28 Şubat 2014 Cuma

Rablerine yalvaranlarla beraber sabırlı ol

Ey insan! Niceleri vardır ki sabah-akşam Allah'ın rızasını ve cemalini görmeyi isteyerek Allah'a yalvaranlar var. Onlarla birlikte olmak isteyen nefsini sabırlı tutmalıdır.
Dünyanın ziynetine, aldatıcı lezzetlerine aldırmadan onlara karşı nefsini sabırlı tutan sabah-akşam Allah'ın rızasını ve cemalini dileyenlerle beraber olur.
Bazı kalbler de isyanları sebebiyle Allah'ı anmaktan gafildir. Onlar nefsin arzusuna aldanmış, nefsini sabırlı tutamayıp dünyanın ziynetine aldanmıştır. Onların işi gücü aşırılıktır. 
Bu dersleri Allah Peygamber Efendimizin (asm) şahsında bize verir ve işi gücü aşırılık olanlara tabi olmamayı tavsiye eder.
Allah bu hususları bize şu âyetle haber verir: "Sabah-akşam O’nun rızâsını (ve cemâlini müşâhede etmeyi) dileyerek, Rablerine yalvaranlarla berâber nefsini sabırlı tut; dünya hayâtının ziynetini arzu edip de gözlerini onlardan (o yalvaranlardan) ayırma; ve (isyanları sebebiyle) kalbini bizi anmaktan gafil kıldığımız, nefsinin arzusuna uymuş ve işi gücü aşırılık olan kimseye itâat etme! (Kehf, 28)"
Allahım, bizi ve neslimizi sabah-akşam Senin rızanı dileyerek yalvaranlarla beraber nefsini sabırlı tutanlardan eyle.. Âmin..

O’nun kelimelerini değiştirecek yoktur

Ey insan! Kur'ân'da hiçbir şübhe yoktur. Verdiği hükümler muhakkaktır. Hükmünü çürütecek akıl ve hikmet yoktur. Geçmiş ve gelecek içinde vardır.
Böyle bir Kur'ân'ı insana indiren Allah elbette muhafaza edecek, bir kelimesinin dahi değiştirilmesine müsaade etmeyecektir. Bu münasebetle Allah, Ashab-ı Kehf hakkında vahyedileni okumasını Peygamber Efendimizden (asm) ister. Allah'dan başka sığınılacak kimse yoktur.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "Rabbinin Kitâbı’ndan sana vahyedileni oku! O’nun kelimelerini değiştirecek kimse yoktur; O’ndan başka aslâ sığınılacak bir kimse de bulamazsın! (Kehf, 27)"
Allahım, bizi ve neslimizi vahyedileni okuyan eyle.. Âmin..

Allah ne kadar kaldıklarını en iyi bilendir

Ey insan! Ashab-ı Kehf'i mağarada üç yüz dokuz sene uyutan ve vaadinin hak olduğuna ve kıyametin mutlaka geleceğine bir delil kılan Allah'ın şanı ne yücedir.
Allah, Ashab-ı Kehf'in üç yüz dokuz sene kaldığını bizlere bildirir. Elbette haktır. Ve yine onların ne kadar kaldıklarını en iyi bilen de Allah'dır. Zira göklerin ve yerin bütün gizliliklerini bilen ancak Allah'dır. Gayb Allah'a aiddir. Her şeyi hakkıyla gören ve işiten Allah'dır. O ne güzel göre ve işitendir.
Göklerde ve yerde olanların dostu ancak Allah'dır. Allah'dan başka dost arayan dostsuz kalır. Hüküm Allah'ındır. Allah hükmünde kimseyi ortak kılmaz.
Allah bu hususları bize şu âyetle haber verir: "De ki: “Allah (onların) ne kadar kaldıklarını en iyi bilendir! Göklerin ve yerin gaybı(nı, gizliliklerini bilmek) O’na âiddir. (O,) ne güzel görür ve ne güzel işitir! Onların (göklerde ve yerde olanların) O’ndan başka hiçbir dostu yoktur. Hem (O,) hükmünde hiçbir kimseyi ortak kılmaz.” (Kehf, 26)"
Allahım, bizi ve neslimizi Seni dost edinenlerden eyle.. Âmin..

27 Şubat 2014 Perşembe

Mağarada üç yüz sene kaldılar

Ey insan! Ashab-ı Kehf, Allah tarafından sığındıkları mağarada kulaklarına perde vurularak nice yıllar uyutuldu.
Onların uyutulmasında ve uyumasında ve uyanmasında nice hikmetler ve dersler vardır. Kıyametin geleceği ve Allah'ın vaadinin hak olduğunun isbatıdır.
Ashab-ı Kehf, o mağarada uyuduğu süre kendilerince bir gün veya daha azdır. Fakat hakikatte uyudukları süre üç yüz dokuz senedir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "Ve (onlar) mağaralarında üç yüz sene kaldılar, dokuz (sene) de ziyâde ettiler. (Kehf, 25)"
Allahım, bizi ve neslimizi rızana uygun ders alanlardan eyle.. Âmin..

Ben bunu yarın kesinlikle yapacağım

Ey insan! Bir işin, bir fiilin gerçekleşmesi kulun irade ettiği fiili Allah'ın iradesiyle tasdik ederek kudretiyle yaratmasıyladır. Allah'ın tasdik etmediği hiç bir fiil gerçekleşmez, yaratılmaz. Her şey Allah'ın dilemesiyledir.
Öyle ise bir işi yapmadan önce Allah'ın dilemesine bağlamalıdır, inşaallah yapacağım demelidir ki hikmete uygun olsun. Bu manada yarın bunu kesinlikle yapacağım dememeli, inşaallah yapacağım demelidir. Eğer unutulursa yine Allah'ı anıp daha yakın bir yola eriştirmesi için dua etmelidir. Allah bu dersi Peygamber Efendimizin (asm) şahsında bize ders verir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "(Ey Habîbim!) Sakın hiçbir şey için, Allah’ın dilemesine bağlamadıkça (inşâallah demedikçe): “Ben bunu yarın kesinlikle yapacak olanım” deme! (Bunu) unuttuğun zaman ise, Rabbini an ve: “Umarım ki Rabbim, bundan (bu kıssadan, peygamberliğime delîl olan) daha yakın bir yola (daha nice delillere) beni eriştirir” de! (Kehf, 23-24)"
Allahım, bizi ve neslimizi yapacağımız işlerde daima Senin dilemene bağlayanlardan eyle.. Ve bizi daha yakın bir yola eriştir.. Âmin..

Rabbim onların sayısını en iyi bilendir

Ey insan! Zalim kralın yüzüne hakikati haykıran gençler, kralın zulmünden mağaraya sığındılar. Allah da onlara rahmetiyle genişlik verip işlerini kolaylaştırdı ve üç yüz dokuz sene uyudular. Uyumalarında ve uyanmalarında nice hikmetler vardı. Haberdar olan insanlar vesilesiyle Allah'ın vaadinin hak olduğun ve kıyametin mutlaka gerçekleşeceğinin delilleri bizlere gösterilmiş oldu.
Mağarada uyuyan o gençlerin sayıları hakkında farklı kesimler farklı neticelere ulaştılar. Ehl-i kitabın bir kısmı sayılarının köpekleri Kıtmir ile birlikte dört olduğunu, bir kısmının altı olduğunu söylediler. Onlar karanlığa taş atıyorlardı. Mü'minler ise sekiz olduğu kanaatine vardılar. Elbette onların sayısını en iyi bilen Allah'dır. Onları ancak iman nuruyla pek az kimse bilebilir.
Ayrıca Allah Kur'ân'da bildirilen açık delillerin dışında münakaşaya girilmemesini ve onlar hakkında hiçkimseye bir şey sorulmamasını Peygamber Efendimizden (asm) istiyor.
Allah bu hususları bize şu âyetle haber verir: "(Ehl-i kitâbın bir kısmı:) “(Onlar) üç (kişi)dir, dördüncüleri köpekleridir” diyecekler. Yine (bir kısmı): “(Onlar) beş (kişi)dir, altıncıları köpekleridir” diyecekler. (Hâlbuki bunlar) gayba (karanlığa) taş atmak kabîlindendir ve (mü’minler ise): “(Onlar) yedi (kişi)dir, sekizincileri köpekleridir” diyecekler. De ki: “Rabbim, onların sayılarını en iyi bilendir! Onları ancak pek az kimseler bilir.” Öyle ise onlar hakkında (Kur’ân’da bildirilen) açık delillerin dışında münâkaşaya girme ve onlar hakkında bunlardan hiçkimseye bir şey sorma! (Kehf, 22)"
Allahım, bizi ve neslimizi onları pek az bilenlerden eyle.. Âmin..

İnsanları onlardan haberdar ettik ki

Ey insan! Ashab-ı Kehf, nice yıllar uyudçuktan sonra Allah tarafından uyandırıldı. Allah onları o mağarada hem güneşten muhafaza etti hem sağa sola çevirerek zarar görmekten korudu hem de uyanık gibi göstererek girmeye teşebbüs edenlerin kalblerine korku vererek onlardan muhafaza etti.
Onların uyutulmasında nice hikmetler olduğu gibi uyandırılmasında da nice hikmetler vardır. Böylece Allah, diğer insanlara Allah'ın vaadinin hak olduğunu ve kıyametin mutlaka geleceğinin hem de tekrar dirilişin bir delilini gösterdi.
İnsanlar onlardan haberdar olup gerekli mesaj verildikten sonra o gençler vadeleriyle vefat ettiler. Ahali de tartışmalar neticesinde mağaranın kapısına bir bina yapalım dediler. Mü'minler de mağaranın yanıbaşına bir mescid yapacaklarını söylediler.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "Böylece (insanları) onlardan haberdâr ettik ki, şübhesiz Allah’ın va‘dinin, hak olduğunu, yine şübhesiz kıyâmet(in geleceğin)de hiç şübhe olmadığını bilsinler! O vakit (ahâli) kendi aralarında (artık va‘deleri yeterek ölen bu gençlerin hâtırasına ne yapabileceklerine dâir) onların hâlini tartışıyorlardı; nihâyet (bir kısmı): “Onların üzerlerine (mağaralarının kapısına) bir binâ yapın!” dediler. Rableri onları en iyi bilendir. Onların durumları hakkında (sözleri) üstün gelen (mü’min)ler: “Elbette onların üzerine (yanıbaşlarına) bir mescid yapacağız!” dedi. (Kehf, 21)"
Allahım, bizi ve neslimizi vaadinin hak olduğunu, kıyametin mutlaka geleceğini insanlara hakkıyla izah ve isbat edenlerden eyle.. Âmin..

26 Şubat 2014 Çarşamba

Onlar sizden haberdar olursa

Ey insan! Ashab-ı Kehf uzun uykularından Allah'ın izniyle uyandılar da mağarada ne kadar kaldıklarını düşündüler. Bir gün veya daha az kaldıkları kanaatine varınca ne kadar kaldıklarını Allah'ın daha iyi bileceğini söylediler.
Sonra içlerinden birisinin gümüş para ile şehre gidip temiz ve helal rızık getirmesini istediler. Ona da kendisini sezdirmemesini, yoksa haberdar olunca kralın adamlarının taşla öldürebileceklerini veya zorla dinlerine döndüreceklerini, böylece ebediyen kurtuluşa eremeyeceklerini söylediler.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "Çünki onlar, sizden haberdâr olursa, sizi taşla öldürürler veya sizi dinlerine döndürürler; bu takdirde ebediyen kurtuluşa eremezsiniz! (Kehf, 20)"
Allahım, bizi ve neslimizi zalimlerin zulmünden daima muhafaza eyle ve bizi dinimizde sabit kıl.. Âmin..

