31 Aralık 2014 Çarşamba

Birbirinize düşman olarak inin

Ey insan! Yerilmiş ve kovulmuş şeytanın yemin ederek yaptığı vesvese ile Allah’ın yasak ettiği ağaca tenezzül edip meyvesinden yiyen Hz. Âdem (as) ile Hz. Havva (ra), Allah’ın o ağacı yasakladığını ve şeytanın apaçık bir düşman olduğunu bildirdiğini hatırlatması üzerine pişman olarak Allah’dan mağfiret ve merhamet dilerler.
Hz. Âdem (as) ile Hz. Havva’nın (ra) mağfiret ve merhamet dilemesi üzerine mücadele ve imtihan için Allah, onlara şeytan ile birbirlerine düşman olarak inmelerini emreder. Allahyeryüzünde bir zamana kadar onlar için bir yerleşme ve bir faydalanma olduğunu onlara bildirir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: “(Allah, onlara şöyle) buyurdu: “Birbirinize düşman olarak inin! Sizin için yeryüzünde bir zamâna kadar bir yerleşme ve bir faydalanma vardır.” (Araf, 24)”
Allahım, bizi ve neslimizi şeytanın desise ve vesveselerinden daima muhafaza eyle.. Âmin..

Rabbimiz, kendimize zulmettik

Ey insan! Şeytanın hile ve vesvesesine aldanarak Allah’ın men ettiği ağaca tenezzül edip meyvesinden yiyen Hz. Âdem (as) ile Hz. Havva (ra), kendilerine görünen avret yerlerini Cennet yapraklarıyla örttüklerinde Allah, o ağacı yasakladığını ve şeytanın apaçık bir düşman olduğunu bildirdiğini onlara nida ederek hatırlatır.
Yaptıkları hatadan pişman olan Hz. Âdem (as) ile Hz. Havva (ra), Allah’a kendilerine zulmettiklerini itiraf ederek mağfirette bulunurlar. Eğer kendilerine mağfiret etmez ve merhamet etmez ise mutlaka hüsrana uğrayanlardan olacaklarını Allah’a arz ederler.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: “(Âdem ile Havvâ) dediler ki: “Rabbimiz! (Biz) kendimize zulmettik; artık bize mağfiret etmez ve bize merhamet etmezsen, mutlaka hüsrâna uğrayanlardan oluruz.” (Araf, 23)”
Allahım, bizi ve neslimizi mağfiret ve merhamet ettiklerinden eyle.. Âmin..

Şeytan ikisini aldatarak o ağaca tenezzül ettirdi

Ey insan! Cennete yerleştirilen Hz. Âdem (as) ve Hz. Havva’ya (ra) örtülmüş avret yerlerini kendilerine göstermek için onların melek olmamaları veya Cennette ebedî kalıcı olmamaları için Allah’ın o ağacı kendilerine yasakladığı vesvesesini vererek kendilerinin iyiliği için onlara nasihat edenlerden olduğuna yemin etti.
Şeytanın vesvesesine aldanan Hz. Âdem (as) ve Hz. Havva (ra) Allah’ın men ettiği ağaçtan yemeye tenezzül ettiler de ağacın meyvesinden tattıklarında hatalarının neticesi olarak avret yerleri kendilerine göründü. Hemen Cennet yapraklarıyla avret yerlerini örtmeye çalıştılar. O halde iken Allah onlara, o ağacı yasakladığını ve şeytanın da gerçekten apaçık düşman olduğunu söylediğini nida ile hatırlattı.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: “Böylece o ikisini aldatarak (o ağaçtan yemeye) tenezzül ettirdi. Derken ağacı(n meyvesini) tattıklarında, avret yerleri kendilerine göründü de Cennet yapraklarından üzerlerini örtmeye başladılar. Bunun üzerine Rableri o ikisine: “Size bu ağacı yasaklamadım mı ve şübhesiz şeytan size apaçık bir düşmandır, demedim mi?” diye nidâ etti. (Araf, 22)”
Allahım, bizi ve neslimizi emrine muti olan ve şeytana aldanmayanlardan eyle.. Âmin..

Ben sizi nasihat edenlerdenim

Ey insan! Yerilmiş ve kovulmuş şeytan, Cennete yerleşen Hz. Âdem (as) ve Hz. Havva'ya (ra) kendilerinden örtülmüş olan avret yerlerini kendilerine göstermek için yasak ağacın yasak edilmesinin sebebinin melek olmamaları veya Cennette ebedî olarak kalıcı olmamaları için olduğu vesvesesini verir.
Şeytan, onları bu vesvesesine inandırmak ve aldatmak için, kendilerine gerçekten nasihat ederek iyilik etmek istediğini yeminle söyler.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "Ve onlara: “Doğrusu ben size gerçekten (iyiliğiniz için) nasîhat edenlerdenim” diye de yemîn etti. (Âraf, 21)"
Allahım, bizi ve neslimizi şeytana aldananlardan eyleme.. Âmin..

30 Aralık 2014 Salı

Avret yerlerini onlara göstermek için

Ey insan! Allah, Hz. Âdem (as) ile zevcesi Hz. Havva'yı (ra) Cennete yerleştirir ve orada istediği yerden yemelerini, fakat bir ağaca yaklaşmamalarını ve ondan yememelerini emreder. Aksi takdirde zalimlerden olacaklarını bildirir.
Derken yerilmiş ve kovulmuş olan İblis, aldığı mühlete binaen şeytan olarak Hz. Âdem (as) ve Hz. Havva'ya (ra) yaklaşır ve onlardan örtülen ve yasak ağaca yaklaşma hatasının neticvesinde avret yerlerini kendilerine göstermek için onlara vesvese verir. Belki de onların da merakını çeken yasak meyvenin hikmetini bilmenin de sevkiyle şeytan, Allah'ın o ağacı yasak etmesinin sebebinin onlara melek olmamaları veya Cennette ebedî olarak kalıcı olmamaları için olduğunu söyler.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "Derken şeytan, (o ikisini, netîcelerinden biri de) onlardan örtülmüş avret yerlerini kendilerine göstermek (olan hatâya sevk etmek) için, onlara vesvese verdi ve: “Rabbiniz, ancak melek olmayasınız veya (Cennette) ebedî kalıcılardan olmayasınız diye sizi bu ağaçtan men‘ etti” dedi. (Âraf, 20)"
Allahım, bizi ve neslimizi şeytanın vesveselerinden daima muhafaza eyle.. Âmin..

Dilediğinizden yiyin, şu ağaca yaklaşmayın

Ey insan! İblis yerilmiş ve kovulmuş olarak Cennetten çıkarılır ve aşağı olan dünyaya alçaklardan olarak indirilir.
Hz. Âdem (as) ve zevcesi ve hanımı Hz. Havva (ra) Cennete yerleştirilir. Cennette diledikleri yerden ve şeyden yemeleri buyrulur. Sadece Cennette bir ağaca yaklaşmamalarını ve onun meyvesinden yememeleri söylenir. Eğer o ağaçtan yemeleri halinde zalimlerden olacakları kendilerine bildirilir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "Ve ey Âdem! Sen zevcen (Havvâ) ile Cennete yerleş; artık dilediğiniz yerden yiyin; fakat şu ağaca yaklaşmayın, yoksa zâlimlerden olursunuz! (Âraf, 19)"
Allahım, bizi ve neslimizi daima Sana itaatkâr kulların eyle.. Âmin..

Yerilmiş ve kovulmuş olarak oradan çık

Ey insan! Cennetten kovulan ve insanların diriltilişine kadar mühlet alan İblis, Allah’ın dosdoğru yolu üzerine oturacağını, insanlara önlerinden ve arkalarından, sağlarından ve sollarından sokulup şükretmelerini unutturacağını iddia eder.
İnsanları Allah’ın dosdoğru yolundan saptıracağını iddia eden İblis’e Allah, tarafından yerilmiş ve Cennetten kovulmuş olarak çıkmasını emreder. Kendisine uyan olursa, Cehennemi de İblis ve İblis’e uyanlarla dolduracağını vaad eder.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: “(Allah, bunun üzerine:) “Yerilmiş ve kovulmuş olarak oradan (Cennetten) çık! And olsun ki onlardan kim sana uyarsa, Cehennemi sizin hepinizle mutlaka dolduracağım!” buyurdu. (Araf, 18)”
Allahım, bizi ve neslimizi şeytanlara uyanlardan eyleme ve Cehennemden muhafaza eyle.. Âmin..

29 Aralık 2014 Pazartesi

Onların çoğunu şükredici kimseler bulmayacaksın

Ey insan! Allah'ın secde emrine uymayarak kibirlendiği için Cennetten kovulan İblis, Allah'dan istediği insanların diriltileceği güne kadar mühlet içinde azdırıldığını söyleyerek Allah'ın dosdoğru yolunun üzerine oturacağını iddia eder.
Allah'ın dosdoğru yolunun üzerine oturacağını iddia eden İblis, insanların önlerinden ve arkalarından, sağlarından ve sollarından anlayışlarına göre sokulup vesvese vererek desiselerle aldatacağını ve insanların çoğunun şükredici kimseler olmayacaklarını iddia eder.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: “Sonra elbette onlara önlerinden ve arkalarından, sağlarından ve sollarından sokulacağım ve (sen) onların çoğunu şükredici kimseler bulmayacaksın!” (Âraf, 17)”
Allahım, bizi ve neslimizi şeytanın her türlü vesvese ve desisesinden muhafaza ederek Sana daima şükredenlerden eyle.. Âmin..

