31 Mayıs 2014 Cumartesi

Orada ne ölecek ne de yaşayacak

Ey insan! En kolay din olan İslam'a Peygamber Efendimizi muvaffak kılan Allah, kendisinden korkanlara nasihatin fayda vereceğini, bedbahtların ise nasihatten kaçınacağını haber veriyor.
Nasihatten kaçınan en bedbahtın en büyük ateşe gireceğini haber veren Allah, o bedbahtın o ateşin içinde çekeceği azabı ne ölüp o azabdan kurtulacağı ne de rahat bir nefes alıp yaşayacağı olarak bildirir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "Sonra orada ne ölecek (ki kurtulsun), ne de yaşayacak! (Âlâ, 13)"
Allahım, bizi ve neslimizi Cehenneme girecek bedbahtlardan eyleme.. Âmin..

Bedbaht en büyük ateşe girecektir

Ey insan! Allah insanlar için dinler içinde en kolay din olan İslam'ı seçti ve insanlardan nasihatin fayda vereceği kimseler olan Allah'dan korkanlara nasihat edilmesini Peygamber Efendimizden ve bizden istedi.
En bedbaht insan olan Allah'dan korkmayan ve kendisine fayda verecek nasihati almayan kimseler, cezası olarak en büyük ateşe girecektir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "O (bedbaht) ki, en büyük ateşe girecektir! (Âlâ, 12)"
Allahım, bizi ve neslimizi ateşe girenlerden eyleme.. Âmin..

En bedbaht nasihatten kaçınacaktır

Ey insan! En kolay din olan İslam'a Peygamber Efendimizi (asm) muvaffak kılan Allah, insanları İslam'a davet için nasihatin fayda vereceği kimseler nasihat vermesini, ancak Allah'dan korkanların nasihat alacağını haber verir.
Allah'dan korkan nasihati alırken, bahtı kara ve kötü olan en bedbaht olanlara nasihat fayda vermeyecek ve onlar nasihat almaktan kaçınacaktır.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "En bedbaht olan da, ondan kaçınacaktır. (Âlâ, 11)"
Allahım, bizi ve neslimizi bedbaht eyleme.. Âmin..

Allah'dan korkan nasihat alacaktır

Ey insan! Peygamber Efendimizi (asm) en kolay din olan İslam'a muvaffak kılan Allah, eğer nasihat fayda verirse insanlara nasihat etmesini emreder.
Nasihat kimlere fayda verir ve kimlere nasihat edilmelidir sorusunun cevabını yine Allah Peygamber Efendimize (asm) ancak Allah'dan korkanların nasihat alacağını buyurarak vermektedir. Demek nasihat alacaklar ancak Allah'dan korkanlardır.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "(Allah’dan) korkan nasîhat alacaktır. (Âlâ, 10)"
Allahım, bizi ve neslimizi Senden hakkıyla korkan ve nasihat alanlardan eyle.. Âmin..

30 Mayıs 2014 Cuma

Nasihat fayda verirse nasihat et

Ey insan! Peygamber Efendimize (asm) Kur'ân'ı okutup unutturmayan Allah, en kolay olan İslam dinine muvaffak kılacağını beyan eder.
En kolay dinin İslam olduğunu beyan eden Allah, insanlara en kolay olana çağırmak üzere eğer nasihat fayda verirse nasihat edilmesini ister.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "O hâlde eğer nasîhat fayda verirse, (artık onlara) nasîhat et! (Âlâ, 9)"
Allahım, bizi ve neslimizi nasihatin fayda verdiği ve nasihatinin fayda verdiği kullarından eyle.. Âmin..

En kolay olana, İslam'a muvaffak kılacağız

Ey insan! Allah Peygamber Efendimize (asm) Kur'ân'ı okutup unutturmayacağını beyan ederek unutma endişesini gider. Allah dilediğini unutturacağını istisna tutarak iradesini gösterir.
Peygamber Efendimize (asm) Kur'ân'ı okutup unutturmayan Allah, dinler içinde en kolay olan İslam'a da muvaffak kılacağını bildirerek İslam dininin insanın yaşayabileceği diğer dinlere göre ağır olmayan ve en kolay din olduğunu beyan eder.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "Ve seni en kolay olana (İslâm dînine) muvaffak kılacağız. (Âlâ, 8)"
Allahım, bizi ve neslimizi İslam'a muvaffak eyle.. Âmin..

Allah'ın dilediği müstesna

Ey insan! Herşeyi belli bir kaderle yaratıp düzenleyen, maslahata uygun olarak belli bir miktar ve hudud ile takdir edip nihayetsiz ihtimaller içinde en münasib yolu gösteren Allah'ın bütün kusur ve noksanlıklardan uzak ve beri olduğunu, âlâ ve pek yüce olan Rabbinin ismini tesbih etmesini Allah insandan istemektedir.
Yeşillikleri topraktan çıkartarak yeryüzünü süsleyen ve sonra onları kapkara bir süprüntü haline getiren Allah, Peygamber Efendimizden (asm) Kur'ân'ı okumasını ve unutma endişesi taşımamasını istemektedir.
Peygamber Efendimize Kur'ân'ı okutacağını ve unutturmayacağını bildiren Allah, iradesini göstermek için unutmasını dilediğini istisna tutarak açık olan ile gizlenen ne varsa bildiğini beyan eder.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "Ancak (eğer isterse) Allah’ın (unutmanı) dilediği müstesnâ. Şübhesiz ki O, açık olanı da bilir, gizleneni de. (Âlâ, 7)"
Allahım, bizim ve neslimizin açıkladığı ve gizlediği şeyleri rızana muvafık ve uygun eyle.. Âmin..

29 Mayıs 2014 Perşembe

Sana Kur'ân'ı okutup unutturmayacağız

Ey insan! Herşeyi hak ile yaratıp harika bir intizam ve nizam içinde düzene koyan, maslahatına uygun olarak muntazam bir miktar ve manevî bir hudud ile takdir edip hadsiz ihtimaller içinde en kolayını ve güzelini seçip yol gösteren ve o şekilde terbiye eden Allah, bütün isim ve sıfatlarıyla bütün kusurlardan ve noksanlıklardan uzak, beri ve temizdir.
Peygamber Efendimizden (asm) Rabbinin ismini Sübhane Rabbiyel Âlâ diyerek tesbih etmesini ve gerekçelerini sıralayan Allah, vahyedilen âyetleri unutmaktan endişe eden Peygamber Efendimize (asm) Kur'ân'ı okuyacağını ve artık bir daha Kur'ân'ı unutmayacağını müjdeler ve Kur'ân hafızlığının içinde bu sırrın olduğunu bizlere de gösterir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "Sana (Kur’ân’ı) okutacağız, artık unutmayacaksın! (Âlâ, 6)"
Allahım, bizi ve neslimizi Kur'ân'ı okuyup hıfzederek unutmayanlardan eyle.. Âmin..

O ki yeşilleri çıkarıp sonra süprüntü yaptı

Ey insan! Herşeyi yoktan ve hiçten yaratıp harika bir intizam içinde düzene koyan, sonra ona maslahata uygun olarak harika bir miktar ve manevî bir hudud ile takdir edip hadsiz ihtimaller içinde en mükemmel bir yolu seçen ve gösteren âla ve pek yüce olan Allah bütün kusur ve noksanlıklardan uzak ve temizdir.
Bütün kusurlardan ve noksanlıklardan uzak ve temiz olan Allah, kupkuru olan yerden ve tohumlardan hayat fışkıran yeşillikleri çıkarır, sonra da onları ölüm ve ahireti hatırlatan kapkara bir süprüntü haline getirir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "Ve O ki, yeşillikleri çıkardı, sonra da onu kapkara bir süprüntü hâline getirdi. (Âlâ, 4-5)"
Allahım, bizi ve neslimizi Seni bütün kusur ve noksanlıklardan daima tesbih edenlerden eyle.. Âmin..

O ki takdir etti ve yol gösterdi

Ey insan! Herşeyi hikmet ve imkân dairesinde hak ile yaratıp mükemmel ve kusursuz bir suret ve şekilde düzene koyan, terbiye eden Allah bütün kusur ve noksanlıklardan uzak ve beridir.
Herşeyi mükemmel bir suret ve şekilde yaratıp belli bir intizam içinde düzene koyan ve terbiye eden âlâ ve yüce olan Allah'ı tesbih et ki Allah yaratıp düzene koyduğu herşeyi maslahatına uygun olarak harika bir miktar ve hudud ile takdir edip hadsiz ihtimaller içinde en mükemmelini seçerek yol gösterdi.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "Hem O ki, (herşeyin maslahatına uygun olanı) takdîr etti de (ona, o takdîr ettiği şeye giden bir) yol gösterdi. (Âlâ, 3)"
Allahım, bizi ve neslimizi takdir edip yol gösterdiğin herşey için Seni tesbih edenlerden eyle.. Âmin..

O ki yaratıp düzene koydu

Ey insan! Senin öyle âlâ ve yüce bir Rabbin vardır ki O Rabbinin ismini Sübhane Rabbiyel Âlâ diyerek noksan ve kusurdan uzak olduğunu tesbih et.
Noksan ve kusurdan uzak olan Rabbin, kâinattaki herşeyi yaratıp imkân ve hikmet dairesindeki en güzel suret ve şekliyle düzene koydu.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "O ki, (herşeyi) yaratıp (ardından) düzene koydu. (Âlâ, 2)"
Allahım, bizi ve neslimizi yaratıp düzene koyduğun herşey için Seni tesbih edenlerden eyle.. Âmin..

28 Mayıs 2014 Çarşamba

Yüce Rabbinin ismini tesbih et

Ey insan! Allah kâinatı mükemmel ve muhteşem bir kitab ve saray gibi yaratmış ve insanı da ona küçük bir fihrist ve mütefekkir kılmıştır.
İnsan kendisine baksa ve kâinata dikkat etse Allah'ın eserlerinde ve sanatında bir noksan göremez. Herşey imkân dairesinde en mükemmel şekliyle yaratılmıştır. Herşeyi en güzel surette terbiye eden Allah'dır. Akıl ve şuur sahibi olan insana düşen ise Allah'ın eser ve sanatlarını tefekkür edip mükemmelliği karşısında secde edip kemalini tasdik ederek kusurlardan ve noksanlardan uzak olduğunu Sübhane Rabbiyel Âlâ diyerek tesbih etmektir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "A‘lâ (pek yüce o­lan) Rab­binin ismini ( سُحْاَنَ رَبِّيَ الْاعْلٰي diyerek) tes­bîh et! (Âlâ Suresi, 1)"
Allahım, bizi ve neslimizi daima Senin ismini tesbih edenler eyle.. Âmin..