Hallerini birbirlerine sorsunlar diye uyandırdık

Ey insan! Allah tarafından kulaklarına perde vurularak uyutulan Ashab-ı Kehf, güneş rahatsız etmeden, sağ ve sol taraflarına Allah taraflarına çevrilerek mağaranın en geniş yerinde nice yıllar kaldılar.
Sonra Allah onları uyandırdı ki hallerini birbirlerine sorsunlar. Onlardan birisi kendilerindeki acaibliği sezerek ne kadar kaldıklarını sordu. Diğerleri bir gün veya daha az kaldıkları neticesine vardılar. Ne kadar kaldıklarını bilemediklerinden Allah'ın ne kadar kaldıklarını en iyi bilen olduğunu söyleyip birisinin gümüş parayla şehre gidip temiz ve helal yiyeceklerden almasını istediler. Zalim kralın adamlarının peşlerinde olduklarını düşündüklerinden ve uzun süre kalmış olabilecekleri düşüncesiyle kendisinin kimseye sezdirmeden gidip gelmesini istediler.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "İşte böylece, (hâllerini) aralarında birbirlerine sorsunlar diye onları uyandırdık. İçlerinden konuşan biri (hâllerindeki acâibliği görerek): “Ne kadar kaldınız?” dedi. (Diğerleri): “Bir gün veya günün bir kısmı kadar kaldık!” dediler. (İçlerinden bir kısmı da) dediler ki: “Rabbiniz, ne kadar kaldığınızı en iyi bilendir; şimdi içinizden birini şu gümüş paranızla şehre gönderin de baksın, yiyecek olarak hangisi daha temiz ise artık ondan size bir rızık getirsin; fakat dikkatli olsun ve sakın sizi kimseye sezdirmesin!” (Kehf, 19)"
Allahım, bizi ve neslimizi âyetlerden hakkıyla ibret alanlardan eyle.. Âmin..

Onları uyanık sanırdın

Ey insan! Ashab-ı Kehf'in sığındığı mağarada güneşin mağaranın sağ tarafından doğup sol tarafına meylederek rahatsız edilmeden uyutulmaları Allah'ın delillerindendir.
Onlar uyudukları halde görenler onları uyanık sanır. Allah onları sabit yatarak zarar görmemeleri için sağ ve sol tarafa döndürüyordu. Köpekleri ise bir muhafızı andırır şekilde mağaranın girişinde duruyor, öylece uyutuluyordu. Onların o hallerini gören hem onlardan ürküp kaçardı hem de korku ile dolardı.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "Ve onlar(a baksan, mağarada) uyuyan kimseler oldukları hâlde onları uyanık sanırdın; hem onları (bir taraflarına yatıp kalmakla zarar görmemeleri için) sağ tarafa ve sol tarafa döndürüyorduk; köpekleri de (mağaranın) giriş(in)de iki kolunu (ön ayaklarını) uzatan (bir muhâfız olarak yatmakta) idi. Onlara (o hâllerinde) muttali‘ olsaydın (öylece görseydin), gerçekten kendilerinden (ürker ve) kaçarak geri dönerdin; hem onlardan dolayı elbette korku ile dolardın! (Kehf, 18)"
Allahım, bizi ve neslimizi âyetlerini okuyup ibret alanlardan eyle.. Âmin..

25 Şubat 2014 Salı

Ashab-ı Kehf'in mağaradaki halleri

Ey insan! Zalim kralın yüzüne hakikati haykıran gençler mağaraya sığındılar. Allah da onlara tarafından bir rahmet ve işlerinde bir kolaylık verdi.
Allah, mağaraya sığınan o gençlerin hallerini Peygamber Efendimize (asm) haber verir. Güneş doğduğunda mağaranın sağ tarafına meyleder, batarken de sol tarafını keser. Böylece güneş onları uyurken rahatsız etmez. Onlar mağaranın genişçe bir yerinde uyurlar. Onlara bu hali veren Allah'dır. 
Allah delillerle kullarına hidayet eder. Kime de hidayet ederse, hidayete eren odur. Allah'ın delillerine göz kapayıp kulak asmayanı da küfrü sebebiyle dalalete atar. Kimi de dalalete atarsa, bir yardımcı ve hak yolu gösteren bir mürşid bulamaz ve dalalette bocalar durur.
Allah bu hususları bize şu âyetle haber verir: "(Habîbim, yâ Muhammed!) Hem (sen onlara bir baksaydın) güneşi görürdün ki, doğduğu zaman mağaralarının sağ tarafına meylediyor, battığı zaman ise onların sol tarafını kesiyordu (böylece ışığı onları rahatsız etmiyordu) ve onlar oranın genişçe bir yerinde idiler. (Onların) bu (hâlleri), Allah’ın delillerindendir. Allah, kime (hikmetine binâen fazlından) hidâyet (nasîb) ederse, işte hidâyete eren odur. Kimi de (kendi küfrü sebebiyle) dalâlete atarsa, artık onun için aslâ bir yardımcı ve (hak yolu gösteren) bir mürşid bulamazsın. (Kehf, 17)"
Allahım, bizi ve neslimizi hidayete erdirdiklerinden eyle.. Âmin..

Allah’dan başka tapmakta olduklarından ayrıldınız

Ey insan! Zalim kralın önünde Allah'ın kalblerine kuvvet verdiği gençler hakikati kralın yüzüne haykırınca, kralın zulmünden kaçtılar.
O gençler müşriklerin Allah'dan başka tapmakta olduklarından ayrıldılar. İçlerinden birisi böyle dedikten sonra mağaraya sığınmalarını, böylece Allah'ın rahmetinden bir genişlik vereceğini ve işlerinde kolaylık sağlayacağını söyler.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "(İçlerinden biri şöyle dedi:) “Mâdem ki onlardan ve (onların) Allah’dan başka tapmakta olduklarından ayrıldınız, öyle ise mağaraya sığının ki, Rabbiniz size rahmetinden (bir genişlik) yaysın ve size işinizde bir kolaylık sağlasın!” (Kehf, 16)"
Allahım, bizi ve neslimizi müşriklerden ve ehl-i dalaletten ayır ve bize rahmetinden daima bir genişlik ver ve işlerimizde bir kolaylık sağla.. Âmin..

Allah’a yalan yere iftirâ eden

Ey insan! Kralın önünde Allah Asbah-ı Kehf'in kalbini kuvvetlendirince hakikati haykırdılar. Rablerinin göklerin ve yerin Rabbi olduğunu, Allah'dan başkasına ilah olarak yalvarmayacaklarını, aksi takdirde sözlerinin batıl olacağını söylediler.
O gençler, kavimlerinin içine düşmüş olduğu şirki biliyor, şirke düşmüş olan halkın güttükleri davalarının hak olduğuna dair apaçık bir delil getirmelerinin gerektiğini söylediler. Onların bildiği bir hakikat vardı ki Allah'a yalan yere iftira edenlerin çok zalim olduğudur. Allah'a şirk koşmak Allah'a yalan yere yapılan bir iftiradır.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "Şu bizim kavmimiz O’ndan başka ilâhlar edindiler. Onların üzerine (hak olduklarına dâir) apaçık bir delil getirselerdi ya! Artık Allah’a yalan yere iftirâ edenden daha zâlim kim olabilir? (Kehf, 15)"
Allahım, bizi ve neslimizi zalimlerden eyleme.. Âmin..

Bizim Rabbimiz, göklerin ve yerin Rabbidir!

Ey insan! Mağaraya sığınan Ashab-ı Kehf, Allah'a iman etmiş gençlerdi. O gençler ki krala ilah olmadığını ve ilahın ancak Allah olduğunu haykırmak için o topluluk önünde ayağa kalktılar.
Onlar ayağa kalktıklarında Allah onların kalblerini kuvvetlendirdi de onlar hakikati kralın önünde haykırarak kralın ilahlık iddiasını insanların nezdinde son verdiler. Onlar Rab olarak göklerin ve yerin Rabbine iman ettiklerini, başkasını ilah olarak kabul etmediklerini, aksi takdirde söylenenlerin batıl söz olduğu krala ve çevresine haykırdılar.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "Ve (kralın önünde) ayağa kalktıklarında onların kalblerini kuvvetlendirdik de şöyle dediler: “Bizim Rabbimiz, göklerin ve yerin Rabbidir! O’ndan başkasına aslâ ilâh olarak yalvarmayız! Yoksa yemîn olsun ki bâtıl söz söylemiş oluruz.” (Kehf, 14)"
Allahım, bizim ve neslimizin kalbini kuvvetlendir, zira Rabbimiz Sensin. Bizleri batıl sözlerden uzak eyle.. Âmin..

24 Şubat 2014 Pazartesi

Onlar, Rablerine îmân etmiş gençlerdi

Ey insan! Ezel ve ebed Sultanı olan Allah, dünyanın evvelinden kıyamete ve ahirete kadar verdiği haberleri Kur'ân'da hakkıyla anlatır. Allah, tarihteki yanlış anlatımları dahi bu şekilde tashih eder, bazı gizli ve mühim noktaları ortaya koyarak insana yol gösterir.
Allah, Ashab-ı Kehf hakkında verdiği haberleri de Peygamber Efendimizin (asm) şahsında bizlere hakkıyla anlatır. Allah, o gençler i bize Rablerine iman etmiş gençler olarak haber verir. Allah, o gençlerin bu hadise ile hidayetlerini artırır.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "Biz sana onların haberini hakkıyla anlatıyoruz. Şübhesiz ki onlar, Rablerine îmân etmiş gençlerdi; ve (biz) onların hidâyetlerini artırdık. (Kehf, 13)"
Allahım, bizim ve neslimizin hidayetini daima artır.. Âmin..

Onları uyandırdık ki

Ey insan! Kehfe sığınan o gençlerin kulaklarına Allah tarafından perde vuruldu, böylece nice seneler uykuya daldılar.  Bu uyku üç yüz dokuz sene sürdü.
Üç yüz dokuz sene sonra Yedi Uyuyan'ı Allah uyandırdı. Onlar uyanınca uykuda kaldıkları müddeti tahmin eden iki fırkaya ayrıldılar. Allah o iki fırkadan hangisinin daha iyi hesab edeceğini ortaya çıkarmak için onları uyandırmıştı.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "Sonra onları uyandırdık ki, (uykuda) kaldıkları müddeti, (kendi aralarındaki) iki fırkadan hangisinin daha iyi hesâb edeceğini ortaya çıkaralım. (Kehf, 12)"
Allahım, bizi ve neslimizi her hususta iyi hesab yapanlar eyle.. Âmin..

Kulaklarına yıllarca perde vurduk

Ey insan! Allah'a iman eden ve bu imanlarını müşrik ve zalim hükümdarın yüzüne haykıran gençler, kehfe ve mağaraya sığındılar. Zalimlerin zulmünden Allah'ın rahmetine iltica ettiler.
Mağarada güvenle bulundukları sırada Allah tarafından kulaklarına perde vuruldu ve uykuya daldılar. Böylece Ashab-ı Kehf'in diğer namı olan Yedi Uyuyanlar üçyüz dokuz sene sürecek bir uykuya daldılar.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "Bunun üzerine o mağarada kulaklarına nice yıllar (perde) vurduk (uykuya daldırdık). (Kehf, 11)"
Allahım, bizi ve neslimizi zalimlerin şerrinden muhafaza eyle.. Âmin..

