31 Ağustos 2013 Cumartesi

İtibar hırsının verdiği zarar

Ey insan! Bir Müslüman için şeref, mal ve makam sevgisi hırsı çok tehlikeli hislerdir. Şeytanın mühim bir desisesi ve aldatmasıdır. Ehl-i dalaletin, Müslümanları yakalamak, Allah yolundan çevirmek için kullandıkları bir yoldur. Çoklarını bu hırslarla tehlikeye atarlar.
Bunlara itibar hırsı da denir ki kişinin dinine verdiği zarar iki aç kurdun sürüye verdiği zarardan fazladır.
Bunu Peygamber Efendimiz (asm) bize şöyle haber verir: "Bir sürüye salınan iki aç kurdun sürüye verdiği zarar; Müslüman kişinin şeref, mal ve makam sevgisinin hırsıyla dinine verdiği zarardan daha fazla değildir. (Tirmizî)"
Allahım, bizi ve neslimizi itibar hırsından muhafaza eyle.. Âmin..

Kafirlere karşı bize yardım eyle

Ey insan! Sen Allah'a iman etmekle büyük bir cemiyete üye oldun. O cemiyet İslam cemiyetidir. Bu cemiyetin bir ferdi olunca Allah'a düşman olan kâfirler sana da düşman oldular.
Onlar senin ve mensubu olduğun dinin değerlerini daima tahkir etmek, küçültmek isterler. Sen de bu düşmanına karşı Allah'tan yardım iste ki Allah seni muzaffer kılsın.
Öyle ise o düşmanlara karşı hep birlikte Kur'ân'ın talim ettiği şu duayı yapın: "Rabbimiz! Üzerimize sabır yağdır, ayaklarımıza sebât ver ve kâfirler topluluğuna karşı bize yardım eyle! (Bakara, 250)"
Allahım, bizim ve neslimizin üzerinden yardımını ve rahmetini hiç esirgeme.. Âmin..

İnkârcıların peygamber anlayışı

Allah'tan başkasını ilah edinenler, Peygamber'i ve Kur'ân'ı yalanladılar. Evvelkilerin ibretlik hallerini ders vermesini, evvelkilerin masalları diyerek Kur'ân'ın hükümlerini çürüttüklerini sandılar kendilerini akıllı zanneden akılsızlar.
Kendi içlerinden, kendileri gibi yiyip içen, çarşıda gezen bir insanın kendilerine peygamber olarak gelmesini hazmedemediler. Kendi iktidarlarını yerle bir edeceğini düşündüklerinden inkâra düştüler hakkı bile bile.
Bir de Peygamberin yanında onları korkutacak bir melek indirilmesini imanlarına şart gösterdiler, bine ulaşan mucizeleri görmelerine rağmen, hakka gözlerini kapatıp inkâr ettiler.
Allah inkârcıların bu halini bize şu âyetle haber verir: "Bir de (onlar) şöyle dediler: “Bu nasıl peygamber ki, yemek yiyor, çarşılarda geziyor. Ona bir melek indirilmeli de onunla berâber (o da) bir korkutucu olmalı değil miydi?” (Furkan, 7)"
Allahım, bizi ve neslimizi sana ve Peygambere itaat eden kullarından eyle.. Âmin..
 

30 Ağustos 2013 Cuma

Kâinatın sırlarını bilen indirmiştir

Ey insan! Göklerde ve yerde nice sırlar vardır. Kur'ân ise bu sırları beyan eder. Elbette bu sırları bilen O Kur'ân'ı indirecektir.
Göklere bak! Nice sırlarla bize bakıyor. Birtakım insanlar bir araya gelmiş, göklerin sırlarını araştırıyor. Göklerin sırlarını anlamak isteyen Kur'an'a baksın.
Yere bak! Hayat ile yer nasıl da şenlendiriliyor. Camid denilen donuk maddeler nasıl da hayatla nurlanıyor. Hayatın sırrına ulaşmak isteyen Kur'an'a baksın.
Öyle ise Kur'ân, göklerdeki ve yerdeki sırları bilen Allah'ın kelamıdır.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "(Ey Resûlüm!) De ki: “Onu, göklerde ve yerdeki sırrı (gizlilikleri) bilen (Allah) indirmiştir. Şübhesiz ki O, Gafûr (çok bağışlayan)dır, Rahîm (çok merhamet eden)dir.”  (Furkan, 6)"
Allahım, bizi ve neslimizi Kur'an'dan azami derecede istifade edenlerden eyle.. Âmin..

İslam'ı kabul etmediler

Ey insan! Müşrikler İslam'ı kabul etmediler. Zira kabul etmek milliyetçi ve ırkçı duruşlarının yerine kardeşlik ve ümmet kavramlarını koyacaklardır. Irklarının üstünlüğü davaları son bulacaktı. Zira İslam her türlü milliyetçiliği reddeder. Üstünlüğün sadece takvada olduğunu ders verir.
Kitab ehli İslam'ı kabul etmediler. Zira tahrif ettikleri din adı altında nefislerini tatmin yolu buldular. Kabul etselerdi İslam'ı, nefislerinin arzularını terk etmek zorunda kalacaklardı. Öyle ki onlarda enaniyeti en kuvvetli olanlar onların dindarlarıdır, azizleridir.
İslam ise nefsi terbiye eder, arzularını helal dairede tatmin eder. Enaniyeti teşvik etmez, kırar. Ondandır ki İslam'ı güzel olanın enaniyeti zayıflarken, enaniyeti kuvvetlenenin diyaneti zayıflar.
Tarih boyunca menfi milliyetçiliği ve enaniyeti esas tutanlar İslam'ı daima rakip olarak görmüşler, insanları İslam'dan uzak tutmak için daima korkutmuşlardır.
Allahım, bizi ve neslimizi İslam'ı yaşayıp insanlara da ulaştıranlar eyle.. Âmin..

İnkârcıların akılsız iftiraları

Ey insan! Kur'ân insanın anlayışına uygun olarak indirilmiştir. Eğer Kur'ân insanın anlayışının üzerinde olsa idi, insan için bir manası olmayacaktı.
Kur'ân, ibret için geçmiş kavimlerin hallerini bize haber verir. Ta ki onların halleri diğer nesiller için bir ibret ve ders olsun.
Daha bunlar gibi sırları ve hikmetleri anlamayan inkârcıların, âyetlere evvelkilerin masallarıdır, demekle akla ve mantığa ne kadar zıd hareket ettiğini zerre miktar aklı olan elbette anlar.
İnsan üstü bir belagata sahib olan âyetleri bir insana mal edip başkasına yazdırmış demek de sadece hakikate karşı bir göz kapamaktan öteye geçmez.
İşte inkârcıların bu akılsızlıklarını Allah bize şu âyetle haber verir: "Ve dediler ki: “(Bu âyetler) evvelkilerin masallarıdır; onları (başkasına) yazdırmış da sabah akşam onlar kendisine okunuyor.” (Furkan, 5)"
Allahım, bizi ve neslimizi daima Kur'an'a hizmetkâr eyle.. Âmin..

İki kişinin arasını ıslah eden

Ey insan! Küskünlük, dargınlık aynı değerlere sahib olanlara yakışmaz.
Allahımız bir, Rabbimiz bir, Halıkımız bir, Rezzakımız bir, Peygamberimiz bir, kitabımız bir, kıblemiz bir, dinimiz bir iken ihtilaf asla olmaz ve olmamalıdır.
Bu kadar birlik rabıtaları varken nefse ve şeytana aldanan iki kardeşimizin arasını ıslah etmeli, düzeltmeliyiz. Bu davranış Allah'ın rızasına en uygun olanıdır. Bu amelin kıymeti ise şehid sevabıyla değerlendirilir.
Bu hususu Peygamber Efendimiz (asm) bize şöyle haber verir: "Kim iki kişinin arasını ıslah ederse ona bir şehit sevabı vacip olur. (Tefsir-i Kurtubî)"
Allahım, bizi ve neslimizi daima insanların arasını ıslah edenlerden eyle.. Âmin..

Allah için var ol

Ey insan! Sen hakkı seversin ve hakkı kabule liyakatli olarak yaratılmışsın. Öyle ise Allah için hakkı ayakta tut. Zira hak ile sen varsın ve insan olursun.
Senden şahidlik istendiğinde mutlaka doğrulardan ol ve adaletle şahidlik et. Yoksa hakka haksızlık etmiş olursun.
Bu hususları Allah bize şu âyetle haber verir: "Ey îmân edenler! Allah için (hakkı) ayakta tutanlar, (ve) adâletle şâhidlik eden kimseler olun! (Mâide, 8)"
Allahım, bizi ve neslimizi bu ayete mazhar eyle.. Âmin..

29 Ağustos 2013 Perşembe

Kur'ân'ı yalanlayanlar yalancılardır

Ey insan! Gidişata baktığında şu kısa dünya hayatından sonra bir hayatın olduğunu; zalimin zulmünde, mazlumun ahında gittiğini; kâinatta cereyan eden adaletin tamam olması için ahiretin olması gerektiğini aklen sen de kabul ediyorsun.
Şu vücudun, cihazların, duyguların dahi ebed için yaratıldığını sana haykırıyorlar. Vicdanın dahi onları tasdikliyor.
Bunlara rağmen sana bir korkutucu geldiğini nasıl inkâr ediyorsun? Sadece bu kadar had ve hesaba gelmeyen delilleri karartmak ve vicdanın sesini susturmak için mi Kur'ân'ın uydurulduğu yalanına sarılıyorsun? İşte gerçek zulüm ve yalan senin bu inkârındır.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "İnkâr edenler dedi ki: “Bu (Kur’ân), onun (Muhammed’in) uydurduğu bir yalandan başka bir şey değildir; bu hususta O'na başka bir topluluk da yardım etmiştir.” Böylece (onlar), gerçekten zulüm ve yalanla geldiler. (Furkan, 4)"
Allahım, bizi ve neslimizi zalimlerden ve inkâr edenlerden eyleme.. Âmin..