Senin dosdoğru yoluna oturacağım

Ey insan! Allah'ın secde emrine uymayarak kibirlenen İblis, Cennetten çıkartılıp indirildiği için insanların diriltileceği güne kadar istediği mühlet verilir.
Kıyamete kadar mühlet alan İblis, kendisini Allah'ın azdırdığını söyleyerek verilen mühlet içinde insanları saptırmak için Allah'ın dosdoğru yolu üzerine oturacağını ve insanlara geçit vermeyeceği iddiasında bulunur.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: “(İblis) dedi: “Öyle ise beni azdırmandan dolayı (ben de) mutlaka onlar(ı saptırmak) için, senin dosdoğru yoluna oturacağım!” (Âraf, 16)”
Allahım, bizi ve neslimizi dosdoğru yolundan ayırma.. Âmin..

Doğrusu sen mühlet verilenlerdensin

Ey insan! Cennette bulunanların haddine kibirlenmek düşmediğinden ve İblis orada iken kibirlenerek Allah'ın secde emrine itaat etmeyerek Cennetten kovulur ve insanların tekrar diriltileceği güne kadar Allah'dan mühlet ister.
Cennetten kovulup aşağı olan dünyaya indirilen İblis, insana karşı mücadele etmek için Allah'dan istediği mühlet verilir ve kıyamete kadar mühlet verilenlerden olur.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: “(Allah da) buyurdu ki: “(Haydi) doğrusu sen (o vakte kadar) mühlet verilenlerdensin!” (Âraf, 15)”
Allahım, bizi ve neslimizi daima rızanı kazananlardan eyle.. Âmin..

Bana diriltilecekleri güne kadar mühlet ver

Ey insan! Cennette iken kibirlenip Allah’ın Hz. Âdem’e secde emrine itaat etmeyen İblis’e Allah, Cennette kibirlenmenin haddine düşmediğini ve bundan dolayı alçaklardan olduğunu bildirir.
Cennetten kovulan İblis, Hz. Âdem’e secde etmemekte ve daha hayırlı olduğu noktasında kendini haklı gösterebilmek maksadıyla insanların diriltilecekleri güne kadar Allah’dan mühlet ister.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: “(İblis) dedi: “Bana (insanların) diriltilecekleri güne kadar mühlet ver!” (Âraf, 14)”
Allahım, bizi ve neslimizi İblis’e verilen mühlette ona aldanan ve itaat edenlerden eyleme.. Âmin..

28 Aralık 2014 Pazar

Cennette kibirlenmek haddine düşmez

Ey insan! Allah’ın Hz. Âdem’e secde emrinden men eden şeyin ne olduğunu sorusuna İblis, Hz. Hz. Âdem’in (as) çamurdan ve kendisinin ateşten yaratıldığını söyleyerek daha hayırlı olduğunu söyler.
Üstünlük taslayarak Allah’ın emrine muhalefet eden İblis’e Allah, bulunduğu makamdan hemen inmesini, zira kibirlenenlerin Cennette bulunamayacağını ve Cennette bulunanların kibirlenmenin hadlerini düşmediğine, kibirlenmenin ise bir alçaklık olduğunu bildirir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: “(Allah şöyle) buyurdu: “Haydi hemen in oradan! Orada (Cennette) kibirlenmek haddine düşmez; haydi çık, çünki sen alçaklardansın!” (Âraf, 13)”
Allahım, bizi ve neslimizi kibirlenenlerden eyleme.. Âmin..

Secde etmekten seni men eden nedir?

Ey insan! Kâinatın meyvesi olarak yaratılan insanın atası Hz. Âdem’i (as) yaratan Allahmeleklerden Hz. Âdem’e (as) secde etmesini buyurduğunda melekler hemen secde ederken İblis secde etmeyerek secde edenlerden olmaz.
Hz. Âdem’e (as) secde emrine itaat etmeyen İblis’e Allah, kendisini secde emrini yerine getirmekten men edenin ne olduğunu sorar. İblis ise bu secde emrine uymaktan kendisini men eden şeyin, kendisinin ateşten, Hz. Âdem’in (as) çamurdan yaratıldığını, bundan dolayı daha hayırlı olduğunu ileri sürer.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: “(Allah, ona) şöyle buyurdu: “Sana emrettiğimde, secde etmekten seni men‘ eden nedir?” (İblis) dedi ki: “Ben ondan daha hayırlıyım. Beni ateşten yarattın, onu ise çamurdan yarattın!” (Âraf, 12)”
Allahım, bizi ve neslimizi enaniyetten ve üstünlük taslamaktan daima muhafaza eyle.. Âmin..

Sizi yarattık ve meleklere "Âdem'e secde edin" buyurduk

Ey insan! İnsana yeryüzünde imkân verip oraya yerleştiren Allah, yine insan için geçim vasıtaları vermesine rağmen insan, verilen imkân ve geçim vasıtalarına şükürden geri kalmakta, çok az şükretmektedir.
Allah insanı, atası ve babası olan Hz. Âdem’i (as) yaratmış, sonra insan şeklini vermiştir. Allahkâinatın meyvesi olarak yaratılan insanların babası Hz. Âdem’e (as) secde etmesini meleklere buyurunca melekler itaat ederek hemen secde ederler, fakat melekler içinde bulunan ve cinlerden olan İblis secde emrine itaat etmez, secde edenlerden olmaz.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: “Ve and olsun ki sizi (babanız Âdem’i) yarattık, sonra size şekil verdik, sonra da meleklere: “Âdem’e secde edin!” buyurduk. Hemen secde ettiler. (Cinlerden olan) İblis hâriç! (O,) secde edenlerden olmadı. (Âraf, 11)”
Allahım, bizi ve neslimizi emrine daima itaat edenlerden eyle.. Âmin..

27 Aralık 2014 Cumartesi

Size yeryüzünde imkân verdik

Ey insan! Hak tartı günü kimilerin tartıları ağır gelip kurtuluşa erecek, kimilerin de tartıları hafif gelip Allah'ın âyetlerini yalanlayarak zulmettikleri için hüsrana uğrayacaklardır.
Allah, insan için yeryüzünü yaşanır kılmış, yeryüzünü döşemiş ve göğü üstlerine tavan yaparak insana imkân vermiş, yeryüzüne yerleştirmiştir. Kendisine imkân verilen insan için Allah, yeryüzünde hayatını devam ettirmesi için karada, denizde ve havada geçim vasıtaları kılmıştır. Kendisine yapılan bu kadar masraf ve imkânı görmeyen insan, bunlara karşı şükürde aciz kalmıştır. Sanki o imkânlar ve geçim vasıtaları hakkıymış gibi onların karşılığında çok az şükretmektedir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: “Celâlim hakkı için, size yeryüzünde imkân verdik (orada yerleştirdik) ve orada sizin için geçim vâsıtaları kıldık. (Siz ise) ne kadar az şükrediyorsunuz! (Âraf, 10)”
Allahım, bizi ve neslimizi verdiğin imkânlara ve geçim vasıtalarına hadsiz şükredenlerden eyle.. Âmin..

Hak tartıda tartıları hafif gelenler

Ey insan! Allah'ın insana yaptıklarını bir ilimle anlatacağı gün, hak tartı günüdür. O gün kimilerin tartıda sevabı günahına ağır gelecek ve gerçekten kurtuluşa ereceklerdir.
Hak tartıda sevabları günahlarına karşı hafif gelenler, Allah'ın âyetleri kendilerine okunduğu halde bilerek inkâr ettiklerinden zulmetmiş olarak kendilerini hüsrana ve ebedî zarara uğratan kimselerdir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: “Kimlerin de tartıları hafif gelirse, işte onlar âyetlerimize (onları bilerek inkâr etmekle) zulmetmekte olduklarından dolayı, kendilerini hüsrâna uğratmış kimselerdir. (Âraf, 9)”
Allahım, bizi ve neslimizi tartıları hafif gelenlerden eyleme.. Âmin..

Hak tartıda tartıları ağır gelenler

Ey insan! Herşeyden hakkıyla haberdar olan Allah, herkesin yaptığını kaydetmiş ve kendisine yaptığını bir ilim ile teferruatıyla anlatacak ve bildirecektir.
Amellerin sahiblerine anlatılacağı gün, aynı zamanda hak tartı günüdür. Hak tartıda sevabları günahlarına ağır gelenler, Cehennemden kurtulup Cennete kavuşacaklar. İşte onlar kurtuluşa erenlerin ta kendileridir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: “(Amelleriniz için) hak tartı da o gündür. Artık kimlerin tartıları ağır gelirse, işte kurtuluşa erenler ancak onlardır. (Âraf, 8)”
Allahım, bizi ve neslimizi hak tartıda kurtuluşa erenlerden eyle.. Âmin..

Kendilerine bir ilim ile mutlaka anlatacağız

Ey insan! Allah, peygamber gönderdiği her kavme ne amel işlediğini mutlaka soracaktır. Zira onlar peygamber gönderilmekle teklif altına girmişlerdir. Kavimlere gönderilen peygamberlere de tebliğ vazifesini yapıp yapmadıklarını mutlaka soracaktır.
Allah, herkesin ne yaptığını kaydetmiş ve onları amel sahiblerine bir ilim ile bütün teferruatıyla haber verecek, anlatacaktır. Zira Allah, yapılanlardan gaib ve habersiz değildir, bilhassa her şeyden hakkıyla haberdardır.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: “Artık (yaptıklarını) kendilerine bir ilim ile (bütün teferruâtıyla bilerek) mutlaka anlatacağız; çünki (biz, onlardan) gaib (habersiz) değildik. (Âraf, 7)”
Allahım, bizi ve neslimizi amelleri hayırlı olanlardan eyle.. Âmin..