Kur'ân'ı okutan, unutturmayan sure, Âlâ Suresi

Ey insan! Âlâ Suresi, Kur'ân-ı Kerim'in 87. suresi olup 8. sure olarak Mekke devrinde nâzil olmuştur, 19 âyettir.
Surede; Allah Peygamber Efendimizden (asm) Rabbinin ismini herşeyi yaratıp düzene koyması, herşeyi maslahatına uygun takdir edip ona göre yol göstermesi ve yeşillikleri çıkarıp kapkara bir süprüntüye çevirdiği için tesbih etmesini emreder, bize ders verir.
Allah, daha sonra Kur'ân'ı okutup dilediği müstesna unutturmayacağını, dinler içinde en kolay olan İslam'a muvaffak kılacağını, nasihat fayda verenlere nasihat etmeyi, bedbahtların nasihatten kaçınacaklarını ve ebedî olarak en büyük ateşe gireceklerini, temizlenen, Rabbinin ismini zikreden ve namaz kılanın büyük kurtuluşa ereceğini, ahiretin daha hayırlı ve devamlı olmasına rağmen insanların dünyayı üstün tutacağını ve bu anlatılanların ilk sahifelerde, Hz. İbrahim (as) ve Hz. Musa'nın (as) sahifelerinde olduğunu haber verir.
Allahım, bizi ve neslimizi Âlâ Suresi'nin mana, sır ve faziletlerine daima mazhar eyle.. Âmin..

O kâfirlere azıcık mühlet ver

Ey insan! Allah Kur'ân'ın bir fen ve hikmet kitabı olduğunu göğün dönüşlülük özelliğine ve yeryüzünün bitkiler vasıtasıyla yarılan yarıklar sahibi olduğu özelliğine yemin ederek gösterir ve isbat eder.
Kur'ân her hususta hak ile batılı birbirinden ayıran ve müşriklerin isnadı olan masal ve şaka olmayan hak bir kitabdır. Kur'ân'ın ibtali için bir hile ile tuzak kuranların hilesini Allah, yine bir hile ile ibtal eder.
Allah, Kur'ân'ın ibtali için kurulan tuzakları bir hile ile ibtal ettiğinden o kâfirlere azıcık bir süre ile mühlet verilerek bir müddet kendi hallerine bırakılmasını ister.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "(Ey Habîbim!) O hâlde kâfirlere (azâb edeceğimiz vakte kadar) mühlet ver; onlara azıcık süre tanımakla, biraz (kendi hâllerine) bırak! (Tarık, 17)"
Allahım, bizi ve neslimizi kâfirlerin şerrinden ve fitnesinden muhafaza eyle.. Âmin..

27 Mayıs 2014 Salı

Bir hile olarak tuzak kuruyorlar

Ey insan! Allah göğün dönüşlü özelliğine ve yeryüzünün yarıklar sahibi olmasına yemin ederek Kur'ân'ın aynı zamanda bir fen ve hikmet kitabı olduğunu insanlara gösteriyor.
Hak ile batılı birbirinden ayıran Kur'ân'ı ibtal etmek ve insanların nazarından düşürmek için müşrikler ve münafıklar hile ile tuzak kuruyorlar. Elbette tuzak kuranların en hayırlısı olan Allah onların hilelerini karşı bir tuzak ile ibtal edecektir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "Gerçekten onlar, (Kur’ân’ı ibtâl etmek için) bir hîle olarak tuzak kuruyorlar. (Ben de) bir hîle ile (kurdukları) tuzak(larını ibtâl) ederim! (Tarık, 15-16)"
Allahım, bizi ve neslimizi Kur'ân'ın halis hadimi eyle.. Âmin..

Kur'ân ayıran bir sözdür, şaka değil

Ey insan! Allah dönüşlü göğe ve yarıklar sahibi yeryüzüne yemin ederek gök ve yerin insan ve hayat için birer mühim iki özelliğine dikkati çekiyor.
Allah bu iki yemin ile Kur'ân'ın nazarının ne kadar kuşatıcı ve hakim olduğunu gösterip Kur'ân'ın aynı zamanda bir fen ve hikmet kitabı olduğunu, masal ve şaka olmadığını ilan ederek Kur'ân'ın hak ile batılı ayıran bir söz olduğunu gösteriyor.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "Şübhesiz ki o (Kur’ân), elbet (hak ile bâtılı) ayıran bir sözdür. Ve o, şaka değildir! (Tarık, 13-14)"
Allahım, bizi ve neslimizi Kur'an'ın hakikatlerine halis bir naşir eyle.. Âmin..

Yemin olsun yarıklar sahibi yeryüzüne

Ey insan! Allah göğün dönüşlü özelliğine dikkatleri çekerek insan ve hayat için çok mühim hikmet ve sebebleri olduğunu gösterir.
Dönüşlü göğe yemin ederek dikkatleri göğün özelliklerine çeken Allah, o dönüşlü göğün kuşattığı yeryüzündeki bitkiler ve vadilerle yarattığı yarıklara insanın dikkatini çeker. Yeryüzünün yarıklar sahibi olmasıyla insan ve hayat için nice hikmetler ve sebebleri olduğunu insana gösterir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "O (bitkilerle, vâdilerle yarılarak) yarıklar sâhibi olan yeryüzüne! (Tarık, 12)"
Allahım, bizi ve neslimizi Kur'ân'ın hakikî talebesi eyle.. Âmin..

Yemin olsun o dönüşlü göğe

Ey insan! Allah, göğe ve karanlıkları nuruyla delen yıldız olan Tarık'a yemin eder ve insanların nazarını ve dikkatini göğe çeker, göğe bakın, saltanatımın haşmetini görün der.
Öyle de Allah göğün bir özelliğine de yemin ederek çeker. O özellik göğün dönüşlü olması özelliğidir. Gök sabit olmadığı gibi halden hale girer. Bulutlarla rengarenk desenler ve elbiseler gösterir. Aynı zamanda göğün dönüşlü olan bir özelliği de her bir katmanın farklı maddeleri geri çevirmesidir ki oksijenin ve hayat için gerekli diğer gazların ve unsurların uzaya gitmesini engeller ve insanlar için nice hikmetler tezahür eder. İşte bunlar gibi nice hikmetlere dikkatleri çekmek için Allah dönüşlü göğe yemin eder.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "Yemîn olsun o dönüşlü (hâlden hâle giren) göğe! (Tarık, 11)"
Allahım, bizi ve neslimizi Kur'ân'ı fehmedip anlayan ve hayatına aksettiren kullarından eyle.. Âmin..

26 Mayıs 2014 Pazartesi

İnsan için ne bir kuvvet, ne bir yardımcı vardır

Ey insan! İnsanın ne kadar aciz bir mahluk olduğunu atılan bir damla sudan yarattığını gösteren Allah, insanı öldükten sonra tekrar diriltip geri göndermeye elbette gücü yetendir.
İnsanı tekrar diriltip gönderen Allah, o gün insanın kalbindeki bütün sırlarını ortaya çıkarır ve onunla insan hakkında hüküm verir.
O gün insanı yaptıklarının karşılığını görmesini engelleyecek ve onu ondan kurtaracak ne bir kuvvet vardır ve ona yardımcı olabilecek bir yardımcı vardır.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "Artık o (insan) için ne bir kuvvet vardır, ne de bir yardımcı! (Tarık, 10)"
Allahım, bize ve neslimize o gün kuvvetinle ve rahmetinle yardımcı ol.. Âmin..

O gün sırlar ortaya çıkarılır

Ey insan! İnsanı bel kemiği ile göğüs kemikleri arasındaki uzuvlardan atılan hakir bir damla sudan yaratan Allah, son derece mağrur ve kibirli insana ne kadar aciz olduğunu yaratıldığı maddeyi gösterir.
İnsanı bir damla sudan yaratan Allah, öldükten sonra onu ahirette dirilterek geri göndermeye de elbette gücü yetendir.
İnsanı o gün tekrar diriltip geri gönderdiğinde kalbinde sakladığı ne kadar sırrı varsa ortaya çıkaracak ve insan hakkında hüküm verecektir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "O gün (kalblerde bulunan) sırlar ortaya çıkarılır. (Tarık, 9)"
Allahım, bizi ve neslimizi sırların ortaya çıkarıldığı gün mahcub eyleme.. Memnun ve mesrur eyle.. Âmin..

Allah onu geri döndürmeye gücü yetendir

Ey insan! Allah insanı bel kemiği ile göğüs kemikleri arasındaki uzuvlardan atılan bir damla sudan yaratmıştır ve insana neyden yaratıldığını hatırlatmakta ve aczini bilmesini ve görmesini istemektedir.
İnsan ölüm ile bu dünyadan göçtükten sonra tekrar diriltmeye ve geri göndermeye elbette muktedir ve gücü yeter. İnsanı atılan bir damla sudan yaratan Allah, onu da yapmaya elbette gücü yetendir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "Şübhesiz ki O (Allah), onu geri döndürmeğe (öldürdükten sonra tekrar diriltmeğe) elbette gücü yetendir. (Tarık, 8)"
Allahım, bizi ve neslimizi geri gönderdiğinde razı olduklarından eyle.. Âmin..