Birtakım ilah edindiler

Ey insan! Kâfirlerin Allah'ı bırakıp edindikleri ilahlara bak. Kâfirlerin ilahları hiçbir şey yaratamayan, kendileri yaratılmış olan varlıklardır.
Bu varlıklar, ne kendilerine ne de tapıldıkları insanlara bir zarar ve faydası yoktur. Onlar ölüme, hayata ve ahirette dirilmeye sahib de değillerdir.
Böyle iken nasıl oluyor da kâfirler, yaratılmadığı halde herşeyi yaratan, zarar ve faydanın elinde olduğu, ölüme ve hayata ve dirilmeye malik olan Allah'ı bırakıp o aciz varlıkları ilah ediniyorlar. Akla tamamen zıd hareket ediyorlar.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "(Kâfirler) O’nu bırakıp da hiçbir şey yaratamayan, bil‘akis kendileri yaratılmış olan, kendileri için ne bir zarara ne de bir faydaya sâhib olan ve (kendiliklerinden) ne ölüme, ne hayâta, ne de (öldükten sonra) dirilmeye mâlik olan birtakım ilâhlar edindiler. (Furkan, 3)"
Allahım, bizi ve neslimizi akılsızlığın her çeşidinden, küfrün her nevinden muhafaza eyle.. Âmin..

En üstün sadaka

Ey insan! Az sadaka çok belayı defeder, bir hakikattir. İhtiyacı olana Allah için yardım etmek bir sadakadır. Mü'min kardeşine tebessüm sadakadır. Ailene ihsanda bulunman sadakadır.
Öyle bir sadaka vardır ki bu en üstünüdür. O da insanlar arasındaki kırgınlığı, küskünlüğü, ayrılığı düzeltmek, ıslah etmektir.
Bu hususu Peygamber Efendimiz (asm) bize şöyle haber verir: "En üstün sadaka insanların arasını ıslah etmek, düzeltmektir. (Beyhakî)"
Allahım, bizi ve neslimizi daima insanların arasını ıslah edebilmeyi nasib eyle.. Âmin..

Kim emanete hıyanet ederse

Ey insan! Emanet çok kıymetlidir. Hem emanet edenin yanında senin kıymetini ifade eder hem de senin kıymetinin emanete riayetinle kıymetini arttırır.
Emanete hıyanet eden, emanet edenin nazarında seni hain kılar. Öyle de emanete hıyanetin manevî ciheti de vardır ki hıyanet eden kıyamet günü o mesuliyetle huzura gelir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "Kim (emânete) hıyânet ederse, kıyâmet günü hıyânet ettiği şeyle (yüklü olarak) gelir. (Âl-i İmrân, 161)"
Allahım, bizi ve neslimizi daima emanete riayet eden kullarından eyle.. Âmin..

28 Ağustos 2013 Çarşamba

Allah'ın çocuğu ve ortağı yoktur

Ey insan! Allah birdir, çocuk edinmemiş, ezeli ve ebedidir. Mülk umumen O'nundur.
İlah olmanın olmazsa olmaz dört özelliğidir bunlar. İlah odur ki göklerin ve yerin mülkünü elinde bulundurmalı, sahibi olmalıdır. İlah odur ki çocuk edinmemeli, çocuğu olmamalı, mirasçısı olmamalıdır. İlah odur ki mülkünde bir ortağı olmamalıdır. Bir ortağın olması aczini gösterir. İlah odur ki herşeyi yaratıp maslahatına uygun kılmalıdır.
İşte bu dört husus ve özellik ancak Allah'a aiddir. Öyle ise Allah'tan başka ilah yoktur.
Bu hususları Allah bize şu âyetle haber verir: "O (Allah) ki, göklerin ve yerin mülkü O’nundur; ne bir çocuk edinmiştir, ne de mülkünde bir ortağı olmuştur; herşeyi yaratıp onu (maslahatına en uygun bir şekilde) ta‘yîn ederek takdîr etmiştir. (Furkan, 2)"
Allahım, seni her türlü kusurdan ve ayıbdan tenzih ve tesbih ederiz. Bizim ve neslimizin kaderini güzel ve iyi eyle.. Âmin..

Rabbine su-i zan etme

Ey insan! Zanneder misin ki zannın sadece kardeşinedir. Kardeşin üzerinde şübhelerin yoğunlaşsa da belki yapmadığı bir fiili ona mal ediyorsun.
Su-i zan ettiğinde işin aslında Allah'a karşı su-i zan işlemektesin. Zira o kötü zannettiğin hali ve fiili binler hikmetle yaratan Allah'tır.
Bu hususu Peygamber Efendimiz (asm) bize şöyle haber verir:  "(Mü'min) kardeşine su-i zan eden, hakikatte Rabbine su-i zan etmiş olur. Çünkü Allahu Teâlâ “Zannın çoğundan sakınınız” buyurmaktadır. (İbn Merduye)"
Allahım, bizi ve neslimizi su-i zan etmekten ve maruz kalmaktan muhafaza eyle.. Âmin..

Herşey Allah'ı tesbih eder

Ey insan! Herşey hal lisanıyla Allah'ı tesbih eder. Dağlar, taşlar, bitkiler, ağaçlar, hayvanlar, kuşlar, insanlar, melekler ve daha göklerde ve yerde ne varsa Allah'ı tesbih eder. Herşey Allah'ın isim ve sıfatlarının kusursuz ve mükemmel olduğunu, ayıbdan ve hatadan beri olduğunu ifade eder.
Her gelenin gitmesi, her yeninin eskiyip yerini bir başka yeniye bırakması, kâinatın daima muhteşem bir intizam ve düzen içinde değişmesi mülkün Allah'ın olduğunu gösterir.
Bütün mahlukatı ve fiilleri yaratan Allah olduğu için, her kimden her kime yapılan bütün hamdlar aslında Allah'a aiddir ve Allah'a mahsustur.
İşte bu hususları Allah bize şu âyetle haber verir: "Göklerde ne var, yerde ne varsa Allah’ı tesbîh eder; mülk (umûmen) O’nundur; hamd (ve senâ) O’na mahsustur. (Tegâbün, 1)"
Allahım, bizi ve neslimizi daima seni hamd ile tesbih edenlerden eyle.. Âmin.

27 Ağustos 2013 Salı

Âlemleri korkutucu Furkan

Ey insan! Her insan bir âlemdir. Her bir insan cemiyeti büyük bir âlemdir. Bu insan ve insan cemiyetlerinin istikameti için bir korkutucu lâzımdır. Cennet insana, Allah'a itaat ve ibadete şevk ve gayret verdiği gibi cehennem de tembelliğini önleyip gayret verir. Öyle ise cenneti müjdelemek ve cehennemden korkutmak gerektir. Ki insan hak ile batılı birbirinden ayırmada zorlanmasın.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "Âlemlere bir korkutucu (bir uyarıcı) olsun diye, Furkan’ı (hak ile bâtılı ayıran Kur’ân’ı) kuluna indiren (Allah) ne yücedir! (Furkan, 1)"
Allahım, bizi ve neslimizi Furkan'a tabi olan kullarından eyle.. Âmin..

Mü'minin feraseti

Ey insan! Allah sana iman vesilesiyle öyle bir feraset vermiştir ki onunla hakkı ve batılı fark edebilir, manevî fayda ve zararı anlayabilirsin.
İman ferasetiyle bir delikten iki kere ısırılmaz, seni aldatanı çabucak fark edebilirsin.
Bu hususu Peygamber Efendimiz (asm) bize şöyle haber verir: "Mü’min bir delikten iki kere ısırılmaz. (Kenzü’l-Ummâl)"
Allahım, bize ve neslimize tam bir iman feraseti ver.. Âmin..

Allah zalimlerin yaptıklarından gafil değildir

Ey insan! Allah herşeyden haberdardır. Herşey Allah'ın ilmiyle ve kudretiyledir. Bazen bir topluma bir zalimi musallat eder ki kendini toparlasın.
Zalim zulmeder, fakat Allah'ın ancak takdir ettiği kadar zulmedebilir. Hududu aşan bir zalimin hesabını Allah hemen görücüdür. Firavunlar, Nemrudlar, Deccallar birer numunedir.
Bu hususu Allah bize şu âyetle haber verir:  "(Habîbim, yâ Muhammed!) Sakın Allah’ı, zâlimlerin yapmakta olduğu şeylerden gāfil sanma! (İbrahim, 42)"
Allahım, bizi ve neslimizi zulmetmekten ve zulme uğramaktan muhafaza eyle.. Âmin..

26 Ağustos 2013 Pazartesi

Gençlik nimetinin şükrü iffettir

Ey insan! Gençlik tatlı ve güzel bir İlahî nimettir. Hayır için kuvvetli bir vasıtadır. Bu nimetin şükrü iffet ve istikamet dairesinde sarfetmektir.
Gençlik iffet ve istikamet dairesinde sarfedilirse baki bir gençliği cennette kazandırır.
Eğer iffet ve istikamet dairesinde geçirilmezse günahlı lezzetleri zehirli bala benzer. Haram lezzetin içinde manevî cehennem azabını sahibine çektirir. Haram sevmek olan flörtte kıskançlık, ayrılık ve karşılık görmemek azabını çektirir.
Haram dairede geçen bir gençlik hem dünyada hem kabirde hem de ahirette belaları başına getirir.
Elbette aklı başında bir genç, gençlik nimetine bir şükür olarak gençliğini iffet ve istikamet dairesinde geçirmelidir. Helal dairesi keyfine yeterlidir. Harama girmeye lüzum yoktur.
Allahım, bizi ve neslimizi daima iffet ve istikamet dairesinde gençlik nimetine şükredenlerden eyle.. Âmin..