26 Aralık 2014 Cuma

Peygamber gönderilenlere mutlaka soracağız

Ey insan! Allah'ın azabı kendilerine gönderilen peygamberi yalanlayıp günahta ısrar edenlere geldiğinde kendilerinin gerçekten zalimler olduklarını itiraf edip feryad-ı figan ederler.
Allah, hidayetten uzaklaşıp dalaletin, şirkin ve zulmün bataklığına düşmüş kavimlere karanlıktan nura çıkarsın diye peygamber göndermiştir. Kendilerine doğru yolu gösteren peygamber gönderilenlere Allah, mutlaka ne amel işlediklerini mutlaka soracaktır. Zira onlar için teklif hak olmuştur. Gönderilen peygamberlere de hakkı hakkıyla tebliğ edip etmediklerini, vazifelerini hakkıyla yapıp yapmadıklarını da soracaktır.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: “İşte kendilerine (peygamber) gönderilenlere (ne amel işlediklerini) mutlaka soracağız, (gönderilen) peygamberlere de (teblîğ edip etmediklerini) elbette soracağız! (Âraf, 6)”
Allahım, bizi ve neslimizi niyetleri, amelleri ve akıbetleri hayırlı olanlar eyle.. Âmin..

Gerçekten biz zalimlerdik

Ey insan! Rabbiniz tarafından indirilene tabi olun emrine rağmen ibret almayıp Kur’ân’a tabi olmayanlara Allah, daha önce helak ettiği şehirleri onlara misal getirir. O şehir halklarına Allah’ın azabı ya geceleyin uykuda iken ya da öğleyin kaylule uykusunda iken gelmiştir.
Allah’ın azabı onlara geldiğinde hemen vicdanları konuşmaya başlar ve kendilerinin gerçekten zalimlerden olduklarını söyleyerek Allah’a azabı kaldırması için çağırıp yalvarırlar. Onların başka çağırışları da olmaz.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: “Azâbımız onlara geldiğinde: “Gerçekten biz zâlimlerdik!” demelerinden başka çağırışları (ve yalvarışları) da olmadı. (Âraf, 5)”
Allahım, bizi ve neslimizi zalimlerden eyleme.. Âmin..

Nice şehirleri helak ettik

Ey insan! İnsanları sakındırması ve mü’minlere nasihat için Peygamber Efendimize (asm) indirilen Kur’ân’a tabi olmalarını Allah emreder. Fakat insanlar çok az ibret almaktadırlar.
Allah, ibret için Kendisine isyan eden çok günahkâr kavinlerin helakini insanların ibretine sunar ve ibret almayan niye şehirleri helak ettiğini bildirir. Allah’ın azabı helak edilen o şehirlerin kimisini geceleyin, kimisini de halkı gündüz uykusunda kaylule yaparken gelmiş ve yakalamıştır.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: “Hâlbuki nice şehirler var ki onları helâk ettik de azâbımız kendilerine geceleyin veya onlar (o memleketin halkı) kaylûlede (gündüz uykusunda) olan kimseler iken gelivermiştir. (Âraf, 4)”
Allahım, bizi ve neslimizi helak ettiklerinden eyleme.. Âmin..

25 Aralık 2014 Perşembe

Rabbinizden size indirilene tâbi olun

Ey insan! Allah, Kur’ân ile insanların sakındırılmasını ve mü’minlere nasihat edilmesini ve Kur’ân’ı tebliğde karşılaşılabilecek yalanlamalara karşı da bir sıkıntı ve üzüntü duyulmamasını ister.
İnsanların sakındırılmak ve mü’minlere nasihat etmek için Peygamber Efendimize (asm) Kur’ân’ı indiren Allah, insanlara şefkatiyle terbiye eden Rablerinden indirilen Kur’ân’a tabi olmalarını ve iki cihan saadeti için Kendisinden başka birtakım dostlara tabi olmamaları bildirir. Buna rağmen insanlar Kur’ân’dan çok az ibret almaktadırlar.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: “Rabbinizden size indirilene tâbi‘ olun ve O’ndan başka birtakım dostlara tâbi‘ olmayın! (Siz) ne kadar az ibret alıyorsunuz! (Âraf, 3)”
Allahım, bizi ve neslimizi Kur’ân’a tabi olup ziyadesiyle ibret alanlar eyle.. Âmin..

Tebliğden dolayı gönlünde bir sıkıntı olmasın

Ey insan! Allah, Âraf Suresi’ne has kulu Peygamber Efendimize (asm) şifreli olarak huruf-u mukattaa ile başlar ve Kur’ân’ın icazını ediblere gösterir.
Şifreli olarak has kuluna hitab eden Allah, arş-ı aladan indirdiği Kur’ân ile insanları Allah’a asi gelerek gazabına uğramalarından sakındırmasını ve imanlarına muvafık hareket etmeleri için mü’minlere nasihat için Peygamber Efendimize (asm) indirdiğini bildirir. Bundan dolayı da Kur’ân’ı tebliğde karşılacabileceği yalanlama korkusu ile gönlünde bir sıkıntı ve üzüntü duymamasını vahyeder.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: “(Bu,) kendisiyle (insanları) sakındırman ve mü’minlere  nasîhat (vermen) için sana indirilen bir kitabdır; öyle ise ondan (onu tebliğden) dolayı gönlünde bir sıkıntı (yalanlanma korkusu) olmasın! (Âraf, 2)”
Allahım, bizi ve neslimizi Kur’ân ile sakındıran ve nasihat edenler eyle.. Âmin..

Elif, Lâm, Mîm, Sâd

Ey insan! Allah, arş-ı aladan emin bir vasıta ile has kulu Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed’e (asm) indirdiği Kur’ân’ın bazı surelerinde O’na (asm) has olarak şifre ile hitab ederek konuşur.
Huruf-u mukatta denilen kesik harflerin anahtarı has kulu Peygamber Efendimiz (asm) ile halis vereselerindedir. Kur’ân’ın icazını müşriklerin ediblerine dahi gösterir. O şifre ile başlayan surelerden birisi de Âraf Suresi’dir. Ve Allah has kuluna has bir şekilde hitab eder.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: “Elif, Lâm, Mîm, Sâd. (Âraf, 1)”
Allahım, bizi ve neslimizi has kuluna halisane tabi olanlardan eyle.. Âmin..

Hayayı emreden sure, Âraf Suresi

Ey insan! Âraf Suresi, Kur'ân-ı Kerim'in 7. suresi olup 39. sure olarak Mekke devrinde nâzil olmuştur, 206 âyettir.
Surede Allah; şifreli harflerle Peygamber Efendimize (asm) hitab ederek başlar ve insanları sakındırması ve mü'minlere nasihat etmesi için indirdiği Kur'ân'ı sıkılmadan tebliğ etmesini, iman esaslarını, tevhid ve ahiret inancını, müşriklerin yanlış inançlarını ve vahye karşı inadcı ve yalanlayıcı tavırlarını, Hz. Nuh (as), Hz. Hud (as), Hz. Salih (as), Hz. Lut (as), Hz. Şuayb (as) ve Hz. Musa (as) kavimleriyle olan ibretli kıssalarını, ilk yaratılışı, insanın iç ve dış yapısını ve meyillerini iyilik için kullanmasını, haya için elbiseler verdiğini, aklını kullanmayanların neticelerini bildirir.
Allahım, bizi ve neslimizi Âraf Suresi'nden murad mana, nur, sır ve fazilete mazhar ve nail eyle.. Âmin..


24 Aralık 2014 Çarşamba

Nazara karşı zırh duadır

Ey insan! İnsan, Allah'ın verdiği gözler ile şu şehadet âlemi olan dünyayı ve kâinatı temaşa eder, seyreder. Görerek yapılması gereken işlerini görür ve yapar.
Allah, o gözlerden bazılarına tesir vermiştir ki kimisi hasedle bakar, kimisi hayran olup bakar, nazar eder. O nazardaki tesir ile müteessir olur, etkilenir. Öyle ki hasta eder, hatta ölümüne sebeb olur. Peygamber Efendimiz (asm) bu hususta "Nazar deveyi kazana, insanı mezara sokar. (Keşfü’l-Hafâ)" buyurarak nazarın tesirinin boyutunu gösterir. Ondandır ki nazar eden, nazarından dolayı karşıya verdiği zarardan dolayı mesuldür. Bu mesuliyetten kurtulmak için nazar ettiğinde "maşaallah, barakellah" demekle mükelleftir ki nazarı tesir etmesin, zarar vermesin.
Nazara karşı korunmanın yolu dua ile Allah'a sığınmaktır. Kalem Suresi'nin son âyetleri olan 51. ve 52. âyetleri, Âyetü'l-Kürsi, Felak ve Nas Surelerini okumanın yanında Evrad-ı Kudsiye'den aşağıdaki tesirli duaya ihlas ile devam etmelidir.
Allahım, bizi ve neslimizi nazar ehlinin nazarından ve zararından daima muhafaza eyle.. Âmin..





Kur'ân'ı dinlemezlerse helaklarını gözetle

Ey insan! İnsanlar ibret alsınlar diye Allah Kur’ân’ı sadece Peygamber Efendimizin (asm) diliyle indirerek kolaylaştırmıştır.
İbret alsınlar diye Peygamber Efendimizin (asm) diliyle kolaylaştırılan Kur’ân’ı dinlemeyen ve hükmüne tabi olmayan insanlar, Allah’ın vaadi ile helak edilecektir ki onların helakini Allah, Peygamber Efendimizden (asm) gözetlemesini ister ve Kur’ân’ın dinlemeyen o güruhun da Peygamber Efendimizin (asm) başına bir şey gelmesini gözetlediklerini bildirir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: “O hâlde (eğer dinlemezlerse, onların helâkini) gözetle; doğrusu onlar da (senin başına bir şey gelmesini) gözetleyicidirler. (Duhan, 59)”
Allahım, bizi ve neslimizi Kur’ân’ı dinleyenlerden eyle.. Âmin..

