü ahlaktan muhafaza eyle.. Âmin..

Bazınız bazınızı gıybet etmesin

Ey insan! Gıybet cemiyet ve toplum hayatını zehirleyen bir günahtır. Gıybet odur ki bahse konu kişinin duyduğunda darılacağı hal ve özellikleri tahkir ve teşhir maksadıyla söylemektir. Alçakların silahıdır.
Gıybetin olduğu ortamda ve cemiyette güven ortamı zedelenir. İnsanlar birbirine güvenemez olur. Samimiyet yerini resmiyete bırakır. 
Öyle ise alçakların silahı olan o zehirli günahı bazınız bazınız için kullanmasın. Gıybet, hal-i hazırda yanında olmadığı ve bir nevi ölmüş sayılan kardeşin etini yemek demektir. Hal-i hazırda olmadığından ölmüş sayılan kardeşin etini yemek ne çirkin ve iğrenç bir iştir. Bundan kim hoşlanır.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "Bazınız, bazınızı gıybet etmesin! Sizden bir kimse, ölmüş kardeşinin etini yemekten hoşlanır mı? (Hucurât, 12)"
Allahım, bizi ve neslimizi gıybet etmekten ve gıybet edilmekten daima muhafaza eyle.. Âmin..

Azîm Rabbinin ismiyle tesbih et

Ey insan! Namazın bir manası Allah'ın kemalatına karşı tesbih etmektir. Allah'ın icraatlarındaki ve rububiyetindeki kemalatı gören, elbette Allah'ı tesbih ederek bütün kusurlardan ve ayıblardan beri olduğunu beyan edecektir.
İnsanın yaratıldığı öz olan akıttığı meni, insanın bütün hücrelerinden süzülmüş bir mucizedir. Allah'ın bu yaratmaktaki kemalatı ne harikadır.
Toprağa dikilen bir tohumu yeşerten, kuru bir çöp olmasını engelleyen Allah'ın icraati ne mükemmeldir.
Muhtaclara hayat suyunu ulaştıran bulutları yaratan ve sevk eden Allah'ın fiiliyatı ne güzeldir.
Yeşil ve yaş olan iki ağacın dallarını birbirine çakmakla ateşi yaratan ve çölde yolculuk yapanlara yardımcı kılan Allah'ın işi ne hoştur.
Öyle ise bu harika, mükemmel, güzel ve hoş olan icraatların, yaratmaların, fiillerin kemalatını, mükemmelliğini Allah'ı tesbih ederek ilan et.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "O hâlde, Azîm (pek yüce olan) Rab­bi­nin ismiyle (سُبْحَانَ رَبِّيَ الْعَظ۪يمِ diyerek) tesbîh et! (Vakıa, 74)"
Allahım, bizi ve neslimizi daima Senin kemalaatını tesbih edenlerden eyle.. Âmin..

27 Aralık 2013 Cuma

Hatırlatma ve menfaat kılınan ateş

Ey insan! İki yeşil dalı birbirine sürünce ateş çıkartan ağacı yaratan Allah'tır. O ateş ile yemeğini pişirir, evini ısıtırsın. Çok menfaatlerle ondan istifade edersin. Merh ve afar denilen o ağaçları çöllerde yolculuk edenlerin yardımı için hazırlayan Allah'tır. Çölde yolculuk edenler o ağaçların dallarını sürtmekle ateşi elde ederler.
Bir o ateş insan için bir ibret ve hatırlatmadır. Yeşil ve yaş olan iki dalı sürtmekle çıkan ateş insana Cehennem ateşini hatırlatır. Cehennem ateşini düşün, kendini ve sevdiklerini o ateşten koru demektir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "Biz onu (o ateşi, Cehennem ateşi için) bir hatırlatma ve çölde yolculuk edenler için bir menfaat kıldık. (Vakıa, 73)"
Allahım, bizi ve neslimizi Cehennem ateşinden muhafaza edip ateşten ibret alanlardan eyle.. Âmin..

Onun ağacını siz mi yarattınız?

Ey insan! Bir ağacın dallarını birbirine sürtmekle ateş yakmaktasın. İki yaş dalın sürtülmesinden ateşi çıkartan sen misin? Bu çok basit hareketi sen basit mi zannediyorsun? İki yaştan bir ateş çıkar mı?
Öyle ise bir düşün. Bu ateşin çıktığı ağacı kim yaratıyor? Elbette Allah diyeceksin.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "Onun ağacını siz mi yarattınız, yoksa yaratanlar biz miyiz? (Vakıa, 72)"
Allahım, bizi ve neslimizi daima Seni hakkıyla tanıyıp tarif edenlerden eyle.. Âmin..

Hile ve aldatmayı yapanlar cehennemdedir

Ey insan! Rızkın onda dokuzu ticarettedir. Tüccarın makbulü ticaretini helal dairesinde yapıp rızkına haram karıştırmayanıdır. Onlar da peygamberlerle birlikte haşrolacaktır.
Helal dairesinden hırsla çıkan bir tüccarın alışverişlerde müşteriyi aldatması dinen yasaklanmıştır ve kötü ahlaktandır. Öyle ki Peygamberimiz (asm) "bizden değildir." diyerek tüccarları ikaz etmiştir. Hile yapan ve karşısındaki müslümanı aldatarak hakkına girenlerin akıbeti de kötüdür. Öyle ki hile yapanlar ve aldatanlar cehennemdedir. Ancak tevbe ve hakkını helal ettirmekle bu mesuliyetten kurtulabilir.
Peygamber Efendimiz (asm) bu hususu bize şöyle haber verir: "Bizi aldatan bizden değildir. Hile ve aldatmayı yapanlar cehennemdedirler. (Taberânî)"
Allahım, bizi ve neslimizi aldatmaktan, aldatılmaktan ve hileden muhafaza eyle.. Âmin..

İnsanlara hesabları yaklaştı

Ey insan! Hergün yüzbinlerce insan ölmekte ve bu dünyadan göçmektedir. Onların hep birlikte haykırdıkları ölüm haktır hakikatidir. Biz öldük, siz de öleceksiniz demektir.
İnsan diğer mahluklardan farklıdır. Diğer mahluklar verilen vazifeleri irade etmeden, itaatle yaparlar. Fakat insan iradesiyle ya vazifesini yapar ya da yüz çevirerek gafillerden olur. Mesuliyeti de kendisi çeker.
Hz. Âdem'den bu yana yaklaşık 6500 sene geçmiş, dünya yüzmilyar yaşından aşmış ve ihtiyarlamış kıyamete doğru gidiyor. Artık insanlara hesabları yaklaşıyor. Buna rağmen insanlar hala gaflet içinde imandan yüz çevirip hesaba hazırlanmıyorlar.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "İnsanlara hesabları yaklaştı; fakat onlar (hâlâ) gaflet içinde (o güne îmân ile hazırlanmaktan) yüz çeviren kimselerdir. (Enbiyâ, 1)"
Allahım, bizi ve neslimizi daima gafletten ve dalaletten muhafaza eyle.. Âmin..

26 Aralık 2013 Perşembe

Hoşlanmadığın bir mevkide sabretmek

Ey insan! Bir ibadetteki zahmet ve eziyet ziyadeleştikçe sevabı da ziyadeleşmektedir. Rahat döşeğinde Kur'ân okumak ile cebhede Kur'ân okumak arasında belki dağlar kadar fark vardır.
Bazen insan vazifesi gereği bazı mevkilerde durması gerekir. O mevkiler İslamî olmak kaydıyla orada bir saat sabretmesi, durması yalnız kalarak yaptığı ibadetten elbette hayırlıdır. Öyle ki o bir saat sabır, belki halvette yaptığı kırk yıllık ibadetten dahi hayırlıdır. Zira hoşuna gitmediği bir mevkide bir saat sabır ile hoşuna giden halvet mevkii, işin zahmet ve rahatını bize gösterir.
Peygamber Efendimiz (asm) bu hususu bize şöyle haber verir: "Sizden birinin İslami mevkilerden hoşuna gitmeyen- bir mevkide bir saat sabretmesi, halvete çekilerek yaptığı kırk yıllık ibadetten hayırlıdır. (Beyhakî)"
Allahım, bizi ve neslimizi bir saatte sabır ile kırk yıllık ibadetten hayırlı ibadetler yapmayı nasib eyle.. Âmin..

Ancak Allah'a tevekkül etsinler

Ey insan! Ahireti düşünen ve ahiret için çalışan, Allah'a kulluk vazifesine dikkat eden, insanların hidayeti için koşuşturan insanlar, bazen insanlar tarafından dinlenmediği gibi eziyetlere de maruz kalmaktadır.
Kamil insanlara eziyet edenler elbette felaha eremezler. İnsanların eziyetlerine sabretmek, eziyetlerine aldırmadan imanlarına hizmete çalışmak kadar büyüklük yoktur.
İnsanların eziyetlerine karşı yapılacak en doğru iş Allah'a tevekkül etmektir. Fakat sadece Allah'a tevekkül etmeli, başkalarından meded beklememelidir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "Bize yaptığınız eziyetlere de mutlakā sabredeceğiz. Tevekkül edenler ise, artık ancak Allah’a tevekkül etsin. (İbrâhîm, 12)"
Allahım, bizi ve neslimizi insanların eziyetlerinden mahfuz eyle ve onlara sabredip ancak Sana tevekkül edenlerden eyle.. Âmin..

Çakmakta olduğunuz ateşi kim yakıyor?