Allah yaptıklarını sana bildirecektir

Ey insan! Senin zannettiğin vücudun, imkânın, malın, dünyan senin değildir. Herşeyin sahibi olan Allah'a aiddir. Sen sadece bir bekçi, bir mesul memursun ve Allah'ın mülkünde çalışıyorsun. Öyle ise sana bu imkân ve malları veren Allah'ın rızası dairesinde hareket et. Zira Allah senin ne halde olduğunu biliyor.
Göklerde ve yerde ne varsa en ince ayrıntısına kadar bilen, sahib olan Allah, elbette senin ne halde olduğunu bilecek. Verdiği insanlık vazifeni yerine getirip getirmediğini sana soracak ve yaptıklarını sana bildirecektir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "Dikkat edin! Şübhesiz ki göklerde ve yerde ne varsa Allah’ındır. (O,) sizin ne hâlde olduğunuzu gerçekten biliyor. O’na döndürülecekleri gün ise, yaptıklarını artık onlara bildirecektir. Çünki Allah, herşeyi hakkıyla bilendir. (Nur, 64)"
Allahım, bizim ve neslimizin sana dönüşünü güzel eyle.. Rızana ermeyi bizlere nasib eyle.. Âmin..

Peygamberin emrine muhalefet edenler

Ey insan! Peygamberin çağırması, itaati gerektiren bir farz gibidir. Peygamberin çağırmasına ve emrine muhalefet edenlerin başına bir bela ve elemli bir azab gelebilir.
Öyle ise Peygamberin çağırmasını normal bir insanın çağırması gibi değerlendirmemeli ve hafife alıp muhalefet etmemelidir. Buna rağmen Peygamberin sünnetine muhalefet edenler var ya onların vay haline..
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "(Ey mü’minler!) Peygamberin çağırmasını, kendi aranızda herhangi birinizin diğerini çağırması gibi tutmayın! Allah, içinizden birbirinin arkasına gizlenerek azar azar sıvışıp gidenleri muhakkak biliyor. O’nun emrine muhâlif hareket edenler, artık başlarına bir belâ gelmesinden veya kendilerine (pek) elemli bir azâbın uğramasından sakınsın(lar)! (Nur, 63)"
Allahım, bizi ve neslimizi daima Peygamberimizin emrine ve sünnetine tabi olanlardan eyle.. Âmin..

Aklın başı

Ey insan! Aklın başı Allah'a imandır. Zira aklın gördüğü herşey bir olan Allah'ı gösterir. Bu muhteşem kâinatı ancak bir olan Allah icad eder, yaratır. Başka ne tabiat ne tesadüf ne de sebebler yapabilir.
İmandan sonra aklın başı ise insanları hikmet ve adaletle ile idare etmektir. İnsanlar ancak imanlı olan akıllarla idare edilebilir. Zira insanların idaresinin başında adalet ve eşitlik gelir ki bu da iman ile sağlanabilir.
İmanı olmayan bir akıl, diğerlerini aşağı görürken belli bir sınıfa hizmet eder. Bu ise adaletin katledilmesidir.
Bu hususu Peygamber Efendimiz (asm) bize şöyle haber verir: "İmandan sonra aklın başı insanları idare etmektir. (İbn Ebi’d-Dünya)
Allahım, bizi ve neslimizi aklın başı olan iman ve insanları idarede daima muvaffak eyle.. Âmin..

Allah, ölüleri elbette dirilticidir

Ey insan! Şimdi bahar ve yaz mevsiminde yeryüzüne bak. Allah rahmet eserleriyle yeryüzünü şenlendiriyor. Gözünle görüyorsun ki Allah, yeryüzünü kışın tamamen adeta öldürüp beyaz kefenine sardığı gibi, bu ölümden sonra bahar ile nasıl diriltiyor? Yemyeşil, rengarenk gömlekleri yeryüzüne Allah nasıl da giydiriyor?
İşte kışın ölen yeryüzünü Allah böyle diriltiyor. Akıl ve şuur sahibi biz insanlara şunu ders veriyor: Allah ölüleri elbette dirilticidir.
Allah bize bu hususu şu âyetle haber verir: "Şimdi Allah’ın rahmetinin eserlerine bak! Yeryüzünü ölümünden sonra nasıl diriltiyor? Şübhesiz ki O, ölüleri elbette dirilticidir. (Rûm, 50)"
Allahım, bizi ve neslimizi senin rahmet eserlerini tefekkür edip ibret alanlardan eyle.. Âmin..

25 Ağustos 2013 Pazar

İradeni itaate kullan

Ey insan! Sen mükerrem bir varlıksın. Kâinat senin hizmetine sunulmuş. Hadsiz duygular ve cihazlarla donatılmışsın. Bu duygu ve cihazlarını tatmin edecek ve ihtiyacını giderecek herşey yaratılmıştır. 
Bu vaziyetinle birlikte bir yolcusun. Ahirete gidiyorsun, ebede namzedsin. Senin dışındaki mahlukat itaate göre programlanmış, onlar vazifesini yapıp ücretini alıyor. Sen ise iradenle birlikte Allah'a kullukla vazifelendirilmişsin.
Hür iradenle ister bu vazifeni yerine getirir, ebedi cennetle mükâfatlandırılırsın, ister dünyaya ve şeytana aldanıp ebedi cehennemle cezalandırılırsın. Zira Allah'a itaati karşılığı cennet olduğu gibi, isyanın da karşılığı cehennemdir.
Allahım, bizi ve neslimizi daima sana itaat eden kullarından eyle.. Âmin..

İctimai konularda rehberimiz sünnettir

Ey insan! İman insanın en büyük hazinesidir. Tercihiyle iman nurunu Allah, o kulun kalbine koyar. İnsan o iman ile mü'min olur. Mü'min ise Allah ve Resulüne iman etmiştir. Umuma bakan bir iş olduğunda Peygamber ile beraber iken Peygamber'den izin almadan ayrılmaz. Bu önemli bir özelliktir.
Demek oluyor ki Peygamberimizin (asm) ahirete irtihalinden sonra ictimai konularda sünnetini takib etmeliyiz ki Allah'a ve Resulüne iman edenlerden olalım.
Bu hususu Allah bize şu âyetle haber verir: "Mü’minler ancak o kimselerdir ki, Allah’a ve Resûlüne (gönülden) îmân etmişlerdir; ictimâî bir iş için onunla (peygamberle) berâber bulundukları zaman, ondan izin almadan (işlerini bahâne ederek) gitmezler!
(Ey Resûlüm!) Gerçekten o senden izin isteyenler var ya, işte onlar, Allah’a ve Resûlüne îmân edenlerdir. Öyle ise bazı işleri için senden izin istediklerinde, artık içlerinden dilediğine izin ver ve (daha hayırlı olanı özürle de olsa terk ettiklerinden) ken­dileri için Allah’dan mağfiret dile! Şübhesiz ki Allah, Gafûr (çok bağışla­yan)dır, Rahîm (çok merhamet eden)dir.
(Nur, 62)"
Allahım, bizi ve neslimizi daima sünnete uyanlardan eyle.. Âmin..

Hangi evlerde yemek yenilir?

Ey insan! Allah, nerede ve nasıl davranmamız gerektiğini, bu hususlardaki arzusu olarak değerlendirebileceğimiz marziyatını bize âyetleri vasıtasıyla bildirmektedir.
Bir kör, bir topal ve bir hasta diğer insanlarla nasıl yemek yer? Hangi akrabanın evinde, ne suretle yemek yiyebilirsin? Bu gibi davranışların günaha girmeden nasıl yapılabileceğini Kur'ân bize haber verir.
Evlere girildiğinde hem kendine hem de ev halkına selam verilir. O selam ki Allah katında mübarektir ve Allah'tan bir sağlık temennisidir.
İşte bu hususları Allah bize şu âyetle haber verir: "(Başkalarıyla berâber yemek yemeleri husûsunda) köre bir zorluk yoktur, topala da bir zorluk yoktur, hastaya da bir zorluk yoktur. Size de kendi (çocuklarınıza âid) evlerinizden veya babalarınızın evlerinden veya annelerinizin evlerinden veya erkek kardeşlerinizin evlerinden veya kız kardeşlerinizin evlerinden veya amcalarınızın evlerinden veya halalarınızın evlerinden veya dayılarınızın evlerinden veya teyzelerinizin evlerinden veya anahtarları elinizde bulunan (evler)den veya dostunuz(un evin)den yemenizde (bir günah) yoktur.
(Bu kişilerle) hep berâber veya ayrı ayrı yemenizde de size bir günah yoktur. Artık evlere girdiğiniz zaman, Allah katında mübârek ve güzel bir sağlık temennîsi olarak, kendinize (ve o evlerde bulunanlara) selâm verin! İşte Allah, size âyetleri böyle açıklıyor; tâ ki akıl erdiresiniz.
(Nur, 61)"

Ölçülü sev, ölçülü buğzet

Ey insan! İnsanın dostunu sevmesi dostluğun tabiatından olduğu gibi, düşmanına da buğzedip kızması düşmanlığın tabiatındandır.
Fakat öyle dostluklar vardır ki günün birinde düşmanlığa dönüşür. Dostluk döneminde yapılan aşırılıklar pişmanlık olarak kalır. Bu pişmanlık düşmanlığın koyulaşmasına ve haddin aşılmasına sebeb olur.
Nice düşmanlıklar vardır ki bir zaman sonra dostluğa yerini bırakır. Neticede düşmanlık zamanındaki kızgınlıklar pişmanlık olarak elde kalır. Dostluğun samimiyetinin önünde bir sed gibi kalır.
Öyle ise bu durumlara düşmemek için Peygamberimizin (asm) şu hadisine kulak vermelidir: "Dostunu severken ölçülü sev, günün birinde düşmanın olabilir. Düşmanına da buğzunu ölçülü yap, günün birinde dostun olabilir. (Tirmizî)"
Allahım, bize ve neslimize dostlarımıza ve düşmanlarımıza ölçülü davranabilmeyi nasib eyle.. Âmin..

24 Ağustos 2013 Cumartesi

Tedbirinizi alın

Ey iman edenler! İman vesilesiyle sen Allah’ın dostusun. Düşmanlara karşı inayetiyle yanındadır. Dünya hikmet yeri olması sebebiyle sen de sebeblere riayet etmelisin. Düşmana karşı mutlaka tedbir almalı, ona göre hazırlanmalısın.
Sana hücumu zamanında Allah’ın tedbiriyle hücum et. Ayrı ayrı bölükler halinde karşılarına çık. Düşman bir koldan saldırıyorsa sen de hep beraber seferber ol. İnşaallah Allah seni muzaffer kılacaktır.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: “Ey îmân edenler! (Düşmana karşı) tedbîrinizi alın da ayrı ayrı bölükler hâlinde savaşa çıkın veya (gerekirse) hep beraber seferber olun! (Nisâ, 71)"
Allahım, bizi ve neslimizi daima iman ve Kur’ân düşmanlarına karşı muzaffer eyle.. Âmin..