Kur'ân'ı sadece senin dilinle kolaylaştırdık

Ey insan! Çok günahkâr olanlar için Cehennem azabını ve takva sahibleri için emin bir makam olan Cenneti müjdeleyen Allah, insanlar ile Kur’ân ile konuşmuştur.
Kur’ân’ı Peygamber Efendimizin (asm) diliyle insanların anlayışına uygun şekilde indirerek kolaylaştırmıştır. Ta insanlar, Peygamber Efendimizin (asm) diliyle kolaylaştırılan Kur’ân’dan ibret alsınlar.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: “Artık onu (o Kur’ân’ı) sâdece senin dilinle (indirerek insanlara) kolaylaştırdık; tâ ki ibret alsınlar. (Duhan, 58)”
Allahım, bizi ve neslimizi Kur’ân’dan daima ibret alanlardan eyle.. Âmin..

23 Aralık 2014 Salı

İşte büyük kurtuluş budur

Ey insan! Takva sahibleri, emin bir makam olan Cennette emniyet içinde canlarının çektiği her meyveyi isterler.
Her insan gibi dünyada iken ilk ölümü tadan takva sahibleri, Cennette başka ölüm tatmazlar. Emin bir makam olan Cennette kendilerini şefkatle terbiye eden Rablerinden bir lütuf olarak Allah, onları Cehennem azabından korumuştur. Cehennem azabından korunmak ve Cennette emniyet içinde olmak, işte büyük kurtuluş budur.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: “İlk ölümden (dünyadaki vefatlarından) başka orada ölüm tatmazlar ve Rabbinden bir lütuf olarak (Allah) onları Cehennem azâbından korumuştur. İşte büyük kurtuluş budur! (Duhan, 56-57)”
Allahım, bizi ve neslimizi Cehennem azabından koru ve büyük kurtuluşa mazhar eyle.. Âmin..

Orada canlarının çektiği her meyveyi isterler

Ey insan! Takva sahibleri ahirette emin bir makamda, bahçelerde ve pınar başında, ince ve kalın ipekten elbiseler giymiş olarak karşılıklı otururlar ve onlar iri gözlü Cennet kızları olan hurilerle evlendirilmişlerdir.
Huri kızları ile evlendirilen takva sahibleri, emin bir makam olan Cennette hiçbir şeyden ve nimetlerin bitmesinden ve ölmekten endişe duymayarak emniyet içinde canlarının çektiği her meyveyi rahatla isterler ve yerler.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: “Orada emniyet içinde kimseler olarak (canlarının çektiği) her meyveyi isterler. (Duhan, 55)”
Allahım, bizi ve neslimizi dünyada ve ahirette emniyet içinde eyle.. Âmin..

Onları iri gözlü hurilerle evlendirmişizdir

Ey insan! Ahirette emin bir makamda olan takva sahibleri, bahçelerde ve pınar başında ince ipekten ve kalın ipekten elbiseler ile tahtlar üzerinde karşılıklı otururlar.
Takva sahibleri için mükâfat böyledir. O takva sahibleri, dünyadan gelen salih hanımları dışında aynı zamanda iri gözlü hurilerle evlendirilmiş, nikah saadeti ve lezzeti de ihsan edilmiştir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: “İşte böyle! Hem onları iri gözlü hûrilerle evlendirmişizdir. (Duhan, 54)”
Allahım, bize ve neslimize iki cihan saadeti ihsan eyle.. Âmin..

ipekten giyerek karşılıklı oturanlardır

Ey insan! Çok günahkâr olanlar erimiş maden gibi olan zakkum ağacından yiyip başının üstüne kaynar su dökülerek yalanladığı haber verilen azabı tadarken takva sahibleri emin bir makamda, bahçelerde ve pınar başlarındadır.
Emin bir makamda, bahçelerde ve pınar başlarında olan takva sahibleri, ince ipekten ve kalın ipekten elbiseler giyerler. Kendilerine has ve güzel tahtlar üzerinde karşılıklı olarak otururlar.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: “İnce ipekten ve kalın ipekten (elbiseler) giyerek karşılıklı oturanlardır. (Duhan, 53)”
Allahım, bizi ve neslimizi ebedî saadete mazhar eyle.. Âmin..

22 Aralık 2014 Pazartesi

Bahçelerde ve pınar başlarında

Ey insan! Çok günahkâr kimseler Cehennemde hakkında şübhe edip durdukları azabı tadarken takva sahibleri emin bir yer ve makamdadırlar.
Takva sahibleri, bulundukları emin makam olan Cennette Allah’ın kendilerine olan nimet ve ihsanlarını görmek ve tatmak üzere bahçelerde ve pınar başlarında lezzet ve sefa içindedirler.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: “Bahçelerde ve pınar başlarında! (Duhan, 52)”
Allahım, bizi ve neslimizi ahirette bahçelerde ve pınar başlarında olanlardan eyle.. Âmin..

Takva sahibleri, emin bir makamdadırlar

Ey insan! Çok günahkâr kimseye, Cehenneme vardığında erimiş maden gibi olan zakkum ağacından yiyip Zebaniler tarafından Cehennemin ortasına sürüklenip başının üstüne kaynar su döküldüğünde tattığı bu azabın dünyada iken hakkında şübhe edip durduğu şey olduğu bildirilir.
Çok günahkâr kimseler Cehennemde hakkında şübhe edip durdukları azabı tadarken günah işlemekte ve Allah’a isyan etmekten çekinen takva sahibleri, o dehşetli azabları görmeyeceği ve tatmayacağı emin bir yerde ve makamdadırlar.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: “Muhakkak ki takvâ sâhibleri, emin bir makamdadırlar. (Duhan, 51)”
Allahım, bizi ve neslimizi takva sahibleri eyle.. Âmin..

Bu azab, hakkında şübhe edip durduğunuz şeydir

Ey insan! Erimiş maden gibi karınlarda kaynayan zakkum ağacını yiyip Allah’ın emriyle Zebanilerce Cehennemin ortasına sürüklenerek başının üstüne kaynar su azabı dökülen çok günahkâr kimseye, güçlü ve şerefli olarak kendisini zannettiği için bu azabı tatması söylenir.
Dehşetli Cehennem azabını tadan çok günahkâr kimseye, tattığı bu azabın, dünyada iken kendilerine en doğru kimseler olan peygamberler tarafından iman etmeyip inkâr edenler için haber verilen ve hakkında şübhe edip durdukları şey olduğu bildirilir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: “Şübhesiz bu (azab), hakkında şübhe edip durduğunuz şeydir! (Duhan, 50)”
Allahım, bizi ve neslimizi dünyevî ve uhrevî bütün azablardan muhafaza eyle.. Âmin..

21 Aralık 2014 Pazar

Tat, çünkü güçlü ve şerefli ancak sendir

Ey insan! Çok günahkâr kimse, Allah’ın merhametinden mahrum kalmış bir şekilde yemeği olan erimiş maden gibi olan zakkum ağacını yedikten sonra karnında suyun kaynaması gibi kaynar vaziyette Allah’ın emriyle Zebaniler tarafından sürüklenerek Cehennemin ortasına getirildiğinde başının üstüne kaynar su azabı dökülür.
Azab içinde azabı çeken o çok günahkâr kimseye, büyüklük ve üstünlük taslayan ve kendince güçlü ve şerefli olarak ancak kendisini zannettiği ve bildiği için elem verici bu dehşetli Cehennem azabını tatması söylenir. 
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: “(Ve ona denir ki:) “Tat (bakalım)! Çünki (zannınca) güçlü olan, şerefli olan ancak sendin!” (Duhan, 49)”
Allahım, bizi ve neslimizi Cehennemin her türlü azabından muhafaza eyle.. Âmin..

Başının üstüne kaynar su azabından dökün

Ey insan! Allah’ın merhametinden mahrum kalan çok günahkâr kimse, erimiş maden gibi olan zakkum ağacından yiyip Zebanilere tutturulup Cehennemin ortasına sürüklenerek götürülür.
Zebaniler tarafından sürüklenerek Cehennemin ortasına getirilen o çok günahkâr kimsenin başının üstüne azabını katlandıran ve azab içinde azabı çektiren kaynar su dökmeleri onu getiren Zebanilere emredilir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: “Sonra başının üstüne kaynar su azâbından dökün!” (Duhan, 48)”
Allahım, bizi ve neslimizi Cehennemden ve azabından muhafaza eyle.. Âmin..

Kendisini Cehennemin ortasına sürükleyin

Ey insan! Çok günahkâr kimsenin Cehennemdeki yemeği olan zakkum ağacı, erimiş maden gibi yiyenin karnında sıcak suyun kaynayışı gibi kaynar.
Yemek olarak erimiş maden gibi olan zakkum ağacından yiyen o çok günahkâr kimsenin tutulup Cehennemin ortasına sürüklenmesi için Cehennem melekleri olan Zebanilere emir verilir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: “(Sonra Zebânîlere şöyle emredilir:) “Onu tutun da kendisini Cehennemin ortasına sürükleyin!” (Duhan, 47)”
Allahım, bizi ve neslimizi Cehennemin kenarından ve ortasından ve yakınından muhafaza eyle.. Âmin..

O zakkum erimiş maden gibidir

Ey insan! Allah’ın merhametinden uzak kalan çok günahkâr kimsenin varacağı yer olan Cehennemdeki yemeği, çok azab veren zakkum ağacıdır.
Çok günahkâr kimsenin yemeği olan zakkum ağacı, erimiş kızgın bir maden gibidir. Zakkum o kadar dehşetli ve sıcaktır ki onu yiyenin karnında sıcak suyun kaynayışı gibi kaynar.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: “(O zakkum) erimiş ma‘den gibidir! Sıcak suyun kaynayışı gibi karınlarda kaynar! (Duhan, 45-46)”
Allahım, bizi ve neslimizi Cehennem ve yiyeceğinden daima muhafaza eyle.. Âmin..