23 Şubat 2014 Pazar

O gençler, kehfe sığınmışdı

Ey insan! Zalim ve müşrik olan hükümdara karşı Allah'ın varlığını ve birliğini yüzüne haykıran gençler, o hükümdarın şerrinden Allah'ın rahmetine sığınmışlar.
Allah'ın rahmetine sığınan o gençler kehfe, yani mağaraya sığındılar. Mağaraya sığınan o gençlerin namı Ashab-ı Kehf olarak kaldı ve Kur'ân-ı Kerim'de bir sureye isim oldu.
Mağaraya sığınan Ashab-ı Kehf, Allah'dan bir rahmet ve bir kurtuluş yolu için dua ettiler.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "Hani o gençler, Kehf’e (mağaraya) sığınmışdı da: “Rabbimiz! Bize, tarafından bir rahmet ver ve bize şu işimizden bir kurtuluş yolu hazırla!” demişlerdi. (Kehf, 10)"
Allahım, bizim ve neslimiz için daima rahmet ve kurtuluş hazırla.. Âmin..

Şaşılacak âyetlerden, Ashab-ı Kehf ve Rakim

Ey insan! İnsan ülfet perdesi altında her biri mucize olan mahlukları ve hadiseleri basit ve adi olarak görür. Halbuki her bir zerre, her bir canlı, her bir gezegen, her bir yıldız hem tek başıyla hem de bir bütün olarak mucizedir. Ve Allah'ın şaşılacak âyetlerindendir.
Allah'ın şaşılacak âyetlerinden bir tanesi de Ashab-ı Kehf ve Rakim'dir. Allah, zalimlere boyun eğmeyen ve Allah'ın varlığını ve birliğini müşriklere haykıran gençleri, kehfte yani mağarada üçyüz dokuz sene uyutmuş ve sonra onları uyandırarak zamanın insanlarına ölümden sonra tekrar dirilmeye bir misal vermiştir. 
Allah, şaşılacak âyetlerin sadece Ashab-ı Kehf ve Rakim'den ibaret olmadığını Peygamber Efendimizin (asm) şahsında bizlere haber vermiştir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "(Habîbim, yâ Muhammed!) Yoksa gerçekten (sâdece) Ashâb-ı Kehf ve Rakim’in mi şaşılacak âyetlerimizden olduklarını sandın? (Kehf, 9)"
Allahım, bizi ve neslimizi âyetlerini gören ve ders alıp kullarına gösterenlerden eyle.. Âmin..

Elbette kupkuru bir toprak edicileriz

Ey insan! Allah, kimin amelce daha güzel olduğunu ortaya çıkarmak için imtihan ettiği yeryüzünü insan için biz ziynet eylemiş. 
Öyle ki Cennet gibi yeryüzünü süsleyen Allah, yeryüzünde ne varsa kupkuru bir toprak edebilir, yeryüzünü yaşanmaz bir hale getirebilir. Bu da imtihanın bir parçasıdır.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "Bununla berâber muhakkak ki biz, orada (yeryüzünde) ne varsa, elbette kupkuru bir toprak edicileriz. (Kehf, 8)"
Allahım, bizi ve neslimizi şu imtihanda amelce daha güzel olanlardan eyle.. Âmin..

Yeryüzündeki şeyleri bir ziynet kıldık

Ey insan! Yeryüzündeki şeylere, eşyaya bakıyoruz. Hepsi birbirinden süslü ve ziynetlidir. Herşeyi ziynetli yaratan ve yeryüzünün bir süsü kılan Allah'dır.
Yeryüzündeki her şeyi ziynet ve süs kılan Allah, elbette her icraatinde hikmetler olduğu gibi bunlarda da nice hikmetler vardır. O hikmetlerden birisi insanların imtihan edilmesidir. İnsanların hangilerinin amelce daha güzel olduğunun ortaya çıkarılmasıdır.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "Şübhesiz ki biz, yeryüzündeki şeyleri kendine bir ziynet kıldık ki, (insanların) hangileri amelce daha güzeldir diye onları imtihân edelim. (Kehf, 7)"
Allahım, bizi ve neslimizi o ziynetler için şükür ve hamd eden eyle.. Bizi amelce daha güzel eyle.. Âmin..

22 Şubat 2014 Cumartesi

Kur'ân'a iman etmezlerse

Ey insan! İçinde hiçbir eğrilik ve ihtilaf bulunmayan ve hak ile kulu Hz. Muhammed'e (asm) Allah tarafından indirilen Kur'ân, inkar edenleri şiddetli bir azab ile korkuturken salih ameller işleyen mü'minleri büyük bir mükafat ile müjdeler ve Allah'a çocuk isnad eden müşrikleri de tehdid edip korkutur.
Hak söz olan Kur'ân'a müşrikler ve kafirler iman etmezlerse bu durum Peygamber Efendimizi (asm) üzerek kendini harab etmesine yol açabilir diye Allah Peygamberimiz Efendimizi (asm) teselli eder.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "Şimdi bu söze (Kur’ân’a) îmân etmezlerse, belki sen arkalarından üzülerek kendini harâb edeceksin! (Kehf, 6)"
Allahım, bizi ve neslimizi daima Kur'ân'a iman edenler eyle.. Âmin..

Yalandan başka bir şey söylemiyorlar

Ey insan! Allah çocuk edinmemiştir. Hz. İsa'nın ve Hz. Üzeyir'in Allah'ın oğlu olduğunu söylemek bir küfürdür. Meleklerin Allah'ın kızlarıdır demek de büyük bir küfürdür.
Allah'a çocuk edinenlerin elbette buna dair bir bilgileri olmadığı gibi izlerinden gittikleri atalarının dahi bir ilmi ve bilgileri yoktur. Onların bu iddiaları yalandan başka bir şey değildir. Ağızlarından çıkan bu söz ancak büyük bir küfürdür.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "Buna (Allah’a çocuk isnâdına) dâir ne kendilerinin bir ilmi vardır, ne de atalarının! Ağızlarından çıkan bir söz olarak (bu iddiâları) ne büyük (bir küfür) oldu! (Onlar) yalandan başka bir şey söylemiyorlar. (Kehf, 5)"
Allahım, bizi ve neslimizi yalandan, küfürden muhafaza eyle.. Âmin..

“Allah çocuk edindi” diyenleri korkutsun

Ey insan! İçinde hiçbir eğrilik ve ihtilaf olmayan Kur'ân, inkar edenleri şiddetli bir azab ile korkutmak, salih ameller işleyen mü'minler için büyük bir mükafatı müjdelemek için Allah tarafından hak olarak kulu Hz. Muhammed'e (asm) indirilmiştir.
İnkar edenleri şiddetli bir azab ile korkuttuğu gibi şirke giren "Allah çocuk edindi" diyen Hristiyan ve Yahudileri de korkutmak için indirilmiştir. Zira Allah ne Hz. İsa'yı (as), ne Hz. Üzeyr'i (as) ne de melekleri çocuk olarak edinmiştir. Allah'ın eşi benzeri olmadığı gibi çocuğu da yoktur. İşte Kur'ân,  Allah'a çocuk isnadında bulunanları dahi tehdid edip korkutur.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "Hem: “Allah çocuk edindi” diyenleri korkutsun (diye o Kitâb’ı indirdi)! (Kehf, 4)"
Allahım, bizi ve neslimizi şirkten, küfürden, inkardan muhafaza eyle.. Âmin..

21 Şubat 2014 Cuma

Orada ebedî olarak kalıcıdırlar

Ey insan! İçinde hiçbir eğrilik ve ihtilaf bulunmayan Kur'ân, Allah tarafından kulu Hz. Muhammed'e (asm) indirilmiştir ki hamd ancak Allah'a mahsustur.
O Kur'ân, inkar edenleri şiddetli bir azab ile korkuttuğu gibi salih ameller işleyen mü'minleri de büyük bir mükafat ile müjdeler. O mükafatı büyük kılan belki de en büyük hususiyeti ebedî olmasıdır. Kur'ân o mü'minlerin Cennette ebedî olarak kalıcı olduklarını müjdeler.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "(Ki o mü’minler) orada ebedî olarak kalıcıdırlar. (Kehf, 3)"
Allahım, bizi ve neslimizi o büyük mükafata mazhar ve nail eyle.. Âmin..

Azabla korkutsun, mükafat ile müjdelesin

Ey insan! Allah Kur'ân'ı kulu Peygamber Efendimize (asm) hak ile indirdi. Hamd Allah'a mahsustur ki Peygamberimize indirdiği Kur'ân'da bir eğrilik ve ihtilaf bulundurmadı.
Allah, Kur'ân'ı dosdoğru olarak indirdi ki inkar edenleri şiddetli bir azab ile korkutsun ve salih ameller işleyen mü'minlere de güzel bir mükafat olduğunu müjdelesin.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "(Onu) dosdoğru (bir Kitab) olarak (indirdi) ki, tarafından şiddetli bir azâb ile (inkâr edenleri) korkutsun ve sâlih ameller işleyen mü’minlere, şübhesiz kendileri için güzel bir mükâfât bulunduğunu müjdelesin! (Kehf, 2)"
Allahım, bizi ve neslimizi salih ameller işleyen mü'minlerden eyle.. Âmin..

Kuluna eğrilik bulunmayan Kitab'ı indirdi

Ey insan! Allah kulu olan Peygamber Efendimiz (asm) vesilesiyle biz kullarına hamda vesile olan Kitab'ı yani Kur'ân'ı indirdi. Evet, Kur'ân bir hidayet ve rahmettir. Biz kullar için büyük bir nimettir. Nimet de şükür ister, hamde vesiledir. Hamd ise Kur'ân'ı kulu Muhammed Efendimize (asm) indiren Allah'a mahsustur.
O Kur'ân ki lafzında ve manasında hiçbir eğrilik ve ihtilaf yoktur. Baştan sonra haktır. Batıl yol bulup içine giremez. Arş-ı aladan indirildiği için manzar-ı ala denilen en yüksek noktadan nazar eder, hak olarak görür ve haber verir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "Hamd o Allah’a mahsustur ki, kuluna Kitâb’ı (Kur’ân’ı) indirdi ve onda (lâfzında ve ma‘nâsında) hiçbir eğrilik (ihtilâf) bulundurmadı. (Kehf, 1)"
Allahım, bizi ve neslimizi indirdiğin Kur'ân için Sana daima hamd u sena edenlerden eyle.. Âmin..
 

Sırlar suresi, Kehf Suresi

Ey insan! Kehf Suresi, Kur'ân-ı Kerim'in 18. suresi olup 69. sure olarak Mekke devrinde nâzil olmuştur, 110 âyettir.
Surede Allah; Peygamber Efendimize (asm) sorulan Ashab-ı Kehf, Hz. Hızır ile Hz. Musa aleyhisselamların hikmetli arkadaşlığı ve Zülkarneyn (as) hakkında ve daha birçok sırlı bilgileri vahyeder.
Kehf Suresi'ni okumanın, bilhassa Cuma gecesi okumanın çok fazileti vardır. Peygamber Efendimiz (asm) bu fazileti bize şöyle haber verir: "Cuma gecesi Kehf Suresi'ni okuyan, kıyamette, yerden göğe kadar bir nurla aydınlanır. İki Cuma arasında işlediği (küçük) günahlar da affolur. (Et-Terğıbü ve't-Terhib)"
Kehf Suresi'nden ezber yapmanın Deccal'den dahi koruyan bir zırh olduğunu Peygamber Efendimiz (asm) bize şöyle haber verir: "Kim, Kehf Sûresi'nin evvelinden (bir rivayette sonundan) on âyet ezberlerse, Deccâl'den korunmuş olur." (Müslim, Tirmizi)"
Allahım, bizi ve neslimizi Kehf Suresi'nin faziletine mazhar eyle.. Âmin..