Yaşlının iffetli davranması

Ey insan! Kadınlar mutlaka tesettüre riayet etmelidir. Tesettür onların kalesidir. Yabancı erkekler tarafından rahatsız edilmemeleri, iffet ve namuslarını kurumaları tesettürle daha da kolaydır.
Yaşlanmış, artık evlenme ümidi bitmiş kadınlar, dış elbiselerini çıkarabilirler. Bu hususta onlara bir günah ve zorlama yoktur. Fakat buna rağmen iffetli davranarak dış elbiselerini giymeleri onlar için daha hayırlıdır. 
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "Artık evlenmeyi ümîd etmeyen (âcizlikten dolayı) oturmuş (kalmış, yaşlı) kadınların, ziynetlerini gösteren kimseler olmamak şartıyla, dış elbiselerini çıkarmalarında kendilerine bir günah yoktur. Fakat (daha da) iffetli davranmak istemeleri kendileri için daha hayırlıdır. Çünki Allah, Semî‘ (her konuştuğunuzu işiten)dir, Alîm (kalblerinizde olanı hakkıyla bilen)dir. (Nur, 60)"
Allahım, bizi ve neslimizi daima iffet dairesinde hareket edenlerden eyle.. Âmin..

Büluğa eren çocukların izin istemesi

Ey insan! Açık bulunabileceğin vakitlerde hususi odana büluğ çağına ulaşan bütün çocukların izinle girmesi bir edebdir. Bu edebi Allah büluğ çağına girmiş bütün çocuklarından ister.
Bu edeb, önemli hayasızlıkların önünü alır. Özel hallerin çocukların olumsuz etkilemesini önler.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "Sizden olan çocuklar bülûğ çağına girdiği zaman, kendilerinden önceki (büyük)lerin izin istedikleri gibi, artık (onlar da) izin istesinler! İşte Allah, size âyetlerini böyle açıklıyor. Çünki Allah, Alîm (herşeyi bilen)dir, Hakîm (her işi hikmetli olan)dır. (Nur, 59)"
Allahım, bizi ve neslimizi her türlü edepsizlikten ve hayasızlıktan muhafaza eyle.. Âmin..

En zararlı düşmanın

Ey insan! Dünya düşmanın olsa, bir araya gelse ancak şu kısacık dünya hayatına zarar verebilir. Ahiretine değil zarar, belki fayda verir şehadet ile.
Senin öyle zararlı bir düşmanın vardır ki bütün dünyanın düşmanlığından daha tehlikelidir. O düşmanın nefsindir. Zira o nefsin daima sana kötülüğü emreder.
Nefis olan en zararlı bu düşmanını Peygamber Efendimiz (asm) bize şöyle haber verir: "Senin en zararlı düşmanın nefsindir ki, iki yanın arasında bulunmaktadır. (Keşfü’l Hafâ)"
Öyle ise bu düşmanının şerrinden kurtulmak için onun ıslahı ve terbiyesi için çalış.
Allahım, bizi ve neslimizi düşmanımızın şerrinden muhafaza eyle.. Âmin..

Allah, iman edenlerin dostudur

Ey insan! Dost istersen Allah yeter. Allah'ı dost edinmek istersen iman ve itaat et. Zira Allah, iman edenlerin dostudur. İman ile kâinatın nuru olan Allah, küfür karanlıklarında bulunan insanı, insanın istemesiyle kalbine iman nurunu koyarak nura ve imana çıkarır.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "Allah, îmân edenlerin dostudur, onları zulümâttan (küfür karanlıklarından) nûra (îmâna) çıkarır. (Bakara, 257)"
Allahım, bizi ve neslimizi iman nurunda daimi eyle.. Âmin.

23 Ağustos 2013 Cuma

Kur'ân'dan bir edeb misali

Ey insan! Kur'ân, bir edeb kitabıdır. Toplum hayatındaki edebleri öğrettiği gibi şahsî hayattaki edebi dahi öğretir. Öyle ki insanın kendi hanesinde açık bulunabileceği üç vakit olan sabah namazından önce, öğle vakti ve yatsı namazından sonra büluğa ermiş çocukların dahi izinle girme edebini dahi öğretir.
Allah bu edebi şu âyette bize haber verir: "Ey îmân edenler! Sâhib olduğunuz köle (ve câriye)ler ve içinizden büluğ çağına girmemiş olanlar (yanınıza gireceklerinde), şu üç vakitte sizden izin istesin: Sabah namazından önce, öğle vakti elbiselerinizi çıkardığınız sırada ve yatsı namazından sonra.
(Bunlar) sizin açık bulunabileceğiniz (muh­temel olan) üç vakittir. Bunların (bu vakitlerin) dışında, birbirinizin yanında dolaşan kimseler olarak (bulunma­nızda) ne size, ne de onlara bir günah yoktur. İşte Allah, size âyetleri böyle açıklıyor. Çünki Allah, Alîm (herşeyi bilen)dir, Hakîm (her işi hikmetli olan)dır.
(Nur, 58)"

Allahım, bizi ve neslimizi Kur'ân'ın edebiyle edeblendir, ahlakıyla ahlaklandır.. Âmin..

Ahirete inananın şaşılacak hali

Ey insan! İnsanda akıl olmasına rağmen, akla zıd hareket etmesi şaşılacak bir haldir. Akıl sahibi bir insanın ahiretin varlığını bildikten ve inandıktan sonra ahirete hiç hazırlık yapmaması akla zıd hareket etmektir.
Ahirete inananın ahireti bırakıp bütün mesaisini dünyaya harcaması büyük bir aldanmadır. Bu aldanma büyük bir şaşılacak bir haldir.
Bu hususu Peygamber Efendimiz (asm) bize şöyle haber veriyor: "Ebedî olan âhirete inandığı hâlde, mesâîsini aldatıcı olan dünyâlık için harcayanlara alabildiğine şaşarım. (İbn-i Ebi’d-Dünyâ)"
Allahım, bizi ve neslimizi bu gibi şaşılacak hale düşmekten muhafaza eyle.. Âmin..

Dünya hayatını seviyorsunuz

Ey insan! Sende kör hisler var. Bu kör hislerin özellikleri hazır lezzeti tercih eder, ileriyi düşünmez. Acil lezzetlerin peşindedir. Bu hislerin hakim olduğu bir insan, dünya hayatını çok seviyor ve ahireti aklına bile getirmiyordur.
Şimdiki insanların hayat tarzına baktığımızda bu hal hakimdir. Dünyayı seviyorlar, dünyayı istiyorlar, kısa olduğunu bilmelerine rağmen, ahireti kaybedeceklerini bile bile.
Dünya sevgisi namaz kılmasına, oruç tutmasına, zekat vermesine, tesettüre girmesine, haya sahibi olmasına, hayır ve iyilik yapmasına hep mani oluyor.
Dünya sevgisi ibadet etmemesine, haram yiyip içmesine, kumar, faiz peşinde koşmasına, zina etmesine, hayasızca açılıp gezmesine, ağzından küfür akmasına sebeb oluyor.
İşte bu dünya sevgisini Allah bize şu âyetle haber veriyor: "Hayır! Doğrusu (siz) âcil olanı (dünya hayatını) seviyorsunuz. Ve âhireti bırakıyorsunuz. (Kıyâme, 20-21)"
Allahım, bize ve neslimize dünya iyilik ver, ahirette de iyilik ver.. Âmin..

22 Ağustos 2013 Perşembe

Kâfirler Allah'ı âciz bırakamazlar

Ey insan! O inkâr edenleri ve zalimleri çok muktedir görürsün. Sanki insanlara hayat hakkını onlar veriyor, onlar öyle muktedir ki Allah'a bile karşı geliyorlar. Bilakis onlar insanların en acizleri, en zayıfları, en alçaklarıdırlar.
Nefis ve şeytanlarına köle olan o inkâr edenler, elbette Allah'ı aciz bırakamazlar. Vakit saat geldiğinde, mühletleri bitince Allah onları yakalar ve ateşe atar ki o ateş ne kötü varılacak yerdir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "Sakın inkâr edenleri, yeryüzünde (Allah’ı) âciz bırakacak kimseler sanma! Onların varacağı yer, ateştir. Ve o, ne kötü varılacak yerdir! (Nur, 57)"
Allahım, bizi ve neslimizi daima sana iman edip itaat eden kullarından eyle.. Âmin..

İkisad eden aile belasını çekmez

Ey insan! İktisad, Allah'ın verdiği nimetleri israf etmeyip yerli yerince kullanmaktır. Bu ise verilen nimete karşı bir çeşit şükürdür.
Şükür nimeti arttıran bir ibadettir. Nimetin ziyadeleşmesi ise insanın hem saadetini hem de refahını arttırır.
Öyle ise iktisad eden şükür vasıtasıyla meşakkat ve bela çekmez.
Bu hususu Allah Resulü Peygamber Efendimiz (asm) bize şöyle haber verir: "İktisad eden, aile meşakkat ve belasını çok çekmez. (İbn Ebi Şeybe)"
Allahım, bizi ve neslimizi iktisad eden kullarından eyle.. Âmin..

Tebliğin iki önemli özelliği

Ey insan! Senin Allah'ın yoluna girmen, elbette senin için büyük bir nasib ve nimettir. Bu tattığın nihayetsiz lezzetli olan iman ve hidayet nimetini diğer insanların da tatmasını elbette sen de istersin.
Öyle ise o hidayet yolu olan Rabbinin yoluna hikmetle ve güzel nasihatle davet et. Zira akılları gözlerine inenler ancak hikmetle o hakikat aklına yaklaştırılınca ve isbat edilince ikna olurlar. Nasihatin güzeli ise karşıdakini muhatab almak yerine ortak nokta olan kendi nefsini muhatab almaktır.
Demek hikmetle ve güzel nasihatle davet tebliğin mühim iki hususudur.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "(Habîbim, yâ Muhammed!) Rabbinin yoluna hikmetle ve güzel nasîhatle da‘vet et. Ve onlarla en güzel bir şekilde mücâdele et! (Nahl, 125)"
Allahım, bizi ve neslimizi daima senin yoluna hikmetle ve güzel nasihatle davet etmeyi nasib eyle.. Âmin..

