31 Mart 2014 Pazartesi

Takva sahibleri için bir kurtuluş

Ey insan! Hadlerini aşan ve ahirette hesaba çekileceklerini ummayan azgınlar için sonsuz devirler boyu kalacakları gözetleme yeri olan Cehennemde bir kaynar sudan bir irinden başka bir serinlik ve bir içecek yoktur.
Takva sahibleri için ise büyük bir kurtuluş vardır. Onlar için bahçeler ve üzüm bağları hazırlanmıştır. Bir de yeni yetişmiş bir genç kız gibi çekici yaşıt kızlar ile sarhoşluk vermeyen şarablar, sütler, şerbetlerle dolu kadehler vardır.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "Şübhesiz ki takvâ sâhibleri için (büyük) bir kurtuluş, bahçeler ve üzüm bağları, göğüsleri tomurcuklanmış aynı yaşta kızlar ve dolu kadehler vardır! (Nebe, 31-34)"
Allahım, bizi ve neslimizi takva sahiblerinden eyle.. Âmin..

Şimdi tadın cezanızı

Ey insan! İnsanlar başıboş bırakılmadığı gibi her sözü, her fiili, her hali kayıd altına alınıyor. Allah herşeyi kapsamlı ve ayrıntılı olarak Levh-i Mahfuz denilen deftere kaydediyor.
Ahirette hesaba çekileceklerini ummayan azgınları elbette Cehennem bekliyor. Onlar için orada bir kaynar su, bir irin vardır. Başka bir serinlik ve bir içecek yoktur.
Defterler açıldığı gün onlara yaptıklarınızın ve azgınlıklarınızın karşılığı olarak "şimdi cezanızı tadın" denilecektir. Onlara azabdan başkasının da artırılmayacağı denilecektir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "(Onlara o gün şöyle denilir:) “Şimdi tadın (cezânızı)! Artık size aslâ azabdan başka bir şey artırmayacağız!” (Nebe, 30)"
Allahım, bizi ve neslimizi her türlü azabdan ve mücazattan muhafaza eyle.. Âmin..

Herşeyi yazarak Levh-i Mahfuz'da kaydetmişizdir

Ey insan! İnsan kendini başıboş mu zannediyor, tıpkı yuları boynuna dolanıp meraya salınan bir sığır gibi. Azgınlar kendilerinin hesaba çekileceklerini ummuyorlar ve o düşünce ile azgınlaştıkça azgınlaşıyor, gördükleri halde Allah'ın âyetlerini yalanladıkça yalanlıyorlar.
Halbuki bir ağacın bütün hayatının fihristini tohumuna ve insanın bütün hayatını hafızasına yazan Allah, herşeyi kapsamlı ve ayrıntılı olarak Levh-i Mahfuz denilen deftere kaydediyor ve orada muhasebe ve tenezzüh için muhafaza ediyor.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir. "Hâlbuki (biz) herşeyi yazarak, onu (Levh-i Mahfûz’da) kaydetmişizdir. (Nebe, 29)"
Allahım, bizim ve neslimizin Levh-i Mahfuz'a geçen hal ve sözlerimizi güzel ve rızana uygun eyle.. Âmin..

Âyetlerimizi yalanladıkça yalanlamışlardı.

Ey insan! Kafirlerin yolunu gözetleme yeri olan Cehennem, onların sonsuz devirler boyu kalacağı dünyada iken işledikleri amellere uygun bir karşılık olarak bir kaynar su, bir irinden başka bir serinlik ve içeceği bulamayacakları bir yerdir.
Onlar azgınların ta kendileridir. Onlar kendilerinin hesaba çekileceklerini ummayan kimselerdir.
Kendilerinin hesaba çekileceklerini ummayan o azgınlar, Allah'ın âyetleri ve delilleri geldiğinde onlar yalanlamayı seçmiş, Allah'ın âyetlerini yalanladıkça yalanlamışlardı.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "Âyetlerimizi de yalanladıkça yalanlamışlardı. (Nebe, 28)"
Allahım, bizi ve neslimizi âyetlerini daima tasdik edenlerden eyle.. Âmin..

Onlar bir hesab ummuyorlar

Ey insan! Cehennem azgınların yolunu gözetleme yeridir. Orada onlar beklenir. Onlar orada sonsuz devirler boyu kalırlar. Onlara orada bir serinlik yoktur. İçecek olarak bir kaynar su, bir irin vardır.
Azgınlara bu kadar ağır cezaların verilmesi onların bir düşüncesinden kaynaklanmaktadır. O düşünce, kendileri için bir hesabın görüleceğini ummamalarıdır.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "Çünki onlar (kendileri hakkında) bir hesab (görüleceğini) ummuyorlardı.  (Nebe, 27)"
Allahım, bizi ve neslimizi hesabsız Cennete gidenlerden eyle.. Âmin..

30 Mart 2014 Pazar

İçecekleri bir kaynar su, bir irin

Ey insan! Cehennem azgınların yolunu gözetleme yeri ve ikamet yeridir. Onlar orada sonsuz devirler boyu kalırlar. Bu onların işledikleri amellerinin neticesidir.
Onların işledikleri ameller o kadar çirkin ve kötüdür ki buna uygun bir karşılık olarak susadıklarında bir kaynar sudan içerler, bir irinden içerler. Fakat bu onların susuzluğunu gidermez, onlara bir serinlik vermez. Ve onlardan başka bir içecek da tatmazlar.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "(Dünyada işledikleri amellere) uygun bir karşılık olarak, orada bir kaynar su ve bir irinden başka, ne bir serinlik, ne de bir içecek tadarlar! (Nebe, 24-26)"
Allahım, bizi ve neslimizi Cehennem gibi bir karşılıktan muhafaza eyle.. Âmin..

Orada sonsuz devirler boyu kalıcıdırlar

Ey insan! Ayırma vakti olan hesab günü belirlenmiş bir vakittir. Gökler açılmış, kapı kapı olmuş, dağlar yürütülmüş, dünya bir serap olmuştur. İnsanlar bölük bölük olmuş, mahşere gelmiştir. Onlardan bir kısmı Cehennem ehlidir ki Cehennem onların yolunu gözetleme yeridir. Onlar ancak hadlerini aşan azgınlardır.
O azgınlar mutlaka Cehenneme girecektir. Kalacakları geçici bir süre de değildir. Onlar sonsuz devirler boyu orada kalıcıdırlar.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "(Onlar) orada sonsuz devirler boyu kalıcıdırlar! (Nebe, 23)"
Allahım, bizi ve neslimizi Cehennemden daima muhafaza eyle.. Âmin..

Azgınlar için varılacak bir yer

Ey insan! Belirlenmiş bir vakit olan ayırma gününde insanlar hesabı verecek, Cennet ve Cehennem ehli birbirinden ayrılacaktır. Cehennem, amellerinin karşılığı olarak kafirlerin yolunu gözetleme yeridir.
Gözetleme yeri olan Cehennem mahşer ve hesabdan sonra dünyada iken haddini aşan azgınlar için varılacak ve ikamet edilecek yerdir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "Azgınlar için varılacak bir yerdir! (Nebe, 22)"
Allahım, bizi ve neslimizi azgınlardan eyleme.. Âmin..

29 Mart 2014 Cumartesi

Cehennem gözetleme yeridir

Ey insan! Vakti belirlenmiş ayırma vakti geldiğinde insanlar bölük bölük gelecek, gök ayrılıp kapı kapı olduğunda herkes durduğu yeri bilecek, dağlar yerinden sökülüp yürütüldüğünde dünyanın serap olduğunu herkes görecektir.
Orada bir gözetleme yeri vardır ki kâfirlerin yolu gözetlenmektedir. Orası yakıtı insanlar ve taşlar olan Cehennemdir ve kâfirler için hazırlanmıştır.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "Muhakkak ki Cehennem, (kâfirlerin yolunu) gözetleme yeridir. (Nebe, 21)"
Allahım, bizi ve neslimizi gözetleme yeri olan Cehennemden muhafaza eyle.. Âmin..

Dağlar yürütülmüş, serab haline gelmiştir

Ey insan! İnsanların iyi ve kötülerinin birbirinden ayrılması belirlenmiş bir vakittir. Sur'a ikinci defa üflenir ve insanlar bölük bölük mahşer meydanına gelirler.
Kıyamet günü gök açılır da kapı kapı olur. O kapılardan insanlar bölük bölük geçerler.
Kıyamette kapı kapı olan göklerin yanında yerde dağlar yerinden sökülüp yürütülür de yer dümdüz edilir. Uçsuz bucaksız bir çöle dönen dünyanın eski halinden eseri kalmaz da bir serap haline gelir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "Artık dağlar yürütülmüş, öyle ki bir serab hâline gelmiştir! (Nebe, 20)"
Allahım, bizim ve neslimizin dünyasını ve ahiretini en güzel şekilde mamur eyle.. Âmin..

Gök açılmış, kapı kapı olmuştur

Ey insan! Dünyada iken karışık bir vaziyette bulunan insanlar için ayırma günü hesab için Allah tarafından belirlenmiş bir vakittir. Allah'ın belirlediği o vakitte hak ile batıl, Ashab-ı Yemin ile Ashab-ı Şimal'in, Cennetlikler ile Cehennemliklerin ayrılacaktır.
Sur'a ikinci defa üflenir ve insanlar mahşere bölük bölük gelirler.. Her bölük elbette yerini bilir.
O gün gök açılır, bölük bölük gelen insanlar için kapı kapı olur da herkes gireceği kapıyı bilir. 
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "Ve (o gün) gök açılmış da, kapı kapı olmuştur! (Nebe, 19)"
Allahım, bizi ve neslimizi o gün mahcub eyle.. Âmin..

O gün Sur'a üflenir de

Ey insan! İnsanın imtihanı için ve istidadını inkişaf ettirmesi için bir beşik, bir gemi kılınan ve sağlam yedi gök ile tavanı yapılıp muhafaza edilen dünya bir gün son bulacaktır. Sur'a birinci üflenmesi ile tahrib edilecektir.
Dünyada karışık bir halde olan ve bazen de tefrik edilemeyen insanlar, mahşer meydanında birbirinden ayrılacaktır. Ayırma günü olan hesab günü belirlenmiş bir vakittir.
Sur'a o gün ikinci defa üflenecek ve insanlar birbirinden ayrılmış vaziyette bölük bölük hesab yerine gelecektir. Böylece insanlar bölüklere ayrılmış olacaklardır.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "O gün Sûr’a (ikinci def‘a) üflenir de bölük bölük (hesab yerine) gelirsiniz! (Nebe, 18)"
Allahım, bizi ve neslimizi razı olduğun bölük içinde, başında Peygamber Efendimizin (asm) olduğu bölükte haşret.. Âmin..

28 Mart 2014 Cuma

Ayırma günü belirlenmiş bir vakittir

Ey insan! Şu imtihan dünyasında insanı en güzel şekilde ağırlayan Allah'dır. O Allah ki dünyayı bir beşik, dağları bir kazık, uykuyu bir dinlenme, geceyi bir örtü, sağlam yedi göğü tavan, güneşi bir kandil, sıkıcı bulutları su indiren bir sünger kılmış ve onunla daneleri, bitkileri, sarmaş dolaş bahçeleri çıkarmıştır.
İnsan elbette bu dünyadan ayrılacaktır. İnsan hakkında hükmü verilerek mükafat veya ceza için ayırma günü olan kıyameti ve mahşeri belirlenmiş bir vakit kılan Allah'dır.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "Şübhesiz ki o ayırma (hüküm verme) günü, (sevab ve cezâ için) belirlenmiş bir vakittir. (Nebe, 17)"
Allahım, bizi ve neslimizi ayırma gününde mükafatlar ile ayırdıklarından eyle.. Âmin..