Ey insan! Akıttığın meniyi senin vücudundan süzerek yaratan Allah'tır. Ağacın bünyesinden süzüp tohumu yaratan Allah'tır. Muhtaclara bulutlarla yağmur olarak suyu yetiştiren Allah'tır.
Bir de dallarını birbirine sürterek çakmakla yanan ateşi düşün. İki yaş dal birbirine sürtününce, çakılınca ateşi yaratan kimdir? Yaş ağaçtan ateşi çıkaran sen misin yoksa Allah mı? Elbette Allah'tır.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "Peki söyleyin bana, (dallarını birbirine sürterek) çakmakta olduğunuz ateşi! (Vakıa, 71)"
Allahım, bizi ve neslimizi nimetlerine karşı daima şükredenlerden eyle.. Âmin..

25 Aralık 2013 Çarşamba

Dileseydik onu tuzlu yapardık

Ey insan! Buluttan tatlı su indiren Allah'tır. O suyu bulut süngeriyle muhtaclara ulaştıran yine Allah'tır. Onlara ve oralara sevkeden Allah'ın rahmetidir. Bunun için Allah'a şükretmen gerekmez mi?
Allah dileseydi o buluttan tatlı su değil, tuzlu ve acı bir su indirirdi de şaşar kalırdın. Tuzlu su ne susuzluğunu giderir ne de ferahlık verir. Öyle ise yine şükretmen gerekmez mi?
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "Dileseydik onu tuzlu (acı bir su) yapardık; o hâlde şükretmeniz gerekmez mi? (Vakıa, 70)"
Allahım, bizi ve neslimizi su nimetine rahmetin kadar şükredenlerden eyle.. Âmin..

Onu buluttan siz mi indirdiniz

Ey insan! Hergün içtiğin suyu hiç tefekkür edip düşündün mü? O suyu buhar edip sonra bulutlarla taşıyıp muhtaçlara ulaştıran kimdir? Suya buharlaşma sonra yoğunlaşma özelliğini veren kimdir?
Bulutları sıksanız, bomba atsanız ne kadar su indirebilirsiniz? Hiç. Siz de anladınız ki buluttan yağmuru ve suyu indiren Allah'tır.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "Onu buluttan siz mi indirdiniz, yoksa indirenler biz miyiz? (Vakıa, 69)"
Allahım, bizi ve neslimizi Seni hakkıyla tanıyanlardan eyle.. Âmin..

İnsanların eziyetlerine sabreden

Ey insan! İnsanın taşıması gereken belki de en ağır mesuliyeti sabırdır. Masiyete sabır, musibete sabır ve taatte sabır insanın omuzundadır.
Bir de insanların eziyeti vardır ki insan onlara da sabretmelidir. Bu eziyetlere sabır, hem kendi kemalatına vesile hem de onların kalblerinin yumuşamasına vesiledir. Öyle ise insanların eziyetlerinden kurtulmak maksadıyla insanların içine girmemek ancak zayıf bir mücadeledir. İnsanların içinde olup onların eziyetlerine sabretmek bir Müslüman için daha hayırlıdır.
Peygamber Efendimiz (asm) bu hususu bize şöyle haber verir: "İnsanların içine girip, onların eziyetlerine sabreden Müslüman, insanların içine girmeyen, eziyetlerine sabretmeyen Müslümandan hayırlıdır. (Buhârî)"
Allahım, bizi ve neslimizi insanların eziyetlerine sabredenlerden eyle.. Onları da bu eziyet vermek günahından kurtar.. Âmin..

Allah'ın boyası

Ey insan! Allah seni insan olarak yaratmış ve ruhunu kendi ruhundan üflemiştir. Sonra bu insanı hür iradesiyle serbest bırakarak onu güzel bir boya ile boyamak istemektedir. 
Allah'ın boyasıyla boyanmak, Allah'ın dinine girmek ve teslim olmak demektir. Boya cihetiyle Allah'ın boyasından daha güzel kim olabilir? Öyle ise biz Allah'ın boyasıyla boyandık diyin ve o boya ile iftihar edin.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "(Ve deyin ki:) “Allah’ın boyası (ki biz onunla boyandık, dinine girdik). (Böyle) boya cihetiyle Allah’dan daha güzel kim olabilir? (Bakara, 138)"
Allahım, bizi ve neslimizi boyan ile boya.. Âmin..

24 Aralık 2013 Salı

Bir kalbde iman ve hased bir araya gelmez

Ey insan! Allah, insana muhabbet ve nefrete mekan olacak bir duygu ve his vermiştir. Bir insanda birisine karşı muhabbet varsa ona karşı nefret yoktur. 
Öyle de iman ile hased birbirine zıddır. Zira iman muhabbeti, hased nefreti doğurur. Öyle ise bir kalbde hem iman hem de hased birlikte bulunmaz.
Peygamber Efendimiz (asm) bu hususu şöyle haber verir: "Bir kulun kalbinde iman ve hased ictima etmez, bir araya gelmez. (Beyhakî)"
Allahım, bizi ve neslimizi kalbi iman ile doldurduklarından eyle.. Âmin..

Arzı kalınacak yer ve göğü bina

Ey insan! Arz dediğimiz yer, ilk yaratıldığında bir ateş topu gibiydi. Allah'ın izniyle zamanla katılaştı, taşlaştı. İnsan için yine mümbit ve verimli kalınacak bir halde değildi. Allah, sonra yerin yüzünü dağları yeryüzüne çıkararak ufalayıp nehirlerle ve yağmurlarla yumuşatarak toprak haline getirdi.
Toprak tabakanın üzerine bitki örtüsünü serip hayvanlarla şenlendirerek insan için kalınacak bir yer kıldı. Sonra da göğü tabaka tabaka eyleyip yere tavan yaparak binayı tamamladı.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "Allah, arzı size kalınacak bir yer, göğü ise (üstünüze) bir binâ (bir tavan) kılandır. (Mü’min, 64)"
Allahım, bizi ve neslimizi şu binada Senin aziz bir misafirin eyleyerek Sana hakkıyla ibadet edenlerden eyle.. Âmin..

İçmekte olduğunuz suyu

Ey insan! Akıttığın meni yaratan Allah'tır. Diktiğin tohumu yeşerten yine Allah'tır. Öyle olduğunu bildiğin halde o filizi kuru bir çöpe çevirse biz zarara uğratılmışız, mahrum bırakılmışız dersin.
Peki içmekte olduğun suyu hiç düşündün mü? Onu yaratan ve senin için bulutlardan indiren kimdir? Yine düşününce cevabın Allah olacaktır.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "Peki söyleyin bana, içmekte olduğunuz suyu! (Vakıa, 68)"
Allahım, bizi ve neslimizi daima Seni tanıyıp Sana şükreden kullarından eyle.. Âmin..

23 Aralık 2013 Pazartesi

Biz mahrum bırakılanlarız

Ey insan! Allah seni akıtmakta olduğun o meniden yarattı. O meni ki insanın bütün maddî hususiyetlerini içinde barındırır. İnsanın bedenine aid bütün bilgiler içinde saklıdır. Ağaçların tohumları da benzer özelliklere sahibdir. 
Toprak altına giren, ekilen bir tohum yine Allah'ın kudreti ve izni ile filiz olur, yeşerir. Eğer insan bunu inkâr etse şu soruya muhatab olur: Allah o filizleri kuru bir çöpe çevirse ne yapardın? Elbette o zaman diyecektin ki biz zarara uğratılmışlarız, hatta mahrum bırakılmışlarız.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "“Daha doğrusu biz mahrum bırakılanlarız!” (derdiniz.) (Vakıa, 67)"
Allahım, bizi ve neslimizi maddî ve manevî mahrum bırakılanlardan eyleme.. Âmin..

Biz, gerçekten zarara uğratılmışlarız

Ey insan! Akıtmakta olduğun meniyi kim yaratıyor sorusuna Allah dedin. Dikmekte olduğun tohum kim yetiştiriyor sorusuna Allah dedin. Elbette doğru söyledin. Meniyi de tohumu da yaratan Allah'tır.
Akıttığın o meniyi akıbetsiz bırakabilecek olan da Allah'tır. Diktiğin tohumu da akıbetsiz bırakacak Allah'tır. Yeşeren filizleri kuru bir çöpe çevirecek olan da Allah'tır.
Eğer Allah, filizleri kuru çöpe çevirseydi o zaman gerçekten zarara uğratılmışlarız derdin.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "(O vakit:) “Doğrusu biz, gerçekten zarara uğratılmışlarız!” (Vakıa, 66)"
Allahım, bizi ve neslimizi maddî manevî zarara uğrayanlardan eyleme.. Âmin..

Her gece Yasin Suresi'ni okuyan

Ey insan! O Allah ki koca bir ağacı küçük bir çekirdeğinde sakladığı ve sığdırdığı ve koca kâinat ağacını insan gibi küçük bir çekirdeğinde sakladığı ve sığdırdığı gibi Kur'ân'ı küçük bir çekirdeği olan Yâsîn Suresi'nde saklamış ve sığdırmıştır.
Allah Yâsîn Suresi'ni Kur'ân'ın kalbi kılmıştır. Ve on Kur'ân kadar kıymet vermiştir ki bu da Kur'ân'ın her harfine mukabil esas sevabın toplamına mukabil Yâsîn Suresi'nin her harfine belki bin sevab vermesidir.
Allah Yâsîn Suresi'ne verdiği kıymete binaen her gece okuyanın küçük günahlarını dahi bağışlar.
Peygamber Efendimiz (asm) bu hususu bize şöyle haber verir: "Kim her gece Yâsîn Sûresini okursa küçük günahları bağışlanır. (Suyûtî)"
Allahım, bizi ve neslimizi her gece Yâsîn Suresi'ni okuyanlardan eyle.. Âmin..