20 Şubat 2014 Perşembe

Allah katındaki beş bilgi

Ey insan! Allah kendisini tanıttırmak için insanı üç tarzda ayna kılmıştır. Numuneler, nakışlar ve zıddiyet ile insan Allah'ın isim ve sıfatlarına ayna olur ve onlar ile Allah'a karşı marifet elde eder.
Allah'ın insana verdiği numune vasıflardan birisi ilimdir. İnsan ilim ile terakki eder, kemal bulur. İlim ile eşyayı tanır ve melaikeye üstün gelir.
İnsanın ulaşmayacağı beş bilgi vardır ki buna mugayyebat-ı hamse, beş bilinmeyen denir. Bu bilgiler ancak Allah'ın katındadır. Bunlar kıyametin ne zaman kopacağı, yağmurun nereye ne zaman ve ne kadar yağacağı, rahimlerde olan çocukların dünyada nasıl olacakları, insanın yarın amel cihetiyle ne kazanacağı ve insanların nerede öleceğidir. 
Yağmurun önceden tahmin edilmesi ve rahimlerdeki çocukların cinsiyeti buna dahil değildir. Zira bunlar şehadet âlemi dediğimiz sebebler dünyasına zuhur etmiş ve alametleri belli olmuştur. Allah ise insanın da bilemeyeceği herşeyi bilen Alim ve herşeyden haberdar olan Habir'dir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "Şübhesiz Allah ki, kıyâmet (vakti) hakkındaki bilgi ancak O’nun katındadır. Ve yağmuru (O) indirir. Rahimlerde olanı da (O) bilir. Ve hiçkimse yarın (amel cihetiyle) ne kazanacağını bilemez. Hem hiçkimse hangi yerde öleceğini bilemez. Şübhesiz ki Allah, Alîm (sizin bilmediğiniz herşeyi bilen)dir, Habîr (herşeyden haberdâr olan)dır. (Lokman, 34)"
Allahım, bizi ve neslimizi marifetinde hissesi ziyade olanlardan eyle.. Âmin..

Sakın dünya hayatı sizi aldatmasın

Ey insan! Öyle bir gün gelecektir ki o gün bir baba çok sevdiği oğlu namına birşey ödeyemez, bir çocuk da çok sevdiği babası için birşey ödeyici değildir. Öyle ise insan Rabbinden sakınmalı ve o günden korkmalıdır.
Allah o günün geleceğini vaad etmiştir ve o gün gelecektir. Allah'ın vaadi haktır. İnsan o günü düşünmeli ve dünya hayatının kendisini aldatmasına fırsat vermemelidir. Öyle ki şeytan insanı bazen de Allah ile şaşırtır, Allah'ın afvına güvendirerek günaha sevk eder.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "Ey insanlar! Rabbinizden sakının ve öyle bir günden korkun ki, (o gün) ne baba çocuğuna (onun nâmına birşey) öder, ne de çocuk babasına (onun nâmına) bir şey ödeyicidir. Şübhe yok ki Allah’ın va‘di haktır; öyle ise sakın dünya hayâtı sizi aldatmasın! Ve sakın o çok aldatıcı (şeytan) sizi (bir taraftan günâha sevk ederek) Allah(’ın affına güvendirmek) ile şaşırtmasın! (Lokman, 33)"
Allahım, bizi ve neslimizi Senden gayrıya muhtac etme, dünya hayatına ve şeytana aldanmaktan bizi muhafaza eyle.. Âmin..

Dalgalar kapladığında ihlaslı olanlar

Ey insan! İnsan için esas olan imandır. İman eden için esas olan ihlastır. İman edip ihlaslı olan, elbette kolaylıkta ve zorlukta Allah'a yalvarır. Ne bekliyor ise sebeblerini yerine getirdikten sonra neticesini Allah'dan bekler. Ve neticeyi rıza ile karşılar.
İnsanların bazısı çok nankördür. Dağlar gibi dalgalar üzerine geldiğinde bütün samimiyetiyle, bütün ihlasıyla Allah'a yalvarır. Fakat Allah onu karaya çıkarınca Allah'ı unutur ve eski nankörlüğüne devam eder de o ihlasından zerresi kalmaz. Onlar birer haindir ve bilerek inkar ederler. İhlaslı olanlar ise musibetten önce de sonra da orta yolu tutar, ihlasını muhafaza eder. Dinde Allah'a karşı daima ihlaslı olur.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "Hâlbuki onları (dağlar büyüklüğünde) gölgelikler gibi dalgalar kapladığı zaman, dinde O’na (karşı) ihlâslı (samîmî) kimseler olarak Allah’a yalvarırlar. Artık onları karaya (çıkararak) kurtarınca, bunun üzerine içlerinden bir kısmı (îman ve ihlâs üzere kalarak) orta yolu tutan bir kimse olur. Zâten âyetlerimizi ancak çok nankör olan herbir hâin bilerek inkâr eder. (Lokman, 32)"
Allahım, bizi ve neslimizi dinde Sana karşı daima ihlaslı eyle.. Âmin..

Gemiler Allah'ın nimetiyle denizde akıp gider

Ey insan! Suyun akıcı özelliği Allah'ın bir nimeti olduğu gibi kaldırma kuvveti de bir nimetidir. Gemiler Allah'ın nimetiyle denizde akıp gider. Denizde akıp giden o gemiler Allah'ın delillerinden göstermek içindir. 
Gemilerin gösterdiği bu nimeti sen hala görmedin mi? Gemilerin su üzerinde batmadan ve takılmadan gitmesi basit bir olay mı? Denizde Allah'ın bu nimetinden başka nice nimetler vardır. Kum ve acı sudan ibaret olan deniz içinde yaşayan ve insanın hizmetine sunulmuş nice balıklar ve deniz canlıları vardır. Onlar Allah'ın birer delilidir. Gemilerin denizde akıp gitmesinde, denizcilikte, balıkçılıkta çok sabreden ve çok şükreden herkes nice delilleri görebilir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "Görmedin mi ki, size delillerinden göstermek için, gerçekten gemiler Allah’ın ni‘metiyle denizde akıp gider. Muhakkak ki bunda, çok sabreden, çok şükreden herkes için nice deliller vardır. (Lokman, 31)"
Allahım, bizi ve neslimizi çok sabreden, çok şükreden kullarından eyle.. Âmin..

19 Şubat 2014 Çarşamba

O hak olandır

Ey insan! O Allah ki kudretiyle gece ile gündüzü halk eder ve hikmetiyle birbirine katıp birbirini takib ettirir. O Allah ki kudretiyle güneş ile ayı kendine boyun eğdirip nice hikmetlerle bir yörüngede yüzdürür. Böylece onlar kıyamete kadar akıp gider.
Her şey böyledir. Allah'ın kudret ve hikmetiyle işler döner. Hak olan Allah'dır. Öyle ise insan sadece Allah'a yalvarmalıdır ki yalvardıkları başka şeyler kendisine dahi faydası olmayan birer batıldır. Allah ise batıldan uzak, pek yüce olan Aliyy ve herşeyin yanında bir hiç kaldığı pek büyük olan Kebir'dir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "Böyledir! Çünki Allah, O hak olandır; (onların) O’ndan başka (kendisine) yalvarmakta oldukları şeyler ise gerçekten bâtıldır. Şübhesiz ki Aliyy (pek yüce olan), Kebîr (pek büyük olan) ancak Allah’dır. (Lokman, 30)"
Allahım, bizi ve neslimizi sadece Sana yalvaranlardan eyle.. Âmin..

Herbiri kıyamete kadar akıp gider

Ey insan! Allah, kudreti daima üstün gelen Aziz ve her işi hikmetli olan Hakim'dir. Allah'ın nihayetsiz kudreti karşısında herşey boyun eğmiştir ve küçük büyük farkı yoktur. Her bir şeye nice hikmetler takmıştır.
Allah kudreti ve hikmeti ile her gün gece ile gündüzü birbirine katar. Aralarında bir fasıla olmandan birbirini kovalar, öylece akıp giderler. Dünyadan milyon kat büyük güneş ile dünyanın dörtte biri olan ay da Allah'ın kudreti karşısında boyun eğmiş, Allah'ın hikmetiyle belli bir yörüngede yüzerler. Ta son durak olan kıyamete kadar akıp giderler. Elbette kudreti ve hikmeti herşeyi kuşatan Allah insanın her yaptığından hakkıyla haberdardır.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "Görmedin mi, şübhesiz Allah, geceyi gündüze katıyor; gündüzü de geceye katıyor; güneşi ve ayı (emrine) boyun eğdirmiştir. Herbiri belirli bir vakte (kıyâmete) kadar akıp gider. Muhakkak ki Allah, ne yaparsanız hakkıyla haberdardır. (Lokman, 29)"
Allahım, bizi ve neslimizi daima Sana itaat edenler eyle.. Âmin..

Sizin yaratılmanız ve diriltilmeniz

Ey insan! Allah'ın kudreti nihayetsiz ve herşeye ve her yere nüfuz eder. Bir iş bir işe mani olmaz. Aynı anda sayısız iş yapar. Nuraniyet sahibidir. 
Nuraniyetten bir nebze nasiblenen güneş karşısındaki milyarlar aynaya, cam parçasına, su damlalarına ve hava zerrelerine aynı anda parçalanmadan girer. Bir aynaya girmesi diğer aynalara girmesine mani değildir. Onun için bir de birdir, milyar da birdir. Öyle de nuraniyetin küçük bir misali olan güneş Allah'ın kudretinin nuraniyeti yanında sönük kalır.
Elbette böyle bir kudrete insanların yaratılması ve diriltilmesi zor gelmez. Hatta bütün insanların yaratılması ve diriltilmesi bir insanın yaratılması gibi kolaydır. Allah herkesin ve herşeyin ihtiyacını hakkıyla işiten ve hakkıyla gören Semi ve Basir'dir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "Sizin (yoktan) yaratılmanız da (öldükten sonra) diriltilmeniz de, ancak tek bir kişi(nin yaratılış ve diriltilişi) gibi (O’na kolay)dır. Şübhesiz ki Allah, Semî‘ (hakkıyla işiten)dir, Basîr (herşeyi gören)dir. (Lokman, 28)"
Allahım, bizi ve neslimizi Senin isim ve sıfatlarını daima tefekkür edip aşina olanlardan eyle.. Âmin..

Allah'ın kelimeleri yazmakla tükenmez

Ey insan! Göklerde ne var ve yerde ne varsa hepsi Allah'ındır. Her bir zerre her bir atom her bir şey her bir eşya her bir canlı her bir cansız Allah'ın mülküdür ve üzerindeki sanat ve nakış ile Allah'ın ve varlığını, birliğini, isim ve sıfatlarını tanıtan birer kelime birer delildir.
Yeryüzündeki bütün ağaçlar kalem olsa ve denizler mürekkeb olsa Allah'ın kelimelerini yazsa yazmakla bitiremez. Allah'ın kelimeleri yazmakla tükenmez. Allah'ın kudret eserleri nihayetsizdir. Allah kudreti daima üstün gelen Aziz ve her işi hikmetli olan Hakim'dir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "Eğer gerçekten yeryüzündeki ağaçlar kalem olsa, deniz de (mürekkeb olup) arkasından yedi deniz daha ona yardım etse, Allah’ın kelimeleri (yazılmakla) tükenmez! Muhakkak ki Allah, Azîz (kudreti dâimâ üstün gelen)dir, Hakîm (her işi hikmetli olan)dır. (Lokman, 27)"
Allahım, bizi ve neslimizi kelimelerinin hakikatini yazan ve neşreden birer kalem eyle.. Âmin..