Yağmurla daneler, bitkiler, bahçeler çıkaralım

Ey insan! Sağlam yedi kat sema ile korunan dünya beşiğindeki sakinlere bir rahmet olarak semada çok parlayan bir kandil olan güneşin önünü de kapatıp gökyüzünü kaplayan sıkıcı bulutlardan Allah bir rahmet eseri olarak bir su indirir.
O su ile yağmur ile Allah danelere başak verdirir, bitkilere hayat verip yeryüzüne Hurilerin elbiseleri gibi rengarenk elbise giydirir, yeryüzüne yemyeşil halı dokur ve hayat bulan bahçeleri sarmaş dolaş yapar.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "Tâ ki onunla dâneler, bitkiler ve sarmaş dolaş olmuş bahçeler çıkaralım. (Nebe, 15-16)"
Allahım, bizi ve neslimizi daima rahmetinle sula.. Âmin..

Sıkıcı bulutlardan şırıl şırıl bir su indirdik

Ey insan! Bir beşik gibi sema denizinde dünyayı yüzdüren ve gemilerdeki direkler gibi sarsıntılara karşı dağları bir kazık yapan Allah'dır. Allah insan için uykuyu bir dinlenme ve geceyi bir örtü yapmıştır ki geçim vakti kıldığı gündüz için hazırlansın. 
Dünya beşiğini dışarıdan gelebilecek zararlara karşı sağlam bir tavan gibi sağlam yedi gök yapmış ve o semada güneşi çok parlayan bir kandil kılmıştır.
Bazen ihtiyaca göre çok parlayan o kandil olan güneşin önüne sıkıcı olan bulutları çeker ki o sünger gibi olan o bulutlardan yeryüzünü şenlendirmek ve sulamak için şırıl şırıl akan bir suyu indiren Allah'dır.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "Sık(ıp üzerinize yağmur yağdır)ıcı olan (bulut)lardan da şırıl şırıl (akan) bir su indirdik! (Nebe, 14)"
Allahım, bizi ve neslimizi yağmursuz ve rahmetsiz bırakma.. Âmin..

27 Mart 2014 Perşembe

Çok parlayan bir kandil

Ey insan! Allah, yeri insan için bir beşik ve dağları bir kazık yapmıştır. Geçim vakti kıldığı gündüze hazırlık için geceyi bir örtü ve uykuyu bir dinlenme kılmıştır.
İnsanın şu güzel dünya beşiğinin tavanına bütün zararlardan koruyacak sağlam yedi göğü bina eden Allah'dır ki geçim vakti olan gündüzde dünyayı aydınlatan ve semada çok parlayan bir kandil kılmıştır ki o kandil güneştir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "Ve (orada) çok parlayan bir kandil (bir güneş) kıldık! (Nebe, 13)"
Allahım, bizi ve neslimizi gündüzü ve yarınları hep aydınlık olanlardan eyle.. Âmin..

Üstünüzde yedi sağlam gök bina ettik

Ey insan! Allah dünyayı senin için beşik yapmış ve seni sarsmasın diye dağları da beşiğine bir kazık kılmıştır. Gece örtüsü altında uyku ile dinlendirip gündüzü sana geçim vakti yapmıştır.
Allah, şu güzel dünyanı muhafaza etmek ve zararlardan korumak için dam ve çatı yapar gibi yedi sağlam göğü üstüne bina etmiştir ki yedi sağlam gök seni ve beşiğini her türlü zarardan muhafaza eder.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "Hem üstünüzde yedi sağlam (gök) binâ ettik! (Nebe, 12)"
Allahım, bizi ve neslimizi yedi sağlam gök altında Sana hakkıyla kulluk edenlerden eyle.. Âmin..

Gündüzü geçim vakti kıldık

Ey insan! Allah insanı yaratttı, istidadlarını geliştirebileceği meydanı hazırladı. O meydan dünyadır. Allah yeri insan için bir beşik kıldı ve beşiği sarsıntılardan korumak için gemilerdeki direkler gibi dağları bir kazık yaptı.
İnsanı gündüze hazırlamak için uykuyu bir dinlenme ve geceyi de üzerine bir örtü kılan Allah'dır. 
Gece örtüsünde güzel bir uyku ile dinlenen insan artık gündüze hazırdır. Allah gündüzü insan için rızkını kazanma ve geçim vakti kıldı.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "Gündüzü ise, geçim vakti kıldık! (Nebe, 11)"
Allahım, bize ve neslimize daima güzel ve rahat bir geçim ihsan eyle.. Âmin..

Geceyi bir örtü yaptık

Ey insan! Dünyayı insan için bir beşik ve uykuyu bir dinlenme kılan Allah'dır. İnsanı böylece dünya beşiğinde uyuyarak gündüzde rızkını kazanması için hazırlayan Allah'dır.
Uykuyu bir dinlenme kılan Allah, insana rahat bir uyku uyuması için tüm şartları da sağlamıştır ki bunun için geceyi bir örtü yapmıştır.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "Ve geceyi bir örtü yaptık! (Nebe, 10)"
Allahım, bizi ve neslimizi gece örtüsü altında yatağa girerken rızanı kazananlardan eyle.. Âmin..

26 Mart 2014 Çarşamba

Uykunuzu bir dinlenme kıldık

Ey insan! Dünyayı bir beşik, dağları bir kazık ve insanı çift çift yaratan Allah, insanın rızkını kazanması için çalışmasına imkan vermek ve dinlendirip kuvvetlendirmek için geceyi yaratmıştır.
İnsanı en iyi dinlendiren uykudur. Bu da en güzel geceleyin sağlanır. Her işinde nice hikmetler olan Allah, insan için uykusunu da bir dinlenme kılmıştır.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "Uykunuzu da bir dinlenme kıldık! (Nebe, 9)"
Allahım, bizi ve neslimizi daima uykusunda dinlenen ve uykusu da ibadet olanlardan eyle.. Âmin..

Sizi çift çift yarattık

Ey insan! Allah dünyayı insan için hazırlamış ve dünyayı semada yüzen bir beşik kılmıştır. O beşik sarsıntılarla sarsılmasın diye gemilerdeki direkler gibi dağları birer kazık eylemiştir.
Dünya insan için hazırlandıktan sonra Allah insanları hem sevgilerini paylaşsınlar hem tatlı bir yuva kurarak insan neslinin devamını sağlıklı bir şekilde insanca devam ettirsinler hem dünya ve ahireti kazanmada birbirine yardım etsinler diye çift çift, bir erkek ve bir kadından yaratmıştır.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "Ve sizi çift çift yarattık! (Nebe, 8)"
Allahım, bizi ve neslimizi tatlı yuvalar kuran çiftler eyle.. Âmin..

Dünya beşiği ve kazıkları

Ey insan! Ebed için yaratılan fıtratın yine ebede razı olur, faniye ve fenaya rıza göstermez. Sonu yok olmak olan milyon seneyi değil, şartları ağır olan nihayetsiz bir ömrü arzu eder. İnsan hem istidadını geliştirmesi hem ebede hazırlanması için dünyaya gönderilmiştir.
Dünya ise insanın imtihanı ve yaşaması için hazır hale getirilmiş, insanı sarsmayacak ve rahatını sağlayacak bir beşik kılan elbette Allah'dır. O Allah ki insan için beşik kıldığı yere dağları sağlam birer kazık yapmış ki beşik durmadan sarsıntılarla sarsılmasın.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "(Biz,) yeri bir beşik, dağları da birer kazık yapmadık mı? (Nebe, 6-7)"
Allahım, bizi ve neslimizi yeri bir beşik ve dağları birer kazık yaptığın için daima Sana hamd u senalar yapanlardan eyle.. Âmin..

25 Mart 2014 Salı

Mutlaka yakında bilecekler

Ey insan! Ebed için yaratılan insan kısacık dünya hayatının süsüne ve menfaatine aldanıp Allah'ı anmayı unutur ve Rabbine kavuşmayı ummaz.
O müşrikler gaflet içinde o büyük nebe ve haberden, ölümden sonra dirilmeden şübhe ve ihtilaf içindedirler. Fakat onların unuttukları bir husus vardır ki insanın eceli olduğu gibi dünyanın da bir eceli vardır. Onlar yeniden dirilmeyi inkar da etseler yakında kıyameti ve sonrasında yeniden dirilişi bileceklerdir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "Sonra (yine) hayır! Yakında bilecekler! (Nebe, 5)"
Allahım, bizi ve neslimizi dünyada iken yeniden dirilişi bilen ve insanlara hakkıyla izah ve isbat edenlerden eyle.. Âmin..

Yakında bilecekler

Ey insan! İnsan kendisindeki cihazlara, duygu ve emellere baktığında şu kısa ve noksan dünya hayatı için yaratılmamış, ebed için yaratılmış olduğunu görecektir.
İnsanlardan bir kısmı şu kısacık dünya hayatının menfaatlerine aldanarak meftun olmuş, ahireti ve ahirete namzed olduğunu unutmuştur. Sonra büyük haber olan nebeden, ölümden sonraki dirilişten şübhe içinde sormaktadır. Onlar ölümden sonraki dirilişten hakkında ihtilafa düşen müşriklerdir.
İnsan kıyametten ve ölümden sonraki dirilişten şübhe de duysa ihtilafa da düşse o haktır ve vakti saati gelince vuku bulacaktır. Her gelecek olan da yakındır. Ve yakında o büyük haberi hakka'l-yakin bileceklerdir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "Hayır! Yakında bilecekler! (Nebe, 4)"
Allahım, bizi ve neslimizi o büyük haber gerçekleştiğinde Sana kavuşmaktan dolayı büyük neşe duyanlardan eyle.. Âmin..

Onlar onda ihtilafa düşenlerdir

Ey insan! Şu dünya büyüklüğüyle birlikte insana dar geliyor. Hududsuz duygu ve emellere sahib olan insanı şu kısacık dünya hayatı yeterli gelmiyor, tatmin etmiyor. Her haliyle, her azasıyla, her duygusuyla ben ebed istiyorum diyor ve ebedi arzuluyor.
Dünya hayatının menfaatine aldanan ve meftun olan insan, Cenneti de burada arıyor ve ölümden sonraki dirilişten ve hayattan şübhe duyarak o büyük haber olan nebeden, ölümden sonraki dirilişten soruyorlar. Onlar ölümden sonraki dirilişten ihtilafa düşen müşriklerdir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "Ki, onlar (o müşrikler) onda ihtilâfa düşen kimselerdir. (Nebe, 3)"
Allahım, bizi ve neslimizi hakka'l-yakin bir imana sahib olanlardan eyle.. Âmin..

O büyük nebeden, haberden

Ey insan! İnsan bütün istidad ve kabiliyetleriyle birlikte ebede namzeddir. Kâinat bütün mükemmelliğiyle birlikte Allah'ın isim ve sıfatlarına aynadır. İnsan Allah'ın bütün isim ve sıfatlarına toplayıcı bir aynadır. Elbette baki isim ve sıfatların aynası da fani değil, baki olacaktır.
Bu hakikati maddeyle darlaşan akıllarına sığdıramayan müşrikler şübhe ile birbirlerine büyük haber olan nebeden, öldükten sonra dirilmeden soruyorlar.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "O (pek) büyük nebe’den (haberden, öldükten sonra dirilmeden)! (Nebe, 2)"
Allahım, bizi ve neslimizi haşri hakkıyla anlayıp anlatan ve ona göre hazırlananlardan eyle.. Âmin..