20 Aralık 2014 Cumartesi

Zakkum ağacı, çok günahkâr kimsenin yemeğidir

Ey insan! Hak ile batılın birbirinden ayrılıp insanlar hakkında hükmün verileceği gün olan ayrışma günü, insanlar hep birlikte buluşma vaktinde toplanacak. Allah'ın merhamet ettiği kimseler müstesna, bir dostun bir dosta hiçbir faydası olmayacak ve yardım da görmeyecektir.
O gün bir yardım ve fayda görmeyen ve Allah'ın merhamet etmediği çok günahkâr olan kimsenin Cehennemde yiyeceği yemeği ancak bir zehir ve azab olan zakkum ağacıdır.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "Muhakkak ki zakkum ağacı, çok günahkâr olan kimsenin yemeğidir! (Duhan, 43-44)"
Allahım, bizi ve neslimizi çok günahkârlardan eylemeyip merhametinle mağfiret ettiklerinden eyle.. Âmin..

Allah’ın merhamet ettiği kimseler müstesna

Ey insan! Hak ile batılın ayrışma günü Allah, insanların hepsini o buluşma vaktinde bir araya toplayacaktır ki o gün bir dostun bir dosta hiçbir faydası olmayacak ve yardım da görmeyecektir.
O gün yardım görülecek olanlar, ancak Allah'ın merhamet ettiği kimselerdir. O gün fayda ve yardım görülecek tek merci kudreti daima üstün gelen Aziz olan ve kendisini iman ile tanıyıp itaat eden kullarına karşı çok merhamet edici Rahim olan ancak Allah'dır.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "Ancak Allah’ın merhamet ettiği kimseler müstesnâ. Şübhesiz ki Azîz (kudreti dâimâ üstün gelen), Rahîm (çok merhamet edici) olan ancak O’dur. (Duhan, 42)"
Allahım, bizi ve neslimizi daima merhamet ettiklerinden eyle.. Âmin..

O gün, dostun dosta hiçbir faydası olmaz

Ey insan! Herşeyi hak ile yaratan Allah, hak ile batılı birbirinden ayırıp insanlar hakkında hüküm vermek üzere ayırış gününde onların hepsini bir araya toplayıp buluşturacaktır.
Hak ile batılın birbirinden ayrılacağı o gün, dünyada iken bir dostun bir dosta yapmış olduğu fayda ve yardımı bir dost bir dosta yapamayacak, hiçbir faydası olmayacaktır.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: “O gün, bir dostun bir dosta hiçbir faydası olmaz ve onlar yardım olunmazlar. (Duhan, 41)”
Allahım, bizi ve neslimizi yardım olunanlardan ve olanlardan eyle.. Âmin..

19 Aralık 2014 Cuma

Ayırış günü, onların buluşma vaktidir

Ey insan! Göğü ve yeri ve ikisi arasında bulunanları oyuncular olarak yaratmayan Allah, onları hak ile yaratarak onlara nice vazifeler ve hikmetler yüklemiştir. Bundan insanların çoğu gafildir, bilmez.
Herşeyi hak ile yaratan Allah, hak ile batılı dünyada mücadele ettirir ve birbirinden ayrılarak insanlar hakkında hüküm verilmek üzere hak ile batılın ayırış günü, insanların hep birlikte toplanıp buluşacağı vakittir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "Şübhesiz ki (hak ile bâtılın birbirinden ayrılarak hüküm verileceği) o ayırış günü, onların hep birlikte buluşma vaktidir. (Duhan, 40)"
Allahım, bizi ve neslimizi ayırış günü mahcub eyleme.. Âmin..

Onları ancak hak ile yarattık

Ey insan! Göğü ve yeri ve ikisi arasında bulunanları yaratan Allah'dır. Allah, onların her birine çok vazifeler yüklemiş, birer memur, birer asker kılmıştır. Yoksa onları birer oyuncu olarak yaratmamıştır.
Göğü ve yeri ve ikisi arasındakileri hak ile yaratan, nice vazifeler yükleyen, hikmetli yapan ve onları oyuncular olarak yaratmayan Allah'dır. Allah'ın gönderiği peygamberleri, kitabları ve delilleri kabul etmeyip yalanlayanlar ve düşünmeyenler bunu bilmezler.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "Onları ancak hak ile yarattık; fakat onların çoğu bilmiyorlar. (Duhan, 39)"
Allahım, bizi ve neslimizi göğü ve yeri ve ikisi arasındakileri hak ile yarattığını bilenler eyle.. Âmin..

Gökleri, yeri ve arasındakileri oyuncular olarak yaratmadık

Ey insan! Peygamber Efendimizi (asm) inkâr eden müşriklerin salih bir zat olan Tübba’nın kavmine kıyasla daha hayırlı olup olmadığını mukayese eden Allah, onların hepsini suçlu kimseler oldukları için helak ettiğini bildirir.
Anlaşılan o ki müşrikler, yaşadıkları hayatı bir oyun ve şu kurulan düzeni, göğü ve yeri ve ikisi arasında bulunanları oyuncular sanmaktadır. Fakat Allah gökleri ve yeri ve ikisi arasındakileri birer oyuncular olarak yaratmadığını, hikmetli vazifeleri olduğunu bildirir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: “Hâlbuki gökleri ve yeri ve ikisi arasında bulunanları, oyuncular olarak yaratmadık. (Duhan, 38)”
Allahım, bizi ve neslimizi Kendine layık bir kul eyle.. Âmin..

Biz onların hepsini helâk ettik

Ey insan! Peygamber Efendimizin (asm) risaletini ve getirdiği hükümleri yalanlayan müşrikler, dünyadaki ölümlerinin ilk olduğunu ve bir daha diriltilmeyeceklerini iddia ederek Peygamber Efendimizden (asm) yeniden diriltilecekleri haberinin doğruluğunu akıllarınca isbatlaması için geçen atalarının geri getirilmelerini isterler.
Ahireti inkâr edip Peygamber Efendimizi (asm) ve getirdiği hükümleri yalanlayan müşrikler, daha önce gelip geçen ve salih bir zat olan Tübba’nın müşrik kavimlerinden daha hayırlı değildir. Zira Allah onların hepsini suçlu kimseler oldukları için helak etmiştir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: “Bunlar mı hayırlı, yoksa (sâlih bir zât olan) Tübba‘(ın müşrik) kavmi ile onlardan öncekiler mi? (Biz) onları(n hepsini) helâk ettik. Çünki onlar, suçlu kimseler idiler! (Duhan, 37)”
Allahım, bizi ve neslimizi hayırlı eyle.. Âmin..

18 Aralık 2014 Perşembe

Doğru kimseler iseniz, atalarımızı geri getirin

Ey insan! Peygamber Efendimizin (asm) risaletine ve getirdiği hükümlere inanmayan müşrikler, ölümü dünyadaki ilk ölümleri olarak değerlendirip bir daha diriltileceklerine inanmadıklarını iddia ederler.
Öldükten sonra tekar diriltileceklerine inanmayan müşrikler, öldükten sonra tekrar dirilme iddiasının doğruluğunu anlamak için daha önce ölmüş atalarının geri getirilmesini isterler.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: “Eğer (iddiânızda) doğru kimseler iseniz, o hâlde atalarımızı (geri) getirin! (Duhan, 36)”
Allahım, bizi ve neslimizi ahirete hakkalyakin iman edenlerden eyle.. Âmin..

Biz ölümden sonra diriltilecek kimseler de değiliz

Ey insan! Allah’a iman eden İsrailoğullarını müşrik âlemlere bilerek seçip üstünlük veren Allah, onlara içlerinde apaçık bir imtihan bulunan mucizeler de vermiştir.
Peygamber Efendimizin (asm) risaletine inanmayıp inkâr eden müşrikler, öldükten sonra tekrar diriltileceklerine de inanmadıklarından, ölümün dünyadaki ilk ölümleri olduklarını ve bir daha diriltilmeyeceklerini Peygamber Efendimize (asm) söyleyerek iddia ederler.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: “(Ey Resûlüm!) Şübhesiz bunlar (o sana inanmayanlar), gerçekten diyorlar ki: “O (ölüm), ancak (dünyadaki) ilk ölümümüzdür. Biz (bundan sonra) diriltilecek kimseler de değiliz.” (Duhan, 34-35)”
Allahım, bizi ve neslimizi hayatımızda, ölümümüzde ve diriltilmemizde razı olduklarından eyle.. Âmin..

İçinde apaçık bir imtihan bulunan mucizelerden de verdik

Ey insan! Allah’a iman eden İsrailoğullarına üstünlük taslayıp haddi aşan Firavun kavminin sahib olduğu nimetleri miras bırakan Allah, iman etmeyen ve peygamberlerini yalanlayanlar kavimler ve âlemler üzerine bilerek seçip üstünlük vermiştir.
İman eden İsrailoğullarını bilerek seçen Allah, Firavun’un zulmünden kurtuluşta Hz. Musa (as) vesilesiyle onlara, içinde akla kapı açan, fakat ihtiyarı elden almayan bir imtihan bulunan mucizelerden de vermiştir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: “Onlara, içinde apaçık bir imtihan bulunan mu‘cizelerden de verdik. (Duhan, 33)”
Allahım, bizi ve neslimizi imtihanlarında razı olduklarından eyle.. Âmin..

17 Aralık 2014 Çarşamba

İsrailoğullarını âlemlerin üzerine bilerek seçtik

Ey insan! Allah, iman eden bir kavim olan İsrailoğullarını Firavun kavminin esaretinde iken üstünlük taslayıp haddi aşan Firavun’un pek aşağılayıcı azabından ve perişanlığından kurtarmıştır.
İsrailoğulları Allah’a iman ettiklerinden Allah da onları iman etmeyip peygamberleri yalanlayan kavimler ve âlemlerin üzerine bilerek seçmiş, onlara imanlarından dolayı bir üstünlük vermiştir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: “And olsun ki, onları (İsrâiloğullarını kendi asırlarındaki) âlemlerin üzerine (lâyık olduklarını) bilerek seçtik (de onlara üstünlük verdik). (Duhan, 32)”
Allahım, bizi ve neslimizi imanda daimî eyle.. Âmin..