18 Şubat 2014 Salı

Göklerde ve yerde ne varsa

Ey insan! Gökleri ve yeri yaratan Allah'dır. Kainatı mükemmel bir nizam ve intizam içinde yaratan Allah'dır. Bu mükemmellikleri ifade eden hamd ve sena ise elbette Allah'a mahsustur.
Gökleri ve yeri yaratan Allah olduğu gibi onlarda ne varsa Allah'ındır. Allah'ın hazinesi sonsuzdur. Yarattıklarının hiçbirisine muhtac olmayan Gani'dir.
Allah'ın yarattığı eserlerde bir kusur, bir çatlak yoktur. Herşey mükemmel bir nizam ve intizam içindedir. Elbette hamd edilmeye layık olan Allah Hamid'dir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "Göklerde ve yerde ne varsa, Allah’ındır. Şübhe yok ki Ganî (onların hiçbirine muhtaç olmayan), Hamîd (hamd edilmeye gerçek lâyık olan) ancak Allah’dır. (Lokman, 26)"
Allahım, bizim ve neslimizin Gani isminden hissesini ziyade eyleyip bizi Hamid ismine daima layık eyle.. Âmin..

Gökleri ve yeri kim yarattı?

Ey insan! İnkar edenlerin dünyadan faydalanmaları azıcıktır. Zira dünya menfaati ahiretin en küçük menfaatine denk gelmez. 
İnkar edenler vicdanlarıyla Allah'ı inkar etmezler, edemezler. Onlara “Gökleri ve yeri kim yarattı?” diye sorulsa elbette Allah diyecektir. Zira bu muhteşem gökleri ve yeri nizam ve intizam içinde yaratabilecek tek kudret Allah'dır.
Kainatı bu kadar mükemmel yaratan Allah'a karşı insanın vazifesi hamd ve senadır. İnkarcıları hataya sevk eden nokta hamdin Allah'a mahsus olduğunu bilmeyip şirke düşmeleridir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "And olsun ki, eğer onlara: “Gökleri ve yeri kim yarattı?” diye sorsan, mutlaka: “Allah!” diyeceklerdir. De ki: “Hamd, Allah’a mahsusdur.” Fakat onların çoğu bilmezler. (Lokman, 25)"
Allahım, bizi ve neslimizi daima Sana hamd edenlerden eyle.. Âmin..

Onları dünyada azıcık faydalandırırız

Ey insan! İnkar edenlerin Allah'ın katında bir sinek kanadı kadar bir kıymet-i harbiyesi yoktur. Zira onlar kendilerine verilen ruh cevherini bozmuş, kovulmuş şeytana tabi olmuş ve Allah'ın nimetlerine şükür etmek yerine şirke girmişlerdir.
Onların inkarının Peygamber Efendimizi (asm) üzmemesini Allah ister. Zira onların dönüşü ancak Allah'adır ve sinelerde olanı hakkıyla bilen Allah onlara yaptıklarını bildirecektir.
İnkar edenlerin dünyadan faydalanmaları azıcıktır. Bir müddet dünyada kalırlar, azıcık faydalanıp ağır bir azaba düçar olurlar. Onların faydası azıcık, zararı ise pek ağırdır.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "(Biz) onları azıcık (bir müddet dünyada) faydalandırırız; sonra onları ağır bir azâba (girmeye) mecbur kılarız. (Lokman, 24)"
Allahım, bize ve neslimize dünya ve ahiret zenginliği ver, dünyada ve ahirette iyilikler ver.. Âmin..

17 Şubat 2014 Pazartesi

İnkar edenin inkarı seni üzmesin

Ey insan! Allah'a teslim olan en sağlam kulpa tutunmuştur. Allah'a teslim olmayıp Allah hakkında mücadele eden de bilgisizce atalarını takib etmektedirler.
Onların bu halleri Peygamber Efendimizin (asm) şefkatine dokunmuş olacak ki Allah "onun inkarı seni üzmesin" diyerek Peygamberimizin şahsında bütün mü'minleri de teselli etmektedir. 
Evet, inkar eden kendi aleyhine inkar eder ve Allah'a hiçbir zararı olamaz. Neticede dönüş de Allah'adır. Allah onlara yaptıklarını tek tek bildirecektir. Zira Allah sinelerde ne var hakkıyla bilendir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "(Habîbim, yâ Muhammed!) Kim de inkâr ederse, artık onun inkârı seni üzmesin! Onların dönüşü ancak bizedir; o zaman (biz de) yaptıklarını onlara bildireceğiz. Şübhesiz ki Allah, sînelerde olanı hakkıyla bilendir. (Lokman, 23)"
Allahım, bizi ve neslimizi Sana tam teslim olanlardan eyle.. Âmin..

Allah'a teslimi olan sağlam kulpa tutunur

Ey insan! Allah'ın indirdiğine tabi olmayıp atalarını körü körüne takib eden, aslında Allah hakkında bilgisizce mücadele etmektedir. Atalarını şeytan alevli ateşin azabına çağırdığı gibi kendisi de o yolu takib ediyordur.
Halbuki aklı başında olan birisi elbette Allah'ın indirdiğine tabi olacak ve kendini Allah'a teslim edecektir. Allah'a teslimi olan bir kimse de en sağlam kulpa tutunmuştur. Onu dünya ve ahirette selamete ve saadete ulaştıracaktır. Unutmamalıdır ki bütün işlerin akıbeti Allah'a varacaktır, zira her işin Allah'ın takdiri ve kudretiyle vuku bulur.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "Hâlbuki kim, iyi bir kimse olarak kendini Allah’a teslîm ederse, o takdirde muhakkak ki en sağlam kulpa tutunmuştur. (Bütün) işlerin âkıbeti ise, Allah’a (varacak)tır. (Lokman, 22)"
Allahım, bizi ve neslimizi Sana teslim olanlardan eyle.. Âmin..

Atalarını şeytan alevli ateşe çağırıyorsa

Ey insan! İnsanların bazısı kendisini yaratan, besleyen, büyüten, göklerde ve yerde ne varsa hizmetine sunan, açık ve gizli nice nimetler veren Allah'a itaat ve ibadetle hürmet ve şükür yerine elinde herhangi bir bilgi, rehber ve aydınlatıcı bir kitab olmadığı halde Allah hakkında mücadeleye girişiyor.
Onlara gittikleri yolun yanlışlığı gösterilip isbat edildiği ve Allah'ın indirdiğine uyun denildiği halde yine de atalarını körü körüne takib etmekten vaçgeçmeyerek atalarımızın izindeyiz derler. Acaba o ataları şeytan tarafından alevli ateşin azabına çağırılıyorsa yine de onlara tabi mi olacaklar?
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "Ve onlara: “Allah’ın indirdiğine tâbi‘ olun!” denildiği zaman: “Hayır! (Biz) atalarımızı üzerinde bulduğumuz şeye tâbi‘ oluruz!” derler. Ya şeytan, onları o alevli ateşin azâbına çağırıyor idiyse! (Yine de onlara mı tâbi‘ olacaklar?) (Lokman,21)"
Allahım, bizi ve neslimizi indirdiğine tabi olanlardan eyle.. Âmin..

Bazıları bilgisizce Allah hakkında mücadele eder

Ey insan! Göklerde ne var bir bak, yerde ne var ona da bir bak. Ne varsa herşey senin hizmetine verilmiş, şuurlu veya şuursuz sana hizmet ediyor. Dünya her gün senin için dönüyor, güneş her gün senin için doğuyor, ay sana takvimlik yapıyor. Yıldızlar sana en güzel manzaraları sunduğu gibi gizli ve açık nice nimetleri barındırıyor.
Ya yerde olanlara ne dersin? Dağlar, taşlar, ovalar, çaylar, ırmaklar, bitkiler, ağaçlar, hayvanlar hepsi senin hizmetine pervane olmuş. Onlarda senin için açık ve gizli nice nimetler var. 
Göklerde ve yerde ne varsa sana hizmet ettiren sen misin? Yoksa senin aczine ve fakrına meded eden Allah mı? Elbette Allah'dır.
Öyle iken insanların bazısına bakıyorsun, ne sağlam bir bilgisi var, ne hak yolu gösteren bir rehberi, ne de kendisini aydınlatıcı bir kitabı. Böyle olduğu halde Allah hakkında nasıl mücadele ediyor?
Allah bu hususları bize şu âyetle haber verir: "Şübhesiz ki Allah’ın, göklerde ne var, yerde ne varsa sizin hizmetinize verdiğini, hem açık ve gizli olarak ni‘metlerini size bol bol verdiğini görmediniz mi? Buna rağmen insanlardan bazısı (kendisi için), ne bir bilgi, ne (hak yolu gösteren) bir rehber, ne de aydınlatıcı bir kitab olmadığı hâlde Allah hakkında mücâdele eder. (Lokman, 20)"
Allahım, bizi ve neslimizi nimetlerine karşı daima şükreden eyle.. Âmin..

16 Şubat 2014 Pazar

Yürüyüşünde mutedil ol, sesini de alçalt

Ey insan! Kendisine Allah'a şükretmesi için hikmet verilen Hz. Lokman, oğluna yaptığı hikmet dolu nasihatlerinden birisi de yürüyüşünde mutedil olup konuşurken sesini alçaltmasıdır.
Yürüyüşte mutedil olmak insanı kibirli olmaktan, böbürlenerek yürümekten insanı kurtarır. İnsanlarla sesini alçaltarak konuşmak ise tevazunun misalidir. Zira kibirli insanlar sesini alçaltmaz, aksine yükseltirler.
Hz. Lokman, oğluna sesini alçalt diyerek seslerin en çirkini olan eşeklerin sesini misal verip yüksek sesle konuşmayı eşeklerin sesine benzetir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "O hâlde yürüyüşünde mu‘tedil ol; sesini de alçalt! Çünki seslerin en çirkini, elbette eşeklerin sesidir! (Lokman, 19)"
Allahım, bizi ve neslimizi yürüyüşünde mutedil olan ve sesini alçaltan eyle.. Âmin..

Allah çokça övünenleri sevmez

Ey insan! Hz. Lokman, oğluna verdiği üçüncü nasihatinde azmedilecek dört şeyden sonra yeryüzünde böbürlenerek yürümemesini dördüncü nasihat olarak tavsiye eder.
Kibirli insanlar, insanlara karşı yüzünü yan çevirerek kibirlenirler ve yeryüzünde böbürlenerek yürürler. Onlar kendilerini beğenip çokça övünen kimselerdir.
Hz. Lokman bu nasihatini Allah'ın çokça övünen kimseleri sevmemesi ile teyid ederek tamamlar.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "Hem insanlara karşı (kibirlenerek) yüzünü yan çevirme ve yeryüzünde böbürlenerek yürüme! Çünki Allah, kendini beğenip çokça övünen kimselerin hiçbirini sevmez. (Lokman, 18)"
Allahım, bizi ve neslimizi yüzünü yan çevirmekten, böbürlenerek yürümekten ve kendini beğenip çokça övünmekten muhafaza eyle.. Âmin..

Azmedilecek işlerden

Ey insan! Allah'a şükretmesi için kendisine hikmet verilen Hz. Lokman'ın oğluna yaptığı üçüncü nasihatte azm ve gayret edilecek mühim dört husus vardır.
Birincisi,  namazı dosdoğru kılmaktır ki beş vakit namazı devamlı olarak vaktinde ve tadil-i erkana dikkat ederek kılmaktır.
İkincisi, iyiliği emretmektir ki insanlar iyiliğe sevk edilmelidir ki dünya yaşanabilir olsun.
Üçüncüsü, kötülükten men etmektir ki insanın fıtratında bulunan kötü ve şer duyguların filizlenip insanları canavara çevirerek dünyayı yaşanmaz kılmasın.
Dördüncüsü ise başa gelene sabretmektir ki musibet vazifesini yapıp sevablarını bırakıp gitsin ki Allah sabredenlerle beraberdir hakikati tezahür etsin.
Allah bu hususları bize şu âyetle haber verir: "Ey oğulcuğum! Namazı dosdoğru kıl; ve iyiliği emret, kötülükten de men‘ et ve başına gelene sabret! Şübhesiz ki bu, azmedilecek işlerdendir. (Lokman, 17)"
Allahım, bizi ve neslimizi namazı dosdoğru kılan, iyiliği emreden, kötülükten men eden ve sabreden eyle.. Âmin..