24 Mart 2014 Pazartesi

Birbirlerine neyden soruyorlar?

Ey insan! İnsan bir damla sudan yaratılarak öyle cihazlarla, duygularla, aletlerle, hislerle techiz edilip donatılmış ki şu dünya ve içindekiler onu tatmin edemiyor. İnsanın fıtratı ebed diyor, ben ebed için yaratıldım, Cennet veya Cehenneme namzedim diyor.
Bir kısım insanlar, dünyaya meftun olduklarından ve ibadet külfetine girmek istemediklerinden ölümden sonrasını ve tekrar dirilişi kabul etmek istemiyorlar ve de akıllarına da sığıştıramıyorlar. Bunun birbirlerine ondan soruyorlar.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "Birbirlerine neyden (hangi şeyden) soruyorlar? (Nebe, 1)"
Allahım, bizi ve neslimizi Kur'ân'ın hakikatlerini hakkıyla insanlara anlatanlar eyle.. Âmin..

Cennet şerbeti Nebe Suresi

Ey insan! Nebe Suresi, Kur'ân-ı Kerim'in 78. suresi olup 80. sure olarak Mekke devrinde nâzil olmuştur, 40 âyettir.

Nebe Suresi, Allah'ın insana vermiş olduğu nimetleri hatırlatarak bu nimetleri verenin Allah olduğunu insana tasdik ettirir. Sonra Allah'a kavuşmayı ummayan inkârcılara dehşetli bir azabın olduğunu haber vererek korkutur. Daha sonra da Cennet nimetlerini güzelce tasvir edip insanları Cennete teşvik eder ve kâfirlerin o gün hayvanlar gibi toprak olmasını arzu etmesiyle son bulur.
Peygamber Efendimiz (asm) hadis-i şeriflerinde Nebe Suresi'nin faziletini bize şöyle haber verir: 
"İkindi namazından sonra Nebe Sûresi'ni okuyan kimseye Cenab-ı Hak kıyâmet azabını hafifletir."
"Amme Sûresi'ni okuyan bir kimseye Allahu Teâlâ, kıyâmet günü soğuk Cennet şerbeti ikram eder."
"Her kim Amme Sûresi'ni devamlı olarak ikindi namazından sonra okursa, Allahu Teâlâ o kimsenin rızkını artırır, dünyadan âhıretteki yerini görmedikçe çıkmaz."
Allahım, bizi ve neslimizi Nebe Suresi'nin faziletinden azamî istifade edenlerden eyle.. Âmin..

Ben de ancak, sizin gibi bir insanım

Ey insan! Peygamberler insanlar arasından seçilmiş ve insanlara Allah'ın emirlerini tebliğ etmek için gönderilmiştir. Peygamberlerin insanlardan seçilmesi, insanlara her hususta imam ve rehber olması içindir.
Peygamber Efendimiz de (asm) bizim gibi bir insandır, fakat O'na İlahımızın tek bir İlah olduğu, Allah'dan başka ilahın olmadığı vahyedilmiştir. Allah bunu insanlarla paylaşmasını Peygamber Efendimizden (asm) ister. Sonra Allah'a kavuşmayı umanlardan salih amel işlemelerini ve Allah'a hiçbir kimseyi ortak koşmadan riyasızca kulluk etmelerini tebliğ etmesini vahyeder.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "De ki: “Ben de ancak, sizin gibi bir insanım; (şu var ki) bana, İlâhınızın ancak tek bir İlâh olduğu vahyediliyor. Artık kim Rabbine kavuşmayı umuyorsa, o hâlde sâlih amel işlesin ve Rabbine kulluk etmekte (riyâkârlığa girerek) hiçbir kimseyi ortak koşmasın!” (Kehf, 110)"
Allahım, bizi ve neslimizi yalnız Sana ibadet eden ve yalnız Senden yardım isteyenlerden eyle.. Âmin..

23 Mart 2014 Pazar

Bediüzzaman'ın talebesi olabilmek

Ey insan! 23 Mart 1960'da vefat eden son asırların Bedii'si ve geçmiş ulemanın tekmil ve tashihcisi olan ve Hakk'a vuslat şarabını kana kana içen Bediüzzaman Hazretlerinin talebesi olabilmek temennisiyle Allah'ın rahmet ve ihsanının kendisi ve biz talebeleri hakkında nihayetsiz tecelli etmesini rahmet-i İlahiyeden yine kendisini ve izah ettiği hakikatleri şefaatçi yaparak niyaz ederim.. Âmin.. Milyonlar Âmin..

Rabbimin kelimeleri için denizler mürekkeb olsa

Ey insan! Kâinat, Allah'ın kudret dairesinde ilim ve hikmetinin eseridir. Herbir zerre, atom, nur, ışık, terkibat, molekül, maden, unsur, canlı, bitki, hayvan, insan, melek ve ruhanî Allah'ın ilim ve hikmetinin kelimeleri ve sözleridir. Onlardaki herbir sanat, nakış, hikmet dahi Allah'ın terbiyeciliğinin birer kelime ve sözleridir.
Elbette Allah'ın terbiyeciliğinin birer eseri olan herşeydeki nihayetsiz ve hikmet kelime ve sözlerini denizler mürekkeb olsa ve yazsa Allah'ın Rabliğinin sözleri tükenmeden o mürekkeb tükenecektir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "De ki: “Rabbimin (ilim ve hikmetinin) kelimeleri(ni yazmak) için deniz(ler) mürekkeb olsaydı ve yardımcı olarak bir o kadarını daha getirmiş olsaydık, Rabbimin sözleri tükenmeden elbette o deniz(ler) tükenir(di)!” (Kehf, 109)"
Allahım, bizi ve neslimizi sözlerin adedince Sana hamd ve sena edenlerden eyle.. Âmin..

Oradan hiç ayrılmak istemezler

Ey insan! Allah inkar edenleri, âyetlerini ve peygamberlerini yalanlayanları ebedî olarak Cehennem ile cezalandırırken iman edip salih ameller işleyenleri de Firdevs Cennetleri ile mükafatlandıracaktır.
İman edip salih ameller işleyenler Firdevs Cennetlerinde ebedi olarak kalıcıdırlar. Orada onları öyle nimetler bekliyor ki onlar oradan hiç ayrılmak istemezler.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "Orada ebedî olarak kalıcıdırlar; oradan hiç ayrılmak istemezler. (Kehf, 108)"
Allahım, bizi ve neslimizi ebedî olarak Firdevs Cennetlerine al.. Âmin..

İman edip salih ameller işleyenler için

Ey insan! İnsanların bir kısmı inkar ettikleri, Allah'ın âyetlerini ve peygamberlerini yalanladıkları için ceza olarak kalacakları yer Cehennemdir.
İnsanların bir kısmı ise Allah'a, ahirete, âyetlerine, peygamberlerine iman ederler ve imanın gereği olarak salih ameller işlerler. Elbette iman edip salih ameller işleyenler için ağırlama yeri Firdevs Cennetleridir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "Şübhesiz ki îmân edip sâlih ameller işleyenlere gelince, onlar için bir ağırlama yeri olarak Firdevs Cennetleri vardır. (Kehf, 107)"
Allahım, bizi ve neslimizi iman edip salih ameller işleyerek Firdevs Cennnetlerinde ağırladıklarından eyle.. Âmin..

Ayetlerimi ve peygamberlerimi alaya aldıkları için

Ey insan! İnsanlardan öyleleri vardır ki onların amelleri mahşerde tartıya bile konulmaz. Zira onların amelleri boşa gitmiş, amelce en çok zarara uğrayanlardır.
Onlar Allah'a kavuşmayı ummadıkları ve Allah'ı anmayı terk edenlerdir. Onlar inkar ederler, Allah'ın âyetlerini ve peygamberlerini yalanlayıp alaya alırlar. Onların cezası Cehennemdir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "İşte, inkâr ettikleri ve âyetlerimi ve peygamberlerimi alaya aldıkları için onların cezâsı Cehennemdir. (Kehf, 106)"
Allahım, bizi ve neslimizi Cehennemden ve bütün ateşlerden halas eyleyip muhafaza eyle.. Âmin..

22 Mart 2014 Cumartesi

Bu yüzden amelleri boşa gitmiştir

Ey insan! Kendilerini güzel bir iş yapıyor sananlar dünya hayatındaki çalışmaları boşa gidenlerdir. 
Amelleri boşa gidenler, amelce en çok zarara uğrayanlar Allah'ın âyetlerini gördükleri ve işittikleri halde yalanlayan ve dünya hayatına aşık olup Allah'a kavuşmayı inkâr edenlerdir. Amelleri boşa gidenlerin amelleri ahirette güzel bir karşılık bulmayacak, Allah onların amelleri için hiçbir tartı tutmayacak, hiçbir kıymet vermeyecektir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "İşte onlar Rablerinin âyetlerini ve O’na kavuşmayı inkâr edenlerdir. Bu yüzden amelleri boşa gitmiştir. Artık kıyâmet günü onlar(ın amelleri) için hiçbir tartı tutmayacağız (o amellerine kıymet vermeyeceğiz)! (Kehf, 105)"
Allahım, bizi ve  neslimizi amelleri güzel olan ve en güzel karşılığı bulanlardan eyle.. Âmin..

Kendilerini güzel bir iş yapıyor sananlar

Ey insan! Dünya hayatında insanlar bir amaç ve gaye için  çalışıp dururlar. Bazıları çalışmalarında dünya ve ahireti için kâr elde ederken bazıları amelce zarara uğramaktakdır.
Allah "amelce en çok zarara uğrayanları siz bildireyim mi?" buyurarak onları bize haber vermektedir. Kendilerini güzel bir iş yapıyor sananlar dünya hayatında çalışmaları boşa gidenlerdir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "Onlar dünya hayâtındaki çalışmaları boşa giden, fakat gerçekten kendilerini güzel bir iş yapıyor sananlardır. (Kehf, 104)"
Allahım, bizi ve neslimizi dünya hayatındaki çalışmaları boşa gidenlerden eyleme.. Âmin..

Amelce en çok zarara uğrayanlar

Ey insan! Bazı insanlar iyilik yaptıklarını, insanlığa hizmet için çalıştıklarını iddia eder ve söylerler. İyilik yapanlar hem kendine hem insanlara hem ahiretine fayda sağlarlarken bazı işler insanın kendine fayda sağlıyor gibi görünmesine rağmen hem kendine hem insanlara hem de ahiretine zarar veriyor olabilir.
İnsanların bir kısmı amelce zarara uğramaktadırlar. Öyleleri de vardır ki bile bile amelce en çok zarara uğrayanlardır. Acaba amelce en çok zarara uğrayanlar kimlerdir?
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "(Habîbim, yâ Muhammed!) De ki: “Size amelce en çok zarara uğrayanları bildirelim mi?” (Kehf, 103)"
Allahım, bizi ve neslimizi amelce zarara uğrayanlardan eyleme.. Âmin..