Ancak Müslüman olarak can verin

Ey insan! İman edebin ve ahlakın kaynağı ve membaıdır. İman ile insan kendisini yaratan Allah'a karşı ubudiyetini ve kulluğunu, takvasını ve sakınmasını bilir.
İman eden elbette Allah'a karşı nasıl sakınması gerekiyorsa öyle sakınmalıdır. Bir günahına diğer insanların muttali olmasından utanan bir insan, kendisini yaratan Allah'tan elbette utanacak ve o günahı işlememek için nefsini dizginleyecek ve Allah'tan sakınacaktır.
Allah'tan sakınmayanın günahı kendisini kuşatır, ya müşrik olur çıkar ya da küfre girip dalalete batar. Öyle ise Allah'a karşı gelmekten ve günah işlemekten sakınmalı iki Müslüman olarak can verebilsin.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "Ey îmân edenler! Kendisinden nasıl sakınmak gerekiyorsa, Allah’dan öyle sakının ve siz ancak Müslüman kimseler olarak can verin! (Âl-i İmrân, 102)"
Allahım, bizi ve neslimizi daima Senden hakkıyla sakınanlardan ve Müslüman olarak can verenlerden eyle.. Âmin..

22 Aralık 2013 Pazar

Bir mü'minden dünya sıkıntısını gidermek

Ey insan! Dünya hayatının inkişafının bir zembereği olan sıkıntı, bazen insanın canını sıkar. Dünya o insana dar gelir. Bir elin bu sıkıntıdan çıkarmasını ve kurtarmasını ümidle bekler.
Bir mü'minin sıkıntısını gidermek çok mühimdir. Hatta birisini dahi gidermenin kıymeti o kadar büyüktür ki Allah o kişinin kıyamet gününde sıkıntılarından birini giderir. Bu ise insanın en muhtac olduğu vakitte bir sıkıntısının giderilmesidir. Öyle ise mü'min olan bu müjdeyi kaçırmasın.
Peygamber Efendimiz (asm) bu hususu bize şöyle haber verir: "Bir kimse, bir mü’minden dünya sıkıntılarından birini giderirse, Allah da kıyâmet gününde o mü’minin sıkıntılarından birini giderir. (İbn-i Mâce)"
Allahım, bizi ve neslimizi mü'minlerin sıkıntılarını giderenlerden eyle.. Âmin..

Hamd, âhirette de O’na mahsustur

Ey insan! Hamd ve sena Allah'a mahsustur. Göklerde ve yerde ne varsa ve her kimden her kime olsa Allah'a mahsustur. Zira hamd ve senaya sebeb ne varsa Allah'ındır. Allah'ın ihsanıyla Allah'ın nimetleri insanlara ve mahlukata ulaşır.
Ahiretteki bütün nimetler de Allah'ın rahmetinin, fazl ve kereminin bir neticesidir. Öyle ise ahirette de yapılan bütün hamdlar Allah'a mahsustur.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "Hamd, göklerde ne var, yerde ne varsa kendisinin olan Allah’a mahsustur. Hamd, âhirette de O’na mahsustur. (Sebe’, 1)"
Allahım, bizi ve neslimizi bütün hamdların toplamıyla Sana hamd edenlerden eyle.. Âmin..

Çöp yapardık da şaşar kalırdınız

Ey insan! Toprağa diktiğin tohumları yeşerten insan olsaydı, elbette kendisini daha da şımartırdı. Elbette o tohumları yeşerten Allah'tır.
Eğer Allah dileseydi tohumdan çıkan o filizleri kuru bir çöp yapardı. Sen de bu duruma şaşar kalırdı. Mahsul alamadığın hasat zamanlarına dikkat etsen bunu bir nebze farkedersin.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "Dileseydik onu elbette kuru bir çöp yapardık da şaşar kalırdınız. (Vakıa, 65)"
Allahım, bizi ve neslimizi rahmetinden ayırma.. Âmin..

21 Aralık 2013 Cumartesi

Dikilenleri yetiştirenler kim?

Ey insan! Çiftçi gibi toprak da bir sebeb ve perdedir. O sebebin arkasında doğar ve çıkar netice. İnsan da zanneder ki o şeyden çıkıyor. Filiz topraktan, meyve ağaçtan, yağmur buluttan zannedilir.
Toprağa tohumu ekersin, gerekirse sularsın ve gübrelersin. Yine bunlar bir sebebdir. Zanneder misin ki o tohumdan filizi bitiren sensin. Hayır, asla. Öyle ise o tohumdan ve topraktan filizi bitiren Allah mı? Evet ve kesinlikle.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "Onu siz mi bitiriyorsunuz, yoksa bitirenler (onu yetiştirenler) biz miyiz? (Vakıa, 64)"
Allahım, bizi ve neslimizi Seni tanıyan ve bilen kullarından eyle.. Âmin..

Ekmekte olduğunuzu kim yarattı?

Ey insan! Bir çiftçi olarak toprağı sürer sonra da tohumu ekersin. Gübreleyip sularsın. Sonra da ettiğin tohuma göre buğday, arpa, mısır, fasulye ve nohudu hasat edersin.
Peki, o ektiğin buğdayın, arpanın, mısırın, fasulyenin ve nohudu ve bunlar gibi bütün tohumları, çekirdekleri sen mi yarattın? Haşa bu mümkün değil. Öyle ise onları kim yaratıyor? Elbette Allah yaratıyor.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "Peki söyleyin bana, ekmekte olduğunuz şeyleri? (Vakıa, 63)"
Allahım, bizi ve neslimizi Senin yaratıcılığını hakkıyla tanıyanlardan eyle.. Âmin..

Akıllı ve ahmak

Ey insan! Heva dolu bir nefsin vardır. Hesabsız hareket etmek ister. Kendisine had konulmasını istemez. İstediği gibi yaşamak ister. Fakat insanda nefsi dizginleyecek ve ona bir had çekecek bir duygu vardır. O duygu akıldır. 
Akıllı adam, nefsine hakim olur, ona haddini bildirir. Nefsini hesaba çeker ve ölüm ötesini ona gösterir. Böylece ahirete çalışır.
Ahmak ise aklını da nefsin pis arzuları olan hevasına tabi kılar. Sınır tanımaz. Böyle olduğu halde Allah'tan da hayır umar.
Peygamber Efendimiz (asm) bu hususu bize şöyle haber verir: "Akıllı, nefsine hâkim olup onu hesâba çekerek ölüm ötesi için çalışan, ahmak da nefsini hevâsına tâbî kıldığı hâlde Allâh’tan (hayır) umandır. (Tirmizî)"
Allahım, bizi ve neslimizi akıllı eyleyip ahmak eyleme.. Âmin..

Güzel amel işleyenlere güzel karşılık

Ey insan! İnsan dünyaya iman edip güzel amel işlemek üzere gelmiştir. Hatta Allah hangimiz daha güzel amel işleyecek diye gönderdiğini beyan eder Kur'ân-ı Kerim'de.
Güzel amelin elbette karşılığı da güzel olacaktır. O güzel karşılık ise cennettir. Bu güzel karşılığın yanında bir de ziyade vardır ki o çok mühimdir. O ziyade Allah'ın cemaline mazhar olmaktır.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "(Îmân edip) güzel amel işleyenlere daha güzel karşılık (olarak cennet), bir de ziyâde (Allah’ın cemâline mazhar olmak) vardır! (Yûnus, 26)"
Allahım, bizi ve neslimizi iman edip güzel amel işleyenlerden eyle.. Âmin..

20 Aralık 2013 Cuma

Allah'a yönelen kimse

Ey insan! Sıkıntı bazen gelir insanı bulur. Bu sıkıntılar hem insanın kemalatını arttırır hem de günahlarına keffaret olur. Dünyaya yönelen insan dünya ile başbaşa kalır ve dünya dolusu bela başındadır.
Dünya dolusu bela ve sıkıntı ile mücadele etmek çok müşkildir. Bütün bu sıkıntılardan kurtulmanın yegane çaresi Allah'a yönelmektir. Allah'a yönelen kimsenin bütün sıkıntısına ve ihtiyaclarına Allah kâfidir, yeterlidir.
Peygamber Efendimiz (asm) bu hususu bize şöyle haber verir: "Allah kendisine yönelen kimsenin bütün sıkıntı ve ihtiyaçlarına kâfîdir. Dünyaya yönelen kimseyi de dünya ile baş başa bırakır. (Taberânî)"
Allahım, bizi ve neslimizi Sana yönelenlerden eyle.. Âmin..

Sizi Allah'ın zikrinden alıkoymasın

Ey insan! İnsan mal ve evlad ile sevinir. Mal ve evlad ile meşguliyet bazen asıl gayeden uzaklaştırır, Allah'ın zikrinden alıkoyar.
Mallar ve evladlar, insanı Allah'ın zikrinden alıkoyması bir yana şükre vesile olmalıdır. Aksi takdirde kaybedenlerden olabilir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "Ey îmân edenler! Mallarınız ve evlâdlarınız, sizi Allah’ın zikrinden alıkoymasın! (Münâfikûn, 9)"
Allahım, bizi ve neslimizi Senin zikrinden alıkoydurma.. Mal ve evladımızı şükrüne vesile eyle.. Âmin..

İlk yaratılıştan ibret almalısınız

Ey insan! İnsanlar arasında ölümü takdir eden Allah'tır. O takdir ile ölenleri yenileriyle değiştirir. İlk yaratılışı elbette bilirsiniz. Döktüğünüz meniyi dahi yaratan Allah'tır. 
İlk defa yaratmaya gücü yeten ölümden sonra ikinci yaratmayı da yapabilir. Elbette mantıkça ikinci yaratılış birinci yaratılışa göre daha kolaydır. Bu neticeye ulaşmak için insanın ibret alması yeterlidir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "Şübhesiz ki, ilk yaratılışı bildiniz; öyle ise (düşünüp) ibret almanız gerekmez mi? (Vakıa, 62)"
Allahım, bizi ve neslimizi daima ibret alanlardan eyle.. Âmin..