21 Ağustos 2013 Çarşamba

Namaz, zekat ve Peygambere itaat

Ey insan! Allah'ın merhametine mazhar olmak istersen namazı hakkıyla kıl, yani kulluğunu namaz ile Allah'a tam göster; zekâtı ver, yani sana verdiği malın içindeki fakirlerin hakkını ver ve risaletiyle ve ibadetiyle senin önünde örnek olan Peygambere itaat et, yani her ibadetinde ve her işinde Peygamberi rehber tut.
İşte merhamet olunmanın anahtarı bu üç şeydir ki bu hususu bize Allah şu âyetle haber verir: "Namazı hakkıyla edâ edin, zekâtı verin ve peygambere itâat edin ki merhamet olunasınız! (Nur, 56)"
Allahım, bizi ve neslimizi daima namazı hakkıyla eda eden, zekâtı veren ve Peygamber Efendimize itaat edenlerden eyle.. Âmin..

Nübüvvetin yirmibeş kısmından bir kısmı

Ey insan! Üç özellik ve hususiyet vardır ki nübüvvetin yirmibeş kısmından bir kısımdır. Bunlar güzel ahlak, teenni ile hareket etmek ve iktisaddır.
Güzel ahlak, bir insan için en güzel gidişattır. İnsanın en güzel süsüdür.
Yaptığı her işte acele etmeden, basamaklarına riayet ederek maksud damına çıkmak ise teennidir.
İktisad, sahib olduğun malı, imkânı, vakti ihtiyacına göre kullanıp israf etmemektir.
İşte bu üç hususiyet ve özellik nübüvvettendir ki Peygamber Efendimiz (asm) bize şöyle haber verir: "Güzel gidişat (ahlâk), teenni ve iktisad nübüvvetin yirmibeş kısmından bir kısımdır.  (Ebû Davud)"
Allahım, bize ve neslimize bu üç hususiyeti devamlı bir surette ihsan eyle.. Âmin..

Kâfirlerin yardımcısı yoktur

Ey insan! İnsan olmanın en önemli şartı Allah'a iman etmektir. Zira insanı insan eden imandır. Küfür insanı aciz bir canavar yapar.
İnkâr edenlerin akıbeti ne kötüdür. Cehennem onlar için çok kötü bir yatak ve meskendir.
Onları cehennemden ne malları ne de evladları kurtaramayacaktır. Dünyanın sultanı da olsalar hiçbir fayda vermeyecektir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "Şübhesiz ki inkâr edenlerin ne malları ne de evlâdları, Allah’(ın azâbın)a karşı kendilerine hiçbir şeyle fayda vermeyecektir! (Âl-i İmrân, 10)"
Allahım, bizi ve neslimizi hem inkârdan hem de inkâr edenlerden muhafaza eyle.. Âmin.

20 Ağustos 2013 Salı

Allah sizi kâfirlerin yerlerine geçirecektir

Ey insan! Yeryüzünün varisleri ve hakimleri Allah'a iman edip salih amel işleyenlerindir.
"(Ey Resûlüm!) Allah, içinizden îmân edip sâlih ameller işleyenleri, ken­dilerinden öncekileri (İsrâ­ilo­ğul­la­rını, Fir‘avun ehlinin) yerine geçirdiği (hâkim kıldığı) gibi onları (o berâ­be­rindeki mü’min­le­ri) de mutlakā yeryüzünde (kâfirlerin) yerlerine geçi­re(rek hâkim kıla)cağını va‘d etmiştir. Ve (Allah) onlar için râzı olduğu dinlerini (İslâm’ı) mutlakā kendilerine sağlamlaş­tıracak (onlara imkânlar verecek) ve kor­kularından sonra kendilerini mut­lakā güvenli bir hâle çevirecektir.
(Böylece onlar) bana ibâdet edecekler; hiçbir şeyi bana ortak koşmayacaklar. Artık bundan sonra kim inkâr ederse, işte onlar fâsıkların ta kendileridir.
(Nur, 55)"

Peygambere itaat hidayete ermektir

Ey insan! Peygambere itaat, hidayete ermektir. Hidayete ermek isteyen mutlaka Peygambere itaat etmelidir.
Allah'a ve Peygambere itaat etmeyen elbette hidayete eremez. Hidayet yolunda Peygambere düşen tebliğdir, hidayeti verecek olan Allah'tır.
Bu hususu Allah bize şu âyetle haber verir: "De ki: “Allah’a itâat edin; Peygambere de itâat edin! Eğer yüz çevirirseniz artık ona (o peygambere) düşen, ancak kendisine yüklenen (tebliğ)dir; size düşen de size yüklenen (itâat)dir.” Eğer ona itâat ederseniz, hidâyete erersiniz. Peygambere düşen ise, ancak apaçık tebliğdir. (Nur, 54)"
Allahım, bizi ve neslimizi daima hidayet üzere eyle.. Kendine ve Peygamberine itaat etmeyi nasib eyle.. Âmin.

Ümmete gelen Allah'ın yardımının sırrı

Ey insan! Bilir misin bu ümmete gelen Allah'ın yardımlarının sırrı nedir? Elbette suretimize, kalıbımıza bakarak bu yardımlar gelmez.
Allah'ın yardımlarının sırrı, zayıflarımızın duaları, namazları ve ihlaslarıdır. Demek zayıflarımızın mazlumiyetleri ve ihlasları ile yaptıkları dualar ve kıldıkları namazlar, Allah'ın rahmet nazarlarını üzerimize çekiyor.
Bu hususu Peygamber Efendimiz (asm) bize şöyle haber verir: "Muhakkak ki Allah bu ümmete, zayıflarının duaları, namazları ve ihlâsları yüzünden yardım eder. (Neseî)"
Allah, zayıflarımızın duaları, namazları ve ihlasları yüzünden gelen yardımları daim eylesin ve hiç eksiltmeyip arttırsın.. Âmin..

Arabca bir Kur'ân vahyettik

Ey insan! Senin için yol sadece selametli yol olan cennet yolu bulunmuyor. Selametli yola girmen için sana irade ve akıl verilmiştir.
Senin için bir de şekavet yolu vardır ki cehennem yoludur. Sende öyle bir nefis ve kör hisler var ki şimdiki lezzetlerin peşine düşüp şekavetli yola girebilirsin.
Seni bu şekavetli yoldan korumak için cehennemle korkutuluyorsun. Bu da yine senin selametin ve menfaatin içindir. Hem de iradeni elinden almadan tercihini kolaylaştırmaktır.
İşte nefis ve kör hissini mağlub etmek için korkutulman gereklidir. Bunun için belağate en uygun lisan olan Arabca ile Kur'ân vahyedilmiştir.
Bu hususu Allah bize şu âyetle haber verir: "İşte sana böyle Arabca bir Kur’ân vahyettik ki, şehirlerin anasını (Mekke’yi) ve onun etrâfındaki (bütün yeryüzü belde)leri(ni) korkutasın. (Şûrâ, 7)"
Allahım, bizi ve neslimizi Kur'ân'a hadim eyle.. Âmin..

Siz hiç akıl erdirmiyor musunuz?

Bu zamanda kâfirler ve münafıklar İslam'a taarruz ederken, maalesef biz müslümanlar, kanımızı emen ve bize ve dinimize saldıran bu zevatın sanatını, zanaatını, eserini, ticaretini tercih edebiliyoruz.
Onlar bizden elde ettiği mal ve servet ile bize ve dinimize saldırmaktadırlar. Öyle ise bize düşen, en azından bir yahudinin dediği gibi yani "ben daha pahalı da olsa yahudi kardeşimi tercih ederim" diyen bir yahudi gibi belki daha ziyade kardeşimizi tercih etmeliyiz ki o kardeşimiz zekatıyla müslüman fakirlere yardım etsin, sadaka ve ihsanıyla İslam'a yardım etsin.
Acaba, aldığımız bir ürünü satan kime hizmet ediyor? Dinimize ve bize saldırmak için kullanan niceler var. Bazıları bu düşmanlığı göstererek yapıyor, bazısı münafıkane yapıyor.
Mesela, sigara içen bir müslüman düşünsün, içtiği sigarayı üreten acaba İslam'a hizmet mi ediyor, yoksa İslam'ı yok etmeye mi çalışıyor?
Bir tekel bayiden alışveriş yapan bir müslüman hiç düşünmüyor mu? Kaç tane tekel üreticisi İslam'a hizmet ediyor?
İslam'a hizmet eden elbette içkiden gelir elde etmez.
Banka ile çalışan bir müslüman hiç akıl etmiş midir ki faizle insanların kanını emen nasıl İslam'a hizmet edebilir?
Temel ihtiyaçlarını karşılayacak olan bir müslüman acaba İslam'a hizmet eden bir bakkalı, marketi, mağazayı, fırını, kasabı, manavı bulamaz mı?
Peki, ihtiyaçlarını İslam'a hizmet eden varken, İslam ve müslüman düşmanı olan kafir ve münafıktan karşılayan Allah katında mesul olmaz mı? Bu mesuliyet kendisine sorulduğunda vereceği makul bir cevabı var mı?
Siz hiç akıl erdirmiyor musunuz? İlahi ikazına herkes kendisinin muhatab olduğunu bilmeli ve o şuur ile hareket etmelidir.