15 Şubat 2014 Cumartesi

Allah onu ahirette önüne getirir

Ey insan! Hz. Lokman'ın oğluna ikinci nasihati Allah'ın insanın yaptığı en küçük ameli dahi karşısına getireceğidir. Evet, Allah yapılan iş hardal tanesi kadar dahi olsa hatta bir kaya içinde veya göklerde veya yerin dibinde olsa dahi ahirette önüne getirecektir.
Allah insanla ilgili en küçük ayrıntıyı dahi ihmal etmez. Allah, herşeyi incelikleriyle bilen Latif ve herşeyden haberdar olan Habir'dir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "(Lokmân, nasîhatlerine devâm ederek şöyle dedi:) “Ey oğulcuğum! Gerçekten o (yaptığın iş), bir hardal dânesi ağırlığında bile olsa, öyle ki (bu) bir kaya içinde veya göklerde ya da yerin dibinde olsa, Allah onu (âhirette önüne) getirir! Şübhesiz ki Allah, Latîf (herşeyi incelikleriyle bilen)dir, Habîr (onların hepsinden haberdâr olan)dır.” (Lokman, 16)"
Allahım, bizi ve neslimizi bütün amelleri hayırlı ve makbul olanlar eyle.. Âmin..

Onlara dünyada iyilikle sahib çık

Ey insan! Allah verdiği nimetlere karşılık insandan şükür ister. Sonra ana-babaya karşı minnet duyularak onlara iyilik yapılmasını tavsiye eder.
Bazen bazı ana-babalar evladından Allah'ın razı olmadığı konularda da beklenti içinde olabilir. İnsanın hakkında bilgi sahibi olmadığı bazı şeyleri Allah'a ortak koşmasını zorlar. Bu durumda ana-babaya itaati Allah yasaklar. Buna rağmen insana yine de ana-babasına iyilikle sahib çıkmasını ve Allah'a yönelenlerin yoluna uymasını emreder.
Unutmamalıdır ki dönüş de hesab da Allah'adır. Allah dünyada iken kimin ne yaptığını kendisine haber verecektir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "Bununla berâber eğer (ana-baban), hakkında bir bilgi sâhibi olmadığın şeyi bana ortak koşman için seni zorlarlarsa, o takdirde onlara itâat etme; ama onlara dünyada iyilikle sâhib çık! Ve bana yönelenlerin yoluna uy! Sonra dönüşünüz ancak banadır; o zaman size yapmakta olduklarınızı haber vereceğim. (Lokman, 15)"
Allahım, bizi ve neslimizi ana-babasına sahib çıkan ve Sana yönelenlerin yoluna uyan eyle.. Âmin..

Bana şükret! Ana-babana da!

Ey insan! Allah'ın insana Allah'a şirk koşmamaktan sonraki tavsiyesi ana-babasını gözetip onlara iyilik etmesidir. İnsan ana-babasının kendisini yetiştirmek için çektiği sıkıntıları düşünmeli ve onlara iyilik yapmaktır.
İnsanı, annesi kendisi zaten zayıf olduğu halde zayıflık üstüne zayıflık çekerek karnında taşımıştır. Bu bile insanın annesine iyilik yapması için yeterli bir sebebdir.
İnsanın en zayıf olduğu dönem, ilk iki yaştır. Bu zayıf döneminde rızkını Allah annesi vesilesiyle gönderir ve annesi onu gece gündüz uykusuzum, hastayım demeden iki sene kadar en güzel gıda olan süt ile ağzına sokarak besler.
İşte insanın bu gibi verilen bütün nimetlere karşı vazifesi Allah'a şükür, ana-babaya teşekkürdür ki Allah'ın insana tavsiyesi budur. Unutmamalıdır ki insan nimetlere karşı vazifesi olan şükrü yapıp yapmadığının hesabını vermek üzere Allah'a dönecektir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "İnsana, ana-babasını (gözetip, onlara iyilik etmesini) de tavsiye ettik. Anası onu, zayıflık üstüne zayıflık çekerek (karnında) taşımıştı. (Sütten) ayrılması da iki sene içinde olur. (Bu yüzden:) “Bana şükret! Ana-babana da!” (diye tavsiye ettik). Dönüş ancak banadır. (Lokman, 14)"
Allahım, bizi ve neslimizi Sana şükreden ve ana-babasına iyilik yapan eyle.. Âmin..

Ey oğulcuğum! Allah’a şirk koşma!

Ey insan! İnsana şükür için verilen nice nimetler vardır. İnsan da bunu idrak edip Allah'a hem haliyle hem de diliyle şükrederse kendisi için vazifesini yerine getirmiş olur.
Allah, Hz. Lokman'a şükretmesi için hikmet vermiştir. O da verilen nimete şükür olarak oğluna hikmetli nasihatler etmiştir. Hz. Lokman'ın oğluna yapmış olduğu ilk nasihat Allah'a şirk koşmamaktır. Şirk, şükrün ve hamdin yegane layığı olan Allah'a bir nevi ortak koşmak ve nimeti başkasından bilmektir ki gerçekten pek büyük bir zulümdür.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "Ve bir zaman Lokmân oğluna, kendisi ona nasîhat ederken şöyle demişti: “Ey oğulcuğum! Allah’a şirk koşma! Muhakkak ki şirk, gerçekten (pek) büyük bir zulümdür!” (Lokman, 13)"
Allahım, bizi ve neslimizi şükürsüzlükten ve şirkten muhafaza eyle.. Âmin..

14 Şubat 2014 Cuma

Şükreden kendisi için şükreder

Ey insan! Allah'ın insana verilen bütün nimetler Allah'a şükretmesi içindir. Bunun gibi Allah'a şükretmesi için Allah Hz. Lokman'a hikmet vermiştir. Kime de hikmet verilmişse ona çok nimetler verilmiştir.
Şükür, verilen nimetin insanca ifadesidir ve elinden gelen de hem haliyle hem diliyle şükretmektir. Şükür ise nimetin arttırılmasına vesiledir. Demek şükreden kendisi için şükreder.
Allah ise hiç kimsenin şükrüne muhtac olmayan Gani'dir. Hamd edilmeye yegane layık olan Hamid'dir. Öyle ise nankörlük eden de kendisine zarardır.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "And olsun ki, Lokmân’a: “Allah’a şükret!” diye hikmet verdik. Ve kim şükrederse, artık ancak kendisi için şükretmiş olur. Kim de nankörlük ederse, hiç şübhesiz ki Allah, Ganî (hiçkimsenin şükrüne muhtaç olmayan)dır, Hamîd (hamd edilmeye yegâne lâyık olan)dır. (Lokman, 12)"
Allahım, bizi ve neslimizi nimetlerine şükreden ve nankörlük etmeyen eyle.. Âmin..

Allah'dan başka kim ne yaratmış?

Ey insan! Dünyayı bir mükemmel bir kervansaray olarak yaratan, inşa eden, bina eden Allah'dır. Allah dünya kervansarayının temelini ve direklerini sağlam direkler olan sabit dağlardan yapmıştır ki sarsılmasın. O kervansarayın kubbesi olan gökleri harika bir şekilde direksiz olarak yaratmıştır.
Allah temelini ve direklerini sabit dağlarla ve gök kubbesini direksiz olarak yarattığı o dünya kervansarayında her canlıdan yaymış ve gökten indirdiği bir su olan yağmur ile bağlarını, bahçelerini ve dağlarını her çeşit bitki ile süslemiştir.
Yeri ve göğü bu şekilde yaratan Allah'dan başka kim ne yaratmıştır? Elbette Allah'dan başka yaratan ve yaratıcı yoktur. Böyle olduğu halde Allah'dan başkasını ilah edinenler zalimlerin ta kendileridir. O zalimler de apaçık bir dalalet içindedirler.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "(İşte) bu(nlar) Allah’ın yarattığıdır; şimdi gösterin bana, O’ndan başkaları ne yaratmış? Hayır! O zâlimler apaçık bir dalâlet içindedirler! (Lokman, 11)"
Allahım, bizi ve neslimizi zalimlerden eyleme.. Âmin..

Kurdetin harika eserleri

Ey insan! Bir usta, bir mimar, bir mühendis yaptığı kervansarayın kubbesini yapmak için sağlam direkler diker, sonra kubbeyi onlara oturtur, bina eder. Öyle ki Allah bu ustaların, mimarların ve mühendislerin aksine yaptığı gök kubbeyi direksiz yaratmıştır. Bu mimarî ve mühendislik harikası ancak Allah'a aiddir.
Kervansarayı yapan usta nasıl ki sağlam temeller ve direkler diket. Ta bina sarsıntılara karşı dayanıklı olsun. Öyle de Allah da bina ettiği dünya kervansarayını sabit dağlarla temellendirmiş ve direklemiştir. Hareket eden her çeşit canlıyı da dünya kervansarayında yaymıştır.
Dünya kervansarayının bağlarını, bahçelerini her cins güzel bitkilerle güzelleştirmek ve süslemek için gökten bir su indirmiştir. Bunların hepsi kudretin harika eserleridir.
Allah bu hususları bize şu âyetle haber verir: "Kendisini görmekte olduğunuz o gökleri, bir direk olmaksızın (O) yarattı; sizi sarsar diye de yeryüzünde sâbit dağlar koydu ve orada hareket eden her çeşit canlıyı yaydı. Hem gökten bir su indirdik de, orada her cins güzel bitkiden yetiştirdik. (Lokman, 10)"
Allahım, bizi ve neslimizi kâinata hikmet nazarıyla bakanlardan eyle.. Âmin..

13 Şubat 2014 Perşembe

Allah’ın hak bir va‘di

Ey insan! İman eden elbette o imanı salih ameller ile kalbine sabitleyecektir. İman Cennetin kapısını açarken salih ameller Cehennem kapılarını kapatır.
Allah, iman edip salih ameller işleyenleri Naim Cennetleriyle müjdelemektedir.
İman edip salih ameller işleyenler Naim Cennetlerinde ebedî olarak kalıcıdırlar. Bu kudreti daima üstün gelen Aziz olan ve her işi hikmetli Hakim olan Allah'ın hak bir vaadidir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "Orada ebedî olarak kalıcıdırlar. (Bu,) Allah’ın hak bir va‘didir. Çünki O, Azîz (kudreti dâimâ üstün gelen)dir, Hakîm (her işi hikmetli olan)dır. (Lokman, 9)"
Allahım, bizi ve neslimizi iman edip salih ameller işleyenlerden eyle.. Âmin..

İman edip salih ameller işleyenler

Ey insan! İnsanlardan öyleleri vardır ki onlar insanları Allah yolundan saptırmak için çabalarlar. Onlar boş sözlerle dinden yüz çevirdikleri gibi eğlence edinirler. Onlar için aşağılayıcı bir azab olduğunu Allah haber verir. Onlara Allah'ın âyetleri okunduğunda kulaklarında ağırlık olan kibirli kimseler olarak işitmemiş gibi yaparak yüz çevirirler. Allah onları pek elemli bir azab ile müjdeler.
Bir de insanlardan öyleleri vardır ki iman edip salih ameller işlerler. Onların hayatında iman ve salih amel vardır. Onlar için Allah Naim Cennetlerini hazırlamıştır.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "Muhakkak ki îmân edip sâlih ameller işleyenler var ya, onlar için Naîm Cennetleri vardır. (Lokman, 8)"
Allahım, bizi ve neslimizi iman edip salih ameller işleyenlerden eyle.. Âmin..