19 Aralık 2013 Perşembe

Ölümü aranızda biz takdir ettik

Ey insan! Hayatı veren Allah olduğu gibi, ölümü de veren Allah'tır. Allah, herkes için ölümü takdir etmiştir. Allah hayatı vermeye muktedir olduğu gibi almaya da muktedirdir.
Ölüm ile yeni insanlara yer açılır, onlar imtihan meydanına alınır. Allah bunu da yapmaya gücü yetendir. Sonra ölenleri ahirette başka bir şekilde yaratmaya da muktedirdir. Ashab-ı Şimal, bunu akıllarına sığıştıramadıklarından inkâra düşerler, şübhe ile bakarlar. Fakat birinci yaratılış ikinci yaratılışın da delilidir. 
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "Ölümü aranızda biz takdîr ettik ve biz, (yerinize) benzerlerinizi (getirip, sizinle) değiştirmekten ve sizi bilemeyeceğiniz (başka) bir şekilde yaratmaktan önüne geçilecek (acze düşürülecek) olan kimseler değiliz! (Vakıa, 60-61)"
Allahım, bizim ve neslimizin hayatını, ömrünü ve ölümünü de mübarek kıl.. Âmin..

Meniyi siz mi yaratıyorsunuz?

Ey insan! Herşeyi olduğu gibi seni de yaratan Allah'tır. Elbette bunu görüp tasdik etmen gerekmez mi? Tasdik etmezsen sen akıl sahibi bir insan olabilir misin?
Peki, kendi yaratılışına bir bak. Seni akıtmakta olduğun bir meniden yaratıyor. Ya o meninin yaratılışını hiç düşündün mü? Bir hücresinde senin esas bütün azaların formülü var. O meniyi sen mi yaratıyorsun, yoksa o beden fabrikasının özü olarak yaratan Allah mı?
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "Peki söyleyin bana, akıtmakta olduğunuz meniyi! Onu siz mi yaratıyorsunuz, yoksa yaratanlar biz miyiz? (Vakıa, 58-59)"
Allahım, bizi ve neslimizi hak ile yaratan Sensin.. Bizi halis kullarından eyle.. Âmin..

En ziyade musibete uğrayanlar

Ey insan! Musibet, insana isabet eden keder veren her türlü şeydir. İnsana isabet eden her türlü musibet ise insanın nefsindendir. Nefsin eliyle işlenen günahlara bir keffaret olarak gelir. Günahların afvına ve izalesine vesiledir.
Bazen de bir ikaz olarak gelir. İnsanı yaptığı bir hatadan çevirmek için bir vesiledir.
Musibet insanın kemalatına vesiledir. Kemal sahibi kılar. Bundandır ki günahlarına keffaretten daha ziyade kemalatlarına medar olarak musibetler taraf-ı İlahîden gelir. Bu yüzden musibet ve meşakkate düşenler, insanların en iyileri ve kâmilleridir.
Peygamber Efendimiz (asm) bu hususu bize şöyle haber verir: "En ziyâde musîbet ve meşakkate giriftâr olanlar, insanların en iyileri ve en kâmilleridirler.” (Kenzü’l-Ummâl)"
Allahım, bizi ve neslimizi daima Sana yakın olanlardan eyle.. Âmin..

Kendinizi ellerinizle tehlikeye atmayın

Ey insan! Sahib olduğunuz mal ve mülk Allah'ındır. Allah sana bu malı vermekle senden cömertlik beklemektedir. Bu cömertlik ile Allah yolunda Allah'ın verdiğini sarf etmek mal sahibine yakışır.
Eğer Allah yolunda sarf edilmez veya minnet altında bırakılırsa bu kişinin kendisini elleriyle tehlikeye atmasıdır.
Öyle ise minnet etmeden, Allah yolunda malınızı ihlas ile sarf ederek iyilik edin. Zira Allah iyilik edenleri sever.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "Allah yolunda sarf edin, (kendinizi) ellerinizle tehlikeye atmayın ve iyilik edin! Şübhe yok ki Allah, iyilik edenleri sever. (Bakara, 195)"
Allahım, bizi ve neslimizi ihlas ile iyilik edenlerden eyle.. Âmin..

18 Aralık 2013 Çarşamba

Birbirine hased etmedikçe

Ey insan! Toplum hayatını zehirleyen, insanları birbirinden soğutan hususlardan birisi haseddir. Hased ise kendisine hasım gördüğü bir kardeşine verilen nimetin verilmesini kıskanmaktır. Tahribe ve kardeşliğin bozulmasına hizmet eder.
İnsan yine de hased edecekse gayr-i müslimler ona yeter. Öyle ise kardeşine hased etme. Hased etmemek ise kardeşine verilen nimetle memnun olmaktır. Onu tebrik etmektir. İnsanlar buna muvaffak olursa hayır üzerinde olur.
Peygamber Efendimiz (asm) bu hususu bize şöyle haber verir: "İnsanlar birbirine haset etmedikleri müddetçe hayır üzerindedirler. (Taberânî)"
Allahım, bizi ve neslimizi hased edenlerden eyleme ve bizi daima hayır üzerinde eyle.. Âmin..

Yahudileri ve hristiyanları dostlar edinmeyin

Ey insan! Müslümanlar ancak kardeştir. Bu kardeşliğin düşmanları ise Yahudiler ile Hristiyanlardır. Öyle ise kardeşliğine düşmanlık eden Yahudileri ve Hristiyanları dostlar edinme. Bu ise onların yahudilik ve hristiyanlıklarıyla dost edinme demektir. Yoksa sanat ve medeniyette dost olmak, onların sanatını almamız içindir. Ve asayişi sağlamak noktasında bir dostluktur. Yaranlık değildir.
Yahudilerin ve Hristiyanların yahudilik ve hristiyanlıklarıyla dostluk ise nifaktır. Bu onlarla yaran olmak demektir. Bu ise Kur'ân'ın hükmüyle yasaktır. 
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "Ey îmân edenler! Yahûdîleri ve hristiyanları dostlar edinmeyin! Onlar birbirinin yârânıdırlar. (Mâide, 51)"
Allahım, bizi ve neslimizi onların yahudilik ve hristiyanlıklarıyla dost edinenlerden eyleme.. Âmin..

Ashab-ı Şimal'in ağırlanışı

Ey insan! Dünyada nimetler içinde şımartılan Ashab-ı Şimal, amel defterleri sol ellerine verilir. Onların akıbeti artık bellidir.
Dünyadaki nice nimetleri yalanlayıp israf ile nankörlük etmelerine karşılık ahirette bir ağaçtan yerler. O ağaç zakkum ağacıdır. Karınlarını zakkum ile doldururlar ki hayatları zehir zakkum olur. Demek aslında dünyada karınlarına doldurdukları asıl buymuş. Zakkum doldurmuşlar. Zakkum onları ne besler ne de karınlarını doyurur. Bir de yangın susuzluklarını gidermek için kaynar su içerler üzerine. İşte bu onların ağırlanışıdır.
Onların bu ağırlanışlarının sebebi ise kendilerini yaratıp besleyen Allah'ı tasdik yerine inkâr etmeleridir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "İşte dîn (hesab) gününde onların ağırlanışı böyledir! Sizi biz yarattık; o hâlde tasdîk etmeniz gerekmez mi? (Vakıa, 56-57)"
Allahım, bizi ve neslimizi Ashab-ı Şimal olarak değil, Ashab-ı Yemin olarak ağrıla.. Zira biz Seni tasdik edenleriz.. Âmin..

17 Aralık 2013 Salı

Develerin içişi gibi içeceksiniz

Ey insan! Ashab-ı Şimal, sol yolun yolcusu solun arkadaşları, Allah'ın dosdoğru yolunu bırakıp şeytanı takib ettiklerinden elbette katlanılmaz neticesine de katlanacaklar.
Dünyada şımartıldıkları malları ve yiyecekleri orada bulamayacaklar. Bir ağaçtan, zakkum ağacından yiyeceklerdir. Karınlarını doldurdukları zakkum ile hayatları zehir zakkum olurken kaynar sudan içeceklerdir. Öyle içecekler ki suya kanmayan bir hastalığa yakalanmış develerin içişi gibi içeceklerdir. Vay Ashab-ı Şimal'in haline.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "Hem de bir türlü suya kanmayan bir hastalığa yakalanmış develerin içişi gibi içecek olanlarsınız! (Vakıa, 55)"
Allahım, bizi ve neslimizi Ashab-ı Şimal'den eylemeyip zakkum yemekten ve kaynar su içmekten muhafaza eyle.. Âmin..

Üzerine kaynar sudan içersiniz

Ey insan! Dünyada iken Peygamberî yol olan sağ yolu tercih etmeyip şeytanî yol olan sol yolu tercih eden sol arkadaşları olan Ashab-ı Şimal, tercihlerinin meyvesini yiyeceklerdir.
Onların yiyeceği meyve zakkumdur. Azab ile acıkacaklar, azab ile karınlarını dolduracaklar, azab ile su içecekler. Zakkum ağacından karınlarını dolduracaklar, üzerine de kaynar sudan içeceklerdir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "Üstelik ondan karınları(nızı) dolduracak olanlarsınız! Onun üzerine de kaynar sudan içecek kimselersiniz! (Vakıa, 53-54)"
Allahım, bizi ve neslimizi Ashab-ı Şimal'den eyleme.. Âmin..

Rızkın bol, ecelin geç olması

Ey insan! Allah insanı belli bir yakın çevre içinde dünyaya gönderir. O yakın çevre akrabalardır. Akrabalar insan için geniş bir ailedir. Böylece insanlar akrabalar vesilesiyle iç içe geçmiş durumdadır.
Akrabalar birbirini görüp gözetmelidir ki akraba olmanın hakkı verilebilsin. Akrabaları görüp gözetmek, insanın rızkının bollaşmasına ve ecelinin gecikmesine vesiledir. Zira bu durum Allah'ın rızasına uygun bir haldir.
Peygamber Efendimiz (asm) bu hususu bize şöyle haber verir: "Her kim rızkının bol olmasını ve ecelinin gecikmesini istiyorsa akrabasını görüp gözetsin. (Buhârî)"
Allahım, bizi ve neslimizi akrabasını görüp gözeten eyle.. Âmin..