25 Mayıs 2014 Pazar

Miracımız hayırlı mübarek olsun

Ey insan! Peygamberimizi (asm) Mescid-i Haram'dan alıp Mescid-i Aksa'ya getirip bütün peygamberlere imam kılan Allah'ın şanı ne yücedir.
Oradan da birkaç dakika zarfında yedi kat semayı aşıp semadaki peygamberlerle görüşüp her kat semadaki kıyamda, secdede ve tahiyyatta oturur vaziyette ibadet eden sayısız melekleri görüp mahlukat âlemini geçip Allah'la görüşerek mahlukatın ibadetini Allah'a arz eden, Cennet ve Cehennemi görüp başta 5 vakit namaz ve Âmenerrâsülü olmak üzere nice hediyelerle biz insanlara dönen Peygamber Efendimizin Miracı olan Miraç Kandilinizi can u gönülden tebrik eder, mü'minin miracı olan namaz ile daima miraclara çıkmamızı Allah'dan niyaz ederim.
Mirac Kandili şahsınız, aileniz, akrabalarınız, ahbabınız, milletimiz, insanlar ve tüm Müslümanlar hakkında hayırlara, güzelliklere, mutluluklara, saadetlere, iyiliklere, kardeşliklere vesile olmasını bizi yaratan, besleyen, büyüten ve terbiye eden Rabbimiz olan Allah'dan dilerim.
Nice Mirac Kandillerine sağlık ve afiyetle kavuşmamız dileğiyle..
Allahım, biz ve neslimiz hakkında Mirac Kandillerini daima hayırlı mübarek eyle.. Âmin..

Bel kemiği ile göğüs kemikleri arasından çıkar

Ey insan! Göğe ve Tarık'a yemin eden Allah, Tarık'ın karanlığı delen yıldız olduğunu bildirip nefis taşıyan herkesin üzerinde bir gözeticinin olduğunu haber verir.
İnsanı nihayet derecede aciz ve fakir yaratan Allah, insana yaratıldığı şeyi hatırlatıp atılan bir damla sudan yarattığını haber verip o suyun da yine insanın bel kemiği ile göğüs kemikleri arasındaki uzuvlardan yarattığını bildirir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "(Bu su) bel kemiği ile göğüs kemikleri arasın(daki uzuvlar)dan çıkar. (Tarık, 7)"
Allahım, bizi ve neslimizi Kur'ân'ı anlayıp hayatına tatbik eden ve insanlara anlatıp sevdirenler eyle.. Âmin..

İnsan atılan bir sudan yaratıldı

Ey insan! Allah karanlığı nuruyla delen yıldızlara müekkel melek verdiği gibi nihayet derecede aciz ve fakir olarak yarattığı her bir insanın da üzerinde onu gözetip koruyan bir melek yaratmıştır.
Öyle ise insan aczini ve fakrını ve gözetilip korunmaya ne kadar muhtaç olduğunu bilmek için neden yaratıldığına bakmalı ve unutmamalıdır ki Allah insanı atılan hakir bir damla sudan yaratmıştır.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "(O) atılan bir sudan yaratıldı. (Tarık, 6)"
Allahım, bizi ve neslimizi daima Sana kulluk edenlerden eyle.. Âmin..

İnsan neden yaratıldığına bir baksın

Ey insan! Allah her bir yıldıza müekkel melek vazifelendirdiği gibi nefis taşıyan herkesin, bilhassa her bir insanın üzerinde onu çok bela ve musibetlerden koruyan gözetici bir melek vazifelendirmiştir.
Üzerinde insanı koruyan bir gözetici melek olduğuna göre insan kendisine ve neyden yaratıldığına bir bakmalı ve ne kadar aciz olduğunu ve gözetilip korunmaya ne kadar muhtaç olduğunu bilmelidir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "O hâlde insan, neden yaratıldığına bir baksın! (Tarık, 5)"
Allahım, bizi ve neslimizi acizliğimiz ve fakirliğimiz içinde aciz ve fakir bırakma.. Âmin..

Her nefsin üzerinde bir gözetici vardır

Ey insan! Göklerde karanlıkları nuruyla gelip geçen Tarık ve yıldızların her birinde vazifeli ve müekkel bir melek vardır.
Üstümüzdeki yıldızlarda bir gözetici ve vazifeli bir müekkel melek bulunduğu gibi nefis taşıyan herkesin üzerinde de bir gözetici ve koruyucu melek vardır.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "Hiçbir nefis yoktur ki, üzerinde bir gözetici (koruyucu melek) bulunmasın! (Tarık, 4)"
Allahım, bizi ve neslimizi gözetici meleğe mahcub eyleme ve onunla bütün bela ve musibetleri gelmeden bertaraf eyle.. Âmin..

24 Mayıs 2014 Cumartesi

Tarık nuruyla karanlığı delen yıldızdır

Ey insan! Allah göğe ve Tarık'a yemin ederek gözleri muhteşem ve muazzam saltanatına çeviriyor, kudretinin ve hikmetinin nelere kadir olduğunu bizlere gösteriyor.
Nazarlarımızı ve dikkatimizi göğe ve Tarık'a çeviren Allah, Tarık'ın o karanlık göklerin karanlığını nuruyla delen yıldız olduğunu ve göğü yıldızlarla süslediğini bizlere Peygamber Efendimiz (asm) vesilesiyle bildiriyor.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "O, (nûruyla karanlığı) delen yıldızdır. (Tarık, 3)"
Allahım, bizi ve neslimizi dalalet karanlıklarını delen birer yıldız eyle.. Âmin..

Târık’ın ne olduğunu sana ne bildirdi?

Ey insan! Allah göğe ve Tarık'a yemin ederek o karanlık görünen simsiyah muhteşem ve muazzama saltanatın eseri ve mülküne dikkat çekerek Tarık'ı dikkat-i nazara sunuyor.
İnsanın nazarını göğe çekerek Tarık'ı dikkatlere gösteren Allah, yine Tarık'ın ne olduğunu kulu ve resulü olan Peygamber Efendimiz (asm) vesilesiyle bizlere bildiriyor.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "Târık’ın ne olduğunu sana ne bildirdi? (Tarık, 2)"
Allahım, bize ve neslimize Kur'ân'ı anlayıp hakikatlerini yaşamayı ve neşretmeyi nasib eyle.. Âmin..

Yemin olsun o göğe ve Târık’a

Ey insan! Yerden göğe bakınca önce karşımıza dönüştürücü gök çıkar ve dünyanın etrafını kuşatarak insanların ve hayat sahiblerinin yaşayabilmesi için sayısız şartların yerine gelmesine vesilelik eder. Sonra diğer sistemler, güneşler, yıldızlar görünür dikkat ile göğe bakanlara. Kat kat sema ve gök muhteşem bir mülk ve saltanattır.
Kat bekat olan sema ve göğün ihtişamına, mükemmelliğine ve meleklerin memleketi olmasına ve daha birçok hikmetler için insanın nazarını ve dikkatini göklere çekmek için Allah, göğe ve gökte bulunan Tarık'a yemin eder.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "Yemîn olsun o göğe ve Târık’a! (Tarık, 1)"
Allahım, bizi ve neslimizi kâinatı hakkıyla mütalaa edenlerden eyle.. Âmin..

23 Mayıs 2014 Cuma

Karanlıkları delen sure, Tarık Suresi

Ey insan! Tarık Suresi, Kur'ân-ı Kerim'in 86. suresi olup 36. sure olarak Mekke devrinde nâzil olmuştur, 17 âyettir.
Surede; Allah göğe ve Tarık'a yemin ettikten sonra Tarık'ın göğü nuruyla delen yıldız olduğunu, her bir insanın üzerinde bir gözetici ve koruyucu bir meleğin olduğunu haber verir ve insana belinden çıkan bulanık sudan yaratıldığı hatırlatılarak öldükten sonra tekrar diriltileceği ve kalblerdeki sırların ortaya çıkarılacağını haber verir. Son olarak Allah, dönüşlü göğe ve yarıklar sahibi olan yeryüzüne yemin ederek Kur'ân'ın şaka olmayıp hak ile batılı ayıran bir söz olduğunu, Kur'ân'a karşı tuzak kuranlara tuzak kuracağını ve Peygamber Efendimize (asm) kâfirlere azıcık süre vermesini vahyeder.
Allahım, bizi ve neslimizi Tarık Suresi'nin mana, sır ve faziletlerinden hissesi ziyade olanlardan eyle.. Âmin..

Kur'ân Levh-i Mahfuz'dadır

Ey insan! İnkâr edenler, kendilerine gittikleri yolun iç yüzünü ve neticesini helak olan o orduları, Firavun'u ve Semud'u haber ve misal vererek gösteren Kur'ân'ı yalanlıyorlar, o şerefli bir kitabdır.
İnkâr edenlerin yalanladıkları şerefli bir Kur'ân olan kitab, şerefli kılınmış ve korunmuş levhalar olan Levh-i Mahfuz'dadır ve Allah'ın kelamıdır.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "Levh-i Mahfûz’da (korunmuş bir levhada)dır. (Büruc, 22)"
Allahım, bize ve neslimize Levh-i Mahfuz'da olan şerefli Kur'ân'ı anlamayı ve hayatımıza tatbik edebilmeyi nasib eyle.. Âmin..

Yalanladıkları kitab, şerefli bir Kur'ân'dır

Ey insan! Helak olan o Allah'a ve peygamberine savaş açan orduları, Firavun ve Semud'u gördükleri halde ve aynı sona kendilerinin de düşeceğini bile bile hala yalanlamaya inadla devam ediyorlar.
O inkâr edenler aslında kendilerine hakikati getiren ve gittikleri çirkin yolun elim neticesini gösteren kitabı yalanlıyorlar. O yalanladıkları kitab şerefli bir Kur'ân'dır.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "Bil‘akis o (yalanladıkları kitab), şerefli bir Kur’ân’dır. (Büruc, 21)"
Allahım, bizi ve neslimizi şerefli Kur'ân'dan hissesi ziyade olanlardan eyle.. Âmin..

İnkâr edenler bir yalanlama içindedirler

Ey insan! Allah'a savaş açan nice ordular, Allah'ın orduları karşısında hezimete uğramış ve darmadağın edilmiştir. İnkâr eden Firavun ve Semud halkı da inkârlarındaki ısrarlarından dolayı helak olmuşlardır.
Helak olan orduların, Firavun ve Semud'un haberi inkârcılara gelmesine rağmen kendilerini düzeltmek ve Allah'a iman edip itaat etmek yerine hala yalanlamaya devam ediyorlar. O orduları, Firavun ve Semud'u arkalarıdan kuşatan Allah, onları da kuşatıcı ve helak edicidir. O kuşatmadan da geriye dönüşleri ve kaçışları yoktur.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "Hayır! O inkâr edenler (hâlâ) bir yalanlama içindedirler! Hâlbuki Allah, onları arkalarından kuşatıcıdır. (Geriye dönüşleri yoktur.) (Büruc, 19-20)"
Allahım, bizi ve neslimizi Seni, kitabını ve Peygamberini doğrulayanlardan ve dinleyenlerden eyle.. Âmin..