Kibirle âyetlerimizden yüz çevirir

Ey insan! Öyle insanlar vardır ki bunlar insanları Allah yolundan saptırmak ve onu eğlence edinmek için boş sözlere rağbet ederler. Onlar bu tavırlarıyla aşağılayıcı bir azabı mazhar olacaklardır.
Onlar Allah'ın âyetlerinden de yüz çevirirler. Onlara âyetler okunduğunda işitmemiş gibi davranırlar, kibirlerinden o hakikatlere kulak asmazlar. Elbette onlar için elemli bir azab vardır.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "Kendisine âyetlerimiz okunduğu zaman da, sanki onları işitmemiş, sanki kulaklarında bir ağırlık varmış gibi kibirli bir kimse olarak yüz çevirir. İşte onu (pek) elemli bir azâb ile müjdele! (Lokman, 7)"
Allahım, bizi ve neslimizi âyetleri işiten ve itaat eden eyle.. Bizi âyata karşı kibirli olanlardan eyleme.. Âmin..

Bilgisizce boş sözleri satın alanlar

Ey insan! Ahirete gerçekten iman edenler ve kurtuluşa erenler imanlarının gereği olan namazı hakkıyla eda ederler ve zekatı verirler.
Bütün insanlar bu çerçeveye girmez. İnsanların bir kısmı boş sözlere rağbet ederler, satın alırlar. Onlar o boş sözlerin akıbetini düşünmeden bilgisizce hareket ederler. Onların maksadı insanları Allah yolundan saptırmak ve Allah yolunu bir eğlence edinmektir.
İnsanları Allah yolundan saptırmaya çalışanlar ve onu bir eğlence edinenler için aşağılayıcı bir azab vardır. O büyük günahlarının karşılığı ancak budur.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "İnsanlardan öylesi de vardır ki, Allah yolundan saptırmak ve onu bir eğlence edinmek için, bilgisizce (âkıbetini düşünmeden) o boş sözleri satın alır (onlara rağbet eder). İşte onlar için (pek) aşağılayıcı bir azab vardır. (Lokman, 6)"
Allahım, bizi ve neslimizi Allah yolundan saptırmak ve onu bir eğlence edinenlerden muhafaza eyle.. Âmin..

12 Şubat 2014 Çarşamba

Gerçekten kurtuluşa erenler

Ey insan! Kur'ân, hikmetlerle dolu İlahî bir kitabdır. İyilik edenler için bir hidayet ve bir rahmettir.
Gerçekten kesin olarak iman edenler namazı hakkıyla eda edenler ve zekatı verenlerdir. Bu ise hikmet kitabı olan Kur'ân'ın gösterdiği hidayet yoludur. Kur'an'a tabi olanlar elbette hidayete tabi olmuşlardır. Hidayet üzere olanlar ise gerçekten kurtuluşa erenlerdir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "İşte onlar, Rablerinden bir hidâyet üzeredirler ve yine onlar, gerçekten kurtuluşa erenlerdir. (Lokman, 5)"
Allahım, bizi ve neslimizi gerçekten kurtuluşa erenlerden eyle.. Âmin..

Ahirete gerçekten iman edenler

Ey insan! Hikmet kitabı Kur'ân'ın âyetleri iyilik edenler için bir hidayet ve bir rahmettir. İyilik edenleri hidayet ve rahmetiyle kuşatır.
Hidayet ve rahmete mazhar olan o iyilik yapanlar, namazı hakkıyla eda edenler ve zekatı verenlerdir. Namazı hakkıyla eda ise beş vakti namazı vaktinde, devamlı olarak ve tadili erkana dikkat ederek kılanlardır. Onlar Allah'ın onlara vermiş olduğu mallar için bir tevziat memuru olduklarını bilirler ve Allah'ın kullarına dağıtırlar. İşte onlar ahirete kesin olarak iman edenlerdir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "Onlar ki, namazı hakkıyla edâ ederler ve zekâtı verirler; onlar, âhirete de gerçekten kat‘î olarak îmân edenlerdir. (Lokman, 4)"
Allahım, bizi ve neslimizi iyilik edenlerden, namazı hakkıyla eda eden ve zekatı veren ahirete kesin olarak iman edenlerden eyle.. Âmin..

Bir hidayet ve bir rahmet

Ey insan! Kesintili harfler denilen huruf-u mukattaa sanki hikmetli kitab olan Kur'ân'ın bir âyeti ve delili gibidir. Lokman Suresi de huruf-u mukattaa ile başlar ve hikmetli kitabın âyetlerini serdeder.
Bu âyetler muhatablarına hidayet yolunu gösterir. Onları doğru yola sevkeder, diğer yolların batıl ve neticesiz olduğunu gösterir. Bu sebeble iyilik edenler için bir hidayettir. Zira hidayet nuru ancak iyilik edenlere ulaşır. Her bir âyet yine iyilik edenler için bir rahmettir ki onları iki cihan saadetine mazhar kılar.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "(Her âyet) iyilik edenler için bir hidâyet ve bir rahmettir. (Lokman, 3)"
Allahım, bizi ve neslimizi hidayet ve rahmet üzere eyle.. Âmin..

11 Şubat 2014 Salı

Hikmetli Kitab'ın âyetleri

Ey insan! Kâinatta her şeyde ve her hadisede hikmetler vardır. Hikmetsiz bir şey yoktur. Tesadüfe tesadüf edilmemiştir. Bunun gibi insanı muhatab olan Kur'ân'ın her bir suresinde, âyetinde, kelimesinde hatta her bir harfinde nice hikmetler vardır.
Lokman Suresi'nde Peygamberimize nice hikmetleri barındıran şifre ile hitab eden Allah, hikmetli kitab olan Kur'ân'ın âyetlerini vahyeder, okur. Tâ ki zamanın ve tüm zamanın müşriklerine ve muhatabalarına hikmetle ders versin.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "Bunlar, hikmetli Kitâb’ın (Kur’ân’ın) âyetleridir. (Lokman, 2)"
Allahım, bizim ve neslimizin hikmetli Kur'ân'ın âyetlerini anlamada ve hayatına tatbik etmekte hissesini ziyade eyle.. Âmin..

Elif, Lâm, Mîm

Ey insan! Allah insanı İlahî vahiy olarak son kez Kur'ân ile muhatab aldı. 114 sure ve 6666 âyet ile insan ile konuştu. İnsana hem kendini hem kendisini hem kâinatı hem ahireti tanıttı.
Kur'ân-ı Kerim, Mekke devrinde nazil olmaya başladı. O devirde Mekke'de putlara tapan müşrikler vardı. Allah, bazen Resul-ü Ekrem'e (asm) huruf-u mukattaa dediğimiz şifreler ile hitab etti. Elbette o şifrelerin anahtarı Resul-ü Ekrem'dedir (asm) ve varisi olan âlimlerdedir.
O kesik harfler denilen huruf-u mukattaalardan birisi hem Bakara Suresi'nin başında hem de Lokman Suresi'nin başında gelmiştir. Ve Elif Allah'ı, Lam Cebrail'i (as) ve Mim Muhammed'i (asm) temsil ettiği tefsir edilmiştir.
Allah bu huruf-u mukattaayı Lokman Suresi'nde bize şöyle haber verir: "Elif, Lâm, Mîm. (Lokman, 1)"
Allahım, bizi ve neslimizi huruf-u mukattaa hürmetine Resul-ü Ekrem'e (asm) hakkıyla ümmet eyle.. Âmin..

Hikmet ve nasihat suresi: Lokman Suresi

Ey insan! Lokman (as) Suresi, 31. sure olup Mekke devrinin ortalarında nâzil olmuştur, 34 âyettir.
Surede, Kur'ân'ın dünya ve ahiret saadetinin rehberi olduğu; ibadette ihlasın, namazın dosdoğru kılınmasının, zekat vermenin, ahirete tam manasıyla imanın övüldüğü; inkarcıların kınandığı konuları başta işlenir.
Sonra Hz. Lokman'ın (as) oğluna nasihatleri yer alır. Hz. Lokman oğluna Allah'a itaat ve anne babaya saygının önemini vurgular. Ayrıca müşriklerin körü körüne atalarının izinden gittiklerini, herkesin yaptığından hesaba çekileceğini ve insanların ilminin sınırlı olduğunu bahsedilir.
Allahım, bizi ve neslimizi Lokman (as) Suresi'nin faziletine ve hakikatine mazhar eyle.. Âmin..

Hz. Nuh'un (as) duası

Ey insan! Hz. Nuh (as), kendisine iman eden mü'minlere mağfiretleri için dua etti. Onlar Hz. Nuh'un (as) evine mü'min olarak girenler, bütün mü'min erkek ve kadınlardı.
Fakat kavminin ekserisini teşkil eden zalimler için inkardaki ısrarları üzerine Allah'dan onların helakını istedi. Ve onlar hakkında sadece helakı artırması için Allah'a dua etti.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "Rabbim! Bana, ana-babama, evime mü’min olarak girene, (bütün) mü’min erkeklere ve mü’min kadınlara mağfiret eyle! Zâlimlere de helâktan başka bir şey artırma! (Nuh, 28)"
Allahım, bizi ve neslimizi mağfiret ettiklerinden eyle.. Âmin..

10 Şubat 2014 Pazartesi

Onları bırakırsan, kullarını dalâlete düşürürler

Ey insan! Hz. Nuh'u (as) dinlemeyen kavmi çok büyük hile ile tuzak kurup kendilerine tabi olanlardan putlarını bırakmamalarını istediler.
Allah onların inkarlarındaki ısrarı sebebiyle tufanda boğdu ve onları ateş soktu. Hz. Nuh (as) o kafirlerin tamamen helak edilmesini Allah'dan istedi. Hz. Nuh (as) onlar bırakılırsa diğer insanları da dalalete düşüreceğini düşünüyordu. Onların çocuklarını dahi kendileri gibi yetiştireceğine inanıyordu.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "Çünki sen onları bırakırsan, kullarını dalâlete düşürürler, hem günahkâr ve azılı kâfirden başkasını doğurmazlar (çocuklarını da öyle yetiştirirler). (Nuh, 27)"
Allahım, bizi ve neslimizi dalalete düşürme.. Âmin..

Yeryüzünde o kâfirlerden kimseyi bırakma

Ey insan! Hz. Nuh (as), kavminin o kadar tebliğe rağmen iman etmemeleri ve inkarlarında ısrar etmeleri sebebiyle artık onlar için bir yol kalmadığına kanaat etmiş ki o zalim kavmin tamamen helak olmasını istedi.
Onlar o tufandan kurtulsalar isyan ve inkarlarına yine devam edeceklerdi. Zira onlar artık ruhlarında hayra kabil bir yer kalmamıştı. Ve yeryüzünde bırakılmaları isyanın devamı demekti.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "Ve Nûh dedi ki: “Rabbim! Yeryüzünde o kâfirlerden hiçbir kimseyi bırakma!” (Nuh, 26)"
Allahım, bizi ve neslimizi küfre ve dalalete karşı maddeten ve manen daima galib eyle.. Âmin..