Yetimlerin malını yemek ateştir

Ey insan! Yetimler diğer insanlara kalan emanetlerdir. İnsan emanete riayetle emin olabilir. Emanete riayet etmeyen, hıyanet eden emin olamadığı gibi insan olarak da kalamaz.
Yetimler nasıl ki emanettir, elbette kendilerine kalan miras ve malları da emanettir. Yetimler korunduğu gibi malları da korunmalı ve onlara tamamen teslim edilmelidir. Aksi takdirde yetim malı yemek emanete hıyanet olduğu gibi ahiret mesuliyeti de getirir. O mal aslında ateştir, yiyen de karnını ateşle dolduruyordur.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "Şübhesiz ki haksız olarak yetimlerin mallarını yiyenler, karınlarına ancak bir ateş yemiş olurlar! (Nisâ, 10)"
Allahım, bizi ve neslimizi yetim malı yemekten muhafaza eyle.. Âmin..

16 Aralık 2013 Pazartesi

Çocuk kalbin meyvesidir

Ey insan! İnsan kalbine denk, muhabbet edecek birisini arar. Sonra onunla karı-koca olarak nikahlanıp bir yuvar kurar ve aile olur.
Kalbdeki muhabbet iki cinsi bir araya getirir ve hayat yolculuğunda birlikte yürümeye başlarlar. Daha sonra Allah bu bir olan iki kalbe bir meyve verir ki o meyve çocuktur.
Çocuk kalbin meyvesidir. Bu meyve hem insanın hayatına neşe katar hem de omuzlarına bir sorumluluk yükler. Çocuk üzerinde korkulacak, titrenecek ve kıyılamayacak bir varlıktır. Bazen de çocuğun yaşadığı sıkıntılar insana hüzün verir.
Peygamber Efendimiz (asm) bu hususu bize şöyle haber verir: "Çocuk kalbin meyvesidir, muhakkak ki o, korkulacak, kıyılamayacak, üzerine hüzün duyulacak bir varlıktır. (Râmûzü’l-Ehâdîs)"
Allahım, bizi ve neslimizi kalbimizin meyveleriyle daima mutlu ve mesud eyle.. Âmin..

Suretlerinizi güzel yaptı

Ey insan! Allah gökleri yıldızlarla ve zemini çiçeklerle süslemiştir. Göklerde ve yerde herşey yerli yerindedir ki Allah gökleri ve yeri hak ile yaratmıştır. Herşeye hakkını vermiştir.
Gökleri ve yeri hak ile yaratan Allah, insana da güzel bir şekil vermiştir. İnsana yakışan en güzel şekildir. Şeklimizi güzel yapan Allah, suretimizi de güzel yapmıştır. O suretteki güzel bir çift göz, hilal gibi iki kaş, mükemmel iki dudak ve burun, tatlı bir çene ve alın, başı örten güzel bir saç insana ne de güzel olmuştur.
Sonra insanın dönüşü, gökleri ve yeri hak ile yaratan, insana şekil verip suretini güzel eyleyen Allah'adır.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "Gökleri ve yeri hak ile (yerli yerinde) yarattı; ve size şekil verdi, sûretlerinizi de güzel yaptı. Dönüş ise ancak O’nadır. (Tegâbün, 3)"
Allahım, bizi ve neslimizi Sana güzel bir dönüş ile dönmeyi nasib eyle.. Âmin..

Dalalette olanlar zakkum yiyecekler

Ey insan! Amel defterini sol eline alan solun arkadaşları olan Ashab-ı Şimal, şımarık ve büyük günah olan şirkte ısrar edenlerdir. Onlar dalalet içinde ve ahireti yalanlayıcılardır.
Elbette dalalet içinde olan ve ahireti yalanlayan Ashab-ı Şimal'in ahirette bir nasibleri vardır. O da bir ağaçtan yiyeceklerdir. O ağaç zakkumdur. Böylece yalanladıkları o ahiret onlara zehir zakkum olacaktır.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "Sonra muhakkak ki siz, ey dalâlet içinde olanlar, yalanlayıcılar! (Siz) şübhesiz bir ağaçtan, zakkumdan yiyecek olan kimselersiniz! (Vakıa, 51-52)"
Allahım, bizi ve neslimizi dünyada ve ahirette Ashab-ı Yemin'den eyleyip o şekilde rızıklandır.. Âmin..

15 Aralık 2013 Pazar

Elbette toplanacak olanlardır

Ey insan! Ahiret hakkında şübheye düşen o şımartılmış Ashab-ı Şimal, kışın ölen yeryüzünü Allah'ın nasıl dirittiğini görmüyor mu? Demek ölüm ve kıyamet kışıyla gelen son, yeni bahar olan haşir ile elbette bir gün belli bir vakitte diriltilecektir. 
Hz. Âdem'den günümüze kadar geçmiş bütün öncekiler ve bugünden kıyamete kadar gelecek olan bütün sonrakiler elbette hep birlikte diriltilecek ve mahşer yerinde toplanacaklardır. Zira insan başı boş bırakılmak için yaratılmış bir hayvan değildir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "De ki: “Şübhe yok ki öncekiler de, sonrakiler de, bilinen bir günün belli bir vaktinde elbette toplanacak olanlardır.” (Vakıa, 49-50)"
Allahım, bizi, ceddimizi ve neslimizi toplanılacak o gün Ashab-ı Yemin'den eyle.. Âmin..

Biz mi yeniden diriltileceğiz?

Ey insan! O mal ve nimet ile şımartılmış olan Ashab-ı Şimal, solun arkadaşları, şükür yerine şirke girdiklerinden en büyük nankörlerdir. 
O büyük günah olan şirke girdiklerinden ve şirkte ısrar ettiklerinden ataları gibi ahireti inkâra düşerler. Çürüyüp toprak olan ve kemik yığını haline gelen bedenlerinin yeniden diriltilmesini akıllarına sığıştıramazlar. Önceki atalarının ve bütün insanların tekrar diriltilmesinden şübhe edip ahireti inkâr ederler.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "Ve diyorlardı ki: “(Biz) öldüğümüz ve bir toprak ve bir kemik yığını hâline geldiğimiz zaman mı, gerçekten biz mi yeniden diriltilecek olan kimseleriz? Önceki atalarımız da mı?” (Vakıa, 47-48)"
Allahım, bizi ve neslimizi tam manasıyla ahirete iman edenlerden eyle.. Âmin..

Şirkte ısrar ediyorlardı

Ey insan! Amel defteri sol eline verilenler olan Ashab-ı Şimal, nimetlerle şımartıldılar. Allah onlara dünyada nice nimetler verdi. Onlar nankörlük edip Allah'ın verdiği nimetlerini yalanladılar. 
Ashab-ı Şimal nimetleri yalanladıkları gibi kendilerinin daimî mülkü zannedip şımardılar ve Allah'a şükür yerine şirke düşüp o büyük günahta ısrar ettiler. Onları Ashab-ı Şimal, yani solun arkadaşları yapan en önemli özellikleri belki de şirk gibi büyük bir günahta ısrar etmeleriydi.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "Ve o büyük günâh üzerine (şirki işlemekte) ısrâr ediyorlardı. (Vakıa, 46)"
Allahım, bizi ve neslimizi şirkten ve bütün günahlardan ve günahta ısrardan muhafaza eyle.. Âmin..

Ümmetimin fitnesi maldır

Ey insan! Müslümanlar ancak kardeştir, İlahî bir kaidedir. Kardeş ise kardeşine her zaman sahib çıkar ve menfaatini kollar. Kusur etse örter, afveder.
Müslümanlar iki milyar nüfusuyla büyük bir ailedir. Bu ailenin reisi Hz. Muhammed (asm) Efendimizdir. Bu büyük ailenin mutluluk ve saadeti birlik ve beraberliğindedir. Birlik ve beraberliğin bozulmasında ise felaket vardır. Yanı başında bekleyen düşmanlara hedef olurlar.
Her ümmetini birliğini bozan bir fitne vardır. Bu ümmetin arasını bozan fitne ise maldır. Mal hırsı kardeşi kardeşi düşman edebilir. Mal ancak ihsan ve zekat için helal yol ile istenebilir. Yoksa çok istenilecek bir şey değildir. 
Peygamber Efendimiz (asm) bu hususu bize şöyle haber verir: "Her ümmetin bir fitnesi vardır, ümmetimin fitnesi de maldır. (Tirmizî)"
Allahım, bizi ve neslimizi her türlü fitneden muhafaza eyle.. Âmin..

Ancak Allah'ın fazlıyla sevinin

Ey insan! Seni küçük bir hediye ve ihsan memnun eder, sevindirir. Küçük bir ihtiyacının dahi giderilmesi seni mesrur eder, sevindirir. Öyle ise sana verilen en küçük nimetten en büyüğüne kadar bir düşün. Bütün nimetler seni tamamlıyor. Bu kadar nimetlere insan isen elbette sevinecek ve şükredeceksin.
Sana verilen bütün nimetler ve ihsanlar, ancak Allah'ın fazlı ve rahmetiyledir. Allah'ın fazlı ve rahmeti varsa, yalnız bunlar sana yeter. Öyle ise yalnız Allah'ın fazlıyla ve rahmetiyle sevin.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "De ki: “Ancak Allah’ın fazlıyla ve rahmetiyle, evet yalnız bununla sevinsinler! (Yûnus, 58)"
Allahım, bizi ve neslimizi daima fazlınla ve rahmetinle sevindir.. Âmin..