22 Mayıs 2014 Perşembe

O orduların, Firavun ve Semud'un haberi

Ey insan! Ashab-ı Uhdud gibi mü'minleri ateşe atıp işkence etmekten zevk duyan ve zulmünden pişmanlık duyup tevbe etmeyenlerin dünyadaki cezası yangın azabı ve ahiretteki cezası pek elemli Cehennem azabıdır.
Allah Gafur ve Vedüd iken, arşın sahibi ve Mecid olduğu halde ne dilerse hakkıyla yapandır. 
Aziz ve Hamid olan Allah saltanatında kendisine iman eden mü'minlerden sırf Allah'a iman ettikleri için zulüm ve işkence ile intikam alan, Allah'a ve dinine savaş açan orduların, Firavun ve Semud gibi kavimlerin sonu hep helak olmaktır ki onların haberlerini bize Allah bildirmektedir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "(Ey Resûlüm!) Sana o orduların, Fir‘avun ve Semûd’un (helâk oluş) haber(ler)i geldi mi? (Büruc, 17-18)"
Allahım, bizi ve neslimizi zalimlerin, Firavunların şerrinden muhafaza eyle.. Âmin..

Ne dilerse, hakkıyla yapandır

Ey insan! Pişman olup günahına tevbe edenleri çok bağışlayan Gafur ve kullarını seven ve nimetleriyle ve ihsanlarıyla kullarını sevdiğini gösteren Vedüd olan Allah'dır.
Herşeyin evvelini, ahirini, içini ve dışını kuşatan arşın sahibi ve mülkünde ve saltanatında şanı pek yüce Mecid olan Allah, elbette mülkünde dilediğini hakkıyla yapan, hakkını verendir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "Ne dilerse, (dilediği gibi) hakkıyla yapandır. (Büruc, 16)"
Allahım, biz ve neslimiz hakkında dilediklerini hakkımızda hayırlı ve güzel eyle.. Âmin..

Allah arşın sâhibidir, Mecid'dir

Ey insan! Mahlukatı ilk olarak yaratmaya başlayan, yaratmayı devam ettiren ve ölümden sonra ahirette iade eden Allah'dır. Allah, günahlarından pişman olup tevbe edenleri çok bağışlayan Gafur ve mahlukatını ve kullarını çok seven Vedüd'dür.
Mahlukatı evvelinden ahirine, zahirinden batınına kuşatan ve saltanat ve idare merkezi olan arşın sahibi Allah'dır ki şanı pek yüce Mecid'dir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "Arşın sâhibidir; Mecîd (şânı pek yüce)dir. (Büruc, 15)"
Allahım, bizi ve neslimizi arşında Mecid isminin mazharı eyle.. Âmin..

21 Mayıs 2014 Çarşamba

Allah Gafur'dur, Vedüd'dür

Ey insan! Mü'minlere Aziz ve Hamid olan Allah'a iman ettikleri için düşmanlık ve işkence edenler, tevbe etmezlerse dünyada yangın azabı ile ve ahirette ise çok elemli Cehennem azabı ile cezalandıralacaklardır.
İlk olarak mahlukatı yaratmaya başlayan ve ahirette ise tekrar o yaratmayı iade eden Allah'dır.
Allah işledikleri günahlardan pişmanlık duyup tevbe edenler için çok bağışlayan Gafur ve kullarını pişman olup tevbe etmeleri için mühlet verecek kadar çok seven Vedüd'dür.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "Ve O, Gafûr (çok bağışlayan)dır, Vedûd (kullarını çok seven)dir. (Büruc, 14)"
Allahım, bizi ve neslimizi daima Gafur ve Vedüd isimlerinin mazharı eyle.. Âmin..

Başlayan ve iade eden ancak Allah'dır

Ey insan! Allah ezelî ve ebedîdir. Allah cemalini ve kemalini göstermek için kendisine ayna olacak ve isim ve sıfatlarıyla hem kendisine hem de yarattığı şuur sahibi mahlukatına tanıtmaktadır.
İşte nice ulvî hikmet ve gayeler için mahlukatı yaratmaya başlayan Allah'dır. İlk yaratılış hiçten ve tabiri caizse modelsiz yaratmadır. Nefis verdiği mahlukatını verdiği ömrü tamamlayıp ecel ile hayatı sonlanan mahlukatı aynıyla belki daha mükemmel bir şekilde ahirette diriltmeye ve hayatlarını onlara iade etmeye Allah muktedirdir. İlk olarak yaratmaya başlayan Allah olduğu gibi ahirette de hayatı iade eden de Allah'dır.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "Şübhesiz ki (ilk olarak mahlûkatı yaratmaya) başlayan ve (âhirette o yaratmayı tekrar) iâde eden ancak O’dur. (Büruc, 13)"
Allahım, bizi ve neslimizi ilk ve son yaratmayı ve arasındakileri haklarında hayırlı ve güzel eylediklerinden eyle.. Âmin..

Rabbinin yakalayışı pek şiddetlidir

Ey insan! Uhdud Ashabı gibi mü'minlere zulmedip tevbe etmeyenler için dünyada yangın azabı ve ahirette pek elemli Cehennem azabı vardır. İman edip salih ameller işleyenler için ise altlarından ırmaklar akan Cennetlerin bulunduğu büyük bir kurtuluş vardır.
Allah'dan gaflet edip insanlara ve mü'minlere zulmeden ve zulmünden zevk duyan o zalimler unutmasınlar ki onları da yaratan, besleyen, büyüten ve terbiye eden Rableri olan Allah onları kıskıvrak tutup yakalar. Elbette Allah'ın yakalayışı zalimler ve günahkârlar hakkında pek şiddetlidir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "Doğrusu Rabbinin (kıskıvrak tutup) yakalayışı, elbette pek şiddetlidir! (Büruc, 12)"
Allahım, bizi ve neslimizi hayırlı bir ömür ve güzel bir ölüm verdiklerinden eyle.. Âmin..

İşte büyük kurtuluş budur

Ey insan! Mü'minlere zulüm ve işkence edip de tevbe etmeyenler için hem Cehennem azaba hem de yangın azabı vardır.
İman edip salih ameller işleyenlere gelince, elbette onlara Allah'ın lütuf ve ihsanından büyük bir kurtuluş vardır. O büyük kurtuluş ise altlarından ırmaklar akan Cennetlerdir ve iman edip salih ameller işleyenler içindir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "Muhakkak ki îmân edip sâlih ameller işleyenler var ya, onlar için, altlarından ırmaklar akan Cennetler vardır! İşte büyük kurtuluş budur! (Büruc, 11)"
Allahım, bizi ve neslimizi büyük kurtuluşa erenlerden eyle.. Âmin..

20 Mayıs 2014 Salı

Mü'minlere işkence edip tevbe etmeyenler

Ey insan! Göğün ve yerin mülkü elinde olan Allah herşeye hakkıyla şahiddir. Ashab-ı Uhdud'un çırayla tutuşturduğu ateşte işkence ettiği mü'minlerin iman ve şehadetine ve zalimlerin zulmüne şahiddir.
Mü'min erkek ve kadınlara işkence edip yaptıkları zulümden pişmanlık duymayan ve kalb katılığını koruyup günahına tevbe etmeyen o zalimler için ceza ve karşılık olarak ahirette Cehennem azabı olduğu gibi dünyada da yangın azabı vardır ki Allah o zalimleri dünyada da yaktıkları ateşte yakacaktır ve yakmıştır.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "Şübhesiz ki mü’min erkeklere ve mü’min kadınlara (îmanlarından vazgeçmeleri için) işkence edip de, sonra (yaptıklarına) tevbe etmeyenler yok mu, işte onlar için Cehennem azâbı vardır, hem onlar için (bu dünyada da) yangın azâbı vardır (ki o ateş, kendilerini de yakmıştır)! (Büruc, 10)"
Allahım, bizi ve neslimizi zalimin zulmünden, Cehennem azabından ve yangın azabından muhafaza eyle.. Âmin..

Allah herşeye hakkıyla şahiddir

Ey insan! Ashab-ı Uhdud, çırayla yaktıkları ateşte mü'minlere yaptıkları işkenceyi zevkle hendekler üzerinde seyrederken oranın tek hakimi ve şahidi kendileri mi zannediyorlar?
Hayır, göklerin ve yerin mülkü Allah'a aiddir ve tek hakim Allah'dır ve Allah onların yaptığı zulümden habersiz ve gafil de değildir. Bilakis Allah herşeye hakkıyla şahiddir ki Allah zulmeden kavimleri daima helak etmiş ve ebedî azab ile cezalandırmıştır. 
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "O (Allah) ki, göklerin ve yerin mülkü O’nundur. Ve Allah, herşeye hakkıyla şâhiddir. (Büruc, 9)"
Allahım, bize ve neslimize dünya ve ahiret zenginliği ve mülkü ihsan eyle.. Âmin..

Onlardan Allah'a iman ettikleri için intikam aldılar

Ey insan! Kahrolası Ashab-ı Uhdud ve çırayla tutuşturdukları ateş ki onlar o ateşte mü'minlere işkence eden ve ateşin etrafındaki hendek üzerinde oturup zevkle onları seyreden zalimler güruhu ve zulüm için yaktıkları ateştir.
Uhdud Ashabı, Allah'a düşman kesilmiş bir güruhtur ki Allah'a düşmanlıklarından o mü'minler sadece kudreti daima üstün olan Aziz ve hamd edilmeye çok layık Hamid olan Allah'a iman ettikleri için bu zulüm ve işkence ile intikam aldılar.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "Ve onlardan (o mü’minlerden) sâdece, Azîz (kudreti dâimâ üstün olan), Hamîd (hamd edilmeye çok lâyık) olan Allah’a îmân ettikleri için, (sâdece bunun için) intikam aldılar. (Büruc, 8)"
Allahım, bizi ve neslimizi Aziz ve Hamid ismine mazhar eyleyip zalimleri de imkânları içinde boğ.. Âmin..