21 Mart 2014 Cuma

Cehennemi kâfirlere bir ağırlama yeri yaptık

Ey insan! Allah, fesad çıkaran kâfirleri mahşerde toplar ve onlara Cehennemi açıkça gösterir. O kâfirler dünyada iken gözleriyle Allah'ın âyetlerini gördükleri halde perdelenmiş gibi görmezlikten gelip Allah'ı anmazlar. Kur'ân'ı ve hakikatlerini dahi dinleyemeye tahammül edemezler.
İnkâr edenler, Allah'ı bırakıp Allah'ın kullarını kendilerine dost sanırlar ki onların dostluğu aldatıcıdır. Hakikî dost Allah'dır. Allah'ı bırakıp kullarını dostlar edinen kâfirler için Cehennemi hallerine uygun bir ağırlama yeri olarak hazırlamıştır.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "O inkâr edenler, beni bırakıp da kullarımı (kendilerine) dostlar edineceklerini mi sandı(lar)? Şübhesiz ki biz, Cehennemi kâfirler için (onlara münâsib) bir ağırlama yeri olarak hazırladık! (Kehf, 102)"
Allahım, bizi ve neslimizi Seni dost edinenler eyle.. Âmin..

Kur'ân'ı dinlemeye tahammül edemiyorlardı

Ey insan! Allah, o fesad çıkaranlara verdiği mühleti kıyametle nihayetlendirir ve sura üfürüldükten sonra hepsini mahşerde toplayarak o kâfirlere Cehennemi açıkça gösterir.
O kâfirler dünyada iken Allah'ın âyetlerini gördükleri halde gözleri perdeli olarak görmezden gelirler ve Allah'ı anmaktan gafil dururlardı. Onlar Kur'ân'ı dinleyemeye bile tahammül edemez, hakikatlerine kulak tıkarlardı.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "Onlar ki, beni anmaktan (ve âyetlerimi görmekten) gözleri bir perde içinde idi ve (Kur’ân’ı) dinlemeye tahammül edemiyorlardı. (Kehf, 101)"
Allahım, bizi ve neslimizi daim huzuru elde edip âyetlerini görerek Seni ananlardan eyle.. Âmin..

O gün Cehennemi kâfirlere açıkça göstermişizdir

Ey insan! Ahirzaman fitnesinde birbiri içinde dalgalanır bir halde bırakılan fesad komiteleri Yecüc ve Mecüc, kıyametle mühletleri son bulur ve sura üfürülerek hep beraber mahşerde toplanırlar.
Fesad çıkarmak için can atan o kâfirlere, mahşerde toplandıktan sonra ebedî kalacakları yer olan Cehennem açıkça gösterilir. 
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "Ve o gün Cehennemi kâfirlere açıkça göstermişizdir. (Kehf, 100)"
Allahım, bizi ve neslimizi Cehennem azabından muhafaza eyle.. Âmin..

O gün onlar birbiri içinde dalgalanır

Ey insan! Hz. Zülkarneyn, iki dağ arasındaki kavmin isteği üzerine fesad çıkaran Yecüc ve Mecüc'e karşı demir kütlelerinin ateşle kaynak yapılıp erimiş bakırla birleştirilen ve kuvvetlendirilen seddi bir ücret almayarak yapar.
Bu sed Hz. Zülkarneyn'in ifadesiyle Yecüc ve Mecüc'ün aşamayacağı ve delemeyeceği kıyamet gününe kadar devam edecek bir seddir.
Kıyamete yakın Yecüc ve Mecüc o seddi aşarak ahirzaman fitnesi içinde birbiri içinde dalgalanır bir halde fesadlarına devam ederler. Nihayet onlara tanınan mühlet biter, kıyamet o fesad komitesinin başına kopar, artık sura üfürülmüş ve mühlet bitmiştir. İkinci sura üfürülerek onlar mahşerde hep beraber bir araya getirilir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "(Ye’cüc ve Me’cüc’ün ortaya çıkacakları) o gün (o âhir zaman fitnesinde) onları birbiri içinde dalgalanır bir hâlde bırakmışızdır; nihâyet (mühletleri bittiğinde) sûra üfürülmüş, böylece onları hep berâber (mahşerde) bir araya getirmişizdir. (Kehf, 99)"
Allahım, bizi ve neslimizi ahirzaman fitnesinden, Yecüc ve Mecüc'ün şer ve fitnesinden muhafaza eyle.. Âmin..

20 Mart 2014 Perşembe

Bu sed Rabbimden bir rahmettir

Ey insan! Hz. Zülkarneyn, iki dağ arasına o kavmin var gücüyle yardım etmesiyle çelik gibi bir sed yaparak fesad çıkaran Yecüc ve Mecüc'ü engellemiştir. Yecüc ve Mecüc o seddi aşmaya ne güç yetirebilmiş, ne de delebilmiştir.
Hz. Zülkarneyn, bu seddin Allah'dan bir rahmet olduğunu ve Allah'ın tayin ettiği kıyameti gününe kadar muhafaza edeceğini ve kıyamet günü dünyayı yerle bir ettiği gibi o seddi de yerle bir edeceğini ve bu Rabbinin bir vaadi olduğunu haber verir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "(Zülkarneyn:) “Bu (sed) Rabbimden bir rahmettir. Fakat Rabbimin ta‘yîn ettiği zaman (kıyâmet günü) gelince onu yerle bir eder. Rabbimin va‘di ise haktır” dedi. (Kehf, 98)"
Allahım, bizi ve neslimizi rahmetinin eseri olan sedlerle maddî ve manevî fesadlardan ve fesadcılardan daima muhafaza eyle.. Âmin..

Seddi Yecüc ve Mecüc geçemedi

Ey insan! Hz. Zülkarneyn, iki dağ arasındaki kavimden iki dağ arasına Yecüc ve Mecüc'ün fesadına karşı sağlam bir sed yapmak için var güçleriyle kendisine yardım etmelerini ister.
Ellerinde bulunan demir kütlelerini getirip iki dağ arasına yığmalarını ve ateşi körükleyerek kor haline getirerek erimiş bakırı getirip dökmelerini ister.
Böylece Hz. Zülkarneyn öyle sağlam bir sed yapar ki Yecüc ve Mecüc o seddi aşmaya güç yetiremezler. Seddi aşamadıkları gibi çelik gibi sağlam olduğu için delmeye güçleri de yetmez.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "Artık (Ye’cüc ve Me’cüc) onu ne aşmaya güç yetirebildiler! Ne de onu delmeye tâkatleri yetti! (Kehf, 97)"
Allahım, bizi ve neslimizi fesad çıkaran çapulculara karşı sağlam sed çekenler eyle.. Âmin..

Bana demir kütleleri getirin

Ey insan! Hz. Zülkarneyn, bir sebebi takib ederek nihayetinde iki dağ arasında hemen hemen söz anlamayan, fakat Yecüc ve Mecüc'ün fesadından çok çekmiş bir kavim bulur. Bu kavim bir vergi karşılığında Yecüc ve Mecüc'e karşı iki dağ arasına bir sed yapmasını isterler. Hz. Zülkarneyn, Allah'ın verdiği imkanlar daha hayırlıdır diyerek onların kendisine var gücüyle yardım etmesini ister.
Onlardan ellerinde bulunan demir kütlelerini getirip iki dağ arasına aynı seviyeye gelene kadar yığmalarını ister. Aynı seviyeye gelince körükleyin diyerek demir kütlelerini kor haline getirir, sonra demir kütleleri kor halinde iken üzerine erimiş bakır dökeceğini söyler.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "“Bana demir kütleleri getirin!” (dedi). İki dağ arası (bunlarla dolup) aynı seviyeye geldiği zaman: “Körükleyin!” dedi. Nihâyet onu (o demir kütlelerini) kor hâline getirince: “Getirin bana, üzerine erimiş bakır dökeyim!” dedi. (Kehf, 96)"
Allahım, bizi ve neslimizi fesad çıkaranlara karşı sedler yapanlar eyle.. Âmin..

19 Mart 2014 Çarşamba

Rabbimin verdiği imkanlar hayırlıdır

Ey insan! Hz. Zülkarneyn'in iki dağ arasında bulduğu hemen hemen söz anlamaya kavim kendisinden fesad çıkaran Yecüc ve Mecüc'e karşı iki dağ arasına bir vergi karşılığında sed yapmasını ister.
Kendisine imkanlar ve sebebler verilen Hz. Zülkarneyn, Allah'ın kendisine verdiği imkanların daha hayırlı olduğunu söyleyerek onlardan var gücüyle yardım isteyerek iki dağ arasına aşılmaz bir sed yapayım der.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "(Zülkarneyn:) “Rabbimin beni içinde bulundurduğu imkânlar, (sizin vereceğinizden) hayırlıdır; şimdi bana bir kuvvetle (gücünüzle) yardım edin de sizinle onların arasına aşılmaz bir sed yapayım.” (Kehf, 95)"
Allahım, bizi ve neslimizi maddî manevî fesad çıkaranlarla aramızda maddî manevî sedler çekerek muhafaza eyle.. Âmin..

Yecüc ve Mecüc fesad çıkaran kimselerdir

Ey insan! Bir sebebi takib ederek üçüncü seyahatini yapan Hz. Zülkarneyn, iki dağ arasına varınca lisan ve anlayış cihetiyle neredeyse söz anlamayan bir kavim bulur.
Bu kavim, medenî yaşayan bir kavimdir ki iki dağ arasından geçitten gelen Yecüc ve Mecüc denilen çapulcu iki kavim tarafından yağmalanmakta ve fesad çıkartılmaktadır. Bu kavim Yecüc ve Mecüc'e karşı iki dağ arasına bir vergi karşılığında bir sed yapmasını Hz. Zülkarneyn'den isterler.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "Dediler ki: “Ey Zülkarneyn! Doğrusu Ye’cüc ve Me’cüc bu memlekette fesad çıkaran kimselerdir. Bu yüzden bizimle onların arasına bir sed yapman için sana bir vergi (bir ücret) verelim mi?” (Kehf, 94)"
Allahım, bizi ve neslimizi fesadcılara karşı daima muhafaza eyle.. Âmin..

Nihayet iki dağın arasına varınca

Ey insan! Hz. Zülkarneyn, üçüncü seyahatinde bir sebebi takib ederek iki dağ arasına varıyor. 
Hz. Zülkarneyn bu iki dağ arasında bir kavim buluyor ki bu kavim hemen hemen söz anlamayacak halde. Lisanları, şiveleri ve anlayışları cihetiyle söz anlayamayacak haldeler.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "Nihâyet iki dağ arasına varınca, bunların önünde öyle bir kavim buldu ki, (lisan ve anlayış cihetiyle) hemen hemen söz anlamayacak bir hâlde idiler. (Kehf, 93)"
Allahım, bizi ve neslimizi Kur'ân'ın hikmet ve hakikatini anlayıp hakkıyla hayatına tatbik edenlerden eyle.. Âmin..

Sonra bir sebeb daha tuttu.

Ey insan! Hz. Zülkarneyn, Allah'ın kendisine verdiği imkanlar ve herşeyden bir sebeb ile öncelikle batıya, sonra da doğuya seyahat etti.
Hz. Zülkarneyn, yine bir hayra vesile olmak ve adaleti sağlamak üzere bir sebebi takib ederek bir yol tuttu. İşte bu Hz. Zülkarneyn'in işi böyledir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "Sonra bir sebeb (bir yol daha) tuttu. (Kehf, 92)"
Allahım, bizi ve neslimizi rızana, rahmetine, selametine götüren sebebleri takib edenlerden eyle.. Âmin..