13 Aralık 2013 Cuma

İnfak edenle cimrilik eden

Ey insan! Sana ancak çalıştığının karşılığı vardır. Sen çalışırsın, Allah sana verir ve ihsan eder. Senin kuvvetçiğin en küçük şeyi dahi yaratamaz ve yapamaz. Öyle ise o mal ve mülk sahibi tarafından bazı hikmetlerle verilmiştir. Hem senden şükür bekler hem de infak.
Sen zanneder misin ki infak ettiğinde, fakir fukaraya verdiğinde malın eksilir? Asla. Zira Allah infak edene, ettiğinin yerine yenisini verir.
Fakat cimrilik eder, Allah yolunda infak etmezsen ne bu dünyada bir hayra ne de ahirette selamete ulaşabilirsin. Hem cimrilikle malın da telef olur. Zira infak bir nevi şükür iken cimrilik de şükürsüzlüktür.
Her sabah iki melek infak edene ve cimrilik dua eder. İnfak edene, infak ettiğinin yerine yenisini Allah versin diye. Cimrilik edene, şükürsüzlüğünün neticesi olarak malı telef olsun diye.
Peygamber Efendimiz (asm) bu hususu bize şöyle haber verir: "Her sabah gökten iki melek iner. Birisi: Allahım! İnfak edene, infak ettiğinin yerine yenisini ver” der, diğeri de: “Allahım! Cimrilik edene de telef ver (malını yok et)” diye dua ederler. (Neseî)"
Allahım, bizi ve neslimizi cimrilikten muhafaza edip infak edenlerden eyle.. Âmin..

Peygamber'e salat ve selam edin

Ey insan! Peygamber'e salat etmek, O'na ihtiramda bulunup risaletini kabul ederek salavat getirmektir. Selam vermek ise bir menzile girince selam vermek sünnet olması hasebiyle Resul-ü Ekrem'i (asm) dünya menzilinde görüp selam vermektir.
Allah ve melekleri, Peygamber'in risaletini tasdik ederek salat ederler. Öyle ise bize düşen de O Peygamber'in risaletini tasdik ederek salat etmektir. Dünya misafirhanesindeki Nur-u Muhammedî'yi görüp tam manasıyla teslim olarak selam vermektir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "Muhakkak ki Allah ve melekleri, o peygambere salât ederler. Ey îmân edenler! (Siz de) ona salât edin ve (ona) teslîmiyetle selâm verin! (Ahzâb, 56)"
Allahım, bizi ve neslimizi daima Peygamberimize salat edip teslimiyetle selam verenlerden eyle.. Âmin..

Nimetler içinde şımartılmış kimseler

Ey insan! Kıyamette ayrılan üç sınıftan biri olan Ashab-ı Şimal, amel defterlerini sol ellerine alacaklardır. Onlara Ashab-ı Şimal, yani sol arkadaşları denilmesinin sebebi Peygamberî yol olan sağ yolu değil de şeytanî olan sol yolu tercih etmelerindendir.
Onlar, Allah'ın verdiği nimetlere şükürsüzlükleri içinde şımardılar. Allah'ın nimetlerini Allah'a isyanlarına vesile yaptılar. Onlar verilen nimetleri kalıcı zannedip imtihan vesilesi olduğunu unuttular. Bundandır ki vahim bir azaba düçar olacaklardır. Çünkü onlar nimetlerle şımartılmış kimselerdir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "Çünki onlar, bundan önce (ni‘metler içinde) şımartılmış kimseler idiler. (Vakıa, 45)"
Allahım, bizi ve neslimizi nimetlerine daima şükredenlerden eyle.. Âmin..

Ashab-ı Şimal'in vay haline

Ey insan! Ashab-ı Şimal, amel defterini sol eline alır. Zaten dünyada da sol yolu seçmişti. Bu seçimle sol ehli olan Ashab-ı Şimal'e dahil oldu.
O Ashab-ı Şimal'in vay haline ki hesabdan sonra göreceği ceza ve netice ne vahimdir. Sanki bütün azablar bir araya gelmiş de onları kuşatmıştır. Nüfus edici bir ateş ki hücrelerinin dahi en uç noktalarına kadar işler. Öyle bir kaynar su içindedirler ki haşlanmadık ve pişmedik bir yerleri kalmaz. Yine hoşluğu olmayan boğucu simsiyah bir dumandan gölge içindedirler. İşte Ashab-ı Şimal'in vay haline.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "(Onlar) nüfûz edici bir ateş ve bir kaynar su içinde, serinliği ve hoşluğu (bir faydası) olmayan simsiyah dumandan bir gölge içindedirler! (Vakıa, 42-44)"
Allahım, bizi ve neslimizi Ashab-ı Şimal'den eyleme.. Âmin..

12 Aralık 2013 Perşembe

İnsanların en bedbahtları Ashab-ı Şimal

Ey insan! Kıyametle üç sınıf olan insanların en bedbahtı amel defteri sol eline verilenlerdir. Onlar Ashab-ı Şimal'dir. Sol arkadaşlarıdır. 
Onlar peygamberî yolu değil, şeytanî yolu tercih ederler. Onlar cehennem ehlidirler. Onlar ne bedbahttırlar ki kıyametle lezzetleri son bulmuş, ebedî elemler onları bekliyor.
Allah bu hususu bize şöyle haber verir: "Ashâb-ı Şimâl (amel defterleri sol eline verilenler) ise, ne (bedbaht insanlardır o) Ashâb-ı Şimâl! (Vakıa, 41)"
Allahım, bizi ve neslimizi Ashab-ı Şimal'den eyleme.. Âmin..

Mü'minlerin hayırlısı ve şerlisi

Ey insan! İman insanı insan yapar. İman ile insan hadsiz olan his ve duygularına had çeker. Haddini aşmak isteyen duygularını da durdurur. Haddini aşmayan hayırlı, haddini aşan şerli olur.
İşte mü'minlerin hayırlısı haddini aşmayandır. Bütün sebebleri ve gayreti yerine getirdikten sonra neticede kanaatkâr olur. Mü'minlerin şerlisi ise haddini aşandır. Neticeye razı olmayıp tama ederek helal haram demeden haddini aşan mü'minlerin şerlisidir.
Peygamber Efendimiz (asm) bu hususu bize şöyle haber verir: "Mü'minlerin hayırlısı kanaatkâr olanlar, şerlileri de tama’kâr olanlardır. (Deylemî)"
Allahım, bizi ve neslimizi daima hayırlı ve kanaatkâr eyle.. Âmin..

Allah'tan başka dost ve yardımcı yoktur

Ey insan! Göklerde ne varsa Allah'ındır. Yerde ne varsa Allah'ındır. Sen de Allah'ın bir mülküsün hem de memlüküsün. Bunları sen de biliyorsun.
Göklerin ve yerin mülkü Allah'ın olduğunu bildiğin halde kendi başka bir dost mu arıyorsun? Göklerde ve yerde geçerli olan kanunlara karşı bazen muzdar kalmıyor musun? Senin sıkıntılarını giderecek yardımcı Allah'tan başka var mı? Öyle ise Allah'tan başka ne bir dost ara ne de bir yardımcı. Zira Allah'tan başka dost ve yardımcı bulamazsın.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "(Hem) bilmez misin ki, göklerin ve yerin mülkü şübhesiz ki ancak Allah’ındır! Ve sizin için Allah’dan başka ne bir dost, ne de bir yardımcı vardır. (Bakara, 107)"
Allahım, bize ve neslimize daima dost ve yardımcı ol.. Âmin..

11 Aralık 2013 Çarşamba

Benden başkasının rızasını isteyenler

Ey insan! İman tevhidi iktiza eder. Tevhid olmazsa iman da olmaz. Zira Allah şirki kabul etmez. Allah'ın saltanatında, rububiyetinde, icraatinde ve faaliyetinde ortağı yoktur.
Öyle de ameli işlemekteki niyet dahi sadece Allah'ın rızası olmalıdır. Hem Allah'ı razı edeyim hem de başkasını razı edeyim düşüncesi ve niyeti ameli ruhu olan ihlası bozar. İhlası olmayan amel işleyenden Allah beri ve uzaktır.
Peygamber Efendimiz (asm) bu hususu bize şöyle haber verir: "Allah azze ve celle şöyle buyuruyor: Amel işleyip de o amellerle benden başkasının rızasını isteyenlerin hepsinden ben beriyim, uzağım. (Beyhakî)"
Allahım, bizi ve neslimizi sadece Senin rızan için amel edenlerden eyle.. Âmin..

Neden Allah'a tevekkül etmeyelim?

Ey insan! Sen ebede namzed bir yolcusun. Bu yolculuk anne karnından, çocukluktan, gençlikten, ihtiyarlıktan, dünyadan, kabirden, berzahtan, mahşerden ve sırat köprüsünden geçen ebed yolculuğudur.
Bu yolculukta uzunlukta ve kısalıkta aynı olan iki yol vardır. Bir sağ yol, diğeri sol yol. Sağ yolda intizam ve itaat vardır, bir de hafif ibadet yükü vardır. Sol yolda ise serbestlik vardır, ibadet yükü de yoktur. Fakat neticesinde ebedî şekavet ve azab vardır.
İşte bu yol ayrımında, kavşakta Allah'ın doğru yolu göstermesi için gönderdiği peygamber vardır. Sağ ve sol yolu ve neticelerini insana bildirir. Tercih ve mesuliyet insana aiddir.
Öyle ise doğru yolu gösteren Allah'a tevekkül etmeli ve sağ yolda yürümelidir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "Hem bize yollarımızı dosdoğru göstermişken, neden Allah’a tevekkül etmeyelim? (İbrâhîm, 12)"
Allahım, bizi ve neslimizi daima Sana tevekkül edenlerden eyle.. Âmin..