19 Mayıs 2014 Pazartesi

Mü'minlere yaptıklarını seyredicilerdi

Ey insan! Mü'minleri çırayla tutuşturduğu ateş çukuruna atarak işkence yapan kahrolası Ashab-ı Uhdud'dur. Allah hem onları hem yaktıkları ateş için kahrolsun diyerek zalimlere gözdağı veriyor.
O kahrolası Uhdud Ashabı, zulümlerinden zevk alan insanların en canavar heyet ve ekiblerindendir. Onlar yaktıkları ateşin etrafında oturup mü'minlere yaptıkları işkenceleri zevkle seyrediyorlardı.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "O vakit onlar, onun üzerine (ateşin etrâfında) oturmuş kimseler idiler. Ve onlar, mü’minlere yapmakta olduklarını seyredicilerdi! (Büruc, 6-7)"
Allahım, bizi ve neslimizi zalimlerin zulmünden ve ateşinden her daim muhafaza eyle.. Âmin..

O Ashab-ı Uhdud kahrolsun

Ey insan! Allah burçlar sahibi göğe, gerçekleşeceği vaad edilen kıyamete ve şahid olan ile şahid olunana yemin ederek saltanatının haşmetine, adaletinin azametine dikkatleri çekiyor.
Allah, saltanatı içinde isyanda ileri giden ve mü'minlere işkence yapan Ashab-ı Uhdud'a ve işkence için çırayla tutuşturdukları ateşe kahrolsun diyerek onların zulmünün büyüklüğünü ve kıyamette cezalarının dehşetini bizlere haber veriyor, zulmetmek isteyenlere gözdağı veriyor. 
Allah, bu hususu bize şu âyetle haber verir: "(Ki mü’minlere işkence yapan) o Ashâb-ı Uhdûd, çırayla tutuşturulmuş o (çok şiddetli) ateş (hendeklerinin sâhibleri) kahrolsun! (Büruc, 4-5)"
Allahım, bizi ve neslimizi Ashab-ı Uhdud misal zalimlerin zulmünden ve ateşinden daima muhafaza eyle.. Âmin..

Şahid olana ve şahid olunana

Ey insan! Burçlar sahibi göğe yemin ederek saltanatının haşmetini gösteren Allah, geleceği vaad edilen kıyamete de yemin ederek saltanatının azametini bizlere gösteriyor.
Allah kıyamet gününde, muhasebede şahid olan ve şahid olunana yemin ederek insanlara hiçbir şekilde haksızlık yapılmayacağını, adaletin tam olarak tecelli olacağını bizlerin dikkatine sunuyor.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "Hem (o günde) şâhid olana ve şâhid olunana! (Büruc, 3)"
Allahım, bizi ve neslimizi o gün rızana mazhar olduklarından eyle.. Âmin..

Geleceği vaad edilen güne

Ey insan! Allah burçlar sahibi göğe yemin ederek gözleri ve dikkatleri semaya çeviriyor ve muhteşem kale burçlarını göstererek saltanatının azametini gösteriyor.
Allah burçlar sahibi göğe yemin ettikten sonra gözleri ve dikkatleri bu sefer vaad edilen ve mutlaka gelecek olan kıyamete yemin ederek çeviriyor ve saltanatına iman edip itaat edenler için mükâfatı ve isyan edenler için cezası olduğunu akla gösteriyor.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "(Geleceği) va‘d edilen güne (kıyâmete)! (Büruc, 2)"
Allahım, bizi ve neslimizi vaad edilen günde iltifat ettiklerinden eyle.. Âmin..

18 Mayıs 2014 Pazar

Yemin olsun burçlar sahibi göğe

Ey insan! Semaya gözünü çevirdiğinde muhteşem bir kasır ve sarayı görüyorsun. O muhteşem kasır ve sarayın yıldızlar parlak süsleri, güneş parlak bir lambası ve ay güzel bir takvimcisi olmuş. Göğü muhteşem kasır ve saray şeklinde yaratan ve tanzim eden Allah'dır.
Allah, yarattığı ve tanzim ettiği o muhteşem sarayı sanki kalelerle çevirmiş ve kalenin etrafına uç burçları yerleştirmiştir. Allah o burçlar sahibi olan göğe yemin ederek insanların dikkatini göğe ve burçlara çekmektedir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "Yemîn olsun bürûc (burçlar) sâhibi göğe! (Büruc, 1)"
Allahım, bizi ve neslimizi burçlar sahibi göğü hakkıyla tefekkür edenler eyle.. Âmin..

Ashab-ı Uhdud'u kahreden sure, Büruc Suresi

Ey insan! Büruc Suresi, Kur'ân-ı Kerim'de 85. sure olup 27. sure olarak Mekke devrinde nâzil olmuştur, 22 âyettir.
Surede; Allah burçlar sahibi göğe, vaad edilen gün olan kıyamete ve şahid olan ile şahid olunana yemin ettikten sonra yaktıkları ateşin üzerine oturup mü'minlere yaptıkları işkenceleri seyreden Uhdud Ashabı'na kahrolsun diyerek onlara lanet eder. Onların mü'minlerden sadece Aziz ve Hamid olan Allah'a iman ettikleri için intikam aldıklarını, eğer mü'minlere işkence yapanların tevbe etmeyenler için dünyada ve ahirette Cehennem ve yangın azabı olduğunu haber verir.
Ayrıca ilk yaratılışın ve ahiretteki yaratılışın Allah'ın elinde olduğunu, Allah'ın Gafur, Vedüd ve Mecid olduğunu, dilediğini hakkıyla yaptığını, Levh-i Mahfuz'da olan şerefli Kur'ân'ı yalanlayanlara Firavun ve Semud ordularının akıbetini gösterir.
Allahım, bizi ve neslimizi Büruc Suresi'nin feyzine ve faziletine mazhar eyle.. Âmin..

Surelerin nüzul sırası

Ey İnsan! Ezel ve ebedi, geçmiş ve geleceği, zahir ve batını, evvel ve ahiri, lafız ve manayı içine alan Kur'ân-ı Kerim, Peygamber Efendimize (asm) 23 sene zarfında çeşitli nüzul sebebleriyle birlikte Allah tarafından Hz. Cebrail vasıtasıyla nazil olunmuştur. Ve yine Allah tarafından muhafaza edilmektedir.
Gelen her bir âyet deri, hurma yaprağı, düz taş, kürek kemiği gibi şeylerin üzerine yazıldığı gibi her bir âyetin konulacağı sure de Hz. Cebrail tarafından Peygamber Efendimize (asm) öğretiliyordu. Vahiy tamamlandığında Kur'ân-ı Kerim'in sureleri de teşkil edilmişti.
Kur'ân-ı Kerim, Hz. Ebubekir'in (ra) hilafetinde Hz. Ömer'in (ra) ihtiyacı görmesi üzerine Hz. Zeyd bin Sabit'in riyasetinde on iki kişilik istişare heyetinin çalışmaları ile toplandı.
Hz. Osman'ın (ra) hilafetinde ise kitab haline getirilen Kur'ân-ı Kerim'e surelerinin sıralanarak ashabla yapılan istişareler neticesinde son şekli verildi.

Kur'ân-ı Kerim'in surelerinin nüzul sırasına göre tertibi ve son şeklindeki sure sıra numaraları aşağıdaki gibidir. 
Allahım, bizi ve neslimizi Kur'ân-ı Kerim'i anlayıp hayatımıza rızana uygun istikamet vermeyi nasib eyle.. Âmin..

Kur'ân-ı Kerim'in surelerinin nüzul sırası, sure ismi ve mevcud sırası

1. Alak (96)                 2. Kalem (68)          3. Müzzemmil (73)
4. Müddessir (74)        5. Fâtiha (1)             6. Tebbet (111)
7. Tekvîr (81)              8. A'lâ (87)               9. Leyl (92)
10. Fecr (89)               11. Duhâ (93)           12. İnşirâh (94)
13. Asr (103)               14. Âdiyat (100)      15. Kevser (108)
16. Tekâsür (102)        17. Ma'un (107)       18. Kâfirun (109)
19. Fil (105)                20. Felak (113)         21. Nâs (114)
22. İhlas (112)             23. Necm (53)          24. Abese (80)
25. Kadr (97)               26. Şems (91)           27. Bürûc (85)
28. Tin (95)                 29. Kureyş (106)      30. Kari'a (101)
31. Kıyamet (75)         32. Hümeze (104)     33. Mürselat (77)
34. Kaf (50)                 35. Beled (90)          36. Tarık (86)
37. Kamer (54)            38. Sad (38)              39. A'raf (7)
40. Cin (72)                 41. Yâsin (36)           42. Furkan (25)
43. Fatır (35)               44. Meryem (19)       45. Tâhâ (20)
46. Vâkıa (56)             47. Şuara (26)            48. Neml (27)
49. Kasas (28)             50. İsra (17)               51. Yunus (10)
52. Hud (11)                53. Yusuf (12)           54. Hicr (15)
55. En'am (6)               56. Saffat (37)           57. Lokman (31)
58. Sebe (34)               59. Zümer (39)          60. Mü'min (40)
61. Fussilet (41)          62. Şura (42)              63. Zuhruf (43)
64. Duhan (44)            65. Câsiye (45)          66. Ahkaf (46)
67. Zâriyat (51)           68. Gâşiye (88)          69. Kehf (18)     
70. Nahl (16)               71. Nuh (71)              72. İbrahim (14)
73. Enbiya (21)           74. Mü'minûn (23)     75. Secde (32)
76. Tûr (52)                 77. Mülk (67)             78. Hakka (69)
79. Mearic (70)            80. Nebe (78)             81. Nazi'at (79)
82. İnfitar (82)             83. İnşikak (84)          84. Rum (30)
85. Ankebut (29)         86. Mutaffifin (83)     87. Bakara (2)
88. Enfal (8)                89. Âl-i İmran (3)       90. Ahzab (33)
91. Mümtehine (60)    92. Nisâ (4)                 93. Zilzal (99)
94. Hadid (57)             95. Muhammed (56)   96. Ra'd (13)
97. Rahman (55)         98. İnsan (76)              99. Talak (65)
100. Beyyine (98)       101. Hasr (59)            102. Nur (24)
103. Hac (22)             104. Münafikûn (63) 105. Mücadele (58)
106. Hücurat (49)       107. Tahrim (66)       108. Tegabün (64)
109. Saf (61)               110. Cum'a (62)         111. Fetih (48)
112. Maide (6)            113. Tevbe (9)           114. Nasr (110)

17 Mayıs 2014 Cumartesi

İman edip salih ameller işleyenler müstesna

Ey insan! İnsanı tabakadan tabakaya bindiren, halden hale geçiren Allah'dır. Bunu insan gözüyle görüyor, akıl ve bilimle biliyor, Kur'ân okunmasına rağmen iman etmeyip inkâr ederek yalanlıyorsa elbette onun cezası elemli bir azabdır.
İnsanı tabakadan tabakaya bindirenin Allah olduğunu bilen ve iman eden ve kendisine okunan Kur'ân'ı dinleyip salih ameller işleyenler o elemli azabdan müstesnadırlar. Onlar için elbette tükenmez bir mükâfatın olması rahmet-i İlahiyenin bir gereği ve müjdesidir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "Ancak îmân edip sâlih ameller işleyenler müstesnâ; onlar için tükenmez bir mükâfât vardır! (İnşikak, 25)"
Allahım, bizi ve neslimizi iman edip salih ameller işleyenler eyle.. Âmin..