Tufanda boğuldular ve ateşe sokuldular

Ey insan! Hz. Nuh'un (as) imana davetinden ve çok elemli bir azabdan korkutmasından yüz çeviren zalimler ve onlara tabi olanlar çok büyük hile ile tuzaklar kurdular, putlarına sahib çıktılar ve kendilerine sadece hüsranı artırdılar.
Hz. Nuh (as) da onları Allah'a havale ederek zalimlere fırsat vermemesi için Allah'a dua etti.
O inkarcı ve zalim kavim günahları yüzünden büyük bir tufanda boğuldular. Dünya hayatları tufanla son bulan kavim ahirette de ateşe sokuldular. Böylece kendilerine ilah edindikleri putlardan bir yardım göremediler. Allah'dan başka yardımcı olmadığını bildiler.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "(Onlar) günahları yüzünden (tûfanda) boğuldular da ateşe sokuldular; kendilerine Allah’dan başka yardımcılar da bulamadılar. (Nuh, 25)"
Allahım, bize ve neslimize dünyada ve ahirette daima yardım eyle.. Âmin..

9 Şubat 2014 Pazar

Zalimlere şaşkınlıktan başka birşey artırma

Ey insan! Şehrin ileri gelenleri mal ile çocuğuna aldanarak kendilerine sadece hüsranı artırdılar. Halk da bunlara tabi oldular.
Onlar çok büyük hile ile tuzaklar kurdular, halkı Hz. Nuh'a (as) karşı isyana teşvik ettiler. İlah edindikleri putları, bilhassa beş putu bırakmamaları için tembih ettiler.
Hüsrana tabi olanlar, kendilerini takib edenleri gerçekten dalalete düşürdüler. Hz. Nuh (as) da mü'minlere kurdukları tuzaklardan dolayı zalimlere şaşkınlıktan başka bir şey artırmaması için dua etti.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "Böylece birçoklarını gerçekten dalâlete düşürdüler. (Rabbim!) O zâlimlere, (mü’minlere kurdukları o tuzaklarda) şaşkınlıktan başka bir şey artırma! (Nuh, 24)"
Allahım, bizi ve neslimizi dalaletten, zalimlikten ve şaşkınlıktan muhafaza eyle.. Âmin..

Sakın ilâhlarınızı bırakmayın dediler

Ey insan! Hz. Nuh'un (as) telkin, korkutma, imana davet ve yaratılış delillerine kulak tıkayan kavmi, mal ile çocuğu kendisine hüsrandan başka bir şey artırmayan kimselere tabi oldular.
O kimseler, Hz. Nuh'a çok büyük hile ile tuzaklar kurdular. Kendilerine tabi olanlardan ilahlarını kesinlikle bırakmamalarını istediler ve bilhassa büyük putları olan beş ilahı bırakmamalarını tembihlediler.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "Ve: ‘Sakın ilâhlarınızı bırakmayın! (Hele hele büyük putlardan) Vedd’i, Süvâ‘ı, Yeğûs’u, Yeûk’u ve Nesr’i sakın bırakmayın!’ dediler. (Nuh, 23)"
Allahım, bizi ve neslimizi yalnızca hakka tabi olanlardan ve yalnızca Sana ibadet edenlerden eyle.. Âmin..

Çok büyük hîle ile tuzaklar kurdular

Ey insan! Hz. Nuh'u (as) dinlemeyip imana davetine icabet etmeyen kavmi, mal ile çocuğu kendisine hüsrandan başka bir şey artırmayan kimselere tabi oldular. 
Onlar mal ve çocuk sahibi idiler ve bu kendilerinde sadece neticesi hüsran olan isyanda ısrara devam eden kimselerdi. Zaten batıla hizmet edenlerin hakka hizmet edenlere karşı planı hile ile tuzaklar kurmaktı. Bu kimseler de Hz. Nuh'u (as) bu davasından vazgeçirmek için çok büyük hile ile tuzaklar kurdular. 
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "Hem çok büyük hîle ile tuzaklar kurdular. (Nuh, 22)"
Allahım, bizi ve neslimizi ehl-i dalaletin, nifakın, inkarcıların hile ve tuzaklarından emin eyle.. Âmin..

Onlar hüsrana tabi oldular

Ey insan! Hz. Nuh (as) inkarda ısrar eden kavmini çok elemli bir azab ile korkutmak üzere gönderilen bir korkutucudur. Onlar korkmak yerine parmaklarını kulaklarına tıkayıp elbiselerine bürünürler.
Hz. Nuh (as) onları imana davet eder, yaratılışa dair insandan, yedi kat semadan, ay ve güneşten, yerden misaller getirir, iman hakikatlerini akıllarına yaklaştırır ve gösterir.
Bu kadar tebliğe rağmen kavmi iman etmek yerine Hz. Nuh'a (as) isyan ettiler. O kavmin ileri gelenleri mal ve çocukça muktedir kılınmıştır. O mal ile çocukları onlara hüsran ve zarardan başka birşey artırmamıştır. Hz. Nuh'un (as) kavmi de hakka değil, mal ve çocuğu kendisine hüsrandan başka bir şey artırmayan kimselere uydular.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "Nûh (yine) dedi ki: “Rabbim! Doğrusu onlar, bana isyân ettiler ve malı ile çocuğu kendisine hüsrandan başka bir şey artırmayan kimselere tâbi‘ oldular.” (Nuh, 21)"
Allahım, bizi ve neslimizi hakka tabi olanlardan eyle.. Âmin..

8 Şubat 2014 Cumartesi

Ondan geniş yollarda gidesiniz

Ey insan! Hz. Nuh (as) imana giden yolu kendilerindeki ve kainattaki gözle görünen aklî ve mantıkî delillerle gösterir. Sonra üzerinde yaşadıkları yeri gözlerine ve akıllarına gösterir.
Yeri bir yaygı olarak yaratan Allah'dır. Allah yeri sıcak bir mağma etrafında kaya bir zemin üzerinde yumuşak toprak ile sarıp toprak üzerine bitki örtüsünü sererek insan için yaşanabilecek bir yaygı haline getirmiştir.
Allah yeri bir yaygı haline getirerek insanın rahatla bir yerden diğer bir yere gidebileceği geniş yollara zemin hazırlamıştır. Bu delil dahi yerin insanın hayat şartlarına uygun hale getiren ilmi ve kudreti sonsuz olan Allah'a mahsustur. Hz. Nuh (as) bu hakikatle kavmine olan nasihatini tamamlamıştır.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "‘Tâ ki ondan, birtakım geniş yollarda gidesiniz!’ (diye nasîhat ettim). (Nuh, 20)"
Allahım, bizi ve neslimizi Seni tanıyıp tanıtanlardan eyle.. Âmin..

Yeri sizin için bir yaygı yaptı

Ey insan! Hz. Nuh (as) kavmini imana yaklaştırmak için onları aklen ve mantıken ikna edebilecek kuvvetli delilleri gösterir. İnsanın yaratılışındaki tavırdan tavıra geçiş, yedi kat semadaki mükemmel ahenk, ay ve güneşin muhteşem hizmeti, insanın bir bitki gibi bitirilmesi ve tekrar toprağa döndükten sonra yine bir bitki gibi tekrar diriltilişi bozulmamış her aklın kabul edeceği delillerdir.
Hz. Nuh (as) kavmine bu delilleri gösterdikten sonra üzerinde yaşadıkları yere dikkatlerini çeker. Yer sanki insan için bir yaygı haline getirilmiştir. Elbette bunda tesadüf olamaz. Yeri insan için yaygı haline getiren ancak Allah'dır.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "Ve Allah, yeri sizin için bir yaygı yaptı. (Nuh, 19)"
Allahım, bizi ve neslimizi yerdeki ve gökteki delillerle bir kulun erişebileceği bir şekilde Seni hakkıyla tanıyanlardan eyle.. Âmin..

Sizi bir çıkarışla çıkaracaktır

Ey insan! İnkara saplanan kavmini o bataklıktan kurtarmak için insanın, yedi kat semanın yaratılışındaki mucizelikleri, ay ve güneşin hizmetlerindeki itaatleri aklî ve mantıkî delillerle Hz. Nuh (as) onların anlayabileceği şekilde gösterir. Böylece yaratılışın ancak kudret ve azamet sahibi olan Allah'ın yapabileceğini isbata çalışarak onları imana davet eder.
Hz. Nuh'un (as) anlayamadıkları ve akıllarına sığdıramadıkları bir diğer hakikat de ölüm ve öldükten sonra tekrar diriliştir. Onlara ölümün değiştirilemez bir hakikat olduğunu ve herkesin toprağa döneceğini ve sonra yeni bir çıkarışla tekrar diriltileceğini ilk çıkarılış olan ilk yaratılışı delil göstererek anlatır.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "Sonra sizi oraya döndürecek ve sizi (yeni) bir çıkarışla (oradan tekrar) çıkaracaktır. (Nuh, 18)"
Allahım, bize ve neslimize hayırlı uzun ve sağlıklı bir ömürden sonra toprağa hayırlı bir dönüşü ve oradan da hayırlı bir şekilde huzuruna çıkarılışı nasib eyle.. Âmin..

7 Şubat 2014 Cuma

Allah sizi topraktan yarattı

Ey insan! Hz. Nuh (as), kavmini tebliğ ettiği hakikatlere sevk edebilmek için onlara gözlerinin gördüğü aklî ve mantıkî deliller gösterir.
Kavmine insanın yaratılışındaki tavırdan tavıra geçişteki mükemmel mucizeliği, yedi kat semanın tabaka tabaka yaratılışındaki ahenk ve düzeni, direksiz havada duran farklı iki varlık olan ay ve güneşin insana yaptığı hizmeti onların anlayabileceği şekilde anlatır.
Bitkinin yaratılışındaki topraktan Allah tarafından bitirilmesini insanın yaratılışına misal olarak gösterir. İnsan da sanki bir bitki gibi topraktan bitirilmiş ve yaratılmıştır.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "Ve Allah, sizi yerden (sanki) bir bitki olarak bitirdi (sizi topraktan yarattı). (Nuh, 17)"
Allahım, bizim ve neslimizin marifetinde hissesi ziyade olanlardan eyle.. Âmin..

Ayı bir nur, güneşi bir kandil yaptı

Ey insan! İnkarlarında ısrar eden kavmine istiğfar ederlerse Allah'ın onlara neler ihsan edeceğini söyleyen Hz. Nuh (as), onlara kendilerindeki ve kainattaki yaratılış delillerini göstererek iknaya çalışır.
İnsanın yaratılışındaki tavırdan tavıra geçirilişi yaratılışın büyük bir delilidir.. Bu geçişler ne tesadüfle ne tabiatla ne de kendi kendinelikle izah edilemez. Bu geçişler ancak azameti her şeyi kuşatan bir irade ile mümkündür ki o irade Allah'dır.
Yedi kat semanın tabaka tabaka yaratılması afakî bir delildir ki insanlar gökteki ahengi gözleriyle görür ki zerre miktar düzensizlik ve uyumsuzluk yoktur. Bu ahengi sağlayacak kudret ve irade sahibi ancak Allah'dır.
Hz. Nuh (as) bu delilleri gösterdikten sonra daha anlaşılır olması için ay ile güneşi misal olarak verir ki geniş hakikatleri akıllara yaklaştırır. Dünyanın uydusu olan ay, geceyi süsleyen nurlu bir ayna gibidir. Gündüzün ve ısınmanın sebebi olan güneş ise ışık verici ve ısındırıcı bir kandil gibidir ki onlara bu vazifeleri yaptırabilecek kudret ancak Allah'dır.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "Onların içinde ayı bir nûr yaptı ve güneşi (ışık verici ve ısındırıcı) bir kandil kıldı. (Nuh, 16)"
Allahım, bizi ve neslimizi imanın nuruyla nurlandır.. Âmin..