İsrailoğullarını üstünlük taslayan Fir‘avun’dan kurtardık

Ey insan! Firavun kavmi yapılan imana daveti kabul etmeyip Allah’a iman eden İsrailoğullarını yanına alan Hz. Musa’yı (as) takib ederek mucize ile yollara ayrılan Kızıldeniz’den geçerken Allah’ın hükmü ile suda boğulduklarında, onlar için gök ve yer ağlamadı, belki helaklarına memnun oldular. Allah onların mühlet vererek ecellerini de ertelemedi.
Allah, Hz. Musa’nın (as) vesilesiyle Firavun kavmi esaretinde bulunan iman eden İsrailoğullarını, Firavun’un pek aşağılayıcı ve perişan eden azabından kurtardı. Çünkü Firavun, kendilerine verilen nimetlerin kadrini bilmeyip Allah’a karşı üstünlük taslayan, ilahlık dava ederek insanlara muamelede haddi aşan bir kimse idi.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: “And olsun ki, İsrâiloğullarını o (pek) aşağılayıcı azabdan, Fir‘avun’dan kurtardık. Çünki o üstünlük taslayan bir kimse idi, haddi aşanlardandı. (Duhan, 30-31)”
Allahım, bizi ve neslimizi azabın her çeşidinden ve üstünlük taslayıp haddi aşmaktan muhafaza eyle.. Âmin..

Onlara, ne gök ne de yer ağladı

Ey insan! Allah’ın hükmü ile suda boğulan Firavun kavminin o şaşaalı hayatından geriye kalan içinde zevk ü sefa sürdükleri nice bahçeler, pınarlar, güzel mekânlar ve nimetler Allah’a iman eden İsrailoğullarına miras olarak kalmıştır.
Günahkârlar topluluğu olan Firavun kavminin suda boğularak helak olması karşısında gök ve yer ağlamamış, onlar için üzülmemişler, aksine böyle bir topluluğun helakından memnun olmuşlardır. Firavun kavminin eceli geldiğinde Allah’ın bir kanunu olarak mühlet de verilmemiştir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: “Bunun üzerine onlara, ne gök ne de yer ağladı! (Onlar) mühlet verilen kimseler de olmadılar! (Duhan, 29)”
Allahım, bizi ve neslimizi vefat ettiğimizde gök ve yerin ağladığı ömrü hayırlı ve uzun olanlardan eyle.. Âmin..

Onları bir başka kavme miras bıraktık

Ey insan! Hz. Musa (as) Allah’ın emriyle asasını Kızıldeniz’e vurup İsrailoğullarıyla karşıya geçince, yine Allah’ın emriyle asasını denize vurmayarak denizi açık bırakmış ve denizdeki yollardan Hz. Musa (as) ve inananları takib eden Firavun kavmi Allah’ın hükmü olarak suda boğulmuşlardır. Ve arkalarında içinde zevk ü sefa sürdükleri nice bahçeler, pınarlar, ekinleri, güzel mekânler ve nimetler bırakmışlardır.
İşte böylece Allah’ın şerefli ve emin bir peygamberi olan Hz. Musa’yı (as) dinlemeyip isyanda ısrar eden günahkâr bir topluluk olan Firavun kavminin bıraktığı nice nimetleri Allah, başka bir kavim olan İsrailoğullarına miras bırakmıştır. 
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: “(İşte böyle! Artık onları, başka bir kavme (İsrâiloğullarına) mîras bıraktık. (Duhan, 28)”
Allahım, bizi ve neslimizi miras bıraktığın nimetlere hududsuz şükredenlerden eyle.. Âmin..

16 Aralık 2014 Salı

Onlar geride nice nimetler bıraktılar

Ey insan! Hz. Musa (as) ve inananlar, mucize olarak Hz. Musa’nın (as) asasını vurmasıyla denizde açılan yollardan karşıya geçerler ve Allah Hz. Musa’ya (as) denizi kapatmamasını ve Firavun kavminin suda boğulacak bir ordu olduğunu bildirir.
Suda boğulan Firavun kavmi, dünyada geriye Cennet gibi nice güzel bahçeler, pınarlar, yemek için ekilmiş ekinler, güzel mekân ve saraylar ve içinde zevk ü sefa sürüp eğlendikleri nice nimetleri bırakmışlardır.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: “(Onlar geride) nice bahçeler, pınarlar, ekinler, güzel mekânlar ve içinde zevk ü sefâ sürmüş kimseler oldukları nice ni‘metler bırakmışlardı! (Duhan, 25-27)”
Allahım, bize ve neslimize dünya ve ahiret zenginliği ver.. Âmin..

Onlar suda boğulmalarına hükmedilmiş bir ordudur

Ey insan! Allah, Hz. Musa’nın (as) iman eden İsrailoğullarını yanına alarak Mısır’dan çıkarken Firavun kavmi onları takib edeceği için geceleyin yola çıkmalarını emreder.
Geceleyin yola çıkan Hz. Musa (as) ve beraberindeki iman edenler Kızıldeniz’e geldiklerinde Firavun kavminden kurtuluş sadece karşıya geçmek olduğundan Allah’ın emriyle Hz. Musa (as) asasını denize vurup yollar açılınca karşıya geçerler. Firavun kavmi henüz denizde açılan yollara girmediğinden denizi tekrar kapatmaması için Allah, Hz. Musa’ya (as) asasını denize vurmayarak denizi açık bırakmasını emreder. Zira Firavun kavmi o yollara girecek ve Allah onların suda boğulacak bir ordu olduğuna dair hüküm vermiştir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: “Ve (karşıya geçince asânla vurarak kapanmasını isteme,) denizi açık bırak! Çünki onlar suda boğul(malarına hükmedil)miş bir ordudur. (Duhan, 24)”
Allahım, bizi ve neslimizi suda boğulanlardan eyleme.. Âmin..

Kullarımı geceleyin yola çıkar

Ey insan! Allah’a iman eden İsrailoğullarını Firavun kavminin esaretinden kurtarmak için Firavun kavminden isteyen Hz. Musa (as), şerefli ve emin bir peygamber olarak onlara apaçık bir delil ve mucize ile gelmesine rağmen günahlarında ısrar ettikleri için onların günahkâr bir topluluk olduğunu beyan ederek Allah’a dua eder.
Hz. Musa’nın duası üzerine Allah, Hz. Musa’ya (as) kulları İsrailoğullarını yanına alarak geceleyin yola çıkmalarını emreder. Zira Firavun kavmi Hz. Musa (as) ve inanları arkalarından giderek takib edecektir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: “Bunun üzerine (Rabbi de ona): “Kullarımı geceleyin yola çıkar; çünki siz ta‘kibe uğrayanlar (olacak)sınız” (buyurdu). (Duhan, 23)”
Allahım, bizi ve neslimizi Sana ve iman edenlere düşman olanların şerrinden muhafaza eyle.. Âmin..

15 Aralık 2014 Pazartesi

Bunlar, bir günahkârlar topluluğudur

Ey insan! Şerefli ve emin bir peygamber olan Hz. Musa (as), apaçık bir delil ve mucize ile Firavun kavmine gelip onları imana davet etmesine rağmen, iman etmeyeceklerini anladığından kendisine zarar vermemelerini ister.
Firavun kavmi, Hz. Musa’nın (as) getirdiği apaçık bir delile ve mucizeye rağmen iman etmemesi üzerine kavminin iman etmemekte ve günahta ısrar eden günahkâr bir topluluk olduğunu beyan ederek Allah’a dua eder.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: “Buna rağmen (kavminin îmân etmemesi üzerine, Mûsâ): “Doğrusu bunlar, bir günahkârlar topluluğudur” diye Rabbisine duâ etti. (Duhan, 22)”
Allahım, bizi ve neslimizi kâfirlerin, mülhidlerin, münafıkların ve fasıkların şerrinden daima muhafaza eyle.. Âmin..

Eğer bana iman etmiyorsanız

Ey insan! Firavun kavmine apaçık bir delil ve mucize ile gelen şerefli ve emin bir peygamber olan Hz. Musa (as), onları Allah’a iman ve itaate davet etmesi üzerine kendisini taşla öldürme ihtimalinden dolayı kendisinin ve onların Rabbi olan Allah’a sığındığını söyler.
İmana yanaşmayan Firavun kavmine Hz. Musa (as), onlara getirdiği apaçık delil ve mucizeye rağmen yine de iman etmeyeceklerse, en azından kendisinden uzak durarak zarar vermemelerini söyler.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: “Eğer bana îmân etmiyorsanız, bâri benden uzak durun (da ilişmeyin)! (Duhan, 21)”
Allahım, bizi ve neslimizi Sana ve Peygamber Efendimize (asm) iman edenlerden eyle.. Âmin..

Beni taşla öldürmenizden Allah'a sığınmışım

Ey insan! Firavun kavmine Allah tarafından şerefli ve emin bir peygamber olarak apaçık bir delille ve mucize ile gönderilen Hz. Musa (as), Allah'a iman eden İsrailoğullarını kendisine vermeye ve Firavun kavmini Allah'a karşı üstünlük taslamamaya davet eder.
Allah'a karşı üstünlük taslayan Firavun kavminin kendisine zarar vermek isteyeceğini bilen Hz. Musa (as), kendisini taşla öldürme teşebbüsüne karşı kendisinin ve onların Rabbinin Allah olduğunu hatırlatarak Allah'a sığındığını onlara ifade eder.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "Ve (şöyle dedi:) “Şübhesiz ki ben, beni taşla öldürmenizden, benim de Rabbim sizin de Rabbiniz olan (Allah’)a sığınmışımdır.” (Duhan, 20)"
Allahım, bizi ve neslimizi dinine davette muhafaza ettiklerinden eyle.. Âmin..