Onları elemli bir azab ile müjdele

Ey insan! İnsanın tabakadan tabakaya, halden hale bindiren Allah'dır. Bunda ne tesadüfün, ne tabiatın bir müdahalesi yoktur, kendi kendine hadsiz ihtimaller içinde doğrusunu seçemez. Ancak iradesi her şeyi kuşatan Allah'ın kudretinin işidir.
Bunu insan gözüyle gördüğü ve şimdi bilimle bildiği halde nasıl oluyor da iman etmiyor? Kesin doğru ve bilgi olan Kur'ân da kendisine okunduğunda O'nu dinlemiyor, aksine yalanlıyor.
İman etmesi için ve inkâr etmemesi için hiçbir sebeb yok iken iman etmeyen, kendisine hakikati getiren Kur'ân okunduğu halde dinlemeyen ve yalanlayan birisi için elbette mutlak son çok elemli bir azabdır. Allah da onları Peygamber'i vasıtasıyla elemli azab ile müjdeliyor.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "(Ey Resûlüm!) Bu yüzden, onları (çok) elemli bir azâb ile müjdele! (İnşikak, 24)"
Allahım, bizi ve neslimizi elemli azaba düşenlerden eyleme.. Âmin..

İnkar edenler dinlemiyorlar, yalanlıyorlar

Ey insan! İnsana ne oluyor da kendisini tabakadan tabakaya bindiren, halden hale geçiren Allah'a iman etmiyor, kendisine Kur'ân okunduğu halde dinlemiyor?
Kendisine hakikatleri haber veren Kur'ân'ı inkâr edenler dinlemek yerine aksine yalanlıyorlar, hakikatlerine kulaklarını kapatıyorlar. Halbuki onların hallerini ve sinelerinde gizlediklerini en iyi bilen Allah'dır.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "Bil‘akis o inkâr edenler, yalanlıyorlar! Hâlbuki Allah, (içlerinde) ne gizliyorlarsa en iyi bilendir! (İnşikak, 22-23)"
Allahım, bizi ve neslimizi Kur'ân'ı doğrulayan ve hayatına aksettirenler eyle.. Âmin..

Kendilerine Kur’ân okunduğunda secde etmiyorlar

Ey insan! Kendisini bir damla bulanık sudan bir çiğnem ete, sonra et ve kemiğe, sonra da insan suretine çeviren, anne karnından dünyaya, burada da çocukluk, gençlik, kemal ve ihtiyarlığa geçiren Allah, insanı tabakadan tabakaya, halden hale geçirirken kendi haline, tesadüfe ve tabiat kanunlarına bırakmamıştır. İnsan bunları gördüğü ve bildiği halde kendisine ne oluyor da iman etmiyor, inkar ve isyana düşüyor?
İman etmeyenler, kendilerine hakkı ve hakikati gösteren Kur'ân okunduğu halde O'nun hakikatlerini kabul edip secde etmiyorlar, boyun eğmiyorlar.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "Ve kendilerine Kur’ân okunduğu zaman, secde etmiyorlar! (İnşikak, 21)"
Allahım, bizi ve neslimizi kendisine Kur'ân okunduğunda hükmünü tasdik edip secde edenler eyle.. Âmin..

Onlara ne oluyor ki iman etmiyorlar

Ey insan! Anne karnında tabakadan tabakaya, halden hale bindirildin ve mükemmel bir suret ve şekille insan olarak dünyaya geldin. Öyle de dünyada da tabakadan tabakaya, halden hale bindiriliyor, çocukluk, gençlik, kemal ve ihtiyarlık tabaka ve hallerini yaşıyorsun. 
Bir tabakadan yeni bir tabakaya, bir halden yeni bir hale geçişin ve bindirilişin intizam ve nizam içinde gerçekleşiyor. Demek seni ve herşeyi kendi haline, tesadüfe ve tabiata bırakmayan kusursuz bir irade, kudret ve hikmet sahibi Allah'dır. Bunları insan gördüğü ve bildiği halde ne oluyor da iman etmiyor, gaflet ile inkâra düşüyor?
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "O hâlde onlara ne oluyor ki, îmân etmiyorlar? (İnşikak, 20)"
Allahım, bizi ve neslimizi Sana tam ve halis bir iman ile inananlardan eyle.. Âmin..

16 Mayıs 2014 Cuma

Mutlaka tabakadan tabakaya bineceksiniz

Ey insan! Ay hilal iken yarımay ve dolunay oluyor, sonra dönüyor eski hallerini toplayıp tekrar hilal oluyor, tabakadan tabakaya, halden hale biniyor.
İnsan da ay gibi anne karnında tabakadan tabakaya, halden hale bindiği gibi dünyada da çocukluk hilalinden gençlik dolunayına sonra da ihtiyarlık hilaline dönerek tabakadan tabakaya, halden hale biniyor.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "(Ki siz ey insanlar!) Mutlaka tabakadan tabakaya binecek (hâlden hâle geçecek)siniz! (İnşikak, 19)"
Allahım, bizi ve neslimizi Kur'ân'ı anlamada ve yaşamada isabetli eyle.. Âmin..

Yemin ederim o şafağa, geceye ve aya

Ey insan! Dünya ve ay kendi ekseninde ve yörüngesinde akıp giderler. Dünyanın ve ayın hareketleri neticesinde muhteşem hadiseler vuku bulur.
Dünyanın etrafında dönerken vuku bulan hadiselerden birisi de güneşin batmasıdır ki gündüz akşama döner, şafakta akşamın kızıllığı dünyanın batısını kaplar. Sonra gittikçe gün kararır ve gece olur. Gece karanlığıyla gündüzün bütün eserlerinin üzerine siyah çarşafıyla altında toplar ve örter. Dünya gibi ay da hilal olarak başlayıp dolunay olup sonra tekrar dönüp geçirdiği hallerini toplar gibi hilale döner. İşte Allah o akşamın kızıllığı olan şafağa, geceye ve gecenin altında topladığı şeylere ve ayın dolunaydan dönüp hilal oluncaya kadar geçirdiği hallere yemin ederek bizlerin dikkatine ve tefekkürüne sunar.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "Yemîn ederim o şafağa (akşamın kızıllığına)! Geceye ve (karanlığında) topladığı şeylere! (Nûrunu) topla(yıp dolunay hâline gel)diği zaman, aya! (İnşikak, 16-18)"
Allahım, bizi ve neslimizi Kur'ân'ı hakkıyla anlayan ve tefekkür edenler eyle.. Âmin..

O Rabbine asla dönmeyeceğini sanmıştı

Ey insan! Ahirette amel defteri arka tarafından verilen için süreç çok çetin ve zordur. Hesabı zorlaştırıldıkça zorlaştırılır ve o ölüp de kurtulmayı istercesine helakı çağırır. 
Hesabın sonunda alevli azaba girecektir. O dünyada iken mü'minlere güler, yanlarından geçerken kaş göz işareti yapar ve alayın hazzı ile ailesine dönerdi.
O bu vaziyetin devamlı olduğunu sanıyor ve Rabbine hiç dönmeyeceğini ve yaptıklarının hesabını vermeyeceğini sanmıştı. Fakat onun anlamadığı bir şey vardı ki Rabbi onu daima hakkıyla görmekteydi.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "Çünki o, (Rabbine) aslâ dönmeyeceğini sanmıştı. Hayır! Şübhesiz Rabbi onu hakkıyla görücü idi! (İnşikak, 14-15)"
Allahım, bizi ve neslimizi her an Sana kavuşma ümidiyle yaşayanlardan eyle.. Âmin..

15 Mayıs 2014 Perşembe

Dünyada ailesi içinde sevinçli idi

Ey insan! Ahirette amellerinin yazıldığı kitabı sağ tarafından verilen, hesabı kolaylaştırıldığından ailesine sevinç ile dönecektir.
Amel defteri arka tarafından verilen ise hesabı güçleştirildiğinden helaki çağırıp helakini isteyecek ve alevli ateşe atılacaktır. Zaten o dünyada iken mü'minlerle alay eder ve ailesine ettiği alaydan duyduğu zevk ile dönmüştü. Artık onun için bir zevk ve sevinç yoktur.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "Çünki o, (dünyada) âilesi içinde (emirlerimize isyân ederek şımarmakla orada) sevinçli idi. (İnşikak, 13)"
Allahım, bizi ve neslimizi ahirette ailesine sevinçle dönenlerden eyle.. Âmin..