19 Ağustos 2013 Pazartesi

İstenen halis bir itaat

Ey insan! Nifak ve münafıklık insanın en alçak halidir. Münafıklar, lehlerine olan hükümlerde Allah'a ve Resulüne itaat ederken, aleyhlerine olan hükümlerde yüzçevirirler.
O münafıklara Allah yolunda harb için emir verilse geleceklerine dair öyle yemin ederler ki sen de inanırsın. Aslında bu yeminleri gelmeyeceklerinin ve yüzçevireceklerinin bir delilidir.
Aslında herkesten beklenen halis bir itaattir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "Bir de (o münâfıklar), kendilerine emredersen, kesinlikle (savaşa) çıkacaklarına dâir bütün güçleriyle Allah’a yemîn ettiler. De ki: “Yemîn etmeyin! (Sizden istenen) bilinen (hâlis) bir itâattir. Şübhesiz ki Allah, yapmakta olduklarınızdan hakkıyla haberdârdır.”  (Nur, 53)"
Allahım, bize ve neslimize halis bir itaat ver.. Âmin..

Gözlerine ibadetten nasibini ver

Ey insan! Allah sana nice cihaz ve duygular vermiştir. Her bir cihaz ve duygunun ibadetten bir hissesi vardır. Örneğin, iradenin hissesi Allah'a ibadet etmeyi istemektir. Zihnin hissesi marifetullah dediğimiz Allah'ı isim ve sıfatlarıyla tanımaya çalışmaktır. Hissin hissesi Allah'a muhabbettir. Latifenin Allah'ı isim ve sıfatlarının eşya üzerindeki tecelli ve nakışlarıyla müşahede etmektir.
Bunlar gibi gözün, kulağın, dilin, elin, ayağın, bedenin de hissesi vardır ki gözün nasib ve hissesini Peygamber Efendimiz (asm) bize şöyle haber verir: "Gözlerinize ibâdetten nasîbini veriniz!” Sahâbeler dediler ki: “Gözlerin nasîbi nedir, ey Allah’ın Resûlü?” Resûlullah (asm): “Mushaf’a (Kur’ân-ı Kerîm’e) bakmak, ondakileri düşünmek ve inceliklerinden ibret almaktır. (Umdetü’l-Kāri’)"
Allahım, bütün cihaz ve duygularımıza ibadetten nasibini vermeyi bizlere nasib eyle.. Âmin..

Fesad çıkarmayın

Ey insan! Sana yakışan, yeryüzünü imar ve ıslah etmektir. Yeryüzünün imar ve ıslahı insanın menfaatine iken, fesad çıkarmak şeytanın kölelerinin şeytanca ve geçici bir lezzeti ve lezzetidir.
Elbette yeryüzünde fesad çıkaranlar dünyada hukuk ve adalet varsa bir ceza görecek, sonra ahirette de bu fesad günahının tam cezasını tadacaktır.
Öyle ise Allah'ın azabından kork, fesad çıkarmak hem senin kalbini, ruhunu ve vicdanını azab içinde bırakırken cehennem senin o duygularını azab içinde bırakacaktır.
Fesadın çıkması, kanserli hücrelerin vücudda talana başlaması gibidir. Öyle ise korkarak ve Allah'ın rahmetini umarak Allah'a dua et ki hem bu fesada alet olmayasın hem de fesada maruz kalmayasın.
Bu hususu Allah bize şu âyetle haber verir: "Islah edilmesinden sonra yeryüzünde fesad çıkarmayın; (azâbından) korkarak ve (rahmetini) ümid ederek O’na duâ edin! (A‘râf, 56)"
Allahım, bizi ve neslimizi fesaddan muhafaza eyle.. Fesad çıkarmak isteyenlere de fırsat verme.. Âmin..

Fesad çıkarmayın

Ey insan! Allah sana geniş bir imkân vermiş, bu imkânı kullanmak için de ihtiyar ve iradeni serbest ve hür bırakmıştır.

Dininde ihlaslı ol!

Ey insan! Senin vazifen iman edip salih amel işlemektir. Amelinin makbul olması dininde ihlaslı olmana bağlıdır. Nice dağ gibi ameller vardır ki ihlaslı olmadığından, ihlaslı bir dirhem amele yetişemez. İhlas ise yapılan herhangin bir amelin ve fiilin sadece Allah rızası için yapılmasıdır. Başka gayesi ve hedefi olmamalıdr.
Demek ihlaslı amel, az da olsa yeter. Öyle ise insanın en büyük hedefi ihlası kazanmaktır.
Bu hususu Peygamber Efendimiz (asm) bize şöyle haber verir: "Peygamberimiz (asm) beni Yemen’e gönderdiğinde: ‘Yâ Resûlallah! Bana tavsiyede bulun’ dedim. O da: ‘Dîninde ihlâslı ol, az amel sana yeter!’ buyurdu.” (Hâkim)"
Allahım, bizim ve neslimizin amellerini ihlaslı eyle.. Bizi tam ihlasa muvaffak eyle.. Âmin..

Hüznün ve korkunun ilacı

Ey insan! Şu dünyada senin nice korkuların ve hüzünlerin vardır. Geçmişe dair hüzünlerin ve geleceğe dönük korkuların senin hayatını zehir eder.
Seni geçmişin hüzünlerinden ve geleceğin korkularından kurtaracak tek yol iman edip halini ıslah etmendir. İman ile geçmişte kaybettiğin sevdiklerin cennette sana verileceği gibi, yok olmak ve sevdiklerinden ebediyen ayrılık korkusu veya cehennem korkusu dahi iman ile son bulur, bir çeşit cennet lezzetine dönüşür.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "Kim îmân edip (hâlini) ıslah ederse, artık onlara bir korku yoktur, onlar mahzun da olmazlar. (En‘âm, 48)"
Allahım, bize ve neslimize iman edip halimizi ıslah etmeyi daima nasib eyle.. Âmin..

17 Ağustos 2013 Cumartesi

Gerçekten kazanan kimseler

Ey insan! Şu kısa dünya hayatında kazananlardan olmak istersen Allah'a ve Resulüne itaat et. Kurtuluş Allah ve Resulüne itaattedir. İnsan olmak ve insanî değerlere sahib olmanın bu zamanda yegane yolu Allah'a ve Resulüne itaatten geçer.
Kendisine ve diğer insanlara zulmetmekte Allah'tan korkan, günah işleyerek Allah'a karşı gelmekten sakınanlar gerçekten kazanan kimselerdir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "Her kim Allah’a ve Resûlüne itâat eder ve Allah’dan korkar ve O’ndan sakınırsa, işte onlar, gerçekten kazanan kimselerdir. (Nur, 52)"
Allahım, bizi ve neslimizi gerçekten kazananlardan eyle.. Âmin..

Âlim ol, talebe ol, dinleyen ol, seven ol

Ey insan! İlim ve ilimle meşgul olmak o kadar kıymetlidir ki insanı yaratılışın hakiki gayesine götürür. İlim o ilimdir ki kâinattaki nizamı görerek nizamı koyan Allah'ı tanımaya, nakşı görerek nakkaşı olan Allah'ı bilmeye, sanatı görerek sanatkârı olan Allah'ı tanımaya vesile olsun.
Her ilim mutlaka Allah'ın bir isminin bir cilvesini anlatır. İşte demek en büyük ilim Allah'ı tanır, tanıtır ve bildirir.
İlmin kıymetindendir ki Peygamber Efendimiz (asm) bu hususu bize şöyle haber verir: "Ya âlim ol, ya talebe ol, ya dinleyenlerden ol, yâhud bunları sevenlerden ol, beşincisi olma, helâk olursun. (Taberânî)"
Allahım, bizi ve neslimizi beşincisi yapma.. Âmin..

Hesab için Rabbine arz olunursun

Ey insan! Sen öyle bir âlemde yaşıyor, ömür geçiriyorsun ki herşey en ince ayrıntısına kadar kayıd altına alınıyor. Hayatın en basiti olan ağaçların hayat serüvenleri bile çekirdek ve tohumlarına kaydedildiği gibi senin hayatın gibi herşeyin hizmetine verilen hayatlar senin hafızana, diğer hafızalara ve en büyük hafıza olan levh-i mahfuza kaydediliyor.
Bu kadar kayıdlar elbette hesab günü içindir ki o gün Allah'a arz olunur herşey. Yaptığın herşey bir bir sana gösterilir, senden gizli birşey kalmaz.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "O gün (hesab için Rabbinize) arz olunursunuz; sizden hiçbir sır, gizli kalmaz! (Hâkka, 18)"
Allahım, sana arzolunduğumuzda yüzümü ak eyle.. Âmin..

16 Ağustos 2013 Cuma

İşittik ve itaat ettik

Ey insan! Münafıklar kendi haklarında verilen hüküm, kendilerinin istediği gibi ise kabul ederler, değilse yüz çevirirler. Bu hal onların mü'min olmadıklarının delilidir.
Mü'minler ise Allah ve Resulü kendisi hakkında vereceği hüküm ne olursa olsun işittik ve itaat ettik derler. İşte onlar geçrek mü'minlerdir.
Bu hususu Allah bize şu âyetle haber verir: "Aralarında hüküm vermesi için Allah’a ve Resûlüne çağırıldıkları zaman, mü’minlerin sözü ancak: “İşittik ve itâat ettik!” demeleridir. İşte bunlar, gerçekten kurtuluşa erenlerdir. (Nur, 51)"
Allahım, bizi ve neslimizi bu âyetin hakikatinden ayırma.. Âmin..

Bir senelik oruç

Ey insan! Ramazan orucu o kadar kıymetlidir ki Allah herbir gününe on günlük sevab verir, yani bir güne bedel on gün oruç tutmuş gibi değer verir. 
Ramazan orucuna Şevval ayında da altı gün ilave edene Allah, Ramazan'ın bir gün orucu gibi kıymet verir. Böylece otuz altı günlük oruç üç yüz altmış gün eder. Beş gün bayramlar da ilave edilince sene tamam olur.
Bu hususu Peygamber Efendimiz (asm) bize şöyle haber verir: "Kim Ramazan orucunu tutar ve ona Şevvâl ayından altı gün ilâve ederse, sanki yıl orucu tutmuş olur. (Müslim)"
Allahım, Ramazan ve Şevval oruçlarında bizi ve neslimizi daim eyle, bizden kabul eyle.. Âmin..