Allah’a karşı üstünlük taslamayın

Ey insan! Firavun kavmini de imtihan eden Allah, Hz. Musa'yı (as) onlara şerefli bir, peygamber olarak gönderir.
Allah'a iman eden ve Firavun'un esaretinde bulunan İsrailoğullarını Firavun'dan kendisine teslim etmesini isteyen Hz. Musa (as), kendilerine gönderilmiş emin bir peygamber olduğunu söyledikten sonra Firavun kavmine Allah'a karşı üstünlük taslamamalarını söyler ve onları apaçık bir delil olarak mucize getiriyorum diyerek Allah'a itaate davet eder.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "Ve (Mûsâ onlara:) “Allah’a karşı üstünlük taslamayın! Çünki ben size apaçık bir delil (mu‘cize) getiriyorum” diye (da‘vette bulundu). (Duhan, 19)"
Allahım, bizi ve neslimizi insanları dinine davet edenler eyle.. Âmin..

14 Aralık 2014 Pazar

Allah'ın kullarını bana teslim edin

Ey insan! Allah, her ümmeti imtihan ettiği gibi Firavun kavmini de imtihan etmiş, onlara şerefli bir peygamber olan Hz. Musa'yı (as) göndermiştir.
Hz. Musa (as), İsrailoğullarını haddini aşan ve azgınlık eden Firavun kavminin elinden kurtarmak için Allah'a iman eden  ve Firavun'un esareti ve zulmü altında olan İsrailoğullarını kendisine teslim edilmesini ister. Onları dosdoğru bir yola davet eden emin bir peygamber olduğunu söyler.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: “Allah’ın kullarını (İsrâiloğullarını) bana teslîm edin! Şübhesiz ki ben, sizin için (gönderilmiş) emin bir peygamberim” diye (da‘vette bulundu). (Duhan, 18)"
Allahım, bizi ve neslimizi hidayete davet edenlerden eyle.. Âmin..

Firavun kavmini de imtihan ettik

Ey insan! Azabı görünce iman ettiklerini söyleyip azab kaldırılınca ibret almayıp tekrar küfre dönenlerden, Allah muhakkak intikam alıcıdır.
Peygamber Efendimizi (asm) yalanlayıp inkâr edenlerden önce Allah, Firavun kavmini de alıştıkları dalalet yolunu bırakıp hidayet yoluna gelecekler mi diye imtihan etmiş, onlara Allah'ın apaçık âyetleri ve delil ile gelen ve hidayet yolunu gösteren şerefli bir peygamber olarak Hz. Musa (as) gelmişti.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "Celâlim hakkı için, kendilerinden önce Fir‘avun kavmini de imtihân ettik; onlara da şerefli bir peygamber (olan Mûsâ) geldi. (Duhan, 17)"
Allahım, bizi ve neslimizi pek şerefli bir Peygamber olan Peygamber Efendimize (asm) hakkıyla tabi olanlardan eyle.. Âmin..

Muhakkak biz, onlardan intikam alıcılarız

Ey insan! Göğün getirdiği bir duman olan duhanın bürüdüğü iman ettiklerini söyleyen insanlardan azabı biraz açıp kaldırdığında Allah, gönderdiği hükümleri apaçık beyan eden Peygamberi (asm) yalanladıklarından yine ibret almayıp küfre döneceklerini beyan eder.
Azabı görünce iman ettiklerini söyleyen, biraz açınca da tekrar küfre dönen insanları Allah, pek büyük şiddetli bir tutuşla onları yakalayacaktır. Allah, işte şiddetli tutuşla onları tuttuğu gün, mutlaka intikam alacak, o isyanlarındaki ısrarlarından dolayı cezalarını verecektir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: “(Fakat) o pek büyük şiddetli tutuşla (kendilerini) yakalayacağımız gün, muhakkak biz, (onlardan) intikam alıcılarız. (Duhan, 16)”
Allahım, bizi ve neslimizi şiddetli tutuşla yakaladıklarından ve intikam aldıklarından eyleme.. Âmin..

13 Aralık 2014 Cumartesi

Azabı biraz açsak, yine döneceksiniz

Ey insan! İnsanlar kendilerine azab geldiğinde Allah'ı hatırlayıp azab kalktığında ibret almadıklarını bildiren Allah, gönderdiği hükümleri apaçık beyan eden Peygamber Efendimizden (asm) yüz çevirip O'na (asm) delilik isnad ettiklerini haber verir.
Göğün getirdiği bir duman olan duhanın bürüdüğü insanlardan Allah, azabı biraz açıp kaldırdığında, onların biraz rahata kavuştukları için Allah'ı unutup yine küfre döneceklerini bildirir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: “Şübhesiz ki biz, (sizden) azâbı biraz açı(verip kaldırı)cılarız; (ama) siz gerçekten yine (küfre) dönecek olan kimselersiniz. (Duhan, 15)”
Allahım, bizi ve neslimizi imandan sonra küfre dönenlerden eyleme.. Âmin..

Sonra O'ndan yüz çevirdiler

Ey insan! Göğün getirdiği bir duman olan duhan insanları bürüdüğünde insanlar, Allah'a iman ettiklerini ve Allah'dan bu azabı açması ve kaldırmasını isterler. Bu azabın Allah'dan geldiğini anlamalarına rağmen insanlar yine ibret almazlar. Zira Allah daha önce kendilerine Allah'ın hükümleri apaçık beyan eden bir Peygamber göndermişti.
Kendilerine gelen azab kalkıp da yine ibret almayan insanlar, Allah'ın gönderdiği hükümleri apaçık beyan eden Peygamber'den yüz çevirdiler. Getirdiği hakikatleri ve delilleri inkâr edip O'na (asm) öğretilmiş bir mecnun diyerek delilik isnadında ve iftirasında bulundular.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: “Sonra ondan yüz çevirdiler ve: “(Bu) öğretilmiş bir mecnun!” demişlerdi. (Duhan, 14)”
Allahım, bizi ve neslimizi Peygamber Efendimize hakkıyla tabi olanlardan eyle.. Âmin..

Nerede onlarda ibret almak?

Ey insan! Kati iman etmeyenleri göğün getirip insanları bürüyecek bir duman olan duhan ile korkutan Allah, o azab geldiğinde insanların azabı açıp kaldırması için Allah’a yalvaracaklarını ve kendilerinin kesinlikle inanan kimseler olduklarını söyleyeceklerini bildirir.
O azab geldiğinde azabı açıp kaldırması için Allah’a yalvarıp kendilerinin kesinlikle inanan kimseler olduklarını beyan etmelerine rağmen Allah, o azabı kaldırdıktan sonra yine insanların ibret almayıp eski hallerine döneceklerini haber verir. Zira Allah, onlara Allah’ın hükümlerini apaçık beyan eden bir peygamber göndermiş olmasına rağmen yalanlamışlardır.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: “Nerede onlarda ibret almak? Hâlbuki kendilerine gerçekten apaçık beyân eden bir peygamber gelmişti. (Duhan, 13)”
Allahım, bizi ve neslimizi ibret alıp istikametini muhafaza edenlerden eyle.. Âmin..

Rabbimiz, bizden bu azabı aç

Ey insan! Allah, kati olarak iman etmeyenleri göğün getireceği ve insanları bürüyecek pek elemli bir azab olan bir duman olan duhanla korkutur.
Gök, Allah’ın vaad ettiği duhanı getirip insanları bürüdüğünde insanlar, bu duman azabını açıp kendilerinden kaldırması için Allah’a yalvaracak ve artık Allah’a şübhesiz bir şekilde inanan kimseler olduklarını söyleyeceklerdir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: “(O zaman insanlar:) “Rabbimiz! Bizden bu azâbı aç (kaldır); (artık) şübhesiz biz inanan kimseleriz” (derler). (Duhan, 12)”
Allahım, bizi ve neslimizi kolaylıkta ve zorlukta Sana kati iman edenlerden eyle.. Âmin..

12 Aralık 2014 Cuma

Göğün insanları bürüyecek apaçık bir duhan getireceği gün

Ey insan! Allah, göklerin ve yerin ve ikisi arasında bulunanların, şimdikilerin ve önceki atalarının Rabbi Kendisi olduğuna, Kendisinden başka ilah olmadığına ve hayatı verip öldürenin Kendisi olduğuna kati iman edilmesini ister. İman etmeyenlerin ise şübhe içinde eğlenip oynadıklarını bildirir.
Allah, iman etmeyip şübhe içinde oynayanları göğün insanları bürüyecek apaçık bir duhan olan bir duman getireceğini bildirir ve o günün gözetlenmesini ve beklenmesi haber verir. Göğün getireceği bir duman olan duhanın pek elemli bir azab olduğunu bildirir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: “O hâlde, göğün insanları bürüyecek apaçık bir duhân (bir duman) getireceği günü gözetle! Bu (pek) elemli bir azabdır. (Duhan, 10-11)”
Allahım, bizi ve neslimizi azab veren her türlü duhandan muhafaza eyle.. Âmin..

İnsanlar şübhe içinde oynuyorlar

Ey insan! Allah, göklerin ve yerin ve ikisi arasında bulunanların Rabbinin, Kendisinden başka ilah olmayanın, hayat verip öldürenin, şimdikilerin ve önceki atalarının Rabbinin Allah olduğunu kati iman edenlere bildirir.
Göklerin ve yerin ve ikisi arasında bulunanların Rabbi olan, Kendisinden başka ilah olmayan, hayat verip öldüren, kendilerinin ve önceki atalarının Rabbi olan Allah’a kati olarak iman etmeyenler ise şu dünya hayatında şübhe içinde eğlenip dalaletleri ve sefahatleri içinde oynuyorlar.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: “Hayır! Onlar, şübhe içinde (eğlenip) oynuyorlar. (Duhan, 9)”
Allahım, bizi ve neslimizi şübhe içinde oynayanlardan eyleme.. Âmin..