18 Mart 2014 Salı

İşte Zülkarneyn'in işi böyledir

Ey insan! Allah Hz. Zülkarneyn'e imkan ve herşeyden bir sebeb vermiştir. O da imkanı ile bir sebeb tutup önce batıya sonra doğuya seyahat etmiş, oralarda bulduğu kavimleri adaletle idare etmiştir.
Bu Hz. Zülkarneyn'nin işidir. Bir sebebi takib ederek memleketlerin adaletle idaresini sağlamıştır. Hz. Zülkarneyn'in yanında ne varsa Allah hepsinden haberdardır ve onun hatırasını bizlere haber veriyor.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "İşte (Zülkarneyn’in işi) böyledir! Ve onun yanında olan şeyleri, gerçekten (hepsinden) haberdâr olarak kuşatmıştık. (Kehf, 91)"
Allahım, bizi ve neslimizi adaletin tesisinde hizmetkâr eyle.. Âmin..

Güneşin doğduğu yerdeki kavim

Ey insan! Hz. Zülkarneyn, ilk seyahatini batıya yapmış ve güneşi balçıklı bir suya batıyor gibi görünen belki de yanı başında faaliyette olan bir yanardağın bulunduğu bir sahilde kafir bir kavim bulmuştur.
İkinci seyahatini doğuya doğru yapıyor ve güneşi bir dağın hatta ağaçların dahi olmadığı çölvari bir yerde bir kavim buluyor. Bu kavmi güneşe karşı koruyacak bir siper vazifesini yapacak bir dağ ve orman bulunmuyor.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "Nihâyet güneşin doğduğu yere (doğu cihetindeki memleketlere) varınca, onu öyle bir kavim üzerine doğuyor buldu ki, onun (o güneş ışıklarının) altında kendileri(ni korumak) için bir siper (dağlar ve ağaçlar) yapmamıştık. (Kehf, 90)"
Allahım, bizi ve neslimizi maddî ve manevî bütün ateşlerden muhafaza eyle.. Âmin..

Sonra bir sebeb takib etti

Ey insan! İlk seyahatini batıya doğru yapan Hz. Zülkarneyn, güneşin balçıklı bir suya benzeyen belki de yanında bir yanardağ bulunan bir sahilde kâfir olan bir kavim buldu. Bu seyahati Allah'ın emriyle onlardan zulmedenleri cezalandırması, iman edip salih amel işleyenler hakkında bir güzellik tutarak onları Cennetle müjdelemesiyle nihayet buldu.
Hz. Zülkarneyn sonra yine bir sebebi takib ederek doğuya doğru bir yol tuttu. Bu Hz. Zülkarneyn'in Allah'ın kendisine verdiği imkân ve sebeb ile gerçekleştirdiği ikinci seyahatidir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "Sonra (başka) bir sebeb (doğuya doğru, bir yol) ta‘kib etti. (Kehf, 89)"
Allahım, bizi ve neslimizi rızana ve rahmetine götüren sebebi takib edenlerden eyle.. Âmin..

17 Mart 2014 Pazartesi

Kim iman edip salih amel işlerse

Ey insan! Hz. Zülkarneyn, bir sebebi takib edip batıya doğru seyahatinin nihayetinde balçıklı bir suya benzeyen bir denizin sahilinde kâfir bir kavim bulur. Bu kavmi Allah ya cezalandırmasını ya da bir güzellik tutarak hidayetine çalışmasını ister.
Hz. Zülkarneyn, bu kavimden kim zulmederse onu hem kendisinin cezalandıracağını hem de ahirette Allah'ın şiddetli bir azab ile cezalandıracağını söyler.
Yine bu kavimden iman edip salih amel işleyenler için de en güzel karşılık olan Cennetin var olduğunu müjdeler. İman edip salih amel işleyenler için bir de işlerinden bir kolaylık söyleyeceğini haber verir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "“Fakat kim îmân edip sâlih amel işlerse, işte onun için en güzel karşılık (Cennet) vardır. Ona emrimizden bir kolaylık da söyleyeceğiz” (dedi). (Kehf, 88)"
Allahım, bizi ve neslimizi iman edip salih amel işleyenlerden eyle ve bize işlerinde bir kolaylık ver.. Âmin..

Kim zulmederse onu cezalandıracağız

Ey insan! Hz. Zülkarneyn bir sebebi takib ederek batıya doğru bir yol tutup güneşin battığı balçıklı bir suya benzeyen denizin yanında kafir bir kavim bulur.
Allah Hz. Zülkarneyn'den o kavmi ya küfürleri sebebiyle cezalandırmasını ya da bir güzellik tutarak hidayetlerine çalışmasını ister.
Hz. Zülkarneyn, Allah'ın bu emrini yerine getirmek üzere o kavimden zulmetmemesini ister. Onlar hakkında bir güzellik tutar. Aksi takdirde zulmedenleri hem kendisinin cezalandıracağını hem de ahirette onları Allah'ın şiddetli bir azab ile cezalandıracağını söyler.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "(Zülkarneyn o kavme) dedi ki: “Kim zulmederse, işte onu cezâlandıracağız; sonra (o,) Rabbine döndürülür de (Rabbi) onu şiddetli bir azâb ile cezâlandırır.” (Kehf, 87)"
Allahım, bizi ve neslimizi zulmeden ve zulme uğrayanlardan eyleme.. Âmin..

Güneş balçıklı bir suda batıyordu

Ey insan! Allah Hz. Zülkarneyn'e yeryüzünde hükümdar kılarak imkân vermiş, herşeyden takib edeceği bir sebeb ve yol vermiştir.
Hz. Zülkarneyn bir sebeb takib ederek batıya doğru seyahat eder. Güneşin battığı yere gelir, batıdaki o memlekette güneşi balçıklı bir suda batıyor bulur ki o memlekette ya deniz uzaktan balçıklı bir su olarak görünür ya da denizin hemen yanında faaliyette olan bir yanardağ vardır ki deniz yanardağın buhar ve lavıyla balçıklı bir suya benzer.
Güneşin batışının seyredildiği bu balçıklı suya benzeyen denizin yanında kâfir bir kavim vardır. Hz. Zülkarneyn bu kavmi bulur. Allah da bu kavmi ya küfürleri sebebiyle cezanlandırmasını ya da haklarında bir güzellik tutarak hidayetine çalışmasını ister.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "Nihâyet güneşin battığı yere (batı cihetindeki memleketlere) varınca, onu (o güneşi) balçıklı bir suda batıyor (gibi) buldu ve yanında (kâfir) bir kavim buldu. Dedik ki: “Ey Zülkarneyn! (Artık sana düşen) ya (onları) cezâlandırman veya haklarında bir güzellik tutmandır!” (Kehf, 86)"
Allahım, bizi ve neslimizi daima hidayet ettiğin ve hidayete vesile kıldığın kullarından eyle.. Âmin..

Böylece bir sebeb takib etti

Ey insan! Allah Hz. Zülkarneyn'e yeryüzünde imkân vererek hükümdar kılmış ve herşeyden bir sebeb vererek ulaşacağı bir yol açmıştır.
Hz. Zülkarneyn, elindeki imkân ile bir sebebi takib etmiş, batıya doğru bir yol tutmuştur. Bu onun Kur'ân'da geçen ilk seyahatidir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "Böylece (o da) bir sebeb (batıya doğru, bir yol) ta‘kib etti. (Kehf, 85)"
Allahım, bizi ve neslimizi Senin rızana ulaştıran sebebi takib edenlerden eyle.. Âmin..

16 Mart 2014 Pazar

Zülkarneyn'e yeryüzünde imkan verdik

Ey insan! Peygamber Efendimize (asm) tarihin derinliklerinden sorulan adalet timsali, maddî ve manevî saltanatın birleştiği Zülkarneyn'i (as) soruyorlar.
Allah da soranlara ondan bir hatıra anlatacağını haber verir. Allah Hz. Zülkarneyn'e yeryüzünde imkân vermiş ve hükümdar kılmıştır. İmkânın yanında bir de istediği herşeyden bir sebeb ve bir yol vermiştir ki istediği sorunu çözebilsin.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "Şübhesiz ki biz, ona (Zülkarneyn’e) yeryüzünde imkân verdik ve kendisine (istediği) herşeyden bir sebeb (ulaşması için bir yol) verdik. (Kehf, 84)"
Allahım, bize ve neslimize dünya ve ahiret zenginliği ve herşeyden bir sebeb ver.. Âmin..

Sana Zülkarneyn'den soruyorlar

Ey insan! Tarihin en eski çağlarında insanların bir kısmının vahşette bir kısmının medenî yaşadığı bir dönemde vahşîlere karşı medeniyeti muhafazaya çalışan âdil bir hükümdar vardır. Bu hükümdar Zülkarneyn'dir.
Zülkarneyn (as) Kur'ân'ın bize haber verdiği üç seyahati yapmış ve Allah'ın imkân ve sebeb verdiği bir zattır. O imkân ve sebeplerle batıya, doğuya ve iki dağ arasına seyahat etti.
Peygamber Efendimiz (asm) kendisine sorulan Zülkarneyn hakkında bir hatırayı onlara anlatır.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "(Ey Habîbim!) Sana Zülkarneyn’den de soruyorlar. De ki: “Size ondan bir hâtıra okuyacağım (anlatacağım).” (Kehf, 83)"
Allahım, bizi ve neslimizi bilginin kaynağı Kur'an'dan istifademizi ziyade eyle.. Âmin..

Duvar iki yetim erkek çocuğa aiddi

Ey insan! Hz. Hızır, Hz. Musa'nın sabretmeye güç erdiremediği işlerin içyüzünü anlatır. Gemi yoksul kimselerin olduğu için sağlam gemilere el koyan zorba hükümdarın eline geçmemesi için Hz. Hızır tarafından delik açarak kusurlu kılınmıştır. Öldürdüğü çocuk büluğ çağına ermiş bir isyankârdır. Mü'min anne babasını azgınlığa ve küfre bürümesinden korkulduğu için Hz. Hızır öldürmüştür.
İkinci iş ise kendilerini misafir etmeyen Antakya halkından tamir etmeleri ve Hz. Musa'nın duvarın ücretini istemesini söylemesidir. Hz. Hızır düzelttiği duvarın iki yetim erkek çocuğa aid olduğunu söyler. O iki çocuk güçleri kemal ermemiş, babaları da salih kimse ve o duvarın altında onlara aid bir hazine vardır. Allah rahmetinden onlar kendi hazinelerini çıkarmaları için duvarın düzeltilmesiyle güçlerinin kemale ereceği yaşa kadar zaman kazandırmıştır. Hz. Hızır bu işleri kendiliğinden yapmamış, Allah'ın rahmetinin bir eseri olarak yapmıştır.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "O duvar ise, işte o şehirde bulunan iki yetim erkek çocuğa âid idi; ve onun (o duvarın) altında, kendilerine âid bir hazîne vardı; babaları da sâlih bir kimseydi. Böylece Rabbin, onların (o iki çocuğun) güçlerinin kemâle ermesini ve Rabbinden bir rahmet olarak (o yaşa geldiklerinde) kendi hazînelerini çıkarmalarını diledi! (Ben) bunu kendiliğimden de yapmadım! (Rabbim bana emir buyurdu!) İşte kendisine sabretmeye dayanamadığın şeylerin iç yüzü budur! (Kehf, 82)"
Allahım, bize ve neslimize rahmetini yar eyle.. Âmin..