Hz. İsa'nın (as) babasız yaratılması

Ey insan! Allah insanı topraktan ve bir damla sudan yaratmıştır. Böyle hayattan uzak iki maddeden böyle mükemmel bir varlığı yaratmak ancak Allah'a mahsustur.
Mahlukat içinde İsa (as)'ın babasız yaratılmasını bir türlü sebeblerle örülmüş aklına sığıştıramıyorsun. Allah'ın Hz. İsa'yı babasız yarattığının bir delili Hz. Âdem'dir (as). 
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "Şübhesiz ki Allah katında Îsâ’nın (babasız yaratılışının) misâli, Âdem’in misâli gibidir. (Âl-i İmrân, 59)"
Allahım, sen yaratmak için bir sebebe bağlı değilsin. Senin kudretin ne yücedir.

15 Ağustos 2013 Perşembe

Kalblerinde bir hastalık mı var?

Ey insan! Allah'a ve Resulüne itaat etmeyen, haklarında verdiği ve vereceği hükümlere razı olmayanların kalblerinde bir hastalık olan nifak mı var? Nifak öyle bir hastalıktır ki insanın hakikatini şeytana kalbeder.
O münafıklar, Peygamberimizin peygamberliğinden şübhe içindedirler. Allah ve Resulünün, kendilerinin diğerlerine haksızlık yapması gibi, haksızlık yapacağını zannederler. İşte onlar zalimlerin ta kendileridir.
Bu hususu Allah bize şu âyetle haber verir: "Kalblerinde bir hastalık (nifak) mı var? Yoksa (onun peygamberliğinde) şübhe mi ettiler? Yâhut Allah’ın ve Resûlünün kendilerine haksızlık edeceğinden mi korkuyorlar? Hayır! İşte onlar zâlimlerin ta kendileridir! (Nur, 50)"

Yarattıkları üzerinde tefekkür edin

Ey insan! Sende öyle hasse denilen his ve özellikler vardır ki onlarla Allah'ın yarattıklarını okuyabilir, onların üzerindeki Allah'ın isimlerini tefekkür edebilirsin.
Böyle yapmamızı Peygamber Efendimiz (asm) bize şöyle haber verir: "Allâh’ın yarattıkları üzerine tefekkür edin. (Deylemî)"

Emir sahiblerine de itaat edin

Ey insan! İnsan olmanın bir gereğidir iman. İman ile güzellikler sende görünür. İman olmazsa güzellikler gizlenir. İnsanlığın kemalatı ancak iman iledir.
İman eden Allah'a ve Peygambere itaat etmelidir. Allah'a ve Peygambere iman ve itaat ettik diyen de samimi bir kalb ile bunu tasdik etmeli, haliyle de doğrulamalıdır.
Allah'a ve Peygambere iman ve itaat edenin itaat etmesi gereken üçüncü merci ulü'l-emirdir, yani emir sahibi idarecilerdir.
Bu hususu Allah bize şu âyetle haber verir: "Ey îmân edenler! Allah’a itâat edin; peygambere ve sizden olan ulü’l-emre (emir sâhibi idârecilerinize) de itâat edin! (Nisâ, 59)"
Allahım, bizi ve neslimizi daima bu âyete muti eyle.. Âmin..

14 Ağustos 2013 Çarşamba

Hak kendi lehlerine olursa

Ey insan! Münafıkların bir garib hali de hakkın lehlerine olmalarını kabul etmeleridir.
Münafıklar, Allah ve Resulünün kendi haklarında verdiği hüküm kendi lehlerine olduğunda koşarak Allah'a ve Resulüne itaat ederler. Eğer hak,kendi aleyhlerine olursa, o takdirde Allah ve Resulünden yüz çevirirler, inkâr ederek itaat etmezler.
Allah bu husuu bize şu âyetle haber verir: "Eğer hak, (Allah resûlünün verdiği hüküm,) kendi lehlerine olursa, ona itâat eden kimseler olarak (koşa koşa) gelirler. (Nur, 49)"
Allahım, bizi ve neslimizi daima hakkın taraftarı kıl.. Âmin..

Zemzem gerçekten mübarektir

Ey insan! Allah'ın sana bir ihsanı olan zemzem, diğer sulardan çok farklı özellikleri kendinde toplamıştır. Diğer sular susuzluğu ve harareti giderirken zemzem bunların yanında doyuran bir yemektir.
Bir insan zemzemi yemek niyetine içse tokluk verir. Ayrıca zemzemin bir diğer önemli özelliği şifa verici bir ilaç olmasıdır. Demek zemzem gerçekten mübarek bir nimettir.
Bu hususları Peygamber Efendimiz (asm) bize şöyle haber verir: "Zemzem gerçekten mübârektir. O, hakikaten doyurucu bir yemek, hem de hastalıklara şifâ verecek bir ilaçtır. (Ebû Nuaym)"
Allahım, bize ve neslimize zemzem suyundan azami derecede istifade edebilmeyi nasib eyle.. Âmin..

Rahmeti ondan çekip alsak

Ey insan! Sen çok acib bir mahluksun ki Allah'ın sana bu kadar ihsanı varken nankörlük edebiliyorsun. Allah sana bir rahmetle muamele etse, bir güzelliği tattırsa sevinirsin, sonra o güzelliği aldığında ümidsizliğe düşersin, Allah'a karşı nankörlük edersin.
Allah bu hususu biz kullarına şu âyetle haber verir: "Şübhesiz ki, insana tarafımızdan bir rahmet tattırsak da, sonra bunu ondan çekip alsak; doğrusu o, gerçekten çok ümidsiz, çok nankör olur. (Hûd, 9)"
Allahım, bizi ve neslimizi daima sana karşı şükreden kullarından eyle.. Rahmetini bize yar eyle.. Âmin..

13 Ağustos 2013 Salı

Aralarında hüküm vermesi için

Ey insan! Allah'a ve Peygambere iman ettik dedikten sonra imandan yüz çevirenler münafıklardır, mü'min kimseler olmadığını Allah bize haber verir.
Yine onların aralarında hak ile hükmetmesi için Allah'a ve Resulüne, yani Allah ve Resulünün verdiği hükümlere çağırıldıklarında yüz çevirenler münafıkların ta kendileridir. Onlar aslında Allah'a ve Peygambere iman eden kimseler değildir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "Aralarında hüküm vermesi için Allah’a ve Resûlüne çağırıldıkları zaman, bir de bakarsın ki, onlardan bir tâife yüz çeviricidirler. (Nur, 48)"
Allahım, bizi ve neslimizi hakiki iman edenlerden eyle.. Âmin..

Dünyaya aldanmaktan sakının

Ey insan! Sen bu dünyaya ahiretini kazanmak ve istidadlarını inkişaf ettirmek için gelmişsin. Bunun için hayat ile birlikte sınırları çekilmemiş hadsiz duygu ve cihazlarla techiz edilmiş, donatılmışsın.
Bu kadar mükemmel bir fıtrat ile yaratılmana rağmen dünya seni aldatabilecek binbir hilesiyle seni aldatmaya çalışmaktadır. Eğer aldanırsan, çok az kazanacak, pek çok kaybedeceksin.
Ahiretini kazanmak ve kaybetmemek için Peygamberimizin (asm) şu nasihatine kulak ver: "Dünyaya aldanmaktan sakının. (Müslim)"
Dünyaya aldanmak ise, dünyaya gönderilme maksadını unutmak, Allah'a isyan içinde bir ömür geçirmektir.
Allahım, bizi ve neslimizi dünyaya aldanmaktan muhafaza eyle.. Âmin..

Allah yolunda sarfedenlerin misali

Ey insan! Sana verilen mal, senin için bir imtihandır. Mal sevgisi Allah yolunda sarfetmene mani olacak mı diye bir tecrübedir. Sen zanneder misin ki Allah yolunda sarfetmek insanı zarara sokar? Elbette hayır.
Allah yolunda sarfetmek rızkına bereket verdiği gibi, yedi başak bitiren bir danenin misali gibidir. O öyle bir danedir ki her bir başakta yüz dane vardır. Demek bire yediyüz kazandıran kârlı bir ticarettir.
Bu hususu Allah biz kullara şu âyetle haber verir: "Mallarını Allah yolunda sarf etmekte olanların misâli, yedi başak bitiren bir dânenin hâli gibidir ki, her bir başakta yüz dâne vardır. (Bakara, 261)"
Allahım, bizi ve neslimizi daima senin yolunda sarfedenlerden eyle.. Âmin..

12 Ağustos 2013 Pazartesi

İmandan yüz çeviren münafıklar

Ey insan! İnsanın belki de en aşağısı ve alçağı münafıklardır. Münafıkların en birinci sıfatı yalandır, yalancılıktır.
Öyle ki o münafıkların belki de en büyük yalanı, Allah'a ve Peygambere inandık ve itaat ettik dedikten sonra sözlerinden yüz çevirmeleri, halleriyle dillerini yalanlamalarıdır. İşte onlar mü'min değillerdir.
Onların mü'min olmadıklarını Allah bize şu âyetle haber verir: "(Münâfıklar:) “Allah’a ve peygambere inandık ve itâat ettik!” diyorlar. Sonra da içlerinden bir tâife bunun ardından yüz çeviriyor. İşte bunlar, mü’min kimseler değildirler. (Nur, 47)"
Allahım, bizim ve neslimizin imanını sahih, sabit ve makbul eyle.. Âmin..

Cennetin ortasında oturmak

Ey insan! Şu dünya hayatının neticesinde cenneti kazanmak, hele cennetin ortasında oturmak seni sevindirir. Öyle ise cenneti kazandıracak amelleri seç ve yap ki ölüm sana sevinç ve mutluluk getirsin.
Cennetin ortasında oturmak şehrin en merkezi yerinde oturmak gibidir ki elbette insanı memnun ve mesrur eder. Öyle ise cemaate devam etmeli ve ayrılmamalıdır.
Cemaatten ayrılan, tek başına kalanın yanında şeytan vardır, kandırmak için yalnız yakalamıştır. Zira şeytan tek kişiyle beraber, iki kişiden uzaktır.
Bu hususu Peygamber Efendimiz (asm) bize şöyle haber verir: "Cennetin ortasında oturmak kimi sevindirirse, cemaatten ayrılmasın. Çünkü şeytan tek kişiyle beraberdir. İki kişiden uzaktır. (Kenzü’l-Ummâl)"
Allahım, bizi ve neslimizi sevdiğin ve razı olduğun cemaatten ayırma.. Şeytanın yaklaşmasından muhafaza eyle.. Âmin..