Sizin de atalarınızın da Rabbi Allah'dır

Ey insan! Allah, kati olarak iman edenlere haber verir ki göklerin ve yerin ve ikisi arasında bulunanların şefkat ve merhametle terbiye eden Rabbi Allah’dır.
Gökleri ve yeri ve ikisi arasında bulunanların Rabbi olan Allah, kati olarak iman edenlere Allah’dan başka ilah olmadığını, hayat verenin ve öldürenin kendisi olduğunu bildirir. Hayatta olan insanları terbiye eden Rabbi Allah olduğu gibi daha önce gelip geçen atalarının da Rabbi Allah olduğunu yine Allah kati iman edenlere bildirir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: “O’ndan başka ilâh yoktur; (ancak O,) hayat verir ve öldürür. Sizin de Rabbiniz, önceki atalarınızın da Rabbi (O)dur. (Duhan, 8)”
Allahım, bizi ve neslimizi Seni azamî tanıyıp itaat edenlerden eyle.. Âmin..

11 Aralık 2014 Perşembe

Göklerin, yerin ve ikisi arasında bulunanların Rabbi

Ey insan! Allah, katından bir emirle, bir rahmet olarak Kur’ân’ı indirdiği mübarek gecede her hikmetli işi ayırd edip tayin edendir. Peygamberleri de bir rahmet olarak göndermiştir.
Gökleri ve yeri şefkatiyle terbiye eden ve gökleri yıldızlarıyla ve yeri müştemilatı denilen insan, hayvan, bitki ve unsurlarla tefriş edip süsleyen ve terbiye eden Rabbi Allah olduğunu iman edenler kati olarak bilirler.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: “Eğer kat‘î olarak îmân eden kimseler iseniz (bilin ki Allah), göklerin ve yerin ve ikisi arasında bulunanların Rabbidir. (Duhan, 7)”
Allahım, bizi ve neslimizi kati olarak iman edenler eyle.. Âmin..

Katımızdan bir emirle, her hikmetli iş o gecede ayırd edilir

Ey insan! Allah, hükümleri apaçık beyan eden bir Kitab olarak Kur’ân’ı mübarek bir gecede indirdi ve mahlukatı Kur’ân’da vaad ettiği bir azab ile şeytan ve nefsine uymaması için korkutur.
Kur’ân’ı mübarek bir gecede indiren ve her işi bir emir ile yapan Allah, katından bir emirle o mübarek gece her hikmetli işi ayırd ederek tayin etmektedir. Zira Allah, her şeyi terbiye eden Rabbi olarak peygamberleri insanlığa bir rahmet olarak göndermiştir. Allah, her sesi ve her duayı işiten Semi ve her şeyin ihtiyacını bilen Alîm’dir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: “Katımızdan bir emirle, her hikmetli iş onda (o gecede)ayırd edilir. Çünki biz, Rabbinden bir rahmet olarak (peygamberler) göndericileriz. Doğrusu Semî‘ (herşeyi işiten), Alîm (hakkıyla bilen) ancak O’dur. (Duhan, 4-6)”
Allahım, bizi ve neslimizi o mübarek gecenin mana, sır ve faziletine daima mazhar eyle.. Âmin..

Kur'ân'ı mübarek bir gecede indirdik

Ey insan! Allah, Duhan Suresi'ne has kulu Hz. Muhammed’e (asm) hususî şifre olarak hitaben Hâ, Mîm ile başlar.
Hakikatleri ve hükümleri apaçık beyan eden Kitab olan Kur’ân'a yemin eden Allah, Kur’ân’ı mübarek bir gecede indirmiştir ki Kadir Gecesi’nde toplu olarak Beytü’l-izze denilen makama, oradan da Peygamber Efendimize (asm) Beraet Gecesi’nde indirmeye başlamıştır. Allah, hükümleri apaçık beyan eden bir Kitab olan Kur’ân’da vaad edilen bir azab ile mahlukatı ile korkutur, hidayet ve istikamet yolunu onlara gösterir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: “Apaçık beyân eden o Kitâb’a (Kur’ân’a) yemîn olsun ki, gerçekten biz onu mübârek bir gecede indirdik; şübhesiz ki biz, (mahlûkatı onda va‘d edilen azâbımızla) korkutucularız. (Duhan, 2-3)”
Allahım, bizi ve neslimizi Kur’ân’a münasib bir hayat yaşayan kullarından eyle.. Âmin..

Hâ, Mîm

Ey insan! Allah’ın has kulu Hz. Muhammed (asm) ile yaptığı ve anahtarı Peygamber Efendimiz (asm) ile varisleri olan âlimlerde olan şifreli harflerle yazılan âyete kesik harfler manasında hufuf-u mukattaa denilir.
Allah, belki de surenin ehemmiyetine binaen ve o zamanki Mekke’nin müşrik ediblerini şaşırtacak ve aczde bırakacak şekilde huruf-u mukattaa ile başlayan beş sure olan Mü’min, Fussilet, Zuhruf, Câsiye ve Ahkaf sureleri gibi Duhan Suresi’ne de bu şekilde Hâ, Mîm ile başlar. 
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: “Hâ, Mîm. (Duhan, 1)”
Allahım, bizi ve neslimizi Peygamber Efendimizin (asm) arkasından gidenlerden eyle.. Âmin..

10 Aralık 2014 Çarşamba

İnsanları bürüyecek dumanı bildiren sure, Duhan Suresi

Ey insan! Duhan Suresi, Kur'ân-ı Kerim'in 44. suresi olup 64. sure olarak Mekke devrinde nâzil olmuştur, 59 âyettir.
Surede Allah; Kitab'ı mübarek bir gecede indirdiğini, hikmetli işlerin o gece ayırd edildiğini, göklerin ve yerin ve ikisi arasındakilerin Rabbi olduğunu, hayat verip öldürdüğünü, insanların şübhe içinde oynadıklarını, insanları bürüyecek apaçık bir duhan ve dumanı geleceğini, insanların o gün Allah'a yalvaracağını ve ibret almadıklarını, insanların gönderilen Peygamberden yüz çevirip O'na mecnun dediklerini, insanlardan azabı biraz kaldırınca hemen küfre döndüklerini, intikam alıcı olduğunu, Firavun kavmini imtihan ettiğini, Hz. Musa'nın davetini ve İsraioğullarını istemesini, Kızıldeniz'den geçmelerini, Firavun'un boğulmasını, kâfirler için yer ve göğün ağlamadığını, Tübba kavminin helakini, ayırış gününde dostun dosta faydasının olmadığını ve Allah'ın merhamet ettiklerinin müstesna olduğunu, çok günahkâr olanların yemeğinin zakkum olduğunu ve başlarından aşağı kaynar su döküleceğini, takva sahiblerinin emin bir makamda olduklarını ve Cennet nimetlerini ve Cehennem azabından korunduklarını, Kur'ân'ı ibret alınması ve kolaylaştırmak için Arabca indirdiğini haber verir.
Duhan Suresi'nin faziletini Peygamber Efendimiz (asm) bize şöyle haber verir: “Cuma günü veya gecesi Duhan suresini okuyana Cennette bir köşk ihsan edilir. (Taberani)"
Allahım, bizi ve neslimizi Duhan Suresi'nden murad mana, sır ve fazilete mazhar eyle.. Âmin..


Onlar, Allah ve Resulüne karşı gelenlerle dostluk etmezler

Ey insan! Allah’a ve Resulüne (asm) karşı muhalefet edenlere karşı Allah, Kendisinin çok kuvvetli olan Kavi ve kudreti daima üstün gelen Aziz olduğu için Kendisinin ve Peygamberinin (asm) muhakkak galib geleceğini Levh-i Mahfuz’a yazdığını bildirir.
Allah’a ve ahiret gününe iman edenler, Allah’a ve Resulüne (asm) kayıdsız şartsız itaat ederler. Öyle ki onlar, eğer Allah ve Resulüne (asm) karşı muhalefet edenler babaları, oğulları, kardeşleri veya akrabaları bile olsalar onlarla dostluk etmezler, o halde bulunmazlar. İşte onların kalbine Allah imanı yazmış ve tarafından bir ruh olarak İlahî bir yardımla onları kuvvetlendirmiştir. Onların bu haline binaen Allah, onları ebediyen kalacakları altlarından ırmaklar akan Cennetlere koyacaktır. Allah onlardan razı olmuş ve onlar da Allah’dan razıdırlar. Zira onlar Allah taraftarıdırlar. Dikkat etmelidir ki Allah taraftarı olanların gerçekten kurtuluşa ereceği açıktır ve Allah böyle bildirir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: “Allah’a ve âhiret gününe îmân eden bir topluluğun, babaları veya oğulları veya kardeşleri veya akrabâları bile olsalar, Allah’a ve Resûlüne karşı gelen kimselerle dostluk ettiklerini (göremez, onları o hâlde) bulamazsın! İşte onlar ki, (Allah) kalblerine îmânı yazmış ve tarafından bir ruh (ilâhî bir yardım) ile onları kuvvetlendirmiştir. Ve onları, içlerinde ebediyen kalıcı oldukları, altlarından ırmaklar akan Cennetlere koyacaktır. Allah onlardan râzı olmuştur ve (onlar da) O’ndan râzı olmuşlardır. İşte onlar, Allah’ın tarafdarlarıdır! Dikkat edin! Şübhesiz ki Allah’ın tarafdarları, gerçekten kurtuluşa erenlerdir! (Mücadele, 22)”
Allahım, bizi ve neslimizi Senin tarafdarların eyle.. Âmin..