15 Mart 2014 Cumartesi

Daha hayırlısını ve merhametlisini versin

Ey insan! Hz. Musa ile arasını ayıran Hz. Hızır, Hz. Musa'ya sabretmeye dayanamadığı üç işin içyüzünü sırasıyla haber verir.
Gemiye delik açmasındaki hikmeti haber verdikten sonra erkek çocuğu öldürmesinin hikmetini de haber verir ki o büluğa ermiş isyankâr çocuğun mü'min olan anne babasını azgınlığa ve küfre sürüklemesinden korkulmasıdır. 
Hz. Hızır, mü'min anne babasının azgınlığa ve küfre bürünmesini engelleyerek Allah'ın günahlardan temiz olan daha hayırlı ve daha merhametli bir çocuğu bedel olarak vermesini istemiştir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "Böylece Rablerinin kendilerine, (günahlardan) temiz olma cihetiyle ondan hayırlısını ve (onlara) merhametçe daha yakınını (o çocuğa) bedel olarak vermesini istedik! (Kehf, 81)"
Allahım, bizi ve neslimizi daha hayırlı ve daha merhametli eyle.. Âmin..

O çocuğu öldürmemin içyüzü

Ey insan! Hz. Hızır, Hz. Musa'nın içyüzünü bilmediği şeyler konusunda yaptığı itirazları üzerine aralarını ayırıp yaptığı işlerin içyüzünü anlatır.
Birinci olayda yoksul kimselerin gemisinin sağlam gemilere el koyan zorba hükümdarın eline geçmemesi için delik açarak kusurlu kılmıştır.
İkinci olay ise büluğ çağına ulaşmış isyankâr bir erkek çocuğu öldürmesidir. Zahiren çirkin görünen bu işin içyüzü,  isyankâr olan o çocuğun mü'min olan anne babasını azgınlığa ve küfre sürükleme tehlikesidir ki Allah bu vesile ile o anne babayı azgınlıktan ve küfre bürünmekten kurtarmıştır.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "Ve o çocuğa gelince (o büluğ çağına ulaşmış bir isyankâr idi); hâlbuki ana-babası mü’min kimselerdi; onları da azgınlığa ve küfre bürümesinden (sürüklemesinden) korktuk. (Kehf, 80)"
Allahım, bizi ve neslimizi mü'min ve salih eyle.. Âmin..

O gemiyi delmemin içyüzü

Ey insan! Hz. Hızır'ın üçüncü işine olan Hz. Musa'nın itirazı ile araları ayrılır. Ve Hz. Hızır Hz. Musa'ya sabretmeye dayanamadığı şeylerin içyüzünü anlatmaya başlar.
Hz. Hızır, deldiği gemiyi hatırlatarak o geminin denizde çalışan yoksul kimselere aid olduğunu haber verir. O yoksulların ilerisinde zorba bir hükümdarın olduğunu ve sağlam gemileri zorla aldığını söyler. Yoksul kimselerin gemisine açtığı delik ile kusurlu kılarak zorba hükümdarın zorla almasına mani olmuştur.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "O gemi var ya, işte (o,) denizde çalışan yoksul kimselere âid idi; bu yüzden onu kusurlu kılmak istedim; çünki onların ilerisinde bir hükümdar vardı; her (sağlam) gemiyi zorla alıyordu. (Kehf, 79)"
Allahım, bizi ve neslimizi zorbaların zulmünden muhafaza eyle.. Âmin..

Sabretmediklerinin içyüzünü haber vereceğim

Ey insan! Hz. Musa ikinci itirazından sonra bir daha soru sorarsam beni arkadaşlığa kabul etme diyerek Hz. Hızır ile seyahatine devam etmiştir.
Antakya ahalisinin ikisini misafir etmekten kaçınmasına rağmen yıkılmak üzere olan duvarı Hz. Hızır'ın düzeltmesi Hz. Musa'nın üçüncü defa soru sormasına sebeb olmuş ve bu yaptığına elbette ücret isteyebilirdin demiştir.
Hz. Hızır da bu sorusu üzerine aralarının ayrıldığını, arkadaşlıklarının burada bittiğini söyleyerek sabretmeye dayanamadığı şeylerin içyüzünü kendisine haber vereceğini söylemiştir.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "(Hızır) şöyle dedi: “İşte bu (soruyu sorman) benimle senin aramızın ayrılmasıdır. (Şimdi) kendisine sabretmeye dayanamadığın şeylerin içyüzünü sana haber vereceğim.” (Kehf, 78)"
Allahım, bizi ve neslimizi kaderi güzel eylediklerinden eyle.. Âmin..

14 Mart 2014 Cuma

İsteseydin buna karşı bir ücret alırdın

Ey insan! Hz. Musa Hz. Hızır ile seyahatinde ve arkadaşlığında Hz. Hızır'ın yaptığı gemiyi delmek ve bir erkek çocuğunu öldürmek işlerinin içyüzünü bilmediğinden haliyle görünüşte çirkin olduğu için itiraz eder. Hz. Hızır da Hz. Musa'ya arkadaşlıklarının başında sabretmeye asla güç yetiremeyeceğini söylediğini hatırlatır. 
Hz. Musa, Hz. Hızır'dan son bir hak daha vermesini ve bir daha soru sormayacağını söyler ve beraberce yine giderler. Nihayetinde Antakya'ya varırlar ve şehir ahalisinden yiyecek isterler. Halk onları misafir etmek istemezler. Onlar yollarına devam ederken yıkılmak üzere olan bir duvar bulurlar ve Hz. Hızır duvarı doğrultarak görünüşte kendilerini misafir etmekten kaçınan halka ücretsiz olarak iyilikte bulunur. Hz. Musa bu durum karşısında halktan ücret alabileceğini söyleyerek son itirazını yapar.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "Yine (berâberce) gittiler; nihâyet bir şehir ahâlîsine (Antakya’ya) vardıklarında, oranın halkından yiyecek istediler; fakat (onlar) bu ikisini misâfir etmekten kaçındılar. Derken orada (sanki) yıkılmak isteyen bir duvar buldular; (Hızır) hemen onu doğrulttu. (Mûsâ:) “İsteseydin buna karşı elbette bir ücret alırdın” dedi. (Kehf, 77)"
Allahım, bizi ve neslimizi razı olup insanlara kabul ettirdiklerinden eyle.. Âmin..

Bundan sonra sana bir şeyden sorarsam

Ey insan! Hz. Musa, Hz. Hızır'ın zahiren çirkin görünen iki işin içyüzünü kavrayamadığından çirkin ve dehşetli bir iş yaptığını söyler.
Birincisinde Hz. Hızır anlaşma şartını hatırlatır ve Hz. Musa yaptığını anlayarak kabul eder.
İkinci iş olan erkek çocuğunun öldürülmesinde yine içyüzünü kavrayamadığı için itiraz eder. Hz. Hızır yine şartı hatırlatır ve sabretmeye asla güç yetiremeyeceğini söyler.
Bunun üzerine Hz. Musa bir daha soru sormayacağını, sorarsa arkadaşlığa kabul etmemesini söyleyerek Hz. Hızır'ın yaptığını kabul eder.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "(Mûsâ:) “Eğer bundan sonra sana bir şeyden sorarsam, artık beni arkadaşlığa kabûl etme; gerçekten benim tarafımdan (ma‘zur sayılabileceğin) bir özre ulaştın” dedi. (Kehf, 76)"
Allahım, bizi ve neslimizi kaderi zahiren ve batınan güzel olanlardan eyle.. Âmin..

Beraberimde sabredemezsin dememiş miydim?

Ey insan! Hz. Hızır, Hz. Musa'nın ilk işine yaptığı itirazı özür dilemesinden dolayı beraberce gelmesine müsaade eder. 
Hz. Musa, Hz. Hızır'ın ikinci işini de müdhiş ve çirkin görünce yine sabretmeye güç yetiremez ve itiraz eder. 
Hz. Hızır, Hz. Musa'nın bu itirazı üzerine kendisiyle arkadaşlığa asla güç yetiremeyeceğini tekrar hatırlatır. Bunu da daha işin başındayken söylediğini ifade eder.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "(Hızır:) “(Ben) sana: ‘Doğrusu sen, berâberimde sabretmeye aslâ güç yetiremezsin!’ dememiş miydim?” dedi. (Kehf, 75)"
Allahım, bize ve neslimize sabredemeyeceğimizi yükleme.. Âmin..

13 Mart 2014 Perşembe

Masum bir cana mı kıydın?

Ey insan! Hz. Hızır, Hz. Musa'nın ilk itirazından dolayı yaptığı özrünü kabul eder ve beraberce giderler.
Nihayet bir erkek çocuğa rastlarlar. Bu çocuk çok haylazdır. Hz. Hızır bu çocuğu tutup öldürüverir. Görünüşte çok müdhiş ve çirkin olan bu işin içyüzünü Hz. Musa kavrayamadığı için hemen itiraz eder ve bir cana karşılık olmadan masum bir cana kıydığı için çok çirkin bir iş yaptığını söyler.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "Yine (berâberce) gittiler; nihâyet bir erkek çocuğa rastladıkları zaman, (Hızır) tuttu onu öldürüverdi. (Mûsâ:) “Bir cana karşılık olmaksızın ma‘sum bir cana mı kıydın? Gerçekten çok çirkin bir şey yaptın!” dedi. (Kehf, 74)"
Allahım, bizim ve neslimizin kaderini zahiren ve batınen güzel eyle.. Âmin..

Unuttuğum şeyden dolayı beni mesul tutma

Ey insan! Hz. Musa, Hz. Hızır'ın gemiyi delmesindeki hikmeti ve içyüzünü bilmediği ve kavrayamadığı için haliyle müdhiş ve çirkin bir iş yaptığını söyleyerek itiraz eder.
Hz. Hızır, Hz. Musa'nın arkadaşlığını yaptığı işlere itiraz etmemesi şartıyla kabul ettiğinden ve beraberinde sabretmeye asla güç yetiremeyeceğini söylediğinden bu itirazına mukabil şartı hatırlatır.
Hz. Musa, Hz. Hızır'ın bu şartı hatırlatması üzerine özür dileyerek kendisini mesul tutmamasını ve arkadaşlığında kendisine bir güçlük çıkarmamasını ister.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "(Mûsâ:) “Unuttuğum şeyden dolayı beni mes’ûl tutma ve bu işimde (seninle berâber olmakta) bana bir güçlük yükleme! (Beni ma‘zur gör!)” dedi. (Kehf, 73)"
Allahım, bizi ve neslimizi hatalarımızda mazur gör ve afveyle.. Âmin..

Beraberimde güç yetiremezsin

Ey insan! Hz. Hızır ile Hz. Musa birlikte seyahate başlarlar. Bir gemiye gelirler. Gemi fakir insanlarındır. Hz. Hızır gemiye batırmayacak yerinden delik açar.
Hz. Musa, Hz. Hızır'ın bu hareketinin içyüzünü bilmediği için itiraz eder ve içindekileri boğmak için mi yaptın der.
Hz. Hızır, Hz. Musa'nın arkadaşlığını kendisi içyüzünü anlatana kadar sabretmesi karşılığında kabul ettiği için onun bu itirazını kabul etmez ve beraberinde sabretmeye güç yetiremeyeceğini dediğini hatırlatır.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "(Hızır:) “Doğrusu sen, berâberimde sabretmeye aslâ güç yetiremezsin, dememiş miydim?” dedi. (Kehf, 72)"
Allahım, bizi ve neslimizi kadere teslim olanlardan eyle.. Âmin..