Öncekilerden ve sonrakilerden birçok

Ey insan! Kıyamette üç sınıfa ayrılacak insanların bir kısmı olan Ashab-ı Yemin, amel defterlerini sağ ellerine alacaklardır. Onlar Allah'ın razı olduğu yolu, peygamberî yolu tercih etmişlerdir.
Allah'a iman ve itaat ettiklerinden onlar bu neticeye ulaşacaklardır. Peygamberimizden önceki ümmetlerden birçoktur. Onlara Allah'a iman ve itaat yolunda gayret göstermişlerdir.
Ashab-ı Yemin, Peygamberimizin ümmetinde de birçoktur. Her asırda üç yüz milyon bu yolda yürümüştür. Allah sayılarını çoğaltsın. Âmin..
Allah bu hususu bize şu âyetlerle haber verir: "(Onlar) önceki (ümmet)lerden birçok, sonrakilerden de birçoktur. (Vakıa, 39-40)"
Allahım, bizi ve neslimizi daima rızan dairesinde hareket edenlerden eyle.. Âmin..

Bunlar Ashâb-ı Yemin içindir

Ey insan! Naim cennetlerinde genç hizmetçiler, pınardan dolu testiler, sarhoşluk vermeyen şarablar, mücevherlerden işlenmiş tahtlar, yayılmış gölgeler, beğenilen her türlü meyveler vardır.
Yine o cennetlerde iri gözlü güzel huriler, daima bakire kılınmış eşlerine düşkün yaşıt kadınlar vardır. Daha bunlar gibi nice nimetler vardır. Bu nimetlerin ve ihsanların tamamı amel defterini sağ eline alan Ashab-ı Yemin içindir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "(Bunlar) Ashâb-ı Yemîn içindir! (Vakıa, 38)"
Allahım, bizi ve neslimizi Ashab-ı Yemin'den eyle.. Âmin..

10 Aralık 2013 Salı

Eşlerine düşkün ve aynı yaştadırlar

Ey insan! Ashab-ı Yemin, mahşerde amel defterini sağ eline alacaktır. Bundan sonra onlara bir korku ve hüzün yoktur.
Allah onlara nice nimetlerle dolu cennetler verecektir. Etraflarında genç hizmetçiler ellerinde pınardan dolu testilerle dolaşacaklar. Şarablar ne başlarını ağrıtacak, ne de sarhoşluk verecektir. Beğendikleri her türlü meyveden yerler. Onlara iri gözlü güzel huriler verilecektir ki sadece kocalarına düşkündürler. 
Bir de onlara dünyadan gelen cennet kadınları ki onlar daimî bakire kılınmışlardır. Allah onlara daimî güzellik verir. O cennet kadınları eşlerine düşkündür. Gözleri kocalarından başkasını görmez. Onların hepsi yaşıttırlar. Hep aynı yaşta kalırlar.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "Eşlerine düşkün ve (onların hepsi) aynı yaştadırlar. (Vakıa, 37)"
Allahım, bizi ve neslimizi cennet ehlinden eyle.. Âmin..

Güçlü kimse öfkesini yenendir

Ey insan! Bir insanın bazen güreşe tutuştuğu bir rakibi vardır ki o rakibin en güçlü yönü ve taktiği vardır. O rakib nefistir. Nefsin en güçlü yönü ve taktiği öfkedir. Öfke ile nefis insan yenen güçlü bir rakibdir. Aklı dahi tuşa getirir.
Öyle ise gerçek pehlivan öfkelendiğinde nefsine hakim olan ve onu yenendir. O nefis ki güçlü görünen nice pehlivanları yenmiş, tozunu attırmıştır.
Peygamber Efendimiz (asm) bu hususu bize şöyle haber verir: "Güçlü kimse güreşte rakibini yenen kimse değildir, güçlü kimse öfke anında nefsine hâkim olandır. (Buhârî)"
Allahım, bizi ve neslimizi her daim nefsini yenenlerden eyle.. Âmin..

Onları bâkireler kıldık

Ey insan! Allah, Ashab-ı Yemin'e Naim cennetlerinde nice nimetler verir. Cennette uçsuz bucaksız yayılmış gölgeler, pınardan dolu testiler, etraflarında pervane olan genç hizmetçiler, beğendikleri her türlü meyveler, iri gözlü güzel huriler ve cennet kadınları onlar için hazırlanmış nimetlerdir.
O cennet kadınları ki aynı yaştadırlar. Aynı zamanda daima bakire kalırlar. Hep ilk günkü tabiri caizse güzelliğini koruyan kadınlardır.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "İşte onları (dâimî) bâkireler kıldık! (Vakıa, 36)"
Allahım, bizi ve neslimizi Ashab-ı Yemin'den ve Sabikun'dan eyle.. Âmin..

Bana dua edin, cevab vereyim

Ey insan! Allah seni nihayetsiz âciz ve fakir yaratmıştır. Böylece Allah'ın nihayetsiz kudret ve rahmetini bu zıddiyet ile anlayabilirsin. 
Allah'ın nihayetsiz kudret ve rahmetini bulmak ve bağlanmak istersen İlahî dergahta elini ve kalbini Allah'a aç ve dua et. Dua ibadetin esasıdır. Dua et ki Allah dua edenin duasına cevab verir. 
Allah'ın cevabı ise senin meramını dinlemesidir. Sonra senin ihtiyacına uygun olanı vermesidir. 
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "Rabbiniz buyurdu ki: “Bana duâ edin, size icâbet edeyim” (duânıza cevab vereyim)! (Mü’min, 60)"
Allahım, bizi ve neslimizi kolaylıkta ve zorlukta daima Sana dua edenlerden, kudret ve rahmetine daima bağlı olanlardan eyle.. Âmin..

9 Aralık 2013 Pazartesi

Yeni bir yaratılışla yarattık

Ey insan! Allah amel defteri sağ eline verilen Ashab-ı Yemin'e çok nimetler vermiştir. Naim Cennetlerinde nice nimetlere nail olacaktır. 
Onlarda cennete girecek kadınlar ise cennete layık bir hal alacaktır. Onlar yeni bir yaratılışla yaratılacak ve suretleri hurilerden daha şirin olacaktır.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "Şübhesiz ki biz onları (Cennetteki o kadınlarını yeni) bir yaratılışla yarattık. (Vakıa, 35)"
Allahım, bizi ve neslimizi Ashab-ı Yemin ve onların içinde de Sabikun eyle.. Âmin..

Öfkelenen öfkesini yutarsa

Ey insan! İnsanı şu dünya macerasında istikamet üzere idare eden akıl nimetidir. Akıl ile doğru ile yanlışı, iyi ile kötüyü, hayırla şerri birbirinden ayırır. Hikmet mertebesindeki bir akıl, hakkı hak bilir ve tabi olur, batılı batıl görüp uzaklaşır.
Fakat öyle bir his vardır ki kabardığında insanda hükmeder ve aklı devre dışı bırakır. Akıl devre dışında kalınca insan insanlıktan çıkar, farklı bir hal alır. Gücü varsa muhatabına zarar verebilir.
Eğer öfkesini yutar, muhatabına zarar vermezse Allah'ın ona ihsanı kalbine emniyet ve iman olur. Allah onun kalbini emniyet ve imanla doldurur.
Peygamber Efendimiz (asm) bu hususu bize şöyle haber verir: "Kim öfkelendiği zaman, (muhatabına bir şey yapmaya) gücü yettiği halde, öfkesini yutarsa, Allah onun kalbini emniyet ve imanla doldurur. (İbn-i Cerir)"
Allahım, bizi ve neslimizi öfkesini yutanlardan eyle.. Âmin..

Hidayete erdiğiniz takdirde

Ey insan! İman ve hidayet, insan için en büyük nimettir. Nice nimetlerin de kapısı ve vesilesidir. Bir insana hidayet verilmişse çok hayırlar verilmiştir. En büyük hidayet ise hikmettir. Hikmet ise hakkı hak bilip uymak, batılı batıl bilip çekinmek ve uzaklaşmaktır.
Bir başkasının dalalete düşmesi, hidayete erenin hidayetine zarar vermez. Öyle ise iman eden kendine baksın. Allah'tan hidayet üzere devamı için yardım istesin.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "Ey îmân edenler! Siz kendinize bakın! Hidâyete erdiğiniz takdîrde, dalâlete düşenler size zarar vermez. (Mâide, 105)"
Allahım, bizi ve neslimizi devam hidayet üzere eyle.. Âmin..

8 Aralık 2013 Pazar

Allah’ın yanında amellerin en sevimlisi

Ey insan! Allah'a iman ile bağlanan insan, imanın gereği salih amelleri işlemekle Allah'ı razı edebilir. Salih amelsiz bir iman zayıf kalır, kuvvetlenmez, kalbde sabit olmaz.
İmanın kuvvetlenmesi, kalbde sabitlenmesi ancak salih amelle mümkündür. Salih amel ise devamlılık ister ki imana kuvvet versin. Bir mü'min işlediği salih amelin devamlılığına önem vermelidir. Zira az da olsa devamlı olan amel Allah'ın yanında en sevimli ameldir.
Peygamber Efendimiz (asm) bu hususu bize şöyle haber verir: "Allah’ın yanında amellerin en sevimlisi, az da olsa, devamlı olanıdır. (Müslim)"
Allahım, bizi ve neslimizi imanda ve salih amelde daim eyle.. Âmin..

Bir yörüngede yüzenler

Ey insan! Dünyayı direksiz hava tutan Allah'tır. Belli bir açıyla kendi etrafında döndüren yine Allah'tır. O Allah ki dünyayı o sabit açı ile etrafında 24 saat olan bir günde döndürmektedir. Dünyanın bu etrafında dönüşü ile gece ile gündüzü yaratan Allah'tır.
Güneş dünya ile birlikte 12 gezegeni etrafında tutmaktadır. Bu güneşi yaratıp sistemi kuran Allah'tır. Güneşi ve sistemindeki gezegenleri bir yörüngede yüzdüren yine Allah'tır.
Bir de dünyanın uydusu Ay var ki dünyayı takibden bir an bile şaşmaz. Ayı yaratan ve bir yörüngede yüzdüren yine Allah'tır.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "Geceyi ve gündüzü, güneşi ve ayı yaratan O’dur. Her biri bir yörüngede yüzmektedir. (Enbiyâ, 33)"
Allahım, bizi ve neslimizi imanın çekim kuvvetinden ve İslam yörüngesinden ayırma.. Âmin..