Kitabı arka taraftan verilen ateşe girecek

Ey insan! Ahirette, hesab gününde, herkesin yaptığı amelin karşılığını göreceği günde amel defteri sağından verilenlerin hesabı kolaylaştırılacak ve sevinçle ailesine dönecektir.
Dünyada yaptığı amellerin kaydedildiği kitabı olan amel defteri arkasından verilenler ise yaptıklarının karşılığının dehşetinden ve hesablarının zorlaştırılmasından ölmek isteyecekler, helaki çağıracaklardır. Onlar amellerinin karşılığı olarak alevli ateşe girecektir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "Ama kimin de kitâbı (amel defteri) arka tarafından verilirse, artık (ölüp de kurtulmayı temennî ederek) helâki çağıracak ve alevli ateşe girecektir! (İnşikak, 10-12)"
Allahım, bizi ve neslimizi kitabı arka taraftan verilenlerden eyleme.. Âmin..

Ve sevinçli olarak âilesine dönecektir

Ey insan! Herkes Rabbinin huzuruna toplanacaktır. Herkese amel defteri verilecek ve dünyada iken yaptıklarının karşılığını görecektir.
Kitabı olan amel defterini sağından alarak hesabı kolaylaştırılanlar sevinç ve mutluluk içinde ailelerinin yanına döneceklerdir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "Ve sevinçli olarak âilesine dönecektir! (İnşikak, 9)"
Allahım, bizi ve neslimizi ahirette sevinçli olarak ailesine dönenler eyle.. Âmin..

Kitabı sağ eline verilenin hesabı kolaydır

Ey insan! Rabbinin dilediği zamana kadar dünyada ve berzahta kalacak ve gök yarılıp yer uzatıldığı zaman da mahşere çıkacak ve Rabbine döndürülecek ve dünyada yaptığı amellerin karşılığını göreceksin.
İnsanların amel defterleri o zaman kendisine verilecektir. Amel defteri sağ eline verilenler Allah'ın salih kullarıdır ki onların hesabı kolaylaştırılacak, kolay bir hesabla hesaba çekilecektir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "O zaman kimin kitâbı (amel defteri), sağ eline verilirse, artık kolay bir hesabla hesâba çekilecek! (İnşikak, 7-8)"
Allahım, bizi ve neslimizi kitabı sağ eline verilenler eyle.. Âmin..

14 Mayıs 2014 Çarşamba

Ahirette yaptığın amelle karşılaşacaksın

Ey insan! Gök yarılıp Allah'ın emrine itaate layık kılındığı gibi yer de uzatılıp Allah'ın emrine itaate layık kılınacaktır.
Sen ise o gün gelene kadar, seni yaratıp besleyerek büyüten ve terbiye eden Rabbine kavuşuncaya kadar ya doğru yolda ya da batıl içinde çabalayacak, didinip duracaksın. O gün çabalayıp durduğun ve yaptığın amelinle karşılaşacaksın.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "Ey insan! Şübhesiz ki sen (o gün), Rabbine (kavuşuncaya) kadar çabalamakla didinip durucusun! Nihâyet onunla (o yaptığın amelle) karşılaşacak olansın! (İnşikak, 6)"
Allahım, bizi ve neslimizi o gün karşılaşacağımız rızana uygun ve ihlaslı güzel ameller işleyenler eyle.. Âmin..

Yer uzatılıp emre layık kılındığı zaman

Ey insan! Gök Allah'ın emriyle inşikak edip yarılacak ve ahiretin tam manasıyla zuhur ve tesisi için Allah'ın emrine kulak verip itaate layık bir vaziyete getirilecektir.
Yer de yine Allah'ın emriyle dümdüz edilip uzatılacak, içinde bekleme salonunda bekleyen insanları boşaltacak ve Allah'ın emrine kulak verip mahşerin tesisi için emre itaate layık bir hale getirilecektir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "Yer uzatıl(ıp dümdüz yapıl)dığı, içindekileri atıp boşaldığı ve Rabbi(nin emri)ne kulak verip de, (o da bu itâate) lâyık kılındığı zaman! (İnşikak, 3-5)"
Allahım, bizi ve neslimizi o gün emin ve selamet kıl.. Âmin..

Gök yarılıp emre layık kılındığı zaman

Ey insan! Şu mükemmel ve muazzam kâinat ve sistem, elbet Allah'ın dilediği ve takdir ettiği bir gün bozulacak ve bir insan gibi eceli olan kıyameti yaşayacak ve tadacaktır.
Gök yarılıp inşikak edecek ve Allah'ın emrine kulak verecektir. İşte o zaman gök ahiretin tamamen teşkili ve zuhuru için Rabbinin emrine itaate layık bir hale getirilecektir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "Gök inşikak ettiği (yarıldığı) ve Rabbi(nin emri)ne kulak verip de, (bu itâate) lâyık kılındığı zaman! (İnşikak, 1-2)"
Allahım, bizi ve neslimizi gök yarıldığı zaman kıyametin dehşetinden emin eyle.. Âmin..

13 Mayıs 2014 Salı

Kıyametin suresi, İnşikak

Ey insan! İnşikak Suresi, Kur'ân-ı Kerim'in 84. suresi olup 83. sure olarak Mekke devrinde nâzil olmuştur, 25 âyettir.
Surede; kıyamet gününde göğün yarılıp ile yerin uzatılıp emre itaat etmeleri, insanın kıyamete kadar didinip duracağı ve ameline göre karşılık göreceği, amel defteri sağ eline verilenlerin hesabının kolay olacağı ve sevinçle ailesine döneceği, arkasından verilenlerin helakı çağıracağı ve ateşe gireceği haber verilir. Ayrıca Allah şafağa, geceye ve topladığı şeylere ve topladığı zaman aya yemin ederek insanın da tabakadan tabakaya halden hale gireceğini, bu hallerde iman etmediği ve Kur'ân okunduğu zaman secde etmediğini,  aksine inkâr edenlerin yalanladığını ve bu yüzden onların elemli bir azabla müjdelendiğini, iman edip salih ameller için tükenmez mükafat olduğunu haber verir.
Allahım, bizi ve neslimizi İnşikak Suresi'nden azamî istifade edenler eyle.. Âmin..


Kâfirler, yapmakta olduklarıyla cezâlandırıldılar mı?

Ey insan! Dünyada iken kendileriyle alay edip gülen ve bundan da zevk duyan kâfirlere gülmesi sıra mü'minlere de gelecektir. O iman edenler o kâfirlere mahşerde gülecekler.
Mü'minler Cennette tahtlar üzerinde nimetleri seyrederken o kâfirler de işledikleri suçun cezası olarak elbette yapmakta olduklarıyla cezalandırılacaktır. Bu iki son da mahşerde müşahede edilecektir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "Kâfirler, yapmakta olduklarıyla cezâlandırıldılar mı? (Evet!) (Mutaffifin, 36)"
Allahım, bizi ve neslimizi mahşerde gülen mü'minlerden eyle.. Âmin..

Tahtlar üzerinde seyredecekler

Ey insan! Dünyada bir kısım iman edenlerle alay eden ve onlarla alay etmekten zevk duyan kâfirlere ahirette o mü'minler güleceklerdir.
Kâfirler işledikleri suçlarının cezasını çekerken iman edenler de Cennette nimetler içerisinde tahtlar üzerinde Allah'ın lütuf ve ihsanlarını seyredeceklerdir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "Tahtlar üzerinde seyredecekler! (Mutaffifin, 35)"
Allahım, bizi ve neslimizi tahtlar üzerinde seyredenlerden eyle.. Âmin..

Bu gün de îmân edenler kâfirlere gülerler

Ey insan! Yanlarından geçen mü'minlere gülüp kaş göz işareti yapan, onları sapıtmış olarak değerlendiren ve ailelerine alay etmekten duydukları zevkle dönen kâfirler, mü'minlerin üzerine Allah tarafından muhafız kılınmamıştır.
Dünyada iken mü'minlerle alay edip onlara gülen kâfirlere, bu suçlarının cezası olarak da hesab gününde, mahşerde iman eden mü'minler de gülecektir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "İşte bu gün de, îmân edenler kâfirlere gülerler! (Mutaffifin, 34)"
Allahım, bizi ve neslimizi dünyada mahcub eyleme ve mahşerde gülenlerden eyle.. Âmin..

12 Mayıs 2014 Pazartesi

Kâfirler mü'minlerin üzerine muhafız değildir

Ey insan! Kâfirler, imanî ve Kur'ânî hayat tarzını seçen mü'minler yanlarından geçerken gülüp kaş göz işareti yaparak alay ederler ve ailelerine döndüklerinde alay etmekten zevk duyan kimseler oldukları halde mü'minleri gördüklerinde onların sapıtmış kimseler olduklarını söylerler.
Kâfirler bu hareket ve sözleriyle kendilerini mü'minlerin üzerinde muhafız zan ediyorlar, fakat Allah onları mü'minlerin üzerine muhafız olarak göndermiş değildir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "Hâlbuki (o kâfirler), onların üzerine muhâfızlar olarak gönderilmemişlerdi. (Mutaffifin, 33)"
Allahım, bizi ve neslimizi daima kendi hıfz ve himayende eyle.. Âmin..

Şübhesiz bunlar gerçekten sapıtmış kimseler

Ey insan! İmanî ve Kur'ânî bir hayat tarzını seçen bir kısım iman edenler geçerken onlara gülen ve kaş göz işaretiyle alay eden kâfirler, ailelerine döndüklerinde mü'minlerle alay etmekten zevk duyan kimselerdir.
O suç işleyen kâfirler Allah'ın rızasına uygun bir hayat tarzını seçen o mü'minleri gördüklerinde kendi fikirlerine, anlayışlarına ve hayat tarzlarına uymadıklarından onların gerçekten sapıtmış kimseler olduğunu söylerler.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "Ve onları gördüklerinde: “Şübhesiz bunlar gerçekten sapıtmış kimseler!” derlerdi. (Mutaffifin, 32)"
Allahım, bizi ve neslimizi haktan ve hakikatten sapıtanlardan eyleme.. Âmin..

Mü'minlerle alay etmekten zevk duyanlar

Ey insan! Kâfirler bir kısım iman edenlere gülerler ve onlar yanlarından geçerken kaş göz işareti yaparak alay ederler.
İman ve Kur'ân'a uygun bir şekil hayat yaşayan mü'minlerle alay eden o kâfirler, evlerine ve ailelerine çok büyük bir iş yapmış edasıyla alay etmekten zevk alan kimseler olarak dönerler.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "Âilelerine döndükleri zaman da (onlarla alay etmekten) zevk duyan kimseler olarak dönerlerdi. (Mutaffifin, 31)"
Allahım, bizi ve neslimizi kâfirlerin şerrinden, fitnesinden ve zulmünden daima muhafaza eyle.. Âmin..