Onu içindekileri boğmak için mi yaptın?

Ey insan! Hz. Musa Hz. Hızır'ın tabi olma şartını kabul eder. İkisi birlikte giderler. Birlikte bir gemiye binerler. Gemi fakir insanların gemisidir. 
Hz. Hızır'ın ilk işi ve icraati gemiye tehlikeli olmayacak bir yerinden bir delik açmaktır. Hz. Hızır görünüşte çirkin ve müdhiş bir iş yapmıştır. Hz. Musa peygamberliği ve insanlığı gereği böyle çirkin ve müdhiş işi tasvib etmesi mümkün değildir. O da Hz. Hızır'a itiraz ederek gemiyi insanları boğmak için mi deldiğini sorar ve müdhiş ve çirkin bir iş yaptığını söyler.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "Bunun üzerine ikisi gittiler; nihâyet gemiye bindikleri zaman, (Hızır) onu (o gemiyi tehlikeli olmayacak yerinden) deldi. (Mûsâ:) “Onu, içinde bulunanları boğmak için mi deldin? Gerçekten müdhiş bir şey yaptın!” dedi. (Kehf, 71)"
Allahım, bizi ve neslimizi işlerin içyüzüne vakıf eyle.. Âmin..

12 Mart 2014 Çarşamba

Hiçbir şey hakkında bana soru sorma

Ey insan! Hz. Hızır Hz. Musa'ya, yapacağı işlerin içyüzünü bilmediğinden ve  zahir şartlara göre hareket ettiğini sandığından itiraz edeceğini ve sabretmeye güç erdiremeyeceğini söyler.
Hz. Musa ise itiraz etmeyeceğini ve kendisini sabredenlerden bulacağını söyleyerek arkadaşlığına izin vermesini ister.
Hz. Hızır, Hz. Musa'nın tabi olmasını yaptığı işin hikmetini söyleyene kadar hiçbir şey hakkında soru sormaması şartıyla kabul eder.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir. "(Hızır:) “O hâlde bana tâbi‘ olursan, artık (ben) sana ondan söz açıncaya kadar (yaptığım) hiçbir şey hakkında bana soru sorma!” dedi. (Kehf, 70)"
Allahım, bizi ve neslimizi eşyanın ve hadisatın içyüzüne vakıf eyleyerek hayra götüren ilimden hissedar eyle.. Âmin..

İnşaallah sen beni sabırlı bulacaksın

Ey insan! Hz. Musa, Hz. Hızır ile arkadaşlık etmek ister. Hz. Hızır ise işin içyüzüne göre hareket etmektedir ve daima hayra gitmektedir.
Hz. Hızır, Hz. Musa'ya içyüzünü kavrayamadığı için zahiren yanlış anlaşılan işe bir peygamber olarak nasıl sabredeceğini sorar? Ve buna asla güç yetiremeyeceğini söyler.
Hz. Musa ise Allah'ın izniyle kendisini sabırlı bulacağını ve hiçbir şekilde karşı gelmeyeceğini Hz. Hızır'a söyler. Zira Hz. Musa, Hz. Hızır'ın zahir ölçülere göre hareket edeceğini düşünür.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "(Hızır’ın, kendi bildiği ölçülerle hareket edeceğini düşünen Mûsâ:)“İnşâallah sen beni sabırlı bulacaksın ve sana hiçbir işte karşı gelmeyeceğim!” dedi. (Kehf, 69)"
Allahım, bizi ve neslimizi her işte Sana itaatkâr eyle.. Âmin..

İçyüzünü kavrayamadığın bir şeye nasıl sabredeceksin?

Ey insan! Hz. Musa Hz. Hızır ile sabretmek karşılığında arkadaşlık yapacaktır. Fakat Hz. Hızır sabretmeye güç erdiremeyeceğini daha arkadaşlığın başında kendisine söyler.
Öyle ki içyüzünü kavrayamadığından görünüşte yanlış anlaşılan bir şeye sabretmek bir peygamber için hatta bir insan için çok güçtür. Zira zahiren yanlış anlaşılan hakikatte güzeldir ve hayırlıdır. Hz. Hızır bu durumu Hz. Musa'ya arz eder.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "“Hem içyüzünü kavrayamadığın (ve zâhiren yanlış anlaşılan) bir şeye (bir peygamber olarak) nasıl sabredeceksin?” (dedi). (Kehf, 68)"
Allahım, bizi ve neslimizi zahire bakıp hata edenlerden eyleme.. Âmin..

11 Mart 2014 Salı

Beraberimde sabretmeye güç yetiremezsin

Ey insan! Hz. Musa, kendisine Allah tarafından bir rahmet ve ilim verilen Hz. Hızır'a hayra götüren bir ilim olan Ledün ilmini öğretmesi için tabi olmak istedi.
Hz. Hızır ise Hz. Musa'nın böyle bir arkadaşlığa sabredemeyeceğini ve hemen itiraz edeceğini söyledi.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "(Hızır, cevâben şöyle) dedi: “Doğrusu sen, berâberimde sabretmeye aslâ güç yetiremezsin!” (Kehf, 67)"
Allahım, bizi ve neslimizi daima sabredenlerden eyle.. Âmin..

Hayra götüren bir ilim

Ey insan! Hz. Musa (as) kendisinden daha âlim olan, Allah katından bir rahmet verilen ve Allah tarafından bir ilim öğretilen Hz. Hızır'ı (as) iki denizin arasının birleştiği yerde buldu.
Hz. Musa'nın Hz. Hızır'dan bir isteği vardı, hayra götüren bir ilim olan Ledün ilmini öğretmesi. Bunun için de kendisine tabi olmak Hz. Hızır'dan izin istedi.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "Mûsâ ona: “Sana öğretilenden, hayra götüren bir ilmi (Ledün ilmini) bana öğretmen üzere sana tâbi‘ olabilir miyim?” dedi. (Kehf, 66)"
Allahım, bizi ve neslimizi hayra götüren ilmi, Ledün ilmini öğrettiklerinden eyle.. Âmin..

Kendisine rahmet verilen ve ilim öğretilen kul

Ey insan! Hz. Musa ve Hz. Yuşa, balığın canlanıp denize atladığı yere kendi izlerini takib ederek geri döndüler.
İki denizin arasının birleştiği yerde Hz. Hızır'ı buldular. Hz. Hızır ki kendisine Allah katından bir rahmet verilen ve Allah tarafından bir ilim öğretilen kullardan bir kuldur.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "Derken ikisi, katımızdan kendisine bir rahmet verdiğimiz ve tarafımızdan kendisine bir ilim öğrettiğimiz kullarımızdan bir kulu (Hızır’ı) buldular. (Kehf, 65)"
Allahım, bizi ve neslimizi katından bir rahmet verilen ve tarafından bir ilim öğretilen kullarından eyle.. Âmin..

Aradığımız zaten buydu

Ey insan! Hz. Musa (as) genç arkadaşı Hz. Yuşa ile birlikte iki denizin arasının birleştiği yerden uzaklaştıkları bir yerde yorgunluklarını atmak ve kahvaltı yapmak üzere istirahat ederler.
Hz. Musa Hz. Yuşa'dan kahvaltılarını getirmesini istediğinde kayaya vardıklarında balığın canlanarak denize atladığını unutmuştur. Hz. Yuşa bu unutkanlığın şeytandan olduğunu söyler ve balığın şaşılacak bir şekilde denizde yol aldığını Hz. Musa'ya söyler. Hz. Musa da aradığını bulmuştur. Balığın canlanarak denize atladığı yer Hz. Hızır ile buluşacağı yerdir ve hemen izlerini takib ederek geri dönerler.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "(Mûsâ:) “Aradığımız zâten buydu!” dedi. Hemen kendi izlerini ta‘kib ederek geri döndüler. (Kehf, 64)"
Allahım, bizi ve neslimizi daima hakkı bulan eyle.. Âmin.

10 Mart 2014 Pazartesi

Onu hatırlamamı unutturan şeytandır

Ey insan! Hz. Musa (as) Hz. Hızır (as) ile buluşmak üzere iki denizin arasının birleştiği yere gidecektir. Fakat hesabda olmayan olur ve unutarak oradan uzaklaşırlar.
Onlar yorgun oldukları halde dinlenip kahvaltılarını yapmak isterler. Hz. Yuşa gördüğü şaşılacak olayı anlatmayı unuttuğunu hatırlar ve hayretle olayı Hz. Musa'ya anlatır. Onlar kayaya sığındıkları sırada tuzladıkları balık canlanmış ve denize atlamıştır. Balık şaşılacak şekilde denizde yolunu tutmuştur. Hz. Yuşa bu unutkanlığın sebebinin şeytan olduğunu söyler. 
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "(Yûşa‘:) “Gördün mü, kayaya sığındığımız sırada, artık doğrusu ben balığı(n canlanarak denize atladığını söylemeyi) unutmuşum! Bana onu hatırlamamı unutturan da, ancak şeytandır. Ve (balık) şaşılacak bir şekilde denizde yolunu tutmuştu!” dedi. (Kehf, 63)"
Allahım, bizi ve neslimizi unutkanlık âfetinden muhafaza eyle.. Âmin..

Bu yolculuğumuzda yorgun düştük

Ey insan! Hz. Musa genç arkadaşı Hz. Yuşa ile birlikte iki denizin aralarının birleştiği yerden geçtiklerinde haliyle yorulmuşlardır. Hem istirahat etmek hem de kahvaltılarını yapmak üzere yolculuklarına ara verirler.
Hz. Hızır ile buluşacakları yer iki denizin aralarının birleştiği yerdir. Fakat onlar farkına varmadan uzaklaşmışlardır. Hz. Musa, Hz. Yuşa'dan yorulduklarını söyleyerek kahvaltılarını getirmesini ister.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "Sonunda (Mûsâ oradan) uzaklaştıklarında genç (arkadaş)ına: “Kahvaltımızı bize getir (de yiyelim), gerçekten bu yolculuğumuzda yorgun düştük” dedi. (Kehf, 62)"
Allahım, bizi ve neslimizi daima hedefe ulaştır ve rızana götüren ilme erdir.. Âmin..

İkisi aralarının birleştiği yere varınca

Ey insan! Hz. Musa (as) Hz. Yuşa ile birlikte Hz. Hızır'ı (as) bulmak üzere kararlı bir şekilde iki denizin birleştiği yere doğru yola çıkarlar.
Hz. Musa ve Hz. Yuşa iki denizin arasının birleştiği yere ulaşırlar, fakat dikkatlerinden kaçan bir olay gerçekleşir. Balıklarını unutmuşlardır, balık da Hz. Yuşa'nın gözü önünde denize atlar ve şaşılacak bir şekilde denizde bir iz bırakarak denizde kaybolup gider.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "Nihâyet ikisi, (o iki denizin) aralarının birleştiği yere varınca, (o yerin alâmeti olarak, canlanıp orada denize atlayacak olan) balıklarını unuttular, hâlbuki (balık, atlamış da) denizde bir iz bırakarak yolunu tutmuştu. (Kehf, 61)"
Allahım, bizi ve neslimizi Kur'ân'ın hakikatlerini anlayıp neşredenler eyle.. Âmin..