Ashab-ı Yemin'in Cennetleri

Ey insan! O amel defterini sağ eline alan Ashab-ı Yemin'e ne mutlu ki cennet ehlidirler. Onlara öyle cennetler verilecektir ki uçsuz bucaksız dikensiz sedir ağaçlarıyla kaplı, yayılmış gölgeli bir ormanları vardır.
O ormanda sıra sıra dizilmiş muz ağaçları, çağlayan sular, bitmek bilmeyen ve yasaklanmamış nice meyveler vardır. Onlar o uçsuz bucaksız gölgede, yükseltilmiş tahtlardaki döşeklerdedir.
Allah bu hususu bize şu âyetlerle haber verir: "(Onlar,) dikensiz sedir ağaçları ve (salkımları) dizili muz ağaçları içinde, yayılmış bir gölgede, çağlayan su (kenarların)da, tükenmeyen ve yasaklanmayan pek çok meyveler arasında ve yükseltilmiş döşeklerdedirler! (Vakıa, 28-34)"
Allahım, bizi ve neslimizi Ashab-ı Yemin'den ve Sabikun'dan eyle.. Âmin..

Ashab-ı Yemin'e ne mutlu!

Ey insan! Kıyametle insanlar üç sınıfa ayrılacaklar. Onların bir sınıfı Ashab-ı Meşeme denilen amel defterini sol eline alanlardır. Bir sınıfı da hayırda ve hizmette öne geçmekle Allah'a yakın olan Sabikun'dur. Bir sınıfı da amel defterini sağ eline alan Ashab-ı Yemin'dir. 
Ashab-ı Yemin, isminden de bilineceği üzere amel defterini sağ eline alanlardır. Onlar sevabları ağır gelenlerdir. Onlara ne mutlu ki artık onlara korku ve hüzün yoktur. Zira onlar cennet ehlidirler.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "Ashâb-ı Yemîn (amel defterleri sağ eline verilenler) ise, ne (mutlu o) Ashâb-ı Yemîn(e)! (Vakıa, 27)"
Allahım, bizi ve neslimizi amel defterini sağ eline alanlardan eyle.. Âmin..

7 Aralık 2013 Cumartesi

İşitilen söz selam, selamdır

Ey insan! Sabikun, dünyada boş söz ile meşgul olmamıştır. Hayırda ve hizmette öne geçmişlerdir. Elbette ahirette de mükafatta öne geçip Naim Cennetlerine girecekler ve orada da boş bir söz ve günahı gerektiren bir şey işitmeyeceklerdir.
Orada onların işiteceği söz sadece selamdır. Onlar muhatablarına selam diyecekler, muhatablarından da işitecekleri söz selamdır. Selam onların üzerine olsun.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "Ancak bir söz (işitirler ki, o da): “Selâm (olsun!), selâm (olsun)!”dur. (Vakıa, 26)"
Allahım, bizi ve neslimizi daima selamı işiten kullarından eyle.. Âmin..

Orada boş söz yoktur

Ey insan! Sabikun, dünyada hayırda ve hizmette öne geçtiği gibi ahirette de öne geçecektir. Naim Cennetlerinde onlara beğendikleri meyveler, sarhoşluk vermeyen şarablar genç hizmetçiler tarafından sunulacaktır.
Onlar için dünya maceralarını seyretmeleri için mücevherlerle işlenmiş tahtlar vardır. Ayrıca iri gözlü güzel huriler onları beklemektedir.
Orası kirsiz, passız, tertemiz lezzetlerle doludur. Onlara lezzetin her çeşidi sunulurken orada boş bir söz işitmezler. Günahı gerektiren bir şey de işitmezler. 
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "Orada ne boş bir söz, ne de günâhı gerektiren bir şey işitirler! (Vakıa, 25)"
Allahım, bizi ve neslimizi dünyada boş bir söz ve günahı gerektiren bir şey işitmekten muhafaza eyleyip sabikundan eyle.. Âmin..

Kaba söz, haya ve edeb

Ey insan! İnsanı ayıb çirkinleştirir, edeb ise süsleyip güzelleştirir. İnsanın başına ayıbı getiren kaba sözüdür. Kaba sözlü adam ayıbdan ve çirkinlikten kurtulmaz. Öyle ise kaba sözden uzak durmalıdır ki ayıbdan ve çirkinlikten kurtulsun.
İnsanı güzelleştiren süs, haya ve edebdir. Haya ve edeb sahibi insan güzellik sahibidir.
Peygamber Efendimiz (asm) bu hususu bize şöyle haber verir: "Kaba söz, ayıptan başka bir şey getirmez! Hayâ ve edeb ise, girdiği yeri süsler. (Müslim)"
Allahım, bizi ve neslimizi kaba sözden koruyup haya ve edeb ile süsle.. Âmin..

Kim Allah'a sımsıkı tutunursa

Ey insan! Şu kâinatın gidişatına bakan hikmetsiz ve başıboş bir iş göremez. Kendisinin ve mahlukatın hakim bir el tarafından bir yere sevk edildiğini fark eder. Akıl sahibleri herşeyde ve her hadisede kaderin kalem ucunu ve takdirini görür.
İnsan sadece akıldan ibadet olmadığından nefis ve kör hissiyat bazen galebe çalar. Gidişattaki hikmeti ve kaderin takdirini görmez olur, şeytana aldanır. Yaratılış hikmetine zıd hal almaya başlar. Tabiri caizse insanı tekrar fabrika ayarlarına döndürmek üzere perde arkasındaki elin sahibi peygamber ve kitab gönderir. Peygamberin getirdiği dine sarılan, Allah'a sımsıkı tutunmuş olur. Allah'ın dinine sımsıkı tutunan da dosdoğru yola hidayet edilmiş olur.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "Kim Allah’a (O’nun dinine) sımsıkı tutunursa, böylece muhakkak dosdoğru bir yola hidâyet edilmiştir. (Âl-i İmrân, 101)"
Allahım, bizi ve neslimizi daima hidayet üzere eyle.. Âmin..

6 Aralık 2013 Cuma

İbadetlerin en faziletlisi

Ey insan! Allah seni ibadet etmen için yarattı. Bedenine ve hayatına, kâinata nakşettiği isim ve sıfatlarını yazdı. Kâinatı bir kitab, seni şuurlu bir kitab ve mütalaacı eyledi.
Kâinatta her şeye ve eşyaya bir nev ibadet ettirirken sana bütün eşyanın ibadetini yapabilme kabiliyeti verdi. Bütün ibadetler numune olarak senin ibadetinde mevcuddur.
Allah sana bir de öyle bir ibadet nasib etti ki kâinatın haritası, ahiretin fihristi, ibadetlerin envaı onun içindedir. Bu ibadet Kur'ân okumaktır ki ibadetlerin en faziletlisidir.
Peygamber Efendimiz (asm) bu hususu bize şöyle haber verir: "Ümmetimin ibâdetlerinin en faziletlisi Kur’ân okumaktır. (Suyûtî)"
Allahım, bizi ve neslimizi daima Kur'ân'ı okuyup fehmeden ihlaslı kullarından eyle.. Âmin..

Allah'ın herşeye gücü yeter

Ey insan! Dedenden, babandan kalan, çalışarak kazandığın toprağı, mülkü kendinin zannediyorsun. Sen de farkındasın ki o mülk senin değildir. İlk kiminse sonunda da aslında da O'nundur. Senin sahiblenmen sadece zahirî bir had çizerek sonsuz sahiblenmeyi bir nebze anlamandır. Denizden bir damla suyu eline alıp denizi anlaman gibi.
Sen de anladın ki yerin sahibi Allah'tır. Yer Allah'ın ise elbette gökler de Allah'ındır. Demek göklerin ve yerin mülkü Allah'ındır. Tek saltanat sahibi Allah'tır.
Saltanatında bulunan en küçük de itaat eder, en büyük de. Her ikisi de kudretine karşı aynı noktadadır. Zira Allah'ın kudreti nihayetsizdir ve herşeye hakkıyla yetendir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "Göklerin ve yerin mülkü (saltanatı) Allah’ındır. Ve Allah, herşeye hakkıyla gücü yetendir. (Âl-i İmrân, 189)"
Allahım, bizi ve neslimizi daima Sana itaat edip kudretin karşısında secde edenlerden eyle.. Âmin..

Yaptıklarına karşılık olarak

Ey insan! Onlara Naim Cennetleri verilir. Onlar orada mücevherlerle işlenmiş tahtlar üzerinde kurulup dünya maceralarını seyrederler. Etraflarında genç hizmetçiler ellerinde pınardan şarablarla dolu testilerle, kadehlerle dolaşırlar. O şarablar ne baş ağrıtır ne de sarhoşluk verir.
Onlar beğenmekte oldukları her türlü meyveden yerler. Bir de onlara iri gözlü güzel huriler vardır. O huriler ki onlara daha önce kimse dokunmamıştır. Sanki onlar sadeflerinde saklı inciler gibidir.
İşte bunlar gibi nice nimetler dünyada iken yaptıklarına karşılık olarak verilir. Çünkü onlar hayır ve hizmette öne geçen, mükafatta geri olan sabikundur.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "(Dünyada iken) yapmakta olduklarına karşılık olarak! (Vakıa, 24)"
Allahım, bizi ve neslimizi hayır ve hizmette öne geçenlerden eyle.. Âmin..