Semayı yıldızlarla süsledik

Ey insan! Dünya seni bütün cazibesiyle meşgul ederken gökyüzü senin yüzüne yıldızlarla tebessüm ediyor. Yüzüme bak, sen evinin tavanını spotlarla süslediğin gibi Allah da dünyanın tavanı olan semayı yıldızlarla süslemiştir, diyor.
O yıldızların içinde öyleleri vardır ki dünyamızdan bir milyon kat büyük olan güneşimiz bile küçük bir yıldız kalır. Güneş ve o milyarlar yıldızlar Allah'ın emrine itaat ederken sen nasıl oluyor da Allah'tan gaflet ediyorsun, emrine karşı geliyorsun.
Allah, dünya semasını yıldızlarla süslediğini bize şu âyetle haber verir: "Şübhesiz ki biz, en yakın göğü (dünya semâsını) bir ziynetle, yıldızlarla süsledik. (Sâffât, 6)"
Dünya semasını yıldızlarla süsleyen Allahım, sen bütün kusurlardan ve noksanlardan münezzehsin.

11 Ağustos 2013 Pazar

Açıklayıcı âyetler indirdik

Ey insan! Sen hakikati kabul üzere yaratılmışsın. Fakat bazen batıl kendini hakikat gibi gösterip aldatabiliyor. Batıla aldanmaman için Allah sana hakikati açıklayıcı âyetler indirmiştir.
Kur'ân'ın belki de en büyük hakikati Allah'a iman edip tanımak ve itaat ederek razı olduğu tarzda ve yolda yürümektir. O yol ise Allah'a ve Resulüne itaat yoludur.
Muhakkaktır ki Allah zorla kimseyi hidayete erdirmez. İradesiyle hidayeti taleb eden kullarından dilediğine hidayet eder. İnsan için en büyük ihsan hidayettir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "And olsun ki, (biz size hakikati) açıklayıcı âyetler indirdik. Allah ise, dilediği kimseyi (hikmetine binâen kendi lütfundan) dosdoğru bir yola hidâyet eder. (Nur, 46)"
Allahım, bize ve neslimize daima hidayet eyle.. Âmin..

Allah'ı sevmenin alameti

Ey insan! Allah seni sevdiğini muhteşem şu kâinatı yaratıp mahlukatı senin emrine vererek göstermektedir. Yine Kur'ân'ı ile seninle konuşması yine sana verdiği değeri gösterir. Seni dalalete düşmekten korumak için Peygamberler göndermesi yine sana verdiği kıymettendir.
Allah sana olan alâkasını bu denli gösterirken senin de Allah'ı sevmen fıtratın gereğidir.
Allah'a olan sevginin alâmetini Peygamber Efendimiz (asm) bize şöyle haber verir: "Allâh’ı sevmenin alâmeti, Allâh’ı zikretmeyi sevmektir. (Câmi’ussağîr)"
Allah'ı zikretmek ise isimlerini öğrenmek, anlamak ve tecellilerini sanatı üzerinde tefekkür etmektir.
Allahım, bizi ve neslimizi daima seni sevenlerden ve zikredenlerden eyle.. Âmin..

Peygambere de itaat edin!

Ey insan! Sen insan olarak Allah'a kendi iradenle itaat etmen için yaratıldın. Allah senden kitab ve Resulü vasıtasıyla itaat bekler ki sana vaad ettiği cenneti versin.
Ne dehşetli bir zamandır ki Allah'a isyanın her çeşitinin toplandığı şu zamanda kendisini müslüman addeden bazı gafiller, Peygambere itaat etmek istemiyorlar. Acaba onlar zannediyorlar mı ki Peygambere itaat etmeyince Allah'a itaat etmiş olacaklar.
Allah'a itaatin en müstakim yolu Habibinin sünnetini ittiba ve itaat etmektir. Yoksa amellerinin boşa çıkacağını Allah şu âyetle bize haber verir: "Ey îmân edenler! Allah’a itâat edin! Peygambere de itâat edin! (Tâ ki) amellerinizi boşa çıkarmayın! (Muhammed, 33)"
Allahım, bizi ve neslimizi daima kendine ve Peygamberimize itaat edenlerden eyle.. Âmin..

10 Ağustos 2013 Cumartesi

Hareketli her canlıyı sudan yaratmıştır.

Ey iki ayak üzerinde yürüyen insan! Allah senin gibi iki ayak üzerinde yürüyen hareketli her canlı gibi dört ayak üstünde ve karnı üstünde sürünerek yürüyen her canlıyı sudan yaratmıştır.
Bir damla sudan yaratılan her canlı senin için bir ibret, Allah için bir âyettir. Bu âyetleri dikkatle oku ve ibret al.
Demek hareketli her canlıyı sudan yaratan Allah, herşeyi yaratmaya hakkıyla gücü yeter.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "Ve Allah, (yeryüzünde) hareketli olan her canlıyı sudan yaratmıştır. Artık onlardan kimi karnı üstünde (sürünerek) yürür; kimi iki ayak üstünde yürür; kimi de dört (ayak) üstünde yürür. Allah, dilediğini yaratır. Muhakkak ki Allah, herşeye hakkıyla gücü yetendir. (Nur, 45)"
Allahım, sen yaratmanda kusursuz ve ortaksızsın. Bizim kusuratımızı daima afveyle.. Âmin..

Benim bildiklerimi bilseydiniz

Ey insan! Seni bu kadar güldüren nedir? Hayat kuyusuna düşmüş, kötü gece gündüz kesilen dünya ağacına tutunmuş, bazısı zehirli binbir meyve içinde, hemen ayağının altındaki kabir ejderha gibi ağzını açmış seni beklerken kendini güzel bir bahçede hayal edip zehirli zehirsiz demeden meyveleri yiyip sonra karın ağrısı çeke çeke ölüme giderken nasıl bir çelişki içinde hayatını sürdürüp gidiyorsun.
Kabirde, mahşerde ve ahirette seni neler bekliyor, bilmiyorsun. Bilmediğin içinde gaflet içinde gülerek cehenneme koşarak gidiyorsun.
Gerçeği bilsen ve düşünsen çok gülmek yerine çok ağlayacağını Peygamber Efendimiz (asm) bize şöyle haber verir: "Eğer siz benim bildiklerimi bilseydiniz, az güler, çok ağlardınız. (Buhârî)"
Allahım, bizi ve neslimizi kendine layık bir kul, Habibine layık bir ümmet eyle.. Yüzümüzü hem dünyada hem ahirette güldür.. Âmin..

Dünya hayatının geçici menfaati

Ey insanoğlu insan! Şu muhteşem kâinatı ve dünyayı Allah senin için yaratmıştır. Bütün mahlukatı senin hizmetine sunmuştur. Diğer mahluklar senin dünyanı ve kâinatını şenlendirir. Senin mütalaan ve okuman için önüne muhteşem bir kitab gibi konulmuştur.
Şu dünya üzerindeki herşey dünya hayatının menfaatidir. İstifaden içindir. Herşey dünyanı süsler. Fakat dünya gibi bu menfaat ve süs dahi geçicidir. Elinden akıp giden gençliğin sadece bir misaldir.
Asıl menfaat ve süs ise Allah katındadır. Daha hayırlı ve devamlıdır.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "Size verilen herşey, ancak dünya hayatının (geçici) menfaati ve ziynetidir. Allah katında olan ise, daha hayırlı ve daha devamlıdır. (Kasas, 60)"
Allahım, bize ve neslimizde dünyada ve ahirette iyilikler ver.. Âmin..

9 Ağustos 2013 Cuma

Gece ve gündüzde ibretler vardır

Ey insan! Allah bir günü gece ile gündüz olarak yaratır ki bir devir daimdir. Geceyi gündüz, gündüzü gece takib eder. Gündüz insan rızkını arar, dünyevî ve uhrevî işlerini görür. Akşama kadar yorulur. Artık istirahate ihtiyacı vardır ki gündüz biter, istirahat için daha uygun olan gece gelir.
Gece hem istirahat ederek beden dinlenir ve yarına hazırlanır hem de kendisiyle başbaşa kalarak Allah'a yönelmesi kolaylaşır. Gündüzün insanı gaflete sokan meşgalesinden kurtulmuştur.
Gündüz hayatı temsil ederken gece de insana kabri hatırlatır ki ikinci sabah haşir sabahından haber verir.
Demek bu gece ve gündüzde çok ibretler vardır ki Allah bize şu âyetle bundan haber verir: "Allah, gece ile gündüzü (ard arda) evirip çevirir. Şübhesiz ki bunda, basîret sâhibleri için elbette bir ibret vardır. (Nur, 44)"
Allahım, bizi ve neslimizi basiret sahiblerinden eyle.. Âmin..

Çok gülmek kalbi öldürür

Ey insan! Sen de bilirsin ki tebessüm sadakadır ve ömrü uzatır. Allah'ın rahmetini celbeder. Kalbe ve ruha rahatlık verir. Bu tebessüm yerini aşırı gülmeye yani kahkahaya bırakırsa bu artık kalbi öldüren bir virüs haline gelir.
İnsan yolculuğunu ve neticesini düşündüğünde gülmesi azalır, belki işlediği günahlara ağlamaya başlar.
Neticede gülemeyen bir insan, hep azab içinde ağlayacaktır. Bunu bilen bir insan, elbette sağlığında yani dünyada iken de çok gülmez. Vazifesini ciddiyetle düşünür ve ona göre hareket eder. Böyle bir insanın gülmesi kahkaha değil tebessümdür.
Bu hususu Peygamber Efendimiz (asm) bize şöyle haber verir: "(Kahkaha ile) gülmeyi çoğaltma. Çünkü çok gülmek kalbi öldürür. (Tirmizî)"
Allahım, bizim ve neslimizin kalbini öldürme, gülmemizi tebessüm eyle.. Âmin..