9 Mart 2014 Pazar

İki denizin birleştiği yere varacağım

Ey insan! Hz. Musa (as), kendisinden daha âlim olan Hz. Hızır'ı (as) bulmak ve onunla arkadaşlık etmek için genç arkadaşı olan Hz. Yuşa bin Nun ile birlikte yanlarına sepet içinde tuzlu balık alarak iki denizin birleştiği yere gider.
Hz. Musa, artık duramaz ve Hz. Yuşa ile birlikte Hz. Hızır'ı bulmak üzere iki denizin birleştiği yere gitmek için kararlılıkla yola çıkar. Buluncaya kadar senelerce vakit geçirmeye dahi razıdır.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "(Ey Resûlüm!) Bir zaman Mûsâ, (kendisine hizmet eden) o gence (Yûşa‘ bin Nûn’a): “Artık durmayacağım; tâ ki (Hızır’ı bulmak üzere) iki denizin birleştiği yere varacağım; yâhut (onu buluncaya kadar) senelerce vakit geçireceğim!” demişti. (Kehf, 60)"
Allahım, bize ve neslimize Kur'ân'ı hakkıyla okumayı, anlamayı ve dinlemeyi nasib eyle.. Âmin..

Zulmettiklerinde helak ettiğimiz şehirler

Ey insan! Allah'ın âyetleri kendilerine anlatıldığında dinlemeyip alay edenler ve tehdid edildikleri şey hakkında alay edenler zalimlerin ta kendisidir. Onlara belli bir zamana kadar mühlet verilmiş ve bir zaman onlara vaad edilmiştir.
Zalimler, zulmettikleri için helaka uğradılar. Onlar zulmeden nice şehirler helak edildiler. Onlar helakın kendilerine gelmeyeceğini zannediyorlardı. İşte Allah onların helakını helakın gelmeyeceğini zannettikleri zaman tayin etmişti. 
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "İşte zulmettikleri zaman kendilerini helâk ettiğimiz şehirler! Onları helâk etmek için de (gelmeyeceğini zannettikleri) bir zaman ta‘yîn etmiştik. (Kehf, 59)"
Allahım, bizi ve neslimizi helak eylediklerinden eyleme.. Âmin..

Onlara vaad edilen zaman vardır

Ey insan! İnsan başta kendisine zulmeder ve zalimlerden olur. Küfründeki ısrarı sebebiyle Allah kalbinin üzerine perde çeker ve kulaklarına ağırlık kor ki hidayet ve rahmet olan Kur'ân'ı anlamasın. Zira kafirler Kur'ân'ın âyetleriyle alay ettikleri gibi kendilerini tehdid ettiği şeyle de alay ederler.
Yine de Allah rahmet sahibidir ve afv isterlerse çok bağışlayıcıdır. Allah rahmeti gereği o kâfirleri günahları sebebiyle hemen hesaba çekmez. Eğer hemen hesaba çekseydi onları çok çabuk azaba uğratırdı.
Allah kafirler için müddet verir, onlara vaad edilen zaman olan kıyamet gününe kadar müsaade eder. Kıyamet ile birlikte artık kaçacakları yer kalmaz.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "Bununla berâber, çok bağışlayıcı olan Rabbin, rahmet sâhibidir. Eğer onları (o kâfirleri) kazandıkları (günahlar) sebebiyle hemen hesâba çekecek olsaydı, onları elbette çok çabuk azâba uğratırdı. Fakat onlara va‘d edilen bir zaman (kıyâmet günü) vardır ki, onun ötesinde kaçıp sığınacak bir yer aslâ bulamayacaklardır! (Kehf, 58)"
Allahım, bizi ve neslimizi bağışla ve bize daima rahmetinle muamele eyle.. Âmin..

Kalblerinin üzerine perdeler çekeriz

Ey insan! İnsan ilk yaratılışını düşünse, topraktan ve bir damla sudan adam suretine getirilmesi tefekkür etse, elbette herşeyde işleyen hikmet ve kudret elini görecek, her bir fiilin, eserin ve sanatın mükemmel bir sanatkârı olan Sani'sini tanıyacak, tanımak isteyecektir. Öyle ki Rabbinin âyetleri okunduğunda pürdikkat kesilecektir.
İnsanların bir kısmı kendisini hiçten adam suretine getiren Rabbini düşünmediğinden ve düşünmek istemediğinden Rabbinin âyetleri anlatılınca yüz çevirir ve ellerinin takdim ettiği günahlarını unutur. İşte onlar zalimlerin ta kendisidir.
O zalimler küfürlerinde o kadar ileriye gider ki Allah tarafından kalblerinin üzerine perde çekilir ve kulaklarına ağırlık konur ki Kur'ân'ı anlamasınlar. Artık onlar için hidayet kapısı kapalıdır, hidayete çağırılsalar da ebediyen hidayete gelmezler.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "Kendisine Rabbisinin âyetleri anlatılıp da onlardan yüz çeviren ve ellerinin takdîm ettiği (günahları)nı unutandan daha zâlim kim olabilir? Şübhesiz ki biz, (küfürleri sebebiyle) kalblerinin üzerine, onu (o Kur’ân’ı) anlamasınlar diye perdeler çekeriz; kulaklarına da bir ağırlık (koyarız)! Onları hidâyete çağırsan da bu hâlde ebedî olarak aslâ hidâyete gelmezler. (Kehf, 57)"
Allahım, bizi ve neslimizi daima Kur'ân'ı anlayan, dinleyen, tabi olan eyleyip hidayetten ayırma.. Âmin..

8 Mart 2014 Cumartesi

Peygamberler müjdeleyiciler ve korkutuculardır

Ey insan! İnsan bir yolcudur ve ebede namzeddir. Bu yolculuğunda dünya hayatının aldatmasına aldanmaması ve yol adabına riayet için rehberler gönderilmiştir ki bu rehberler peygamberlerdir.
Peygamberler bu yolculukta iman edip itaat edenleri büyük bir mükafat ile müjdelemek veya isyan edenleri ceza ve azab ile korkutmak için gönderilmiştir. 
İnkar edenler hak ile batıl bir yol ile mücadele eder ve hakkı batılın vasıtasıyla ortadan kaldırmaya çalışırlar. Onlar batıl yol ile hakkı kaldıramayınca bu sefer Allah'ın âyetlerini ve tehdid edildikleri şeyleri alaya alırlar.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "Hâlbuki (biz) peygamberleri ancak müjdeleyiciler ve (aynı zamanda, Allah’ın azâbı ile) korkutucular olarak göndeririz. İnkâr edenler ise bâtıl (bir yol) ile mücâdele eder ki, hakkı onun vâsıtasıyla ortadan kaldırsınlar. Hem (onlar) âyetlerimi ve tehdîd edildikleri şeyleri alaya alırlar. (Kehf, 56)"
Allahım, bizi ve neslimizi müjdelenenlerden eyle.. Âmin..

İnsanları iman etmekten alıkoyan şey

Ey insan! Allah insanın hakikatleri anlaması için Kur'ân'da misaller getirir. Bu misalleri çeşitli şekillerde açıklar. İnsanların bir kısmı misalleri ve hakikatlerini anlamak yerine mücadeleyi seçiyor ve mücadeleye daha çok düşkün olduğunu gösteriyor.
Bununla beraber iman etmek ve Rabbinden mağfiret dilemesi kendilerine hidayet geliyor. Buna rağmen iman etmek ve Rabbine mağfiret dilemek yerine daha önceki ümmetlerin başına gelen İlahî kanunların kendilerine gelip çatmasını veya göre göre azabın kendilerine gelmesini bekliyorlar.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "Bununla berâber kendilerine hidâyet geldiği zaman, insanları îmân etmekten ve Rablerinden mağfiret dilemekten alıkoyan şey, ancak önceki (ümmet)lere (tatbîk edilmiş) olan (İlâhî) kanunların kendilerine de gelip çatmasını veya göz göre göre azâbın kendilerine gelmesi(ni beklemeleri)dir! (Kehf, 55)"
Allahım, bizi ve neslimizi iman edip mağfiret dileyenlerden eyle.. Âmin..

İnsan mücadeleye daha çok düşkün

Ey insan! Allah insanın aklına hakikati yaklaştırmak ve kabulünü kolaylaştırmak için Kur'ân'da misaller getirir. İnsanlar için her misalden çeşitli şekillerde açıklar ki her insan seviyesine göre hakikati görsün, anlasın ve kabul etsin.
İnsan bu misallerle hakikati gördüğü halde kabul yerine mücadeleyi tercih ediyor. Allah ile mücadeleye kalkışıyor. Mücadeleye herşeyden daha çok düşkün olduğunu gösteriyor.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "Celâlim hakkı için, biz bu Kur’ân’da insanlar için her misâlden (ve ma‘nâdan) çeşitli şekillerde açıkladık. Fakat insan, mücâdeleye herşeyden daha çok düşkündür. (Kehf, 54)"
Allahım, bizi ve neslimizi Kur'an'daki misal ve hakikatlerini anlayıp rızana uygun hareket edenler eyle.. Âmin..

7 Mart 2014 Cuma

Günahkarlar ateşi görünce

Ey insan! Mahşerde kâfirlerden Allah'a ortak koştuklarını yardımlarına çağırmaları istenir de çağrıya icabet eden olmaz. Olamaz, çünkü aralarında tehlikeli uçurumlar vardır.
Günahkârlar ateşi görür ve ateşin uğultusu ve dehşeti onları öyle kuşatır ki daha ateşe düşmeden kendilerini düşmüş zannederler. Elbette ateş onları kuşatacak ve kaçacak bir yer bulamayacaklardır.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "Günahkârlar ise ateşi görür de (onun uğultu ve dehşetinden, daha onu tatmadan) kendilerinin gerçekten ona düşmüş kimseler olduklarını zannederler; fakat ondan kaçacak bir yer bulamazlar! (Kehf, 53)"
Allahım, bizi ve neslimizi günahkârlardan  eylemeyip ateşten ve dehşetinden emin eyle.. Âmin..

Benim ortaklarım zannettiklerinizi çağırın

Ey insan! Cinlerden olmasına rağmen İblis ibadetiyle meleklerin içine girmiş, "Âdem'e secde edin" emrine itaatsizlik ile Allah'ın emrinden ve meleklerin içinden çıkmıştır.
Allah İblis'i ve zürriyetini göklerin ve yerin yaratılmasında şahid bulundurmamıştır. Allah dalalete düşenleri kendine yardımcı edinmez. 
Allah'ı bırakıp İblis'i ve zürriyetini dost edinenler zalimlerin ta kendisidir. Zalimler için ne kötü bir değişmedir.
İblis'i ve zürriyetini dostlar edinen kâfirlere kıyamet gününde, mahşerde Allah'a ortak koştuklarını çağırmaları istenecek. Fakat nafile, çağrılanlarla çağıranlar arasında tehlikeli bir uçurum olduğundan icabet edemezler. Hüküm yalnız Allah'ındır.
Allah bu hususu bize şu âyetle haber verir: "Yine o gün ki (Allah, kâfirlere): “Benim ortaklarım zannettiklerinizi çağırın!” der. İşte onları çağırmışlar, fakat kendilerine icâbet etmemişlerdir ve (biz) onların arasına tehlikeli bir uçurum koymuşuzdur. (Kehf, 52)"
Allahım, bizi ve neslimizi Seni dost edinenler eyle.. Âmin..