11 Mayıs 2014 Pazar

Onların yanlarından geçtiklerinde alay ederlerdi

Ey insan! İnandığı gibi yaşamak isteyen, iman ve Kur'ân'a uygun bir hayatı seçen bir kısım iman edenlere kâfirler gülerler. Onlar aslında iman ve Kur'ân'a uygun bir hayat tarzını keyiflerine uygun görmezler, bu işlerine gelmez.
İman ve Kur'ân'ı bir hayat tarzı olarak bilip o şekilde yaşayan iman edenler onların yanlarından geçtiğinde birbirlerine kaş göz işareti yaparak âdeta alay ederler.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "Ve onların yanlarından geçtiklerinde, (alay ederek) birbirlerine kaş göz işâreti yaparlardı. (Mutaffifin, 30)"
Allahım, bizi ve neslimizi imana ve Kur'ân'a uygun yaşayanlar eyle ve imanî ve Kur'ânî hayat tarzıyla alay etmek isteyenlere fırsat ve imkân verme.. Âmin..

Kâfirler bir kısım mü'mine gülerdi

Ey insan! Kâfirler günahta ve suçta ileri gittiler ve Allah'ın âyetleri kendilerine okunduğunda inkar edip küfre girdiler. 
O suç işleyen kâfirlerin bir özelliği de bir kısım iman edenlere gülmeleridir ki bu gülme onları imanı ve İslam'ı yaşamalarından dolayı hafife almaktır.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "Şübhesiz ki o suç işleyen (kâfir)ler, bir kısım îmân edenlere (dünyada iken) gülerlerdi. (Mutaffifin, 29)"
Allahım, bizi ve neslimizi dünyada ve ahirette mahcub eyleme.. Âmin..

Tesnim pınarından Allah'a yakın kılınanlar içer

Ey insan! Zevk ve lezzet peşinde koşanların yarışacakları sonsuz ve eşsiz lezzet Cennete mahsus sarhoş etmeyen mühürlü halis şarabın katkısı Tesnim'dendir.
O halis şarabın katkısının geldiği Tesnim, Cennette akan bir pınardır. Tesnim pınarından içecekler ise Allah'a yakın kılınan kullardır.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "(O Tesnîm ise Cennette) bir pınardır ki, ondan (Allah’a) yakın kılınanlar içer! (Mutaffifin, 28)"
Allahım, bizi ve neslimizi Sana yakın kılınanlardan eyle.. Âmin..

O şarabın katkısı Tesnim'dendir

Ey insan! Dünyada keyf ve zevk peşinde koşanlar ve yarışanlar bilsinler ki asıl yarışacakları zevk ve lezzet, Cennete mahsus mühürlü halis bir şarabdır.
O sarhoş etmeyen mühürlü ve halis şarabın sonsuz ve eşsiz zevk ve lezzet veren katkısı yine Cennette bulunan Tesnim'dendir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "Ve onun (o hâlis şarabın) katkısı “Tesnîm”dendir! (Mutaffifin, 27)"
Allahım, bizi ve neslimizi Tesnim'den içenlerden eyle.. Âmin..

10 Mayıs 2014 Cumartesi

Zevk için yarışanlar bunda yarışsınlar

Ey insan! Cennette tahtlar üzerinde nimetler içerisinde seyreden özü sözü tertemiz ve hayırlı insanlar olan ebrarın yüzlerinde sevinç ve parıltıları görünür.
Allah onlara Cennete mahsus olan ve sarhoş etmeyen mühürlü halis şarabdan içirir ki onun sonu misktir, sonunda misk kokar. Bu öyle nimettir ki dünyadaki hiçbir içecekte bu özellikler yoktur. Dünyada hoşa giden şeyleri elde etmek için yarışanlar ve koşuşturanlar, dünyadaki her  şeyi bıraksınlar ve Cennette bu mühürlü halis şarabı içeceklerden olmak için yarışsınlar.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "Ki onun sonu misktir (içtikten sonra misk kokusu gelir)! İşte, (nefis şeyleri zevk edip) yarış(arak rağbet göster)enler, o hâlde ancak bunda yarışsınlar! (Mutaffifin, 26)"
Allahım, bizim ve neslimizin sonunu hayırlı ve misk eyle.. Âmin..

Onlara mühürlü halis bir şarabdan içirilir

Ey insan! Cennette nimet içinde tahtlar üzerinde seyreden ebrarın sevinç ve parıltısı yüzlerinde görülür. Onlar özü sözü tertemiz olan hayırlı ve salih insanlardır.
Onlar dünyada iken haramı terk edip helal ile iktifa ettiklerinden Allah onlara sadece Cennette bulunan ve içenlere sarhoşluk vermeyen ve Allah'ın mühürlediği halis şarabdan içirilir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "Onlara (Cennete mahsus, sarhoş etmeyen) mühürlü hâlis bir şarabdan içirilir! (Mutaffifin, 25)"
Allahım, bizi ve neslimizi mühürlü halis şarabdan içireceklerinden eyle.. Âmin..

Yüzlerinde nimetlenmiş olmanın parıltısını tanırsın

Ey insan! Özü sözü tertemiz ve hayırlı insanlar olan ebrar Cennette nimet içindeler ve tahtlar üzerinde kendilerine verilen nimetleri seyrederler.
Cennette nimet içinde tahtlar üzerinde seyreden ebrarın yüzlerinde nimetlenmiş olmanın verdiği sevinç ve parıltı kendisini gösterir ve tanıttırır.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "Yüzlerinde, ni‘metlenmiş olmanın (sevinç ve) parıltısını tanırsın! (Mutaffifin, 24)"
Allahım, bizi ve neslimizi nimetlenenlerden eyle.. Âmin..

9 Mayıs 2014 Cuma

Tahtlar üzerinde seyrederler

Ey insan! Ebrar denilen özü sözü tertemiz hayırlı insanların salih amellerinin yazıldığı pek şerefli ve müjdeli bir kitab olan İlliyin'de yazılı olduğuna Allah'a yakın kılınan mukarrabin melekler şahiddir.
Özü sözü tertemiz olan ebrar, Cennette nimetler içinde Allah'ın kendilerine verdiği nimetleri temaşa eder ve tahtlar üzerinde o güzellikleri seyreder.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "Tahtlar üzerinde (kendilerine verilen ni‘metleri) seyrederler! (Mutaffifin, 23)"
Allahım, bizi ve neslimizi Cennette nimetler içinde tahtlar üzerinde seyredenler eyleyip nimetlerine şükredenler eyle.. Âmin..

Ebrar elbette nimet içindedirler

Ey insan! Allah'a yakın kılınmış mukarrabin meleklerin şahid olduğu yazılımış pek şerefli ve müjdeli bir kitab olan İlliyin'de salih amel defterlerinin yazıldığı insanlar özü sözü tertemiz olan ebrardır.
İçi dışı bir olan salih kullar olan ebrar, Allah'a yakın kılınmış mukarrabin meleklerin şahid olduğu yazılmış pek şerefli ve müjdeli bir kitab olan İlliyin'deki salih amellerinin karşılığı olarak Cennette nimet içindedirler.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "Muhakkak ki ebrâr (içi dışı bir olan sâlih kullar), elbette (Cennette) ni‘met içindedirler! (Mutaffifin, "22)"
Allahım, bizi ve neslimizi ebrardan eyle.. Âmin..

Mukarrabin ona şahid olur

Ey insan! Salih insanlar olan özü sözü tertemiz ve hayırlı insanlar olan ebrarın amel defterleri İlliyyin'dedir.
İlliyyin yazılmış pek şerefli ve müjdeli bir kitabdır ki buna şahid olan mukarrabin denilen Allah'a yakın kılınmış meleklerdir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "Mukarrabîn (denilen, Allah’a yakın kılınmış melekler) ona şâhid olur. (Mutaffifin, 21)"
Allahım, bizi ve neslimizi mukarrabin eyle.. Âmin..

İlliyyin salihlerin amelleri yazılmış bir kitabdır

Ey insan! Özü sözü tertemiz ve hayırlı insanlar olan ebrarın amel defterlerinin İlliyin'de olduğunu Peygamber Efendimize (asm) bildiren Allah'dır.
İlliyyin, salih insanlar olan ebrarın amellerinin yazıldığı ve muhafaza edildiği pek şerefli ve müjdeli olan bir kitabdır.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "(O, içinde sâlih insanların amelleri) yazılmış (olan, pek şerefli ve müjdeli) bir kitabdır. (Mutaffifin, 20)"
Allahım, bizi ve neslimizi salih insanlardan eyle.. Âmin..

8 Mayıs 2014 Perşembe

İlliyyin'in ne olduğunu sana ne bildirdi?

Ey insan! Özü sözü tertemiz ve hayırlı insanlar olan ebrarın amel defterinin kayıdlı olduğu yer İlliyyin'dir.
Siccin'in ne olduğunu bildiren Allah olduğu gibi İlliyyin'in ne olduğunu da Peygamber Efendimizin (asm) vesilesiyle bize bildiren Allah'dır.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "Artık İlliyyîn’in ne olduğunu, sana ne bildirdi? (Mutaffifin, 19)"
Allahım, bizim ve neslimizin amel defterimizi İlliyin'de eyle.. Âmin..

Ebrarın defteri İlliyyin'dedir

Ey insan! Haddi aşan ve günaha düşkün olanların amel defteri Siccin'dedir ve onlar yalanlamakta oldukları o azabı Cehenneme atıldıklarında tadacak ve yaşayacaklardır.
Özü sözü tertemiz ve hayırlı insanlar olan ebrarın da amellerinin kaydedildiği amel defteri de İlliyin'de muhafaza edilmektedir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "Hayır! Şübhe yok ki ebrârın (özü sözü tertemiz, hayırlı insanların amel) defteri, elbette İlliyyîn’dedir. (Mutaffin, 18)"
Allahım, bizi ve neslimizi ebrardan eyle.. Âmin..